Paylaşım Yap
Tüm Reklamları Kapat

Evrimin Kanıtı Var mı? Evrimin Kanıtları Nelerdir?

Evrimin Kanıtlarını Nerelerde Görebiliriz?

21 dakika
105,269
Evrimin Kanıtı Var mı? Evrimin Kanıtları Nelerdir?
Evrim Ağacı Akademi: Biyolojiye Giriş Yazı Dizisi

Bu yazı, Biyolojiye Giriş yazı dizisinin 4. yazısıdır. Bu yazı dizisini okumaya, serinin 1. yazısı olan "Evrim Nedir?" başlıklı makalemizden başlamanızı öneririz.

Yazı dizisi içindeki ilerleyişinizi kaydetmek için veya kayıt olun.

EA Akademi Hakkında Bilgi Al
Tüm Reklamları Kapat

Evrime ilişkin kanıtlar, son derece ikna edici ve kapsamlı niteliktedir. Canlı organizmaları inceleyen biyologlar, istisnasız her düzeyde şu veya bu şekilde evrimin bir imzasıyla karşılaşırlar. Darwin de Türlerin Kökeni adlı eserinin büyük bir bölümünü evrimle açıklanabilecek doğal örüntülere ayırmıştır. Evrim ve evrim mekanizmalarına yönelik kavrayışımız, Darwin'den bu yana çok daha netleşmiş ve genişlemiştir.

Modern bilimin olduğu yerden bakıldığında, evrimin en belirgin kanıtı canlı çeşitliliğinin ta kendisidir. Evren'de hiçbir şey son haliyle, birdenbire, yoktan var olmamaktadır. Galaksiler, yıldızlar, gezegenler, moleküller, atomlar ve geriye kalan her şey, kendinden önce gelen yapıların farklılaşması yoluyla oluşmaktadır. Dolayısıyla doğadaki envai çeşitliliği de bu şekilde kademeli bir şekilde oluşturacak bir mekanizma gerekmektedir. O mekanizma, evrimdir.

Evrim, popülasyon içi gen ve özellik dağılımlarının nesiller içinde değişmesidir. Dolayısıyla herhangi bir canlı popülasyonunun iki nesil arasında deneyimlediği her türlü değişim evrimin kanıtıdır. Bu, insan nesillerinin kendilerinden önce gelen nesillerden daha uzun olması, deri renginin değişmesi, çeşitli organların veya hücrelerin (örneğin savunma hücrelerinin) çalışma prensiplerinin değişimi gibi çok geniş bir yelpazede değişimi kapsamaktadır. Ancak sadece insanlar da değil; doğadaki her canlı türünün her iki (veya daha fazla) nesli arasındaki değişim, evrimin direkt kanıtıdır.

Tüm Reklamları Kapat

Evrimin izlerini daha geniş zaman aralıklarında incelediğimizde, türler arası geçişleri ve yepyeni türlerin (veya daha önceden var olmayan genlerin) ortaya çıkışını gözlemek de mümkündür. Elbette evrim görece yavaş işleyen bir süreç olduğu için, tıpkı galaksilerin oluşumu veya kıta hareketleri gibi bilim sahalarında olduğu gibi evrimin büyük etkilerini görebilmek için çok geniş zaman aralıklarında gözlem yapmak veya evrimsel sürecin farklı basamaklarında bulunan canlıları inceleyerek, değişimin nasıl yaşandığını çıkarsamak gerekmektedir.

Bugüne kadar incelenen her canlı ve keşfedilen her özellik, evrimsel süreci yansıtan nitelikte olmuştur. Bir diğer deyişle, bu yazıyı okuyan biri olarak sizin varlığınız evrimin kanıtıdır! Zira evrim olmaksızın sizin, veya daha isabetli olarak sizin ait olduğunuz Homo sapiens türünün bugün nasıl var olduğunu izah etmenin hiçbir yolu bulunmamaktadır. Evrim Teorisi, modern türler ile soyu tükenmiş türlerin var oluşlarını ve en ufaktan en iriye her türlü özelliklerinin her türlü değişimlerini tek başına izah etmeyi başaran tek teoridir. 

Bu video Stated Clearly tarafından hazırlanmış, Evrim Ağacı tarafından Türkçeye çevrilmiştir.

Peki evrime dair gözlemlerimiz nerelerden geliyor? Halk arasında bilinen formuyla soracak olursak: "Evrimin kanıtları nerede?" Bu soruyu cevaplamak için rahatlıkla birkaç yüz sayfalık bir kitap yazmak mümkündür. Zira bir şeyin çokluğuna dair biraz da mübalağalı betimleme "dağlar kadar" ise, evrimsel biyolojinin kanıtlarına yönelik betimleme "sıradağlar kadar" olmalıdır. Bu da, kısa bir özet yapmayı güçleştirmektedir. Fakat birkaç başlık altında, evrimin gerçekten türleri değiştiren bir doğa yasası olduğunu, bir türden birden fazla türün oluşup farklılaşabileceğini, var olan bütün türlerin ortak atalardan evrimleşerek var olduklarını gösteren verileri sunmaya çalışalım:

Evrimin Kanıtları

Yaşamın Hiyerarşik Yapısı

Carl von Linneaus'tan (Linne) önce, türleri sınıflandırmak için birçok girişimde bulunulmuştu; ancak bunların hiçbiri işe yaramamıştı. Örneğin bir bilim insanı, türleri 5 kategoriye ayırmaya çalıştı ve buna yıllarını harcadı.

Tüm Reklamları Kapat

Ancak bir sorun vardı: Türler, basit bir şekilde 5 kategoriye bölünemiyordu! Çünkü türler arasında kesin ve net bir şekilde çizilmiş sınırlar bulunmuyordu! Bu türler, birbirlerinden bağımsız olarak var olmamıştı (veya var edilmemişti). Her biri, birbiriyle ortak bir geçmişin, farklı sayfaları gibiydi.

Daha yakından yapılan incelemeler, türlerin "doğal gruplar" oluşturdukları gerçeğini gösterdi. Bu grupları Linne-öncesi girişimlerin yapmaya çalıştığı gibi yatay bir kategorizasyon olarak izah etmek imkansızdı. Türler, ata türlerden farklılaşarak bugünkü hallerini almışlardı; dolayısıyla atasal ilişkileri ortaya koyacak bir sınıflandırma yapılması gerekir.

Günümüzde modern bilim dahilinde "çift isimli sınıflandırma" olarak bilinen Linne-tipi isimlendirme, evrimin gerçekliğini pratik bir şekilde karşımıza çıkmış halidir. Eğer ki türler bağımsız olarak var olsalardı, onları net kategorilere ayırmamız çok kolay olurdu. Ama böyle bir durum yok. Doğada bir süreklilik var ve bu sürekliliği izah eden tek biyolojik doğa yasası da evrim.

Köpeğimsilerin Taksonomisi
Köpeğimsilerin Taksonomisi

Yapısal Benzerlik (Homoloji)

İki şeyin birbirine benzerliği birçok farklı seviyede olabilir. Örneğin sarı elma ile armutu kabaca birbirine benzetebilirsiniz; bu çok da şaşırtıcı olmaz. Benzer şekilde, detaylı incelemediğiniz varlıkları bir arada kategorize edivermek anlaşılırdır: "uçan şeyler kuştur" gibi. Ancak bilimsel bir perspektifte bakmaya başladığınız zaman, işler değişir.

Evrim Ağacı'ndan Mesaj

Aslında maddi destek istememizin nedeni çok basit: Çünkü Evrim Ağacı, bizim tek mesleğimiz, tek gelir kaynağımız. Birçoklarının aksine bizler, sosyal medyada gördüğünüz makale ve videolarımızı hobi olarak, mesleğimizden arta kalan zamanlarda yapmıyoruz. Dolayısıyla bu işi sürdürebilmek için gelir elde etmemiz gerekiyor.

Bunda elbette ki hiçbir sakınca yok; kimin, ne şartlar altında yayın yapmayı seçtiği büyük oranda bir tercih meselesi. Ne var ki biz, eğer ana mesleklerimizi icra edecek olursak (yani kendi mesleğimiz doğrultusunda bir iş sahibi olursak) Evrim Ağacı'na zaman ayıramayacağımızı, ayakta tutamayacağımızı biliyoruz. Çünkü az sonra detaylarını vereceğimiz üzere, Evrim Ağacı sosyal medyada denk geldiğiniz makale ve videolardan çok daha büyük, kapsamlı ve aşırı zaman alan bir bilim platformu projesi. Bu nedenle bizler, meslek olarak Evrim Ağacı'nı seçtik.

Eğer hem Evrim Ağacı'ndan hayatımızı idame ettirecek, mesleklerimizi bırakmayı en azından kısmen meşrulaştıracak ve mantıklı kılacak kadar bir gelir kaynağı elde edemezsek, mecburen Evrim Ağacı'nı bırakıp, kendi mesleklerimize döneceğiz. Ama bunu istemiyoruz ve bu nedenle didiniyoruz.

Eğer ki birbirinden tamamen bağımsız gruplar olan balıklarda (bazı gruplarında), amfibilerde, sürüngenlerde, kuşlarda ve memelilerde bulunan uzuvlarda aynı kemik düzeninin ("1 kemik, 2 kemik, çok sayıda kemik ve parmaklar" şeklinde giden düzen) görüyorsanız, durup düşünmeniz gerekir.

Evrimin bir başka kanıtı da farklı türlerde benzer temel yapıda bulunan "homolog organların" bulunmasıdır. Örneğin bir insan, köpek, kuş ve balinanın belirli uzuvlarındaki kemiklerin hepsi aynı genel yapıdadır; zira tüm bu türler, benzer bir uzuv yapısına sahip bir ortak atadan türleşmiştir. Ancak tabii ki farklı türlerde bu kemiklerin şekil ve boyutları adaptasyon süreçleriyle değişmiştir.
Evrimin bir başka kanıtı da farklı türlerde benzer temel yapıda bulunan "homolog organların" bulunmasıdır. Örneğin bir insan, köpek, kuş ve balinanın belirli uzuvlarındaki kemiklerin hepsi aynı genel yapıdadır; zira tüm bu türler, benzer bir uzuv yapısına sahip bir ortak atadan türleşmiştir. Ancak tabii ki farklı türlerde bu kemiklerin şekil ve boyutları adaptasyon süreçleriyle değişmiştir.

Birbirinden bağımsız olarak var olan yapıların birbirine benzemesi şart değildir. Örneğin bir tekne, bir bisiklete benzemez. Bağımsız işler yapmak üzere tasarlanmış, apayrı üretim hatlarının ürünüdürler. Ancak Coca Cola ile Fanta birbirine benzer. Ortak bir geçmişi paylaşmaktadırlar.

Şaşırtıcı bir şekilde, tamamen bağımsız ortamlarda yaşayabilecek şekilde uzmanlaşmış türlerin vücutlarında sayısız benzerlikler görürüz. Bilimsel bir şüphecilikle bunu sorguladığımızda, bu canlıların ortak bir geçmişi paylaştıkları sonucuna varmamız gerekir. Bu konuda çok daha fazla bilgiyi buradaki yazımızdan veya aşağıdaki videomuzdan alabilirsiniz.

Bir balina ile bir insan, aynı üretim hattının ürünüdürler. Sadece birbirlerinden çok önce ayrılmışlardır ve farklı ortamlara adapte olacak şekilde evrimleşmişlerdir. Ancak atalarından kalan izleri halen birebir taşırlar.

Yabanarıları ve bal arılarının iğneleri (aslında Hymenoptera süpertakımının iğneli üyelerinin tamamının iğneleri), ovipozitor adı verilen yumurta bırakma organından evrimleşmiştir. Bütün canlıların yapısında, sol-elli aminoasitler bulunur, halbuki tamamen sağ-elli aminoasitlerden oluşsalardı da sorunsuz bir şekilde işlerlerdi. Doğada bu sağ-elli aminoasitler var; ancak buna rağmen tüm canlılar sol-elli aminoasitlerden oluşuyor. Bağımsız bir üretim, bu tür benzerliklere ihtiyaç duymamaktadır.

İşte ortak bir evrimsel tarihten kaynaklanan bu benzerliklere, yapısal benzerlik (homoloji) adını veriyoruz. Homoloji hakkında daha fazla bilgi almak için buraya tıklayabilirsiniz.

Tüm Reklamları Kapat

Embriyolojik Benzerlikler

Embriyoloji, bir organizmanın yumurta evresinden doğum evresine kadarlık bölümünü inceleyen bilim dalıdır ve birbirinden oldukça farklı olan türler arasındaki akrabalık ilişkilerine yönelik kanıtlar sağlar. Bazı gruplarda bulunmayan yapılar, genellikle bu grupların embriyonik formlarında ortaya çıkmakta ve doğuma/yetişkinliğe kadar kaybolmaktadır. Örneğin, insanlar da dahil olmak üzere tüm omurgalı embriyoların erken gelişimlerinin bir noktasında solungaç yarıkları görülebilir. Bunlar karada yaşayan gruplarda kaybolur; ancak balıklar ve bazı amfibiler gibi suda yaşayan gruplarda gelişimlerini sürdürür. Bu bağlamda bir başka örnek de kuyruklarımızdır. İnsanlar da dahil olmak üzere tüm büyük maymun embriyolarında bir kuyruk yapısı bulunur; ancak doğuma kadar kaybolur.

Birbirinden tamamen bağımsız gibi gözüken canlıların ana rahmindeki (embriyolojik) hallerine bakacak olursanız, evrimin tartışmasız bir gerçek olduğunu görebilirsiniz. Bir tavuğun, yunusun, filin ve insanın embriyolarını ilk birkaç haftada ayırt etmeniz imkansızdır. Çünkü hepsi, ortak bir vücut planının, ortak bir genetik/evrimsel geçmişin ürünüdürler. Hatta bu ortak genetik yapı, bazen gereksiz üretimlere neden olur. İnsanda atalarından kalma kuyruklar embriyolojik evrede oluşur, sonrasında yok edilir. Benzer şekilde insanlarda embriyolojik evrede solungaç yarıkları oluşur; sonrasında bunlar farklılaşarak başka vücut organlarına dönüşür. Karıncayiyenlerin çenelerinde embriyolojik dönemde diş-öncesi yapılar oluşur, sonrasında yok edilir. Bazı karasal kurbağalar, atalarından kalma sucul larvalar üretirler; sonrasında bunlar karasal hallere dönüşürler. Türler evrimsel bir tarihi paylaşmıyor olsalardı, bu şekilde anlamsız ve açıkça sarfiyat olan üretim-yıkım işlemlerine gerek olmazdı.

Çeşitli türlerin embriyolojik görünümleri
Çeşitli türlerin embriyolojik görünümleri
Harvard University

Daha spesifik bir örnek olarak, evrimin embriyoloji sahasından gelen verilerden oluşan kanıtlarını buradaki yazımızda okuyabilirsiniz.

Tüm Reklamları Kapat

Körelmiş Karakterler

Evrim geleceği göremez. Bir organın ne zaman işlevsiz olacağını, ne zaman işlev kazanacağını bilemez. Hatta evrim, herhangi bir şeyi bilemez. Evrim bir doğa yasasıdır. Kütleçekimi ne kadar şey "biliyor" ise, evrim de o kadar bilir. Evrim yasasının tek yaptığı, ortama en uyumlu olanların seçilip, geri kalanların elenmesidir. Ortam değiştikçe, "uyumluluk" tanımı da değişir. Bu durum, çok net evrimsel olguları gözlememizi sağlar: Eskiden işlevsel olan organlar, sonradan işlevsiz hale gelirler. Çünkü artık doğa değişmiştir.

Artık işlevsiz olan bir organı sürekli olarak üretmek, büyütmek, beslemek, bakımını sağlamak büyük bir masraftır. Bunu daha az üretenler, daha avantajlı olurlar. Çünkü o organı üretmek, büyütmek ve benzeri işlere harcayacakları enerjiyi, hayatta kalmaya harcayabilirler. Böylece bu işlevsiz yapıları daha ufak, daha eksik üretebilen ya da hiç üretmeyen bireyler, avantajlı konuma geçerler. Bu da, evrim sürecinin çok uzun bir süreç olmasından ötürü, tam olarak yok olmamış ancak yok olmakta olan organların vücutlarımızda barınmasına neden olur. Evrim gerçek olmasaydı ve türler sabit olsalardı, bunu görmeyi beklemezdik.

Örneğin yılanların leğen kemikleri vardır, ancak bacakları yoktur. Çünkü bacakları olan sürüngenlerden türemişlerdir. Uçamayan kuşların kanatları, insanlarda bir zamanlar ağaçları ayaklarımızla kavramamızı sağlayan plantaris kası, otçul beslendiğimiz dönemde faydalandığımız apandis, yirmilik dişlerimiz, bazı kaktüslerin yaprakları, mağarada yaşayan hayvanların nesiller boyu ışık görmemesiyle körelen gözleri ve daha nicesi körelmiş yapılara örnek olarak verilebilir. Körelmiş organlarla ilgili çok detaylı bilgileri buradan alabilirsiniz.

Balina ve yunuslarda söz konusu kemiklerin gerçekten de arka bacak kemikleri olduğu bilgisayar analizleriyle de doğrulanmıştır.
Balina ve yunuslarda söz konusu kemiklerin gerçekten de arka bacak kemikleri olduğu bilgisayar analizleriyle de doğrulanmıştır.

Yakınsama (Yakınsak Evrim)

Evrim, türlerin bulundukları doğal ortamlara adapte olmaları, yani uyum sağlamaları sürecidir. Eğer ki evrim gerçek olmasaydı, birbirinden bağımsız soy hatlarından gelen canlıların, benzer yaşam alanlarında, benzer özellikler kazanmasını beklemezdik. Fakat bunu görüyoruz. Hem de çok fazla görüyoruz.

Tüm Reklamları Kapat

Agora Bilim Pazarı
Yürümenin Felsefesi

Yürümenin Felsefesi

Frédéric Gros

“Yaşamak için ayağa kalkmamışken, yazmak için oturmak nasıl da beyhudedir.”-Henry David Thoreau

Nietzsche’nin Kara Orman’da yürürken göz çukurlarına dolan mutluluk gözyaşları, Rimbaud’nun tahta ayağıyla açılacağı çöllere dair kurduğu düş, yasaklı Rousseau’nun Alpler’deki adımları, Thoreau’nun Walden’daki gezintisi, Nerval’in dar sokaklardaki aylaklığı ve daha niceleri… Aylaklar, göçebeler, sürgünler, hacılar, kaçaklar, seyyahlar, münzeviler ve mülteciler yürüyorlar. Peki yürümek sadece evle iş arasında gidip gelmek, bir yerlere yetişmek ve koşuşturmak değil de evrenle özel bir ritim, akort ya da hafifleme içinde buluşmak olabilir mi? Yeryüzüyle hemhal olup kendimizi başkalaşmaya açarak yürüyebilir miyiz?

Yürümek iki mesafe arasında gidip gelmek değil yaratıcı bir eylemdir. Hem kendi yalnızlığımıza çekildiğimiz hem de toplum olarak bizi dönüştürecek bir ayağa kalkıştır. İki büklüm vücudun karşısında dikilmeye çalışan, attığı her adımda yeryüzünün gerçek bir parçası olduğunu fark eden Homo Viator’un eylemidir. Çünkü Yürüyen İnsan kendi üzerine çöken kaygı, haset ve korku yumaklarını çözer, varlığını yeryüzünün ebediyen yeni olan kalbine düğümler. Yürüyoruz, işte bu düğümü atmak için.

Devamını Göster
₺150.00
Yürümenin Felsefesi
  • Dış Sitelerde Paylaş

Örneğin, kutup bölgesinde yaşayan kutup tilkisi ve kar tavuğu (ptarmigan) gibi aralarında bir akrabalık ilişkisi bulunmayan hayvanların tüy ve kürkleri, kış aylarında kar ve buz arasında gizlenmelerini sağlamak amacıyla beyazlaşır. Bu iki türün beyazlaşma özelliği ortak bir atadan kalıtılan bir özellik değildir; nihayetinde bir türün kürkü, diğerinin tüyleri beyazlamaktadır ve bu beyazlama süreci iki tarafta da farklı şekillerde gerçekleşmektedir. Beyazlaşma süreci, bunun yerine iki türün de paylaştığı ortak bir seçilim baskısı çerçevesinde gerçekleşmiş bir adaptasyondur. Zira iki tür de bir avcı baskısıyla karşı karşıyadır ve bu baskıdan korunmak amacıyla beyazlaşma adaptasyonu sergilemişlerdir.

Kutup tilkisinin (a) beyaz kürkü ve kar tavuğunun (b) beyaz tüyleri, bu iki türün çevrelerine gösterdiği adaptasyonlardır.
Kutup tilkisinin (a) beyaz kürkü ve kar tavuğunun (b) beyaz tüyleri, bu iki türün çevrelerine gösterdiği adaptasyonlardır.
K. Morehouse

Bir diğer örnek verelim: Balıkların bütün ataları suda yaşamış canlılardır. Suda yaşamaya uyumlu belli başlı adaptasyonlara sahiptirler. Yüzgeç yapısı, tuzluluk oranını ayarlayabilmeleri, nefes alma biçimlerinde farklılıklar vb. bunun örnekleridir. Çok ufak bir grup haricinde hiçbir balığın karasal adaptasyonları bulunmaz. Öte yandan memeliler tamamen karasal canlılardır. Yakın atalarının tamamı karasal adaptasyonlara sahiptir; denizel atalarından oldukça kopmuşlardır. Buna rağmen yunuslar, balinalar, deniz aslanları, vb. hayvanlar suda yaşarlar; ancak balık değildirler. Memeli hayvanlardır! Kürkleri vardır, süt bezleri vardır, yavrularını canlı doğururlar, sıcakkanlıdırlar ve daha nicesi... Yani memeli olduklarına şüphemiz yoktur. Ancak bunlar, tıpkı balıklar gibi yüzgeçlere sahiptirler; nefes alma konusunda karasal kuzenlerinden çok farklı yapılar evrimleştirmişlerdir. Buna rağmen halen o atasal (karasal) özellikleri barındırırlar. Bu durum, evrimin yaşandığının en net örneklerinden birisidir.

Pek De Uygun Olmayan (Sub-Optimal, Optimum-Altı) Tasarımlar

Dediğimiz gibi, evrim kördür, beyinsizdir. Geleceği göremez, düşünemez, kararlar alamaz. Sadece en uyumluları ayıklayan bir doğa yasasıdır. Bu doğa yasası sayesinde, bulundukları ortama oldukça uygun görünen canlılar evrimleşebilmiştir. Bu da, sonradan bakıldığında canlıların tam da orada yaşayabilecek şekilde tasarlandığı fikrini uyandırır.

Bu, basit bir yanılgıdır. Suyun bir çukuru doldurabilecek yapıda olması, çukurun su onu doldursun diye oluştuğu anlamına gelmez. Benzer şekilde, canlıların ortamlarına adapte olarak o ortama uygun gözükmeleri, canlıların ve ortamlarının özel bir şekilde belirlendiği anlamına gelmez.

Kaldı ki, aslında evrimin ürünü olan insan zekası bile, evrimden başarılı tasarımlara sahiptir. Evrim, elindeki malzemeyi kullanmak zorundadır, her şeyi silip atamaz, baştan yapamaz. Bu nedenle canlılarda hatalı çok sayıda yapı vardır. Bunlardan bir kısmı körelmiş organlarla ilgili yazımızdan görülebilir. Öte yandan insanlar, istedikleri anda başa dönebilir, bir tasarımı çöpe atabilir, yeni bir tasarıma başlayabilirler.

Evrimin 4 milyar yıl zamanı olması bakımından, insan biliminin halen basit seviyede olması anlaşılırdır. Fakat şöyle de düşünülebilir: Evrimin bir canlıyı yerden havalandırması (uçurması) milyarlarca yıl almıştır. İnsan zekası ise sadece birkaç yüz yılda bir makinayı yerden havalandırmayı başarmıştır. Tabii ki doğadaki ürünler bizimkilerden biraz daha başarılıdır; fakat insan tarafından tasarlanabilecek olan kadar başarılı değildirler. İnsanı genellikle sınırlandıran, teknolojik yetersizliklerdir. Fakat hayal gücümüzün sınırı yoktur ve doğa, bu hayal gücünün oldukça gerisindedir. Bu da, kör bir doğa yasası olarak evrimin var olanın en iyisini çıkarma çabasını doğrulamaktadır. Canlılar, özenle var edilmemişlerdir.

İnsanların gözünde kör nokta oluşmasına neden olan sinir yumağının dokusal düzeyde çekilmiş bir fotoğrafı... Bu nokta nedeniyle bu canlılar görüş alanı dahilindeki bazı bölgeleri göremezler. Göz, bir insan mühendisi tarafından bile, şu anda olduğundan kat kat iyi tasarlanabilirdi.
İnsanların gözünde kör nokta oluşmasına neden olan sinir yumağının dokusal düzeyde çekilmiş bir fotoğrafı... Bu nokta nedeniyle bu canlılar görüş alanı dahilindeki bazı bölgeleri göremezler. Göz, bir insan mühendisi tarafından bile, şu anda olduğundan kat kat iyi tasarlanabilirdi.
Evrim Ağacı

Coğrafi Dağılımlar (Biyocoğrafya)

Dünya'da yaşayan organizmaların coğrafi dağılımı, tektonik plakaların jeolojik zaman dilimleri içindeki hareketini takip eden bir örüntü içerisindedir. Bu örüntü çerçevesinde meydana gelen tür çeşitliliği, doğal olarak evrimle açıklanır. Örneğin Proteaceae familyasının hem Avusturalya'da, hem Güney Afrika'da, hem de Güney Amerika'da bulunması, bu familyanın Güney süper kıtası olan Gondwana'nın parçalanmasından önce bugün Avusturalya'yı, Güney Afrika'yı ve Güney Amerika'yı oluşturan topraklara dağıldığını göstermektedir.

Proteaceae bitki familyası, süper kıta Gondwana'nın parçalara ayrılmasından önce evrimleşmiş ve dağılmıştır. Günümüzde, bu familyanın üyeleri, güney yarımkürenin çok büyük bir kısmında görülebilmektedir.
Proteaceae bitki familyası, süper kıta Gondwana'nın parçalara ayrılmasından önce evrimleşmiş ve dağılmıştır. Günümüzde, bu familyanın üyeleri, güney yarımkürenin çok büyük bir kısmında görülebilmektedir.
Flickr

Süper kıta Pangea'nın yaklaşık 200 milyon yıl önce parçalanması sırasında bu kıtada bulunan türler, Dünya'nın dört bir köşesine dağılmış ve günümüze kadar izole şekilde evrim geçirmiştir. Bu bağlamda Lavrasya ve Gondwana süper kıtalarının flora ve faunası benzersizdir.

Avusturalya, büyük bir keseli hayvan tür çeşitliliğine ve birçok endemik türe ev sahipliği yapmaktadır; zira bu kıtadaki türlerin göçü, büyük su kütleleriyle engellenmiş ve türler anakaradan bağımsız olarak evrimleşerek Avusturalya'ya özgü türler haline gelmiştir. Yaşamlarını adalarda bu şekilde izole olarak sürdüren türler, anakarada bulunan atalarından çok daha farklı türlere dönüşür. Avustralya'nın keseli hayvanları, Galápagos'taki ispinozlar ve Hawaii Adaları'ndaki pek çok tür, yaşadıkları bölgeye endemiktir ve anakaradaki atalarıyla ancak uzak akrabalık ilişkileri barındırmaktadır.

Eğer ki evrim gibi doğal bir süreç işlemeseydi, böyle sınırların olmaması beklenirdi. Her canlı, her yerde bulunabilir olmalıydı. Fakat Dünya'da bunu görmüyoruz. Coğrafi süreçler, biyolojik evrimi şekillendirmiştir.

Tüm Reklamları Kapat

Güney Amerika ve Avustralya'da bulunan canlıların Evrim Ağacı ve biyocoğrafi analizi...
Güney Amerika ve Avustralya'da bulunan canlıların Evrim Ağacı ve biyocoğrafi analizi...

Fosiller

Evrimin ilerleyişini gösteren fosiller, geçmişte yaşamış organizmaların bugün yaşayan organizmalarla aynı olmadığına dair sabit kanıtlardır. Bilim insanları da fosillerin yaşını tespit ederek ve küresel çapta kategorizasyon çalışmalarında bulunarak nesli tükenmiş türlerin ve yaşayan popülasyonların birbirleriyle nasıl ilişkiler kurduğunu belirlemektedir. Bu kategorizasyon ve yaşa yönelik çalışmaların bir sonucu olarak oluşturulan fosil kayıtları, bizlere milyonlarca yıllık bir evrim hikayesi anlatır. Örneğin, balinaların ve modern atların evrimine ilişkin birçok detaylı fosil bulunmuştur. Kuzey Amerika bölgesinde yaşamış atların fosil kayıtları özellikle boldur ve bu fosillerin birçoğu, bize ilgili at türlerinin erken ve geç dönemlerinde paylaştığı ortak anatomik özellikleri de göstermektedir; yani "ara geçiş fosilleridir".

Bölgede bulunan fosil kayıtları, yaklaşık 55 milyon yıl önce Eohippus cinsinde 55 ila 42 milyon yıl önce ilk at benzeri türlerin türediği köpek benzeri bir ataya kadar uzanmaktadır. Bulunan fosillerde ilgili türün ormanlık bir araziden çayırlık bir araziye dönüşen, kademeli bir kuruma eğilimine sahne olmuş bu coğrafyaya nasıl adapte olduğu görülebilmektedir. Bunun yanında örneğin, yaşça birbirini takip eden fosiller de diş biçimlerinin, ayak ve bacak anatomisinin otlamaya yönelik bir evrim geçirdiğini; avcılardan kaçmaya yönelik adaptasyonların meydana geldiğini göstermektedir. Bunun bir örneği, fosilleri 40 ila 30 milyon yıl yaşında olan Mesohippus türünde karşımıza çıkmaktadır.

Takip türleri, örneğin fosilleri 23 ila 2 milyon yaşında olan Hipparion gibi türler de bir boyut artışına sahne olmuştur. Fosil kayıtları, günümüzde birkaç türe sahip tek bir cins, Equus ile sınırlanmış at soyunda çeşitli adaptif yayılımlar yaşandığını göstermektedir.

Bu görselde yukarıda bahsedilen türlerin sanatsal bir yorumu yer almaktadır. Bu görsele dahil edilen türler, birçok dala, tükenmiş soya sahip ve adaptif yayılım göstermiş, çok sayıda cins barındıran bir soydan seçilmiş dört örnektir ve bu türlerle "kuruyan" bir iklimin ve orman - çayır habitatlarının arasındaki bir geçiş temsil edilmektedir. İlgili türler otlamaya ve avcılardan kaçmaya adapte olmuştur. Przewalski atı ise günümüzde yaşayan birkaç at türünden biridir.
Bu görselde yukarıda bahsedilen türlerin sanatsal bir yorumu yer almaktadır. Bu görsele dahil edilen türler, birçok dala, tükenmiş soya sahip ve adaptif yayılım göstermiş, çok sayıda cins barındıran bir soydan seçilmiş dört örnektir ve bu türlerle "kuruyan" bir iklimin ve orman - çayır habitatlarının arasındaki bir geçiş temsil edilmektedir. İlgili türler otlamaya ve avcılardan kaçmaya adapte olmuştur. Przewalski atı ise günümüzde yaşayan birkaç at türünden biridir.
Libre Texts

Ara Geçiş Türleri

Her ne kadar evrim karşıtları tarafından inatla olmadıkları iddia edilse de, bilimin elinde binlerce "ara tür" bulunmaktadır. Hem de gerek fosil olarak, gerekse de canlı olarak... Bu ara türler, elinize rastgele alacağınız iki modern türün "arasında" olan canlılar değildir. Örneğin timsah ile ördeğin arasında bir geçiş bulamazsınız. Bu, çarpıtılmış bir evrim algısının ürünüdür, gerçekte evrim bundan bahsetmez.

Tüm Reklamları Kapat

Ara geçiş türleri, atasal bir tür ile torun bir tür arasında geçiş demektir. Örneğin denizel canlılar ile karasal canlılar arasında. Gidip iki alakasız kara canlısı alıp, onların ara geçişini bulamazsınız. Çünkü evrim tarihinde birinden diğerine doğru bir geçiş yaşanmamıştır. Fakat atasal veya atasala yakın bir türü alıp, torun bir tür ile arasında geçiş türü arayabilirsiniz.

Örneğin Ornitorenk isimli canlılar, teknik olarak Memeli'dirler. Ancak gagaları vardır, zehirlidirler, elektrikle yönlerini bulurlar ve dahası, yumurtlayarak ürerler! Adeta sürüngenler ile memeliler arasında yaşayan bir geçiş türüdürler. Benzer şekilde akciğerli balıklar denizel ve karasal canlılar arasında bulunan, yaşayan ara türlerdir!

Bunlar haricinde çok sayıda fosil ara tür de bulunmuştur. Bunlar, büyük ve spesifik canlı grupları arasındaki geçişleri (örneğin dinozorlardan kuşlara) gösteren türlerdir. Bu şekilde binlerce fosil bulunmaktadır ve müzelerde sergilenmektedir. Ara türler hakkında çok daha fazla bilgi almak için buradaki yazımızı veya Evrimsel Süreç yazı dizimizi okuyabilirsiniz. Daha klasik bir örnek olarak, Archaeopteryx fosilinin evrime nasıl kanıt teşkil ettiği için buradaki yazımızı okuyabilirsiniz. 

Moleküler Biyoloji

Yaşam moleküllerinin yapıları da tıpkı anatomik yapılar gibi evrimsel değişimleri yansıtmaktadır. Tüm yaşamın ortak bir atadan geldiğinin kanıtı, DNA'nın, DNA replikasyonunun ve ifadesinin evrenselliğinde yatmaktadır. Arkeler, bakteriler ve ökaryotların temel ayrımları, ribozomların bileşenleri ve membran yapıları gibi görece sabit oluşumlar arasındaki büyük yapısal farklar çerçevesinde oluşur. Ana hatlarıyla organizma gruplarının akrabalığı, DNA dizilerinin benzerliği veya farklılığıyla tespit edilmektedir; bu da yaşamın tek bir atadan evrimleştiğini ve çeşitlendiğini her kademede bize gösterir.

Tüm Reklamları Kapat

DNA dizileri, evrimin bazı mekanizmalarına da ışık tutmaktadır. Örneğin, proteinlerin genellikle gen duplikasyonundan sonra yeni fonksiyonlar edinerek evrimleştiği açıktır. Bu duplikasyonlar, bir genin, genoma fazladan bir kopya (ya da birçok kopya) olarak eklendiği mutasyonlar ile gerçekleşir ve eklenen kopyanın mutasyon, seçilim ve sürüklenme yollarıyla evrim geçirmesine; orijinal kopyanın ise işlevsel bir protein üretmesine aracı olur. Yani kodlanan protein orijinal işlevine devam ederken ikinci kopya ise evrimsel süreçlerle yeni bir işlev kazanabilir.

Evrimin "Kanıtları" Nerede?

Görülebileceği gibi "evrimin kanıtları", bilimsel camiada artık tartışmaya gerek olmayan, bilimi epey bir geriden takip edebilen halk arasında ise halen ateşli tartışmaların konusu olan bir konudur.

Ancak aslında "evrimin kanıtları" kalıbı hatalıdır. Zira temel bilimlerde biz genellikle "kanıt" yerine "bulgu" sözcüğünü kullanırız; çünkü "kanıt", matematiğe ait bir terimdir. Teknik olarak kütleçekimi gibi içselleştirilmiş doğa yasalarının bile "gözleme dayalı kanıtı" yoktur; sadece gözlemsel bulguları vardır. Ancak tıpkı evrimsel değişim için yapabildiğimiz gibi, kütleçekim olgusunu da matematiksel olarak temellendirmemiz ve bu temellendirmelerimizin sonuçlarını doğada görmemiz mümkündür. Zaten bu sebeple fizikteki (ya da diğer bilim dallarındaki) teorik çalışmalardan gelen çıkarımların doğada karşılıklarının bulunması heyecan verici bilim haberlerine konu olmaktadır. Teori, pratikle doğrulandıkça güç kazanır. Evrim Teorisi'nin insanlık tarihinin gördüğü, gelmiş geçmiş en güçlü teorilerden olmasının bir nedeni de teori ile pratik arasındaki uyuşma miktarıdır (yani bilimsel bir teori olarak Evrim Teorisi'nin "öngörü gücü"dür).

Evrim, yapısal olarak bir doğa yasasıdır. Doğa yasalarının kendileri ve etkileri gözlenir. Dolayısıyla burada "kanıt" derken söylenmeye çalışılan, daha ziyade "gözlem"lerdir. Bu gözlemler, doğadaki evrim yasasının doğrudan göstergeleridir. Bilim insanları bu bulgulardan yola çıkarak Evrim Teorisi adı verilen, bilim tarihinin gördüğü en ihtişamlı teoriyi günceller, geliştirir, gerçeğe en yakın hale getirirler. Yani doğadaki evrim yasasının neden ve nasıl o şekilde olduğunu izah etmeye çalışan Evrim Teorisi, gücünü bilim insanlarının evrime yönelik deney ve bulgularından elde edilen verilerinden almaktadır.

Tüm Reklamları Kapat

Bir bilim dalının veya bir teorinin gücünü, birden fazla bilim dalıyla analiz edildiğinde aynı sonuçları vermesiyle ölçeriz. Örneğin bir zamanlar bilim olarak pazarlanmaya çalışılan "frenoloji" (Türkçeye kabaca "kafatasçılık" olarak yansımıştır), farklı bilim dallarının (örneğin genetik biliminden gelen verilerin) bu düşünceyle tamamen çelişiyor olmasından ötürü terk edilmiş bir fikirdir.

Ancak Evrim Teorisi, aklınıza gelebilecek her bilim dalı tarafından test edilip kullanıldığında, tam da beklenen sonuçları veren, her seferinde tutarlı, her seferinde isabetli olan bir bilim dalıdır. İlk etapta uygulamaları sinirbilimden antropolojiye, psikolojiden ekolojiye, tıbba, paleontolojiye, jeolojiye kadar birçok bilim dalında devrime neden olmuştur. Hatta daha sonradan gücü öylesine net bir şekilde anlaşılmaya başlanmıştır ki, ekonomiden mimarlığa, mühendisliğe kadar sayısız "ilgisiz gibi görünen" sahada bile kendisine yer bulmayı, bu sahalarda devrimler yaratmayı başarmıştır. Bu nedenle Evrim Teorisi ve genel olarak evrimsel biyoloji, bilim tarihinin gördüğü en güçlü sahalardan biri olarak anılır. Bilim tarihinde pek az teori, bu kadar geniş çapta yankı yaratmayı ve bu kadar fazla bilim dalını doğrudan veya dolaylı olarak etkilemeyi başarmıştır.

Sonuç

Uzun lafın kısası, evrimin kanıtlarını saymakla bitirmek mümkün değildir. Bunlar sadece genel kategorilerdir! Bir de bunların alt başlıklarına inmeye başlayacak olsanız, her biri altında onlarca alt başlık bulmak mümkündür. O alt başlıkların da her birine uygun milyonlarca tür ve türe ait özellik bulmak mümkündür!

Evrimin kanıtları, yaşayan organizmaların büyükten küçüğe tüm seviyelerinde ve fosiller aracılığıyla öğrendiğimiz nesilleri tükenmiş türlerde karşımıza çıkmaktadır. Fosiller, modern türlerin ara türlerini bize sunarak nesli tükenmiş türler ile bugün yaşayan türler arasında köprüler kurmamızı mümkün kılar. Örneğin atların atalarından modern atlara kadar gerçekleşen evrimsel olgular, ara formlar ve değişen ekosistem çerçevesinde yaşanan adaptasyon, fosiller ile kesin olarak belirlenebilmektedir.

Tüm Reklamları Kapat

Ancak elimizde tek bir fosil dahi olmasa, evrim bundan en ufak derecede etkilenmezdi. Fosiller, tür içerisinde süregelen değişimlerin (mikroevrim), türler arası değişimlere (makroevrime) dönüşebileceğini gösteren işlevsel verilerdir. Ancak evrimin süregeldiğini, türleri değiştirdiğini, yeni türler yarattığını, var olanları yok ettiğini görmek için fosillere ihtiyacımız yoktur. Çünkü:

  • Türlerin anatomisi ve bu anatomilerin embriyolojik gelişimi (otogeni), zaman içinde izolasyon ve değişen çevre gibi etmenlerle ortak atalardan ayrılan türlerin geçmişine ışık tutmaktadır. 
  • Yaşayan türlerin coğrafi dağılımı, türlerin belirli coğrafi konumlardaki kökenlerini ve kıta hareketlerinin tarihini yansıtır. 
  • Molekül yapıları, tıpkı anatomik yapılar gibi yaşayan türler arasındaki akrabalık ilişkilerini yansıtır ve bir soyda gözlemlenmesi beklenen evrim kaynaklı değişiklikleri görmemizi mümkün kılar.

Anlayacağınız, evrimin kanıtları "her yerdedir". Sadece bakmayı bilmek ve algılamayı istemek gerekir.

Bu Makaleyi Alıntıla
Okundu Olarak İşaretle
Evrim Ağacı Akademi: Biyolojiye Giriş Yazı Dizisi

Bu yazı, Biyolojiye Giriş yazı dizisinin 4. yazısıdır. Bu yazı dizisini okumaya, serinin 1. yazısı olan "Evrim Nedir?" başlıklı makalemizden başlamanızı öneririz.

Yazı dizisi içindeki ilerleyişinizi kaydetmek için veya kayıt olun.

EA Akademi Hakkında Bilgi Al
299
0
  • Paylaş
  • Alıntıla
  • Alıntıları Göster
Paylaş
Sonra Oku
Notlarım
Yazdır / PDF Olarak Kaydet
Bize Ulaş
Yukarı Zıpla

İçeriklerimizin bilimsel gerçekleri doğru bir şekilde yansıtması için en üst düzey çabayı gösteriyoruz. Gözünüze doğru gelmeyen bir şey varsa, mümkünse güvenilir kaynaklarınızla birlikte bize ulaşın!

Bu içeriğimizle ilgili bir sorunuz mu var? Buraya tıklayarak sorabilirsiniz.

Soru & Cevap Platformuna Git
Bu İçerik Size Ne Hissettirdi?
  • Tebrikler! 259
  • Bilim Budur! 152
  • Muhteşem! 99
  • Mmm... Çok sapyoseksüel! 92
  • Merak Uyandırıcı! 76
  • Umut Verici! 58
  • İnanılmaz 54
  • Güldürdü 19
  • Üzücü! 5
  • Grrr... *@$# 3
  • İğrenç! 3
  • Korkutucu! 3
Kaynaklar ve İleri Okuma
Tüm Reklamları Kapat

Evrim Ağacı'na her ay sadece 1 kahve ısmarlayarak destek olmak ister misiniz?

Şu iki siteden birini kullanarak şimdi destek olabilirsiniz:

kreosus.com/evrimagaci | patreon.com/evrimagaci

Çıktı Bilgisi: Bu sayfa, Evrim Ağacı yazdırma aracı kullanılarak 31/10/2024 09:18:07 tarihinde oluşturulmuştur. Evrim Ağacı'ndaki içeriklerin tamamı, birden fazla editör tarafından, durmaksızın elden geçirilmekte, güncellenmekte ve geliştirilmektedir. Dolayısıyla bu çıktının alındığı tarihten sonra yapılan güncellemeleri görmek ve bu içeriğin en güncel halini okumak için lütfen şu adrese gidiniz: https://evrimagaci.org/s/3180

İçerik Kullanım İzinleri: Evrim Ağacı'ndaki yazılı içerikler orijinallerine hiçbir şekilde dokunulmadığı müddetçe izin alınmaksızın paylaşılabilir, kopyalanabilir, yapıştırılabilir, çoğaltılabilir, basılabilir, dağıtılabilir, yayılabilir, alıntılanabilir. Ancak bu içeriklerin hiçbiri izin alınmaksızın değiştirilemez ve değiştirilmiş halleri Evrim Ağacı'na aitmiş gibi sunulamaz. Benzer şekilde, içeriklerin hiçbiri, söz konusu içeriğin açıkça belirtilmiş yazarlarından ve Evrim Ağacı'ndan başkasına aitmiş gibi sunulamaz. Bu sayfa izin alınmaksızın düzenlenemez, Evrim Ağacı logosu, yazar/editör bilgileri ve içeriğin diğer kısımları izin alınmaksızın değiştirilemez veya kaldırılamaz.

Keşfet
Akış
İçerikler
Gündem
Yaşamın Başlangıcı
Mikoloji
Maske
Olumsuz
Enzim
Gerçek
Gelişim
Tekillik
Biyografi
Öğrenme
Koruma
Doğa Yasaları
Mit
Veri Bilimi
Karanlık Enerji
Tür
Kartal
Köpek
Canlı Cansız
Memeli
Biyocoğrafya
Teknoloji
Hayvanlar Alemi
Devir
İletişim
Aklımdan Geçen
Komünite Seç
Aklımdan Geçen
Fark Ettim ki...
Bugün Öğrendim ki...
İşe Yarar İpucu
Bilim Haberleri
Hikaye Fikri
Video Konu Önerisi
Başlık
Bugün bilimseverlerle ne paylaşmak istersin?
Gündem
Bağlantı
Ekle
Soru Sor
Stiller
Kurallar
Komünite Kuralları
Bu komünite, aklınızdan geçen düşünceleri Evrim Ağacı ailesiyle paylaşabilmeniz içindir. Yapacağınız paylaşımlar Evrim Ağacı'nın kurallarına tabidir. Ayrıca bu komünitenin ek kurallarına da uymanız gerekmektedir.
1
Bilim kimliğinizi önceleyin.
Evrim Ağacı bir bilim platformudur. Dolayısıyla aklınızdan geçen her şeyden ziyade, bilim veya yaşamla ilgili olabilecek düşüncelerinizle ilgileniyoruz.
2
Propaganda ve baskı amaçlı kullanmayın.
Herkesin aklından her şey geçebilir; fakat bu platformun amacı, insanların belli ideolojiler için propaganda yapmaları veya başkaları üzerinde baskı kurma amacıyla geliştirilmemiştir. Paylaştığınız fikirlerin değer kattığından emin olun.
3
Gerilim yaratmayın.
Gerilim, tersleme, tahrik, taciz, alay, dedikodu, trollük, vurdumduymazlık, duyarsızlık, ırkçılık, bağnazlık, nefret söylemi, azınlıklara saldırı, fanatizm, holiganlık, sloganlar yasaktır.
4
Değer katın; hassas konulardan ve öznel yoruma açık alanlardan uzak durun.
Bu komünitenin amacı okurlara hayatla ilgili keyifli farkındalıklar yaşatabilmektir. Din, politika, spor, aktüel konular gibi anlık tepkilere neden olabilecek konulardaki tespitlerden kaçının. Ayrıca aklınızdan geçenlerin Türkiye’deki bilim komünitesine değer katması beklenmektedir.
5
Cevap hakkı doğurmayın.
Aklınızdan geçenlerin bu platformda bulunmuyor olabilecek kişilere cevap hakkı doğurmadığından emin olun.
Sosyal
Yeniler
Daha Fazla İçerik Göster
Popüler Yazılar
30 gün
90 gün
1 yıl
Evrim Ağacı'na Destek Ol

Evrim Ağacı'nın %100 okur destekli bir bilim platformu olduğunu biliyor muydunuz? Evrim Ağacı'nın maddi destekçileri arasına katılarak Türkiye'de bilimin yayılmasına güç katın.

Evrim Ağacı'nı Takip Et!
Yazı Geçmişi
Okuma Geçmişi
Notlarım
İlerleme Durumunu Güncelle
Okudum
Sonra Oku
Not Ekle
Kaldığım Yeri İşaretle
Göz Attım

Evrim Ağacı tarafından otomatik olarak takip edilen işlemleri istediğin zaman durdurabilirsin.
[Site ayalarına git...]

Filtrele
Listele
Bu yazıdaki hareketlerin
Devamını Göster
Filtrele
Listele
Tüm Okuma Geçmişin
Devamını Göster
0/10000
Bu Makaleyi Alıntıla
Evrim Ağacı Formatı
APA7
MLA9
Chicago
Ç. M. Bakırcı, et al. Evrimin Kanıtı Var mı? Evrimin Kanıtları Nelerdir?. (4 Ocak 2015). Alındığı Tarih: 31 Ekim 2024. Alındığı Yer: https://evrimagaci.org/s/3180
Bakırcı, Ç. M., Texts, ., Karagözoğlu, . (2015, January 04). Evrimin Kanıtı Var mı? Evrimin Kanıtları Nelerdir?. Evrim Ağacı. Retrieved October 31, 2024. from https://evrimagaci.org/s/3180
Ç. M. Bakırcı, et al. “Evrimin Kanıtı Var mı? Evrimin Kanıtları Nelerdir?.” Edited by Çağrı Mert Bakırcı. Evrim Ağacı, 04 Jan. 2015, https://evrimagaci.org/s/3180.
Bakırcı, Çağrı Mert. Texts, . Karagözoğlu, . “Evrimin Kanıtı Var mı? Evrimin Kanıtları Nelerdir?.” Edited by Çağrı Mert Bakırcı. Evrim Ağacı, January 04, 2015. https://evrimagaci.org/s/3180.
ve seni takip ediyor

Göster

Şifremi unuttum Üyelik Aktivasyonu

Göster

Şifrenizi mi unuttunuz? Lütfen e-posta adresinizi giriniz. E-posta adresinize şifrenizi sıfırlamak için bir bağlantı gönderilecektir.

Geri dön

Eğer aktivasyon kodunu almadıysanız lütfen e-posta adresinizi giriniz. Üyeliğinizi aktive etmek için e-posta adresinize bir bağlantı gönderilecektir.

Geri dön

Close