Keşfedin, Öğrenin ve Paylaşın
Evrim Ağacı'nda Aradığın Her Şeye Ulaşabilirsin!
Kafana takılan neler var?
Aklımdan Geçen
Komünite Seç
Aklımdan Geçen
Fark Ettim ki...
Bugün Öğrendim ki...
İşe Yarar İpucu
Bilim Haberleri
Hikaye Fikri
Video Konu Önerisi
Başlık
Bugün Türkiye'de bilime ve bilim okuryazarlığına neler katacaksın?
Gündem
Bağlantı
Ekle
Soru Sor
Stiller
Kurallar
Komünite Kuralları
Bu komünite, aklınızdan geçen düşünceleri Evrim Ağacı ailesiyle paylaşabilmeniz içindir. Yapacağınız paylaşımlar Evrim Ağacı'nın kurallarına tabidir. Ayrıca bu komünitenin ek kurallarına da uymanız gerekmektedir.
1
Bilim kimliğinizi önceleyin.
Evrim Ağacı bir bilim platformudur. Dolayısıyla aklınızdan geçen her şeyden ziyade, bilim veya yaşamla ilgili olabilecek düşüncelerinizle ilgileniyoruz.
2
Propaganda ve baskı amaçlı kullanmayın.
Herkesin aklından her şey geçebilir; fakat bu platformun amacı, insanların belli ideolojiler için propaganda yapmaları veya başkaları üzerinde baskı kurma amacıyla geliştirilmemiştir. Paylaştığınız fikirlerin değer kattığından emin olun.
3
Gerilim yaratmayın.
Gerilim, tersleme, tahrik, taciz, alay, dedikodu, trollük, vurdumduymazlık, duyarsızlık, ırkçılık, bağnazlık, nefret söylemi, azınlıklara saldırı, fanatizm, holiganlık, sloganlar yasaktır.
4
Değer katın; hassas konulardan ve öznel yoruma açık alanlardan uzak durun.
Bu komünitenin amacı okurlara hayatla ilgili keyifli farkındalıklar yaşatabilmektir. Din, politika, spor, aktüel konular gibi anlık tepkilere neden olabilecek konulardaki tespitlerden kaçının. Ayrıca aklınızdan geçenlerin Türkiye’deki bilim komünitesine değer katması beklenmektedir.
5
Cevap hakkı doğurmayın.
Aklınızdan geçenlerin bu platformda bulunmuyor olabilecek kişilere cevap hakkı doğurmadığından emin olun.
Size Özel
Makaleler
Evrim Ağacı
Yazar 22 Nisan 2020 14 dk.

Değerli okurlarımız bu yazımızda sizlere yakın zamanda sitemizde yayınlamış olduğumuz TARSE projesinin devam niteliğinde olan TARDIKISS (Uzayda Tardigrades) misyonundan bahsedilecektir. Tardigradların uzay streslerine karşı göstermiş olduğu diğer FOTON-M3 misyonları olan TARDİS ve RoTaRad hakkında ileri okuma yapmak isterseniz linklere tıklamanız yeterlidir.

TARDIKISS deneyi, 2011 yılında İtalyan Uzay Ajansı ve İtalyan Hava Kuvvetleri tarafından düzenlenen DAMA (Karanlık Madde) misyonu sırasında gerçekleştirilen bir dizi multidisipliner deney olan Biokon in Space (BIOKIS) projesinin bir parçasıydı. Uzay Mekiği Endeavor (son görevi STS-134) içerisinde yer alan mikro yer çekimi ortamından yararlanarak nispeten kısa sürede (16 gün) deneylerin yapılması adına Uluslararası Uzay İstasyonu'na ulaştı.

74
0
  • Paylaş
  • Alıntıla
  • Alıntıları Göster
Tüm Reklamları Kapat
Evrim Ağacı
Çeviren 26 Haziran 2016 10 dk.

Evrim süreci boyunca kuşlar farklı tüy renklerine, desenlerine ve yumurta renk örüntülerine sahip oldular. Renklere dayalı bu farklılıklar kuşlara taklitçilik, gizlenme, avlanma, avcıdan kaçınma, kimlik ayırt etme ve partnerine kalitesini belli etme gibi sayısız işlev kazandırdı (Hill & McGraw 2006). Madem bu renk örüntüleri kuşlarda böylesine bir iletişim kabiliyetine neden oluyor, o halde onların bu karmaşık örüntülerini anlayabilmelerini sağlayan algılama sistemlerini de çözmemiz gerekir, öyle değil mi? İşte günümüz teknolojisindeki ilerlemeler ve bu alandaki teorik gelişmeler, "kuş bakışını" anlayabilme yolunda bir devrim yaratmış halde; zira artık opsin genlerinin genetik dizilemesini kontrol ederek ışık reseptörlerinin hassasiyet parametrelerini değiştirebiliyoruz. Bu da kuşların dünyayı nasıl gördüklerine yönelik bir algı modeli kurmamıza olanak veriyor. Bu modeller sayesinde görsel ekolojinin, başta yumurta mimikrisi (taklitçiliği), UV ışık hassasiyeti olmak üzere kuş iletişim ve tanıma sistemlerinin evriminde, ve kuşlar arasında ortaya çıkan davranışsal farklarda oynadığı rolü daha iyi anlıyoruz (Hubbar et al. 2010). 

Kuş yumurtaları çok çeşitlidir. Kimisi tamamen beyaz, kimisi parlak renkli, kimisi biraz, kimisiyse fazlaca benekli. Peki neden? Neden kuş yumurtaları bu kadar çeşitli renk ve desenlere sahipler? Farklı kuş familyalarına ait yumurta kabuğu örüntülerini karşılaştıran araştırmacılara göre, bu çeşitliliği ortaya çıkaran başlıca faktörlerden birisi "kuluçka asalaklığı" (Kilner 2006). Kuluçka asalağı olarak adlandırılan türler, yumurtalarını başka türlerin yuvalarına bırakır ve yavrularını konak türe büyütürler. Yani konağı kendisine ait olmayan bir civcivi yetiştirme maliyetiyle karşı karşıya bırakırlar (Davies 2000). Konağın bu maliyeti yüklenip yüklenmeyeceği, yabancı yumurtanın renk veya desenine bağlıdır. Örneğin Avrupa'da yaşayan karabaşlı yalı bülbülü (Syliva atricapilla), asalak guguk kuşunun (Cuculus canorus) konak olarak bellediği bir türdür. Normalde bu kuş, kendi yumurtalarına benzemeyen (mimetik olmayan) tüm yumurtaları yüksek bir kesinlikle reddeder (Honza et al. 2004). Lakin -deneysel bir çalışmadan elde edilen sonuçlara göre-, karabaşlı yalı bülbülü kendi yumurtalarına çok benzeyen (mimetik) yumurtaların tamamını ayırt edemez ve ancak %36'sını reddedebilir (Polacikova et al. 2007). %100’lük başarıyla kıyasla bu oran biraz düşükmüş gibi görünebilir; ancak konağın genetik olarak kendiyle ilgisiz, bambaşka türe ait bir yavruyu yetiştirmek için harcama riskiyle karşı karşıya kaldığı zaman ve enerjinin miktarı düşünülürse, bu başarı bile önemli bir adaptasyon anlamına gelir.

70
0
  • Paylaş
  • Alıntıla
  • Alıntıları Göster
İnceleme
Öykü Zehir
Öykü Zehir
106.3K UP
İnceleyen8 1 gün önce
IMDb puanı düşük olduğu için çok bir beklentiyle izlemeye başlamamıştım, konusunu okuduğumda ilgimi çektiği için izlemeye başladım.

Söylemeliyim ki düşük bütçeli olduğu bariz, biraz kalitesiz lakin izlemesi eğlenceli bir filmdi. Her ne kadar kalitesizliğini izlerken hissetseniz bile bir filmi eğlenceli yapan bazen bu oluyor. Vermeye çalıştığı mesajları oldukça sesli bir şekilde vermiş, görece başarısız diyebileceğim ama aynı zamanda arkadaşlarla vs. kafa dağıtmak için izlenebilecek güzel bir film olduğu kanaatindeyim. Lakin izlediğiniz filmlerin kaliteli olmasını istiyorsanız bu film size göre olmayabilir.
Film
7.2/10
(14 Kişi)
Puan Ver
Yönetmen: Mike Judge
İnceleme Yaz
Sonra İzleyeceklerime Ekle
2
0 Yorum
  • Şikayet Et
  • Mantık Hatası
0
  • Paylaş
  • Alıntıla
  • Alıntıları Göster
Çağrı Mert Bakırcı
Yazar 20 Ocak 2019 40 dk.

Toplumsal eşitsizliğin tarihi engindir. Zenginler ve fakirler, kadınlar ve erkekler, siyasetçiler ve yönetilenler... İnsan doğası kusursuz olmadığı için, insanların inşa ettikleri sistemler de kusursuz olamamaktadır. Buna rağmen, atalarımız her gün bir yandan av olmadıklarından emin olup, bir yandan avcılık ve toplayıcılık ile karınlarını doyurmak zorunda kalırken, günümüzde köşebaşındaki marketten karnımızı doyuruyoruz. Toplumsal buhranın sebep olduğu beklenmedik bir cinayete kurban gitme olasılığımız da ziyadesiyle düşük. Demek ki biyolojik tarihimizden gelen sorunların üstesinden istediğimizde gelebiliyoruz. Çözümlerimiz de inşa ettiğimiz sistemlerin kendisi kadar kusursuz olamıyor; ancak kabul edilebilir düzeyde çözümler üretebiliyoruz. İş kadın-erkek eşitliğine geldiğinde bunu neden hala yapamadık? Ve bu yönde atılan adımlar neden güçlü bir ayak direyiş ile karşılanıyor?

Bunun elbette birçok nedeni var. Kimisi feministler tarafından verilen mesajları isabetsiz buluyor. Kimisi ortada herhangi bir eşitsizlik problemi olmadığı kanaatinde... Kimisi, yöntemin feministlerinkinden farklı olması gerektiğini düşünüyor. Kimisi tamamen alakasız ve yanlış konulara odaklanıldığı düşüncesinde... Ancak bu ve bunun gibi düşünen gruplar azınlıkta. Geri kalan herkes kadın-erkek eşitsizliğinin kabul edilemez ama çözülebilir bir problem olduğunda hemfikir. İşte bu büyük kitlenin problemi ise susmak... Uğraşmak istemiyorlar, tartışmalara girmek istemiyorlar, konu hakkında bilgisiz olduklarını düşünüyorlar, toplumda daha büyük problemler olduğuna kanaat getirmiş durumdalar... Dolayısıyla susuyorlar. Bu da, özellikle de internetin gericiliği ve popüler fikirlerin yerilmesini ön plana çıkaran yorum/beğeni sistemleri ve algoritmaları ışığında, azınlığın sesinin, bir gürültü olarak da olsa, çoğunluğun sessizliğinin yerini almasına neden oluyor.

493
4
  • Paylaş
  • Alıntıla
  • Alıntıları Göster
Hatice Kutbay
Hatice Kutbay
60.4K UP
ANTROPOLOJİ DE YÜKSEK LİSANS YAPIYORUM 1 gün önce Sen de Cevap Ver

Afrika’nın görece izolasyonu ya da sosyo-ekonomik gelişmişlik farkları nedeniyle önümüzdeki yüzyıl içinde Afrika’da yeni bir insan türünün ya da insanlardan biyolojik olarak belirgin biçimde farklı bir grubun ortaya çıkması, evrimsel biyoloji ve antropoloji açısından son derece gerçek dışı bir beklentidir. Bunun temel nedeni, insan evriminin işleyiş mekanizmalarının kısa zaman ölçeklerinde türleşmeye izin vermemesi ve modern insan popülasyonları arasında hâlen yoğun gen akışının bulunmasıdır.

Biyolojik türleşme, klasik evrimsel tanıma göre, popülasyonlar arasında üreme izolasyonunun gelişmesiyle gerçekleşir. Mayr’ın biyolojik tür kavramına göre, genetik olarak ayrışmış ve birbirleriyle verimli biçimde çiftleşemeyen gruplar türleşmiş sayılır (Mayr, 1942). Modern insanlarda ise Afrika dâhil tüm kıtalarda, hem tarihsel hem de güncel düzeyde yoğun bir genetik dolaşım söz konusudur. Günümüzde küresel göç, şehirleşme ve popülasyonlar arası evlilikler, genetik izolasyonu daha da zayıflatmaktadır.

Evrimsel zaman ölçeği açısından bakıldığında, insan soyunda türleşmenin yüzlerce yıl değil, on binlerce hatta yüz binlerce yıl gerektirdiği açıkça görülmektedir. Homo sapiens ile Neandertaller arasındaki ayrışmanın yaklaşık 550–765 bin yıl önce gerçekleştiği genetik verilerle gösterilmiştir (Prüfer et al., 2014). Bu ayrışma bile mutlak bir izolasyon yaratmamış; iki tür arasında gen akışı devam etmiştir. Dolayısıyla yalnızca birkaç yüzyıllık bir zaman diliminde yeni bir insan türünün ortaya çıkması biyolojik olarak mümkün değildir.

Tüm Reklamları Kapat

Afrika’nın “izole” olduğu yönündeki varsayım da bilimsel verilerle uyuşmamaktadır. Genetik çalışmalar, Afrika’nın insan popülasyonları açısından dünyanın en yüksek genetik çeşitliliğine sahip bölgesi olduğunu ortaya koymaktadır. Bu durum, uzun süreli izolasyondan değil; aksine sürekli nüfus hareketleri ve iç gen akışından kaynaklanır. Tishkoff ve arkadaşları, Afrika popülasyonlarının birbirleriyle tarihsel olarak yoğun gen alışverişinde bulunduğunu göstermiştir (Tishkoff et al., 2009).

Ayrıca sosyo-ekonomik “gelişmişlik” farklarının biyolojik türleşmeye yol açacağı fikri, evrimsel biyolojide karşılığı olmayan bir görüştür. Evrim, kültürel ya da teknolojik gelişmişlik düzeyine değil; doğal seçilim, genetik sürüklenme, mutasyon ve gen akışı gibi mekanizmalara dayanır. Kültürel farklılaşma biyolojik türleşme anlamına gelmez. Nitekim Richerson ve Boyd’un da vurguladığı gibi, kültürel evrim biyolojik evrimden çok daha hızlı işler ancak genetik ayrışma yaratmaz (Richerson & Boyd, 2005).

Son olarak, çağdaş insan evrimini değerlendiren çalışmalar, Homo sapiens’in artık “küresel bir metapopülasyon” hâline geldiğini ileri sürmektedir. Bu modelde, yerel farklılıklar ortaya çıksa bile, gen akışı bu farklılıkların türleşmeye dönüşmesini engeller (Templeton, 2010). Bu bağlamda Afrika’da ya da dünyanın herhangi bir yerinde, önümüzdeki yüzyıl içinde biyolojik olarak yeni bir insan türünün ortaya çıkması, bilimsel olarak neredeyse sıfıra yakın bir olasılık olarak değerlendirilmektedir.

Özetle, Afrika’nın genetik çeşitliliği, küresel insan popülasyonlarıyla süregelen gen akışı ve insan evriminin uzun zaman ölçekleri göz önünde bulundurulduğunda, kısa vadede yeni bir insan türünün ortaya çıkması gerçekçi değildir. Bugün gözlemlenen farklılıklar biyolojik türleşmenin değil, kültürel, çevresel ve sosyo-ekonomik çeşitliliğin ürünüdür.[1]

0
  • Şikayet Et
  • Mantık Hatası
0
  • Paylaş
  • Alıntıla
  • Alıntıları Göster
Damla Şahin Uçar
Çeviren 6 gün önce 3 dk.

Bir organizasyonda çalışan herkes bilir: Toplantılar çılgın bir hızla birbirini takip eder. Yöneticiler haftada ortalama 23 saatini toplantılarda geçirir. Bu toplantılarda olup bitenlerin büyük bir kısmı düşük değerli, hatta tamamen ters etki yaratan faaliyetler olarak görülür. İşin paradoksu şu: Kötü toplantılar, önceki toplantıların yarattığı hasarı gidermek için daha fazla toplantıya yol açar.

Yine de toplantılar uzun süre yönetim araştırmalarının konusu olmadı. 2015 tarihli bir el kitabı, yeni ortaya çıkan “Toplantı Bilimi” alanının temellerini attı. Bu araştırmalar, asıl sorunun toplantıların sayısı değil; tasarlanma biçimleri, amaçlarının belirsizliği ve çoğu zaman fark edilmeyen eşitsizlikleri pekiştirme biçimleri olduğunu ortaya koydu.

18
0
  • Paylaş
  • Alıntıla
  • Alıntıları Göster
Tüm Reklamları Kapat
Gürhan Öztürk
Gürhan Öztürk
104.0K UP
Yazar 27 Ağustos 2015 33 dk.

Dünyada en çok tür barındıran böcekler eklembacaklılar şubesi içinde altı bacaklılar olarak da bilinen bir alt şubede yer alır. Böcekler neredeyse her çeşit karasal ortamda, tatlı sularda karşımıza çıkabilir ve kanatları vasıtasıyla atmosferi de işgal ederler. Tuzlu sulara gelirsek ise böcekler daha nadir bulunurlar, bu ortamların esas eklembacaklı grubu tahmin de edebileceğiniz gibi kabuklulardır; yani yengeçler ve karideslerdir. 

416 milyon yıl öncesine kadar uzayan geçmişleriyle böceklerin çeşitliliğinde kanatların da ortaya çıkmasıyla bir patlama olmuştur. Çiçekli bitkilerin gelişimine paralel olarak böceklerde de artış olduğu fosiller üzerinden yapılan araştırmalar da belirlenmiştir. Birlikte evrimin en güzel örneklerinden olan böcek ve bitki çeşitliliği aynı anda kitlesel yok oluşları ve ani sıçrayışları da beraberinde getirmiştir. 

82
0
  • Paylaş
  • Alıntıla
  • Alıntıları Göster
İnceleme
Yiğit Yurduseven
İnceleyen10 14 Kasım 2021
İlker Canikligil ve ekibi cidden muhteşem bir iş çıkarıyor. Böylesine geniş çaplı bilgileri Türkçe ile uzmanlarından öğrenebilmemiz büyük bir avantaj sağlıyor.
Youtube Kanalı
9.5/10
(63 Kişi)
Puan Ver
Otantik İçerikler
İnceleme Yaz
Sonra İzleyeceklerime Ekle
6
0 Yorum
  • Şikayet Et
  • Mantık Hatası
0
  • Paylaş
  • Alıntıla
  • Alıntıları Göster
Söz
Firdevs Güven
Firdevs Güven
51.7K UP
Alıntıyı Ekleyen 6 gün önce
Kim dayanabilir zamanın kırbacına ?
Zorbanın kahrına ,gururunun çiğnenmesine,
Sevgisinin kepaze edilmesine,
Kanunların bu kadar yavaş
Yüzsüzlüğün bu kadar çabuk yürümesine.
Kötülere kul olmasına iyi insanın
Bir bıçak saplayıp göğüsüne kurtulmak varken,
Kim ister bütün bunlara katlanmak
Kaynak: Hamlet sayfa :72
16
0 Yorum
  • Şikayet Et
  • Mantık Hatası
0
  • Paylaş
  • Alıntıla
  • Alıntıları Göster
Zişan Işık
Zişan Işık
104.7K UP
Yazar 4 gün önce 4 dk.

Zihnimizde beliren her duygu ve düşünce milyarlarca nöronun ürettiği elektriksel sinyallerin sonucudur. Düzen bakımından son derece sert, uyum sağlayabilirlik bakımından son derece esnek olan beyinde tüm bu sinyaller doğal yollarla oluşur ve nörobilimin başta gelen gözlem alanlarındandır. Geleneksel nörobilim, beynin işleyiş mekanizmalarını anlamak için bu doğal yollarla oluşmuş kodları okumaya odaklanır. Bu, beyin tarafından yazılan elektriksel bir sinyal dilinin çözümlenmesi ve deşifre edilmesine çabalayan bir çeşit kriptanaliz sanatıdır fakat modern bilim ve mühendislik ışığında bu doğal sinyaller artık yalnızca gözlem alanı olmanın ötesine geçmiş ve belirli sinir hücresi tipleri doğrudan davranışsal kontrole alınmaya hatta bazı durum ve araştırmalarda programlanmaya başlanmıştır. Bu devrimsel çalışma sahası, genellikle nöromodülasyon, optogenetik gibi "nöron kodlama" olarak adlandırılmaktadır. Bu makale, nöron kodlamanın temel prensiplerini açıklayacaktır.

Nöron kodlama, bir sinir hücresinin temel davranış ve işleyişini; ışık, kimyasal maddeler, elektrik ve genetik araçlar gibi kasıtlı bir dış müdahale ile değiştirme faaliyetlerinin tümüne verilen isimdir. Burada nörona bizzat ve doğrudan bir program yüklenerek kendi halinde doğal uyaranlara verdiği reaksiyonlar baskılanıp yeni bir komut seti ile belirli bir anda spesifik bir kimyasalı üretmeye, ateşlenmeye veya susmaya zorlanır. "Program yükleme" ifadesi ile gerçekte nöronun çeşitli girdilere verebileceği tepki ihtimali ve zamanlamasını değiştiren biyolojik müdahaleler kast edilir.

15
0
  • Paylaş
  • Alıntıla
  • Alıntıları Göster
Yaşam Ağacı Gözlemi
Cemgil Bilici
Cemgil Bilici
160.7K UP
Gözlemi Yapan 5 gün önce Türkiye, İzmir
📍 Yer bilgisi: İzmir
📅 Tarih ve saat: 7 Aralık 2025
🌡️ Hava durumu: Parçalı bulutlu / hafif yağışlı
🌡️ Sıcaklık: 12 °C
💧 Nem ve yağış durumu: Orta–yüksek nem
🌿 Habitat tipi: Maki+odunsu bitki örtüsü
🪨 Zemin özellikleri: Humuslu, organik maddece zengin toprak
🧭 Yön / konum: Kuzey
16
1 Yorum
0
  • Paylaş
  • Alıntıla
  • Alıntıları Göster
Evrim Ağacı'ndan Mesaj

Bunu sadece Evrim Ağacı'nın eskileri bilir. 2010 yılında kurulan Evrim Ağacı'nın en önemli parçalarından biri, evrim ve ilgili konularda ürettiğimiz devasa Makale Arşivi'mizdi. Bu arşivimiz, her geçen gün daha da büyüyen şekilde yoluna devam ediyor. Nostalji yapmak isteyenlere önerilir!

Beste Kesmen
Beste Kesmen
52.0K UP
Çeviren 3 gün önce 3 dk.

Bu soruyu cevaplamadan önce, başka bir soru üzerine düşünmemiz gerekiyor: "Sanat nedir?" Sanat, insanların fikirlerini ve duygularını paylaşmak için yarattığı bir şeydir. Başkalarının da bir şeyler düşünmesini veya hissetmesini sağlayabilir. Sanat; müzik, hikâye, resim veya çizim dahil olmak üzere birçok şey olabilir.

Mağara resimleri genellikle "üretilen ilk sanat eserleri" olarak adlandırılır. Ancak bu resimleri yaratan insanların, onları gizemli ve güçlü bulmuş olmaları muhtemeldir; bu da bizim bugünkü düşündüğümüz sanattan oldukça farklıdır.

8
0
  • Paylaş
  • Alıntıla
  • Alıntıları Göster
İnceleme
Hatice Kutbay
Hatice Kutbay
60.4K UP
İnceleyen 5 gün önce
Rebecca Zlotowski’nin A Private Life (Vie privée) filmi, dışarıdan “başarılı” ve “özgür” görünen modern bireyin iç dünyasında giderek derinleşen çatlakları incelikli ama rahatsız edici bir dille ele alan bir yapım olarak okunabilir. Film, mahremiyet kavramını yalnızca bedensel ya da mekânsal bir alan olarak değil; kimlik, arzu, güç ve toplumsal baskılar arasında sıkışmış bir ruh hâli olarak sorgular.
Zlotowski’nin sinemasında sıkça gördüğümüz feminist bakış açısı bu filmde de belirgindir. Özel hayat, özellikle kadın karakter üzerinden, bireyin kendine ait olduğu varsayılan alan olmaktan çıkar; aksine toplumun, normların ve beklentilerin sürekli müdahalesine açık kırılgan bir zemine dönüşür. Film, kadının bedeni ve duygularının hâlâ kamusal tartışmaların nesnesi hâline gelmesini doğrudan slogan atmadan, gündelik deneyimler üzerinden görünür kılar.
Anlatı, dramatik zirveler ya da büyük olaylar üzerine kurulmaz; bunun yerine küçük anlar, suskunluklar ve bakışlar üzerinden ilerler. Bu tercih, karakterin içsel yalnızlığını ve yabancılaşmasını daha güçlü hissettirir. Zlotowski, seyirciyi rahatlatmak yerine bilinçli olarak huzursuz eder; çünkü film, mahremiyetin gerçekten var olup olmadığını sorgularken izleyiciyi de kendi “özel alan” algısıyla yüzleştirir.
A Private Life, modern yaşamda özgürlüğün ne kadar gerçek olduğuna dair sessiz ama derin bir soru sorar: Seçimlerimiz bize mi aittir, yoksa biz farkında olmadan şekillendirilmiş bir çerçeve içinde mi hareket ederiz? Zlotowski’nin cevabı kesin değildir; film gücünü de tam olarak bu belirsizlikten alır. Bu yönüyle yapım, yalnızca bir karakter portresi değil, çağdaş bireyin varoluşsal kırılganlığı üzerine düşünsel bir davettir.
Puan Ver
Orjinal Adı : A Private Life, Vie privée
İnceleme Yaz
Sonra İzleyeceklerime Ekle
5
0 Yorum
  • Şikayet Et
  • Mantık Hatası
0
  • Paylaş
  • Alıntıla
  • Alıntıları Göster
Sizden Gelenler
Bilimin aklın araştırmanın olduğu her yer her düşünce tarzı bana huzur veriyor.evimmiş gibi rahatım bu sitede.konuşulamayan her düşünce .bilimin bize nerelere kadar gidebildiğini göstermesi açısından bu siteye evrim ağaçı ekibine sonsuz teşekkürler iyiki varsınız
Evrim Ağacı'na Destek Ol
Evrim Ağacı'ndan Mesaj

Evrim Ağacı'nı sosyal medya hesaplarından takip etmeyi unutmayın! Yeni paylaşımlarımızı görmek için bizi aşağıdaki sosyal medya hesaplarımızdan takip edebilirsiniz.

Nevzat Keskin
Seslendiren 20 Haziran 3:18
Bu mit her ne kadar ekip çalışması ve liderlik ile ilgili ilham verici bir hikaye olsa da, tamamen hatalıdır. Alfa erkekleri sürünün en arkasında kalmazlar....
23
Tüm Reklamları Kapat
Daha Fazla İçerik Göster
Keşfet
Ara
Yakında
Sohbet
Agora

Bize Ulaşın

ve seni takip ediyor

Göster

Şifremi unuttum Üyelik Aktivasyonu

Göster

Şifrenizi mi unuttunuz? Lütfen e-posta adresinizi giriniz. E-posta adresinize şifrenizi sıfırlamak için bir bağlantı gönderilecektir.

Geri dön

Eğer aktivasyon kodunu almadıysanız lütfen e-posta adresinizi giriniz. Üyeliğinizi aktive etmek için e-posta adresinize bir bağlantı gönderilecektir.

Geri dön

Close