Nick Bostrom
“Bi' dakika nasıl olabilir ne okuyorum ben anlamıyorum ya neden herkes bundan bahsetmiyor!” serimizin ikinci bölümüne hoş geldiniz.
YouTube, Evrim Ağacı tarafından hazırlanan içerikleri video yoluyla öğrenmenin en iyi yolu! Ayrıca kanalımızda birçok bilim insanıyla röportajlarımızı, çeşitli deney gösterilerini ve diğer bilim içeriklerimizi bulabilirsiniz.
Nick Bostrom
“Bi' dakika nasıl olabilir ne okuyorum ben anlamıyorum ya neden herkes bundan bahsetmiyor!” serimizin ikinci bölümüne hoş geldiniz.
Pennsylvania Üniversitesi Perelman Tıp Fakültesi'ndeki araştırmacılar, belirli mevsimsel grip virüslerine daha önce maruz kalan bireylerin H5N1 kuş gribi virüsüne karşı çapraz reaktif bağışıklık geliştirdiğini ortaya koydu.[1] Çalışmada, 1968'den önce dolaşan mevsimsel grip virüsleriyle (H1N1/H2N2) karşılaşan yaşlı yetişkinlerin, H5N1'e bağlanan antikor düzeylerinin daha yüksek olduğu gözlendi. Nature Medicine dergisinde bugün paylaşılan bulgulara göre, genç yetişkinler ve çocuklar, kuşlar ve sığırlarda yayılan mevcut H5N1 suşuna tam uyumlu olmasa bile bu aşılardan önemli ölçüde fayda sağlayabilir. Mikrobiyoloji Profesörü ve çalışmanın kıdemli yazarı Dr. Scott Hensley, şunları aktarıyor:
H5N1 virüsleri yıllardır kuşlar arasında dolaşımdaydı, ancak 2.3.4.4b clade adı verilen yeni bir varyant yakın zamanda ortaya çıktı ve sığır popülasyonlarına yayıldı. Günümüzdeki H5N1 suşu, insan üst solunum yolu reseptörlerine etkin şekilde bağlanamıyor. Ancak memelilerdeki yaygın dolaşım, virüsün insan solunum yolu hücrelerini enfekte etmesini kolaylaştıracak ve bulaşıcılığını artıracak mutasyonlara yol açabilir. Böyle bir senaryoda, H5N1 insandan insana yayılma yetisi kazanabilir.
Modern bilim çerçevesinde evrimin nasıl gerçekleştiğini çok net bir şekilde bilmekteyiz. Ancak her bilim dalında olduğu gibi, oldukça iyi bildiğimiz süreçleri daha yakından inceledikçe, onlara dair çok daha ilginç ve ilk bakışta gözden kaçabilecek detayları keşfetmeye başlarız. İşte evrimsel biyoloji dahilinde Moleküler Evrimin Nötral Teorisi ya da kısaca Nötral Teori olarak bilinen teori, bu ilginç detayların en önemlilerinden birisidir. Ayrıca bu teori, Evrim Teorisi dediğimiz teorinin tek taraflı bir teorik altyapıdan gelmediğini, çok sayıda teorinin bir araya gelip, bir bütün olarak çalışarak, canlıların bugünkü çeşitliliğine nasıl ulaştığını açıklamamızı mümkün kıldığını göstermektedir. Bu da, Evrim Teorisi'nin bu kadar güçlü bir teori olmasının nedenlerinden sadece bir tanesidir.
Genel evrimsel süreci bilirsiniz, biz de bolca anlattık. Evrimin tamamını iki büyük aşamaya ayırmak mümkündür: Çeşitlilik Mekanizmaları ve Seçilim Mekanizmaları. İlki, popülasyon içinde durmaksızın çeşitlilik yaratan mekanizmalardır. Bunlar arasında mutasyonlar, kromozom çaprazlanması (crossing-over), yatay gen transferi gibi birçok mekanizma bulunur. Bunlar gerçekleştikçe, popülasyon içindeki genlere yeni varyantlar (çeşitler) katılır veya var olan varyantlar birbirleriyle karışır. Bu varyantlar, genler ve bu genlerin değişimi/karışımı yoluyla oluşur. Böylece popülasyon içi çeşitlilik dağılımı rastgele bir şekilde değişir. Ancak bu rastgeleliği eleyip, düzenli bir forma sokan ikinci basamak Seçilim Mekanizmaları'dır. Söz konusu var olan ve durmaksızın değişen çeşitlilik, çevresel etmenlere karşı her an sınava tabi tutulur. Kimi çeşitlilik, diğerlerine göre daha avantajlıdır ve o çeşitliliğe sahip bireylerin daha kolay hayatta kalmasına ve/veya daha kolay üremesine yardımcı olur. Böylece bu çeşitliliğe rastgele bir şekilde sahip olan bireyler daha kolay hayatta kalır ve/veya ürerler; bu sırada da kendilerini avantajlı kılan genleri gelecek nesillere daha sık aktarırlar. Bazı genlerden doğan bazı varyantlar ise, popülasyonun içinde bulunduğu çevre şartlarında diğer bireylere göre daha dezavantajlı konumda kalırlar. Bunlar ya daha az hayatta kalır ve/veya ürerler, ya da hiç hayatta kalamaz ve/veya hiç üreyemezler. Bu durumda, onları zayıf kılan dezavantajlı genler de gelecek nesillere ya hiç aktarılmaz ya da daha seyrek aktarılır. Böylece bu şekilde bol çeşitli varyantlar arasından, içinde bulunulan çevreye en uyumlu olan varyantların sayısı her nesilde birazcık artar; uyumsuz olanların sayısı ise her nesilde birazcık azalır. Böylece canlıların popülasyonunun geneli, çevrelerine giderek daha uyumlu hale gelecek biçimde değişir.
İnsanların kuyrukları yoktur. Ciddiyiz! Ancak "kuyruk yapmak için gereken" nedir, hiç düşündünüz mü? Bir takım genler! Eğer insanlarda fiziksel olarak bir kuyruk yoksa, neden "kuyruk yapmak için gereken" genetik araçların neredeyse tümüne sahiptirler? Bir diğer örnek kanatlı dostlarımızdan gelir: Tavukların dişleri yoktur ama dişlere ait genleri vardır! İyi ama neden? Tüm bunların sebebi ne?
Elbette ki yanıtı sadece evrimsel biyoloji verebiliyor. Evrimsel biyoloji dahilinde kullanılan terimlerden biri olan atavizm (ataya geri dönüş) sayesinde, tüm bunları açıklayabiliyoruz. Üstelik genomlarımız, evrimsel tarihimize ait birer arşiv kaydı görevi görüyorlar ve bize geçmişin sırlarını aralıyorlar. Bu makalemizde sizlerle bu tür atavist özelliklerin sadece 2 tanesine bakacağız ve evrime dair genlerimizde neler bulabileceğimizi göreceğiz.
Fareler kanalizasyonlarda dolaşmaya, hamamböcekleri mutfak köşelerinde saklanmaya başlamadan çok önce, istenmeyen başka bir misafir erken medeniyetleri rahatsız ediyordu. Biology Letters dergisinde yayımlanan yeni bir genetik çalışması, otel odalarınıza musallat olan ve kanla beslenen tahtakurularının şehirlerde dolaşan ilk haşereler olduğunu gösteriyor.[1] Ekip, tahtakurularının on binlerce yıldır insanları rahatsız eden tehdit olduğunu öne sürüyor. Araştırmada yer almayan Dresden Teknoloji Üniversitesi'nden evrimsel biyolog Klaus Reinhardt, çalışma hakkında şunları söylüyor:
Yine de bazı araştırmacılar, tahtakurularının bu unvanı gerçekten hak edip etmediği konusunda kararsız olduklarını söylüyor. Pek çok tahtakurusu türü hayatta kalmak için insanlara ve kana ihtiyaç duyar. Ancak bilim insanları, çok uzun zaman önce tahtakurularının tercih ettiği asıl avların sadece yarasalar olduğunu düşünüyor. Genetik kanıtlar, yaklaşık 245.000 yıl önce bazı tahtakurularının ilk insanlara geçtiğini gösteriyor.
Felsefenin bazı tartışma alanları diğer disiplinlerle doğal bir kesişim alanında bulunmaktadır. Öyle ki bu tartışma alanlarındaki problemleri daha iyi kavramak adına bir alanda uzmanlaşma yeterli olmamaktadır. Bu nedenle felsefeciler olabildiğince interdisipliner bir pozisyon sahibi olmakta artık daha dikkatli davranmaktadır. Bahsettiğimiz kesişim alanlarında bulunan konulardan biri kürtaj hakkındadır. Kürtaj tartışmalarında tıp etiği, hukuk, psikoloji gibi diğer disiplinler de en az felsefeciler kadar çalışma yapmaktadır.
Felsefeciler kürtaj üzerine yaptıkları çalışmaları ahlak felsefesinin alt dallarından biri olan Pratik Etik disiplini içerisinde gerçekleştirir. Bu yazımızda kürtaj tartışmalarına dair önemli gördüğümüz birkaç notu hatırlatmayı amaçlıyoruz; ayrıca her ne kadar yazarın kürtaj yanlısı bir eğilimi olsa da kürtaj tartışmalarına dair fikirlerini düzenli olarak değiştirmekte olduğu ve belirli bir pozisyonu ısrarlı olarak savunmakta zorlandığını da belirtmek isteriz. Bu nedenle yazımızı bir kürtaj savunusu veya reddi olarak okumaya başlamanızı tavsiye etmiyoruz.
İnsan en güç anda bile kendine umut yaratmak istiyor. Bir çıkış noktası bulmak için kıvranıyor.
Türkiye, gezegenimizin iklim değişikliğinden en çok etkilenecek bölgelerinden biri olan Doğu Akdeniz havzasında yer alıyor. Ülkemizin bir ucundan diğerine uzanan dağları, kıyıları ve platoları, Karadeniz'den karasal iklime kadar çok çeşitli iklim tiplerini bir arada barındırıyor. Bu coğrafi zenginlik, aynı zamanda bizi iklimsel değişimlere karşı daha hassas hale getiriyor. Gelecekte sıcaklıkların ne kadar artacağını veya yağışların nasıl değişeceğini bilmek; tarımımızı, su kaynaklarımızı ve doğal yaşamımızı korumak için hayati bir önem taşıyor.
Bu yazıda, İstanbul Teknik Üniversitesinden bilim insanlarının yürüttüğü kapsamlı bir iklim modellemesi çalışmasının sonuçlarını herkesin anlayabileceği bir dille ele alacağız. Bu çalışma, küresel iklim modellerinin genellikle kaçırdığı yerel detayları yakalayabilen, yaklaşık 12 kilometrelik yüksek çözünürlüklü bir "dijital iklim laboratuvarı" kullanarak Türkiye'nin 21. yüzyıldaki iklim geleceğini mercek altına alıyor. Küresel modeller Türkiye'nin dağlarını, ovalarını adeta "düzleştirerek" görürken bu çalışma, Torosların yağmur gölgesini veya Karadeniz'in bol yağışını çok daha gerçekçi bir şekilde simüle edebiliyor.
Bilim tarihine meraklı olanlarımızın çoğunda İskenderiye Kütüphanesi’ne dair hayal gücümüzü harekete geçiren kişi Carl Sagan olmuştur. Efsanevi Cosmos serisinin ilk dakikalarından itibaren bu muhteşem kütüphane ve bilim merkezinin nasıl yüzyıllarca ışık saçtığını dinledik. Yok oluşuyla medeniyet yürüyüşümüzün aksadığını da gördük.
Bu yazımızda, medeniyet tarihimizde önemli bir yere sahip olan İskenderiye ve Bağdat kütüphanelerinin kuruluşları, gelişimleri ve tarih sahnesine vedalarını inceleyerek her iki kurumun da tarihine ışık tutmaya çalıştık.
Yalnızlıkta ısrarcı olmayarak…
Duygu ve mantık, göz ve mide gibidir. İlişkiler ise yemek!
Yemek ne kadar leziz olursa olsun, göz mideyi baskılar ve doyma derdine düşerse mide fesadı kaçınılmaz olur.
Aksine mide göze tahakküm kurar ve emir komuta zincirini devreye sokup sınırı keskin şekilde koyarsa bu sefer yemek bir işkenceye döner.
Bir de eğer yemek leziz değil ise buyur buradan yak. Çünkü açlık kaçınılmaz olur.
Dengelemek lazım.
Dengelemeyi öğrenebilmek için çeşit çeşit yemeği tatmayı göze almak lazım…
Bazen mide fesadına yol açabilme ihtimali olsa da, bazen gözü doyuramasa da ve hatta bazen mide bulandırsa da yemeğe, farklı farklı yemeklere, tatlara fırsat vermek lazım.
Ki bu (Toplumsal ilişkiler) bizim hayatta kalmak için ihtiyacımız olan zaruri enerji transferinin (çünkü biz toplumsal varlıklarız) ana öznesi ve tedarikçisidir. Sevgiyle…
Evrim Ağacı'nı sosyal medya hesaplarından takip etmeyi unutmayın! Yeni paylaşımlarımızı görmek için bizi aşağıdaki sosyal medya hesaplarımızdan takip edebilirsiniz.
Evrim Ağacı üyeliği tamamen ücretsiz ve sitemizi çok daha etkili, interaktif ve keyifli bir şekilde kullanmanızı sağlayacak. Üye değilseniz, birkaç saniyede üyelik oluşturabilirsiniz! Üyeyseniz de giriş yapmanızı tavsiye ederiz.
2022 ESC Kongresinde sunulan bir araştırmada, aşırı sigara içtiği veya duman soluduğu için verilen nefesteki karbon monoksit düzeyi 13 ppm ve üzerine çıkan kişilerde kalp krizi nedeniyle ölüm veya kötü prognoz riskinin 23 kat arttığı keşfedildi! Araştırmacılardan olan Paris Lariboisiere Hastanesi Profesörü Patrick Henry şöyle açıklıyor:
Sigara yakıldığında; motorlu taşıtların egzozunda, pislikte ve bozuk ocaklarda da bulunan ve oldukça zehirli bir gaz olan karbon monoksit açığa çıkar. Karbon monoksit, kanda oksijenin yerini alabilir ve ölümcül olabilir. Profesör Henry şöyle söylüyor:
Evrim Ağacı'na katkı sağlamanın bir yolu, Agora Bilim Pazarı'na uğrayarak, burada bilimseverlerle buluşturduğumuz bilim kitapları, ders kitapları, hediyelik eşyalar ve diğer ürünlerden satın almak. Bir göz atın, hoşunuza giden bir şeyler bulacağınıza hiç kuşkumuz yok!
Evrim Ağacı'nın %100 okur destekli bir bilim platformu olduğunu biliyor muydunuz? Evrim Ağacı'nın maddi destekçileri arasına katılarak Türkiye'de bilimin yayılmasına güç katın.