Keşfedin, Öğrenin ve Paylaşın
Evrim Ağacı'nda Aradığın Her Şeye Ulaşabilirsin!
Paylaşım Yap
Aklımdan Geçen
Komünite Seç
Aklımdan Geçen
Fark Ettim ki...
Bugün Öğrendim ki...
İşe Yarar İpucu
Bilim Haberleri
Hikaye Fikri
Video Konu Önerisi
Başlık
Bugün Türkiye'de bilime ve bilim okuryazarlığına neler katacaksın?
Gündem
Bağlantı
Ekle
Soru Sor
Stiller
Kurallar
Komünite Kuralları
Bu komünite, aklınızdan geçen düşünceleri Evrim Ağacı ailesiyle paylaşabilmeniz içindir. Yapacağınız paylaşımlar Evrim Ağacı'nın kurallarına tabidir. Ayrıca bu komünitenin ek kurallarına da uymanız gerekmektedir.
1
Bilim kimliğinizi önceleyin.
Evrim Ağacı bir bilim platformudur. Dolayısıyla aklınızdan geçen her şeyden ziyade, bilim veya yaşamla ilgili olabilecek düşüncelerinizle ilgileniyoruz.
2
Propaganda ve baskı amaçlı kullanmayın.
Herkesin aklından her şey geçebilir; fakat bu platformun amacı, insanların belli ideolojiler için propaganda yapmaları veya başkaları üzerinde baskı kurma amacıyla geliştirilmemiştir. Paylaştığınız fikirlerin değer kattığından emin olun.
3
Gerilim yaratmayın.
Gerilim, tersleme, tahrik, taciz, alay, dedikodu, trollük, vurdumduymazlık, duyarsızlık, ırkçılık, bağnazlık, nefret söylemi, azınlıklara saldırı, fanatizm, holiganlık, sloganlar yasaktır.
4
Değer katın; hassas konulardan ve öznel yoruma açık alanlardan uzak durun.
Bu komünitenin amacı okurlara hayatla ilgili keyifli farkındalıklar yaşatabilmektir. Din, politika, spor, aktüel konular gibi anlık tepkilere neden olabilecek konulardaki tespitlerden kaçının. Ayrıca aklınızdan geçenlerin Türkiye’deki bilim komünitesine değer katması beklenmektedir.
5
Cevap hakkı doğurmayın.
Aklınızdan geçenlerin bu platformda bulunmuyor olabilecek kişilere cevap hakkı doğurmadığından emin olun.
Size Özel
Makaleler
Serdar Çakmak
Çeviren 8 saat önce 5 dk.

Yeni bir deprem kırılma yönlülüğü (İng: "directivity") analizi, özellikle Türkiye'nin batısındaki İstanbul yakınlarındaki Ana Marmara Fayı ile ilgili olarak, kentsel alanlarda sismik tehlike ve risk değerlendirmeleri açısından kritik bilgiler sağlamaktadır.

Almanya’nın Potsdam kentindeki GFZ Helmholtz Yer Bilimleri Merkezi'nden Dr. Xiang Cheng ve Prof. Patricia Martínez-Garzón liderliğindeki bir araştırma ekibi, kırılma yönlülüğü ile taşınan sismik enerjinin yönü arasındaki ilişkiye dayanarak, Marmara Bölgesi'ndeki depremlerin özellikle İstanbul yönüne büyük miktarda enerji ve dolayısıyla yıkıcı bir kuvvet taşıdığını göstermiştir.

1
0
  • Paylaş
  • Alıntıla
  • Alıntıları Göster
Alper Kaan Selçukoğlu
Yazar 8 saat önce 17 dk.

1910 yılında Amerika Birleşik Devletleri, Sanayi Devrimi’nin ivmesiyle hızla büyümüş; nüfus, son 50 yılda neredeyse üç katına çıkarak 100 milyona yaklaşmıştı. Ancak bu büyüme, doğanın sınırlarını yok sayan bir açgözlülükle ilerliyordu. Ormanlar yok edilmiş, dağlar delinmiş, bizonlar ve yolcu güvercinlerinin nesli neredeyse tükenmişti. Büyükbaş hayvancılık ise aşırı otlatma nedeniyle çöküşe geçmişti. Et arzı azalmış, halk arasında köpek eti tüketimi dahi konuşulmaya başlanmıştı.

Tam da bu dönemde, ülkenin güneydoğusunda farklı bir kriz baş gösterdi. 1884 New Orleans Dünya Fuarı’nda Japonya’dan süs bitkisi olarak getirilen zarif mor çiçekli su sümbülleri (Eichhornia crassipes) başta parkları ve bahçeleri süsledi. Ancak bu estetik bitki kısa süre içinde ekolojik bir felakete dönüştü. Haftalar içinde sayısı iki katına çıkan su sümbülleri, gölleri ve nehirleri boğmaya; balıkçılığı çökertmeye ve Meksika Körfezi’ne ulaşan yolları felce uğratmaya başladı. ABD Savaş Bakanlığı, bitkiyle baş etmek için <el ile temizleme, zehirleme ve hatta yakma gibi birçok yöntem denedi. Ancak hiçbir girişim bu istilacı bitkiyi durdurmaya yetmedi.

1
0
  • Paylaş
  • Alıntıla
  • Alıntıları Göster
Akın Karahasan
Aktaran 10 saat önce 2 dk.

Amerika Birleşik Devletleri’nde kanser hastalarının tedavi süreçlerinin önemli bir bölümünü oluşturan radyasyon terapisi, tümörleri hedef alırken sağlıklı dokularda istenmeyen hasarlara yol açabilmektedir. Bu durum, özellikle baş–boyun ve gastrointestinal kanserlerde; ağrı, ağız yaraları, yutma güçlüğü ve rektal kanama gibi yan etkiler nedeniyle tedavinin kesintiye uğramasına veya hastaların tedaviden vazgeçmesine sebep olmaktadır. Bu durumla alakalı olarak MIT’den mekanik mühendisliği doçenti ve Brigham and Women’s Hospital’da gastroenterolog olan Giovanni Traverso şunları söylüyor:

Araştırmacılar, kanser hastalarını radyasyon tedavisi sırasında ve sonrasında oluşan hasardan korumanın yeni yollarını ararken, tedavi öncesinde hastaların dokularına, radyasyon kaynaklı DNA hasarını önleme stratejileri kapsamında öne çıkan tardigradları (su ayıları) kullanma fikrine yönelmişlerdir. Bunun başlıca sebebi, günümüzde tardigradlar üzerine yapılan araştırmaların önemli bir kısmının bu organizmaların yüksek radyasyon, kuruma ve kozmik tehlikeler gibi aşırı çevresel koşullar karşısında hayatta kalma yeteneklerine odaklanıyor olmasıdır.

2
0
  • Paylaş
  • Alıntıla
  • Alıntıları Göster
Alper Kaan Selçukoğlu
Yazar 14 saat önce 12 dk.

Belgesellerde veya internet platformlarında dinozorlar, mamutlar ya da dodolar gibi nesli tükenmiş hayvanların etkileyici çizimlerini, üç boyutlu canlandırmalarını veya gerçekçi belgesel kesitlerini görmüş olabilirsiniz. Bu tasvirler hayvanların görünüşünü, yaşam biçimlerini ve çevreleriyle olan etkileşimlerini anlamamıza yardımcı olur. Ancak akla hemen şu soru gelir: Onlar hakkında bu kadar ayrıntılı bilgiye, özellikle de tüylerinin, pullarının, derilerinin veya kürklerinin renklerine nasıl ulaşıyoruz? Fosilleşmiş kalıntılar üzerinden yola çıkarak bu tür bilgileri edinmek mümkün mü, yoksa bunlar tamamen sanatçıların hayal gücüne mi dayanıyor? Bu yazıda nesli tükenmiş hayvanların renklerini nasıl keşfettiğimizi, bilim insanlarının bu konuda hangi yöntemleri kullandığını ve bu çalışmaların hangi sonuçlara ulaştığını birlikte inceleyeceğiz.

Uzun yıllar boyunca fosillerin, tarih öncesi dünyaya dair yalnızca sert dokulara (kemikler ve dişler) ait bilgi sağladığı düşünülüyordu. Ancak özellikle yirminci yüzyılda yapılan çalışmalar, fosillerin derinliklerinde gizlenen renk ipuçlarını ortaya çıkararak bu algıyı değiştirdi.[1]

5
2
  • Paylaş
  • Alıntıla
  • Alıntıları Göster
Çağrı Mert Bakırcı
Yazar 2 gün önce 24 dk.

Erica Chenoweth tarafından ortaya atılan "%3.5 kuralı", bir ülkede nüfusun aktif olarak %3.5'inin katıldığı kitlesel ve şiddetsiz bir direniş hareketinin, o ülkenin yönetimini ciddi değişimlere zorlamada istisnasız her zaman başarılı olduğuna dair gözlemsel bir iddiadır. Bu kural, şiddetsiz sivil direniş hareketlerinin başarı oranlarına dair kapsamlı istatistiksel araştırmalara dayanmaktadır. Araştırmalar, şiddetsiz kitlesel hareketlerin, nüfusun küçük bir azınlığını oluştursalar bile yeterince geniş katılıma ulaştıklarında, iktidarı değiştirmede veya önemli siyasi dönüşümler sağlamada çok etkili olabildiğini ortaya koymaktadır. Kural, özünde tarihsel bir olguya işaret eder: Geçmişte hiçbir hükümet, zirve noktasında nüfusun yaklaşık %3.5'i kadar bir kesimin seferber olduğu barışçıl kitlesel bir direniş hareketine uzun süre direnememiş, bu eşiğe ulaşan tüm hareketler eninde sonunda hedeflerine ulaşmıştır. Bu nedenle, %3.5 kuralı sosyal hareketler literatüründe sıkça atıf yapılan ve aktivistlerce de ilham kaynağı olarak görülen bir kavram haline gelmiştir. Bu makalede, bu kuralın ortaya çıkışı, dayandığı veriler, Erica Chenoweth'in konuya dair çalışmaları, kuralın sınırları ve eleştirileri ile günümüz toplumsal hareketlerindeki yeri ele alınacaktır.

Erica Chenoweth, şiddetsiz direnişin etkinliği üzerine yaptığı öncü araştırmalarla tanınan bir siyaset bilimci ve Harvard Üniversitesi öğretim üyesidir. Chenoweth, kariyerinin başında şiddet kullanımının nedenleri ve sonuçlarına odaklanmışken, 2006'da katıldığı bir atölye sonrasında şiddetsiz sivil direniş üzerine kapsamlı veri analizi çalışmalarına yönelmiştir. Maria J. Stephan ile birlikte oluşturdukları Şiddetsiz ve Şiddet İçeren Kampanyalar ve Sonuçları (NAVCO) veritabanı, 1900–2006 yılları arasında en az 1000 kişinin katıldığı, ulusal hükümeti devirme veya ayrılık gibi maksimalist siyasi hedeflere sahip 323 ayrı direniş kampanyasını belgelemektedir. Bu çalışma, 2011 tarihli Why Civil Resistance Works (Sivil Direniş Neden İşe Yarar?) adlı kitapta yayımlanmış ve alanında çığır açmıştır. Araştırmanın temel bulgularından biri, şiddetsiz sivil direniş kampanyalarının incelenen vakaların %53'ünde başarıya ulaştığı, oysa şiddet içeren kampanyaların başarı oranının %26'da kaldığı şeklindedir. Bu çarpıcı istatistik, şiddetsiz yöntemlerin sadece etik açıdan değil, stratejik olarak da daha etkili olabileceğini göstererek geleneksel yaklaşımlara meydan okumuştur.

58
6
  • Paylaş
  • Alıntıla
  • Alıntıları Göster
Daha Fazla İçerik Göster
Popüler Yazılar
30 gün
90 gün
1 yıl
Evrim Ağacı'na Destek Ol

Evrim Ağacı'nın %100 okur destekli bir bilim platformu olduğunu biliyor muydunuz? Evrim Ağacı'nın maddi destekçileri arasına katılarak Türkiye'de bilimin yayılmasına güç katın.

Evrim Ağacı'nı Takip Et!

Bize Ulaşın

ve seni takip ediyor

Göster

Şifremi unuttum Üyelik Aktivasyonu

Göster

Şifrenizi mi unuttunuz? Lütfen e-posta adresinizi giriniz. E-posta adresinize şifrenizi sıfırlamak için bir bağlantı gönderilecektir.

Geri dön

Eğer aktivasyon kodunu almadıysanız lütfen e-posta adresinizi giriniz. Üyeliğinizi aktive etmek için e-posta adresinize bir bağlantı gönderilecektir.

Geri dön

Close