Keşfedin, Öğrenin ve Paylaşın
Evrim Ağacı'nda Aradığın Her Şeye Ulaşabilirsin!
Bugün Türkiye'de bilime ve bilim okuryazarlığına neler katacaksın?
Aklımdan Geçen
Komünite Seç
Aklımdan Geçen
Fark Ettim ki...
Bugün Öğrendim ki...
İşe Yarar İpucu
Bilim Haberleri
Hikaye Fikri
Video Konu Önerisi
Başlık
Bugün bilimseverlerle ne paylaşmak istersin?
Gündem
Bağlantı
Ekle
Soru Sor
Stiller
Kurallar
Komünite Kuralları
Bu komünite, aklınızdan geçen düşünceleri Evrim Ağacı ailesiyle paylaşabilmeniz içindir. Yapacağınız paylaşımlar Evrim Ağacı'nın kurallarına tabidir. Ayrıca bu komünitenin ek kurallarına da uymanız gerekmektedir.
1
Bilim kimliğinizi önceleyin.
Evrim Ağacı bir bilim platformudur. Dolayısıyla aklınızdan geçen her şeyden ziyade, bilim veya yaşamla ilgili olabilecek düşüncelerinizle ilgileniyoruz.
2
Propaganda ve baskı amaçlı kullanmayın.
Herkesin aklından her şey geçebilir; fakat bu platformun amacı, insanların belli ideolojiler için propaganda yapmaları veya başkaları üzerinde baskı kurma amacıyla geliştirilmemiştir. Paylaştığınız fikirlerin değer kattığından emin olun.
3
Gerilim yaratmayın.
Gerilim, tersleme, tahrik, taciz, alay, dedikodu, trollük, vurdumduymazlık, duyarsızlık, ırkçılık, bağnazlık, nefret söylemi, azınlıklara saldırı, fanatizm, holiganlık, sloganlar yasaktır.
4
Değer katın; hassas konulardan ve öznel yoruma açık alanlardan uzak durun.
Bu komünitenin amacı okurlara hayatla ilgili keyifli farkındalıklar yaşatabilmektir. Din, politika, spor, aktüel konular gibi anlık tepkilere neden olabilecek konulardaki tespitlerden kaçının. Ayrıca aklınızdan geçenlerin Türkiye’deki bilim komünitesine değer katması beklenmektedir.
5
Cevap hakkı doğurmayın.
Aklınızdan geçenlerin bu platformda bulunmuyor olabilecek kişilere cevap hakkı doğurmadığından emin olun.
Size Özel
Makaleler
Çağrı Mert Bakırcı
Yazar 9 Şubat 2019 15 dk.

Çoğu akademisyen ve bilim insanı, bilimin popülerleştirilmesinin önemini çok iyi bilir. Bu kişiler genellikle bilimin sadece bilim için değil; aynı zamanda halk için de olduğu nosyonunu şiar edinirler. Bu nedenle çocuk kitapları, popüler bilim kitapları, çizgi filmler, belgeseller, halka açık seminerler gibi faaliyetleri sürdüren popüler bilimcileri alttan alta veya açık bir şekilde desteklerler.

Ancak bilim insanları arasında "kariyer bilimcisi" olarak adlandırılan bir diğer grup bilim insanı, bilimin halk için değil; bilim için olduğu nosyonunu şiar edinerek; popüler bilimin sadece medyatik ve şova dönük bir uğraş olduğunu; popüler bilimle uğraşan akademisyenlerin "gerçek bilim insanı" olmadığını, dolayısıyla bu kişilerin akademik sıfatlarının geçersiz olduğu, profesyonel bilim organizasyonlarında yer almamaları gerektiğini; bilim insanlarının tek değer ölçüsünün yayınladıkları akademik makaleler olduğunu savunmaktadırlar.

205
1
  • Paylaş
  • Alıntıla
  • Alıntıları Göster
Tüm Reklamları Kapat
Evrim Ağacı Akademi

Evrim Ağacı Akademi'yi kullanarak kendini Bilime Dair Her Şey konusunda geliştirebilirsin.

Ufuk Derin
Ufuk Derin
3.3M UP
Aktaran 25 Şubat 2024 1 dk.

Almanya, Çin, Birleşik Krallık ve Amerika Birleşik Devletleri'nden paleontologlar, Çin'in Orta Triyas dönemine ait olağanüstü bir deniz sürüngeni olan Dinocephalosaurus orientalis'i, güzel bir şekilde korunmuş yedi örneğe dayanarak ayrıntılı bir şekilde tanımladılar. Bulgular, Transactions of the Royal Society of Edinburgh dergisinde yayınlandı.[1]

Dinocephalosaurus orientalis, analizlere göre Triyasik dönemde, yani yaklaşık 240 milyon yıl önce, günümüzde Çin'in bulunduğu bölgede yaşadı. Bu su sürüngeni 6 metre uzunluğundaydı ve 32 ayrı omurdan oluşan olağanüstü uzun bir boynu vardı.

13
0
  • Paylaş
  • Alıntıla
  • Alıntıları Göster
S. Buğra Baltacı
Yazar 12 Aralık 2019 37 dk.

Öğrenme ve bellek sinir sistemimizin en önemli özelliklerindendir. Öğrenme dünya ile ilgili bilgi edinme ve bellek edinilen bu bilginin kodlanma, depolanma ve daha sonra geri çağrılma süreçleridir. Bu süreçler olmaksızın sinir sistemimizin fonksiyonunun büyük ölçüde bozulacağı ve belleği etkileyen dramatik hastalıklardan görülebildiği gibi mental hayatımızın anlamsızlaşacağı açıktır. 

Geçtiğimiz 50 yılda uygun deneysel modellerin oluşturulması ve moleküler biyoloji alanındaki gelişmelerin sinirbilime uygulanması ile birlikte öğrenme ve bellek süreçlerinin altında yatan moleküler mekanizmalar hakkında çok önemli ilerlemeler kaydedildi.

159
2
  • Paylaş
  • Alıntıla
  • Alıntıları Göster
Ayazhole Kaya
6 gün önce
Reklam ile muzipliğin karışımı! IPTVBOXPRO firmasından olmuş :) İlgiinç bir reklam videosu 

https://www.youtube.com/watch?v=LGBzygZburE
0
0 Yorum
  • Şikayet Et
  • Mantık Hatası
0
  • Paylaş
  • Alıntıla
  • Alıntıları Göster
Tüm Reklamları Kapat
Evrim Ağacı'ndan Mesaj

Bilim ve bilimseverler sıkıcı değildir! Evrim Ağacı Etkinlik Platformu'nu kullanarak bulunduğun şehirde veya internet üzerinde toplantılar, etkinlikler, buluşmalar düzenleyebilir, diğerlerinin düzenlediği etkinliklere katılabilirsin. Ayrıca eğer bilimle ilgili bir iş, staj, burs veya eğitim arıyorsan veya bu pozisyonları dolduracak bilimseverler, bilim insanları ve öğrenciler arıyorsan, Evrim Ağacı İlan Platformu'nu kullanarak Türkiye'deki ve Dünya'nın her yanındaki bilimseverlerin oluşturduğu ağa katılabilir, bu ağa güç katabilirsin!

İnceleme
Emre Nur
Emre Nur
1,166 UP
İnceleyen 4 gün önce
Töre Sivrioğlu, doğa tarihi merakı ve çizim yeteneğiyle bu eşsiz esere imza atmış. Eser; doğaya, hayvanlara, fosillere meraklı herkesi tatmin edecektir. Sade ve ilgi çekici bir üslupla yazılmış, yazarın kendi kalemiyle resimlenmiş bu kitap; yüz milyonlarca yıl önceden yüz yıl öncesine kadar değişen zamanlarda soyu tükenmiş otuz muhteşem hayvanı kısa kısa ele alıyor. Her hayvanın keşfedilişine, tür özelliklerine, evrim ağacındaki konumuna ve yok oluş nedenlerine değiniyor. Her sayfası bilgi dolu. İşte kitapta geçen o otuz muhteşem hayvan:
* Pteraspis: İlk balık türlerinden biri. Ön kısmı zırhla kaplıydı. Fena bir yüzücü olmadığı düşünülüyor. Çenesi olmadığı için küçük canlıları süzerek besleniyordu.
* Megalodon: M.Ö. 10.000'lere kadar yaşamış, iri cüsseli bir köpek balığı türü. Şimdilik sadece dişleri ve çenesi ele geçtiği için tam olarak neye benzediğinden emin değiliz.
* Meganeura (Dev Yusufçuk): Karbonifer Dönem'deki oksijen bolluğundan yararlanarak devleşen böceklerden biri dev yusufçuklardı.
* İhtiyostega: İlk tetrapod (dört ayaklı) omurgalılardan biri. Balıklardan amfibilere geçiş türü.
* Diadectes: İri cüsseli bir amfibi. Farklı amaçlar için özelleşmiş dişlere sahipti.
* İhtiyozor: Karalardan denizlere dönmüş bir sürüngen. Görünüşü balığa benzemesine rağmen sürüngen atalarının özelliklerini de bünyesinde taşıyordu. Bu yüzden onu bulan ilk fosil meraklılarının kafasını karıştırmıştı.
* Plesiyozor: Uzun boyunlu deniz sürüngeni.
* Pterozorlar: Uçmayı öğrenen sürüngen ailesi. Kimisinin iyi uçucu olduğu, kimisinin yalnızca süzülebildiği, kimisinin de -deve kuşu gibi- kanatlı olmasına rağmen uçma yetisini yitirdiği sanılıyor.
* Megalozor: Keşfedilen ilk dinozor türü. Megalozoru keşfedenler, onun file ya da gergedana benzediğini düşünmüşlerdi, bugün bunun doğru olmadığını biliyoruz.
* İguanodon: Keşfedilen ikinci dinozor. Bu dev hayvanın arka ayaklarının üstünde dimdik durduğu sanılıyordu, ama bugün böyle bir davranışı olmadığını biliyoruz.
* Hadrozor: Amerika kıtasında keşfedilen ilk dinozor. Dinozorlar çağının sonlarında ortaya çıkmış, kuş kalçalı bir dinozor.
* Sauropodlar: Dört ayaklı, otçul, dev dinozorlar ailesi. Bu ailenin üyeleri, karada yaşamış en büyük hayvanları barındırıyor.
* Triseratops: Üç boynuzlu ve farbalalı bir dinozor türü. Farbalası sayesinde boynunu etçil avcılardan koruyabiliyordu.
* T-Rex: Tüylü, etçil, iri beyinli, hızlı bir avcı. Dinozorların en meşhuru.
* Troodonlar: En zeki dinozor ailesi. Büyük felaket yaşanmasaydı acaba Troodonlar insan gibi zeki bir türe evrilebilir miydi?
* Arkeopteriks: Tamamen tüylerle kaplı küçük bir dinozor.
* Dimetrodon: Sırtında koca bir yelpaze taşıyan bir sinapsid türü. İlk bulunduğunda sürüngen olduğu sanıldı ama sonra sinapsid sınıfına dahil edildi. Sinapsidlerin bugün yaşayan tek temsilcisi memeliler.
* Trinaksodon: Bir terapsid türü. Terapsidler, memelileri ve yakın akrabalarını barındıran bir sinapsid grubudur. Bu yüzden bir terapsid fosiline baktığınızda onu kurt iskeletine benzetebilirsiniz. Dinozor çağları boyunca trinaksodon gibi terapsidler, dinozorlardan saklanan küçük canlılar olmaya mecbur kaldılar.
* Rutiodon: Timsah gibi ama timsahın atası değil. Yalnızca uzak bir akraba.
* Gastornis: Dinozorların yok olduğu ve memelilerin yeterince güçlenmediği bir çağda karalara hükmeden dev kuşlardan biri.
* Atın ataları (Eohippus, Orohippus, Epihippus, Mesohippus, Miohippus, Merychippus, Dinohippus): Atların, günümüz boyutlarına ulaştıkları evrimsel yolculuklarındaki ilk ataları 30 cm boylarındaydı.
* Paraceratherium: Yaşamış en büyük karasal memelilerden biri. Günümüzdeki gergedan akrabalarının aksine boynuzsuzlar.
* Chalicotherium: Tuhaf bir kolaj çalışması gibi duran bu toynaklı hayvan; gorili, ayıyı, atı ve daha başka birçok hayvanı çağrıştırabilir.
* Mastodon: Fillerin ve mamutların akrabası. Yaklaşık 11 bin yıl önce, mamutlar gibi yok oldular.
* Mamut: Yok olmuş canlıların en meşhurlarından. Muhtemelen buzul ikliminin sona ermesi ve insan faktörü yüzünden yok oldular.
* Kılıç dişli kaplan: Namıdiğer smilodon. Bir Amerikalı. 20 santimlik köpek dişleriyle düşmanlarına korku salıyordu.
* Megatherium: Amerikan megafaunasından bir tembel hayvan. Dev pençelerine bakıldığında onun vahşi bir etçil olduğu sanıldı ama tamamıyla otçul olan bu dev tembel hayvan, pençelerini ağaç kabuğu kazırken, dalları aşağı çekerken ya da kendini avcılara karşı savunurken kullanıyordu.
* Batı Asya fili: Muhtemelen insan eliyle Hindistan fillerinden çoğaltılmış bir tür. Türkiye'de de yaşamış.
* Moa: Yeni Zelanda'nın uçamayan dev kuşu. 500 yıl öncesine kadar yaşıyordu. Yok oluşlarının en büyük şüphelisi insan.
* Dodo: Hint Okyanusu'ndaki adalarda yaşayan, uçamayan, ağır bir güvercin türü. Muhtemelen insanlardan kaçmadığından dolayı aptal olarak nitelenmişti. Soylarının insanlar tarafından tüketildiği kesin.
* Amerikan göçmen güvercini: Çok acıklı bir yok oluş hikayesi olan bu kuşun son bireyi 1914'te öldü.
İnceleme Yaz
Sonra Okuyacaklarıma Ekle
1
0 Yorum
  • Şikayet Et
  • Mantık Hatası
0
  • Paylaş
  • Alıntıla
  • Alıntıları Göster
EtkinlikKültürel Etkinlik
Okan Nurettin Okur
Etkinliği Ekleyen 5 saat önce ÇevrimiçiÜcretsiz10 Aralık
Modern Felsefede Doğa Algısı ve Çevre Bilinci
10 Aralık 2025 09:00 tarihinden 10 Aralık 2025 11:00 tarihine kadar.

Ankara Felsefe Radyosu: YENİ YAYIN

Konu: Modern Felsefede Doğa Algısı ve Çevre Bilinci: Hegel’in Mirası, Marx ve Nietzsche

Konuk: Prof. Dr. Doğan Göçmen

Moderatör: Okan Nurettin Okur

Devamını Göster
2
0 Yorum
0
  • Paylaş
  • Alıntıla
  • Alıntıları Göster
Özge Uysal
Özge Uysal
104.4K UP
Konunun meraklısı bir öğrenci 6 gün önce Sen de Cevap Ver

Bugün yaşayan tüm canlılara baktığımızda (bakteri, arke ve ökaryot )glikoliz adını verdiğimiz enerji yolunu kullanıyorlar. Bu kadar yaygın olması, bu yolun çok eski olduğunu, hatta LUCA’dan (yani son ortak atamızdan) bile önce var olmuş olabileceğini gösteriyor.

Glikoliz, ilkel canlılar için çok uygun bir yol. Neden mi?

Oksijen gerektirmiyor, yani Dünya’nın oksijensiz ilk döneminde bile çalışabilirdi.

Tüm Reklamları Kapat

Sitozolde (hücre içi sıvısında) gerçekleşiyor, yani karmaşık hücre zarlarına veya organellere ihtiyaç yok.

Substrat düzeyinde fosforilasyon yapıyor, yani elektron taşıma zinciri gibi karmaşık sistemler olmadan ATP üretebiliyor

Araştırmalar, glikolizin temel enzimlerinin hem bakteri hem arke soylarında bulunduğunu ve hatta LUCA’da bile olabileceğini gösteriyor. Yani ilk prokaryotlar, bugünkü glikolize birebir benzese de, temel mantığı ve enerji kazanım stratejisi aynı olan bir yol kullanmış olabilir

Dahası, prebiyotik kimya çalışmaları da ilginç şeyler gösteriyor: Gliseraldehit, DHAP, pirüvat gibi glikoliz ara ürünleri, enzimsiz olarak bile ilkel Dünya koşullarında oluşabiliyor. Bu da glikolizin modern formunun, daha basit, ilkel bir protometabolizma üzerinden evrimleştiğini düşündürüyor.

Tüm Reklamları Kapat

Bugün bakterilerde glikoz yıkımı için birkaç farklı yol var (EMP, Entner–Doudoroff, pentoz fosfat yol ) Bu çeşitlilik, glikolitik yolun tarih boyunca esnek ve farklı şekillerde çalışabildiğini gösteriyor. Yani ilk prokaryotlar, glikozu enerjiye çevirmek için glikoliz benzeri bir yol kullanmıştı, ama belki bizim bildiğimiz tüm enzimlerle değil.

Kısaca, bilim insanlarının çoğu hem teorik hem deneysel veriler ışığında ilk prokaryotların glikoliz-benzeri bir metabolizma yürüttüğünü kabul ediyor.

Lehninger Principles of Biochemistry

Berg, Tymoczko & Gatto — Biochemistry

Campbell Biology

Martin & Russell, Nature Reviews Microbiology, 2007

Sutherland et al., Nature, 2009

Lane & Martin, Cell, 2012

[1]

2
  • Şikayet Et
  • Mantık Hatası
0
  • Paylaş
  • Alıntıla
  • Alıntıları Göster
Söz
Cemgil Bilici
Cemgil Bilici
157.0K UP
Alıntıyı Ekleyen 4 gün önce
Hiçbir haz kendiliğinden kötü değildir. Ancak haz üreten şeyler bazı koşullarda hazzın kendisinden kat ve kat daha büyük rahatsızlıklara yol açabilir.
Kaynak: Mutlu Olma Sanatı
6
0 Yorum
  • Şikayet Et
  • Mantık Hatası
0
  • Paylaş
  • Alıntıla
  • Alıntıları Göster
Çağrı Mert Bakırcı
Yazar 10 Nisan 2019 13 dk.

Bilim insanları, ilk defa bir kara deliğin doğrudan fotoğrafını çekmeyi başardı. Ana görselde gördüğünüz fotoğraf, bizden 53-55 milyon ışık yılı uzakta bulunan Messier 87 (ya da kısaca M87) galaksisinin merkezindeki kara deliğin fotoğrafı!

Bu müthiş başarı, birçok soru işaretini de beraberinde getirdi. Bu yazımızda, bu soru işaretlerinin hepsini gidermeye çalışacağız.

299
1
  • Paylaş
  • Alıntıla
  • Alıntıları Göster
4
  • Şikayet Et
  • Mantık Hatası
0
  • Paylaş
  • Alıntıla
  • Alıntıları Göster
Evrim Ağacı'ndan Mesaj

Evrim Ağacı üyeliği tamamen ücretsiz ve sitemizi çok daha etkili, interaktif ve keyifli bir şekilde kullanmanızı sağlayacak. Üye değilseniz, birkaç saniyede üyelik oluşturabilirsiniz! Üyeyseniz de giriş yapmanızı tavsiye ederiz.

Evrim Ağacı'na Destek Ol
İnceleme
Vedat Ayoğlu
Vedat Ayoğlu
22.9K UP
İnceleyen10 16 Ekim 2024
Geometri öğrenmeye başlamak için en ideal kitaptır fikrimce.
Kitap
9.9/10
(73 Kişi)
Puan Ver
İnceleme Yaz
Sonra Okuyacaklarıma Ekle
5
1 Yorum
  • Şikayet Et
  • Mantık Hatası
0
  • Paylaş
  • Alıntıla
  • Alıntıları Göster
Su Erk
Seslendiren 17 Ekim 2019 6:33
Erkekler genellikle cinsel ilişkiye girdikleri karşı cinsten partnerlerinin sayısını abartarak söylerler, hatta kimi zaman bu sayı, kadınların verdikleri...
25
İnceleme
Özgür Arslan
Özgür Arslan
83.4K UP
İnceleyen10 22 Ocak 2022
Space with Dancing: Filmi ben de pek anlamadım. Ama yönetmen ya da kurgu yazarı olmak isteyenlerin bu filmi neden izlemesi gerektiğini anladım. Kubrick'in sinema dilini kullanarak yaptıklarını hayranlıkla izledim. Müziğin görsele anlam verme açısından kullanılmasının günümüzde Scorsese başta olmak üzere birçok yönetmene ilham verdiğini düşünüyorum. Filmde ses kullanımı bana insan unsurunu vurgulamak için yapıldığı izlenimini verdi. Bir astronotun uzayda, tamamen rasyonel bir düzende, hiçbir insan nesnesinin, hiçbir görüntünün olmadığı bir ortamda nefes alması insanın ölümlülüğünü ne kadar vurgulamaktadır. Kubrick bizi bir başlangıçtan, kademeli bir çöküşe ve ardından her şeyin uyumlu olduğu yeniden kurulan bir uyuma götürüyor, bu açıdan filmin anlatımı aslında oldukça klasik. Ve filmin sonu? Odessa destanında da kahraman yolculuğun sonunda evine döner. Bu filmin sonunu da şöyle mi algılamalıyız: Anne karnında mı? Yoksa Kubrick, “İnsan olarak ne yaparsak yapalım, Jüpiter'e gidersek bizim için ölüm vardır” mı demek istedi? Yoksa ölüm-yaşam döngüsüne mi vurgu yaptı? İşin içinde tamamen farklı bir şey de olabilir. Asıl mesele Kafanızda “nereden geldik, nereye gidiyoruz” düşünceleri uçuşurken kendinizi filmin kollarına bırakıp uzayda vals yapmak istiyorsanız mutlaka izleyin.
9.5/10
(44 Kişi)
Puan Ver
Orjinal Adı : 2001: A Space Odyssey
İnceleme Yaz
Sonra İzleyeceklerime Ekle
2
0 Yorum
  • Şikayet Et
  • Mantık Hatası
0
  • Paylaş
  • Alıntıla
  • Alıntıları Göster
Ahmet Çağlar Çevik
Çeviren 12 Şubat 3 dk.

Bilim insanları, insan vücudunun dayanabileceği maksimum ısı ve nem kombinasyonunu belirledi. Sağlıklı bir genç birey, %100 nem oranında 35 derece Celsius (95 Fahrenheit) sıcaklıkta altı saat geçirdikten sonra hayatını kaybedebilir! Ancak, yeni araştırmalar bu eşik değerinin önemli ölçüde daha düşük olabileceğini göstermektedir.

Bu noktada, vücudun ana soğutma mekanizması olan terleme, cilt üzerinden buharlaşama mekanizmasını çalıştıramaz ve bu durum sonunda sıcak çarpması, organ yetmezliği ve ölüme yol açabilir. "Islak termometre sıcaklığı" olarak bilinen bu kritik sınır, NASA'nın Jet Propulsion Laboratuvarı'ndan Colin Raymond'a göre, şimdiye kadar çoğunlukla Güney Asya ve Basra Körfezi'nde olmak üzere ondan fazla kez aşılmıştır. Bu olayların hiçbiri iki saatten fazla sürmemiştir, bu nedenle hayatta kalma sınırına bağlı kitlesel ölüm vakaları yaşanmamıştır.[1]

44
0
  • Paylaş
  • Alıntıla
  • Alıntıları Göster
Evrim Ağacı'ndan Mesaj

Evrim Ağacı'nı sosyal medya hesaplarından takip etmeyi unutmayın! Yeni paylaşımlarımızı görmek için bizi aşağıdaki sosyal medya hesaplarımızdan takip edebilirsiniz.

Tüm Reklamları Kapat
Daha Fazla İçerik Göster
Keşfet
Ara
Yakında
Sohbet
Agora

Bize Ulaşın

ve seni takip ediyor

Göster

Şifremi unuttum Üyelik Aktivasyonu

Göster

Şifrenizi mi unuttunuz? Lütfen e-posta adresinizi giriniz. E-posta adresinize şifrenizi sıfırlamak için bir bağlantı gönderilecektir.

Geri dön

Eğer aktivasyon kodunu almadıysanız lütfen e-posta adresinizi giriniz. Üyeliğinizi aktive etmek için e-posta adresinize bir bağlantı gönderilecektir.

Geri dön

Close