Keşfedin, Öğrenin ve Paylaşın
Evrim Ağacı'nda Aradığın Her Şeye Ulaşabilirsin!
Kafana takılan neler var?
Aklımdan Geçen
Komünite Seç
Aklımdan Geçen
Fark Ettim ki...
Bugün Öğrendim ki...
İşe Yarar İpucu
Bilim Haberleri
Hikaye Fikri
Video Konu Önerisi
Başlık
Bugün Türkiye'de bilime ve bilim okuryazarlığına neler katacaksın?
Gündem
Bağlantı
Ekle
Soru Sor
Stiller
Kurallar
Komünite Kuralları
Bu komünite, aklınızdan geçen düşünceleri Evrim Ağacı ailesiyle paylaşabilmeniz içindir. Yapacağınız paylaşımlar Evrim Ağacı'nın kurallarına tabidir. Ayrıca bu komünitenin ek kurallarına da uymanız gerekmektedir.
1
Bilim kimliğinizi önceleyin.
Evrim Ağacı bir bilim platformudur. Dolayısıyla aklınızdan geçen her şeyden ziyade, bilim veya yaşamla ilgili olabilecek düşüncelerinizle ilgileniyoruz.
2
Propaganda ve baskı amaçlı kullanmayın.
Herkesin aklından her şey geçebilir; fakat bu platformun amacı, insanların belli ideolojiler için propaganda yapmaları veya başkaları üzerinde baskı kurma amacıyla geliştirilmemiştir. Paylaştığınız fikirlerin değer kattığından emin olun.
3
Gerilim yaratmayın.
Gerilim, tersleme, tahrik, taciz, alay, dedikodu, trollük, vurdumduymazlık, duyarsızlık, ırkçılık, bağnazlık, nefret söylemi, azınlıklara saldırı, fanatizm, holiganlık, sloganlar yasaktır.
4
Değer katın; hassas konulardan ve öznel yoruma açık alanlardan uzak durun.
Bu komünitenin amacı okurlara hayatla ilgili keyifli farkındalıklar yaşatabilmektir. Din, politika, spor, aktüel konular gibi anlık tepkilere neden olabilecek konulardaki tespitlerden kaçının. Ayrıca aklınızdan geçenlerin Türkiye’deki bilim komünitesine değer katması beklenmektedir.
5
Cevap hakkı doğurmayın.
Aklınızdan geçenlerin bu platformda bulunmuyor olabilecek kişilere cevap hakkı doğurmadığından emin olun.
Size Özel
Makaleler
Tüm Reklamları Kapat
Çağrı Mert Bakırcı
Uyarlayan 5 Mayıs 2013 2 dk.

"Yaşayan Fosil" olarak da bilinen antik balığın DNA'sı, diğer balık ve hayvanlara göre daha yavaş bir evrim geçirdiğini gösteriyor.

Derin sularda yavaş ve usul olan yarışı kazanıyor. Bu deyiş, yeni bir araştırmanın ortaya koyduğu şekilde, sölekant olarak bilinen Latimeria chalumnae türünün genlerine de yansımış vaziyette.

31
0
  • Paylaş
  • Alıntıla
  • Alıntıları Göster
Çağrı Mert Bakırcı
Yazar 27 Aralık 2016 19 dk.

Türkiye'de özellikle de sosyal medyanın yükselişiyle birlikte, zaten ülkemizde ve Dünya'nın geri kalanının çok büyük bir kısmında bugüne kadar pek de yer etmemiş "eleştiri kültürü"nün giderek daha da fazla yozlaştığını görmekteyiz.

İnsanlar eleştirdikleri kişi, grup, fikir ve oluşumları daha iyiye götüren, eksiklerini kapatan, onlara güç katan argümanlar üretmekten ziyade; birbirini yermek, zayıflatmak, açıklarını yüzlerine vurmak, alay etmek, hafife almak amacıyla, sivri dilli, üzerinde iyi düşünülmemiş ve zaman harcanmamış, eleştirilen konunun detaylarına dair hiçbir bilgi sahibi olmaksızın eleştiriler yapmayı seçiyorlar. Kısaca birçok insan, eleştirinin en kolay formu olan, kimsenin duymak veya zaman kaybetmek istemeyeceği yıkıcı eleştiriler üretiyorlar. Bu da, egoist bir zeka yarışına ve üretici olmayan polemiklere neden oluyor.

169
0
  • Paylaş
  • Alıntıla
  • Alıntıları Göster
Çağrı Mert Bakırcı
Yazar 4 Kasım 2014 14 dk.

Türler arası melezleşmenin mümkün olduğu; katırlar, "çakupek", "kaslan", "grolar", "leopan" veya melezleşerek türleşen ispinozlar[14] gibi sayısız canlı sayesinde net bir şekilde bilinmektedir. Bu, ilginç bir soruyu doğurmaktadır: İnsan, diğer hayvanlarla melezleşebilir mi? Daha spesifik olarak, insan, şempanzeler veya bonobolar gibi çok yakın akrabalarıyla melezleşebilir mi?

İnsan-şempanze veya şempanze-bonobo gibi birbirinden ayrı olan ama evrimsel açıdan çok yakın akraba türlerin verimli döller verecek (veya vermeyecek) biçimde çiftleşip, yavrular üretme ihtimali (yani "melezlenme ihtimali") üzerinde durmadan önce, ayrı türleri yaratan evrimsel mekanizmaları ve türleşme kavramını kısaca hatırlamamız gerekiyor.

141
0
  • Paylaş
  • Alıntıla
  • Alıntıları Göster
Kerem Girgin
Kerem Girgin
138.8K UP
Yazar 2 gün önce 11 dk.

Paleontoloji literatüründe "Kambriyen Patlaması" olarak bilinen dönem (yaklaşık 541 milyon yıl önce), Dünya'daki yaşamın aniden ve çarpıcı bir şekilde çeşitlendiği bir aralığı tanımlar. Uzun bir mikrobiyal egemenliğin ardından, günümüzdeki birçok ana hayvan gruplarının ataları, jeolojik zaman ölçeğinde bir göz açıp kapama süresi sayılabilecek bu aralıkta ortaya çıkmıştır.

Literatürde ve çeşitli tartışma bloglarında bu patlama, yaratılışçı argümanları desteklemek için sıklıkla Evrim Teorisi'ne karşı bir argüman olarak sunulsa da bilimsel veriler bunun bir yoktan varoluş olmadığını göstermektedir. Aksine bu olay, değişen ekolojik koşulların tetiklediği hızlı bir evrimsel çeşitlenmedir. Bu nedenle sorulması gereken soru "Neden bu kadar çok tür ortaya çıktı?" değil, "Bu türlerin bu kadar hızlı ve radikal biçimlerde evrimleşmesini tetikleyen çevresel veya ekolojik baskı neydi?" olmalıdır.

8
1
  • Paylaş
  • Alıntıla
  • Alıntıları Göster
Sizden Gelenler
Son İnsan
Son İnsan
52.7K UP
Üye
Türkiye'de bilime yaptığı büyük katkılardan dolayı Evrim Ağacını tebrik ederim!
Söz
Ebru Gelekçi
Ebru Gelekçi
56.1K UP
Alıntıyı Ekleyen 4 gün önce
-Bizim istediğimiz, karnımızı tıka basa doyurmak mı yalnız?
Ve üç oğlanın yüzüne bakarak kendi sorusunu kendisi yanıtladı:
-Hayır! Boğazımızı sıkanlara, gözlerimizi kapatanlara göstermeliyiz ki, biz her şeyi görüyoruz, ne aptalız, ne de hayvan; yalnızca yemek değil, yaşamak da istiyoruz, yaşama layık yaratıklar olarak yaşamak! Düşmanlarımıza şunu göstermeliyiz ki, bize dayattıkları bu kürek mahkumu yaşantısı, akıl yoluyla onlarla boy ölçüşmemize, hatta onlardan daha üstün olmamıza engel olamaz!
Kaynak: Ana
1
0 Yorum
  • Şikayet Et
  • Mantık Hatası
0
  • Paylaş
  • Alıntıla
  • Alıntıları Göster
İnceleme
Emre Nur
Emre Nur
1,146 UP
İnceleyen 3 gün önce
Kitabın başlığını okuduğunuzda kitapta hayvanların aslında şaşırtıcı derecede zeki olduğunun anlatıldığını sanmış olabilirsiniz. Evet, bu türden sizi şaşırtacak birkaç örneğin karşınıza çıkacağına eminim. Ama kitap, zekayı bir kıyas nesnesi olarak ele almıyor. Öncelikle zaten kitapta zekâ yerine biliş ya da evrimsel biliş terimleri kullanılıyor. Peki, madem hayvan bilişini başka hayvanlarla ya da insanlarla kıyaslamıyoruz, o halde hayvan bilişini nasıl ele alacağız? Bunu anlamak için Frans de Waal önemli bir kavramdan bahsediyor: Umwelt. Almanca "çevreleyen dünya" gibi bir anlama gelen Umwelt, her canlının kendine has yöntemlerle çevreyi duyumsama biçimidir. Akrebin Umwelt'i başka, leyleğin Umwelt'i başka, arınınki başka, insanınki başkadır. Bu yüzden hayvanların dünyaya yaklaşımının kendimizinkine ya da başka hayvanlarınkine benzer olduğunu düşünmek hatalı bir varsayımdır. Bu hayvanlar ortak bir habitatı paylaşıyor bile olabilir. Yine de her canlının o tekil çevrede ilgilendiği ve ilgilenmediği, ihtiyacı olan veya ihtiyacı olmayan, algılayabileceği ya da algılayamayacağı farklı şeyler vardır. İşte, hayvanların Umwelt'leri bilişlerini şekillendirir. Her hayvan ihtiyaçlarına göre, özelliklerine göre, yani tam da olması gerektiği gibi bir bilişe sahiptir. Sahip olduğu biliş, onun için en iyi biliştir. Yani her hayvan en zeki hayvandır. Başka hayvanların Umwelt'lerini hayal etmeyi deneyebilirsiniz. Şimdi bir kene gibi hissedin (kitapta geçen bir örnek). Memelilerden yayılan bütürik asit kokusunu duyumsuyorsunuz. Canınız sıcak kan çekiyor. Ufacık bir şeysiniz. Amacınız belli ve siz de ona odaklanmışsınız. Yumurtluyorsunuz. Kısa ömrünüzün sonuna geliyorsunuz. Ne kadar kene gibi hissedebildiniz? İyi denemeydi ama yine de başka Umwelt'leri tam anlamıyla tasavvur etmek mümkün değildir. Çünkü Umwelt "o olmak"tır. (Eğer mümkün olsa benim yapacağım ilk iş kızılötesini veya morötesini görebilen bir hayvanın Umwelt'ine girmek olurdu.)

Kitap, böyle bir başlangıcın ardından davranışçıların ve bilişselci etologların çatışmalarıyla devam ediyor. Yazar; hayvanların, davranışları yalnızca etki-tepkiyle açıklanacak kadar basit organizmalar olmadığını savunan ekole mensup biri olarak bilim dünyasında evrimsel biliş kavramının yerleşmesine katkı sağlamış. Diğer bölümlerde hayvanların alet kullanımı, dil becerisi, hayvan-insan zekâsı arasındaki muğlak sınır, hayvan deneylerindeki metodolojik problemler, hayvanların sosyal becerileri, hayvanların gelecek algısı, öz farkındalık hakkında makaleler var.

Çok faydalanmama rağmen benim için yer yer sıkıcı bir kitap haline geldi. Bu, biraz çeviriden ama daha çok yazardan kaynaklanıyor. Notlar, kaynakça ve dizin bölümleri hariç tutulduğunda kitap 289 sayfa. Oysa 150-180 sayfa olsa aynı seviyede ve üstelik sıkılmadan bu kitaptan yararlanabilirdim. Etoloji öğrencisi filan değilseniz fazla sayıda primat deneyi okumaktan sıkılma ihtimalini göz önünde bulundurun.

Bir eleştiri de eserin kapsamına: Kitapta primatlara (makul olarak) geniş yer ayrılmış; öte yandan karga, yunus, fil, ahtapot, köpek gibi hayvanlar da geçiyor ama bunlar "arada" geçiyor.
10.0/10
(6 Kişi)
Puan Ver
Orjinal Adı : Are We Smart Enough to Know How Smart Animals Are?
İnceleme Yaz
Sonra Okuyacaklarıma Ekle
0
0 Yorum
  • Şikayet Et
  • Mantık Hatası
0
  • Paylaş
  • Alıntıla
  • Alıntıları Göster
Evrim Ağacı'ndan Mesaj

Evrim Ağacı üyeliği tamamen ücretsiz ve sitemizi çok daha etkili, interaktif ve keyifli bir şekilde kullanmanızı sağlayacak. Üye değilseniz, birkaç saniyede üyelik oluşturabilirsiniz! Üyeyseniz de giriş yapmanızı tavsiye ederiz.

🌍 Sibirya’nın permafrost topraklarında yaklaşık 39 000 yıl önce yaşamış bir yünlü mamutun kas dokusundan çıkarılan RNA, bugüne dek elde edilen en eski örneklerden biri oldu.

🔬 Bu RNA dizilemesi, sadece kalıntıdaki genetik materyalin korunabileceğini değil, aynı zamanda o canlıdaki hücresel stres ve işlevsel genlerin aktif olduğunu da ortaya koyuyor.

⏳ Bilim insanlarına göre, bu tür antik RNA analizleri “ölüm öncesi hücresel durumları” açığa çıkarabilir; bu da fosil biyolojisini yeniden tanımlayan bir kapı aralıyor.

⚠️ Ancak RNA çok kırılgan bir molekül; bu kadar uzun süre korunabilmesi, yalnızca kalın buz katmanları ve düşük sıcaklık gibi özel koşullarla mümkün olmuş olabilir.
🔍 Sonuç olarak, mamut çalışmaları artık sadece genetik soy hatlarını değil; binlerce yıl önce hücrelerin nasıl aktif kaldığını ve canlıların ölüm sonrası hangi moleküler izleri taşıdığını da çözmeye yöneliyor.
Yazar: Ece Müker

ℹ️ Bu içerik, Evrim Ağacı internet sitesinden derlenerek hazırlanmıştır. Derleme sırasında bazı önemli detaylar kaybolmuş olabilir. Konu hakkında eksiksiz bilgi almak ve kaynaklarımızı görmek için içeriği lütfen evrimagaci.org üzerinden okuyunuz.
Tüm Reklamları Kapat
Tüm Reklamları Kapat
Evrim Ağacı Akademi

Evrim Ağacı Akademi'yi kullanarak kendini Yapay Zeka konusunda geliştirebilirsin.

Nevzat Keskin
Seslendiren 4 gün önce 9:38
Elementlerin birbirleri ile nasıl etkileştiği; elektronlarının nasıl sıralandığına ve atomlarda elektronların yerleştiği en dış bölgede kaç elektron için...
6
Evrim Ağacı'ndan Mesaj

Aslında maddi destek istememizin nedeni çok basit: Çünkü Evrim Ağacı, bizim tek mesleğimiz, tek gelir kaynağımız. Birçoklarının aksine bizler, sosyal medyada gördüğünüz makale ve videolarımızı hobi olarak, mesleğimizden arta kalan zamanlarda yapmıyoruz. Dolayısıyla bu işi sürdürebilmek için gelir elde etmemiz gerekiyor.

Bunda elbette ki hiçbir sakınca yok; kimin, ne şartlar altında yayın yapmayı seçtiği büyük oranda bir tercih meselesi. Ne var ki biz, eğer ana mesleklerimizi icra edecek olursak (yani kendi mesleğimiz doğrultusunda bir iş sahibi olursak) Evrim Ağacı'na zaman ayıramayacağımızı, ayakta tutamayacağımızı biliyoruz. Çünkü az sonra detaylarını vereceğimiz üzere, Evrim Ağacı sosyal medyada denk geldiğiniz makale ve videolardan çok daha büyük, kapsamlı ve aşırı zaman alan bir bilim platformu projesi. Bu nedenle bizler, meslek olarak Evrim Ağacı'nı seçtik.

Eğer hem Evrim Ağacı'ndan hayatımızı idame ettirecek, mesleklerimizi bırakmayı en azından kısmen meşrulaştıracak ve mantıklı kılacak kadar bir gelir kaynağı elde edemezsek, mecburen Evrim Ağacı'nı bırakıp, kendi mesleklerimize döneceğiz. Ama bunu istemiyoruz ve bu nedenle didiniyoruz.

Evrim Ağacı'ndan Mesaj

YouTube, Evrim Ağacı tarafından hazırlanan içerikleri video yoluyla öğrenmenin en iyi yolu! Ayrıca kanalımızda birçok bilim insanıyla röportajlarımızı, çeşitli deney gösterilerini ve diğer bilim içeriklerimizi bulabilirsiniz.

Yasin Kayalar
Yasin Kayalar
213.5K UP
Bilim ve felsefe okuru 6 Şubat 2022 Sen de Cevap Ver

Güneşimiz Samanyolu galaksisinin merkezindeki kara deliğin etrafında kara deliğin kütle çekimi ile dönmekte. Tabi güneş ile birlikte tüm güneş sistemi de bu durumda dönmekte. Çünkü dünyamız ve diğer güneş sistemindeki gezenler de güneşin kütle çekimi alanında ve bir nevi ona bağlılar. Ayrıca bigbang ile evren o günden beri genişliyor. Bu genisleme ile birbirinin çekim alanında olmayan galaksiler birbirinden uzaklaşıyor. Çünkü birbirinin çekim alanında olmayan galaksiler arasındaki uzay boşluğu genişliyor ve boylece birbirlerinden uzaklaşmış oluyorlar. Ayrica galaksiler çarpışabilir ve birleşebilirler zamanla. Örneğin bizim Samanyolu galaksimizin komşu andromeda ile çok çok uzak gelecekte çarpışacağımız biliniyor.

Sorunuzdaki savrulma ifadesi yerine evrendeki galaksilerin (veya galaksi kümelerinin) hareketini ve birbirinden uzaklasmalarını sağlayan şey açıkladığım şekilde evrenin genişliyor olması. Ve galaksilerin birleşmesini sağlayan şey ise uzaydaki kütle çekim etkileri ve bu kütle çekim hareketlerinin doğurduğu yörüngesel hareketler.

Tüm Reklamları Kapat

0
  • Şikayet Et
  • Mantık Hatası
0
  • Paylaş
  • Alıntıla
  • Alıntıları Göster
Daha Fazla İçerik Göster
Keşfet
Ara
Yakında
Sohbet
Agora

Bize Ulaşın

ve seni takip ediyor

Göster

Şifremi unuttum Üyelik Aktivasyonu

Göster

Şifrenizi mi unuttunuz? Lütfen e-posta adresinizi giriniz. E-posta adresinize şifrenizi sıfırlamak için bir bağlantı gönderilecektir.

Geri dön

Eğer aktivasyon kodunu almadıysanız lütfen e-posta adresinizi giriniz. Üyeliğinizi aktive etmek için e-posta adresinize bir bağlantı gönderilecektir.

Geri dön

Close