Tarih belki geleceğe tamamen bir ayna gibi kapı aralamaz ama tarih ile “uyurken neye benzediğini merak eden adamın, gözlerini kapayıp aynanın karşısına geçmesine belki mani olunabilir”. Bilim, sanat, zanaat; artık adı her ne oluyorsa, yapılan işin tarihine ve felsefesine hakim olmak, uyurken nasıl göründüğümüzü görmemize yardımcı olabilir. Konu antropoloji gibi bir disiplinse, konunun tarihini ve felsefesini bilmek bize çok şey kazandırır. Thomas Hylland Eriksen ve Finn Sivert Nielsen şöyle yazıyor:
Antropoloji bilimsel bir disiplin olarak Avrupa’da ortaya çıkıyor ve Avrupa’dan Türkiye’ye geliyor. İşin soyunu Yunan’a bağlamak isteyenler içinse ilk hedef Herodotus oluyor. Dönemin siyasi ve toplumsal görüşü hakkında bilgi sahibi olduğumuz “Tarih” eserinde gezdiği yerleri yazan Herodotus, antropolojiyi başlatan insan olarak görünse de bunu çürütmek çok kolay oluyor. İsim olarak Herodotus isminde anlaşacağız belki ama metodolojiyi işin içine dahil edersek işler Herodotus’un boyunu biraz aşacak gibi duruyor.