Evrimi Neden Öğrenmeliyiz, Neden Öğretmeliyiz? Evrimi Anlamak Ne İşe Yarar?
Evrimin Işığı Olmaksızın Biyolojide Hiçbir Şeyin Anlamı Yoktur!
- İndir
- Dış Sitelerde Paylaş
Evrim, biyolojinin omurgasıdır. Dünya çapında biyolojiye giriş derslerinin ana ders kitabı konumunda olan Campbell'ın Biyoloji ders kitabı, evrimin biyolojinin "ana teması" olduğunu söyler. Bu, kesinlikle doğrudur! Bu yüzden, yaşamı ve onun bilimini (biyolojiyi) içeren veya ilgilendiren her alanda evrimin gerçekliği gözetilmelidir; aksi takdirde eksik bir analiz yapılacak, hatalı çıkarımlar yapılacak ve yanlış sonuçlara varılacaktır.
Evrimin Işığı Olmaksızın, Biyolojide Hiçbir Şeyin Anlamı Yoktur!
Theodosius Dobzhansky, tarihin gördüğü en önemli bilim insanlarından birisiydi ve modern bilimin en güçlü bilim dallarından kabul edilen evrimsel biyolojinin gelişiminde çok önemli roller oynadı. Ayrıca sıkı bir dindar olan Dobzhansky, evrim karşıtı ve genel olarak bilim karşıtı tavır takınan inanç akımlarını sert bir şekilde eleştirerek, halk arasında bilimi sevdirmek konusunda da önemli işler başardı.
Her ne kadar görüşleri, modern bilimde kabul görmeyen bir ekol olan "teistik evrim" akımına yakın olsa da hiçbir zaman akademik araştırmalarına kendi şahsi inançlarını karıştırmadı ve bu sayede evrimsel biyolojide önemli başarılara imza attı. 1973 senesinde American Biology Teacher dergisinin 35. sayısının 125-129. sayfaları arasında yayımladığı makalesinin başlığı ise, tarihin önemli bir bilim insanının geleceğe mesajı gibiydi:
Evrimin ışığı olmaksızın, biyolojide hiçbir şeyin anlamı yoktur.
Büyük evrimsel biyolog Theodosius Dobzhansky, bu sözüyle çok doğru bir noktaya parmak basıyor. Dikkatinizi çekeriz, mesela "Evrim olmaksızın biyoloji öğretemezsiniz." demiyor. Elbette öğretebilirsiniz, en azından denersiniz; bunun kanıtı, Türkiye'dir. Ancak öğrettiğiniz şeylerin hiçbir anlamı olmayacaktır. Verdiğiniz bilgiler, öğrenciye karman çorman, birbiriyle ilişkisi olmayan konular gibi gelecektir. Çünkü evrim olmadan, omurgası olmayan bir et yığınını anlatıyorsunuz demektir.
Bunu bizden duymuş olmayın, direkt alanın en uç noktalarında çalışan akademisyenlere sorun: Harvard Üniversitesi Tıp Okulu'ndan bir grup doktora öğrencisi, 25 Ekim 2014'te reddit'te Bana Herhangi Bir Şey Sor (Ask Me Anything, AMA) etkinliği düzenlediler. Bu etkinlik kapsamında, Harvard Üniversitesi'nden tam 10 doktora öğrencisi, Dünya'nın dört bir yanından gelen sorulara yanıtlar verdi. Biz de Evrim Ağacı olarak kendilerine basit bir soru yönelttik:
Eğer ki evrim hakkında tüm Dünya'ya, özellikle de bilimle ilgili arkaplanı olmayan halka tek 1 şey söyleme imkanınız olsaydı, bu ne olurdu? Özellikle de evrimin modern bilimdeki yeri ve önemi ile ilgili olarak?
Aldığımız cevap, beklediğimiz gibi, açık, net ve tartışmaya yer bırakmaz şekildeydi. Büyük evrimsel biyolog Theodosius Dobzhansky'nin asırlara meydan okuyacağı belli olan 1973 tarihli makalesinin başlığına katılarak cevap verdiler:
Evrimin ışığı olmaksızın, biyolojide hiçbir şeyin anlamı yoktur. Ciddiyiz.
Cevaplayanları kısaca tanıyalım:
- Virüsler ve virüs-hücre etkileşimi üzerine çalışan Joe,
- Derin deniz mikrobiyal ekoloji çalışan Heather,
- Kanser epigenetiği üzerine çalışan Radhika ve Brittany,
- Kanser, Genetik ve DNA Tamiri üzerine çalışan Jacob,
- Mikrobiyoloji ve immünoloji çalışan Troy,
- Erken embriyoloji, hücre bölünmesi ve evrim çalışan Marc,
- Protein mühendisliği ve genomik çalışan Johnny,
- Kanser biyolojisi ve hücre sinyallemesi üzerine çalışan Abbe ve Steph,
- İlaç keşfi üzerine çalışan Enrique...
Bu insanlar, bir sonraki büyük bilimsel keşfi yapmaya aday, insanlığın yetiştirdiği en parlak beyinlerden bir kısmıdır. Başarıları gazete ve haberlere manşet olan araştırmacılardan birkaçıdır. Evrim olmaksızın, evrimi anlamaksızın, evrimi kullanmaksızın, yeryüzündeki en prestijli üniversitenin en prestijli bölümlerinde akademik çalışmalarını sürdüren beyinlerin çalışma sahaları tamamen anlamsız bilgiler yığınından ibaret olacaktır.
Biyolojiyi Ezberden Kurtarmanın Yolu: Evrim!
Sokaktan bir lise öğrencisini çevirip "Biyoloji dersleriyle ilgili ne düşünüyorsunuz?" diye sorun, hemen hepsi şu cevabı verecektir: "Aşırı ezbere dayalı! Çok zor..." Bunu gayriresmi bir anket çalışmasıyla gösterelim: Bu satırların yazıldığı sıralarda 750.000'i aşkın takipçiye sahip olan Evrim Ağacı Twitter hesabımızda, "Size göre, aşağıdaki lise derslerinden hangisi en çok ezbere dayanmaktadır?" şeklinde bir soru sorduk. Ezberden kastımızın, bir konuyu öğrenmenin, bir sonraki konuyu öğrenmeye en az katkısının olduğu, konuların en bağımsız gibi gözüktüğü, dolayısıyla öğrencilerin işin mantığını anlamadan geçtiği dersler olduğunu vurguladık. Şıklar arasında fizik, kimya, biyoloji ve matematik vardı. Sonuçlar nasıl oldu dersiniz? Yanıt veren 28.380 kişiden %56’sı, biyolojinin en çok ezbere dayalı olduğunu düşündüğünü bildirdi. Fizik %12,6, kimya %17,9, matematik ise %13,4 idi.
Bu sonuç hiç de şaşırtıcı değil. Neden? Çünkü anlatıldığı şekliyle biyoloji, öğrencilere hiçbir mantık içermiyormuş gibi geliyor. Bir yerde nefronlar öğretiliyor, bir yerde anatomi öğretiliyor, bir yerde ekoloji öğretiliyor. Bunlar arasındaki ilişki ne? Yok... Bu öğretilmiyor. İşte o ilişkiyi kuran şey, evrimdir. Evrim olmadan, bu bağlantı kurulamaz. Evrimi merkez almayan bir biyoloji eğitiminde öğrenciler, biyolojiyi gerçek anlamıyla anlayamaz ve herhangi bir sağlam temel edinemezler. Bu nedenle, kaçınılmaz olarak, üzerlerine fırlatılan "alakasız" gibi gözüken biyoloji konularını ezberleyip geçmeye bakacaklardır. Çünkü biyolojiyi evrimsiz öğretmek, fiziği kuvvetlerden bahsetmeden, kimyayı bağlardan söz etmeden anlatmak gibidir.
Çok basit bir örnek verelim: Biyoloji dersi alan herkesin bileceği gibi mutualizm diye bir konu vardır. Canlıların karşılıklı olarak fayda sağladıkları ilişkileri inceler. Mesela çiçekler nektar üretir, arı da bu nektarı toplar ve kullanır. Nektarı toplarken de çiçeğin polenleri arıya bulaşır, bir başka çiçeğe konduğunda bu polenler o çiçeğe geçer, bu sayede çiçek tozlaşır, ürer. Bunun gibi karşılıklı iki tarafın da fayda gördüğü ilişkiler... Mutualizmi, evrim olmaksızın öğretebilirsiniz - ki bugüne kadar öğretildi de. Çocuklar ezberler, sınavı geçecek kadar akıllarında tutarlar, sonra unuturlar gider... Ama bu mutualist ilişki nasıl ortaya çıkmıştır? Neden böyle bir strateji bulunuyor? Ne gibi bir süreç sonucunda bu ilişkiler ortaya çıkmıştır? Mutualizmin, ekolojik süreçlerle ilişkisi nedir? Bazı bitkiler, arıların tercih ettiği nektarı üretmemelerine rağmen, neden o tür nektar üreten bitkilere benzer bir görünüme sahip? İşte bunları, evrimi ve mesela evrimin bir alt konusu olan "karşılıklı evrim" konusunu anlatmadan öğretemezsiniz. Bir şeyler hep eksik kalacaktır. Gençlerimiz, kafalarında kavramları bir bütün olarak oturtamayacaktır.
Aslında maddi destek istememizin nedeni çok basit: Çünkü Evrim Ağacı, bizim tek mesleğimiz, tek gelir kaynağımız. Birçoklarının aksine bizler, sosyal medyada gördüğünüz makale ve videolarımızı hobi olarak, mesleğimizden arta kalan zamanlarda yapmıyoruz. Dolayısıyla bu işi sürdürebilmek için gelir elde etmemiz gerekiyor.
Bunda elbette ki hiçbir sakınca yok; kimin, ne şartlar altında yayın yapmayı seçtiği büyük oranda bir tercih meselesi. Ne var ki biz, eğer ana mesleklerimizi icra edecek olursak (yani kendi mesleğimiz doğrultusunda bir iş sahibi olursak) Evrim Ağacı'na zaman ayıramayacağımızı, ayakta tutamayacağımızı biliyoruz. Çünkü az sonra detaylarını vereceğimiz üzere, Evrim Ağacı sosyal medyada denk geldiğiniz makale ve videolardan çok daha büyük, kapsamlı ve aşırı zaman alan bir bilim platformu projesi. Bu nedenle bizler, meslek olarak Evrim Ağacı'nı seçtik.
Eğer hem Evrim Ağacı'ndan hayatımızı idame ettirecek, mesleklerimizi bırakmayı en azından kısmen meşrulaştıracak ve mantıklı kılacak kadar bir gelir kaynağı elde edemezsek, mecburen Evrim Ağacı'nı bırakıp, kendi mesleklerimize döneceğiz. Ama bunu istemiyoruz ve bu nedenle didiniyoruz.
Yani elbette derslerde evrimden söz etmeden de biyolojik unsurlara değinebilirsiniz: Mesela aslında hayvanlar âlemine mensup olmalarına rağmen süngerlerde gerçek bir sinir sistemi olmadığından, hidralarda basit "sinir ağları" görüldüğünden, yassısolucanlarda biraz daha karmaşık bir sinir sistemi ve bazı gangliyonlar (“beyin”-benzeri sinir düğümleri) oluştuğundan ve nihayetinde omurgasızlarda ilk defa gerçek anlamıyla beyinlere rastladığımızdan ve omurgalılarda da beynin ve sinir sisteminin doruk noktasına ulaştığından bahsedebilirsiniz. Sonrasında hiçbir şey olmamış gibi, boşaltım sistemini, dolaşım sistemini ve sindirim sistemini çocuklara öğretebilirsiniz. Her bir sistem için, az önce saydığım her bir canlı grubunu tek tek anlatabilirsiniz ve her ne hikmetse, her bir sistemin bu canlılarda aynı sırada karmaşıklaştığı, fosil kaydının bunu birebir desteklediği, bütün veri hatlarının aynı evrimsel tarihe işaret ettiği fark edildiğinde, konuyu geçiştirebilirsiniz.
Bu açıdan bakıldığında, bir yanda evrim karşıtları evrimin rastgelelik ve tesadüflerle dolu olduğundan dert yanarken (ki bu doğru değil), diğer yanda biyolojiden evrimi çıkardığınız anda biyolojinin devasa bir tesadüfler ağından ibaret olduğu görülecektir. Kim bilir, belki de evrimi biyolojiden ayıklama yönünde gösterilen çabanın ana nedeni budur: Biyolojiyi, gerçekte olduğunun aksine, rastgelelikler ağından ibaret kıl, ona anlam ve bütüncüllük veren evrimsel perspektiften sıyır ki, canlılığa dair her türlü uçuk ve şahsi kanaati kitlelere satabilesin…
Aynı şey, fizik için de geçerli. Düşünsenize, günümüzde lise fizik dersleri, artık Evren’i açıklamakta kullanamayacağımızı bildiğimiz Newton'un Kütleçekim Teorisi ile başlıyor. Hatta derslerin %99'u bu fizik üzerine kurulmuş halde. Elbette, Newton fiziği çöpe atılmış değil; fakat Evren'i anlamak için artık çok daha iyi teorilerimiz olmasına rağmen, öğrencilere bunlardan ziyade antik bir teori anlatılıyor. Öte yandan, biyoloji derslerinde, biyolojinin kalbi olan evrimi ya hiç okutmuyoruz ya da hasbelkader müfredata soktuysak en sonlara bırakarak, sınav karmaşasında kaybolmasına neden oluyoruz. Halbuki evrim, biyoloji derslerinin girişinde okutulması gerekecek kadar temel bir konu - sonrasında da her bölümdeki bütünlüğü sadece evrimle sağlayabilirsiniz, konuları birbirine yalnızca evrimsel köken üzerinden bağlayabilirsiniz!
Newton fiziğini anlamadan, görelilik teorisini veya kuantum mekaniğini anlamaya çalıştığınızı bir düşünün. Belki imkânsız değildir; ancak her zaman bir şeyler eksik kalacaktır. Evrimi anlamadan ekolojik teorileri, anatomiyi, fizyolojiyi, vb. biyoloji konularını anlamaya çalışmak da aynı şekildedir: Belki imkânsız değildir; ancak her zaman bir şeyler eksik kalacaktır.
Neden Evrim? Evrimi Öğrenmek Ne İşe Yarar?
Ama evrimin neden öğretilmesi gerektiğini sadece okul ve dersler açısından düşünmek de hatalıdır. Eğitimin amacı, Evren’de olup bitenden haberdar, eğitimli, kültürlü, donanımlı bireyler yetiştirmek, insanlığın entelektüel birikiminden haberdar nesiller büyütmek ise, evrim bu eğitimin vazgeçilmez bir parçası olmalıdır. Nihayetinde, tüm türlerin kökenlerini başarıyla açıklayan bir bilimsel gerçeği öğretmeksizin, gençlerden var oluşun temellerine yönelik güçlü ve önemli sorular sormalarını bekleyemezsiniz. Eğer amacımız felsefi anlamda donanımlı nesiller yetiştirmekse, evrimi de merkezi bir şekilde öğretmemiz zorunludur. En nihayetinde evrim, bilimin alet çantasındaki gerçeklerden biridir ve onu öğretmemek, bunu küçük yaşlardan itibaren öğreten modern ülkelere kıyasla, çocuklarımızı hayata 1-0 geriden başlatmak demektir (geri kalmalarına neden olan diğer birçok sebebi göz ardı etsek bile).
Evrim, Bilim Tarihinde Bir Dönüm Noktasıdır!
Ayrıca evrimi öğretmemek, bilimsel sürekliliği eksik anlatmak demektir. Modern bilimin en önemli sahalarından birisi olan evrimsel biyolojinin merkezindeki "evrim" düşüncesinin kökenlerini Antik Yunan'a kadar takip etmek mümkündür. Bu bakımdan, düşünsel tarihi 2.000 yıldan daha eskidir diyebiliriz. Antik Yunan'dan günümüze kadar İslam bilimini de kapsayan birçok farklı coğrafyada evrim düşüncesi dile getirildiyse de bunları bilimsel bir temelde bütünleştiren, sayısız örnekle derinleştiren, sistematik bir çalışma prensibi haline getiren kişi 24 Kasım 1859 tarihinde Türlerin Kökeni isimli eserini yayımlayan Charles Darwin olmuştur. Ancak evrim de hiçbir bilim dalı gibi yaratıcısının sınırları içerisinde kalmamış, geride bıraktığımız 1.5-2 asırlık evrim araştırma tarihinde Darwin’in hayal dahi edebileceğinin çok ötesine ulaşmıştır.
Evrimin anlaşılmasını, anlatılmasını ve kullanılmasını önemli kılan nedenleri sayısızdır. Ancak çok temel olarak özetleyecek olursam evrim bize, lisede felsefe derslerinde öğrendiğimiz "insanlığın en temel soruları" olarak öğretilen "Biz kimiz?" ve "Nereden geldik?" gibi derin sorulara ilk defa bilimsel, elle tutulur, test edilebilir, güvenilir ve araştırılabilir bir cevap vermiştir. Bugün biliyoruz ki bütün canlılar, ortak bir genetik ve evrimsel tarihi paylaşmaktadır. Canlılık tarihinde hangi iki türü ele alacak olursanız olun, yeterince geriye gittiğinizde mutlaka bir ortak ataları olduğunu görebilirsiniz. Bu ortak ata, insan-şempanze örneğinde 6 milyon yıl önce, at-balina örneğinde 82,4 milyon yıl önce, karınca-örümcek örneğinde 582 milyon yıl önce, köpekbalığı-orkide örneğinde 1,3 milyar yıl önce, maya mantarı-bakteri örneğinde 2,5 milyar yıl önce yaşamıştır. Önemli olan, istisnasız tüm canlıların ortak ataları paylaştığı gerçeğini anlamaktır. Bunu anladığınız zaman, Darwin'in şaheser niteliğindeki kitabının kapanış cümlelerinde sözünü ettiği "ihtişamlı yaşam görüşünü" anlamaya başlamışsınız demektir. Çünkü artık ilk defa, nereden geldiğinizi, canlı-cansız dünyanın yapısını oluşturan bütün ekosistem içerisindeki yerinizi, yaşam alanlarını paylaştığımız diğer canlılarla olan akrabalığımızı ve ata-kuzen ilişkilerini anlamaya başlamışsınız demektir:
(...) Çeşitli bitkilerle kaplı, çalılıklarında kuşların ötüştüğü, türlü böceklerin uçuştuğu; nemli toprağında tırtılların, solucanların süründüğü bir yamaca bakıp, birbirinden böylesine farklı, ve birbirine böylesine karmaşık bir tarzda bağımlı ve ustalıkla yapılmış bütün o canlı biçimlerin, çevremizde etkilerini sürdüreduran yasaların ürünleri olduğunu düşünmek ilginçtir. Bu yasalar -geniş bir anlamda- üreme ve büyüme; soyaçekim (hemen hemen üremenin kapsamında kalır); yaşam koşullarının ve parçalarının kullanılıp kullanılmamasının doğrudan ve dolaylı etkilerinin sonucu olan değişkenliktir; üreme öylesine hızlıdır ki Yaşama Savaşına yol açar; ve bunun sonucu Iranın Iraksamasını ve azgelişmiş biçimlerin tükenmesini zorunlu kılan Doğal Seçmedir. Böylece, doğanın savaşından, açlıktan ve ölümden, düşünebildiğimiz en yüce ereğe, daha yukarı hayvanların oluşmasına varılır. Bir ya da birkaç biçimde başlayan (hayat üflenen) yaşamı böyle anlayan ve bu gezegen çekimin değişmez yasasına göre dönüp dururken, böylesine basit bir başlangıçtan en güzel, en olağanüstü biçimlerin evrimleşmiş ve evrimleşmekte olduğunu kavrayan bu yaşam görüşünde gerçekten ihtişam vardır.
"Bu yaşam görüşünde ihtişam var!", içi boş bir slogan değildir. Daha önceden olguların yakın sebepleri ve nihai sebeplerinden buradaki yazımızda detaylıca bahsetmiştik. Evrimsel biyoloji var olmasaydı, günümüzde biyolojik sistemlerin, yapıların ve genel olarak olguların nihai sebeplerini bilmemiz imkânsız olacaktı ve muhtemelen gerçek olmayan, uyduruk açıklamaları kabul etmek zorunda kalacaktık. Bunu fizikte, kimyada, astronomide, kozmolojide, tıpta kabul edebilir miyiz, edebiliyor muyuz? Biyolojide neden edelim?
Evrim, Hayatımızı Her Açıdan İyileştirmektedir!
Ancak evrim, sadece felsefi sorularımızı yanıtlandırmak için var değildir. Onu, pratik amaçlar için de kullanabiliriz. Örneğin evrimsel biyoloji, tarım verimliliğini arttırmak, haşerelerle mücadele etmek, yeni ve daha yüksek kalitede ürünler üretebilmek için öğrenmemiz gereken bir numaralı bilim dalıdır. Zira evcil bütün hayvanlar (kedi, köpek, domuz, inek, at ve daha nicesi) ile yenebilir zirai tüm ürünler (brokoli, mısır, şeftali, kavun, karpuz, lahana ve daha nicesi), evrimin yapay seçilim adı verilen bir mekanizması sayesinde, insanın evrime müdahalesiyle ortaya çıkmıştır. Bunların ataları doğada bulunuyor olsa da hiçbiri bugünkü haliyle doğada bulunmuyordu. Benzer şekilde, gelecekteki ürünlerimizi de evrimsel biyoloji sayesinde var edebiliriz.
Daha da önemlisi, dünyanın bir numaralı akademik dergisi olan Nature dergisinde 2015’te yayımlanan makalede ortaya konduğu gibi, kanser gibi insanlığın en sorunlu, yenmesi en güç hastalıklarını onların evrimini anlayarak ve genel olarak evrimsel biyoloji bilgilerimizi kullanarak alt edebilir ve tamamen yok edebiliriz! Buna paralel olarak AIDS ve kızamık gibi hastalıklara neden olan bakteri ve virüslerle mücadelemizde, onları yenemiyor oluşumuzun yegâne nedeni olan müthiş yüksek evrimleşme hızlarını, ancak ve ancak evrimi anlayarak, öğrenerek, öğreterek ve kullanarak yenebiliriz.
Evrimi Anlamak, Nobel Ödülleri'ni Kazanma Konusunda Belirleyicidir!
Evrimin hayatlarımızı iyi anlamda nasıl değiştirdiğinin en net kanıtını, Nobel Ödülleri'nde görmek mümkündür: 2018 Nobel Kimya Ödülü'ne layık görülen her üç akademisyen de, doğadaki evrim yasasını ve evrimsel biyolojinin teorik temellerini kendi alanlarına uygulayıp, bilimde çığır açtıkları için bu ödüllere layık görüldü. Ödülün kazananlarından biri olan Frances Arnold, geleneksel mühendislik ("tasarım") yöntemleri yerine evrim mühendisliğine başvurarak, insan mühendislerin becerebildiğinden 256 kat daha verimli moleküller elde etmeyi başarmıştır. Nobel Ödülü'nü kazananlarından bir diğeri olan Dr. Greg Winter'ın şu sözleri, evrimin önemini anlamak için başka bırakmamaktadır:
[Evrimin kimya mühendisliğindeki kullanımı] sayesinde artık çok daha yüksek verimliliğe ve çok daha az yan etkiye sahip antikor ilaçlar üretebiliyoruz. Günümüzde en çok satılan 15 ilaçtan 11 tanesi bu yöntem sayesinde geliştirilmiştir!
Evrimsel biyoloji ve uygulamaları ilk defa 2018'de Nobel Ödülü almadı. Bugüne kadar onlarca farklı çalışma, doğrudan veya dolaylı yollarla evrimi ve uygulamalarını kullanmaktaydı. Bunun en güncel örneklerinden birisi, 2001 yılında Amerikalı bilim insanı Leland Hartwell'in aldığı Nobel Ödülü idi.
Hartwell, 1965'te kanser araştırmaları üzerine çalışmaktaydı ve hücre bölünmesinin sırlarıyla ilgileniyordu. Araştırmasında ya maya mantarını kullanacaktı ya da insan ve farelerden bol miktarda hücre toplaması gerekecekti. 60'lı yıllarda mayanın insan ile akrabalığı bilinmiyordu; çünkü insan genomu henüz dizilenmemişti. İnsan ve fare hücreleriyle çalışmak çok zordu; ancak maya mantarları da insana çok uzak olarak görüldüğü için araştırmalarda hiç kullanılmıyordu. Hartwell, hücre bölünmesi gibi çok temel konularda evrimsel süreçte temel bazı genlerin korunacağını öngördü ve maya mantarları ile çalışma yolunu seçti. Aradan geçen onlarca yıldan sonra, Hartwell'in bu evrimsel öngörüsü doğrulandı ve 2001 yılında Nobel Ödülü'ne layık görüldü.
ABD'nin Ulusal Bilim ve Eğitim Merkezi'nden James McCarter'ın 2005 yılında yaptığı bir incelemede, 1955-2005 yılları arasında verilen 50 Nobel Ödülü'nden 47'si evrimsel biyoloji ve uygulamalarıyla doğrudan veya dolaylı olarak ilgili olduğunu belirtmektedir. Bu durum, evrimin bilim için ne kadar olmazsa olmaz olduğunu göstermektedir.
Evrim, Uygulamalı Bilimleri Baştan Yaratmaktadır!
Bu kadar da değil! Mühendislik, mimarlık ve ekonomi gibi sayısız uygulamalı bilim dalında, evrimsel prensipleri kullanarak bugüne kadar başardıklarımızın ötesine geçebiliriz. Çünkü giderek belirgin hâle gelen bir diğer gerçek, analitik mühendisliğin sonlarına yaklaşıyor olduğumuzdur. Eğer matematiğimizi ve Evren’i anlayışımızı köklü bir şekilde değiştirmeyi başaramazsak, her geçen yıl daha da fazla ihtiyaç duyduğumuz daha uç teknolojileri zarif bir formüle koyup da tekil sonuçlar elde ederek üretemeyeceğiz. Simülasyonlar, deneme-yanılma yöntemleri, höristik metotlar mühendislik ürünlerimize yön verecektir. Bunların en önemli ayaklarından birisi evrimsel algoritmalardır. Yani doğadaki evrim yasasından ilham alarak yepyeni tasarımlar yapmamızı mümkün kılan yöntemler... Evrimi ne kadar iyi anlarsak, uç düzeyde verimliliğe ve yaratıcılığa sahip mühendislik ürünlerimizi de o kadar başarılı bir şekilde üretebileceğiz. Bu konudaki başarımız, başarabileceğimiz yeni şeylerin sınırını da bir o kadar öteleyecek ve ufkumuzu genişletecektir.
Evrim, İnsanın Uzaya Açılan Yolculuğunda En Önemli Yol Arkadaşıdır!
Bunlara ek olarak, şu gerçek giderek daha netleşmektedir: İnsanın geleceği uzaydadır. Uzaya açılıp, yeni gezegenleri kolonileştirmek demek, yepyeni yaşam alanlarına adapte olmamızın gerekmesi demektir. Bu süreç, rahat ve konforlu olmayacaktır; belki de süreç boyunca on binlerce insanın yeni dünyalardaki vahşi çevre şartlarına bağlı olarak ölümüyle sonuçlanacaktır. Gezegenler ve hatta galaksiler arasında çok ciddi izolasyonlar yaşanacak, buna bağlı olarak insan türü bambaşka yönlere doğru türleşecektir. Bu nedenlerle gelecekteki insan yaşam alanlarını doğru tespit etmek, bunlara doğru şekillerde yanaşmak, doğru planlamalar yapmak için evrim kaçınılmaz olacaktır.
Sonuç
Tüm bunlar, evrimi neden okullarımızda okutmak zorunda olduğumuzla ilgili olarak sadece birkaç temel noktadır; ama evrimi öğrenmenin önemini daha sayfalar dolusu anlatabiliriz. Ama özetle, şimdilik fark etmemiz gereken ana nokta şudur: Evrim, insanlığın geleceği için vazgeçilmezdir. Bunu anlayan ülkeler, bilimin ilerleyişindeki bir sonraki kırılma noktasını evrimi kullanarak yaratmak üzere çalışmalara başladılar bile!
Şu, açıktır: Evrimi anlamaya ve anlatmaya başlamak, çağdaş medeniyetler düzeyine erişmek ve onları aşmak yolunda atılacak en iyi adımlardan birisi olacaktır. Türkiye, eğer ki çok ama çok gerisinde kaldığı bilimsel yarışı bir nebze olsun yakalamak istiyorsa, rakiplerinin geçtiği basamakları üçer beşer atlayarak ilerlemelidir.
Evrimi öğretmediğimiz her yıl, gelecek nesillerin biyolojiyi anlama ihtimaline biraz daha zarar veriyoruz, ülkemizde bilimin yeşermesinin biraz daha önüne geçiyoruz. Çünkü evrimi anlamayan biri, biyolojiyi anlayamaz. Biyolojiyi anlamayan biri, kim olduğunu anlayamaz. Kim olduğunu anlamayan biri, geçmişi anlayamaz. Geçmişi anlamayan biri, bugün ne olduğunu ve gelecekte ne olacağını bilemez; dolayısıyla, bu dünyadaki yerini anlaması da imkânsız olur.
Çocuklarımız ve gelecek nesiller için doğru olanı yapmalı ve doğanın, ekolojinin ve biyolojinin okutulduğu her sınıf seviyesinde evrimi de okutmalıyız.
İçeriklerimizin bilimsel gerçekleri doğru bir şekilde yansıtması için en üst düzey çabayı gösteriyoruz. Gözünüze doğru gelmeyen bir şey varsa, mümkünse güvenilir kaynaklarınızla birlikte bize ulaşın!
Bu içeriğimizle ilgili bir sorunuz mu var? Buraya tıklayarak sorabilirsiniz.
Soru & Cevap Platformuna Git- 278
- 106
- 93
- 73
- 44
- 40
- 31
- 17
- 6
- 5
- 4
- 1
Evrim Ağacı'na her ay sadece 1 kahve ısmarlayarak destek olmak ister misiniz?
Şu iki siteden birini kullanarak şimdi destek olabilirsiniz:
kreosus.com/evrimagaci | patreon.com/evrimagaci
Çıktı Bilgisi: Bu sayfa, Evrim Ağacı yazdırma aracı kullanılarak 26/12/2024 22:51:19 tarihinde oluşturulmuştur. Evrim Ağacı'ndaki içeriklerin tamamı, birden fazla editör tarafından, durmaksızın elden geçirilmekte, güncellenmekte ve geliştirilmektedir. Dolayısıyla bu çıktının alındığı tarihten sonra yapılan güncellemeleri görmek ve bu içeriğin en güncel halini okumak için lütfen şu adrese gidiniz: https://evrimagaci.org/s/10714
İçerik Kullanım İzinleri: Evrim Ağacı'ndaki yazılı içerikler orijinallerine hiçbir şekilde dokunulmadığı müddetçe izin alınmaksızın paylaşılabilir, kopyalanabilir, yapıştırılabilir, çoğaltılabilir, basılabilir, dağıtılabilir, yayılabilir, alıntılanabilir. Ancak bu içeriklerin hiçbiri izin alınmaksızın değiştirilemez ve değiştirilmiş halleri Evrim Ağacı'na aitmiş gibi sunulamaz. Benzer şekilde, içeriklerin hiçbiri, söz konusu içeriğin açıkça belirtilmiş yazarlarından ve Evrim Ağacı'ndan başkasına aitmiş gibi sunulamaz. Bu sayfa izin alınmaksızın düzenlenemez, Evrim Ağacı logosu, yazar/editör bilgileri ve içeriğin diğer kısımları izin alınmaksızın değiştirilemez veya kaldırılamaz.