Evrim Ağacı Bilim Terimleri Sözlüğü, bilim dünyasında sıkça kullanılan terimlerin anlamlarını ve açıklamalarını içerir.
Bir noktayı tanımlamak için düzlemdeki konumunu bir açısal koordinat (θ) ve bir uzaklık (r) kullanarak belirleyen iki boyutlu bir koordinat sistemi. Bu sistemde, referans noktası kutup noktası olarak adlandırılır ve genellikle orijin olarak kabul edilir. Referans doğrusu ise, başlangıç noktası ile kutup arasındaki doğrusal mesafeyi ifade eder. Uzaklık, bir noktanın kutup noktasından ne kadar uzakta olduğunu belirtirken; açı, referans doğrusuna göre hangi yönde olduğunu gösterir.
Cinsel seçilim sürecinde dişi bireyin, diğer dişi bireylerin ilgisini çekebilecek özellikteki erkek bireyleri seçmesinden dolayı eşeyler arası bir cinsel görünüm farkının ortaya çıktığını ileri süren açıklama. Bu hipoteze göre dişi birey, diğer dişilerin ilgisini çekebilecek özellikteki erkekleri seçer, oluşan yavrulardan erkek olanlar bu özellikleri sergiler, dişi olanlar ise bu özellikleri seçer. Eşeyler arası görünüm ve davranış farkı giderek artar. Bu da zamanla çeşitli eşeysel farklılıklara neden olur. Görünüm ve davranış farklılıklarını açıklamak amacıyla Fisher tarafından ortaya atılmıştır.
Elektrik enerjisini elektrik alanı biçiminde depolayabilen iki iletken plaka arasına yalıtkan bir madde (dielektrik) yerleştirilerek oluşturulan elektronik bileşen. Geçici olarak elektrik yükü depolama kapasitesine sahiptir ve bu özellikten dolayı devrelerde enerji depolama, filtreleme ve zamanlama gibi çeşitli amaçlar için kullanılır. Kondansatörün birimi faraddır (F) ve kapasite değeri (C) ile ölçülür.
(Genel) Fizyolojik işlev veya yapıda ani ve ciddi bir bozulma. (Tıp) Senkop (bayılma) veya bilinç kaybı olmaksızın postural kas tonusu kaybı gibi çeşitli bilinç kaybı biçimleri.
Birkaç örnek aşağıdakileri içerebilir:
Kişisel deneyimin, bireyin kimliğinin farklı yönlerinin birleşimi tarafından şekillendirilmesi. Kişinin sosyal deneyimlerinde özellikle ırk, cinsiyet, toplumsal cinsiyet, sosyal statü, cinsel yönelim, din, engellilik gibi birçok faktörün etkili olduğunu ifade eder.
Kasın istemli veya istemsiz kasılması durumu.[1]
Fenotipi bilinen, fakat genotipi bilinmeyen bir bireyin genotipini bulmak amacıyla yapılan çaprazlama yöntemi. Bu yöntem için fenotipi bilinen fakat genotipi bilinmeyen bir canlı ile homozigot çekinik bir birey çaprazlanır. Bu çaprazlama sonucunda oluşan bireylere bakılarak genotipi bilinmeyen bireyin genotipi belirlenir.
Vücudun kaskatı kesilerek, uzuvlarının verilen pozisyonlarda uzun süre sabit kaldığı duyu ve bilinç kaybı ile karakterize tıbbi bir durum.
Kuasar, merkezinde bir süper kütleli kara delik bulunan ve bunun etrafındaki akresyon diski ("toplanma diski") sayesinde kazanan bir gök cismidir. Kuasar ismi, İngilizcedeki "quasi-stellar object", yani "yarı yıldızsı cisim" kelimesinden türemiştir. Nokta kaynak gibi göründüklerinden dolayı, ilk gözlendiklerinde yıldız oldukları düşünülmüştür. Fakat uzaklıkları ve tayfları incelendiğinde yıldız olmadıkları ortaya çıkmıştır.
Toplanma diskinde bulunan gaz zamanla karadeliğin üzerine doğru çöktükçe; X-ışını, moröte, görünür bölge, kızılöte ve radyo olmak üzere çeşitli dalga boylarından elektromanyetik ışıma saçar. En parlak kuazarlar, saniyede 1048 erg'lik bir enerji çıkışı oluşturabilir ki bu da Samanyolu gibi büyük galaksilerin yaptığı ışımadan binlerce kat daha fazladır.
Bir kuasar, aynı zamanda bir aktif galaksi çekirdeğidir. Bir fikre göre AGN'ler (kuasar, blasar, seyfert, radyo galaksi vb.) aslında aynı cisimlerdir. Fakat onlara olan bakış açımıza göre farklı özellikler gösterdiğinden ötürü, farklı cisimler gibi algılanırlar. Kuasarlar da bu grubun bir üyesidir.
Fakat ilginç bir biçimde, diğer aktif galaksi çekirdekleri etrafımızda rastgele uzaklıklarda dağılmış olmalarına rağmen, kuasarlar çoğunlukla bizden uzakta yer alır (yani yüksek miktarda kırmızıya kayma gösterirler). Gözlenen en uzak kuasar değerine sahiptir. Yani bir başka deyişle o kadar uzaktır ki, bu kuasara baktığımızda gördüğümüz manzara, evrenin 800 milyon yıl yaşındaki haline denk düşer.
Bir ekosistemin sağlıklı bir şekilde işleyebilmesi ve türler arasındaki dengenin sürdürülebilir olabilmesi için kritik öneme sahip olan türleri ifade etmektedir. Bu türler, sadece sayısal olarak değil, aynı zamanda davranışsal (etolojik) ve çevresel (ekolojik) etkileşimler açısından da önemlidir. Kilit taşı türler koruma planlamalarında ön plana çıkmaktadır.
Ekolojik topluluklardaki yaygınlıkları nedeniyle parçası oldukları ekosistemin yapısı üzerinde kilit rol oynayan türlerdir. Kurucu türler; birincil üreticiler, otçullar veya etçiller gibi çeşitli trofik seviyelerde bulunan canlılar olabilmektedir. Bu türler koruma planlamalarında ön plana çıkmaktadır.
Türdiriltimi çalışmalarında üreme organları klonlanan hayvanla aynı olan türler. Konak türün klonlanacak hayvana benzemesi önemli değildir. Örneğin kuşlar üzerindeki türdiriltimi çalışmalarında klonlama işlemi yapılırken sadece gonad klonlanmaktadır.
Kromozomlarda sentromerin üzerinde iğ ipliklerinin bağlandığı özelleşmiş proteinler.
Kardeş olmayan kromatitlerin gen alışverişi yaparken birbirlerine temas ettikleri bölge.
Gözün ön kısmını kaplayan ve yaklaşık 12 milimetre olan şeffaf zar. Kenarları dışında kan damarı içermez, ancak sinirler bulundurur ve temasa karşı oldukça hassastır.
Kimyasal formülü C8H10N4O2 olan bir alkaloiddir. Kahvede, çayda ve eser miktarda, kakaoda bulunur. Alman kimyager Friedlieb Ferdinand Runge tarafından 1819 yılında keşfedilmiştir. Kafein, merkezî sinir sisteminde uyarıcı bir maddedir.
Karbon (C), hidrojen (H) ve oksijen (O) atomlarından oluşan biyomolekül. Vücudun enerji elde etmek için yıktığı 3 temel depo maddesinden biridir. Karbonhidratlara "şeker" de denmektedir. Bunun sebebi karbonhidratların diğer adının "sakkarit" olmasıdır. Sakkarit, şeker anlamına gelmektedir. Fransızca "suyun bileşikleri, kimyasalın bileşikleri" anlamına gelen "hydrate" ve "karbon elementi" anlamına gelen "carbon" kelimelerinden gelmektedir.
Kanser korkusu olarak bilinen, Yunancada "yengeç" anlamına gelen καρκίνος ("karkínos") ve "korku" anlamına gelen φόβος ("phobos") kelimelerinden oluşan bir terim.
Işık şiddetinin SI (Uluslararası Birim Sistemi) birimidir. Bir ışık kaynağından bir yöne doğru yayılan ışık akısının 1/683 Watt/sr olduğu noktadaki ışık şiddeti şeklinde tanımlanmaktadır.
Kırmızı kan hücrelerinde, mide mukozasında, pankreas hücrelerinde ve böbrek tübüllerinde bulunan bir enzimdir. Yavaş bir reaksiyon olan karbondioksitin (CO2), bikarbonat (HCO3-) ve hidrojen (H+) iyonlarına dönüşümünü katalizler. Karbonik anhidraz enzimi, kanda CO2 taşınımını etkileyerek solunumda önemli bir rol oynar. Aynı zamanda midede hidroklorik asidin (HCl) oluşmasında görev alır.
Kutup ışıklarının Kuzey Kutbu üzerinde gerçekleştiğinde aldığı isimdir. Alaska, Kanada ve Norveç önemli gözlem noktalarıdır.
Güneş'ten gelen yüklü parçacıkların Dünya'nın atmosferiyle etkileşime girmesi sonucu oluşan doğal ışıklardır. Aurora borealis ve aurora australis olmak üzere iki çeşittir.
Binlerce, hatta milyonlarca yıldızdan oluşan oldukça yoğun yıldız topluluklarıdır. Çoğunlukla galaksi halesinde dolanırlar ve galaksinin en yaşlı yıldızlarından oluşmaktadırlar. Yüz binlerce yıldızın meydana getirdiği yüksek kütleçekiminden ötürü küresel bir şekil alırlar ve neredeyse hiç gaz, toz bulutu içermezler. Messier 13 ve Messier 15 cisimleri örnek olarak verilebilir.
Organik bir kusurun aşırı gelişme veya başka bir organın ya da aynı organın bozulmamış bölümlerinin işlevinin artırılması yoluyla düzeltilerek dengelenmesi.
Gök cisimlerinin parlaklıklarının belirtilmesini sağlayan bir skala. Kadir değeri arttıkça cisim sönükleşir, azaldıkça cisim parlaklaşır. Kadir ölçeği logaritmiktir ve her değer bir öncekinin 2,51 katıdır. Dolayısıyla, değerler arttıkça aralarındaki fark da giderek büyümektedir.
Uluslararası Birimler Sistemi'nde (SI) temel sıcaklık birimidir. "Mutlak sıfır sıcaklığı" kavramına dayanan bir sıcaklık ölçeğidir. Genellikle bilimsel gösterimde kullanılır ve diğer sıcaklık ölçeklerinden farklı bir şekilde hesaplanır. Diğer sıcaklık ölçekleri ile sabit orana sahiptir. "K" ile gösterilir. Adını, İskoç fizikçi Lord Kelvin'den alır.
Memelilerde bulunan iki tip adipoz dokudan birisidir. Neredeyse bütün memeli hücrelerinde bulunmaktadır. Sinir bakımından, beyaz adipoz dokusuna göre daha zengindir. Yenidoğanlarda ve kış uykusuna yatan türlerde, ısı yalıtımı sağlamak için daha sık görüldüğü bilinmektedir. Beyaz adipoz doku, vücutta yaygın olarak bulunmaktadır fakat kahverengi adipoz bölge, vücutta daha spesifik bölgelerde bulunmaktadır.
Uzay kayaları ve cüce gezegenlerden oluşan, Güneş Sistemi'nin kenarında bulunan bir halkadır. Güneş'ten yaklaşık olarak 30 ile 50 astronomik birim uzakta yer almaktadır.
Kriyoprezervasyon kısaca, biyolojik materyallerin düşük sıcaklıklarda uzun süreler boyunca saklanabilmesini sağlayan bir yöntemdir. Bu teknik, biyolojik örneklerin veya hücrelerin canlılıklarını korumak için dondurulmasını içerir. Kriyoprezervasyon, sıvı azot veya diğer soğutucu gazlar gibi düşük sıcaklıkların kullanılmasını gerektirir ve bu sıcaklıklar -80 derece Celsius'ten daha düşük olabilir. Bu işlem, biyolojik materyallerin uzun süreler boyunca saklanabilmesini, taşınabilmesini ve hatta yeniden canlandırılabilmesini sağlar. Kriyoprezervasyon; tıp, biyoteknoloji, tarım, gıda endüstrisi ve çevre bilimleri gibi birçok alanda kullanılmaktadır.[1][2]
Tipik olarak her iki tarafında su bulunan iki büyük kara kütlesini birbirine bağlayan dar bir kara şerididir. Bir kıstak, iki su kütlesini ayıran dar bir kara şeridine de atıfta bulunabilir. Her iki durumda da kıstak, iki büyük kara kütlesi veya su kütlesi arasında bir köprü veya bağlantı görevi görür. "İsthmus" terimi, "boyun" anlamına gelen Yunanca "isthmos" kelimesinden gelir.[1] Kıstağın en bilinen örneği, Kuzey ve Güney Amerika'yı birbirine bağlayan ve Atlantik ile Pasifik Okyanuslarını ayıran Panama Kıstağı'dır. Mısır'daki Süveyş Kıstağı, Afrika ile Asya'yı birbirine bağlar ve Kızıldeniz'i Akdeniz'den ayırır. Kıstakların diğer örnekleri arasında Tayland'daki Kra Kıstağı ve Meksika'daki Tehuantepec Kıstağı sayılabilir.[2]
Vücuttaki en küçük kan damarlarıdır. Çapları yaklaşık 5 ile 10 mikrometre arasında değişmektedir. Kılcal damarların içerisinde diğer kan damalarına kıyasla dolaşım hızı ve basınç düşüktür. Duvar yapıları tek bir hücre tabakasından oluşur.
Kıkırdak, kemik, eklem ve lif gibi hareket sisteminin yapı taşlarını oluşturan protein. Bağ dokusunun ana bileşeni olarak memelilerde en bol bulunan proteindir.[1] Kolajen, amino asit açısından zengindir ve kaynar suya maruz kaldığında jelatine dönüşür.
Canlı vücudunda kanın dolaştığı damarlardır. Dolaşım sistemi organlarıdır ve görevleri kanı vücudun farklı bölümlerine taşımaktır. Kan damarları temelde iki kategoriye ayrılır. Bunlar, atardamarlar (arter) ve toplardamarlardır (ven).
Saf bir maddenin belli bir basınçta sıvı halden gaz haline geçtiği sıcaklıktır.[1] Sıvı haldeki bir maddeye enerji verildiğinde sıcaklığı artar. Ancak bir süre sonra sıcaklığı değişmemeye ve madde kaynamaya başlar. Kaynama belli bir basınçta sadece belli bir sıcaklıkta gerçekleşir. Kaynamanın gerçekleştiği bu sıcaklık "kaynama noktası" veya "kaynama sıcaklığı" olarak isimlendirilir.
Kaynama süreci boyunca maddenin sıcaklığı sabit kalır. Sıcaklık değişmediği için taneciklerin ortalama kinetik enerjisi de değişmez. Buna ek olarak kaynama noktası maddeler için ayırt edici bir özelliktir, çünkü her maddenin kaynama noktası birbirinden farklıdır. Kaynama ile buharlaşma birbirine karıştırılmamalıdır. Çünkü buharlaşma her sıcaklıkta gerçekleşebilir ancak kaynama sadece belli bir sıcaklıkta gerçekleşir. Örneğin, suyun 1 atm basınçta kaynama noktası 100 °C'dir.
Bir elektronik devrede iletkenlerden herhangi biri üzerindeki elektrik yükü miktarının iletkenler arasındaki potansiyel farka "oranıdır.[1] Başka bir ifadeyle, bir cismin elektrik yükü depolama yeteneğidir. Bu tanımdan da anlaşılacağı üzere elektrikle yüklenebilen her cismin belli bir kapasitansı vardır. Kapasitansın formülü C=q/V şeklindedir. Bu formüldeki C kapasitansı, q elektrik yükünü, V ise iletkenler arasındaki potansiyel farkı ifade etmektedir. Kapasitansın SI birim sistemindeki birimi Faraddır. Ancak elektronik devrelerde kullanılan sığaçların kapasitansı genellikle faraddan daha düşük büyüklüğe sahiptir, bu yüzden faradın alt birimleriyle ifade edilirler. Kapasitansın günümüzde kullanılan en yaygın alt birimleri mikrofarad (mF), nanofarad (nF) ve pikofaraddır (pF). Buna ek olarak sığaçlarda depolanan enerji aşağıdaki formülle hesaplanır:
Bu denklemdeki C kapasitansı, V potansiyel farkı (gerilim), Q ise elektrik yükünü ifade etmektedir.
Birbirine yakın ve yalıtılmış iki iletkenden oluşan, elektrik enerjisini depolamak için kullanılan bir devre elemanıdır.[1] Kondansatör olarak da bilinir. Kondansatörlerin basit bir örneği, paralel plakalı kondansatördür. İletkenlerden birinde toplam yükü +Q olan pozitif yükler, diğerinde ise toplam yükü -Q olan negatif yükler birikirse bu kondansatörün yükünün Q olduğunu söyleriz.
Aşağıdaki denklem, bir kondansatörde depolanan potansiyel enerjiyi verir:
Bu denklemdeki C kondansatörün kapasitansını, V ise gerilimi ifade eder.
Koprolit, fosilleşmiş dışkıları tanımlamak için kullanılan bir terimdir. Genellikle paleontologlar ve paleoekologlar tarafından incelenir. Koprolitler; bir hayvanın dışkısı, çamur veya kum gibi tortularda korunduğunda ve daha sonra fosilleşme süreci boyunca zamanla sertleştiğinde oluşur. Eski hayvanların diyetleri, davranışları ve yaşadıkları çevre hakkında değerli bilgiler sağlayabildikleri bilinmektedir.
Geçmişte yaşamış olan bitki ve hayvan türlerini, bunların birbirleriyle ve çevreleriyle nasıl etkileşime girdiklerini öğrenmek için de kullanılırlar. Buna ek olarak koprolitlerin, farklı hayvan gruplarında sindirim sistemlerinin evrimini incelemek için de kullanıldığını belirtmek mümkündür.[1]
Koprolitler genellikle tortul kaya oluşumlarında bulunur. Boyutları küçük tanelerden büyük parçalara kadar değişebilir ve görünümleri, onları üreten hayvanın türüne ve muhafaza edildikleri koşullara bağlı olarak değişebilir.[2]
Bir organizmanın kimyasal bir uyarana tepki olarak gerçekleştirdiği hareket. Kimyasal uyarandan uzaklaşma veya kimyasal uyarana yaklaşma şeklinde gerçekleşebilir. Toksik maddelerden uzaklaşma, besin bulma, sağlık (lökositlerin kimyasal uyaranlara doğru hareketi) gibi pek çok görevde kullanılmaktadır.
Enerji bakımından zengin büyük moleküllerin hücre içindeki enzimlerin katalizörlüğünde daha küçük moleküllere parçalanması sürecidir. Metabolizmanın yıkım süreci olarak da isimlendirilebilir. Kelime; Antik Yunanca'daki kato, yani "aşağı" ve ballein, yani "fırlatmak" kelimelerinin birleşiminden oluşmaktadır.
Başka bir tıbbi durumla aynı anda ve genellikle ondan bağımsız olarak var olan hastalık veya tıbbi durum. Bir hastada iki veya daha fazla hastalığın veya tıbbi durumun aynı anda bulunması.
Akıl hastalığı veya organik beyin hastalığının bir belirtisi olarak müstehcen dilin istemsiz ve tekrarlayıcı kullanımı.
Tedavi edici, hastalığı iyileştirici anlamına gelir. Küratif tedavi, hastalığı, geride hiçbir sekil kalmayacak şekilde tedavi etmeyi ifade eder.
Maddelerin yapısını, özelliklerini, tepkimelerini ve etkileşimlerini inceleyen bilim dalıdır. Kimya, doğa bilimlerinin içinde sınıflandırılır ve alt dallar bulundurur. Bu alt dallardan bazıları: organik kimya, anorganik kimya, biyokimya, fizikokimya ve analitik kimyadır.
Doğumda mevcut olan bir durum veya özellik. Genetik veya genetik olmayan faktörlerin sonucu olabilir.
Kimyasal enerji, bileşikleri oluşturan atomlar arası kimyasal bağlarda depolanan enerjidir. Kimyasal enerji, bir kimyasal tepkime sırasında ısı olarak açığa çıkabilir; bu tür tepkimeler, kimya biliminde "ekzotermik reaksiyon" olarak adlandırılır. Gıdalarda bulunan kimyasal enerji vücut tarafından mekanik enerjiye ve ısıya dönüştürülür. Veya pillerdeki kimyasal enerji elektrik enerjisine dönüştürülebilir.
Günümüzden 157.300.000 ile 152.100.000 yıl öncesi arasını kapsayan jeolojik zaman dilimidir.
Hamileliği sonlandırmak için yapılan bir işlemdir. Hamilelik, ilaç alınarak ya da cerrahi bir işlemle sonlandırılır.
Eklembacaklıların dış iskeletinin oluşmasında kullanılır ve mantarlarda hücre çeperini oluşturan polisakkarittir. Bilindiği kadarıyla doğada en çok bulunan ikinci polisakkarittir. Kitin, sağlam ve elastik bir madde olduğu için tıp alanında cerrahi iplerde kullanıma uygundur. Yaralar iyileşirken kitin yavaş bir şekilde ayrışır ve dağılır. Kitinden tıp, tarım ve endüstri gibi pek çok alanda faydalanılmaktadır.
Klimatoloji veya iklim bilimi, zaman içinde gerçekleşen atmosfer ve hava olaylarını inceleyen bilim dalıdır.[1] Klimatoloji bilimi, hava durumu modellerini analiz etmeye ve bu hava olaylarına neden olan atmosferik koşulları anlamaya odaklanır.[2] Bu alanda çalışmalar yapan bilim insanlarına klimatolog denir.
Kardiyak arrest ya da yaygın adıyla kalp durması, kalbin kan pompalama işlevini yerine getirememesidir.[1] Daha ayrıntılı olarak kardiyak arrest miyokardın sistol ve diastol işlemlerini yerine getirememesi olarak tanımlanır. Tıpta kardiyak arrestin beklenmediği durumlarda gerçekleşmesi ise akut kardiyak arrest (İng: "Sudden Cardiac Arrest") olarak isimlendirilir. Miyokard yani kalp kası sistol (kasılma) ve diastol (gevşeme) işlemlerini yerine getiremediği için kalp işlevini yitirir. Kalbin işlevini yitirmesi durumunda organlara kan pompalanamaz. Kardiyak arrest geçiren bir hastanın kalp ritmini geri getirmek için hastaya kardiyopulmoner resüsitasyon yani kalp masajı ve defibrilasyon uygulanır.[1]
Kardiyoloji, kalp ve dolaşım sistemi hastalıklarını inceleyen bilim dalıdır.[1] Öncelerinde iç hastalıkları (dâhiliye) bölümünün alt dalı olan kardiyoloji, günümüzde ayrı bir anabilim dalıdır.[2] Bu alanda uzmanlaşmış doktorlara kardiyolog adı verilir. Kardiyoloji biliminin incelediği ve tedavi etmek için çalıştığı hastalıklardan bazılarını; koroner arter hastalığı, kalp ritim bozuklukları, inflamatuar kalp hastalığı, kalp yetmezliği, perikardit, miyokardit, trisküspit stenozu, aort yetmezliği ve miyokart enfarktüsü şeklinde sıralayabiliriz.[2] Ekokardiyografi, elektrokardiyografi, kardiyak kateterizasyon ve miyokart perfüzyon sintigrafisi gibi teşhis yöntemleri kardiyovasküler hastalıkların tanısında kullanılır.[2]
Koful veya vakuol; bitkiler, mantarlar, hayvanlar, bazı protistalar ve bakterilerde bulunan ve çeşitlerine göre boyutları değişebilen içi sıvı dolu boşluklardır. Kofullar endoplazmik retikulum, golgi aygıtı, hücre ve çekirdek zarından oluşabilir. Temel görevleri; depo, sindirim, salgı, boşaltım ve tatlı su mikroorganizmalarında su dengesini sağlamaktır.
Karnitin; neredeyse tüm canlılarda var olan, biyoyararlanım açısından %10'u geçmeyen, suda kolay çözünen, oda sıcaklığında renksiz ve beyaz bir toz hâlinde bulunan bir amonyum bileşiğidir. Yağ asitlerini enerjiye dönüştürmek için oksitlenmek üzere mitokondriye taşımakta, metabolik atıkları hücrelerden uzaklaştırmakta ve enerji metabolizmasını desteklemekte önemli bir role sahiptir. Toksisitesi düşüktür ve suda çözünürlüğü yüksek bir dipolar iyondur. Karnitin iki hâlden biri olarak bulunur: D-Karnitin ve L-Karnitin. Her iki form da canlılar üzerinde aktif role sahiptir ancak sadece L-Karnitin hayvanlarda doğal olarak bulunur. D-Karnitin, L-Karnitin’in aktivitesini inhibe ettiği için toksik etkiye sahiptir.
Bazı canlı gruplarında bulunan, son bağırsağın dışarıya açıldığı dışkının ve idrarın atıldığı, eşeysel üremenin sağlandığı 3 kısımdan oluşan bir vücut açıklığıdır. Kuşların büyük bir çoğunluğunda penis bulunmaz veya körelmiştir. Penis bulunmayan kuşlarda üreme kloak ile sağlanır. Kuşların (Aves), sürüngenlerin (Reptilia) ve amfibilerin (Amphibia) ezici çoğunluğunda kloak bulunur.
Kuşlarda bulunan yemek borusunun kese benzeri bir uzantısıdır. Sindirimden önce yiyecekleri saklamak için kullanılır.
Kontraktilite (kasılabilirlik), özellikle kasların veya benzer aktif biyolojik dokunun kendi kendine kasılma yeteneğini ifade eder.
Korozyon, metallerin oksitlenerek aşınma durumuna verilen isimdir. Demirin paslanması korozyona örnektir.
"Kseno", Yunancada "yabancı" anlamına gelir; "transplantasyon" ise "aktarma" demektir. Farklı tür hayvanlar arasında yapılan, başarı şansı en az olan doku naklidir.
Kendinden gerekçeli inanç, kendinden başka bir inanca dayanmaksızın doğru olan temel inanç anlamına gelmektedir. Temelcilik tarafından öne sürülen bu kavram, sonsuz gerileme problemini durdurmak amacıyla kullanılmaktadır. Sonsuz gerilme problemine göre, bir inancın gerekçesini başka bir inanç oluşturmaktadır ve bu inancın gerekçesini de bir başka inanç oluşturacağı için bu durum sonsuz bir döngüye girilmesine neden olmaktadır. Buna karşın temelcilik, tüm inançlarımızın gerekçesi ve dayanağı olan temel, kendinden gerekçeli inançlarımız olduğunu ileri sürmektedir. Bu bakımdan tüm inançlarımızı, söz konusu temel inançlarımızdan hareketle elde ettiğimiz için temeldeki inanç kendinden gerekçeli olmalıdır. O halde bir inancın kendinden gerekçeli olması; temel inanç konumunda olduğunu, diğer inançların gerekçesi olduğunu ve doğruluğunun kendisinden kaynaklandığı anlamına gelmektedir.
W.K. Clifford’a göre “yetersiz delile dayanarak herhangi bir şeye inanmak her zaman, her yerde ve herkes için yanlıştır. ” Delilciliğin en açık ve katı ifadelerden biri olarak bu gösterilebilir. Delilciler sahip olduğumuz inançların bir delile dayanmadığı sürece yersiz ve güvenilmez olduğunu iddia ederler. Bazı radikal delilciler için bu deliller duyu verisine dayanan empirik verilere ilişkin delilerdir. Diğer yandan delilciliğin en açık farmülasyonu şu şekildedir:
Çağdaş Epistemoloji’de bu yaklaşıma yönelik en ciddi eleştiri Plantinga öncülüğünde Reformcu Epistemoloji tarafından yapılacaktır.
Fosfat gruplarının yüksek enerjili fosfat içeren bir molekülden (ATP gibi) bir substrata transferini katalize eden enzimlerin genel adı.
Skleroproteinler olarak bilinen lifli ve yapısal bir protein ailesinin üyelerinden birisidir. Omurgalı hayvanlarda bulunan versiyonu olan -keratin; saç, tırnak, tüy, boynuz, pençe, toynak, nasır ve derinin dış yüzeyinde bulunan ana yapısal malzemedir. Su ve organik çözücüler içinde neredeyse hiç çözülemeyen keratin, epitel hücreleri hasar ve strese karşı korur.
Karbonifer (358.9-298.9 myö) bir jeolojik dönem ismidir. Yaklaşık 358.9 milyon yıl önce ile 298.9 milyon yıl önceyi kapsayan zaman dilimine denir. Paleozoyik Zaman'ın 6 majör dönemi arasında Devoniyen'den sonra gelen 5. dönemdir. Yaklaşık 60 milyon yıl sürmüştür.
Atmosferik oksijen seviyesi %35 gibi çok yüksek bir düzeye (günümüzde %21) ulaştığı için eklem bacaklılar muhteşem bir çeşitliliğe ulaşmıştır. Aynı şekilde amfibiyenler de karasal biyoçeşitlilikte baskın hayvan grubudur. Özerk karasal hayvanlar olacak olan amniyotlara evrimleşecek dal Karbonifer'de ayrılacaktır.
Kretase (145-66 myö) bir jeolojik dönem ismidir. Mezozoyik'in 3 majör zaman dilimi olan Triyas, Jura ve Kretase arasından sonuncusu ve en uzun sürenidir. 145 milyon yıl önce ile meteorun Meksika Körfezi'ne çarptığı 66 milyon yıl öncesine denk gelen zaman dilimini kapsamaktadır. Yaklaşık olarak 79 milyon yıl sürmüştür. Kretase'nin bitişi ile Senozoyik Zaman'ın ilk dilimi olan Paleojen başlayacaktır.
Mezozoyik içerisinde nispeten sıcak bir iklime sahip zaman dilimi olmuştur. Dolayısıyla su seviyesi yükselmiş ve birçok ada oluşmuştur. Okyanuslarda deniz sürüngenleri, karada dinozorlar, gökyüzünde ise uçan sürüngenler çeşitlenmiştir. Çiçekli bitkilerin görülmeye başlandığı en önemli zaman dilimidir. Yeni memeli grupları ve avian dinozorlar (kuşlar) da evrimleşmiştir.
Kuşların barındığı, yumurtalarını bıraktığı, kuluçkaya yattığı ve yumurtadan çıkan yavruların gelişimini gerçekleştirebildiği oluşuma kuş yuvası denir. Kuşların yuva yapmalarındaki en önemli etmenlerden birisi yavruların yumurtadan çıktıkları dönemlerde savunmasız olmasıdır. Her kuş yuva yapmayı tercih etmez. Örneğin guguk kuşu yumurtasını saz kamışçını ve dağbülbülü gibi türlerin yuvasına bırakır ve bu şekilde yavrularının bakımını bir ötücü kuşa devreder. Bu tarz davranışa "kuluçka parazitliği" denir.
Kırınım; ışık, ses, elektromanyetik dalgaların ya da su dalgalarının, onları doğrusal yollarından saptıracak engellerden geçmesiyle oluşur. Herhangi bir dalga kırınıma uğrayabilir. Işığın kırınmasının teleskop ve kameralarda önemli olduğu durumlar vardır.
Özellikle otçullar ve avcılardan kaçınmak için kullanılan morfolojik adaptasyonlar; bir kamuflaj çeşidi.
Otçulluğu doğrudan caydıran veya kısıtlayan, kimyasal özelliklere sahip bileşikler ve elementler.
Algılanan uyaranı değerlendirip uygun bir davranışsal tepki seçme. Karar verme süreci basit olabilir ya da sorun çözme gibi karmaşık bilişsel süreçleri içerebilir.
Krepüsküler hayvanlar, alacakaranlıkta (şafak ve alacakaranlık dönemlerinde) aktif olan hayvanlardır. Bununla birlikte, terim kesin değildir, çünkü bazı krepüsküler hayvanlar ay ışığı olan bir gecede veya bulutlu bir gün boyunca aktif olabilirler. Matutinal terimi, sadece gün doğmadan önce aktif olan hayvanlar için kullanılırken, vespertin terimi sadece gün batımından sonra aktif olanlar için kullanılır.
Kaldera, bir volkanın kendi içine çökmesi sonucu oluşan büyük, özel bir volkanik bir yerşeklidir. Kalderanın çöküşü, büyük bir volkanik patlama sonucu volkanın altındaki magma odasının boşaltılması ile tetiklenir. Boşalmış oda, magma patlamaları sonrasında yukarıdaki volkanik yapıların ağırlığını destekleyemez ve çökmeye başlar. Çatlaklar ilk olarak odanın çevresinde -genellikle- kabaca dairesel bir şekilde oluşurlar. Bu halka çatlaklar aslında volkanik delikler olarak adlandırılabilir. Magma odası boşaldıkça, volkanın halka çatlakları içindeki merkezi çökmeye başlar. Bu çöküş, büyük bir patlama sonucu veya birkaç patlama sonucunda meydana gelebilir. Ayrıca toplam çöküş miktarı yüzlerce veya binlerce metre olabilir.
Kaldera TürleriKrater - Göl Kalderaları: Krater - göl kalderaları, en güçlü volkanik patlamanın bir türü olan Plinian püskürmelerinden sonra bir stratovolkanın çöküşünden kaynaklanır. Plinian püskürmeleri, dışarıya büyük miktarda lav, volkanik kül ve kaya salmaktadır.
Kalkan Volkanı KalderasıKalkan volkanı kalderaları tekil patlayıcı püskürmelerden kaynaklanmamaktadır. Bunun yerine, lavların epizodik salınım nedeniyle aşamalı şekilde azalırlar. Lav çeşmesi olarak bilinen bu daha güçsüz lav salınımı, kalkan volkanlarının karakteristik özelliğidir.
Tekrar Aktifleşen KalderalarHerhangi bir volkanla bağlantısız olan yeraltı magma odasının çökmesinden dolayı tekrar aktif hâle gelen kalderalardır. Her aktifleşme sonrası kalderalar daha da büyür ve bundan dolayı çapları 15 ile 100 kilometre (9 ile 62 mil) arasında değişiklik göstermektedir. Ayrıca Dünya’daki en büyük volkanik yapılardır.
Uzaydaki KalderalarKalderaların bulunduğu tek gezegen Dünya değildir. Venüs ve Mars dahil olmak üzere bazı gezegenlerde de kalderalar bulunmaktadır. Ayrıca gezegen dışında Ay’da da kalderalara rastlanmaktadır.
Herhangi bir nesnenin hareketinden dolayı sahip olduğu enerji. Hareket eden her nesne kinetik enerjiye sahip. Birimi Joule.
Aşağıdaki formül ile hesaplanır:
Görüldüğü gibi kinetik enerji, süratin karesi ve kütle ile doğru orantılı. Sürat ve kütle arttıkça kinetik enerji de artar. Kinetik enerji her zaman 0 veya pozitif bir değer alır.
Çoğunlukla gök taşlarında bulunabilecek, boyutları milimetrenin de altında olan ve bazı gök taşlarının %80’lik kısmını oluşturan küçük küresel objeler. Kondrüller, Güneş sistemimizin en eski materyallerinden olan kalsiyum ve alüminyum bakımından oldukça zengin. Genellikle taş gezegenler ve gök taşları, kondrüllerden oluşmuş. Bu yüzden kondrüllerin nasıl oluştuğunu anlarsak Güneş sisteminde onun sayesinde oluşmuş gezegenleri ve gök taşlarını anlamamız kolaylaşır. Kondrüllerin Güneş sisteminde düşük yer çekiminde eriyip katılaşması sonucu oluştuğu neredeyse 200 yıldır bilinmekte. Fakat oluşumlarının koşullarını ve önemlerini hâlâ tam anlamıyla bilmediğimiz için anlamamız zorlaşıyor. Bilmememizin nedeni de kondrüllerin oluşumlarının bilimde büyük bir tartışma konusu olması. Önerilen teoriler birbiriyle çelişkili. Büyük oranda kabul edilen teori, 4.56 milyar yıl önce oluştukları.
Biyolojide, genetik olarak uzak olan bireyler arasındaki çaprazlamalardan kaynaklanan nesillerin ebeveynlerinden ya da ebeveynlerinin kendi çevrelerindeki bireylerle olan döllerinden daha düşük seçilim değerlerine sahip olması durumu.
Aile bağları olmayan bireylerin üremesi. Soy içi üremenin karşıtı.
Kafatası, omurgalıların kafasını çevreleyen iskelet yapısı. Kemik veya kıkırdaktan oluşur ve beyin ve bazı duyu organlarını koruyan bir yapı oluşturur. Üst çene (alt çene değil) kafatasının bir parçasıdır. İnsan kafatasının beyni içeren kısmı (kranyum) küresel ve yüzünüz ile karşılaştırıldığında görece daha büyüktür. Diğer çoğu hayvanda kafatasının yüz kısmı, üst dişler ve burun da dahil olmak üzere, kranyumdan daha büyüktür. İnsanlarda kafatası, atlas olarak adlandırılan, başın sallama hareketine izin veren en yüksek vertebra tarafından desteklenir. Atlas, yan yana hareketine izin vermek için, eksende bir sonraki omurga üzerinde, aksis (axis), döner.
Çoğu protein polipeptit zincirlerinden oluşur. Bu polipeptitiler aynı olabilir (bir homodimerde olduğu gibi) veya farklı olabilir (bir heterodimerde olduğu gibi). Kuaterner yapı, bu polipeptitlerin birbirleriyle etkileşime girdiğine ve daha büyük bir protein kompleksi oluşturduklarında verilen isimdir.
Kimyada iki atom arasında bir elektron çiftinin paylaşımından kaynaklanan atomlararası bağlantıyı gösteren bağ. Bağlama çekirdeklerinin aynı elektronları elektrostatik olarak çekiminden kaynaklanır.
Korpus luteum, kadın üreme sisteminde sarı cisim de denilen, geçici olarak oluşturulan, hormon salgılayan yapı. Yumurtalıklarda yumurta salınımı sırasında oluşur. Korpus luteum, lutein hücrelerinden (Latince luteus'tan "safran-sarı" gelir) yapılmaktadır ve yumurtalamadan hemen sonra oluşur. Korpus luteumun büyüklüğü değişkenlik göstermektedir.
Yumurtlama sırasında folikül yumurtayı fallop tübüne doğru fırlatır. Folikülden kalan parçalara korpus luteum denir ve 2-5 cm çapında olabilir. Korpus luteum, östrojen ve progesteron üretir ve yumurtanın döllenmesi durumu için optimum koşulları sağlar.
Eğer yumurta döllenirse, korpus luteum bu hormonları üretmeye devam eder. 10.haftada en büyük boyutuna ulaşır, 16-20.haftada da bozunur.
Yumurta döllenmezse, korpus luteum büzüşür ve ikinci hafta sırasında corpus albicans'a dönüşür.
Genellikle kırmızı, turuncu veya sarı renkte olan pigmentler. Havuçlara renklerini veren bileşik karoteni içerirler. Bu bileşikler, karbon atomlarının bir zincir ile bağlandıkları iki küçük altı karbon halkasından oluşur. Suda çözünmezler ve hücredeki zarlarına tutunmak zorundadırlar. Karotenoidler güneş ışığının enerjisini doğrudan fotosentetik yola aktaramaz, emdikleri enerjiyi klorofille aktarırlar. Bu nedenle "aksesuar pigmentleri" denir. Diğer fotosentetik pigmentler, klorofil ve fikobilinlerdir.
Kalp atışlarını kalpteki özel elektriksel uyarılarla tetiklenir:
1. SA düğüm (sinoatriyal düğüm)
Atım, sağ atriyumda SA düğüm adı verilen özelleşmiş hücreler ile başlar. Elektriksel aktivite, atriyumun duvarları boyunca yayılır ve kasılmalarına neden olur. Bu kasılma kanın ventriküllere (karıncık) geçmesini sebep olur.
2. AV düğümü (atriyoventriküler düğüm)
AV düğümü atriyum ve ventriküller arasında ve kalbin merkezindeki hücreler kümesidir ve ventriküle girmeden önce elektrik sinyalini yavaşlatan bir kapı gibi davranır. Bu gecikme kulakçıklara karıncıklardan önce kasılabilmesi için zaman kazandırır.
3. His Demeti-Purkinje Ağı
Bu lifler, dürtüleri ventriküllerin kas duvarlarına gönderir ve kasılmalarına neden olur. Bu, kanın akciğerlere ve vücuda dağılan damarlara geçişine sebep olur.
4. SA düğüm bir atım daha yapar ve döngü tekrar başlar.
Dinlenme durumunda, normal bir kalp dakikada 60 ila 100 kere atar. Egzersiz, duygu, ateş ve bazı ilaçlar kalbin daha hızlı, atmasına neden olabilir.
Gelişimlerinin bir kısmında notokord bulunduran canlılar. Notokord, tamamen geliştiğinde vücut boyunca uzanan bir çubuktur. Vücudunu sertleştirir ve hareket esnasında destek görevi görür. Tüm kordalılar omurgalı değil.
Tüm kordalıların, hayatlarının bir noktasında aşağıdaki özellikler bulunur:
İnsanlar ve diğer birçok omurgalıların durumunda, bu özellikler yalnızca embriyoda görülür.
Tek hücreli organizmalarda, tamamlayıcı cinsiyetler arasında geçici hücre teması ve Paramecium aurelia'da olduğu gibi genetik malzeme değişimi veya bakterideki gibi tek yönlü gen transferi.
Bazı viral mRNA'larda, başlatma AUG 5 'ACCAUGG 3'ü çevreleyen konsensüs dizisi. Ribozomal bağlanmayı ve dolayısıyla protein sentezini kolaylaştırır. En tutarlı konum, başlatma kodonundan (ATG) üç nükleotid önce bulunur ve neredeyse her zaman bir adenin nükleotidir.
İlkel 'çeneli' omurgalılar yaklaşık 400 MÖ ortaya çıktılar. İskeletleri tamamen kıkırdaktan oluşur. Sınıf, Elasmobranchii alt sınıfı (köpekbalıklarını, vatozlar) ve Holocephali alt sınıfını (sıçanbalığı) kapsar. Hem MHC sınıf I hem de sınıf II genlerine sahip olan en eski takson. Evrimsel merdivendeki bir sonraki adım kemikli balıktır.
Çekirdekte genlerin normal durumunu temsil eden ilişkili histon ve histon olmayan DNA kompleksi. İki şekilde bulunur: ökromatin, daha az miktarlarda bulunur, daha serbesttir ve kopyalanabilir, heterokromatin ise daha sıkıdır ve kopyalanamaz. Dişi memelilerin aktif olmayan X kromozomu, heterokromatin örneğidir.
Kambriyen (541-485.4 myö) bir jeolojik dönem ismidir. Paleozoyik Zaman'ın 6 majör döneminden ilkidir. Yaklaşık olarak 541 milyon yıl önce ile 485.4 milyon yıl öncesine denk gelen zaman dilimini kapsamaktadır. Kambriyen'den önce Pre-Kambriyen, sonra ise Ordovisiyen gelmektedir. Önemli hayvan şubelerinin fosillerinin Kambriyen'de aniden ortaya çıkmasına Kambriyen Patlaması (tüm makroevrimsel olayların annesi) denir. Kambriyen kendi içerisinde Terrenöviyen, Seri 2, Miaolingiyen ve Frongiyen olmak üzere 4 jeolojik devrede incelenir.
Sınıf Osteichthyes: Omurgalı sınıfı çenesiz ve kıkırdaklı balıklardan sonra gelişti. Çeneleri bulunur, iskeleti kemikten oluşur ve vücutlarını örten pulları vardır. En bilinen bilinen tatlısu ve tuzlu su balıkları bu gruba aittir. Yaşayan fosil Coelacanth, akrabaları (loblu balıklar) Devonien jeolojik döneme kadar (363-409 MÖ) izlenebilen kemikli bir balıktır.
Dikotiledöz bitkilerde (hububat hariç tüm tarımsal ürünler) kanser benzeri bir bitki hastalığına (kron gallu) neden olan bir toprak bakterisidir. Ti plazmidini içerir. Bakterinin tümör indüksiyon kabiliyeti, plazmid aracılığıyla komşu hücrelere yayılır.
Edindiğimiz bir bilgiyi ne zaman, nerede, nasıl koşullar altında edindiğimizi unuturken, bilgiyi hatırlama durumu.
Uzun bir egzersizin ardından bazı insanların coşku, öfori hissi yanında azalmış anksiyete ve acı hissetme kabiliyetinde azalma şeklinde tanımlanabilecek his yaşama durumu. Bu durumun artan endorfin hormonuyla ilgili olduğu düşünülüyor.
Her bir gözün görme alanı içinde retinada optik diske (göz sinir başları) denk gelen küçük alan. Bu alanda fotoreseptör bulunmadığından bu alanda görüntü algılaması yapılamaz.
Sağ gözdeki kör nokta, görme merkezinin sağında, sol gözde de solunda bulunur. İki göz birden açıkken kör nokta fark edilmez; çünkü iki gözün görüş alanları çakışıp tek bir görüntü oluşturur.
Türlerin uzun süre değişmediklerini, çevrelerinde meydana gelen büyük değişiklikler sonucu bir anda değiştiklerini söyleyen evrimsel modelleme.
Kalça eklemlerinin birinin ya da ikisinin anormal gelişmesi durumu. Manşon bağlantısı kısmi ya da hiç oluşmamış olabilir.
Küçük popülasyonlarda; az miktardaki bireyin genlerinin uzun süre, fazla sayıda dölle kalıtımı.
X geni ile kalıtılan renk körlüğü hastalığı. Kırmızı ve yeşil rengi normal görüşlü bir insanınki gibi algılayamazlar. Bu durum erkekleri daha fazla etkiler.
Küçük popülasyonlarda gen frekansında meydana gelen hızlı değişim.
Erkek bireylerde gözüken birden fazla X kromozomunun olması durumu. Genelde genotipleri XY yerine XXY olur. Aynı zamanda bu kişilerde büyük göğüsler, küçük testisler, kısırlık ve hafif mental gerilik görülür.
Kulak oluşumundaki basamaklardan birkaçını etkileyerek sağırlığa neden olan mutasyonlar.
Hücreyi saran, yoğun ve sıkı yapıda protein ya da polisakkarit.
Kromozomlar materyallerin homolog kromozomlar arasında kırılma ve tekrar birleşme yöntemiyle değişimi. Mayoz sırasında kardeş olmayan kromatitler arasındaki parça değişimi genetik rekombinasyonun temeli.
Yarasalarda ikinci ve beşinci parmaklar arasında uzanan zar.
Genetik farklılıklardan ötürü bir özelliğin, bir popülasyon içerisinde, bireyler arasında gözlenebilir farklılıklar yaratabilme olasılığı. Genetik, çevre ve şans faktörleri, kalıtılabilirlik değerini etkiler. Solaklık ve sağlaklık üzerinde yapılan çalışmalar, bu özelliğin kalıtılabilirliğinin %26 olduğunu gösterir.
Vücut dokularının en serti. Organizmanın en önemli destekçilerinden biri. Kalsiyum bakımından doymuş olduğu için sert. Damar içerirler. Enine bakılacak olursa dış ve iç yüzeylerinin zarla kaplı olduğu görülebilir. Dıştaki zar "periosteum", içteki zar ise "endosteum" olarak adlandırılır. Kemik zarı, sert kemik, süngerimsi kemik, kırmızı kemik iliği, sarı kemik iliği, kan damarları ve eklem kıkırdağı gibi alt bölümleri var.
Atardamar, toplardamar ve kılcal damarlardan oluşan damar ağı içerisinde dolaşan, akıcı, plazma ve hücrelerden (alyuvar, akyuvar ve kan pulcukları) meydana gelen genellikle kırmızı renkte sıvı. Kana latincede "hema", kanı inceleyen bilime ise "hematoloji" adı verilir. Homojen görünebilir ancak heterojen. Erişkinlerde vücut ağırlığının 1/13'ünü oluşturur.
Yaprakların her iki yüzünde bulunan ve suyu sızdırmadığı için bitkinin kurumasına engel olan ince zar.
Kabukluların ve böceklerin örteneğinin koruyucu, kitinli katmanı.
Evrenbilim, evren bilimi veya kozmoloji, bir bütün olarak evreni konu alan bilim dalının ismidir. Her ne kadar kozmoloji sözcüğü nispeten yakın zamanlı bir sözcük olsa da, evren tarih boyunca bilim, felsefe, ezoterizm ve din gibi farklı disiplinler tarafından araştırma konusu olmuştur. Kozmoloji ise bir sözcük olarak ilk kez 1730 yılında Christian Wolff'un Cosmologia Generalis isimli eserinde kullanılmıştır. Çağdaş yazında kozmoloji veya evrenbilim ile genelde fiziksel kozmoloji kastedilmektedir. Bu bağlamda, kozmologlar kozmoloji çalışmalarının içerisinde astronominin yanı sıra birçok bilim dalını da kullanırlar; biyolojiden matematiğe kadar... Kozmoloji, evrenin yapısını, tarihini ve geleceğini inceler. Fiziksel evrenin bir bütün olarak kavranıp anlaşılmasını sağlamak amacıyla doğa bilimlerini, özellikle gökbilim ve fiziği bir araya getirir.
Evrenin kökeninin araştırması veya evrenin kökeni ile ilgili teorilere verilen genel isim. Kozmoloji ile karıştırılmamalı. Kozmoloji, bir başka adıyla evrenbilim, evreni inceleyen dal. Bu sebeple evreni genel olarak inceler; evreni doğuşundan sonuna kadar inceler, evrenin doğası ve içerdiklerinin doğasına kadar, evrene dair her şeyle ilişkili. Bundan farklı olarak kozmogoni, sadece evrenin doğuşu ve kökeni ile ilgili. Kozmogoni sadece bilimsel olmak zorunda değil; çağdaş bilimin ortaya çıkışına kadar kozmogoni sıklıkla dini bir karaktere sahipti. Bugün farklı kozmogoni anlayışları incelenirken sıklıkla ayrım yapılır; dini karakterde olan kozmogoniler "dini kozmogoni", bilim bazlı incelemelerse "fiziki kozmogoni" başlığı altında işlenir.
Genellikle, vücudun en ufak hücreleri olan alyuvarları belirtmek için kullanılan kelime. Bunun dışında, boyutları çok küçük, ancak belirgin nitelik ve özelliklere sahip olan cisimleri tanımlamak amacıyla da kullanılır.
Karşılıklı bağlantı olanlardan her birine verilen isim. Varlıkları birbirlerini gerektirenlerin durumunu dile getirir.
Var olan DNA molekülünün bir kopyasını yapma.
Mitokondri, çekirdek ve bunun gibi organellerin duplikasyonu.
Birlikte yaşayan iki canlıdan birinin yarar gördüğü, diğerinin ise ne yarar ne de zarar gördüğü durum. Komensal yaşayan bireyler, birbirlerinden ayrı olduklarında da yaşamlarına devam edebilirler. Bazı yüksek gövdeli ağaçlar üzerinde yaşayan otsu çiçekli bitkiler, ağacın gövdesine tutunmaları sayesinde güneş ışığından etkin biçimde yararlanabilirken, ağaç ise bundan herhangi bir yarar ya da zarar görmez.
Bir tür homojen karışım. 1861'de İskoçyalı bilimci Thomas Graham, değişik maddelerin parşömen zarından geçişlerini inceledi ve bunlardan bazılarının hızlı, bazılarının yavaş hareket ettiklerini gözlemledi. Buna göre Graham, çözünmüş maddeleri zardan geçişlerine göre kristaloidler ve kolloidler olarak ikiye ayırdı. Kolloidler, büyük moleküllü oldukları için zardan geçemedi. Sonunda nişasta, jelatin gibi maddeler zamk ile aynı özellikleri gösterdiği için Yunancada "zamk" anlamına gelen "kola" kelimesinden türeyen kolloid sözcüğü ile adlandırıldı.
Birlikte yaşayan bazı canlılar, uzun zamanda birbirlerine olan bağımlılıkları artacak şekilde evrimleşmişler. Bu olaya ko-evrim ya da birlikte evrim adı verilir. Arıkuşları ile kuşlarla döllenen bitkilerin birlikte evrimi bu durumun en güzel örneklerinden biri. Bitkilerin çiçekleri arıkuşlarının diyetine, çiçeklerin renkleri arıkuşunu çekmeye, çiçeklerin yapısı ise arıkuşlarının gaga yapısına uygun olacak şekilde evrimleşmiştir.
Kütlesi bulunan maddelerin birbirlerine doğru ivmelenme eğilimi. Elektromanyetik kuvvet, zayıf ve güçlü nükleer kuvvet ile birlikte doğadaki dört temel kuvveti oluşturur. Kütleçekim, bu 4 kuvvet arasındaki en zayıfı. Cisimlerin birbirini "çektiğini" düşünen Newton, "Küleçekim Teorisi"ni ileri sürdü. Ancak günümüzde, cisimlerin birbirlerine doğru hareketinin bir "çekim kuvveti" nedeniyle olmadığı, gerek görecelik teorisi, gerekse de kuantum mekaniğince ortaya konuldu. Dolayısıyla "kütleçekim" kelimesi hatalı bir çağrışıma neden olur. "Gravitasyon" olarak da bilinir.
Küçük çapta değişikliklerin sürekli, kararlı birikimine dayalı evrim modelidir. Giderek, yavaş yavaş evrimleşme olarak da bilinir.
Bir ortamda bulunan belirli bir maddenin kütle veya hacminin içinde bulunduğu ortamın kütle veya hacmine oranı. "Derişim" olarak da bilinir.
Kolini, asetilkoline sentezleyen enzim.
Bir zar fosfoliti olan fosfatidilkolinde ve B vitamin kompleksinde bulunan, bir nörotransmitter olan asetilkolinin, asetillenmemiş hali.
Yağ sindirimine yardım eden ve safrada bulunan asit.
Bir canlının uzunlamasına yere paralel durduğunda, yere yakın olan tarafına verilen isim.
Ana popülasyondan ayrılan küçük bir grubun, oluşacak yeni nesiller üzerindeki etkisini açıklamak amacıyla ortaya atılmış hipotez. Genetik sürüklenmenin özel bir biçimidir. Havai sineklerinin (Hawaiian Drosophila) birçoğu adalar için endemiktir yani bir tür sadece belli bir adada yaşamakta. Bu endemik dağılım kurucu etkisi hipotezi ile açıklanabilmekte. Yeni bir adaya göç eden veya adaların nehirler, volkanizma gibi etkiler sonucunda birbirinden ayrılmasıyla coğrafi izolasyona maruz kalan grup ana popülasyonun genetik çeşitliliğinin çok küçük bir kısmını taşır. Bunun sonucunda diğer türleşme mekanizmalarının da etkisiyle adaya endemik sinek türleri ortaya çıkar. Bu sineklerin türleşme sürecinde kurucu etkisinin rol oynadığı hipotezi, endemizmden farklı kanıtlarla da desteklenmiştir. Örneğin kurucu etkisi hipotezi doğruysa buradan iki önemli çıkarım yapılabilir:
1-) Birbirine yakın türler neredeyse her zaman komşu adalarda bulunmalıdır.
2-) Türleşme sürecinde ortaya çıkan bazı dallanmalar adaların birbirinden ayrılma zamanları ile uyum içerisinde olmalıdır.
Rob DeSalle ve Val Giddings'in 1986 yılında Havai sineklerinin mitokondriyal DNA'larındaki dizilim farklılıklarını kullanarak oluşturdukları filogenik ağaç bu çıkarımlar ile bire bir örtüşmüştür. En genç adalarda en yeni türler gözlenmiş ve sinek popülasyonlarının dallanma düzeninin bazı noktalarda ada oluşum düzeni ile uyumlu olduğu belirlenmiştir.
Kemik içindeki boşluklarda yüzeyi örten bağ dokudan zar. Kemiğe sıkıca yapışıktırlar. Kemik iliği ile komşudurlar.
Kemiklerin dış yüzeylerini sıkıca saran ve sıkı bağ dokudan yapılmış zar. Kemiği korur ve kemik kırıklarında onarımı sağlar.
Yakın akraba türlerde tam işlevli biçimde bulunan, ancak diğer akrabalarda artık bu işlevini yitirmiş veya kısmen kaybetmiş olan organlar.
Yakın akraba türlerde tam işlevli biçimde bulunan, ancak diğer akrabalarda artık bu işlevini yitirmiş veya kısmen kaybetmiş olan yapılar.
Bir evrim ağacı üzerinde aynı ortak atasal düğümden farklılaşmış tür grupları ve soy hatlarıdır.
Bir evrim ağacı üzerinde aynı atasal düğüm noktasından farklılaşmış türlerdir.
Filogenetik çalışmalarda, farklı canlı türlerinin evrimsel tarihinde görülen ortak ataları. Evrim ağaçlarındaki ortak ata noktalarına denir.
Genellikle iki ayrı türden olan, iki ayrı bireyin, birbirleriyle olan etkileşimlerinden ikisinin de faydalanması durumudur.
Coğrafi veya taksonomik olarak aşırı yaygın bir şekilde meydana gelen, birçok türün tamamen yok olmasıyla sonuçlanan, ani ve kritik yok oluş olayları. Genellikle göktaşı çarpmaları, volkanik patlamalar, vb. astronomik ve jeolojik felaketler sonucu olur.
En basit tanımıyla direkt uyum başarısı, bireyin üreme ve hayatta kalma başarısı ile dolaylı uyum başarısının (bireyin akrabalarının üreme başarısından kaynaklı evrimsel başarısıdır) toplamıdır.
Gerçekleşen türleşme olaylarının çoğunun, ufak popülasyonların yeni coğrafi alanlara yayılması sonucu oluştuğunu ileri süren hipotezdir. Günümüzde büyük oranda kabul edilmektedir.
Küçük bir popülasyondan, büyük bir popülasyonun oluşması olayıdır.
Başlangıçtaki bir popülasyondan rastgele seçilen (ya da doğal yollarla izole olan) daha küçük gruptaki bireylerin genetik dağılımlarından ötürü, bu küçük popülasyondan gelecekte oluşacak büyük popülasyondaki bireylerin, rastgele seçilen bireylerin genetik yapısını temsil ediyor olmasıdır. Genetik sürüklenmenin ana unsurlarından biridir.
Günümüzden yaklaşık olarak 307.000.000 ile 303.700.000 yıl öncesi arasını kapsayan jeolojik zaman dilimi. Bu zaman aralığı, çok önemli değişimler göstermemekle birlikte, farklı kaynaklarda biraz daha farklı olarak verilebilir.
Günümüzden yaklaşık olarak 279.300.000 ile 272.300.000 yıl öncesi arasını kapsayan jeolojik zaman dilimi. Bu zaman aralığı, çok önemli değişimler göstermemekle birlikte, farklı kaynaklarda biraz daha farklı olarak verilebilir.
Günümüzden yaklaşık olarak 265.100.000 ile 259.900.000 yıl öncesi arasını kapsayan jeolojik zaman dilimi. Bu zaman aralığı, çok önemli değişimler göstermemekle birlikte, farklı kaynaklarda biraz daha farklı olarak verilebilir.
Günümüzden yaklaşık olarak 254.200.000 ile 252.200.000 yıl öncesi arasını kapsayan jeolojik zaman dilimi. Bu zaman aralığı, çok önemli değişimler göstermemekle birlikte, farklı kaynaklarda biraz daha farklı olarak verilebilir.
Günümüzden 235.000.000 ile 228.000.000 yıl öncesi arasını kapsayan jeolojik zaman dilimi.
Kıyaslama yapılmasını sağlayan bir referans grubu. Bir deney içerisinde, deney grubunun etkilendiği tüm değişkenlerden biri hariç her birine tabi olan grup. Bu tek hariç olan etken, deneyin sonucunda araştırılan şeyin nedeni olması beklenen unsur.
Tür gruplarının sahip oldukları özellikleri ve yaşadıkları çevreleri kıyaslayan bir araştırma yöntemidir. Amacı, adaptasyonla ilgili hipotezleri test etmek ve sonuçlarını görmektir.
Birbirleriyle yakından ilişkili olan türlerin, evrimsel süreçte birbirleriyle uyumlu adaptasyonlar geçirmesi durumu. Bitkiler ve tozlaşmalarını sağlayan hayvanlar arasında karşılıklı evrim görülmekte.
DNA dizilimi içerisindeki kodonların rastgele olmayan dağılımları.
Ebeveynine genetik olarak birebir benzeyen canlı. Aynı zamanda, genetik olarak birebir aynı olan canlı bireylerini veya gruplarını da belirtmek için kullanılır.
Belirli bir aminoasit taşıyıcı tRNA üretimi için kullanılan, DNA'da bulunan üçlü baz dizileri.
Bir genotipte ya da fenotipin coğrafi değişime paralel olarak görülen sistematik değişimi.
Filogenetik türleşme olaylarının tarihsel sıralamasına göre yapılan bir sınıflandırma şemasıdır. Aynı zamanda torun türlerin atalarından edindikleri özellikleri (sinapomorfik özellikleri) göstermek için de kullanılır.
Kladistik analizlerin sonuçlarını gösteren bir evrim ağacıdır.
Belirli bir ortak atadan evrimleşen torun türlerin tamamıdır. Monofiletik grup ile eş anlamlıdır.
Jeoloji'de, karasal oluşumların tamamının ya da büyük bir kısmının feci/katastrofik olaylar sonucunda oluştuğunu ileri süren görüş. Örnek olarak seller, kıta çarpışmaları, depremler, volkanik aktivite verilebilir.
Fenotipteki kalıtsal özelliklerin birbirine karışarak yavruya aktarıldığını ve bu yüzden yavruda, ebeveynlerinin özelliklerinin bir karışımı olduğunu ileri süren hipotezdir. Günümüzde geçerliliğini yitirmiştir.
Günümüzden 166.100.000 ile 163.500.000 yıl öncesi arasını kapsayan jeolojik zaman dilimi.
Günümüzden 89.800.000 ile 86.300.000 yıl öncesi arasını kapsayan jeolojik zaman dilimi.
Günümüzden 83.600.000 ile 72.100.000 yıl öncesi arasını kapsayan jeolojik zaman dilimi.
Günümüzden 28.400.000 ile 23.030.000 yıl öncesi arasını kapsayan jeolojik zaman dilimidir.
Niles Eldredge ve Stephen Jay Gould tarafından 1972'de ileri sürülmüştür. Bu teori, türlerin uzun zaman dilimleri boyunca Doğal Seçilim etkisi altında aslında oldukça az değişime uğradığını; ancak asıl evrimsel değişimlerin, ciddi çevresel değişimlerin olduğu zamanlarda, belli popülasyonlarda, göreceli olarak hızlı bir şekilde, kısa bir zaman aralığında meydana geldiğini ileri sürer. Evrimin ana mekanizması olarak Genetik Sürüklenme görülür. Günümüzde tek başına kabul edilmemekte, Modern Sentez dahilinde diğer seçilim türlerinin güçlü etkisiyle bir arada ele alınmakta.
Bu hipoteze göre bir organizmanın biyotik çevresi sürekli onun zararına gelişir. Bu yüzden seksin evrimsel süreçteki yeri organizmanın çevresine daha az duyarlı hale gelmesini sağlamaktır. Yani canlının çevresi onun zararına geliştiğinden canlı daha fazla gelişerek bu olumsuz hali ekarte etmelidir.
Kırmızı Kraliçe teorisine alternatif bir teori. Teori seksin evrimsel süreçteki rolünü açıklamak için ileri sürülmüştür. Graham Bell tarafından 1982 yılında öne sürülen bu teoriye göre seksin evrimsel süreçteki işlevi yavru sayısını arttırmaktır. "Karışık Banka" kavramı Darwin'in "The origin" adlı kitabında geçen bir kavram.
Küçük konsantrasyonları havada çözülmüş halde bulunan kimyasal maddelerin kullanımı.
Olfactory System: Koklama Sistemi
Olfactory Bulb: Koklama Soğanı
Cribriform Plate: Cribriform Tabakası
Olfactory Receptor Cells Koklama reseptör Hücreleri
Nasal Passage: Geniz
Amygdala: Amigdala
Trikarboksilik asit döngüsü (ayrıca Krebs döngüsü olarak da bilinir) hayvan ve bitki hücrelerinde mitokondri içinde gerçekleşir. Aerobik hücresel solunuma katılan önemli bir metabolik yolaktır. Glikoliz sırasında üretilen piruvik asit daha sonra CO2 ile okside edilir ardından asetil CoA'ya dönüştürülür. Son ürünleri ise, NADH ve FADH2 azaltıcı gücü olan oksidatif fosforilasyon ile ATP sentezinde kullanılır.
Bir takson için tip olarak belirlenmiş ancak henüz tanımlanmamış birey.
Bilim dışı terminolojide, "ara tür" kavramının tahrik edici karşılığıdır. İki canlı grubu arasında henüz keşfedilememiş olan ve bu canlıların birinden diğerine geçişte rol oynadığı düşünülen tür veya gruplardır. Genellikle henüz açığa çıkarılamamış fosil kayıtlarına işaret eder.Fosil oluşumunun çok nadir olan bir olay olması (genelde 1 milyon bireyden yalnızca 1 tanesi fosilleşir) ve günümüzde yeryüzünde var olan fosillerin çok küçük bir kısmının çıkarılabiliyor olması, geçmişte yaşamış türlerin keşfini güçleştirmektedir. Bu sebeple evrimsel süreç içerisinde bazı boşluklar ve bilinmeyenler olabilmektedir. Ancak elimizdeki milyonlarca örneğe bakarak bile, türler arasındaki evrimsel ilişkiyi kurmak son derece kolaydır. Öyle ki, birçok önemli tür grubuna yönelik sayısız "kayıp halka" açığa çıkarılmıştır. Örneğin insanın evriminde kademeli olarak değişen 30 civarında tür, kuşların evriminde kademeli olarak değişen 25 civarında tür, denizel memelilerin evriminde kademeli olarak değişen 15 civarında tür bilinmektedir.
Nesiller boyunca akrabalar arası çiftleşme (hibritleşme) sonucunda, popülasyondaki çekinik bir alelin, baskınmış gibi ortaya çıkması.
Diz ile ayak bileğini bağlayan iki kemikten içte ve kalın olanı. Tibya. Latincede tibia, Osmanlıcada azm-i kasaba olarak kullanılır.
Tibia Ve FibulaAnatomy.co.ukHidrofobik kuvvetler tarafından bir arada tutulan ve çeşitli organik moleküllerden oluşan (özellikle lipit molekülleri) küçük, küresel damlacık. Canlılığın cansızlıktan evrimindeki ilk adım olarak görülmekte. Tıpkı virüsler gibi, "canlılığın eşiğinde" olan yapılar olarak görülebilir. İlk bakterilerin, koaservatların farklılaşmasıyla oluştuğu düşünülmekte.
http://biophys.roma2.infn.it/members/morante/fb1_lezioni_11_12/Stud1_2011/coacervati.pdf
Protein sentezinde doğrudan yer almayan ancak RNA eklenmesi (splicing) sırasında rol alan, küçük yapılı (90-300 nükleotid), hücresel mimariye sahip RNA parçaları. 6 tip knRNA vardır: U1 den U6'ya kadar isimlendirilmekte. Bu genler çoklu-A kuyruklarını kodlamazlar.
Memelilerin DNA'sında bolca rastlanan her biri yaklaşık 300 baz çifti uzunluğunda olan genetik kodlar.
Kökenlerinin izi sürüldüğünde ortak bir ataya varan aleller. IBD, ebeveynden aynı alelin kalıtılması olayı.
Evrimsel silahlanma yarışının (en temel manada, bir av ve bir avcının arasındaki rekabetin) doğasını açıklamakta kullanılan bir hipotez. Herhangi bir tür için, hayatta kalmaya gereken donanım, doğal seçilimle ne denli karmaşıklaşsa ve üstünleşse dahi rakip türün bir şekilde buna aynı seçilimle karşılık vererek rekabete devam etmesi ve bunun sonucunda donanımdaki artışın ve uzmanlaşmanın rakip türlerden herhangi biri için net bir kâra dönüşememesi olarak özetlenebilir. Kavram aynı türe mensup bireyler arasında belli bir kaynak için (ışık, besin, eşi yaşam alanı) yapılan rekabetlerde de kullanılabilir.
Bu haliyle ABD'li biyolog Leigh van Valen tarafından açıklanmıştır ve ismini Lewis Caroll'un bir öyküsünde Kızıl Kraliçe ve Alice arasında geçen bir diyalogdan dolayı almıştır. Bir çita ve bir antilop arasında av-avcı rekabeti aralarından koşma yeteneği daha kötü olanın "aç kalması" ya da "av olması" ile sonuçlanabilecek bir durum.
Çitaların koşu yeteneklerinin herhangi bir şekilde gelişmesi sonucu başlarda daha çok antilop av olmaya başlayacak. Bu antilopların daha yavaş koşanlarını ya da bir çitayı yakın mesafeye kadar fark edemeyenlerini diğer türdeşlerine göre (üreme ve hayatta kalmada) daha dezavantajlı hale getirecektir. Sonuçta başta çitaların hızındaki olumlu artış önemsizleşecek, sonraki nesillerde çitaların yakalamakta zorlandığı hızlı ve dikkatli antilopların yavrularının çoğalması ile iki tür arasındaki rekabetin eski dengeye yakın bir hale geri dönmesini sağlayacaktır.
Diğer taraftan bir antilop, avlanırken boynuna saldıran çitayı uzak tutabilmek için uzun boynuzlar evrimleştirdiğinde, çitalar arasında bazıları buna yeni bir avlanma tekniğiyle (örneğin antilobu yere devirene kadar dengesini bozmaya çalıştıktan sonra dişlerle saldırmayı denemek gibi) karşılık verecek. Bunun sonucunda takip eden nesillerde çitalar arasında avcılık yetenekleri gelişmiş zeki bireyler arttığından antilop-çita rekabeti baştaki avantaja rağmen tekrar dengeye gelecektir.
Zamanla rakip türlerin yeni nesilleri daha üstün avcılar ya da daha zorlu avlar haline gelse dahi bütün bunların artan maliyetine rağmen iki tür arasındaki dengenin korunduğu nihai haller yüzünden baştaki gelişmenin getirisi zamanla azalacak hatta tükenecektir.
Bir canlıdaki kalıtsal olarak aktarılabilen fenotipik çeşitliliğin, canlının tüm fenotipik çeşitililiğine oranı. Bir diğer deyişle, çeşitliliğin ne kadarlık bir kısmının genetik kökenli olduğunun göstergesidir.
Kanda alyuvar sayısının normalin altına düşmesi sonu gelişen hastalık hali. Aynı zamanda hemoglobinde de azalma meydana gelmesi sonucu oluşabilir. Birçok farklı tip anemi bulunur.
Bir bireyin kromozomlarının yapısının, kromozom sayısı ve normal durumdan sapmaları da içerecek şekilde tanımlanması.
Bir erkek insan karyogramı görüntüsüWikipediaPsikoanaliz'de önceden karşı karşıya kalınmış bir anıyı ya da duyguyu yeniden ortaya çıkararak bilinçaltındaki bir duygusal baskıyı, gerginliği giderme yöntemi. Tıpta bu deyim, yapay olarak kusma sağlanması anlamında da kullanılmaktadır: kusturucu.
Kişinin heyecan ve dalgınlık arasında gidip geldiği bir çeşit şizofreni. Katatonide görülen bulgular arasında şunlar yer almaktadır:
Basit hareket bozuklukları (balmumu yumuşaklığı, mannerizm, stereotipi, katalepsi gibi), karmaşık irade bozuklukları (birlikte gitme, birlikte yapma, karşıt olma, harekette iki değerlilik (ambitandans), ekopraksi ve hipermetamorfozis), davranış bozuklukları (taşkınlıktan stupora kadar değişen etkinlik düzeyi), konuşma bozuklukları (konuşmada stereotipi, mannerizm, ekolali, palilali, mutizm gibi). En sık bulguları ise; mutizm, postür alma (posturing), negativizm, donup kalma, ekofenomeni (ekolalii ve ekopraksi gibi) ve rijiditedir.
Bitki kloroplastlarında bulunan yeşil renkli, güneş ışığını emen ve enerjisini CO2 ve sudan karbonhidrat sentezlemek için kullanan fotosentetik pigment. Bu tepkimeye "fotosentez" denir. 2012 de yapılan bir araştırma, yeşil sebzelerdeki klorofilin kanseri önlemeye yardımcı olduğu yönünde. Diğer fotosentetik pigmentler, karatenoidler ve fikobilinlerdir.
Bitki hücrelerinde bulunan ve klorofil içeren bir organel. Evrim düzeyinin üst basamaklarındaki bitki hücrelerinde 50 kadar kloroplast bulunabilirken, alg hücrelerinin hemen her çeşidinde hücre başına bir tek kloroplasta rastlanır. Fotosentez, kloroplastlar içerisinde gerçekleşir.
Hayvanların evriminde, duyu organlarının ve bunlarla ilgili sinirsel dokuların, gövdenin bir ucunda (yani ortamla "yüzyüze" olan ucunda) yoğunlaşması olayı. Bu olay sonucu, çoğu hayvanlarda baş ya da kafa dediğimiz bölüm meydana gelmiştir. Aşağıda bu oluşumun gerçekleştiği bir soy bulunmakta.
Kafa OluşumuBerkeley Evolution
Bir kromozom üzerinde bulunan kardeş kromatitler arasında karşılıklı olarak, iki özdeş genetik materyalin değişimi. Normalde, genetik çeşitlenme, mayoz ile bölünmede görülen homolog kromozomlar arasında olur. Ancak kardeş kromatitler arasındaki bu değişim, mitozun anafaz evresinde de çeşitliliğe neden olan bir gen aktarımı olabileceğini gösterir. Behçet hastalığında, kardeş kromatit değişiminin etkisi olduğu keşfedilmiş.
Evrim sürecinin üst basamaklarında yer alan bitkilerde başlıca su iletim sistemini meydana getiren doku. Bu doku topraktan aldığı mineralleri (inorganik tuzlar) içeren ham özsuyunu dallara, oradan da yapraklara iletir. Floem, odunsu dokunun aksine, fotosentez sonucu üretilen organik maddeleri ileten borucuktur. Floemde madde taşınması çift yönlüdür. Hücreler arası çeperler odunsu dokuya göre daha az eridiğinden taşınması daha yavaştır.
KsilemBilgi Ustamİnsan yada hayvan cesedi.
E. coli bakterisinden izole edilen DNA polimeraz enziminin proteaz subtilisin enzimiyle kesildiği zaman oluşan büyük parçanın adı.
Tıpta "kötü huylu neoplazma" olarak da bilinen, kontrol dışı hücre büyümesi ile karakterize edilmiş geniş bir hastalık sınıfı. Kanserli hücreler kontrol edilemez bir biçimde gelişir ve ürerler. Bu yüzden kötü huylu tümörler oluştururlar ve vücudu önce bölgesel olarak, sonrasında tamamen işgal ederler. Kanser hücrelerinin, kan akışı ve lenf kanalları aracılığıyla vücudun farklı yerlerine gidebildiği bilinmektedir. Günümüzde insanda görülen 200'den fazla kanser türü olduğu bilinmektedir.
Prokaryot ve ökaryot hücrelerin çekirdeğinde bulunan, sayısı ve şekli her canlı için sabit ve belli olan, hücre bölünmesi sırasında iplikler halinde ortaya çıkarak koyu renkli boyanan yapılar. Kromozomlar üzerinde genler bulunur. Her kromozom çok uzun bir DNA molekülü ile bu molekülle birlikte bulunan proteinlerin çok sayıda sarmallar meydana getirmesiyle hücre bölünmesinin metafaz safhasında belirgin olarak ortaya çıkar. İnterfazda sarmalların kısmen ya da tamamen çözünmesi sebebiyle ayırt edilemezler. Prokaryot hücrelerin tek DNA molekülüne de "kromozom" denir.
Bir dik üçgende, bir açının komşu kenar uzunluğunun karşı kenar uzunluğuna oranı olarak tanımlanan bir trigonometrik fonksiyon. Kotanjant, tanjantın tersidir ve trigonometrik analizde önemli bir yere sahiptir. Kotanjant, tanjant fonksiyonuna benzer şekilde periyodik bir yapıya sahiptir ve her π\piπ radyanda bir tekrar eder. Matematik, fizik ve mühendislik alanlarında, özellikle dalga analizleri, faz hesaplamaları ve eğim belirlemelerinde kullanılır.