İnsan-Şempanze Melezleri Yapma Zamanı Geldi! CRISPR Kullanarak İnsanze veya Şempansan Üretebilir miyiz?
Nautilus için yazan psikoloji profesörü David Barash, yarı insan, yarı şempanzeler yaratmanın hem bilimsel olarak mümkün, hem de ahlaken savunulabilir olduğunu iddia ediyor.
Editör Notu: Bu yazı İngilizceden dilimize kazandırılmış olmasından ötürü "Çeviri" olarak kategorize edilmiştir; ancak aslen bir "Yazar Görüşü" makalesidir. Okurların da bu şekilde değerlendirmesi tavsiye edilir. Yazar David P. Barash, Washington Üniversitesi Psikoloji Bölümü profesörüdür. İnsan öfkesi, toplumsal barış araştırmaları ve hayvanlar ile insanların cinsel davranışları üzerine 40 adet kitap yazmıştır.
***
Kulağa imkansız gibi gelse de, bir insan ve bir şempanzenin birleştirilmesiyle laboratuvarda bir melezin veya kimeranın yapılması kesinlikle imkansız değildir. Ne de olsa insanlar ve şempanzeler (ya da bonobolar), birçok tahmine göre hücre çekirdeğindeki DNA'nın yaklaşık %99'unu paylaşmaktalar. Bu %1'lik farkın muhtemelen bazı temel alelleri içerdiğini varsayarsak, yeni gen düzenleme aracı olan CRISPR, bazıları için kabus olsa bile, belirli genleri istenildiği gibi silme veya ekleme olasılığı sunar. Sonuç olarak, ''insanzelerin'' veya "şempansan"ların üretilme olasılığını öngörmek kesinlikle mantıksız değildir. Böyle bir canlı her iki türün özelliklerini eşit oranda almış bir kombinasyon değil de, ne insan ne de şempanze sayılmayan, ikisinin arasında bir canlı olacaktır.
Bu ihtimal yeterince şaşırtıcı değilse, işte size daha tartışmalı bir fikir: Böyle bir şey yapmak, olağanüstü harika bir fikir olurdu.
2018 yılı Mary Shelley’in Modern Prometheus olarak da bilinen Frankenstein romanının iki yüzüncü yıldönümüydü. Prometheusvari bir kibirin, tıpkı hayali bir karakter olan Dr. Frankenstein'ın çabalarında olduğu gibi, yalnızca felakete yol açtığını öğrenmemiş miydik? Ancak, tıpkı insan olmayan hayvanların anlamsız suistimali gibi, günümüzde meydana gelen başka felaketler de var ve bunlar teolojiye dayalı en üzücü mitlerden biri tarafından kolaylaştırılıyor: Biz, özel olarak yaratıldığımız ve ruhlara sahip olduğumuz için, "onlar" –yani tüm diğer canlılar- ise bir ruha sahip olmadığı için, insanların doğal yaşamın geri kalanından bağımsız ve ayrı olduğu miti...
Elbette evrim hakkında bildiğimiz her şey (ki şimdiye kadar çok fazla şey öğrendik) bunun tam tersini gösteriyor; bunun nedeni ise evrimin en temel özünün süreklilik olması. Yarı şempanze yarı insanların oluşturulması tam da bu nedenden -özellikle de ortak genlerden- dolayı mümkün. Kaldı ki bu oluşumun temel mesajının, tüm diğer canlıların insan egemenliği altında olduğuna dair bu yıkıcı yanlış bilginin asılsızlığını göstereceğini iddia etmekteyim. Fizyoloji, genetik, anatomi, embriyoloji ve paleontoloji dahil birçok alanda sürekliliği ispatlayan bir yığın kanıt mevcut. İnsanların ayrı, benzersiz bir biyolojik duruma sahip olduğu fikrinin en geri kafalı savunucusunun bile insan-şempanze meleziyle karşılaştıktan sonra aynı şeyi savunmaya devam edeceğini hayal etmek neredeyse imkansız.
Bununla birlikte, tahminimin sadece biyolojik geçerlilik açısından değil, aynı zamanda böyle bir "yaratığın" benim önerdiğim ve umduğum etkisinin gerçekçilikten uzak olması da olasıdır. Bu nedenle, şempanzelerin insanlara çok benzediği bilinmekte: aletler yapıp kullanabiliyorlar, karmaşık sosyal durumlarda bulunabiliyorlar (özenli iletişim ve uzun süren anne-çocuk bağları dahil), gülüyorlar, üzülüyorlar, kavgalardan sonra olumlu şekilde uzlaşabiliyorlar. Hatta, bizim gibi görünüyorlar. Bu durumun, şempanzelerin ve özellikle diğer primatların sirk gösterilerinde, laboratuvar deneylerinde, vb. suistimal edilmesine yönelik zorbalıkta payı olsa da, çoğu insan tarafından "ötekiler" olarak kabul edilen şempanzeler dahil tüm diğer hayvanları avlama, hapsetme ve yeme konusunda dikkate değer bir direnç yaratmadı. (Şempanzeler, ekvatoral Afrika'nın bazı bölgelerinde "vahşi hayvan eti" yeme merakının önemli bir parçası olarak, sıkça tüketilirler.)
İnsanlara mahiyetini öğretmenin esas faydasının, birkaç talihsizin yapacağı fedakarlığa değer olacağı fikri, en azından tartışılabilirdir!
"İnsandan Az: Başkalarını Neden Küçümsüyor, Köleleştiriyor ve Yok Ediyoruz" (İng: "Less Than Human: Why We Demean, Enslave, and Exterminate Others") kitabında David Livingstone Smith, insanlıktan uzaklaşma ile ırkçılık ve soykırımın nasıl bir arada gerçekleştiğini inceledi. Smith; insanların, başkalarının da insanmış gibi göründüğünü kabul etmelerine rağmen, özlerinde "insandan daha az" olmaya devam ettiklerine inandıklarını gösteren ve uzun süredir devam etmekte olan bir örüntü olduğunu keşfetti. Bundan dolayı, diğer canlılarla biyolojik sürekliliğimiz inkar edilemez olsa da, bu inatçı önyargıların devam etmesi tamamen doğal. Ayrıca, insanların "uygunsuz gerçekleri" örtbas ettikleri de biliniyor: Söylenene göre, Worcester Piskoposu'nun eşi Darwin'in skandal teorisini duyduğunda "Maymunların soyundan mı geliyormuşuz? Aman gerçek olmadığını umalım; ama eğer gerçekse de, çok yayılmayacağını umalım." demiştir. [E.N. Doğrudan bu konuyla ilgili olmasa da, kilisenin evrime yaklaşımıyla ilgili çok benzer bir diğer konuyla ilgili buradan, buradan ve buradan bilgi alabilirsiniz.]
Diğer taraftan, insan ve maymunların arasındaki bu canlılarla karşı karşıya gelindiğinde, bu iki canlı arasında katı bir ayrımın artık savunulmaz olduğu bariz olacaktır. Peki ya bu şekilde oluşturulmuş şanssız canlılar? Hiçbir kategoriye girmeyen bu yaratıklar, mahkum oldukları biyolojik ve sosyal belirsizlik içinde kendilerini tamamen belirsiz ve gelişmemiş bulmazlar mıydı? Bu mümkün; ama insanlara mahiyetini öğretmenin esas faydasının, birkaç talihsizin yapacağı fedakarlığa değer olacağı fikri, en azından tartışılabilirdir.
Tabii bu canlıların pek talihsiz olmayabileceği de tartışılabilir. Şiir okuyamayan veya bilgisayar programlayamayan her "şempanze insan" için, ağaç dalında sallanırken aynı şeyi yapabileceğini görerek heyecanlanan bir "şempanze insan" da yaratmış olabiliriz. Ve daha da önemlisi, böyle bir gelişme, milyonlarca farklı türün milyonlarca farklı üyesinin aleyhine, türünün "eşsizliği" konusunda ısrarcı olan her insanın bakış açısını geliştirip yaklaşımını değiştirebilir.
Biyolojinin ilk zamanlarında toplumda daha "özel yaratılış" doktrini hüküm sürerken, türlerin sabit ve değişmez olup, oldukları gibi yaratıldıkları düşünülüyordu. Şimdi ise gerçeği biliyoruz. Günümüzde bilindiği üzere bir tür, kendi aralarında doğal olarak melezleşen bireylerden oluşur; yani tür, genlerin düzenli olarak değiş tokuş edildiği bir popülasyondur. İnsanlar çoğunlukla evet/hayır, ya/ya da ikilimlerine göre düşünse de, türler arasındaki sınırların da değişken ve esnek olduğunu biliyoruz. Örneğin, yaban ördekleri ve kılkuyruk ördekleri sıkça melezleşerek, deneyimli kuşların bile yıkımına neden olabilecek hibritler doğururlar. Boz ayılar ve kutup ayıları da nadiren melezleşerek "grolar" adı verilen "boz-kutup ayılarını" doğururlar.
Evrim Ağacı'nın çalışmalarına Kreosus, Patreon veya YouTube üzerinden maddi destekte bulunarak hem Türkiye'de bilim anlatıcılığının gelişmesine katkı sağlayabilirsiniz, hem de site ve uygulamamızı reklamsız olarak deneyimleyebilirsiniz. Reklamsız deneyim, sitemizin/uygulamamızın çeşitli kısımlarda gösterilen Google reklamlarını ve destek çağrılarını görmediğiniz, %100 reklamsız ve çok daha temiz bir site deneyimi sunmaktadır.
KreosusKreosus'ta her 10₺'lik destek, 1 aylık reklamsız deneyime karşılık geliyor. Bu sayede, tek seferlik destekçilerimiz de, aylık destekçilerimiz de toplam destekleriyle doğru orantılı bir süre boyunca reklamsız deneyim elde edebiliyorlar.
Kreosus destekçilerimizin reklamsız deneyimi, destek olmaya başladıkları anda devreye girmektedir ve ek bir işleme gerek yoktur.
PatreonPatreon destekçilerimiz, destek miktarından bağımsız olarak, Evrim Ağacı'na destek oldukları süre boyunca reklamsız deneyime erişmeyi sürdürebiliyorlar.
Patreon destekçilerimizin Patreon ile ilişkili e-posta hesapları, Evrim Ağacı'ndaki üyelik e-postaları ile birebir aynı olmalıdır. Patreon destekçilerimizin reklamsız deneyiminin devreye girmesi 24 saat alabilmektedir.
YouTubeYouTube destekçilerimizin hepsi otomatik olarak reklamsız deneyime şimdilik erişemiyorlar ve şu anda, YouTube üzerinden her destek seviyesine reklamsız deneyim ayrıcalığını sunamamaktayız. YouTube Destek Sistemi üzerinde sunulan farklı seviyelerin açıklamalarını okuyarak, hangi ayrıcalıklara erişebileceğinizi öğrenebilirsiniz.
Eğer seçtiğiniz seviye reklamsız deneyim ayrıcalığı sunuyorsa, destek olduktan sonra YouTube tarafından gösterilecek olan bağlantıdaki formu doldurarak reklamsız deneyime erişebilirsiniz. YouTube destekçilerimizin reklamsız deneyiminin devreye girmesi, formu doldurduktan sonra 24-72 saat alabilmektedir.
Diğer PlatformlarBu 3 platform haricinde destek olan destekçilerimize ne yazık ki reklamsız deneyim ayrıcalığını sunamamaktayız. Destekleriniz sayesinde sistemlerimizi geliştirmeyi sürdürüyoruz ve umuyoruz bu ayrıcalıkları zamanla genişletebileceğiz.
Giriş yapmayı unutmayın!Reklamsız deneyim için, maddi desteğiniz ile ilişkilendirilmiş olan Evrim Ağacı hesabınıza üye girişi yapmanız gerekmektedir. Giriş yapmadığınız takdirde reklamları görmeye devam edeceksinizdir.
Genellikle kuzey yarımkürede yaşayan kuzgunların genomları üzerinde yapılan yeni bir araştırma, bu türün eskiden ikiye ayrıldığını ve daha küçük popülasyonlarının Kaliforniya sınırlarında yaşadıklarını keşfetti. Bu iki kuzgun türü, yüzbinlerce yıl önce yeniden birleşerek günümüzde bildiğimiz tek türleri olan Holarktik kuzgun türünü meydana getirdiler.[1] "Türleşmenin tersine çevrilmesi", düşünüldüğünden daha yaygın bir olgu olabilir. Mastodonların nesli tükenmeden önce fillerle melezleştikleri ispatlanmıştı.[2] Kurtlar, çakallar ve evcil köpekler de birkaç on yıldır melezleşiyorlar. Modern Homo sapiens'in bazı popülasyonlarının Neandertal genlerinin %5'ini içerdiği biliniyor, ve bazılarımız (veya hepimiz) Denisova insanları olarak bilinen gizemli homininlerin genlerinin belirli bir miktarına da sahip olabilir. Princeton Üniversitesi'nde evrimsel biyolog olan ve eşi Peter ile birlikte uzun zamandır Galapagos ispinozlarının türleşmesini araştıran Rosemary Grant, biz dahil birçok hayvan türünün "geçmişin melez hayaletleri tarafından ziyaret edildiğimizi" söylüyor. Dolayısıyla insanlar ve şempanzeleri birleştirmenin hem bizde hem de şempanzelerde yeni bir biyolojik şeye neden olacağı ihtimalini görmezden gelemeyiz.
Melez, farklı genetik atalara sahip bireyler arasında bir geçiş demektir; bu da demek oluyor ki teknik olarak klonlar, tek yumurta ikizleri ve yakın ensest sonucu doğmuş kişiler dışında neredeyse herkes melez sayılabilir. Melezleşmeden farklı alt türlerin üyelerinin çaprazlaştığı süreç olarak (örneğin labradorları ve kanişleri çiftleştirerek "labradoodle" cinsini oluşturmak), ya da -nadiren de olsa- farklı türlerin çiftleşmesi olarak bahsediyoruz - ki bunun sonucunda ya kısır (örneğin, atların ve eşeklerin çiftleşmesi sonucu doğan katırlar) ya da fazlasıyla tuhaf (örneğin, kaplanlarla aslanların çiftleşmesiyle oluşan tigonlar gibi) melezler doğuyor. Melezler aslında tüm vücut hücreleri her ebeveynden eşit miktarda DNA içeren genetik karışımlardır. Elbette bu cinsel yolla doğan her birey için geçerli olsa da, melezlerin ebeveynleri daha uzak akrabadırlar.
Günümüzde Bir İnsan-Şempanze Melezi Hayallerimizin Ötesinde Değil!
Kimeralar ise daha farklıdırlar; onlar "ağaç aşılaması" benzeri bir süreç sonucunda türetilirler. Farklı türlerden alınan iki genetik bağ, hücrelerin hangilerinin ve embriyonik gelişimin hangi aşamasında örneklendiğine bağlı olarak kısmen bir genotipe kısmen de diğerine ait bir birey oluşturmak için birleştirilir. Muhtemelen farklı hayvanların tanımlanabilir vücut kısımlarının birleştirilmesiyle oluşan yaratıkları hayal etmek karmaşık bir ara formu göz önünde canlandırmaktan daha kolay olduğundan, kimeralar insanların hayal gücünde melezlerden daha çok yer aldı. İnsan bedenine ve fil başına sahip Hindu tanrısı Ganesh bir kimeradır; Batı mitolojisinin at-insan sentorları da öyle... Yunan efsanesinin klasik "kimeraları" bir aslanın bedenine ve başına, yılan şeklinde bir kuyruğa ve garip bir yaratığı daha da garipleştirmek adına, bazen öne bazen ise arkaya dönük bir keçi başına sahipti.
Benim hayal ettiğim şempanze insanın, insan ve insan dışı gametlerin çapraz döllenmesiyle oluşacak bir melez mi yoksa genetik manipulasyon yöntemleriyle laboratuvarda oluşturulacak bir kimera mı olacağı belli değil. Bence ikincisi. Ama her halükarda, insan-şempanze melezi yeni bir fikir değil.
1920'li yıllarda ünlü Rus biyolog Ilya Ivanoviç Ivanov, şempanze ve insan arası genetik bir melez oluşturmak için ilk ciddi ve bilimsel açıdan bilgili girişimde bulundu. Ivanov'un mükemmel nitelikleri vardı: Sadece türler arası melezler yapmak için özel bir ilgiye sahip olmakla kalmayıp, aynı zamanda at melezleme konusunda başarılı bir öncü olarak uluslararası üne kavuşmuş eski bir yapay döllenme uzmanıydı. Çalışmalarından önce en değerli at ve kısraklar bile "doğal örtü" yoluyla -eski yöntemle, yani tek seferde tek binişle- çoğalmakla sınırlıydılar. Ivanov, at dölünün dikkatli ve uygun miktarda azaltılması ve damlalığın doğru kullanılmasıyla genetik açıdan iyi durumda olan yaklaşık 500 tay üretebileceğini fark etti. Başarısı dünya çapında bir ilgiye yol açtı, ancak hiçbir şey, ardından bulunduğu girişimle kıyaslanamazdı.
Ve, başarısız oldu.
Bu, Karadeniz kıyısında, günümüzde Gürcistan eyaletinin tartışmalı bölgesi Abhazya'nın başkenti Sohum'daki dünyanın en eski primat araştırma merkezi olan Tıbbi Primatoloji Araştırma Enstitüsü'nde gerçekleşti. Bir zamanlar Sohum Enstitüsü, primatlar hakkında araştırma yapan en büyük tesisti. Stalin'in "yeni Sovyet adamlarını" (yani "yarı-erkek" veya "yarı-kadın" insanlar) geliştirmeyi düşünerek bu gibi girişimlere ilgi duyması bir tesadüf değildi.
Sovyetler'in insan ve insan olmayan genetik materyalleri birleştirmeye olan ilgisi Rus biyologlarla da sınırlı kalmıyordu. En azından Batı'da en çok fantastik romanı Usta ile Margarita'yla ünlenmiş roman yazarı Mihail Bulgakov, Köpek Kalbi kitabının da yazarıydı. Kitap, Sovyetler'in erken dönem ikbal düşkünleri hakkında sert bir hicivti; kitapta sarhoş bir adamın hipofiz bezi bir sokak köpeğine yerleştiriliyordu ve bu da köpeğin gittikçe daha "insansı" olmasına neden oluyordu. Hoş, şehirdeki tüm "serseri dört ayaklıları" (kedileri) yok etmeye başladığını göz önünde bulundurursak, tamamen insan gibi olmadığını söyleyebiliriz. Maxim Gorky de aynı şekilde, Lenin ve Bolşevik müttefiklerinin Rusya üzerinde "insan modifikasyonunu" gerçekleştirebilecek çok ciddi bir bilimsel deney yaptıklarını onaylayarak yazıyordu.
S. A. Voronov'un maymun testis kısımlarını naklederek yaşlı, zengin erkeklerde cinsel işlevi iyileştirmeye yönelik bir dizi başarısız teşebbüs olan "gençleştirme terapisi" girişiminde olduğu gibi, benzer değişiklikler de Sovyet biyolojisinin temelini oluşturdu. Ancak insan ve diğer maymunları birleştirmek için en ciddi teşebbüslerde bulunan Ivanov'du. Kariyerinin başlangıcında, atların yapay döllenmesinin yanı sıra, zebra-eşek ve küçük kemirgenler (fareler, sıçanlar ve kobaylar) dahil birçok hayvanın melezlerini oluşturmuştu. 1990'larda Ivanov'un kurgusal bir versiyonu, onu "Kızıl Frankenstein" olarak canlandıran Rus dönemi televizyon programında baş karakterdi.
1910'da Ivanov, Avusturya'nın Graz kentindeki Dünya Zooloji Uzmanları Kongresi'nde yapay döllenme yoluyla bir insan-maymun melezi üretmenin mümkün olabileceğini duyurmuştu. 1920'lerin ortalarında, o zamanlar Fransız Ginesi’nin bir bölümü olan Conakry’de, Fransa’nın son derece saygın Pasteur Enstitüsü’nün himayesinde bir laboratuvarda çalışan Ivanov, dişi şempanzeleri insan spermiyle döllemeyi denedi ve başarısız oldu. (Kimin olduğunu tam olarak bilmiyoruz ve kesin olarak bilmesek de, tohumlama girişiminin doğal yollardan değil de yapay olduğunu varsayıyoruz.) Daha sonra, 1929'da, yeni kurulan Sohum Primat Araştırma Enstitüsü'nde şempanze ve orangutanlardan alınan spermlerle (yine muhtemelen yapay yöntemlerle) döllenmek üzere beş kadın gönüllüden izin alarak donör ve alıcıyı tersine çevirmeye çalıştı. Bununla birlikte, insan olmayan primat donörler zamansız bir şekilde "bağışlarını" yapamadan öldüler, bilinmeyen nedenlerden ötürü Ivanov da siyasi açıdan gözden düştü ve 1930'da Sibirya'ya gönderildi; birkaç yıl sonra da öldü.
Her Şey Yapılabilir; Yapılması Gerekip Gerekmediği İse Başka Bir Konu...
Ilya Ivanov’un erken döllenme deneylerini yapmasına neyin neden olduğunu kimse tam olarak bilmiyor. Belki de nedeni "mümkün olanın" cazibesiydi. Öyle ki, yapay döllenmenin etkili melezler üreten çekicini keşfettiğinden beri insana her şey bir çivi gibi görünüyordu - biri insandan, diğeri insan olmayan primatlardan gelen yumurta ve spermler de dahil. Belki de Stalin'in gözüne girme umuduyla hareket ediyordu, ya da eğer başarırsa elde edeceği şöhretin (veya rezilliğin) hırsıyla, veya belki de coşkulu bir ateist olarak Bolşevik Ivanov, dini dogmayı çürütme olasılığından esinlenmişti.
Her halükarda, Ivanov'un hikayesi, Rusya dışında pek bilinmiyor ve Batılılar bunu öğrendikçe, ya sözde "(komünist) maymunların gezegenine" ulaşmanın absürt bir parçası olarak onunla alay etme ya da bu türden bir teşebbüsün ahlaksızlığına karşı itiraz etme eğiliminde oluyorlar - ki bu etik eleştirisi, giderek daha makul bir hal alıyor. Kuşkusuz, onun türler arası melezleme konusundaki basit çabaları şimdilik sonuç verecek gibi değil; çünkü insan ve şempanze DNA'sı büyük ölçüde benzer olsa da, insanlar 46, şempanzeler ise 48 kromozoma sahip olduğundan, her iki türden alınan spermleri diğerinden alınmış yumurta ile birleştirerek sağlıklı yavrular üretmek düşünülemez.
Ancak günümüzde bir insan-şempanze melezi hayallerimizin ötesinde değil. Biyomedikal araştırmalarda, yalnızca insanlar ve diğer hayvanlar arasındaki sürekliliği vurgulamakla kalmayıp, bunları özellikle insanları düzeltmek için yapan birçok ilerleme oldu. Şu sıralar, bir hayvanın (genelde domuzlar tercih edilir) vücudunda gelişecek (böbrekler, karaciğerler vb.) ve savunma sisteminin parmak izleri Homo sapiens'in savunma sisteminin parmak izine çok benzediği için, bir insan alıcının bağışıklık sistemi tarafından kabul edilecek ve aynı zamanda alıcının hasarlı organı yerine işlev görebilecek organlar üretme yönündeki araştırmalar devam ediyor. Örneğin, bir insan deri hücresi, herhangi bir insan doku tipine göre farklılaşabilen bir "pluripotent kök hücre" haline gelmesi için biyokimyasal olarak uyarılabilir. Mesela bir yedek karaciğer gerekiyorsa, embriyonun karaciğer üreten genlerini etkisiz hale getirmek için ilk olarak CRISPR kullanıldıktan sonra bir domuz embriyosuna yerleştirilebilir. Her şey yolunda giderse, ortaya çıkan domuz-insan kimerası, bir domuzun vücuduna ve bir insanın karaciğerine sahip olacak, bu ise daha sonra karaciğeri iflas eden bir kişiye nakledilebilecek.
Yıllarca süren muhalefetten sonra, ABD Ulusal Sağlık Enstitüleri Ağustos 2016'da, siroz, diyabet, Parkinson hastalığı gibi birçok ağır insan hastalığının tedavisi (hatta belki de iyileştirilmesi) için umut vaat eden kök hücre araştırmalarına ilişkin moratoryumu kaldırmayı planladığını duyurdu. Bu tür hücrelerin yetişkinlere yerleştirilmesine izin verilse de, insan kök hücrelerinin embriyonik primatlara enjekte edilmesini içeren araştırmalara fon sağlanması günümüzde yasaklanmış durumda (ve öyle kalması da muhtemel görünüyor). İnsanları diğer türlerden ayıran biyolojik bir çizgi olduğu gibi, bu çizginin sert ve sağlam değil de kesinlikle geçirgen olduğu, ve bilim veya teknolojiden çok etik ve politik yargılamaya dayandığı açık olmalıdır. Her şey yapılabilir; yapılması gerekip gerekmediği ise başka bir konudur.
Bir "şempanze insan" ihtimaline olumlu bakmak muhtemelen sadece tartışmalı değil, aynı zamanda birçok insan için tamamen ahlaksızca olacaktır. Ama ben, insan-şempanze melezlerini yaratmanın, insan refahını artırma ihtimali olmasa bile, son derece etik olacağını düşünüyorum. En insan-merkezci ve hayvanları aşağılayan dindar yobazlar bile, insan ve insan olmayan canlılar arasındaki ara canlılarla karşılaştığımızda nasıl olur da Tanrı'nın diğer tüm yaşam formlarından farklı olarak sadece bizi kendi suretinde yarattığını savunabilirler?
Her halükarda, diğer canlılar sadece vahşiyken insanların ise Tanrı'nın suretinde benzersiz bir şekilde yaratıldığı ve bir ruhla donatıldığı şeklindeki saçma ısrarı, genel olarak doğal yaşama ve özellikle diğer hayvanlara karşı kayıtsız ve daha sık olarak düpedüz düşmanca, aşırı milliyetçi ve çoğu durumda tahammül edilemeyecek kadar acımasız olan bir tutum segilenmesine olanak vermekle kalmayıp, insanları buna teşvik etmiştir. Sadece kendine hizmet eden bu mitten dolayı, bazı insanlar diğer hayvanları, tam anlamıyla geri dönemeyecekleri fabrika çiftlikleri gibi iğrenç koşullarda tutmayı haklı çıkarabilmişlerdir; hayvanların doyurucu bir hayata yaklaşan herhangi bir şeyi deneyimlemekten alıkonulmasından bahsetmiyorum bile. Yine bu kendine hizmet eden mitten dolayı, bazı insanlar Homo sapiens embriyolarını, kendilerine insan olmayan akrabalarımızın erişemeyeceği özel yasal ve ahlaki düşünceye hak veren kayda değer bir insanlık bahşedilmiş gibi, kraliyet ailesinin üyeleri gibi görüyorlar. Ve yine aynı nedenden dolayı, birçok insan, kendileriyle diğer yaşam formları arasındaki apaçık evrimsel bağları inkar edebiliyor.
"Yaşam hakkı" ile ilgili iddialarda bulunulduğunda her zaman insan yaşamı atıfta bulunur, katı bir ayrım ancak insan yaşamının bir şekilde diğer yaşam biçimlerinden ''benzersiz bir şekilde'' farklı olduğu varsayımından dolayı mümkündür; ancak biyoloji hakkında bildiğimiz her şey bunun tamamen yanlış olduğunu gösterir. Bunu göstermenin, insanlar ve diğer hayvanlar arası canlı organizmalar yaratmaktan daha iyi, daha net ve daha kesin bir yolu var mı?
İçeriklerimizin bilimsel gerçekleri doğru bir şekilde yansıtması için en üst düzey çabayı gösteriyoruz. Gözünüze doğru gelmeyen bir şey varsa, mümkünse güvenilir kaynaklarınızla birlikte bize ulaşın!
Bu içeriğimizle ilgili bir sorunuz mu var? Buraya tıklayarak sorabilirsiniz.
Soru & Cevap Platformuna Git- 14
- 12
- 8
- 7
- 7
- 6
- 6
- 5
- 3
- 1
- 1
- 1
- Çeviri Kaynağı: Nautilus | Arşiv Bağlantısı
- ^ A. M. Kearns, et al. (2018). Genomic Evidence Of Speciation Reversal In Ravens. Nature Communications, sf: 1-13. doi: 10.1038/s41467-018-03294-w. | Arşiv Bağlantısı
- ^ E. Palkopoulou, et al. (2018). A Comprehensive Genomic History Of Extinct And Living Elephants. Proceedings of the National Academy of Sciences, sf: E2566-E2574. doi: 10.1073/pnas.1720554115. | Arşiv Bağlantısı
Evrim Ağacı'na her ay sadece 1 kahve ısmarlayarak destek olmak ister misiniz?
Şu iki siteden birini kullanarak şimdi destek olabilirsiniz:
kreosus.com/evrimagaci | patreon.com/evrimagaci
Çıktı Bilgisi: Bu sayfa, Evrim Ağacı yazdırma aracı kullanılarak 21/11/2024 13:59:24 tarihinde oluşturulmuştur. Evrim Ağacı'ndaki içeriklerin tamamı, birden fazla editör tarafından, durmaksızın elden geçirilmekte, güncellenmekte ve geliştirilmektedir. Dolayısıyla bu çıktının alındığı tarihten sonra yapılan güncellemeleri görmek ve bu içeriğin en güncel halini okumak için lütfen şu adrese gidiniz: https://evrimagaci.org/s/9421
İçerik Kullanım İzinleri: Evrim Ağacı'ndaki yazılı içerikler orijinallerine hiçbir şekilde dokunulmadığı müddetçe izin alınmaksızın paylaşılabilir, kopyalanabilir, yapıştırılabilir, çoğaltılabilir, basılabilir, dağıtılabilir, yayılabilir, alıntılanabilir. Ancak bu içeriklerin hiçbiri izin alınmaksızın değiştirilemez ve değiştirilmiş halleri Evrim Ağacı'na aitmiş gibi sunulamaz. Benzer şekilde, içeriklerin hiçbiri, söz konusu içeriğin açıkça belirtilmiş yazarlarından ve Evrim Ağacı'ndan başkasına aitmiş gibi sunulamaz. Bu sayfa izin alınmaksızın düzenlenemez, Evrim Ağacı logosu, yazar/editör bilgileri ve içeriğin diğer kısımları izin alınmaksızın değiştirilemez veya kaldırılamaz.
This work is an exact translation of the article originally published in Nautilus. Evrim Ağacı is a popular science organization which seeks to increase scientific awareness and knowledge in Turkey, and this translation is a part of those efforts. If you are the author/owner of this article and if you choose it to be taken down, please contact us and we will immediately remove your content. Thank you for your cooperation and understanding.