Sürü Bağışıklığı Nedir? Salgınlarda Toplum Bağışıklığına Ulaşma Konusunda Sık Düşülen Hatalar Nelerdir?
Sürü bağışıklığı veya toplum bağışıklığı (İng: "herd immunity"); bir popülasyonun belli bir yüzdesinin enfeksiyon veya aşılama yoluyla, bakteri veya virüs gibi patojenlere karşı bağışık hale gelmesi ve bu sayede, toplumun geri kalanının da o patojenin sebep olduğu enfeksiyondan korunması veya o patojenden etkilenme riskinin azalmasıdır. Bir diğer deyişle sürü bağışıklığı, toplumda aşılanan veya belli bir hastalığı atlatan kişilerin, toplumda henüz aşılanmayan veya o hastalığa henüz yakalanmamış kişileri de koruma özelliğidir. Örneğin aşılama çalışmalarında, popülasyonun en azından "sürü bağışıklığı kazanabilecek düzeyde" aşılanması hedeflenir ki, aşı olmayan kişiler de bu bağışıklık sayesinde korunabilsin.
Bugüne kadar aşılar sayesinde birçok ülkede kızamık, kabakulak, çocuk felci ve suçiçeği gibi hastalıklarda sürü bağışıklığı seviyesine erişilmiştir. Birazdan detaylarını göreceğimiz gibi, bu durumda da ara sıra salgınlar patlak verebilir; ancak sürü bağışıklığı olmayan durumda olacağının aksine, günümüzde bunlar çok daha seyrek ve sınırlı coğrafyalarda yaşanmaktadır. Kimi zaman şans eseri aşılanmamış bireylerin bir arada bulunması ve bu hastalıkların patojenlerinin ortamda bulunması halinde ufak salgınlar patlak verebilmektedir. 2019 yılında Disneyland'de görülen kızamık salgını bunun bir örneğidir. Grip gibi virüsler ise çok hızlı (grip örneğinde 1 yıldan kısa sürede) evrimleştikleri için, toplumun sürü bağışıklığı noktasına erişmesi hiçbir zaman mümkün olamayabilir.
Hangi noktadan sonra sürü bağışıklığından söz edilmeye başlayabileceğimizi, patojenin özellikleri belirlemektedir. Az sonra detaylarını göreceğimiz gibi, genel olarak bir patojen ne kadar bulaşıcı ise, sürü bağışıklığının devreye girmesi için aşılanması veya hastalığı atlatması gereken kişi oranı o kadar yüksek olacaktır. Örneğin kızamık gibi aşırı bulaşıcı bir hastalıkta sürü bağışıklığı, toplumun ancak %90'ından fazlası bağışıklığa sahipse devreye girmektedir. Daha az bulaşıcı hastalıklarda bu oran, çok daha az olabilmektedir.
"Sürü bağışıklığı" terimi, ilk kez 1923'te kullanılmıştır. 1930'larda önemli sayıda çocuğun kızamığa karşı bağışık hale gelmesinden sonra, yeni enfeksiyonların sayısının geçici olarak azaldığı gözlemlenmiş ve doğal olarak ortaya çıkan bir fenomen olarak kabul edilmiştir. Bir diğer deyişle, bir salgın normal akışına bırakılacak olursa, toplumun yeterince geniş bir kesimi hastalığa yakalanıp, ölenler eledikten ve kalanlar hastalığı atlattıktan sonra, sürü bağışıklığı "doğal" bir şekilde gelişebilmektedir. Ne var ki, görülebileceği üzere, bu yöntemde temel prensip sağkalımdır; yani vahşi bir doğal seçilim yaklaşımı söz konusudur.
Gelişen aşı teknolojileri sayesinde, sürü bağışıklığını sağlamak için salgınları akışına bırakmak gereksiz ve insanlık-dışı bir uygulama konumuna gerilemiştir. Aşılar sayesinde, popülasyonun geniş bir kısmına hastalığa sebep olan patojenlerin zayıflatılmış versiyonları, parçaları veya genetik materyalleri (ve bunlardan üretilen parçaları) tanıtılarak, o kişilerin hastalığa bağışıklık kazanması mümkün olmuştur. Üstelik aşı yoluyla kazanılan bağışıklık sırasında, hastalığı gerçekten geçirme sırasında olanın yanında ölme veya ağır hastalık geçirme ihtimali neredeyse yok denecek kadar azdır. Bu nedenle aşılama yoluyla bağışıklığın kazanılması, hastalığı toplumda serbest bırakmaya nazaran çok daha akılcı ve mantıklı bir yöntemdir.
Yani modern toplumlarda sürü bağışıklığından söz edebilmek için, o salgının patojenine karşı aşı geliştirilmiş olması gerekmektedir. Bu çerçevede, özellikle de COVID-19 salgını boyunca öğrendiğimiz gibi, bir salgının erken evrelerinde sürü bağışıklığından söz etmenin, birbiriyle bağlantılı 3 temel hatası vardır:
- Aşıların olmadığı bir bağlamda sürü bağışıklığı kavramı anlamsızdır.
- Çünkü aşılar olmadan sürü bağışıklığına erişmeye kalkarsanız, %0.7 gibi kulağa az gelen bir ölüm oranına sahip bir hastalık, bir gezegenden milyonlarca, belki on milyonlarca insanın silinmesine neden olur.
- Çok spesifik popülasyonları ve ülkeleri örnek alıp, salgın bilimin (epidemiyolojinin) temellerine sırt çevirirseniz, bu suça ortak olmuş olursunuz.
Evrim Ağacı olarak bunu, COVID-19 salgınının başından beri, tekrar tekrar, dilimiz döndüğünce söyledik:
- Öncelikle Şubat 2020'de, henüz kimse virüsü ciddiye almazken "Önümüzdeki 1.5 Yılda Muhtemelen Koronavirüse Yakalanacaksınız" öngörüsünü yayınladığımızda, sürü bağışıklığının çalışmayacağını, bunu uygularsak milyonlarca insanın gereksiz yere öleceğini söylemiştik.
- Sonrasında Mart 2020'de, sürü bağışıklığının ateşle danstan farkı olmadığı konusunda uyarmıştık.
- Sürü bağışıklığında ısrar eden ülkelerden gelen verilerden yola çıkarak, Nisan 2020'de kısa vadede sürü bağışıklığını unutmamız gerektiği konusunda halkımızı bilgilendirmiştik.
- Sürü bağışıklığının ne olduğunu bilmeyenlerin propagandasının milyonlarca kişinin ölümü olabileceği konusunda 4 Mayıs 2020'de okurlarımızı uyarmıştık. Ayrıca Mayıs 2020 boyunca, sürü bağışıklığı stratejisini uygulayan ülkelerin başarısızlığını vurgulamış, o ayın sonunda sürü bağışıklığından çok ama çok uzak olduğumuzu anlatmış, 2020 yılının bitişinden önce sürü bağışıklığı hayalinden vazgeçmemiz gerektiğini hatırlatmıştık.
- Aşılarla ilgili umutların artmaya başladığı bir dönemde, Eylül 2020'de COVID-19 sürü bağışıklığındaki durumumuzu analiz etmiştik.
- Nihayetinde COVID-19 aşıları gerçek olduğunda, 29 Aralık 2020'de, yavaş yavaş sürü bağışıklığından söz etmeye başlayabileceğimizi anlatmıştık.
Sürü bağışıklığı konusunda uyarılarımızı yaparken, şöyle demiştik:
"Saldım çayıra, mevlam kayıra", modern bir salgınla mücadele yöntemi değildir. Orta Çağ'da bile bu kadar gevşek bir yaklaşım bulamazsınız. Aşının olmadığı bağlamlarda, sürü bağışıklığından söz edilemez. Bu tür bir konuda ısrar edilirse, bu, kasten cinayet işlemekten farksızdır.
Aşılar sayesinde, hastalığa yakalanmaksızın bağışıklık kazanan kişilerin sayısı da hızla artacaktır. Yani hastalığa yakalandığı tespit edilen her 100 kişiden 2-3'ü ölmeksizin, 10'u hastalığı atlatmasına rağmen uzun dönem COVID-19 yan etkilerini göstermeye devam etmeksizin bu hastalığa direnç kazanmak mümkün olacaktır.
Şimdi gelin, sürü bağışıklığı kavramına biraz daha yakından bakalım.
Sürü Bağışıklığı Nedir?
İnsanı hayvandan ayırmaya yönelik umutsuz çabanın dile yansıması olarak "toplum bağışıklığı" ismiyle de anılan "sürü bağışıklığı", bir türün popülasyonun yeterince büyük bir kısmında bir salgın etmenine (örneğin SARS-CoV-2 virüsüne) karşı savunma tepkisini sağlayacak moleküllerin (antikorların) bulunması, dolayısıyla virüsü taşıyan kişilerin temasa geçtiği insanların ezici çoğunluğunun halihazırda bağışıklığa sahip bireyler olması, buna bağlı olarak da virüsün artık yayılabileceği bir oyun alanı bulamayarak evrimsel yok oluş yolağına girmesidir.
Aslında maddi destek istememizin nedeni çok basit: Çünkü Evrim Ağacı, bizim tek mesleğimiz, tek gelir kaynağımız. Birçoklarının aksine bizler, sosyal medyada gördüğünüz makale ve videolarımızı hobi olarak, mesleğimizden arta kalan zamanlarda yapmıyoruz. Dolayısıyla bu işi sürdürebilmek için gelir elde etmemiz gerekiyor.
Bunda elbette ki hiçbir sakınca yok; kimin, ne şartlar altında yayın yapmayı seçtiği büyük oranda bir tercih meselesi. Ne var ki biz, eğer ana mesleklerimizi icra edecek olursak (yani kendi mesleğimiz doğrultusunda bir iş sahibi olursak) Evrim Ağacı'na zaman ayıramayacağımızı, ayakta tutamayacağımızı biliyoruz. Çünkü az sonra detaylarını vereceğimiz üzere, Evrim Ağacı sosyal medyada denk geldiğiniz makale ve videolardan çok daha büyük, kapsamlı ve aşırı zaman alan bir bilim platformu projesi. Bu nedenle bizler, meslek olarak Evrim Ağacı'nı seçtik.
Eğer hem Evrim Ağacı'ndan hayatımızı idame ettirecek, mesleklerimizi bırakmayı en azından kısmen meşrulaştıracak ve mantıklı kılacak kadar bir gelir kaynağı elde edemezsek, mecburen Evrim Ağacı'nı bırakıp, kendi mesleklerimize döneceğiz. Ama bunu istemiyoruz ve bu nedenle didiniyoruz.
Bu dramatik tanımın karşılığı olan "sürü bağışıklığı oranı", orijinal üreme sayısı 2-3 civarında olan SARS-CoV-2 gibi virüsler için %66 civarındadır (bunun nasıl hesaplandığı ile ilgili daha fazla bilgi almak için okumaya devam ediniz). Az sonra göreceğimiz gibi, bu orana erişmek işin sonu değil, işin başıdır. O noktada, yani %66 civarında, artık salgın hızla yavaşlamaya başlar ve antikorlara sahip bireylerin oranı %90 civarına ulaştıktan sonra virüs, artık daha fazla yayılamayarak, nihayetinde yok olur (ya da popülasyondaki çok kısıtlı bir alt grup içerisinde yayıldığı için artık “salgın”, en azından “pandemi” demek mümkün olmaz). Bu da pandeminin sonu demektir.
Sürü Bağışıklığı Nasıl Hesaplanır?
Sürü bağışıklığına, hasta olan 1 kişinin ortalamada 1'den daha az sayıda yeni vaka yarattığı zaman ulaşılmış olur. Bu durum, üreme sayısı olarak bilinen RR sayısının (yani bir kişinin hastalığı bulaştırdığı ortalama kişi sayısı) hiçbir ek önlem olmayan şartlar altında 1'in altına düşmesi demektir. Bireylerin homojen bir şekilde karıştığı ve her birinin hastalığa eşit miktarda açık olduğu ve hastalığı eşit miktarda yaydığı şartlar altında RR değeri şu şekilde hesaplanır (Denklem 1):
R=(1−pC)(1−pI)R0\LARGE{R=(1-p_C)(1-p_I)R_0}
Bu denklemde pCp_C farmasötik (ilaç ile ilişkili) olmayan önlemlerden ötürü bulaşma oranlarındaki göreli azalmadır; pIp_I hastalığa dirençli bireylerin oranıdır; R0R_0 hastalığa tamamen açık bir popülasyon içinde hiçbir önlem alınmadığındaki üreme sayısıdır. R0R_0 sayısı popülasyona bağlı olarak ve zamanla değişebilir; ayrıca bireyler arasındaki temasların doğasına ve sayısına göre ve potansiyel çevresel faktörlere göre de değişebilir. Eğer hiçbir kontrol önlemi yoksa (yani pC=0p_C=0 ise), sürü bağışıklığı için gereken koşul (yani R=(1−pI)R0R=(1-p_I)R_0 olmak üzere, R<1R<1 koşulu), hastalığa karşı direnci olan kişilerin oranı pI=1−1R0p_I=1-\frac{1}{R_0} olduğunda sağlanır.
SARS-CoV-2 için birçok R0R_0 tahmini 2.5-4 arasındadır ve bu temel üreme sayısının sayının aldığı değerler, anlamlı bir coğrafi örüntü göstermemektedir (yani coğrafyadan bağımsız gibi gözükmektedir). Fransa için hesaplanan R0=3R_0=3 değeri için sürü bağışıklığına erişmek için gereken bağışıklığa sahip birey oranı %67'dir.
Yukarıdaki Denklem 1'den de görebileceğimiz gibi, sürü bağışıklığının olmadığı şartlar altında, popülasyondaki dirençli birey sayısı arttıkça, salgını önlemek için alınan sosyal mesafelendirme önlemleri azaltılabilir. Örneğin eğer popülasyon hastalığa tamamen açıksa, R0=3R_0=3 olan bir durumda, salgının önüne geçmek için bulaşma oranlarının %67 düzeyinde azaltılması gerekir; ama eğer popülasyonun 3'te 1'i halihazırda sürü bağışıklığına erişmişse, salgının önüne geçebilmek için bulaşma oranları %50 düzeyinde azaltılmalıdır.
Kimi durumda, popülasyon bağışıklığı pI=1−1R0p_I=1-\frac{1}{R_0} düzeyine ulaşmadan da sürü bağışıklığına erişmek mümkün olabilir. Örneğin eğer bazı bireyler, daha fazla sayıda temasta bulundukları için hastalığa yakalanmaya ve hastalığı yaymaya daha meyillilerse, bu tür süper-yayıcılar muhtemelen hastalığa en erken yakalanacaktır. Bu süper-yayıcılara bağlı olarak, popülasyon içinde hastalığa açık birey sayısı hızla azalacaktır ve hastalığın yayılma hızı yavaşlayacaktır.
Hele ki eğer bazı analizlerin gösterdiği gibi R0 değeri 2-2.5 değil de, örneğin 3 ise, toplumun %50'sinin değil, %66'sının hastalığa yakalanması gerekiyor demek. Bu, Dünya popülasyonu için, fazladan 1.2 milyar kişinin daha hastalığı atlatıp direnç kazanması gerektiği anlamına geliyor! Yine %0.5'lik bir ölüm oranı varsayımıyla, fazladan 6 milyon kişinin ölmesi gerekmesi demek olurdu.
Sürü Bağışıklığı Hakkında Yaygın Mitler ve Gerçekler
Ne yazık ki, özellikle de kriz zamanları sırasında, konu hakkında bilgisi veya donanımı olmayan, konu hakkındaki akademik literatürü tarama zahmetine girmeyen kişiler tarafından kavramlar son derece yanlış bir şekilde sunulmakta ve işin hassas detayları halka yansıtılmamaktadır. Bu bakımdan, bu anlatılar sadece bir propaganda aracından öteye gidememektedir.
COVID-19 salgını sırasında sürü bağışıklığı hakkında da çok çeşitli mitler uydurulmuş, yalanlar söylenmiş ve halk, yanlış yönlendirilmiştir. Aşağıda, bu konuda dikkatimizi çeken birkaç miti ele almakta ve doğrularını anlatmaya çalışmaktayız.
Mit - 1: "COVID-19 salgınında sürü bağışıklığı, sihirli ve kesin bir sayıdır."
Yukarıda da bahsettiğimiz gibi, sürü bağışıklığına erişilecek noktanın belirlenmesi, belirli varsayımları ve belirsizlikleri içermektedir. Dolayısıyla kesin bir sürü bağışıklığı noktası vermek imkânsızdır. Daha önemlisi, salgının seyri boyunca hastalanan kişi sayısı da değiştiği için (ve hatta virüsün kendisi de değiştiği için), bu oran da durmaksızın değişmektedir.
Bilimde, genel olarak bir ölçüm veya hesaplama üzerinde daima belirsizlik bulunur. Buna, hata payı denir ve istatistiki olarak bu pay hesaplanabilir. Eğer COVID-19 salgınında, sürü bağışıklığından söz edebileceğimiz noktayı ele alacak olursanız, buna yönelik tahminlerin %60-90 arasında değiştiğini görürsünüz. Aşağıda, COVID-19 salgını gibi salgınlarda, bu tür bir iddiada bulunmanın zorluklarına sebep olan birkaç faktörü görebilirsiniz.
Yaş Faktörü
Ancak COVID-19 bağlamında bu olgunun etkisini nicel olarak hesaplamak zordur. Britton ve arkadaşlarının yaptığı bir çalışmaya göre, eğer R0=3R_0=3 ise ve yaşa bağlı temas örüntüleri dikkate alınacak olursa (örneğin 80 yaş üstü bireylerin, 20-40 yaş arası bireylerden dikkate değer miktarda daha az teması bulunacağı varsayılırsa), sürü bağışıklığına erişmek için gereken oran %66.7'den %62.5 düzeyine düşmektedir.
Süper Yayıcılar
Buna ek olarak, aynı yaş grubundaki bireylerin temas sayısının dikkate değer miktarda çeşitlilik gösterdiğini varsayarsak, popülasyonun sadece %50'si direnç kazandığında sürü bağışıklığına erişilebilmektedir. Ancak bu senaryoda, pI=1−1R0p_I=1-\frac{1}{R_0} formülünden sapmayı, sadece birebir aynı birey grubunun potansiyel süper-yayıcılar olduğunu varsayarsak bekleriz. Eğer süper-yayıcılık olayları, bireylerden değil de, düzenlenen etkinliklerden kaynaklanıyorsa veya eğer salgın kontrol önlemleri dolayısıyla potansiyel süper-yayıcıların sayısı azalıyorsa veya kim oldukları değişiyorsa, bu durumun sürü bağışıklığına erişmek için gereken oranı düşürme etkisi azalacaktır.
Çocukların Rolü
COVID-19 için daha düşük bir sürü bağışıklığı limitine katkı sağlayacak bir diğer faktör, viral bulaş dinamiklerinde çocukların rolüdür. Yapılan ön çalışmalar, çocukların (özellikle de 10 yaş ve altındaki çocukların), yetişkinlere nazaran hastalığa daha az yakalandığını ve hastalığı daha az yaydığını göstermektedir.
Bağışıklık Süresi
Bir diğer soru, %50'lik bir popülasyon bağışıklığına erişmenin neye mal olacağıdır; çünkü özellikle de bu hastalığı hafif/orta şiddette geçirenlerde SARS-CoV-2'ye karşı kazanılan direncin ne kadar sürdüğü henüz bilinmemektedir (sezonluk koronavirüslere karşı bağışıklık genellikle kısa sürelidir). Dahası, sağlam bir bağışıklığa erişmek için hastalığı en azından birkaç kere geçirip geçirmemek gerektiği de bilinmemektedir.
Şu ana kadar hastalığa yeniden yakalanma olaylarına çok az sayıda vakada rastlanmıştır ve bu, nadir bir olgu olabileceği gibi, son derece yaygın bir durum haline de gelebilir. Benzer şekilde, daha önceden enfekte olmuş biri hastalığa yeniden yakalandığında ikinci seferi nasıl geçireceği ve halihazırda bulunan bir miktar bağışıklığın, viral döküntü ve bulaşmayı nasıl etkileyeceği de bilinmemektedir.
Grip pandemilerinde sürü bağışıklığı genellikle iki veya üç dalga geçtikten sonra yakalanır; bunların her biri, grip virüsünün tipik mevsimlik doğası dolayısıyla kesintili olarak gelir ve nadiren kapsamlı önlemleri gerektirir. Çoğu durumda daha önceki grip virüslerine yakalanmanın verdiği karşılıklı koruma sayesinde ve aşılarla sağlanabilir.
Mit - 2: "Aşılar olmadan sürü bağışıklığına ulaşmak daha iyidir."
Sürü bağışıklığının veya genel olarak "bağışıklığın" ne yolla kazanıldığının dikkate değer bir önemi yoktur. Zira bir hastalığa yakalanıp atlattığınızda da tam anlamıyla ve kalıcı bir bağışıklık oluşmayabilir; aşıyla bağışıklık kazandığınızda da... Benzer şekilde, "doğal" yollarla kazandığınız bağışıklığı, aşı yoluyla da elde edebilirsiniz. Tüm bunlar, istatistiki olarak araştırılır ve hangi yöntemle ne düzeyde bağışıklık kazanılacağı, olasılık matematiği çerçevesinde belirlenir. Bireysel özellikler, çok sayıda rastgele faktör, patojenin evrim hızı gibi birçok faktör burada rol oynar.
Ancak problem şu: Aşının olmadığı bir durumda, bir hastalığa karşı direnç kazanmak için yapabileceğiniz tek şey, o patojenin (örneğin virüs veya bakterinin) size bulaşmasına izin vermektir. Ancak bunun da çalışabilmesi için, o hastalığı atlattığınızda, sonraki enfeksiyonlara karşı bağışıklık kazandığınızın kesin olması gerekmektedir. Ne var ki çok iyi tanınan ve on yıllardır araştırılan hastalıklar haricinde, birçok yeni patojene karşı direncin ne kadar kalıcı olduğu önceden bilinememektedir.
Benzer şekilde, patojenin öldürücülük oranı da her zaman çok kesin bilinemeyebilir ve virüsün evrimine, alınan önlemlere, aşılara, ilaçlara, popülasyonun o anki durumuna ve birçok diğer faktöre bağlı olarak zaman içinde değişebilir. Yani bir hastalığı atlatma sonrası edineceğiniz bağışıklığın uzun dönem sürebildiğini varsaysak bile, söz konusu sürü bağışıklığına erişebilmemiz için çok büyük miktarda insanın enfekte olması gerekmektedir. Yani burada yapılması gereken, bir maliyet hesabıdır.
Koronavirüsü ele alalım. Birçok tahminlere göre, enfeksiyon bulaşan kişilerin %0.5 ila %1 arasının ölmektedir. Doğal yollarla, yani salgını kendi haline bırakarak sürü bağışıklığına ulaşma seçilecek olursa, çok fazla sayıda insan ölecektir. Sayılarla konuşacak olursak:
- Dünya nüfusunun 7.5 milyar olduğunu varsayarsak, sürü bağışıklığına ulaşmak için 4.95 milyar insanın hastalığa yakalanması gerekmektedir. 4.95 milyar kişi enfekte olursa, %0.5'lik bir ölüm oranı varsayarsak 24 milyondan fazla insan ölecektir.
- Daha önceden izah ettiğimiz gibi, sürü bağışıklığından söz edebilmek için yetişkin popülasyonun %40-70 arasının enfekte olması gerektiğini varsayarsak, Dünya'daki 5.5 milyar yetişkinin 2.2 milyar ila 3.9 milyar arasının enfekte olması gerekmektedir. %0.5'lik bir ölüm oranı varsayılırsa, 11 milyon ila 19 milyon kişi ölecektir.
- Grip gibi düşünelim. Öldürücülük oranı %0.1 olsun. Aşırı iyimser yaklaşalım ve sürü bağışıklığı için bugüne kadar hesaplanan en düşük değeri alalım: %40 enfeksiyon oranı. Bu durumda, sürü bağışıklığından söz edebilmemiz için 7.5 milyar insanın 3 milyarı hastalığa yakalanmalıdır. Bu aşırı gevşek senaryoda bile 3 milyon insan ölecektir.
Üstelik bunların "sürü bağışıklığı" ile ilişkilendirilebilmesi için, toplam nüfusun değil, geriye kalan nüfusun %60 civarının hastalığa yakalanmış ve atlatmış olması gerekmektedir. Yani örneğin son senaryoda "3 milyar" dediğimiz kişi sayısı, hastalığı atlatanlar olmalıdır ("iyileşenler"). Bunun üzerine ölenleri de eklediğimizde, gerçekte hastalığa yakalanan kişi sayısı daha da fazla olacaktır. Bir diğer deyişle, doğal olarak, enfekte olup atlatan ve enfekte olup ölen kişi sayısı, burada verdiğimiz sayılardan bile büyük olacaktır.
Elbette bu sayılar, gerçekte olanı matematiksel modellerle ifade etme çabamızın bir ürünüdür. Ve modeller, neredeyse hiçbir zaman %100 gerçek olanı gösteremezler. Örneğin insan popülasyonları, homojen olarak dağılmadığı ve her bir birey, diğer tüm bireylerle eşit ihtimalle temas etmediği için, bu tarz "düz hesaplar" bazen yanıltıcı olabilirler. Ancak bu sayılar, insan popülasyonlarının tüm dinamizmine yönelik yapılan nicel çalışmalarla da doğrulanmaktadır. Dolayısıyla böylesine büyük bir risk faktörünü, "Bu sadece bir model!" deyip geçiştirmek bilimsel veya anlamlı değildir.
Zaten çok da fark etmez: Bu sayıların ve buradaki anlatımın amacı, 5 milyon kişi mi ölecek, yoksa 12.4 milyon kişi mi ölecek, bunu ortaya koymak değildir. Bu sayıların ve buradaki anlatımın amacı, elimizde olan katı verilerden yola çıkarak, eğer hastalığı doğal seyrine bırakarak sürü bağışıklığına erişmeye çalışacak olursak nasıl bir tablo çıkacağını göstermektir. Ve ortaya çıkan tablonun hiçbir versiyonu, kabul edilebilir ve kolayca görmezden gelinebilir sayılar vermemektedir. Bu model %50 oranında hata payına sahip olsaydı bile (ki böyle bir hata payına sahip değildir), yine de milyonlarca insanın hayatını kaybetmesinden söz ediyor olurduk.
Mit - 3: "Sürü bağışıklığına ulaşıldığında salgın biter!"
Tüm bunlar bir yana, belki de anlaşılması gereken en önemli şey, sürü bağışıklığına erişildiğinde virüsün sihirli bir şekilde ortadan kayboluvermediği gerçeğidir. İşler, sürü bağışıklığına eriştiğinizde sona ermez. Sürü bağışıklığına eriştiğinizde olan tek şey, gidişatın yavaşlamasıdır. Eğer sürü bağışıklığına erişeceğimiz nokta %80 ise, %79'da herkes hastalık riski altında, %81'de herkes kurtulmuş değildir. Yani sürü bağışıklığı, bir açma/kapama düğmesi değildir!
Popülasyon içinde yeterince bağışıklığa erişince, her bir insan artık 1'den daha az sayıda insana hastalığı bulaştırabilecektir ve böylece yeni bir epidemi (veya pandemi) başlayamayacaktır. Ancak eğer bir epidemi (veya pandemi) halihazırda başlamışsa, bu salgın yoluna devam edecektir. Eğer tepe noktasında 100.000 kişi halen enfekte haldeyse ve her biri 0.9 kişiye hastalığı bulaştıracak olursa, bu halen 90.000 yeni enfeksiyon demek olacaktır ve bu kişiler de yine daha fazla kişiye bulaştırmayı sürdürecektir. Kontrolden çıkmış bir tren, rayları yokuş yukarı gitmeye başladığı anda durmaz; benzer şekilde, hızla yayılmakta olan bir virüs, sürü bağışıklığına erişildiği anda durmaz!
Dahası, pandemi sona erdiğinde, popülasyonun çok büyük bir kısmı hastalığa yakalanmış olacaktır; sadece sürü bağışıklığına erişmeyi umduğumuz, nüfusun 3'te 2'si değil. Bu ek enfeksiyonlar, epidemiyologlar arasında aşırılar (İng: "overshoot") olarak bilinir.
Mit - 4: "Sürü bağışıklığına erişilen oran, evrensel bir sayıdır."
Bu, tamamen hatalıdır. Küresel salgınlarda (pandemilerde), bırakın evrensel sayılardan söz etmeyi, bir ülke içerisinde bile tek bir sayıdan söz etmek mümkün olamamaktadır. Örneğin İstanbul'daki COVID-19 salgınının dinamikleri ile, Bayburt'taki COVID-19 salgınının dinamikleri aynı değildir. Dolayısıyla bu illerimizde sürü bağışıklığına erişilebilecek oranlar da farklı olacaktır. Benzer şekilde, salgının farklı noktalarında da bu oranlar durmaksızın değişecektir.
Mit - 5: "Aşı olabilecek herkes aşılandığında, sürü bağışıklığı devreye girecektir."
Bir salgında patojeni anlamak bir şeydir (örneğin genomunu çözmek). Ona yönelik ilaç ve aşı geliştirmek başka bir şeydir. O aşıları ve ilaçları topluma etkili bir şekilde ulaştırabilmek ise bambaşka bir şeydir. COVID-19 salgını sonrasında aşılara erişim konusundaki tutarsızlıklardan da gördüğümüz üzere, aşılama faaliyetleri topyekün yapılabilen bir faaliyet değildir. Toplumun yeterince geniş bir kısmının aşılanması, kimi ülkelerde aylar, kimi ülkelerde yıllar sürecektir. Bazı ülkelerde belki de hiçbir zaman sürü bağışıklığına erişilemeyecektir.
İşte bu nedenle aşılar çıktığı için diğer korunma yöntemlerini ortadan kaldırmak büyük bir hatadır. Eğer ülkeler ve şehirler arası geçişler mümkünse, toplum sürü bağışıklığından uzaksa, virüs evrim geçiriyorsa, toplumun önemli bir kesimi halen bağışıklığa sahip değilse; maske, hijyen, sosyal mesafe gibi diğer önlemler alınmaya devam edilmeli, kriz anında karantina yöntemi uygulanarak salgın kontrol altında tutulmalıdır. Salgının kontrol edilmediği her gün, evrimleşmesine izin verilen bir gün olacaktır. Dolayısıyla aşıların, ilaçların ve hatta hastalığı atlatıp sürü bağışıklığına katkı sağlayanların bu katkılarının altının oyulması anlamına gelmektedir.
Benzer şekilde, toplumun tamamının aşılanması teorik olarak da mümkün olmayabilir. Örneğin bir aşı, belirli gruplar için (mesela çocuklar için) önerilmiyorsa, o kişilerin aşıyı olması mümkün olmayacaktır. Bu durumda toplumun hepsi aşılanabilir olmayacak; sürü bağışıklığına erişme ihtimali daha düşük olacaktır.
Sonuç
Salgın başından beri vurguladığımız üzere, salgınla mücadele tek bir kurşunla çözülebilecek bir problem değildir. Salgınlar ve toplumlar çok karmaşık sistemlerdir ve her ikisine yönelik de bugüne kadar geliştirilen çok oturaklı ve öngörü gücü yüksek teorilerimiz bulunmaktadır. Bu teorileri kullanan istisnasız her ülke, salgını kontrol altında tutmayı veya kötü zamanlarda işleri iyi yöne çevirmeyi başarmıştır. Bu teorilere sırt çeviren ve başına buyruk işler yapan istisnasız her ülke, salgında başarısız olmuş veya kontrolü elden kaybetmiştir. Bunun sebebi, bilimin öngörü gücünün yüksekliği ve salgınların "sihirli" olgular olmamasıdır. Salgın, bilimsel olarak anlaşılabilir ve çözülebilir bir problemdir.
Sürü bağışıklığını anlamak ve halka anlatmak, bir salgınla mücadele önemli adımlardan biridir; ancak tek başına bu kavramın bütün dertleri çözeceğini ummak hatalı olacaktır. Aşıya erişim, aşı kararsızlığı, ekonomik problemler, psikososyal problemler, risk-fayda analizleri, komplo teorileri ve daha nicesi, bir salgınla mücadelede gözetilmesi gereken sorunlardır. Genellikle bilimde söylendiği gibi:
Zor bir sorun karşısında kulağa en basit gelen çözüm, muhtemelen yanlıştır.
İçeriklerimizin bilimsel gerçekleri doğru bir şekilde yansıtması için en üst düzey çabayı gösteriyoruz. Gözünüze doğru gelmeyen bir şey varsa, mümkünse güvenilir kaynaklarınızla birlikte bize ulaşın!
Bu içeriğimizle ilgili bir sorunuz mu var? Buraya tıklayarak sorabilirsiniz.
Soru & Cevap Platformuna Git- 2
- 2
- 1
- 0
- 0
- 0
- 0
- 0
- 0
- 0
- 0
- 0
- H. Salje, et al. (2020). Estimating The Burden Of Sars-Cov-2 In France. Science, sf: 208-211. doi: 10.1126/science.abc3517. | Arşiv Bağlantısı
- T. Britton, et al. (2020). A Mathematical Model Reveals The Influence Of Population Heterogeneity On Herd Immunity To Sars-Cov-2. Science, sf: 846-849. doi: 10.1126/science.abc6810. | Arşiv Bağlantısı
- E. Goldstein, et al. (2020). On The Effect Of Age On The Transmission Of Sars-Cov-2 In Households, Schools And The Community. medRxiv, sf: 2020.07.19.20157362. doi: 10.1101/2020.07.19.20157362. | Arşiv Bağlantısı
- O. Byambasuren, et al. (2020). Estimating The Seroprevalence Of Sars-Cov-2 Infections: Systematic Review. medRxiv, sf: 2020.07.13.20153163. doi: 10.1101/2020.07.13.20153163. | Arşiv Bağlantısı
- S. Flaxman, et al. (2020). Estimating The Effects Of Non-Pharmaceutical Interventions On Covid-19 In Europe. Nature, sf: 257-261. doi: 10.1038/s41586-020-2405-7. | Arşiv Bağlantısı
- T. Sekine, et al. (2020). Robust T Cell Immunity In Convalescent Individuals With Asymptomatic Or Mild Covid-19. Cell. | Arşiv Bağlantısı
- A. Sette, et al. (2020). Pre-Existing Immunity To Sars-Cov-2: The Knowns And Unknowns. Nature Reviews Immunology, sf: 457-458. doi: 10.1038/s41577-020-0389-z. | Arşiv Bağlantısı
- I. Sermet, et al. (2020). Prior Infection By Seasonal Coronaviruses Does Not Prevent Sars-Cov-2 Infection And Associated Multisystem Inflammatory Syndrome In Children. medRxiv, sf: 2020.06.29.20142596. doi: 10.1101/2020.06.29.20142596. | Arşiv Bağlantısı
- Service de santé des armées. Investigation De L’épidémie De Covid-19 Au Sein Du Groupe Aéronaval. (1 Ağustos 2020). Alındığı Tarih: 13 Eylül 2020. Alındığı Yer: Service de santé des armées | Arşiv Bağlantısı
- M. A. Miller, et al. (2009). The Signature Features Of Influenza Pandemics — Implications For Policy. The New England Journal of Medicine, sf: 2595-2598. doi: 10.1056/NEJMp0903906. | Arşiv Bağlantısı
- J. Wosen. Why Coronavirus Testing Isn’t So Simple. (3 Mayıs 2020). Alındığı Tarih: 24 Nisan 2021. Alındığı Yer: San Diego Union-Tribune | Arşiv Bağlantısı
- C. T. Bergstrom, et al. What Coronavirus Herd Immunity Really Means. (1 Mayıs 2020). Alındığı Tarih: 24 Nisan 2021. Alındığı Yer: The New York Times | Arşiv Bağlantısı
- C. Spencer. Are You Sure You Understand Herd Immunity?. (23 Nisan 2021). Alındığı Tarih: 24 Nisan 2021. Alındığı Yer: Medium | Arşiv Bağlantısı
- M. Krakow. A Tourist Infected With Measles Visited Disneyland And Other Southern California Hot Spots In Mid-August. (24 Ağustos 2019). Alındığı Tarih: 24 Nisan 2021. Alındığı Yer: The Washington Post | Arşiv Bağlantısı
- L. S. Rogers, et al. What Is Herd Immunity And How Can We Achieve It With Covid-19?. (7 Nisan 2021). Alındığı Tarih: 24 Nisan 2021. Alındığı Yer: Johns Hopkins Bloomberg School of Public Health | Arşiv Bağlantısı
Evrim Ağacı'na her ay sadece 1 kahve ısmarlayarak destek olmak ister misiniz?
Şu iki siteden birini kullanarak şimdi destek olabilirsiniz:
kreosus.com/evrimagaci | patreon.com/evrimagaci
Çıktı Bilgisi: Bu sayfa, Evrim Ağacı yazdırma aracı kullanılarak 03/12/2024 20:23:45 tarihinde oluşturulmuştur. Evrim Ağacı'ndaki içeriklerin tamamı, birden fazla editör tarafından, durmaksızın elden geçirilmekte, güncellenmekte ve geliştirilmektedir. Dolayısıyla bu çıktının alındığı tarihten sonra yapılan güncellemeleri görmek ve bu içeriğin en güncel halini okumak için lütfen şu adrese gidiniz: https://evrimagaci.org/s/10388
İçerik Kullanım İzinleri: Evrim Ağacı'ndaki yazılı içerikler orijinallerine hiçbir şekilde dokunulmadığı müddetçe izin alınmaksızın paylaşılabilir, kopyalanabilir, yapıştırılabilir, çoğaltılabilir, basılabilir, dağıtılabilir, yayılabilir, alıntılanabilir. Ancak bu içeriklerin hiçbiri izin alınmaksızın değiştirilemez ve değiştirilmiş halleri Evrim Ağacı'na aitmiş gibi sunulamaz. Benzer şekilde, içeriklerin hiçbiri, söz konusu içeriğin açıkça belirtilmiş yazarlarından ve Evrim Ağacı'ndan başkasına aitmiş gibi sunulamaz. Bu sayfa izin alınmaksızın düzenlenemez, Evrim Ağacı logosu, yazar/editör bilgileri ve içeriğin diğer kısımları izin alınmaksızın değiştirilemez veya kaldırılamaz.