Gerçekten de son yıllarda kozmolojideki gelişmeler, Büyük Patlama (Big Bang) teorisinin mutlak açıklayıcılığına dair bazı tartışmaları yeniden alevlendirdi. Özellikle Kozmik Enflasyon Teorisi (Cosmic Inflation), evrenin ilk anlarında yaşanan inanılmaz derecede hızlı bir genişleme dönemini açıklayarak Big Bang modeline yeni bir boyut kazandırdı.
Ancak burada önemli bir ayrım yapmak gerekiyor. Kozmik Enflasyon, Big Bang’in yerini alan değil, onu tamamlayan bir teori olarak ortaya çıktı. Big Bang evrenin sıcak ve yoğun bir hâlden genişlemeye başladığını söylerken, enflasyon teorisi bu genişlemenin nasıl ve neden başladığını açıklamaya çalışır.
Katolik Kilisesi’nin bile Big Bang’i “Tanrısal Yaratılışla” bağdaştırması, teorinin metafizik bir yönü olduğunu değil, yalnızca “başlangıç” fikrinin dinî yorumlara açık bir alan sunduğunu gösterir. Oysa enflasyon teorisinde “yaratılış” ya da “başlangıç” kavramı bile geri plana itiliyor ve evrenin belki de hiçbir zaman mutlak bir başlangıca sahip olmadığı düşüncesi giderek güçleniyor.
Dolayısıyla, eğer enflasyon modeli gelecekte gözlemsel olarak daha fazla desteklenirse, Big Bang’in sembolik “yaratılış teorisi” konumunu sarsabilir. Bu durumda, evrenin doğuşuna dair anlatı, “yaratılış” kavramından uzaklaşıp tamamen fiziksel süreçlerle açıklanan bir “evrimsel kozmolojiye” dönüşebilir.
Sonuç olarak: evet, “yaratılışın adı geçmeyen” bir teori, bir gün Big Bang’in yerini alabilir ve fakat bu, bilimin inancı çürüttüğü anlamına gelmez. Sadece, evrenin kökenini açıklama biçimimiz daha derin, daha karmaşık ve belki de daha büyüleyici hâle gelir.