Evrim Ağacı Bilim Terimleri Sözlüğü, bilim dünyasında sıkça kullanılan terimlerin anlamlarını ve açıklamalarını içerir.
Hücrelerin daha çok çalışması, uyarılması veya hastalıklarla oluşan büyüme türü. Basitçe hücre büyümesi olarak bilinir. Genellikle iskelet kası veya kalp kasında görülür. Sağlıklı ve sağlıksız olan türleri mevcuttur.[1][2]
Farklı tür, cins veya ailelerden olan ebeveynlerin çiftleşerek oluşturdukları yavru. Doğal veya yapay yollarla oluşabilirler. Ebeveynlerin genetik farklılıklarına bağlı olarak yavrunun hayatta kalıp üreme ihtimali değişiklik gösterebilir. Hibrit canlılar genetik çeşitlilik sağlamaları sebebiyle evrimde hayati bir rol oynarlar. "Melez" olarak da bilinirler.
Kişinin, hiçbir uyarıcı nesne veya durum olmadan gerçek olmayan şeyleri duyduğu, kokladığı, gördüğü veya tattığı durum. "Varsanı" ismiyle de bilinmektedir.
Dokunma korkusu. Yunancada "dokunma" anlamına gelen ἁφή ("haphḗ") ve "korku" anlamına gelen φόβος ("phobos") kelimelerinden oluşmaktadır.
Hücrenin bulunduğu ortamın konsantrasyonunun kendisinden düşük olması. Yunanca "arasında, az ve altında" anlamına gelen "hypo" ile "gerilebilen" anlamına gelen "tonikos" kelimelerinden gelmektedir.
Kırmızı kan hücrelerinin hücre zarının yıkılması durumu. İngilizce "hemolysis" olan bu kelimede "hemo" kan, "lysis" ise kırılma demektir.
Kan korkusu olarak bilinen, Yunancada "kan" anlamına gelen αἷμα ("haima") ve "korku" anlamına gelen φόβος ("phobos") kelimelerinden oluşan bir terim.
Belirli derişimde ve standart çözelti hazırlamak amacıyla laboratuvarlarda kullanılan cam malzeme. Hacimleri genellikle 1 mL ile 1.000 mL arasındadır.
Hareketli cisimlerin birim zamanda yaptığı yer değiştirmedir. Vektörel bir büyüklük olup "" ile gösterilir. Hızın SI birimi "m/s"dir. Bunun yanında "km/h" ve "cm/s" gibi birimler de kullanılabilir. Hızın matematiksel formülü şu şekildedir:
Bu formüldeki "" hızı, "" yer değiştirmeyi, "" ise aradan geçen zamanı gösterir. Yer değiştirme bir cismin son konumundan ilk konumunun çıkarılmasıyla bulunur. Ayrıca hız vektörel bir büyüklük olduğundan dolayı artı ya da eksi işaretli olabilir.
Uluslararası Birimler Sisteminde (SI) frekansın birimidir. Saniyede bir döngü ya da salınım anlamına gelir. "Hz" ile gösterilir ve birimi s-1'dir. İsmini, radyo dalgaların varlığını kanıtlayan Alman fizikçi Heinrich Hertz'den alır.
Hücre öz suyuna göre yoğunluğu daha az olan çözeltilerdir.[1][2] Eğer bir bitki hücresi hipotonik bir ortama konulursa, hücre şişerek turgor durumuna geçer. Hayvan hücresi ise aşırı su alımına bağlı olarak patlayabilir. Bu durum sitolojide hemoliz olarak adlandırılır. Hayvan hücrelerinin yoğunluğu, saf suyun yoğunluğundan fazla olduğundan, saf su içerisine konmaları durumunda da hemolize uğrayabilir. Bu nedenle çoğu hayvan hücresi mikroskop altında incelenirken izotonik ortam sağlayan %0,9 NaCl (sodyum klorür) çözeltisiyle beraber incelenir.
Hücre öz suyuna göre yoğunluğu daha fazla olan çözeltilerdir.[1] Bir alyuvar hücresini herhangi bir hipertonik çözeltiye yerleştirirken, hücreden çözeltiye serbest su hareketi olacaktır. Bu hareket ozmoz yoluyla gerçekleşir, çünkü hücrede çözeltiden daha fazla serbest su bulunur. Bir hücre hipertonik ortama yerleştirildiğinde su kaybederek büzüşür. Bu genel süreç plazmoliz olarak bilinir.
Duyguların oluşumunda, bellekte, uzaysal navigasyonda görev alan beyin bölgesidir. Beynin zeka açısından en önemli bölgelerinden biridir.
Matematiksel hesaplamalar yapma yeteneğinin, genel nüfusun matematiksel öğrenme yeteneğinden ve okul performansından önemli ölçüde üstün olduğu bir zihinsel gelişim durumu.
Siyalore ya da hipersiyaloz olarak da bilinen hipersalivasyon, kelimenin tam anlamıyla aşırı tükürük akışı anlamına gelir. Ayrıca tükürük klirensinin azalmasından da kaynaklanabilecek ağızdaki tükürük miktarının artması olarak tanımlanmıştır.
Kan veya bileşenlerinin bir veya daha fazlasının üretimiyle ilgili; kandan kaynaklanan. Kan yoluyla dağılan veya dağıtılan; kan yoluyla bulaşan.
Memelilerde medial ve lateral çekirdeklerden oluşan ve dorsal diensefalonda (ara beyin) yer alan habenular çekirdekler; korku, kaygı, isteksizlik, ödül, ağrı, uyuşturucu bağımlılığı, uyku, üreme ve saldırgan davranışlar gibi durumları modüle eder.[1] Habenular çekirdekler, nöromodülatör sistemler, özellikle dopamin ve serotonin sitemleri üzerindeki etkileri yoluyla davranışsal seçimlerde önemli rol oynar.[2] Epifiz bezi ile gelişen bu yapının uyku benzeri durumlarda vücut hareketlerini baskılayarak enerji tüketimini en aza indirmeye yardımcı olduğu düşünülür.[2]
Habilitasyon, Asya ve Avrupa ülkelerinin bazılarında, en yüksek dereceli akademik bir prosedür olarak tanımlanabilmektedir. Aday, üniversite tarafından belirlenmiş olan araştırma, ileri eğitim gibi belirli kriterleri yerine getirmiş olmalıdır. Geçerli olduğu ülkelerde ilgili kriterleri yerine getiren kişiler, "Privatdozent" unvanını almakta ve bu unvan, kısaca PD Dr. olarak gösterilmektedir.
Genellikle tutarlı bir sıcaklık veya su buharı içeriğine sahip, bazen yüzlerce veya binlerce kilometre kareyi kaplayan büyük hacimli havadır. Hava kütleleri genelde kıtasal, arktik veya tropikal gibi kaynak türlerine göre sınıflandırılır. Hava kütleleri veya diğer hava sistemleri, jet akımları ve atmosfer basınçtaki farklılıklarla Dünya yüzeyine yönlendirilir.
Hava moleküllerinin, atmosferin içinde bulunan maddelere hava ağırlığından dolayı uyguladığı kuvvettir. 0°C'de ve deniz seviyesinde standart olarak 76 cmHg olarak ölçülür. 76 cmHg, yaklaşık 1 atmosferik basınç birimine (atm) ve 101325 Pascala eşdeğerdir.
Hololsen (11.650-günümüz) bir jeolojik devre ismidir. Diğer bir adı "Antroposen" olan ve Pleyistosen'den sonra, yaklaşık 11.650 yıldan önceden günümüze kadarki zaman dilimini kapsayan jeolojik zamanın adıdır. Pleyistosen ile birlikte Kuvarter Dönemi'ni oluşturur.
Hemoglobin, birçok hayvanın kanındaki demir içeren protein. Omurgalıların kırmızı kan hücrelerinde (eritrositler) oksijeni dokulara taşımada görevlidir. Hemoglobin, oksijen ile dengesiz, geri çevrilebilir bir bağ oluşturur. Yükseltgenmiş durumda oksihemoglobin denir ve parlak kırmızıdır; İndirgenmiş durumda mor mavi olur.
Hidrojen bağı, elektronlar için yüksek afiniteye sahip bir çift atom arasında bulunan bir hidrojen atomunu içeren etkileşim; böyle bir bağ, iyonik bir bağ veya kovalent bağdan zayıf ancak van der Waals kuvvetlerinden daha güçlüdür. Hidrojen bağları, farklı moleküllerin atomları arasında veya aynı molekülünün farklı bölgelerinde olabilir. Yapısındaki hidrojen bağları sebebiyle su, kendi büyüklüğündeki bir molekül için beklenenden çok daha geniş sıvı faz yelpazesine sahiptir. Doğrusal protein molekülündeki amino asitler arasındaki hidrojen bağları, proteninin işlevsel konfigürasyonuna katlanma şeklini belirler. DNA'nın iki ipliği üzerindeki nükleotidlerdeki azotlu bazlar (sitozinli guanin çiftleri, timinli adenin) arasındaki hidrojen bağları, genetik bilginin aktarımı için çok önemli olan çift sarmal yapısına neden olur.
Beynin alt kısmında bulunan bezelye büyüklüğünde küçük bir organdır. Vücudun "ana bezi" olarak, bir çok hormon üretir. Ürettiği hormonlar vücuttaki diğer bezleri uyararak hormon salgılanmasına neden olur. Hipofiz bezi birçok farklı hormon yapar.
Hipofiz bezinin ön (anterior) kısımnıda salgılanan hormonlar aşağıdaki gibidir:[1]
Hipofiz bezinin arka kısımında salgılanan (ve hipotalamaus tarafından üretilen) hormonlar aşağıdaki gibidir:
Hormonlar, vücudun kimyasal habercileridir ve endokrin sistemin bir parçasıdır. Endokrin bezleri, vücudumuzun büyük sistemlerinin çoğunun dokularına ve organlarına kan akışı olan hormonlar üretir. Endokrin sistem, kalp atış hızını, metabolizmayı, iştah, ruh hali, cinsel fonksiyon, üreme, büyüme ve gelişme, uyku döngüsü gibi şeyleri kontrol eder.
Hipotalamus, beyin bölgesinin talamusun altına uzananan ve üçüncü serebral ventrikül zeminini oluşturan yapı. Hipotalamus beynin ayrılmaz bir parçasıdır. Beynin altından çıkıntı yapan küçük koni biçimli bir yapıdır. Hipotalamus, otonom sinir sisteminin birçok fonksiyonu için bir kontrol merkezidir ve hipofiz beziyle olan karmaşık etkileşiminden dolayı endokrin sistemi üzerinde etkisi vardır.
Sağ atriyumdaki atriyoventriküler düğümden septum aracılığıyla sağ ve sol ventriküle geçen ve kalp atışının normal düzenini korumasına yardımcı olan koruduğu modifiye edilmiş özellemiş kas demeti.
Hayatta kalan suçluluğu; başkalarının hayatta kalamadığı fakat kendilerinin kurtuldukları bir durumdan sonra hissettikleri hayatta kalarak yanlış birşey yaptığını hissetme duygusudur. Savaştan sağ çıkan kişiler, doğal afetten kurtulanlar, salgın hastalıktan kurtulanlar, ailesi ya da arkadaşları arasında intihar edenler arasında rastlanır. Bu durumun rastlanması kişinin psikolojik profiline bağlıdır.
Akinetopsia ya da diğer adıyla hareket körlüğü nörofizyolojik bir rahatsızlıktır. Hasta bu rahatsızlıkta görüş açısı içindeki hareketsiz objeleri görmesinde bir sorun olmamasına rağmen hareketleri algılayamaz. Bu rahatsızlığın farklı dereceleri vardır ve hiç bir türlü hareket algılayamamaya kadar uzanır.
Herhangi bir tedavisi ve çözümü yoktur.
Bir veya birden fazla kan pıhtılaşma faktörlerinin oluşmadığı X'e bağlı genetik çekinik rahatsızlık. En küçük kesiklerde bile devam eden kanama görülür. İç kanamadan dolayı şişen eklemler sık rastlanan bir sorundur.
Diploit organizmalarda, bir genin sadece bir fonksiyonel grubunun taşınması, diğerinin mutasyonla susturulması. Tek kopyayla üretilen protein miktarı normal fenotip için yetersiz olduğundan anormal bir fenotipe yol açar. İnsanlarda bir çoğu otozomal dominant hastalıkta görülür.
İnsanlarda en gecikmiş başlangıçlı ve en değişken yaşlı hastalık. Otozomal baskındır. Serebral korteks (beyin korteksi)'in ön loblarını etkiler. On yıldan uzun süreyle artarak devam eden hücre ölümü gözükür. Hücre ölümünün kötüye gidişi; kontol edilemeyen hareketler, zihinsel kötüleme ve sonunda ölüm gözükür. Genellikle 30-50 yaşları arasında ilk semptomlar gözükür.
Genetik olarak etkileşime girmeyen, çokça boyanan, geç kopyalanan kromozom kısımları.
Kırmızı kan hücrelerinin yüzeyinde bulunan, A ve/veya B antijenlerinin eklenebildiği karbonhidrat yapı. Bir ekleme yapılmaması halinde kan grubu O olur.
Bazı bakterilerde bulunan; katı düzlemsel moleküller ökaryotlardaki sterollerin yapısal analoğudur. (Sterol; ökaryot zarlarını güçlendiren yapılar)
Bilgisizlik, deneyimsizlik ya da ilgisizlik nedeni ile bir hastanın zarar görmesi, hekimliğin kötü uygulanmasıdır, hekim hatasıdır. Hekimin tedavi sırasında standart, güncel uygulamayı yapmaması, beceri eksikliği veya hastaya tedavisini vermemesiyle oluşan hasardır.
Doğadaki 20 aminoasitten biridir, proteinlerin yapısına katılır.
Kronik olarak sistolik ve diyastolik arteriyel kan basınçlarının yüksek seyretmesi durumudur.Normal bir insanda sistolik kan basıncı (SKB) 120mmHg'nin; diyastolik kan basıncı (DKB) 80mmHg'nin altında olması beklenir. Hipertansiyon, belirtilen bu değerlerin üzerinde olan kan basınçlarını genel olarak ifadesidir. Hipertansiyon, Prehipertansiyon (SKB'nin 120-139 ya da DKB'nin 80-89mmHg'nin üzerinde olması, Evre 1 Hipertansiyon (SKB'nin 140-159 ya da DKB'nin 90-99mmHg'nin üzerinde olması) ve Evre 2 Hipertansiyon (SKB'nin ≥160 ve üstü ya da DKB'nin ≥100mmHg olması) olarak üç evrede sınıflanır.**
Bilimsel çalışmalarda, insanı çeşitli özellikleri bakımından temsil eden model insan-benzeri gösterimlerin genel adıdır. En meşhuru sinirbilimcilerin beynin en üst tabakası olan neokorteksi ve bu bölgedeki beyin alanlarının vücut organlarına dağılımını göstermek için yaptıkları homunkulustur. Bu gösterimde bir organın yapısı ne kadar büyükse, beyinde yer ettiği alan da o kadar büyüktür.
Kromozomlarda verilen bir alel çifti veya serisi bakımından aynı genleri taşıyan bireylerdir. Homozigotlar, belli bir özellik bakımından sadece tek tip gamet meydana getirirler ve bu nedenle de saf olarak görülürler.
Ayrıca Bakınız: Heterozigot
En genel tabiriyle "denge" olarak bilinmektedir. Ayrıca şu şekillerde tanımlanabilir:
İlk örnek. İlk tanım yapılırken seçilen tek örnek.
Belli bir alel çifti ya da alel serisi bakımından birbirine benzemeyen genlerin bulunduğu kromozomları taşıyan bireylerdir.
Ayrıca Bakınız: Homozigot
Kendi kendine olabilecek bir kanamayı önleyen veya herhangi bir nedenle başlayan bir kanamayı durduran süreçlerin tümüdür. Damar bütünlüğünün bozulmasına bağlı olarak meydana gelen kanamanın durmasıdır.
Açılımı "Human Immunodeficiency Virus" olan HIV, AIDS'e neden olan bir virüstür. Türkçe'ye "İnsan Bağışıklık Yetmezlik Virüsü" olarak çevirilebilir. İlk olarak 1981 yılında tanımlanmıştır.
HIV biyolojik sınıflandırmaya göre Retroviridae familyasının Lentivirüs cinsi içerisine girer. Retrovirüslerin karakteristik enzimi olan ters transkriptaz enzimi ile RNA'sını DNA'ya çevirebilmektedir.
Çeşitli amaçlar için farklılaşmış değişik biçimli dişlere sahip olan.
Eklem bacaklılarda gerçek sölomun yerine geçen ve içinde kanın dolaştığı geniş boşluk.
Proteinin birbirinin aynı olmayan iki polipeptit zincirinden oluşması hali.
Birbirine benzemeyen hücrelerden meydana gelme.
Yunanca "diğer" anlamına gelen ön ek.
Tomurcukları toprak seviyesinde olan rozet şeklindeki bitkiler ile iki yıllık bitkiler.
Deri altı katı. Dermis katının altındaki yağ dokudan zengin gevşek bağ dokudan yapılmış kat.
Öğrenilen bilgileri depolamaya ve istenildiği zaman kullanmaya olanak sağlayan yetenektir.
Kenelerde, konukçu hayvanın bulunmasına yarayan, yağ asitlerine duyarlı kimyasal almaçtır.
Türleşmiş, farklılaşmış popülasyonların birbirleriyle çiftleştikleri coğrafi bölgelerdir. Türleşme tamamen gerçekleşmediği için veya farklı tür olmalarına rağmen türlerin modern tür tanımı dahilinde çiftleşebilmeleri sonucunda oluşur. Bu alanda bol miktarda farklı türlerin çiftleşmesi sonucu oluşan melez birey bulunur.
Karşılıklı evrim, paralellik ya da tersine dönme sonucunda, farklı türlerde bulunan karakterler arasındaki benzerliktir.
Çok hücreli bir embriyo içerisinde, ürünlerinin yer bilgisini sağladığı genlerdir. Yapının oluşumunda neyin nerede olacağını belirleyen genlere denir.
Ele alınan örnek bir grup içerisindeki çeşitliliği gösteren çubuklu tablodur. Her bir çubuk, birey sayısını, bireylerin frenkansını belirli bir değer veya değer aralığıyla gösterir.
Erkeklerin döllenmemiş, haploid (tek set kromozomlu) yumurtalardan gelişip, dişilerin döllenmiş, diploid (çift set kromozomlu) yumurtalardan geliştiği üreme sistemidir.
h2, kalıtılabilirliğin dar anlamlı bir göstergesidir.
Günümüzden 201.300.000 ile 199.300.000 yıl öncesi arasını kapsayan jeolojik zaman dilimidir.
Altı karbonlu monosakkarit.
Altı bacağı olan.
Kuyruk omurlarında her omur merkezinin ventralinde kuyruk atardamarı ve toplardamarlarını koruyan yay.
Hemal yayların meydana getirdiği ve içinden kan damarları geçen kanal.
Molekülünde "hem grubu" bulunmayan fakat demir bulunan, bazı solucanlarda ve deniz omurgasızlarında görülen bir solunum pigmenti.
Ana hücrelerden kan hücrelerinin oluşumu.
Bakkam ağacı (Haematoxylin campechianum) gövdesinden elde edilen ve doku kesitlerinin boyanmasında yaygın bir şekilde kullanılan doğal bir boya.
Kan ve kan oluşumunu inceleyen bilim dalı.
Kanla beslenen.
Bazı kırmızı alglerde bulunan karotenoit pigment.
Günümüzden 132.900.000 ile 129.400.000 yıl öncesi arasını kapsayan jeolojik zaman dilimidir.
Genetik olarak bağlanmış gen gruplardaki alellerin belirli kombinasyonları. Bu gruplar aynı kromozomdaki birbirine yakın bölgelerde yer alan genlerin kodlanmasıyla oluşur. CmACS-7 deki tanımlanmış haplotip;
Mayozdan sonraki gametlerin kromozom numaraları. İnsanlarda haploit sayısı 23 tür.
Faredeki ana doku uyuşması kompleksi (MHC). İlk MHC 1937'de Peter Gorer tarafından keşfedildi. H-2 Kompleksi
Hayvan ya da bitki dokularının canlılardan çıkarılıp, uygun besi ortamlarında ve uygun yaşam koşullarında (Hayvan hücreleri için 37 santigrat sıcaklıkta %95 hava %5 CO2 ortamda) büyümelerine devam etmesine olanak sağlayan hücre topluluklarıdır. Laboratuvarda in vitro ortamda yapılan bu düzene hücre kültürü denir.
Y kromozomu üzerindeki düşük rekombinasyon seçimi diğer kromozomlar üzerinde rekombinasyon oranlarında pleyotropik azalmaya neden olur. Bu yüzden heterogametik cinsiyetlerde (insanlarda erkek kelebeklerde dişi) rekombinasyon oranı azdır.
12.000-11.500 yıl öncesinden günümüze kadar gelen ve şu anda da süren jeolojik zaman dilimidir.
"International Stratigraphic Chart". International Commission on Stratigraphy.
Ernst Haeckel tarafından 1874 yılında öne sürülen bu kural ontogeni ile filogeni arasındaki ilişkiyi açıklar. Buna göre ontogeni filogeniyi tekrarlar. Yani bir canlının embriyolok dönemdeki gelişimi, atalarının evrimsel geçmişindeki değişimlerini tekrarlar. Bu kural bazı disiplinlerce kabul görmüş veya genişletilmiştir. Biyoloji, antropoloji ve gelişim psikoloji bu disiplinlerden bazılarıdır.
Taksonomide bir alem. Bütün hayvanlar Animalia denilen (Hayvanlar) aleminin üyesidir. Bu alemde prokaryotik canlılar ya da protistler bulunmaz. Hayvanlar aleminin bütün bireyleri çok hücreli ve heterotroftur (gerekli besinleri almak için doğrudan veya dolaylı olarak diğer canlılara bağlılar).
Hayvan hücreleri bitki hücrelerinde bulunan hücre duvarından yoksunlardır. Süngerler hariç hayvanların vücutları dokulara dönüşmüş hücrelerden oluşur. Her doku belli ölçüde özelleşerek spesifik görevleri yerine getirir. Çoğu zaman bu dokular daha da özelleşerek organları oluştururlar. Çoğu hayvan, bitkiler ve diğer organizmalara kıyasla daha karmaşık ve hızlı hareket etme yeteneğine sahiptir.
Tam sayısı bilinmemekle birlikte yaklaşık 9 ila 10 milyon hayvan türünün dünyada yaşadığı tahmin edilmektedir. Birkaç hücreli hayvanlardan, mavi balinalar ve dev kalamarlar gibi birkaç ton ağırlığındaki organizmalara kadar geniş bir yelpazeye sahiptir.
Hamilton'a göre genetik olarak birbirlerine benzeşen ve yakın olan bireylerin başkalarına oranla birbirleriyle daha çok karşılıklı yardımlaşır. Eğer akrabalarına yardım eden canlı birey, yardım etme etkinliğini destekleyen ve teşvik eden genlere sahipse, onun akrabaları da muhtemelen bu genlere sahip olacak ve böylece bu aleller aktarılabilecektir. Buna dair klasik bir örnek, arılar ve karıncalar gibi sosyal yaşamlı böceklerdir. Kolonideki işçi böcekler asla üremezler ama bunun yerine genetik olarak onlara benzeyen kraliçenin üreyebilmesi için çalışarak yardımda bulunurlar.
Gen frekanslarının hesaplanması için İngiliz matematikçisi Harold Hardy ve Alman Wilhelm Weinberg'in 1908 yılında geliştirdiği formül, kararlı popülasyonlar için geçerlidir. Bu kararlılıktan kasıt seçilim, göç, cinsel seçilim ve mutasyon etkilerinin göz ardı edilmesi ve popülasyonun sonsuz büyüklükte olduğunun varsayılmasıdır. Bu ideal durum, gerçek hayatta neredeyse hiç görülmez, çünkü bu kuvvetlerin hepsi, farklı şekillerde canlılar üzerine her an etki eder. Bu teorik dengeye göre, p baskın karakteri, q çekinik karekteri temsil etmek üzere bir karakterden sorumlu allellerin toplamı 1'e eşittir. Popülasyonda bireylerin frekansı p ve q alellerini taşıyan sperm ile yine aynı alelleri taşıyan yumurtanın döllenmesi sonucu bulunur. Yani p2+2pq+q2=1 olur.
Bir populasyonun frekans dağılımının tablosu:
Daha az güçlü homozigot ebeveynlerden oluşan heterozigot dölün alışılmışın dışında bir gelişim, güç gösterip, daha sağlıklı olması.
William Hamilton'ın akraba seçilimi konusunda ileri sürdüğü kuraldır. Hamilton akrabalar için fedakarlık gerektiren durumları matematiksel ifadeye dökmüştür. Fedakarlık gerektiren bir harekette "c" fedakarlık yapanın ödediği bedel,"r" akrabalık derecesi ve "b" fedakarlık sonucu olası kazanç olmak üzere:
C < R * B ise bu hareket akraba seçilimi için yararlı bir harekettir.
Eşeyli üreyen veya bölünerek çoğalan Ciliate takımına ait bir protozoa. Eşeyli üremesi konjugasyon veya gamet füzyonu dolayısıyla olabilir.
Kanıtlanmamış ancak test edilebilir bilimsel önerme. Test edilmiş, yanlışlanamamış, başka bilim insanlarınca da kontrol edilmiş ve yeniden yanlışlanamamış olan hipotezler, teorilerin inşasında kullanılır. Doğada kendini tekrar eden ve uzun vadede değişmeyen "doğa yasaları" ("bilimsel gerçekler") ile teorik açıklamaları birbirine bağlamak için hipotezler kullanılır. Hipotezlerin doğruluğu ispatlanınca teori olmaz. Teorilerin doğruluğu ispatlanınca kanun olmaz. Teoriler, doğadaki olguların neden ve nasıllarını açıklamak için kullanılan kapsamlı bilimsel önermelerdir. Hipotezler, bu önermelerin alt birimleridir ve teoriye güç katarlar. Doğada "kanun" olan olgulara rastlamayız, zira hiçbir şey "kesin doğru" olamaz, her şey değişmeye açıktır. Doğa gerçekleri (bilimsel gerçekler) kimi zaman kanunlar olarak geçerler. Ancak bunlar da, "neden" ve "nasıl" sorularının cevabını vermezler, "ne" sorusuna cevap verirler. Doğa yasalarını (bir nevi "kanunları") sorgulayan önermelere hipotez, bu hipotezleri bir arada barındıran bilimsel açıklamalara ise teori denir. Bu sebeple, bilimsel önermelerin en üst düzeyi teorilerdir.
Genomun metile edilmemiş, CpG bakımından zengin bölümleri. %80’i genel olarak temel genler olmak üzere, genlerde ve çevrelerinde bulunur. MHC genlerinin çoğunun Htf adacıklarının yakınlarında olmadığı tespit edilmiştir.
Çekinik hastalıkların ortaya çıkması, bir allelin iki kopyası olmasını gerektirir. Bağlardaki bir dengesizlik sebebiyle hastalık taşıyan bölgeyi saran lokuslar homozigot olma eğilimindedir. Hastalık taşıyan bireylerde homozigot bölümler bulmak, hastalık geninin yerinin tespit edilmesinde yardımcı olur. Bu yöntem Homozigotluk haritası olarak bilinmektedir.
Kendi de dahil olmak üzere benzer bir soydan gelen canlılarla eşeyli olarak üreyebilen organizma. Fungi, alg, bitkilerde yaygın olarak görülür.
Anne ve babadan gelen kromozomların çift halinde gözlendiği durum. Mayoz bölünme esnasında çift olarak hareket ederler. Homolog kromozomlar aynı gen aralığına sahip olup farklı aleller olarak bulunurlar.
Ortak bir atadan kalıtımın sebep olduğu benzerlik. Memelilerin arka bacakları örnek gösterilebilir. Homoloji, ortoloji (türler arası) ya da paraloji (tür içi) sebebiyle olabilir.
Transkripsiyon faktörleri sınıfında bir DNA-bağlayıcı altsınıf oluşturan, korunan bir protein dizisi. Metazoalarda (insan da dahildir), vücudun ön-arka (anterior-posterior) düzlemindeki organ ve yapıların dizilimlerini kontrol eder. Hangi organın, nerede olacağına karar veren genlerdir.
Hominidae ailesinin bir üyesi.Hominidae ailesinin üyelerinin her biridir. Şempanzeler ve bonobolar (Pan), goriller, (Gorilla), insanlar (Homo) ve orangutanlar (Pongo) cinsi hayvan türlerini içerisinde barındırır.
Kaynaklar:
1. Alexander, R. D. (1990). "How did humans evolve? Reflections on the uniquely unique species". University of Michigan Museum of Zoology Special Publication (University of Michigan Museum of Zoology) (1): 1–38.
2. Groves, C. P. (2005). Wilson, D. E.; Reeder, D. M. eds. Mammal Species of the World (3rd ed.). Baltimore: Johns Hopkins University Press. pp. 181–184. OCLC 62265494. ISBN 0-801-88221-4.
İnsanlardaki esas doku uyuşumu kompleksi. (Bkz: Major Histokompatibilite Kompleksi, MHC) 1999 yılında bir HLA haplotipi tamamen analiz edilmiştir.
Y kromozomunda taşınan ve böylelikle babadan oğula aktarılan gen.
Histonlardaki asetile edilmiş lisin kalıntılarının deasetilasyonunun transkripsiyonel baskılanmasına katkıda bulunan bir enzim.
Özel kümeler halinde bulunan modifiye edilimiş histon kalıntılarının, başka kromatin parçalarıyla olan spesifik etkileşimlerinden doğan eşsiz biyolojik sonuçları düzenlediğini öne süren hipotez.
DNA’nın etrafına sarılan ve kromozoma yapısal destek veren bazik protein. Yüksek arginin/lisin içeriğine sahiptirler. DNA’yı paketleyip düzenleyerek nükleozom ismi verilen birimlere ayırırlar. Histon genleri poli-adenin kuyruğunu kodlamaz. Bütün ökaryotik hücre çekirdeğine, kromatinlerde DNA çift ipliği ile beraber nükleozomların yapısına giren H1, H2A, H2B, H3, H4, H5 tipleri bilinmektedir. Prokaryotların bazılarında da histon-benzeri proteinler bulunur.
Kromozomuna F faktörü entegre edilmiş bakteri hücresi.
Aşırıbaskınlık. Bir dengeleyici seçilim çeşididir. Bu durumdaki türlerin bazı özelliklerinin genetik temeli açısından heterozigot olan bireyler, homozigot baskın veya homozigot çekinik genotipe sahip bireylerden avantajlı olurlar. Belirli bir lokusta bulunan heterozigot genotipin, homozigot genotipten daha yüksek uyum başarısına sahip olması durumudur.
Diploit bir organizmanın tek bir lokusunda iki farklı allel bulunması durumu. Anne ve babadan farklı alleller gelmesinin bir sonucudur.
Yalnızca başka bir çeşit çiftleşme/uyum tipiyle üreyen bir canlıyla eşeyli üreyebilen organizmalardır.
Fungi, alg ve bitkilerde yaygın olarak rastlanır.
Çekirdekteki kalıp DNA’dan hemen sentezlenen RNA ürünü. (DNA benzeri RNA veya dRNA da denir) Bu RNA türü çok kısa bir yarı-ömre sahip olmakla beraber, oldukça heterojenik ve büyüktür. hnRNA’lar çekirdekten ayrılmadan önce mRNA sentezlemek üzere işlemden geçer.
İki farklı eşey kromozomuna sahip cinsiyet.
İnsan ve Drosophilada erkekler (XY), kuş, güve, bazı balık ve amfibiyanlarda ise dişiler heterogametik olan cinsiyettir (ZW).
Birden fazla genetik olarak farklı çekirdeğe sahip hücre. Fungal (heterokaryon) uyumsuzluk çeşitleri birebir aynı olduğu takdirde, fungilerde doğal olarak gözlemlenen bir durumdur.
Tek bir canlının hem erkek, hem de dişi cinsel organlarına sahip olması durumu. Birçok omurgasız canlı ve bitkide rastlanan bir durumdur. Etimolojik olarak, Yunan mitolojisinde haberleşme tanrısı olan "Hermes", ve güzellik tanrıçası olan "Afrodit" isimlerinin birleşiminden köken alır.
Bir alelin homolog karşılığının olmaması durumu. Erkeklerdeki X kromozomunda meydana gelmiş mutasyonlar veya gen kaybı bu duruma örnek gösterilebilir.
DNA polimeraz replikasyon çatalındaki görevine başlamadan önce DNA sarmalının açılmasında görevli enzim.
Canlıların embriyonik safhadan erişkin safhaya geçiş süreçlerinde diğer (yakın) türlerden canlılara göre zamansal farklılıklar yaşanması. Evrim ağacı silsilesinde bazı anatomik özellikler atalara (veya karşılaştırma yapılabilecek yakın akraba diğer çağdaş türlere) göre daha erken ya da daha geç ortaya çıkabilir, daha hızlı ya da daha yavaş gelişebilir; gelişmesini daha erken ya da daha geç bitirebilir. Bu tür değişimlerin geneline heterokroni denir. Canlıların vücutlarındaki oranlar başta olmak üzere, dik ya da dört ayak üstünde yürümesi gibi pek çok özgün özelliği etkiledikleri düşünülmektedir.
Embriyonik gelişim insanda 8 hafta sürerken yakın primat akrabası şempanzede bu süre 2 haftadan ibarettir. Buna karşılık insan gebeliği şempanze gebeliğinden 4 hafta uzun sürmektedir. Toplam gebelik süresinde 4 hafta artış ve embriyonik dönemin 6 hafta uzaması sonucu arada 2 haftalık fark oluşur. Bu yüzden fetal dönem insan gebeliğinde şempanzeninkine göre 2 hafta daha kısadır. Embriyonik dönemin insanda uzun olması beyin gelişimi açısından avantaj sağlarken şempanzenin uzun fetal dönemi beyin gelişimini kısmen baskılar fakat şempanze yavrusunun doğumdan sonra daha kolay kendine yetebilecek hale gelmesi için insana göre fazladan 2 hafta gelişim sağlar. Aradaki zamansal farklar (heterokroni) iki yakın tür arasında bilişsel yeteneklerin farklılaşmasına ve fiziksel görünümün belirgin şekilde değişmesine sebep olur.
Dış beslenen canlılar, kendi besinini kendi üretemeyen, yaşamak için ototroflardan ya da diğer heterotroflardan besin alması gereken canlılardır. Hayvanlar, mantarlar ve bakterilerin büyük bir bölümü bu gruba girmektedir.
Grup olarak veya yalnız yaşayan canlıların doğal yaşam alanlarıdır.
Büyük habitatlar içerisinde küçük habitatlar bulunabilir. Japon balıkların habitatı tatlı sular, bağırsak kurtlarınınki ise bağırsaklardır.
Aynı atasal kökenden gelen ve farklı organizma türlerinde bulunabilen genler. Farelerde göz oluşumunda yer alan Pax6 geni ve bu genin şekildeki gibi sırasıyla; sinek, köpek balığı, mürekkep balığı ve yassı solucan gibi diğer canlılarda bulunan yüksek benzerlikteki homolog dizileri aşağıda verilmiştir.
Belli gen bölgelerinin evrimsel süreç içindeki değişim hızlarının aynı kalması durumudur.
Bir genin belli bir bölgesine özgü evrimleşme hızının, zaman içindeki değişimleri. İşlevsel çeşitlilik doğurabilen veya nötral mutasyonların hızlarının evrimleşme süreci. "Heterotaşik pozisyonların işlevsel değişimle bağlantılı olması beklendiği için heterotaşi genellikle işlevsel çeşitliliğin bir göstergesi olarak belirtilir."
Hayvanların (özellikle memelilerin) dokularında, hücreleri çevreleyen ve destekleyen, bir çok karmaşık yapıyı içerisinde bulunduran; bağ dokuları, kollajen, elastik, fibrillin, fibronektin ve laminin ile GAG (glikozaminoglikan olarak adlandırılan) şekerlerinin bulunduğu, hücrenin zarının dışarısında kalan bölgedir. Hayvanlardaki bağ dokusunun belirleyici yapısıdır. Aşağıdaki görselde, alt kısımda hücre ve hücre zarı, üst kısımda ise Hücredışı Ortam gözükmektedir:
Genellikle gözle görülemeyecek kadar küçük, yarı geçirgen bir zar ile çevrili, sitoplazma kitlesinden oluşan, sitoplazma içinde çeşitli hayati olayları yürüten çekirdek, endoplazmik retikulum, mitokondri, sentriol, lizozom, ribozom gibi organeller ile mikrofilamentler, mikrotüpçükler gibi yapılar bulunan, genetik materyali ya bir zar ile çevrili (ökaryot) ya da sitoplazma içinde zarsız olarak yer alan (prokaryot) bir organizmanın yapı ve görev bakımından en küçük birliği.