Fight Club benim için insanın iç dünyasına tutulan karanlık ama dürüst bir ayna gibi. Film, modern toplumun bireyi nasıl yalnızlaştırdığını ve kimliğini elinden aldığını çok net gösteriyor. Karakterin yaşadığı boşluk, rutin ve uykusuzluk aslında hepimizin içinde bir şekilde taşıdığı sıkışmışlık duygusunun sembolü. Tyler Durden ise onun bastırdığı tüm öfkenin, cesaretin ve isyanın bir yansıması. Psikolojik açıdan en çarpıcı yönü, filmin bizi sürekli şu soruyla baş başa bırakması: ‘Ben kimim?’ Karakterin tüketim kültürüne başkaldırışı, aslında toplumun dayattığı değerlerin altında ezilen herkesin sesi gibi. Kavga sahneleri sadece şiddet değil, aynı zamanda özgürleşme arayışının, kendini hissetme ihtiyacının bir dışavurumu.
Sonundaki büyük ters köşe ise filmi bambaşka bir boyuta taşıyor; izleyiciye bilinç ile bilinçdışının nasıl çatıştığını, insanın kendi benliğiyle nasıl savaştığını düşündürüyor. Fight Club, benim için izledikten sonra uzun süre etkisi kalan, insanın hem toplumla hem de kendi zihniyle mücadelesini çok güçlü bir şekilde anlatan bir yapım.