Keşfedin, Öğrenin ve Paylaşın
Evrim Ağacı'nda Aradığın Her Şeye Ulaşabilirsin!
Kafana takılan neler var?
Aklımdan Geçen
Komünite Seç
Aklımdan Geçen
Fark Ettim ki...
Bugün Öğrendim ki...
İşe Yarar İpucu
Bilim Haberleri
Hikaye Fikri
Video Konu Önerisi
Başlık
Bugün Türkiye'de bilime ve bilim okuryazarlığına neler katacaksın?
Gündem
Bağlantı
Ekle
Soru Sor
Stiller
Kurallar
Komünite Kuralları
Bu komünite, aklınızdan geçen düşünceleri Evrim Ağacı ailesiyle paylaşabilmeniz içindir. Yapacağınız paylaşımlar Evrim Ağacı'nın kurallarına tabidir. Ayrıca bu komünitenin ek kurallarına da uymanız gerekmektedir.
1
Bilim kimliğinizi önceleyin.
Evrim Ağacı bir bilim platformudur. Dolayısıyla aklınızdan geçen her şeyden ziyade, bilim veya yaşamla ilgili olabilecek düşüncelerinizle ilgileniyoruz.
2
Propaganda ve baskı amaçlı kullanmayın.
Herkesin aklından her şey geçebilir; fakat bu platformun amacı, insanların belli ideolojiler için propaganda yapmaları veya başkaları üzerinde baskı kurma amacıyla geliştirilmemiştir. Paylaştığınız fikirlerin değer kattığından emin olun.
3
Gerilim yaratmayın.
Gerilim, tersleme, tahrik, taciz, alay, dedikodu, trollük, vurdumduymazlık, duyarsızlık, ırkçılık, bağnazlık, nefret söylemi, azınlıklara saldırı, fanatizm, holiganlık, sloganlar yasaktır.
4
Değer katın; hassas konulardan ve öznel yoruma açık alanlardan uzak durun.
Bu komünitenin amacı okurlara hayatla ilgili keyifli farkındalıklar yaşatabilmektir. Din, politika, spor, aktüel konular gibi anlık tepkilere neden olabilecek konulardaki tespitlerden kaçının. Ayrıca aklınızdan geçenlerin Türkiye’deki bilim komünitesine değer katması beklenmektedir.
5
Cevap hakkı doğurmayın.
Aklınızdan geçenlerin bu platformda bulunmuyor olabilecek kişilere cevap hakkı doğurmadığından emin olun.
Size Özel
Makaleler
Eser
Ece Müker
Ece Müker
581.9K UP
Eseri Ekleyen 3 gün önce Film
İnceleme Yaz
Sonra İzleyeceklerime Ekle
Tüm Reklamları Kapat
Kerem Girgin
Kerem Girgin
142.6K UP
Yazar 6 gün önce 13 dk.

İnsanoğlu, varoluşunun şafağından bu yana, doğanın kudreti karşısında hem hayranlık hem de derin bir korku duymuştur. Yıldızlarla dolu bir gökyüzünün altında, ayaklarımızın bastığı toprağın sarsılmaz olduğuna dair inancımız, jeolojik zamanın o acımasız tiktakları arasında zaman zaman yerle bir olur. Evren'in uçsuz bucaksız karanlığında sürüklenen bu toz zerresinin üzerinde yaşam, incecik bir kabuğun kararsız hareketlerine pamuk ipliğiyle bağlıdır. Özellikle Anadolu gibi tektonik plakaların sürekli bir itiş kakış halinde olduğu coğrafyalarda, deprem gerçeği sadece jeofiziksel bir olay değil, kültürel kodlarımıza işlemiş kolektif bir travmadır.

Marmara Denizi, bu travmanın merkez üssünde, tarihin ve jeolojinin kesiştiği noktada uyanmayı bekleyen bir dev gibidir. Kuzey Anadolu Fay Hattı’nın batıya doğru uzanan ve milyonlarca yıldır Avrasya ile Anadolu blokları arasındaki gerilimi düzenleyen bu devasa kırık sistemi, insanlık tarihi boyunca imparatorlukları sarsmış, surları yıkmış ve şehirleri yutmuştur. 1509 yılında, Osmanlı tarihçilerinin "Kıyamet-i Suğra" yani "Küçük Kıyamet" olarak adlandırdığı o günde, İstanbul’un surlarını yerle bir eden güç ile 17 Ağustos 1999’da Gölcük’te binlerce canımızı alan güç aynıdır. Bu güç ne mitolojik bir canavarın öfkesi ne de ilahi bir cezalandırma aracıdır; bu, gezegenimizin ısıl dinamiklerinin, çekirdekten yüzeye doğru akan enerjinin ve plaka tektoniğinin kaçınılmaz bir sonucudur.

12
1
  • Paylaş
  • Alıntıla
  • Alıntıları Göster
Halime Samsa
Halime Samsa
34.1K UP
Yazar 18 Ekim 2020 15 dk.

Dünyaya gözlerimizi iki temel dürtünün ışığında açarız, tüm insanlık olarak içimizde yaşamın ve ölümün varlığını taşırız. Freud’a göre, yaşam dürtüsü; libidodan kuvvet alarak üretmeye, insanlarla duygusal bağ kurmaya, çoğalmaya ve canlılığı sürdürmeye çalışırken madalyonun diğer yüzünde bulunan ölüm dürtüsü ise saldırganlıktan kuvvet alarak parçalamaya, kurulan bağları koparmaya ve kendini yok ederek inorganik bir hale dönmeye çalışır.[1] Yani, aşkın tanrısı Eros ile ölümün tanrısı Thanatos sırt sırta eşlik ederler insana hayat boyunca. Hangisinin öne geçeceği ise, biraz genetik yatkınlıklarımıza ve mizacımıza biraz da benliğimizin oluştuğu erken dönem ilişkilerimize bağlıdır.

Doğumla birlikte, güvenli alanından dünyaya gözlerini açan bir bebek için yaşam ve ölüm arasındaki bu mücadele oldukça yoğun bir kaygı yaratır. Doğumla birlikte anne ile kurduğu güvenli birlik halini kaybederek ilk kaybını yaşayan bebeği, dünyaya uyumlanma gibi zorlu bir yolculuk da beklemektedir. Klein'a göre, bebek bu zorlu yolculukta açlık, libidinal arzular ve bu mücadelenin yarattığı yoğun kaygı ile onu besleyen bir memeye yönelir.[2] Bebek, önce memenin, sonra da annenin kendisindeki yıkıcı ölüm dürtüsünü yatıştırmasını arzulayarak, yaşam dürtüsüne yatırım yapar. Anne ve bebek arasında kurulan bu ilişkide hangi dürtünün baskın olacağı, tabii ki doğum deneyiminin travmatik geçip geçmemesine, annenin bebeğe bakmak isteyip istememesine, bebeğin mizacına ve sütü zevkle kabul etme yeteneğine de bağlıdır.

168
0
  • Paylaş
  • Alıntıla
  • Alıntıları Göster
İnceleme
Hatice Kutbay
Hatice Kutbay
113.6K UP
İnceleyen 22 saat önce
Michel Foucault , Entelektüelin Siyasi İşlevi: Seçme Yazılar 1, entelektüelin toplum içindeki konumunu, sorumluluğunu ve iktidarla kurduğu ilişkiyi yeniden düşünmeye zorlayan metinlerden oluşur. Foucault bu yazılarda, geleneksel anlamda “hakikati bilen ve topluma yukarıdan seslenen entelektüel” figürünü sorgular ve bu figürün modern iktidar biçimleri karşısında artık geçerliliğini yitirdiğini savunur.

Foucault’ya göre klasik entelektüel, evrensel doğrular adına konuştuğunu iddia eden, halk adına söz alan bir otorite figürüdür. Oysa modern toplumlarda iktidar, yalnızca devlet ya da hukuk aracılığıyla değil; bilim, tıp, eğitim, psikiyatri ve medya gibi bilgi alanları üzerinden işler. Bu nedenle entelektüelin temel görevi, “doğruyu söylemek”ten çok, doğrunun nasıl üretildiğini, kimler tarafından ve hangi çıkarlar doğrultusunda dolaşıma sokulduğunu açığa çıkarmaktır. Entelektüel, hakikatin sözcüsü değil, hakikat rejimlerinin eleştirmenidir.

Bu kitapta Foucault, “özgül entelektüel” kavramını öne çıkarır. Özgül entelektüel, toplum adına konuşan soyut bir figür değil; kendi bilgi alanı içinde, iktidarın somut işleyiş biçimlerini ifşa eden kişidir. Örneğin bir doktor sağlık politikalarını, bir hukukçu ceza sistemini, bir akademisyen bilgi üretim mekanizmalarını sorguladığında siyasal bir işlev üstlenmiş olur. Böylece siyaset, parlamentoyla ya da ideolojilerle sınırlı olmaktan çıkar; gündelik pratiklerin içine yerleşir.

Foucault, entelektüelin iktidarla ilişkisini mutlak bir karşıtlık üzerinden kurmaz. Entelektüel de iktidar ağlarının içindedir; üniversiteler, araştırma fonları ve yayın mekanizmaları bunun örnekleridir. Bu nedenle entelektüelin sorumluluğu, iktidarın dışında durduğunu iddia etmek değil, kendi konumunun da iktidar tarafından nasıl şekillendirildiğini sorgulamaktır. Bu öz-eleştirel tutum, Foucault’ya göre gerçek politik müdahalenin ön koşuludur.

Kitapta sıkça vurgulanan bir diğer nokta, entelektüelin “temsil” iddiasından vazgeçmesi gerektiğidir. Foucault, entelektüelin ezilenler adına konuşmasının, farkında olmadan yeni bir tahakküm ilişkisi üretebileceğini savunur. Bunun yerine entelektüelin görevi, susturulan seslerin konuşabileceği alanlar açmak, bilgi ve iktidar arasındaki bağları görünür kılmaktır. Bu yaklaşım, entelektüeli bir rehberden çok bir kolaylaştırıcı konumuna yerleştirir.

Entelektüelin Siyasi İşlevi: Seçme Yazılar 1, entelektüelliği ayrıcalıklı bir bilinç durumu olarak değil, sürekli sorgulama gerektiren bir pratik olarak ele alır. Foucault, entelektüelin siyasi işlevini büyük idealler ya da devrimci sloganlar üzerinden değil, bilgiyle iktidar arasındaki ilişkileri çözümleme ve bozma çabası üzerinden tanımlar. Bu yönüyle kitap, entelektüel olmanın ne anlama geldiğini yeniden düşünmek isteyen herkes için güçlü ve sarsıcı bir metindir.
İnceleme Yaz
Sonra Okuyacaklarıma Ekle
2
0 Yorum
  • Şikayet Et
  • Mantık Hatası
0
  • Paylaş
  • Alıntıla
  • Alıntıları Göster
Evrim Ağacı'ndan Mesaj

Aslında maddi destek istememizin nedeni çok basit: Çünkü Evrim Ağacı, bizim tek mesleğimiz, tek gelir kaynağımız. Birçoklarının aksine bizler, sosyal medyada gördüğünüz makale ve videolarımızı hobi olarak, mesleğimizden arta kalan zamanlarda yapmıyoruz. Dolayısıyla bu işi sürdürebilmek için gelir elde etmemiz gerekiyor.

Bunda elbette ki hiçbir sakınca yok; kimin, ne şartlar altında yayın yapmayı seçtiği büyük oranda bir tercih meselesi. Ne var ki biz, eğer ana mesleklerimizi icra edecek olursak (yani kendi mesleğimiz doğrultusunda bir iş sahibi olursak) Evrim Ağacı'na zaman ayıramayacağımızı, ayakta tutamayacağımızı biliyoruz. Çünkü az sonra detaylarını vereceğimiz üzere, Evrim Ağacı sosyal medyada denk geldiğiniz makale ve videolardan çok daha büyük, kapsamlı ve aşırı zaman alan bir bilim platformu projesi. Bu nedenle bizler, meslek olarak Evrim Ağacı'nı seçtik.

Eğer hem Evrim Ağacı'ndan hayatımızı idame ettirecek, mesleklerimizi bırakmayı en azından kısmen meşrulaştıracak ve mantıklı kılacak kadar bir gelir kaynağı elde edemezsek, mecburen Evrim Ağacı'nı bırakıp, kendi mesleklerimize döneceğiz. Ama bunu istemiyoruz ve bu nedenle didiniyoruz.

Seda Baştürk
Seda Baştürk
193.5K UP
Çeviren 27 Ekim 2021
Hayaletler söz konusu olduğunda, Miraç’ın Hayaleti o kadar da korkutucu görünmüyor. Miraç’ın Hayaleti, astronomlar tarafından iyi bilinen soluk ve bulanık bir galaksidir ve parlak bir yıldız olan Miraç’ın görüş hattı boyunca görülür. Yıldızlarla dolu bu alanda merkezde olan Miraç, aynı zamanda Beta Andromeda olarak da adlandırılır. Yaklaşık 200 ışık yılı uzaklıkta yer alan Miraç kırmızı bir dev yıldızdır. Güneş’imizden daha soğuk ancak çok daha büyüktür. Bu nedenle, ana yıldızımıza göre çok daha parlaktır. Teleskoptan alınan pek çok görselde olduğu gibi, parlama ve kırınım nedeniyle Miraç’ın yakınındaki detaylar gizlenmiştir. Bu nedenle soluk ve bulanık galaksi, yoğun yıldız ışığının hayaletimsi bir iç yansıması gibi görünüyor. Yine de, bu keskin görselde Miraç’ın hemen üstünde ve sağ tarafta görünen Miraç’ın Hayaleti, NGC 404 olarak kataloglanmıştır. Bu galaksinin yaklaşık 10 milyon ışık yılı uzaklıkta olduğu tahmin edilmektedir.
6
0 Yorum
0
  • Paylaş
  • Alıntıla
  • Alıntıları Göster
King38 .
1 gün önce
Merhaba :)
1
1 Yorum
  • Şikayet Et
  • Mantık Hatası
0
  • Paylaş
  • Alıntıla
  • Alıntıları Göster
Evrim Ağacı'ndan Mesaj

Evrim Ağacı'nı sosyal medya hesaplarından takip etmeyi unutmayın! Yeni paylaşımlarımızı görmek için bizi aşağıdaki sosyal medya hesaplarımızdan takip edebilirsiniz.

Arda Dalkıran
Arda Dalkıran
104.5K UP
Yazar 4 gün önce 7 dk.

21. yüzyılın en çığır açan iki teknolojik alanı olan biyoteknoloji ve yapay zeka, son yıllarda hızla birleşerek tıp, tarım, ilaç geliştirme ve temel bilimler alanında benzeri görülmemiş ilerlemelere yol açmıştır. Bu makalede bu iki disiplinin kesişim noktalarını, güncel uygulamalarını ve gelecek potansiyellerini bilimsel veriler ışığında inceleyeceğiz.

Biyoteknoloji; canlı organizmaları veya bunların sistemlerini, süreçlerini ya da ürünlerini teknolojik uygulamalarda kullanma bilimidir. DNA dizileme; gen düzenleme teknolojileri (CRISPR-Cas9 gibi), protein mühendisliği ve sentetik biyoloji gibi alanları kapsar.

10
1
  • Paylaş
  • Alıntıla
  • Alıntıları Göster
Çağrı Mert Bakırcı
Yazar 20 Mart 2014 13 dk.

Evrimden söz ederken aklımızda bulundurmamız gereken en önemli şey, bireylerin değil popülasyonların evrimleştiği gerçeğidir. Dolayısıyla evrimsel bir analizin ilk adımı, popülasyonları anlamak ve analiz etmekten geçer. İşte bu yazımızda, popülasyonları anlamak adına ufak bazı adımlar atacağız. Umuyoruz ki faydalı olacaktır.

İlk olarak bazı soru işaretlerini giderip, bazı gerçeklerden bahsedelim: hiçbir türün tekil birey evrimleşmez. Yani siz ya da ben asla evrimleşmeyeceğiz. Biz neysek, oyuz. Ömrümüz boyunca değiştik ve değişiyoruz, değişeceğiz de... Ancak bunların hiçbiri evrimsel değişimler değildir. Bunlar, ömrümüz içerisinde geçirdiğimiz gelişimsel değişimlerdir. Bu değişimlerin doğrudan evrimsel bir anlamı yoktur. Elbette dolaylı yoldan evrimsel gidişatı etkileyebilir; örneğin kas yapıyor olmanız, vahşi doğada hayatta kalma şansınızı kısmen arttırabilirdi. Ancak bu kaslı yapınız, evrimsel bir anlam taşımaz; çünkü neredeyse hiç kalıtsal değildir (epigenetik faktörleri şimdilik göz ardı ediyoruz). Dolayısıyla sizin kaslı olmanız, yavrularınızın da kaslı olacağı anlamına gelmez. İşte bireyin ömrü içerisinde geçici olarak edindiği bu değişimlere modifikasyon, bu modifikasyonların toplamında meydana gelen değişime ise gelişim denir. Modifikasyon, genellikle sonradan kazanılan ve geçici olan özellikler için kullanılır: kas yapma bir örnektir, diğer tipik örneği ise ten renginin güneş altında bronzlaşmasıdır. Bunlar, bu değişimlere neden olan faktörler ortadan kalkarsa zaman içerisinde yok olurlar: eğer ki güneş altında durmazsanız, teniniz eski rengine dönecektir. Kas yapmayı bırakırsanız, kaslarınız eski haline dönecektir. Ancak gelişimsel her değişim geri dönmez: ömrünüz boyunca boyunuz uzar, bilgileriniz artar, dişleriniz değişir, vs. Bunların hiçbiri zaman içerisinde geri dönmez. Fakat yine de bu değişimler evrimsel anlam ifade etmez, çünkü bu değişimler kalıtsal değildirler.

85
0
  • Paylaş
  • Alıntıla
  • Alıntıları Göster
Gülay Kaya
Gülay Kaya
155.4K UP
Çeviren 21 Mart 2021 6 dk.

COVID-19 salgını, ABD ilaç endüstrisinde birçok inovasyonu beraberinde getirdi.[1] Yalnızca aşı değil, aynı zamanda insanları tedavi etmek için yeni tedavi uygulamaları da geliştirildi.[2] Ancak hayat kurtaran ilaçların geliştirilmesini teşvik etmek amacıyla geçirilen, artık modası geçmiş bir yasa, COVID-19 ve diğer hastalıklar için geliştirilen yeni tedavileri, birçok insan için maddi açıdan karşılanamaz hale getirme riski taşıyor.[3]

Birçok ilaç şirketi, en yeni tedavileri hızla piyasaya sürmek için, Başkan Ronald Reagan'ın 1983'te imzaladığı "Orphan Drug (Öksüz İlaç)" Yasası'ndan faydalanıyor.[4] Yasa; ilaç şirketlerine vergi indirimleri, pazar koruması ve ABD'de 200.000'den az insanı etkileyen hastalıklar olarak tanımlanan "öksüz hastalıklar" (İng: "orphan diseases") için ilaç geliştirmeleri için başka teşvikler sağlıyor. Bu tür hastalıklar arasında Amiyotrofik Lateral Skleroz ,Tourette Sendromu veya ABD'de nadir görülen ancak dünya çapında büyük bir katil olan sıtma gibi hastalıklar da var. Ancak bu yasa, bugüne kadar birçok akademisyen ve ilaçlara erişim hakkı savunucusunun uyardığı gibi, amacının tam aksi yönde çalışarak, fiyatları daha da yükselterek onları daha erişilmez kılma riskine sahiptir.

11
0
  • Paylaş
  • Alıntıla
  • Alıntıları Göster
Işın Altınkaya
Yazar 17 Mayıs 2017 9 dk.

Bizden en çok talep edilen konu, belgesel tavsiyesinde bulunmamız. Ne yazık ki evrimi anlamak için izlemeniz gereken belgesellerin birçoğunun Türkçesi bulunmuyor.

Ama yine de "yaşayan" bir liste oluşturmanın ve zamanla güncellemenin faydalı olacağı kanısındayız. Bu listede iki alt başlık olarak hem İngilizce, hem Türkçe belgeseller yer alıyor. Türkçe belgeselleri ise dublajlı olanlar ve altyazısı mevcut olanlar olarak ikiye ayırdık. 

217
1
  • Paylaş
  • Alıntıla
  • Alıntıları Göster
''Data Opinion'' T-Shirt

Fikrim Yok, Verim Var!
“Bence” diye başlayan cümleler yerine, “verilere göre” demeyi tercih edenler için tasarlandı. Duyguların değil, kanıtların konuştuğu analitik bir zihniyeti yansıtan bu tişört, data bilimcilerin, analistlerin ve gerçekçilerin manifestosu. Stilini net ve kanıta dayalı bir mesajla ifade et.

Bilgiler ve Uyarılar:

  1. Renk Bilgileri: Tişört beyaz ve siyah olarak üretilebilmektedir.
  2. Beden Bilgileri: Stokta kalan ürünlerimiz arasından dilediğiniz bedeni seçebilirsiniz. Tişörtlerle ilgili beden bilgisi almak ve ölçüleri öğrenmek için buraya tıklayınız.
  3. Cinsiyet Bilgileri: Bu ürünümüz unisex üretilmektedir ve her cinsiyete uygundur.
  4. Kargo Bilgileri: Bu ürün sipariş alındıktan sonraki 2 iş günü içinde postalanacaktır. Kargo yöntemimiz hakkında daha fazla bilgiyi buradan alabilirsiniz.
  5. Kumaş Bilgileri: Bu ürün %100 pamuktur.
  6. Yıkama/Ütü Bilgileri: Tişörtler üzerindeki görsellerin korunması için tişörtlerin ters yüz edilerek yıkanması ve ütülenmesi tavsiye edilir. Siyah tişörtlerin en fazla 30 derecede yıkanması gerekmektedir.
  7. İade/Değişiklik Bilgileri: Lütfen sipariş vermeden önce iade ve ürün değişikliği ile ilgili bilgilendirmemizi okuyunuz.
Devamını Göster
₺600.00
''Data Opinion'' T-Shirt
Tüm Reklamları Kapat
Çağrı Mert Bakırcı
Yazar 10 Haziran 2014 7 dk.

Neden yelleniyoruz (evet, tıbbi terminolojide "yellenme" olarak geçer)? Neden kokuyor? Bunlar birçoklarımızın merak ettiği ama pek de fazla cevaplanmayan sorulardır. Ancak kendimizi tanımak, her şeyimizi tanımaktan geçer. Hoşumuza giden şeylerimizi tanıyıp diğerlerini reddedemeyiz. Bu sebeple, sokaktaki Ahmet amcadan sevgilinize, Angelina Jolie'den padişahlara kadar herkesin yaptığı bu konuyu ele alma vakti geldi diye düşünüyoruz. Yellenmeyle ilgili 10 ilginç konuya değinerek bu işin üstesinden geleceğimizi düşünüyoruz, umarız başarılı olabiliriz. Başlayalım:

Yellenme, bağırsaklarımızda biriken her türlü gazın, buldukları her türlü delikten dışarı kaçma çabalarının bir ürünüdür diyebiliriz. Bu delik, genellikle anüsümüz olmaktadır. Ağzımızdan başlayan sindirim kanalımızın her basamağında gazlar birikir; hatta yutkunurken yuttuğumuz hava bile en nihayetinde bir çıkış noktası bulacaktır. Ancak çıkardığımız gazın önemli bir kısmı bağırsaklarımızdaki bakterilerin gerçekleştirdikleri kimyasal faaliyetlerin bir yan ürünü olarak üretilir. Tipik bir yellenme sırasında insanlar %59 azot, %21 hidrojen, %9 karbondioksit, %7 metan ve %4 oksijen dışarı çıkarırlar. Kimi zaman çıkarılan gazın %1 kadar kısmı hidrojen sülfat ve merkaptanlardan oluşur. Bunlar içerisinde sülfür bulunur ki işte bu gaz, o meşhur kokunun nedenidir. Bağırsaklarımızda sıkışan ve dışarı itilen gaz, boğucu kaslarımızın (bağırsakların kasılmasını sağlayan kaslar) kasılma miktarına ve sıkışmış gazın basıncına bağlı olarak çıkış sırasında bağırsak duvarlarını titretebilirler. Bu titreşimler, "pırt" sesinin nedenidir. Yoksa gazın kendisi elbette sese sahip değildir; organlarımızla etkileşimi sese neden olur. Tıpkı hava veren bir borunun ağzına parmağınızı kısmen bastırdığınızda çıkan ses gibi...

145
0
  • Paylaş
  • Alıntıla
  • Alıntıları Göster
Söz
Tuğba Çiçek
Tuğba Çiçek
54.1K UP
Alıntıyı Ekleyen 30 Temmuz 2024
insanlar eskisi gibi sizi kullanamadıklarında değiştiğinizi söylerler...
Kaynak: sound of silence
7
1 Yorum
  • Şikayet Et
  • Mantık Hatası
0
  • Paylaş
  • Alıntıla
  • Alıntıları Göster
Evrim Ağacı Samsun Topluluğu
Etkinliği Ekleyen 2 gün önce Çevrimiçi₺60,0022 Aralık
Harita Oyunu – EA Samsun Topluluğu
22 Aralık 2025 18:00 tarihinden 22 Aralık 2025 20:00 tarihine kadar.

Haritalara bakıp “Bu neyin haritası?” demeyi sevenler buraya 👀

Harita Olimpiyatları’ndan ilham alan bu oyunda, katılımcılara çeşitli tematik haritalar sunuluyor.
Belirlenen süre içinde, izin verilen araştırma araçları ve genel kültür bilginizle bu haritaların ne haritası olduğunu tahmin etmeye çalışıyorsunuz.

Bilgi, sezgi ve hızın öne çıktığı bu ödüllü oyunda yerinizi alın!

Tarih-Saat: 22 Aralık 2025 – 18.00
Yer: Klan Coffee & Art

Kontenjanla Sınırlıdır.

Devamını Göster
3
0 Yorum
0
  • Paylaş
  • Alıntıla
  • Alıntıları Göster
Söz
Evrim Ağacı
Alıntıyı Ekleyen 18 Ocak 2019
Gerçeği arayanlara inanın; gerçeği bulduğunu iddia edenlere ise şüphe duyun.
Bu alıntı Evrim Ağacı tarafından öne çıkarılmıştır.
25
0 Yorum
  • Şikayet Et
  • Mantık Hatası
0
  • Paylaş
  • Alıntıla
  • Alıntıları Göster
Şuna bir bakın! Venom filminden fırlamış gibi gözüken bu sıvı, benim sesime göre hareket ediyor. Ama nasıl?
Görkem Öge
Görkem Öge
584.4K UP
Toprak Mühendisi 2 gün önce Sen de Cevap Ver

Doğal seçilim, insan ve var olan tüm türler için geçerli ve etkili. Bu evrim demek zaten. Evrim tüm canlılar için aynı etkide ve önemde.

Ancak konuya evrimsel değil de sosyal, kültürel, daha dönemsel ve hatta felsefi bakarsanız, insanın bugünkü varoluş ve yaşamsal dinamiklerini yakından incelerseniz, ne yazık ki günümüzün moda bakış açısına dönüşen "her şeyi evrimsel kök nedenlere indirgeyerek inceleme" yaklaşımının hiç çalışmadığını ve bu moda bakış açısının yüksek oranda geçersiz olduğunu göreceksiniz.

Evet, sizin belirttiğiniz biyolojik ve teknolojik evrim senaryoları hakkında öngörülerimiz hayli zayıf. Daha kısa söylem ile 100 yıl sonra dünya nasıl bir yer olacak bilmiyoruz. Sorunuzdan kasıtla "Gelecekte dünya nasıl bir yer olacak ve biz insanoğlu bu dünyaya evrimsel olarak ayak uydurabilecek miyiz?" sorusu, çok derin ve önemli bir soru gibi görünüyor olsa da aslında değil. Neden biliyor musunuz? Çünkü insan, günümüzde evrimsel dinamiklerle hayatiyetini sürdürmüyor. Bugün modern dünyada neredeyse hiç bir dinamik, yukarıda belirttiğim, evrimsel kök nedenler çerçevesinde belirlenmiyor. Dediğim gibi bu yanlış bir bakış açısı.

Tüm Reklamları Kapat

Hemen örnekleyelim: Evrimsel kök nedenleri düşünelim. Her canlı doğar, ürer ve hayatta kalmaya çalışır değil mi? E değil işte. Dünyada milyonlarca insan çocuk yapmıyor. Milyonlarca insan intihar ediyor. Milyonlarca insan kendi geninden olmayan çocukları evlat ediniyor. E hani gen aktarımı? Hani üreme? Hani hayatta kalma dürtüsü? Milyonlarca insan, herkesin bağıra çağıra "Evrimsel kök nedenler" dediği esaslara aykırı hareket ediyor. Zaten savaşlar, açlık, kirlilik, sürdürülürlük vs. gibi olguları düşünürseniz insan hiç de varlığını korur ve medeniyetini sürdürür bir bakış açısıyla hareket etmiyor.

Her canlı kaynaklarını arttırmak ister değil mi? Evrimsel kök neden. E o da doğru değil. Yer yüzünde milyonlarca bohem yaşayan, hiç malda mülkte parada pulda gözü olmayan, yayılmaya çalışmayan, varlığını zenginleştirme eğiliminde olmayan insan var. Yani var oluşlarını güçlendirmek, güvenceye almak zorunda hissetmeyenler...

Bana, istediğiniz evrimsel kök neden, evrimsel temel dinamik söyleyin, buna aykırı hareket eden milyonlarca insan var. Çünkü artık insanoğlu, doğal hayattan koptu, doğal süreçlerle hayatlarını biçimlendirmiyor, insan evrimsel dinamiklerle var olmuyor.

Dünyada ne doğal düşman kaldı, ne beslenme rakibi, ne doğal şartlardan etkilenme, ne üreme dönemi, ne yayılma problemi, ne şu ne bu... İnsan zaten var olmayı, kalmayı, dünyaya yayılmayı başardı. Evrimsel olarak hayatta kaldı, güçlendi, dünyaya hâkim oldu ve bunu tescilledi. Hatta öykü tersine döndü, insan kendisine zarar verecek kadar güçlendi. İnsan bu kadar var olmamalı çünkü bu yüksek varlık ölçeği kendisine zarar veriyor. Bu durumda da tek çare uzaya açılmak çünkü dünyayı yakın zamanda bitireceğiz.

Tüm Reklamları Kapat

Peki bu yönde ciddi çalışmalar, emniyet tedbirleri ve sizin söyleminizde gelecek senaryoları var mı? Yok. Yapay zekanın neye dönüşeceğini bile bilmiyoruz. İnsan evrimsel olarak var olmaya çalışıyor olsa bunlar olmazdı. İnsan evrimsel olarak zaten savaşı kazandı. En azından bugün için. Yarın ne olur bilmiyoruz tabi ve bilmeye çalıştığımız da söylenemez. Ve hiç şüphe yok ki insan yer yüzünden silinip gitse -ki er geç öyle olacak gibi görünüyor- bu kıyamet senaryosu dediğimiz şey, bugün için milyonlarca insanın umurunda olmayacak bir son olur.

O nedenle... Rahat olunuz. Bırakın evrim işini yapsın. Bunu etkilemek ne mümkün ne de çok da umurumuzda.

3
  • Şikayet Et
  • Mantık Hatası
0
  • Paylaş
  • Alıntıla
  • Alıntıları Göster
Vinny Boi
Üye 1 gün önce 3 Cevap
Bildiğimiz gibi öyle böyle bir şekilde iletişim kura biliyoruz maymunlarla. Acaba ortak atadan geldiğimizi anlatmak mümkünmü bunlara merak ettim
Maymuna Nasıl Ortak Atadan Geldiğimizi Açıklaya Biliriz?
Maymuna Nasıl Ortak Atadan Geldiğimizi Açıklaya Biliriz?
3
  • Şikayet Et
  • Mantık Hatası
0
  • Paylaş
  • Alıntıla
  • Alıntıları Göster
Daha Fazla İçerik Göster
Keşfet
Ara
Yakında
Sohbet
Agora

Bize Ulaşın

ve seni takip ediyor

Göster

Şifremi unuttum Üyelik Aktivasyonu

Göster

Şifrenizi mi unuttunuz? Lütfen e-posta adresinizi giriniz. E-posta adresinize şifrenizi sıfırlamak için bir bağlantı gönderilecektir.

Geri dön

Eğer aktivasyon kodunu almadıysanız lütfen e-posta adresinizi giriniz. Üyeliğinizi aktive etmek için e-posta adresinize bir bağlantı gönderilecektir.

Geri dön

Close