Toplum Sözleşmesi’nin yazarı Rousseau, bu eseri için “Epeyi önce gücümü tatmaksızın yazmaya kalkıştığım ama o gün bugün bir yana bıraktığım daha geniş bir yapıttan alınmıştır” demiştir. Rousseau’nun bu sözünde bahsettiği yapıt “Politik Kurumlar”dır.
Toplum Sözleşmesi, taslak halindeki bu yapıtın bir bölümünden ibarettir.
Kitap dört ana bölümden oluşur.
Birinci bölümde yazar okuyucuya mülkiyet ve kölelik hakkındaki görüşlerini aktarır. “Toplum Sözleşmesi”nden de ilk bu bölümde bahseder:
“Üyelerinden her birinin canını, malını, bütün ortak güçle savunup koruyan öyle bir toplum biçimi bulmalı ki, orada her insan, hem herkesle birleştiği halde yine kendi buyruğunda kalsın, hem de eskisi kadar özgür olsun. İşte toplum sözleşmesinin çözüm yolunu bulduğu ana sorun budur.”
Rousseau kölelik hakkındaki düşüncelerini şu şekilde ifade eder:
“Bir insan kendini karşılıksız olarak bağlar demek, saçma, akıl almaz bir şeydir. Böyle bir davranış yolsuz olduğu kadar gereksizdir de. Çünkü böyle davranan bir kimsenin aklı başında değildir.”
İkinci bölümde Rousseau, egemenliğin bölünmezliğinden ve çeşitli yasama sistemlerinden bahseder. “Yasa” ve “yasacı” hakkındaki görüşlerini ifade eder.
Yazara göre:
“Genel istem yasalarla dile gelir. Toplum içinde bir birleşmenin koşulu olan yasalara uyan halk, yasaları koyan halkın kendisi olmalıdır.”
Yazar, halkın her zaman kendisi için iyi olanı istediğini ancak yeterince donanımlı olmadığı için iyi ile kötüyü her zaman ayıramayacağını ifade eder:
“Halkın kendisi hep iyilik ister ama kendi başına iyiliğin nerede olduğunu göremez her zaman.”
Rousseau’ya göre iyi bir yasacı oldukça nadir bir değerdir:
“Büyük bir krala binde bir rastlandığı doğruysa, büyük bir yasacıya ne kadar az rastlanılacağını varın kıyaslayın!”
Yasacı, kraldan çok daha önemlidir.
“Yasacı makineyi bulan mühendistir, kralsa onu kurup işleten bir işçiden başka bir şey değildir.”
Üçüncü bölümde Rousseau, hükümet hakkındaki görüşlerinden ve yönetim biçimlerinden bahseder.
“Hükümet, yersiz olarak, egemen varlıkla karıştırılır. Oysa hükümet, egemen varlığın sadece bir aracıdır.”
“Tek ve mutlak bir hükümet biçimi yoktur; belki büyüklük bakımından birbirinden ayrı ne kadar devlet varsa, öz bakımından da o kadar ayrı hükümet vardır.”
Yazar kitapta üç farklı yönetim biçiminden bahseder: Demokrasi aristokrasi ve monarşi.
Roussseau’ya göre demokrasi ile yönetilmek “tanrıların harcı”dır.
“Bir Tanrılar ulusu olsaydı, demokrasi ile yönetilirdi. Böylesi olgun bir yönetim insanları harcı değil.”
Aristokrasinin üç çeşidi vardır: Doğal, seçime bağlı ve soydan geçme aristokrasi.
“Seçime bağlı aristokrasinin, iki gücün birbirinden ayrı olması dışında, üyelerinin seçkin olması gibi bir üstünlüğü vardır.”
Monarşi, Rousseau’ya göre üç yönetim biçimi arasındaki en kötü yönetim biçimidir
“Halk, adamlarının seçmekte hükümdarlardan daha az yanılır. Cumhuriyet yönetiminin başında bir budalanın bulunması kadar kralın bakanları arasında gerçek değerde bir kimsenin bulunması da binde bir rastlanır bir şeydir.”
Rousseau, milletvekili/temsilcilere sıcak bakmaz:
Egemenlik hangi nedenlerden ötürü başkasına aktarılamazsa, yine aynı nedenlerden temsil de edilemez.”
“Milletvekilleri milletin temsilcileri değildirler ve olamazlar. Olsa olsa geçici işlerinin görevlileri olabilirler; hiçbir kesin karara da varamazlar.
Kitabın dördüncü bölümünde oy, seçim gibi konulardan ve dinin toplumdaki yerinden bahsedilir.
“Halk toplantılarda ne kadar birlik olursa, yani oylar birliğe ne kadar yaklaşırsa, genel istem de o kadar baskın çıkar; uzun tartışmalar, ayrılıklar, gürültü patırtılarsa, özel istemlerin ağır bastığını ve devletin sonunun geldiğini haber verirler.”
Toplum Sözleşmesi, cumhuriyetimizin kurucusu Mustafa Kemal Atatürk’ün felsefesinin oluşmasında katkısı olan kitaplardan biridir. Kitap, “Aydınlanma Düşüncesi”nin yapı taşlarından biri niteliğindedir.