Keşfedin, Öğrenin ve Paylaşın
Evrim Ağacı'nda Aradığın Her Şeye Ulaşabilirsin!
Paylaşım Yap
Eserler
İncelemeler
Kişiler
Aklımdan Geçen
Komünite Seç
Aklımdan Geçen
Fark Ettim ki...
Bugün Öğrendim ki...
İşe Yarar İpucu
Bilim Haberleri
Hikaye Fikri
Video Konu Önerisi
Başlık
Kafana takılan neler var?
Gündem
Bağlantı
Ekle
Soru Sor
Stiller
Kurallar
Komünite Kuralları
Bu komünite, aklınızdan geçen düşünceleri Evrim Ağacı ailesiyle paylaşabilmeniz içindir. Yapacağınız paylaşımlar Evrim Ağacı'nın kurallarına tabidir. Ayrıca bu komünitenin ek kurallarına da uymanız gerekmektedir.
1
Bilim kimliğinizi önceleyin.
Evrim Ağacı bir bilim platformudur. Dolayısıyla aklınızdan geçen her şeyden ziyade, bilim veya yaşamla ilgili olabilecek düşüncelerinizle ilgileniyoruz.
2
Propaganda ve baskı amaçlı kullanmayın.
Herkesin aklından her şey geçebilir; fakat bu platformun amacı, insanların belli ideolojiler için propaganda yapmaları veya başkaları üzerinde baskı kurma amacıyla geliştirilmemiştir. Paylaştığınız fikirlerin değer kattığından emin olun.
3
Gerilim yaratmayın.
Gerilim, tersleme, tahrik, taciz, alay, dedikodu, trollük, vurdumduymazlık, duyarsızlık, ırkçılık, bağnazlık, nefret söylemi, azınlıklara saldırı, fanatizm, holiganlık, sloganlar yasaktır.
4
Değer katın; hassas konulardan ve öznel yoruma açık alanlardan uzak durun.
Bu komünitenin amacı okurlara hayatla ilgili keyifli farkındalıklar yaşatabilmektir. Din, politika, spor, aktüel konular gibi anlık tepkilere neden olabilecek konulardaki tespitlerden kaçının. Ayrıca aklınızdan geçenlerin Türkiye’deki bilim komünitesine değer katması beklenmektedir.
5
Cevap hakkı doğurmayın.
Aklınızdan geçenlerin bu platformda bulunmuyor olabilecek kişilere cevap hakkı doğurmadığından emin olun.
Sosyal
Makaleler
İnceleme
Gizem Çetin
Gizem Çetin
110K UP
İnceleyen9 1 saat önce
Oblomov, literatüre "Oblomovluk" kelimesini kazandırmış olan bir klasik. 619 sayfalık hacimli bir roman. İş Bank. Kül. Yay. çevirisi çok güzel. Roman başlamadan önceki kısa bilgilendirme yazısı da romanı daha iyi anlamayı sağlıyor.

İvan İlyiç Oblomov. Bir köy ağasının el bebek gül bebek büyütülmüş çocuğu. Her işi hizmetçileri görmüş, eli soğuk suya değmemiş... Rusya'da feodalizm son demlerini yaşarken, köydeki rahat hayatı ile şehir kültürü arasında sıkışmış. Çalışmayı sevememiş ve içindeki yaşam sevincini kaybetmiş bir adam. Bir de yakın arkadaşı var. Yarı Alman olan Ştolts, Oblomov'un aksine zorluklarla mücadeleyi seven birisi olarak yetiştirilmiş. Ştolts, Oblomov'u uyuşuk halinden kurtarmak için uğraşıyor ve romanımız böyle başlıyor.

Romanı çok sevdim, özellikle toplumsal gözlemlerini. Oblomov'un çevresinde sadece Ştolts yok tabii, onu dolandırmak, saflığından yararlanmak isteyenler de var. Onu ümitsizliğe düşürenler... Oblomovluk hastalığını daha da derinleştirenler...

Romanın incelemelerinden birinde Oblomov'un dönemin Rusya'sını, Ştolts'un ise Almanya'yı temsil ediyor olduğunu, yazarın böylece ülkesini eleştirdiğini okumuştum. Almanya sanayi hamleleriyle ileri giderken Rusya hâlâ o eski güçlü imparatorluk dönemlerinin özlemini çekiyor ama hiçbir atılım da yapmıyor.

Okuma deneyimime gelince... Romanın ilk sayfalarını daha hızlı okurken, giderek yavaşladım. Sanki okurlara da Oblomovluk bulaşıyor geçici olarak. :) Kitabın sonu gerçekçiydi ama üzücüydü. Bir karakterin iyiliğini sahiden istemiş ve belki de toz pembe bir gidişat beklemiştim. Ama öyle olsa bir klasik olmazdı.
Kitap
9.9/10
(34 Kişi)
Puan Ver
Hasan Âli Yücel Klasikler Dizisi XXVI(26) - Çevirenler: Sabahattin Eyüboğlu, Erol Güney
İnceleme Yaz
Sonra Okuyacaklarıma Ekle
0
0 Yorum
  • Şikayet Et
  • Mantık Hatası
0
  • Paylaş
  • Alıntıla
  • Alıntıları Göster
İnceleme
Gizem Çetin
Gizem Çetin
110K UP
İnceleyen10 3 saat önce
Sicim Kuramı: Evrenin notaları mıyız?

Yüzyıllardır evreni Newton'un fiziğine göre algılıyorduk. Uzay hareketsiz ve mutlaktı, zaman da dışsal hiçbir etkiye kapılmadan, bir nehir gibi akıyordu.

Einstein, uzay ve zamanın hareketlerimize duyarsız olmadığını, dinamik bir yapı olduğunu gösterdi. Zaman, mekan ve hareket birbirine bağlıydı ve bir nevi evrenin kumaşı olan uzay-zaman dokusunu oluşturuyordu. Kütlemiz bu dokuyu bükebiliyordu. Hızı olan bir cisim için zaman, sabit bir cisimden daha yavaş akıyordu.

Bohr'un kurucularından biri olduğu kuantum fiziği, atom altı uzunlukların doğasını gösterdi. Bir atom altı parçacığın dalga, bir elektromanyetik dalganın parçacık doğasını; "dalga" ve "parçacık" kavramlarının aslında birbirinden ayrı olmadığını, olasılık bulutlarını gösterdi. Kuantum evreninde Schrödinger'in kedisi aynı anda hem canlı hem de ölü olabiliyordu.

Einstein makroevreni, Bohr mikroevreni açıklıyordu. Oysaki doğanın bu iki büyük kuramı, özel-genel görelilik ve kuantum fiziği, birbiriyle uyuşmuyordu.

Yazarın iddiasına göre sicim kuramı, işte bu uyuşmazlığı ortadan kaldırıyor ve evrenin işleyişini açıklayan nihai kuram olmaya aday oluyor.

Fizikçi Brian Greene'in 1999 yılında yazdığı bu kitapta, süpersicim kuramı anlatılmakta. İlkin kuramın daha iyi anlaşılması için Einstein'ın özel ve genel görelilik kuramlarıyla kuantum fiziği hakkında bilgi veren ve evrenin işleyişine dair bu iki açıklamanın arasındaki çatışmayı ortaya koyan kitap, ardından asıl konusu olan sicim kuramına geçiyor ve kuramın, kitabın yazıldığı dönemdeki sorulara verdiği yanıtları ortaya koyuyor.

Kitabın anlatımını değerlendirecek olursam, ikiye bölmem gerekir. İlk yarısında oldukça anlaşılır bir dil kullanılmış. Bugüne kadar okuduğum popüler bilim kitapları içerisinde, kuantum hakkında en anlaşılır ve eğlenceli örnekleri veren kitaptı. Keza genel ve özel görelilik için de öyle.

Ne var ki kitabın yarısını geçip sicim teorisini anlatmaya başladığında yazarın bütün çabasına rağmen kitap biraz karışmaya başlıyor. Gerçi bu çok doğal, çünkü sicim teorisi tamamen matematiksel bir kuram. Deneysel olarak test etmemiz mümkün değil. 10 ya da 11 boyuttan bahsediliyor. 3 boyuttan fazlasının algı sınırlarımız dışında olduğu düşünülürse, yazar her ne kadar düşük boyutlarda çizimlerle örnekler verse de, anlamak biraz çaba istiyor.

Peki sicim kuramı ne demek? Özetin özetiyle, evreni oluşturan en temel, bölünemeyecek kadar küçük bileşenlerin nokta gibi parçacıklardan değil, titreşen sicimlerden, bir nevi minyatür gitar tellerinden oluştuğunu öne sürer. Tek bir sicim öyle bir titreşiyor ki elektron oluyor, başka türlü titreşirse kuark (proton ve nötronun alt parçacığı) oluyor. Yani sen, ben, yer, gök, atomlar ve atom altı parçacıklar sicim titreşimleriyiz... Evren dev bir şarkı ve biz de notalarıyız.

Henüz kuramın matematiksel olarak kitapta itiraf edildiği üzere çokça eksiği var. Örneğin tam denklemler o kadar karışık ki fizikçiler yaklaşık denklemler kullanmak zorunda kalıyorlar. Üzerinde deney yapamayışımız da bir diğer eksik. Fakat her şeye rağmen sicim kuramı evren hakkında heyecan verici ve pek zarif bir fikir. Kitabı okuyup uzayın yaratılışına, yürütülüşüne ve insan zihninin ulaşabildiği sınırlara hayranlık duymak da bir o kadar güzel.
10.0/10
(7 Kişi)
Puan Ver
Süpersicimler, Gizli Boyutlar ve Nihai Kuram Anlayışı
İnceleme Yaz
Sonra Okuyacaklarıma Ekle
2
0 Yorum
  • Şikayet Et
  • Mantık Hatası
0
  • Paylaş
  • Alıntıla
  • Alıntıları Göster
İnceleme
Sena Küçükkıvanç
İnceleyen10 18 saat önce
Kill Boksoon'u izlerken resmen ekrana kilitlendim! Gil Bok-soon karakteri hem sert hem anaç yanıyla bir suikastçıdan bekleyeceğim her şeyin ötesindeydi; Jeon Do-yeon’un performansına hayran kaldım. Özellikle dövüş sahneleri ustaca koreografilendirilmişti (benim görüşüm). Ama sadece aksiyonla kalmıyor; Bok-soon’un ergen kızıyla arasındaki gerilimli ilişki, filmin tam ortasına kocaman bir duygu bombası bırakıyor. Byun Sung-hyun’un yönetmenliği, karakterlerin karanlık taraflarını aydınlığa çıkardığı kadar, aile bağlarının kırılganlığını da gösteriyor. Bir sahnede Cha Min-kyu (Sol Kyung-gu) ile yüzleşmesi var ki, “yok artık, daha neler!” diye kendi kendime söylenirken kalbim küt küt attı. Velhasıl, aksiyonundan dramasına, her anını büyük bir keyifle izledim; bence bu filmi kaçırmayın!
9.7/10
(3 Kişi)
Puan Ver
Orjinal Adı : Gil Bok-soon
Yönetmen: Byun Sung-hyun
İnceleme Yaz
Sonra İzleyeceklerime Ekle
10
0 Yorum
  • Şikayet Et
  • Mantık Hatası
0
  • Paylaş
  • Alıntıla
  • Alıntıları Göster
İnceleme
Hüseyin Güngör
İnceleyen6 19 saat önce
İlk filmi çok hatırlamıyorum ama fena gelmemişti ve benim için 6 puanlık eh işte bir Netflix filmiydi. Bu film ise daha iyi diyebilirim. Yer yer hastası olduğum efsane Sherlock filmi A Game of Shadows havası veriyordu ve ilham aldığı belli. Sherlock için oyuncu seçiminden memnun olmasam da filmde aldığı pozisyondan memnun kaldım. Onun ve ezeli düşmanının serinin bu kadar içine çekilmesi güzel oldu. Millie karakterin otistik tatlı havasına güzel gidiyor. Yönetmen Harry Bradbeer daha çok dizi yönetmeni diyebiliriz ve özellikle Fleabag öne çıktığı yapımdır.

Hikaye Sarah Chapman diye bir fabrika işçisinin şüpheli kayboluşu etrafında dönüyor. Bu aslında dönemin havasında çok iyi yer edinecek sınıf mücadelesi hikayesidir. Feminizmin serpilişi ile de iyice oturmuştur. Gerçek bir hikayeden yola çıkıldığı belirtiliyor. Ama kalan hemen her şey tabii ki kurgu bunu unutmamak lazım. Film sonunda her şeyin ortaya çıktığı, feminizmin artık iyice sulandırılmış ve gerçek dışı noktalara götüren haliyle göze parmak sokması sahnelerine kadar güzel ilerledi. O kısımlarda artık öncesinde uyandırdığı hemen her şeyi çöpe attı. Bazı oyuncu tercihleriyle de tam bir Netflix yapımı haline geldi ama burası beni aman aman rahatsız etmedi. Hatta bir tercih şaşırtması vesilesiyle yerinde bile olmuş denebilir. Tabii koyu hayranlar öyle düşünmeyecektir.
İnceleme Yaz
Sonra İzleyeceklerime Ekle
3
0 Yorum
  • Şikayet Et
  • Mantık Hatası
0
  • Paylaş
  • Alıntıla
  • Alıntıları Göster
İnceleme
Hüseyin Güngör
İnceleyen4 19 saat önce
Steven Gould'un Jumper adlı 92 yapımı romanından esinlenildiğini okudum. Yönetmen Doug Liman The Bourne Identity, Mr. & Mrs. Smith, Edge of Tomorrow gibi benim de çok beğendiğim etkileyici filmlerin yönetmenidir ama pek de isim yapmış gibi durmuyor. Birkaç ödül adaylığı olmuş. Yazarlar arasında David S. Goyer gibi çok önemli bir isim yer alıyor. Oyuncu kadrosuna baktığımızda Hayden Christensen, Samuel L. Jackson, Diane Lane, Michael Rooker, Kristen Stewart gibi çok tanıdık ve kaliteli isimler görüyoruz. Film de oldukça kısa bir uzunluğa sahip 2008 yapımı bir fantastik aksiyon filmi.

Film evreninde jumper denen görmüş olduğu yere uzayzamanı büküp ışınlanma kapısı açabilen insanlar ve bunları avlamaya çalışan kadim bir tarikat var. Bunların mücadelesini anlatıyor. Aslında dönemine de baktığımızda süper kahraman hikayelerine ve fantastik edebiyata güzel katkı yapabilecek bir hikaye alt yapısı var ama klasik bir iyi kötü mücadelesinden fazla ileri gidiyor diyemem. Yine de gri karakterler barındırması ve X-Men serisinden ilham alınmış gibi duran azınlıkların hayatta kalma çabasını simgeleyen bir senaryoya sahip olması güzel. Görsel öğeler de fena durmuyor. Bazı kısımları klişe dursa da vakit geçirmelik nispeten farklı bir film diyebilirim. Yine de geldiğimiz noktada artık yetmeyen yapımlar.
Film
6.0/10
(2 Kişi)
Puan Ver
İnceleme Yaz
Sonra İzleyeceklerime Ekle
2
0 Yorum
  • Şikayet Et
  • Mantık Hatası
0
  • Paylaş
  • Alıntıla
  • Alıntıları Göster
Daha Fazla İçerik Göster
Popüler Yazılar
30 gün
90 gün
1 yıl
Evrim Ağacı'na Destek Ol

Evrim Ağacı'nın %100 okur destekli bir bilim platformu olduğunu biliyor muydunuz? Evrim Ağacı'nın maddi destekçileri arasına katılarak Türkiye'de bilimin yayılmasına güç katın.

Evrim Ağacı'nı Takip Et!
ve seni takip ediyor

Göster

Şifremi unuttum Üyelik Aktivasyonu

Göster

Şifrenizi mi unuttunuz? Lütfen e-posta adresinizi giriniz. E-posta adresinize şifrenizi sıfırlamak için bir bağlantı gönderilecektir.

Geri dön

Eğer aktivasyon kodunu almadıysanız lütfen e-posta adresinizi giriniz. Üyeliğinizi aktive etmek için e-posta adresinize bir bağlantı gönderilecektir.

Geri dön

Close