Evrim Ağacı Bilim Terimleri Sözlüğü, bilim dünyasında sıkça kullanılan terimlerin anlamlarını ve açıklamalarını içerir.
İki göz bebeğinin (pupilla) çaplarının birbirinden farklı olması durumu. Normalde her iki göz bebeği de aynı boyutta olmalıdır, ancak anizokori, bir göz bebeğinin diğerinden belirgin şekilde büyük veya küçük olması durumunda ortaya çıkar.
Elektrik devresinin veya elemanın alternatif akım (AC) karşısında gösterdiği toplam kolaylığı ifade eden ölçü. İletkenlik (İng. "conductance") ve süseptans (İng. "susceptance") bileşenlerinden oluşur. Birimi siemens (S) veya mho (℧)'dur ve karmaşık sayı olarak ifade edilir. Y ile gösterilir. Admittans ile empedansın çarpımı 1'e eşittir.
Tamamen oksijensiz ortamlarda (anaerobik) yaşayan ve doğada yaygın olarak bulunan bir bakteri grubu. Bu bakteriler, küresel karbon döngüsü için çok önemlidir. Karbon dioksiti (CO2) indirgeyerek asetat (CH3COOH) üreten benzersiz bir yol kullanırlar. Bu yola Wood-Ljungdahl yolu denir ve yolun ana enzimi asetil-CoA sentazdır.[1]
Bu bakteriler, karbon dioksiti indirgeyerek enerji üretir ve enerjiyi hücre büyümesi için kullanırlar. Sadece iki tür prokaryot bu şekilde enerji üretebilir: metanojenik arkeler (CO2'yi metana, CH4, dönüştürenler) ve asetojenik bakteriler (CO2'yi asetata dönüştürenler).
Bu bakteriler, asetil-CoA adı verilen bir bileşiği üretmek için CO2'yi kullanır. Bileşik, enerji üretimi ve hücre büyümesi için kullanılır. Diğer birçok bakteri de asetat üretir, ancak asetojenik bakteriler bunu farklı bir enzim (asetil-CoA sentaz) kullanarak yapar. Bu enzim, asetojenik bakterileri diğer bakterilerden ayıran önemli bir özelliktir.[2]
Bu bakteriler, benzersiz biyokimyasal yolları ve çevresel işlevleri ile hem bilimsel hem de ekolojik açıdan büyük bir öneme sahiptir. Nitekim, bu bakterilerin araştırılması, biyoyakıt üretimi ve karbon döngüsünün daha iyi anlaşılması gibi alanlarda önemli katkılar sunar.
Dokularda normal durumların dışında hava bulunmasına bağlı genişleme. Genellikle akciğerde görülür. Özellikle KOAH hastalarında rastlanma sıklığı yüksektir.[1][2]
Bir iç organı veya damarı dıştan çevreleyen katman.[1][2] Sinirleri, bağ dokusunu, damar duvarına oksijen ve besin sağlamakla görevli daha küçük damarları içeren katman olarak bilinir.
Kanın asit-baz dengesinin belirli sorunlar nedeniyle bazik olması durumudur. Tedavi edilmezse ölümcül olabilir.[1]
Çok az veya özel durumlarda oynayabilen eklemler. Örnek olarak kalça ve omurga arasındaki eklemler verilebilir.[1]
Omurgalılarda aksiyel iskelet dışında kalan, alt ve üst ekstremite kemiklerinden oluşan bölge.
Vücudun kemik yapısının temel olarak omur, göğüs kafesi ve kafatasından oluşan bölümüdür.
Bir genin iki farklı alelinin ayrılarak farklı gametlere dağılması. Tamamen rastgele gerçekleşir. Eğer genler homozigot ise gametlerdeki ayrılan genler %100 aynı olur. Fakat eğer ayrılan genler heterozigot ise gametlerin %50'si baskın aleli, diğer %50'si ise çekinik aleli alır.
Kısmen veya tamamen renkli görme eksikliği, artan ışık hassasiyeti ve azalan görme keskinliği ile karakterize nadir görülen, ilerleyici olmayan bir görme bozukluğu.
Eskiden keyif alınan aktivitelere olan ilginin azalması ve zevk alma yeteneğinin azalması. Anhedoni, depresyon, şizofreni ve diğer bazı akıl hastalıklarının temel klinik özelliklerinden biri.
Elektromanyetik enerjinin atmosferden geçebildiği dalga boyu aralıkları. Uzaydan dünya yüzeyine ve dünya yüzeyinden uzaya ulaşan elektromanyetik radyasyonun daha etkin bir şekilde geçtiği belirli dalga boylarındaki bölgeler.[1] Pasif ışınımlı soğutma sistemleri bu özel dalga boylarında çalışabilmektedir.
Bir uzay görevi için uzay aracının bir üyesi olarak uzaya çıkan insanlara verilen isim. Astronot terimi, daha geniş olarak uzaya çıkmış herkesi tanımlamak amacıyla da kullanılmaktadır. Eski Yunancada yıldız anlamına gelen ἄστρον ("astron") ve denizci anlamına gelen ναύτης ("nautes") kelimelerinden türetilmiştir.
Bir türün kısa zaman içinde birçok farklı türe evrimleşmesi süreci. Bu evrimsel süreç, genellikle bir ortamdaki çeşitli ekolojik boşlukların doldurulması veya yeni ortamlara uyum sağlanması sonucunda ortaya çıkmaktadır. Adaptif yayılım sürecine örnek olarak Hispaniola, Küba ve Bahamalar'dan gelen kahverengi anoller (Anolis sagrei), kabuk anolleri (Anolis distichus) ve şövalye anollerinin (Anolis equestris) Karayip Adaları'na yayılması verilebilir.
Tükürük bezlerinde bulunan ve nişastanın hidrolizini katalize eden bir sindirim enzimidir. Kimyasal sindirim sürecini başlattığından sindirimde önemli bir yeri vardır. Tükürük bezlerinde ve pankreasta salgılanır. Amilaz çoğunlukla pankreasta üretilmesine karşın alfa-amilaz (α-amilaz) formunda bulunan amilaz tükürük bezlerinde üretilir.
Sudan aşırı korkma olarak bilinen, Yunancada "su" anlamına gelen ὕδωρ ("húdōr") ve "korku" anlamına gelen φόβος ("phobos") kelimelerinden oluşan bir terimdir.
İnsanlardan veya toplumdan aşırı korkma olarak bilinen, Yunanca'da "insan", "toplum" anlamlarına gelen άνθρωπος ("ánthropos") ve "korku" anlamına gelen φόβος ("phóbos") kelimelerinden oluşan bir terim.
Günümüzden 113 milyon yıl ile 100.5 milyon yıl öncesi arasını kapsayan jeolojik zaman dilimidir. Alt Kretase Devresi'nin altı ana bölümünden en üstte olanıdır. Albiyen Çağı kayaçları; Apsiyen Çağı kayaçlarının üzerinde, Senomaniyen Çağı kayaçlarının altında yer alır.
Günümüzden 23.03 milyon yıl ile 20.4 milyon yıl öncesi arasını kapsayan jeolojik zaman dilimidir. Miyosen Devri kayaçlarının en erken ve en alt bölümü olup adını Güneybatı Fransa'daki Aquitaine bölgesinde bulunan kayaçlardan almaktadır.
Günümüzden 174 milyon ile 170.3 milyon yıl öncesi arasını kapsayan jeolojik zaman dilimidir. Aaleniyen Çağı, Orta Jura Devresi'nin dört bölümünden en küçüğüdür. Bajosiyen Çağı'nın altında, Alt Jura Devresi'ndeki Toarsiyen Çağı'nın üzerinde yer alır.
Benzeyen ve benzetilen iki nesne veya nesne grubu arasında ortak olduğu düşünülen bir benzetme yönü çerçevesinde kurulan benzerlik veya yapılan karşılaştırmadır. Benzetme yönünün geçerli olduğuna yönelik yeterli verinin olmadığı veya geçersiz olduğu durumlarda yapılan analoji geçersiz olabildiğinden analoji kurarken dikkatli olunmalıdır.
Günümüzden 247.2 milyon yıl önce ile 242 milyon yıl öncesi arasını kapsayan jeolojik zaman dilimidir. Orta Triyas Devresi'nde bulunan 2 çağın altta olanıdır.
Ameliyat gibi tıbbi işlemler sırasında ağrı hissetmenizi önlemek için anestezik adı verilen ilaçların kullanımıdır. Anestezikler, tıbbi işlem yapılan bölgede sinirlerinizden beyninizdeki merkezlere giden duyusal sinyalleri geçici olarak bloke eder.
Günümüzden 125 milyon ile 113 milyon yıl öncesi arasını kapsayan jeolojik zaman dilimi. Dünya çapında biriken kayaları temsil eden Alt Kretase Devresi'ndeki altı ana bölümden beşincisi. Apsiyen Çağı'na ait kayalar Barremiyen Çağı'na ait kayaların üzerinde yer alır ve Albiyen Çağı'na ait kayaların altında bulunur.
Günümüzden yaklaşık olarak 290.1 milyon yıl ile 279.3 milyon yıl öncesi arasını kapsayan jeolojik zaman dilimidir.
Günümüzden yaklaşık olarak 298,9 milyon ile 295,5 milyon yıl öncesi arasını kapsayan jeolojik zaman dilimidir. Sisuraliyen Devresi'nin dört evresinden ilkidir.
Kuzeybatı Avrupa'da sıcaklıkların şimdikinden daha sıcak olduğu, günümüzden yaklaşık 7500-5000 yıl öncesine ait ıslak okyanus iklimi dönemi.
Genellikle hamileliğin ikinci veya üçüncü trimesterinde yapılan doğum öncesi test. Fetüsteki Down sendromu gibi genetik bozukluklar ya da kromozonal bir durum olup olmadığının teşhis edilebilmesi için kullanılır. Amniyosentez sırasında fetüsü çevreleyen amniyotik keseden az miktarda amniyotik sıvıyı çıkarmak için ince bir iğne kullanılır. Bu sıvı örneği daha sonra laboratuvarda test edilir. Hamilelik sırasında fetüs, amniyotik kesenin içinde büyür. Amniyotik sıvı, fetüsü çevreler ve korur. Ayrıca fetüsün bazı hücrelerini de içerir.
Hayvan veya bitki hücrelerinin bölünme evresi. Bu evrede iğ iplikleri kardeş kromatitlerin kinetokor bölgelerine tutunur, kardeş kromatitler hücrenin zıt kutuplarına doğru hareket etmeye başlar. Bu evre mitozun en kısa evresidir ve genellikle birkaç dakika sürer.
Acı korkusu olarak bilinen, Yunancada "acı" anlamına gelen ἄλγος ("álgos") ve "korku" anlamına gelen φόβος ("phobos") kelimelerinden oluşan bir terim.
Altı değerlikli kromun bir inorganik bileşiği. (NH4)2Cr2O7 formülüne sahiptir, turuncu renkli parlak kristal bir katıdır. Kolayca tutuşur ve yandığı zaman yeşilimsi bir tortu oluşturur.
Bir sonuca varmayı amaçlayan zihinsel faaliyetler. Mevcut öncüller arasında belli bağlantılar kurulur ve yeni bir sonuca varılmaya çalışılır. Akıl yürütme genellikle argüman sunmak veya çıkarım yapmak için kullanılır ve tümdengelimsel, tümevarımsal, abdüktif veya analojik gibi farklı biçimlere ayrılabilir.
Gök cisimlerinin fotoğraflanıp bilgisayar ortamında işlenmesi. "Astro" kelimesi, Antik Yunancada "aster" kelimesinden gelip "yıldız" anlamına gelmektedir.
Kedi korkusu. Terim, Yunancada "kedi" anlamına gelen αἴλουρος ("ailouros") ve "korku" anlamında kullanılan φόβος ("phobos") kelimelerinden oluşur.
Tavuk, horoz korkusu olarak bilinen, Yunancada "horoz" anlamına gelen ἀλέκτωρ ("rooster") ve "korku" anlamına gelen φόβος ("phobos") kelimelerinden oluşan bir terim.
Başarısızlıktan ve hata yapmaktan aşırı korkmak olarak bilinen, Yunancada "talihsiz" anlamına gelen ᾰ̓τῠχής (İng: "unfortunate") ve "korku" anlamına gelen φόβος ("phobos") kelimelerinden oluşan bir terim.
Su korkusu olarak bilinen, Yunancada "su" anlamına gelen ὕδωρ ("hudōr") ve "korku" anlamına gelen φόβος ("phobos") kelimelerinden oluşan bir terim.
Yükseklik korkusu olarak bilinen, Yunancada "tepe, zirve, kenar" anlamına gelen ἄκρον ("acro") ve "korku" anlamında gelen φόβος ("phobos") kelimelerinden oluşan bir terim.
Şiddetli gök gürültüsü ve şimşekten aşırı korkmak olarak bilinen, Yunancada "yıldırım" anlamına gelen ἀστραπή ("astrape") ve "korku" anlamında gelen φόβος ("phobos") kelimelerinden oluşan bir terim.
Açık veya kalabalık alan korkusu olarak bilinen, Yunancada "bir araya gelme yeri, pazar yeri" anlamına gelen ἀγορά ("agora") ve "korku" anlamında gelen φόβος ("phobos") kelimelerinden oluşan bir terim.
Örümcek korkusu olarak bilinen, Yunancada "örümcek" anlamına gelen ἀράχνη ("arachno") ve "korku" anlamında gelen φόβος ("phobos") kelimelerinden oluşan bir terim.
İnsanların toplama, çıkarma, çarpma ve hatta iki sayıdan hangisinin daha büyük olduğunu belirtme gibi basit matematiksel görevleri yerine getirmekte zorlandıkları sonradan kazanılmış bir bozukluktur. "Edinilmiş diskakuli" olarak da bilinir. Beyin lezyonundan sonra meydana gelebildiği gibi sinir sistemindeki doğuştan bir kusur nedeniyle de oluşabilir.
Akalkuli; diskalkuliden, inme gibi nörolojik yaralanmalar nedeniyle yaşamın sonlarında edinilmesiyle ayrılır. Diskalkuli ilk olarak matematiksel bilginin edinilmesi sırasında gözlemlenen spesifik bir gelişimsel bozukluktur.
Gece gökyüzünde net bir şekilde gözlemlenebilen, belirgin ve tanıdık şekiller oluşturan popüler yıldız gruplarıdır. Üyeleri aynı takımyıldızında yer alabileceği gibi farklı takımyıldızlarından da olabilir. Büyükayı takımyıldızının bir parçası olan Büyük Kepçe ile Vega, Altair ve Deneb üçlüsünün oluşturduğu "yaz üçgeni" örnek olarak verilebilir.
Genelde düzensiz şekilde dağılmış, üye sayısı birkaç düzineden birkaç bine kadar değişebilen yıldız toplulukları. Sıklıkla galaktik düzlemde bulunurlar ve küme üyelerinin çoğu, 10 milyar yıldan daha kısa süredir hayattadır. Ülker ve Arıkovanı kümeleri örnek olarak verilebilir.
Gökyüzündeki olayları, geçmişte insanların nasıl incelediğini, çalıştığını ve kültürel etkilerini inceleyen bilim dalıdır. Bu alanda yapılan çalışmalarda pek çok bilim dalından faydalanılmaktadır.
Periyodik tablonun birinci grubunda (dikey sırasında) yer alan metallerdir. Fransiyum dışındaki alkali metallerin tamamı, yumuşak yapıda ve parlak görünümdedir. Alkali metaller kolaylıkla eriyebilir ve uçucu hale geçebilir. Diğer metallere kıyasla, özkütleleri bir hayli düşüktür. Bağıl atom kütleleri arttıkça, erime ve kaynama noktaları da düşüş gösterir. Elektrik ve ısı iletkenlikleri fazladır. Lityum (Li), Potasyum (K), Sodyum (Na), Rubidyum (Rb), Sezyum (Cs) ve Fransiyum (Fr) alkali metalleri oluşturan elementlerdir.
Yönü ve genliği belirli zaman aralığıyla tekrar ederek değişen elektriksel akım. Üretimi, elektrik akımı geçen kabloda oluşan manyetik alan ve manyetik alandan etkilenen kabloda oluşan elektrik akımı ilkesine dayanmaktadır. En sık kullanılan dalga sinüs dalgasıdır. Genellikle sanayi ve ev şebekesinde kullanılmaktadır. "AC" kısaltması ile de gösterilmektedir. Bugün bildiğimiz anlamdaki alternatif akım, ilk olarak Nikola Tesla tarafından 1886 yılında laboratuvarda üretilmiştir.
Korku, haz ve saldırganlık gibi duyguların ortaya çıkmasını sağlayan beyin bölümüdür. Limbik sistemin bir parçasıdır ve beynin temporal lobuna bitişiktir. Duygusal tepkileri kaydeder, işler ve hatırlar. İsmi, şekli nedeniyle Latincede "badem" anlamına gelen "amygdala" kelimesinden gelmektedir. Bu kelimenin kökleri ise, Antik Yunancada ἀμυγδάλη ("amugdálē") kelimesine dayanmaktadır.
"Bez" anlamına gelen bir önektir. Örneğin, "adenoloji" kelimesi "bez bilimi" anlamına gelmektedir.
Kol ya da bacağın, vücudun orta düşey eksenine doğru yer değiştirmesini sağlayan kaslara verilen isimdir. "Yakınlaştırıcı kas" olarak da isimlendirilmektedir.
Bir canlının evrim sürecinde kazandığı ve gelişim sürecinde ortaya çıkan, bunun sonucunda o canlının hayatta kalma ve/veya üreme başarısını artıran nitelikleridir.
Omurgalılarda patojenlere karşı oldukça spesifik ve uzun süreli savunma sağlayan lenfosit sistemidir. İki ana lenfosit sınıfından oluşur: Patojene veya patojen kaynaklı moleküllere spesifik olarak bağlanan antikorları salgılayan B lenfositleri (B hücreleri) ve patojen tarafından enfekte edilmiş hücreleri doğrudan öldürebilen veya patojeni ortadan kaldırabilecek diğer hücreleri uyaran sinyal proteinleri (bunlar hücre yüzeyi proteinleri veya hücre dışına salgılanan proteinler olabilir) üreten T lenfositleri (T hücreleri).
Lenf hücrelerinin antijenlere belirli ve uzun süreli tepkilerini anlatmak için kullanılan genel bir terimdir. Majör histokompatibilite kompleksi, T-hücresi alıcıları (TCR), immunoglobulinlerle birlikte rekombinaz aktivitesine sahip enzimlere ihtiyaç duyar. Çenesiz balıklar haricindeki tüm omurgalılarda bulunmaktadır.
Genetik dağılım üzerine uzun süreli etki eden doğal seçilim sonucunda, türlerin çevresel ihtiyaçlara uygun özellikler kazanması veya var olan özelliklerin değişimidir. Örneğin, yassı balıkların atalarında, gözler çift taraflı simetriye uygun olarak gözün iki yanında bulunmaktayken balıkların nesiller boyunca okyanus tabanlarında ve yatay biçimde yaşamaya adapte olmaları nedeniyle gözlerden tabana bakan, vücudun diğer tarafında okyanusun içine bakan gözün yanına doğru kaymıştır. Yassı balıklar, okyanus tabanında yaşadıkları için sadece yukarıdan gelebilecek saldırılara karşı bu şekilde bir adaptasyon geçirmişlerdir.
"-e doğru" ya da "yanında" anlamında bir önektir. Örneğin, "adrenal" kelimesi "böbreğin yanında" anlamına gelmektedir.
Hipofiz bezinin ön lob tarafında üretilen polipeptit yapıda olan bir hormondur. Adrenal bezlerin dış bölgesinin aktivitesini düzenleyen bir polipeptit hormondur. Adrenokortikotropik hormonun hipofiz tarafından salgılanması, hipotalamus tarafından atılan başka bir polipeptit olan, "kortikotropin salan hormon (CRH)" tarafından düzenlenir.
"Yapmak" anlamına gelen bir önektir.
"Duyma" veya "duyma ile ilgili" anlamında bir önektir. Örneğin, "akustik" kelimesi "işitilebilir", "duyulabilir" anlamına gelmektedir.
Herhangi bir cismin dönüş hareketine devam etme isteğidir. Hareket eden bir nesnenin momentuma sahip olduğu söylenir. Bu nesne dönerken, terim açısal momentum halini alır ve bu hareket, başka bir kuvvet uygulanmadığı sürece hızını değiştirmez.
açısal momentumu, doğrusal momentumu, cismin yarıçapını, kütleyi, hızı, açısal hızı ve cismin eylemsizliğini belirtmek üzere:
gibi farklı şekillerde tanımlanabilir.
"Emilim" anlamına gelen bir terimdir. Bir şeyin bir diğer şeyi emme olayıdır.
Bitkilerin büyüme, gelişme ve stres yanıtlarının regülasyonunda önemli rolleri olan bir bitki hormonudur. Tohum ve tomurcuk dormansisi, filizlenme, stomaların kapanması, yaprakların biyolojik yaşlanması, ozmotik regülasyon, büyümenin inhibisyonu gibi birçok fizyolojik durumda rol alır.
Canlılığın ve canlılığa dair temel organik moleküllerin; cansızlıktan ve inorganik moleküllerde, doğal yollarla, kimyasal evrim süreciyle ortaya çıkmasını sağlayan sürecin adıdır. Abiyogenez Teorisi çerçevesinde bu olay, günümüzden 4 milyar yıl kadar önce Dünya'da yaşanmıştır. Dünya dışında başka gezegenlerde yaşanmış ve yaşanıyor olması ihtimali de bulunmaktadır.
Açık denizlerin ve okyanusların 4.000 metreden 6.000 metreye kadar olan derin kısımlarına verilen isimdir. Hiçbir zaman Güneş ışığı almamaktadır ve daima karanlıktır. İsmini, Yunancada "dip" anlamına gelen ἄβυσσος ("ábussos") kelimesinden almaktadır.
Prokaryotlardaki 3 taşıma sisteminden biridir. Şeker ve aminoasit gibi organik moleküller ile sülfat, fosfat ve nadir metaller gibi inorganik materyallerin hücre içine alınımına yarar. İsmini, İngilizcede "ATP-bağlayan kaset" anlamına gelen "ATP-binding cassette" teriminden almaktadır.
"Uzağında" anlamına gelen bir önektir. Örneğin, "abnormal" kelimesi "normalden uzak" anlamına gelmektedir.
Olumsuzluk anlamı katan bir önektir. Örneğin, "apati" kelimesi "ilgisizlik" anlamına gelmektedir.
A vitamini biyolojik aktivitesine sahip hayvansal kaynaklı bileşiklerin tümüne verilen isimdir. Ana işlevlerini, retinol ile onun iki türevi olan retinal ve retinoik asit gerçekleştirir. Sıcağa ve alkaliye dayanıklı; aside, oksidasyona ve ultraviyole ışınlara duyarlıdır. Karaciğer, süt, yumurta sarısı ve meyveler gibi gıdalarda bulunmaktadır.
Önsel, deneyime dayanmayan anlamına gelmektedir. Deneye dayanmayan, deneyden önce gelen ya da ondan bağımsız olarak ulaşılan bilgi için kullanılır. Örneğin, “bir cisim aynı anda birden çok yerde bulunamaz” önerisi "a priori" önermedir. Bu sınıflandırmayı felsefe tarihinde ilk öne süren Aristoteles’tir.
Deneyime dayalı anlamına gelmektedir. Doğru önermeler deneye ve duyu verilerine dayanan önermesel bilgilerdir. “Güneş doğudan doğar” veya “Dünya yuvarlaktır” gibi önermeler, bu bilgi sınıflandırmasına örnek olarak verilebilir. Algılarımız ve tümevarım yoluyla edindiğimiz bilgilerimizin büyük bir kısmını "a posteriori" bilgiler oluşturmaktadır. Immanuel Kant, matematik gibi zihinsel süreçlerin "a priori", Dünya'nın varlığı ve durumu ile ilgili olanları "a posteriori" olarak kabul etmeyi önermiştir. Bilgiye dair en temel tartışmalardan birisi olan "a priori" ve "a posteriori" ayrımı hâlâ çağdaş epistemolojinin süregelen konularından birisidir.
1958 yılında Amerikalı astronom George Ogden Abell tarafından yayınlanan ve 2712 gökada kümesini içeren bir gökadalar kataloğudur. Bir kümenin bu kataloğa eklenmesi için; içerisinde en az 50 gökada bulundurması ve Abell yarıçapı olarak adlandırılan bölge içerisinde bulunacak kadar düzenli olmaları gibi belirli kriterleri karşılaması gerekmektedir. Daha tutarlı bir hata payı elde edebilmek için bu kriterler daima uygulanmamıştır. Örneğin, kataloğa yapılan son eklemelerde üye sayısı 50'nin altında pek çok küme bulunmaktadır.
Elektromanyetik dalgaları yakalayan veya yayan cihazlardır. Temelde, alıcı anten ve verici anten olarak ikiye ayrılırlar. Alıcı antenler, elektromanyetik dalgaları yakalayıp iletim hatlarında yayarken verici antenler ise iletim hatlarından gelen sinyalleri çevreye yayar. Antenler, kablosuz haberleşmenin temel parçalarıdır ve pek çok alanda kullanılmaktadır. Farklı türde antenler bulunmaktadır.
Yaklaşık olarak 150 milyon kilometreyi ifade eder. Güneş ile Dünya arasındaki mesafenin yaklaşık değeridir. Güneş ile Dünya arasındaki mesafe zaman zaman değiştiği için en uzak oldukları nokta ile en yakın oldukları noktanın mesafe ortalaması alınır. Böylece 1 astronomik birim (AB) 149,597,870,700 metre olarak kabul edilir. Astronomide çok sık kullanılmaktadır.
Astronomide Abell kataloğundaki gökada kümelerinden hareketle, uzunluğu 2,14 megaparsek kabul edilen, tipik bir gökada kümesinin yarıçapı olarak tanımlanır.[1]
Termodinamikte bir sistemin sınırlarından ısı akışının gerçekleşmediği ya da giren ısının çıkan ısıya eşit olduğu denge durumudur.
Kalpten vücuda kan taşıyan kan damarlarıdır. Atardamarların çoğu oksijen bakımından zengin kan taşır fakat bu durumun istisnaları da bulunmaktadır. Bu istisna damarlar, pulmoner arter ve umblikal arterdir. Atardamarlar, yüksek basınç ile çalışırlar. Ayrıca "arter" olarak da isimlendirilmektedir.
Atomun ve moleküllerin yapısını, enerji düzeylerini, moleküller arası bağlar ve elektronik geçiş spektrumu gibi olayları inceleyen bilim dalı.[1] Atomlar çok küçük yapıda olduklarından, özellikleri dolaylı teknikler aracılığıyla ölçülür. Atomun yaptığı ışımalar sonucunda özellikleri tanımlanır. Bu ışımaların ölçümünü gerçekleştiren aletlere spektrometre denir. Lazer, fotosel lambalar, elektron mikroskobu atom fiziğinin uygulamalarından bazılarıdır.
Bir veri grubunda bulunan verilerin toplamının veri sayısına bölünmesi ile elde edilen değerdir.[1] Matmatiksel olarak şöyle gösterilir:
Bir metrenin on milyarda birine karşılık gelen uzunluk birimidir.[1] Yani 1 Angström 0,0000000001 metredir. Matematiksel olarak 1*10-10 m veya 1e-10 m şeklinde gösterilir. Işın dalga boyunun ölçülmesinde kullanılır. Sembolü "Å"'dır. Angström birimi, adını İsveçli fizikçi Anders Ångström’dan almaktadır.
Uluslararası Birimler Sistemi'nde (SI) elektrik akımının birimidir.[1] Akım şiddetinin birimi olan Amper, adını Fransız fizikçi André Marie Ampère'den almaktadır.
Elektrik devrelerinden geçen akım şiddetini ölçen alet.[1]
Bir elementin 1 molündeki atom sayısı veya bir bileşiğin 1 molündeki molekül sayısı.[1] Avogadro Sabiti olarak da bilinir. Avogadro sayısının ismi İtalyan bilim insanı Amedeo Avogadro'dan gelir. Amedeo Avogadro 1811'de aynı sıcaklık ve basınçtaki gazların, eğer hacimleri eşitse aynı miktarda tanecik içerdiğini keşfetmişti. Avogadro sayısı terimi ise Amedeo Avogadro'nun bu kuramı ortaya koymasından yaklaşık 100 yıl sonra Fransız fizikçi Jean Baptiste Perrin tarafından kullanılmıştır. Jean Baptiste Perrin bir sıvıdaki veya gazdaki asılı parçacıkların düzensiz hareketleri üzerine 1909'da yayımladığı bir makalede bu terimi evrensel bir sabit olarak kullandı.[2] Yakın zamana kadar mol, karbon-12 atomlarının 12 gramındaki atomların sayısı kadar tanecik içeren bir sistemdeki tanecik sayısı olarak tanımlanıyordu. Yeni tanıma göre ise mol, Uluslararası Birimler Sistemi'nde (SI) madde miktarının birimidir ve tam olarak 6,02214076*1023 sayıda temel tanecik içerir.[3] Bu sayı Avogadro sabitinin (NA) sayısal değeridir.
Maddenin kimyasal bileşenlerini, madde içerisindeki miktarlarını nicel ve nitel olarak inceleyen bilim dalıdır.[1] Analitik kimya ile yiyeceklerin besin içeriği, kan tahlili, idrar tahlili, suyun içerisindeki minerallerin miktarları, sertlik derecesi ve pH değeri hesaplanabilir. Cevherlerdeki mineral türlerinin de tespiti yapılabilir.
Bir cismin sıcaklığından dolayı ışık yaymasıdır. Bir nesne yeterince sıcak olduğunda kızılötesi ve ultraviyole radyasyon gibi diğer elektromanyetik radyasyon biçimlerinin yanı sıra görünür ışık da yayar. Bunun nedeni, nesnenin yüksek sıcaklığının atomlarının ve moleküllerinin hızla titreşmesidir. Atomlar birbirleriyle çarpıştıklarında veya uyarıldıktan sonra normal konumlarına döndüklerinde ışık yayabilirler.
İçinde adenin, riboz ve iki adet fosfat grubu barındıran organik bir maddedir. Adenozin difosfatın kimyasal formülü C10H15N5O10P2, molar kütlesi 427,20 g/mol'dür.
İçinde adenin, riboz ve bir adet fosfat grubu barındıran organik bir maddedir. Adenozin monofosfatın kimyasal formülü C10H14N5O7P, molar kütlesi ise 347,22 g/mol'dür.
Evrende yaşamın ortaya çıkmasını, evrimini ve biyolojik süreçleri, jeokimyasal ve biyokimyasal etkenler ile inceleyen disiplinler arası bir bilim dalı. Eksobiyoloji olarak da adlandırılır. Güneş Sistemi'nin içinde ve dışında olası yaşamların araştırılması ve abiyogenez gibi konuları kapsar.
Evren de dahil olmak üzere astronomik nesnelerin ve olayların fizik ve kimya kullanarak yapısını ve ne olduklarını inceleyen astronomi dalı. Gök cisimlerinden yayılan ışık ve elektromanyetik dalga gibi verileri toplayarak fizik ve kimya bilimleri ile inceler ve yorumlar. Astrofizik çok kapsamlı bir bilim alanıdır bu sebeple astrofizikçiler çalışmalarını astrofiziğin diğer alt dallarına göre şekillendirir.
Erkeklik hormonu olan testosteronun azalmasıyla ilişkili bir durumdur. Menopozdan farklı olarak testosterondaki azalma ve semptomların gelişimi, kadınlarda meydana gelenden daha kademelidir. 50'li yaşlarındaki erkeklerin yaklaşık %30'u, düşük testosteron düzeylerinin neden olduğu andropoz semptomları yaşamaktadır.[1] Andropoz yaşayan bir kişi, durumla ilgili bazı semptomlara sahip olabilir ve uygun tedavi olmaksızın osteoporoz gibi diğer ciddi sağlık durumları riski altında olabilir.
Evrendeki molekülleri, Dünya dışında bulunan kimyasal elementleri, kimyasal maddeleri ve bunların etkileşimlerini geniş alanlarda, özellikle moleküler gaz bulutlarında inceleyen bilim dalı. Astronomi ve kimyanın ortak çalıştığı bir alandır.
Suda çözündüğünde hidrojen iyonu (H+) derişimini artıran, pH'ı 0 ile 7 arasında olan kimyasal çözeltiler. Tatları ekşi olan asitler mavi turnusol kağıdının rengini kırmızıya çevirir. Ayrıca gıdaların çoğunda asit bulunmaktadır. Örneğin limonda sitrik asit, sirkede asetik asit, yoğurtta ve sütte laktik asit, elmada malik asit, zeytinyağında oleik asit, üzümde ise tartarik asit bulunur.
Asitlerin Genel ÖzellikleriAsetik Asit (CH3COOH): Sirkelerde bulunur.
Asetilsalisilik Asit (C9H8O4): Aspirinde bulunur.
Askorbik Asit (C6H8O6): Portakal ve mandalina gibi turunçgillerde bulunur. C vitamini olarak da bilinir.
Malik Asit (C4H6O5): Elmada bulunur.
Oleik Asit: (C18H34O2): Zeytinyağında bulunur.
Sitrik Asit (C6H8O7): Limonda bulunur.
Formik Asit (CH2O2): Karıncada ve ısırgan otunda bulunur.
Birbirinden farklı yüzeylerin birbirine yapışma eğilimi. Bazı farklar dolayısıyla kimyasal adezyon, dağıtıcı adezyon, elektrostatik adezyon ve difüzyon adezyon gibi kategorilere ayrılabilir.
Gök cisimleri ve fenomenlerini inceleyen bilim dalıdır. Gök cisimlerini, fenomenlerini ve gök cisimlerinin kökenlerini açıklamak için fizik, kimya ve matematik kullanır. Astronominin ilgi alanına gezegenler, doğal uydular, galaksiler, bulutsular, süpernova patlamaları, kuasarlar ve pulsarlar gibi konular girer.
Çeşitli maddi kalıntılar aracılığıyla eski insan yaşamını ve aktivitelerini inceleyen bilim sahasıdır.[1] Kelime, köken olarak Yunancada eski şeyler anlamına gelen archaia ve bilim ya da mantık anlamına gelen logos kelimelerinden türemiştir.[2] Bu alanda çalışmalar yapan bilim insanlarına arkeolog adı verilir.
Kasların nasıl çalıştığını koordine etme konusunda yaşanan sorunlardır. Garip, ağır veya sakar hareketlere yol açar. Neden gerçekleştiğine bağlı olarak ataksinin etkilerini tedavi etmek veya tersine çevirmek mümkündür.
Belirli hastalıklara neden olan patojenlere karşı bağışıklık kazandıran tıbbi araç. Latince "inek" anlamına gelen "vacca" kelimesinden türemiştir. Aşı, 1796 yılında sığır çiçeği lezyonlarının insanlarda çiçek hastalığını engellediğini fark eden İngiliz doktor Edward Jenner tarafından icat edilmiştir.
Aşılar; insanları zararlı hastalıklara karşı hastalık bulaşmadan önce korumanın basit, güvenli ve etkili bir yoludur. Belirli enfeksiyonlara karşı direnç oluşturmak için vücudun doğal savunmasını kullanır ve bağışıklık sistemini güçlendirirler. Aşılar; bağışıklık sistemini, tıpkı bir hastalığa maruz kaldığında yaptığı gibi, antikor üretmesi için eğitir. Bununla birlikte, aşılar virüs veya bakteri gibi mikropların yalnızca öldürülmüş veya zayıflatılmış formlarını veya sadece parçalarını içerdiğinden hastalığa neden olmazlar.
Yükseltgenme tepkimesinin meydana geldiği noktadır. Genel olarak bir anotta, elektrik potansiyeli nedeniyle negatif iyonlar veya anyonlar reaksiyona girme ve elektron verme eğilimindedir.
Kimyasal bir elementin çekirdeğindeki proton sayısı. Almancada sayı anlamına gelen "Zahl" kelimesinin baş harfi olan Z ile gösterilir. Proton sayısı elementler için ayırt edici bir özelliktir. Her elementin atom numarası birbirinden farklı olduğundan periyodik cetveldeki elementlerin sırası, proton sayılarıyla belirlenmektedir. Örneğin, evrendeki en hafif element olan hidrojenin çekirdeğinde sadece bir proton bulunduğundan hidrojenin atom numarası 1'dir ve periyodik cetvelde 1. sırada yer alır.
Vücudun dik durduğu, her bir kolun vücudun yanına doğru asılı olduğu, avuç içlerinin açık ve dışarıya baktığı, bacakların ve altındaki üyelerin düz ve öne baktığı duruş planıdır. Anatomik pozisyon, vücudun ve organlarının vücut pozisyonuna bağlı olarak göreli şekilde yer değiştirmesi mümkün olduğu için kullanılan bir standarttır.
Şekilsiz katı veya camsı katı, atomların kararlı bir kristal yapıda bulunmadığı katılar. Rastgele, gelişigüzel bir yapıda olabilirler. Belirli bir sıcaklıkta uzun süre bekletilen amorf katılar yavaş yavaş akışkan durum sergilemeye başlar. Bu geçiş aralığına "camsı geçiş aralığı" adı verilir. Plastik, cam, kauçuk ve mum şekilsiz yapıda oldukları için amorf katı kabul edilirler. Bu terim, bazı eski kitaplarda ve makalelerde "cam" ile eş anlamlı olarak kullanılmıştır. Polimerler genellikle amorftur.
Kanserli olmayan, iyi huylu ve yavaş büyüyen tümörlerdir. Bezsel kökenlidirler. Sıklıkla glandüler organlar boyunca büyürler. Adrenal adenomlar, kolon polipleri, paratirod adenomları, hipofiz adenomları ve pleomorfik adenomlar olmak üzere çeşitli türleri mevcuttur.
Hücre bölünmesi (mitoz/mayoz) sırasında homolog kromozomların veya kardeş kromatitlerin düzgün bir şekilde ayrılamaması. Üç şekilde gerçekleşebilir:
Ayrılmama, anormal kromozom sayılarına sahip yavru hücrelerle sonuçlanır. Genel olarak, ayrılmama, kromozomal materyalin düzenli dağılımını içeren herhangi bir hücre bölünmesi biçiminde meydana gelebilir. Daha gelişmiş hayvanlar, bu tür hücre bölünmelerinin üç farklı biçimine sahiptir:
Ayrılmama hatası, kromozom dengesizliği olan bir hücre ile sonuçlanır. Kusurlu yavru hücrenin/hücrelerin çiftlerinden birinde eksik bir kromozoma sahip olacağı tek bir kromozomun (2n-1) kaybı, monozomi; çiftlerine ek olarak bir kromozoma sahip olacağı tek bir kromozom kazanmasına da trizomi denir.
Bir kişi, nesne yahut yaşanmış olaylardan bahsederken zamanda geçen olayları ve kişileri karıştırma ve yanlış anlatma, yani tarihte yanılgıya düşme durumudur. Örneğin; "II. Bayezid, oğlu I. Selim'e elektronik posta gönderdi." ifadesi bir tür anakronizmdir.
Sil ve kamçının temel yapısıdır. Ortada bir mikrotübül çifti ve bunu çevreleyen dokuz mikrotübül çiftinden oluşur. Çevredeki mikrotübül çiftleri birbirlerine "nexin" adı verilen yapılar ile bağlanmaktadır. Mikrotübül çiftlerinde bulunan dynein kolları, yapının hareketini sağlar.
"Bir kişiye, bir topluma veya bir aileye mensup olma" anlamında kullanılabilir. Arapça kökenli bir kelime olup "ait olma, ilgi, ilişkinlik" anlamını taşımaktadır.
Tanımlanabilir bir yönde hareket eden su veya hava gibi bir akışkanın hareketidir. Elektrikte, belirli bir süre boyunca bir noktadan geçen elektrik akışı veya elektrik miktarını tanımlamak için kullanılır.
Elektirik akımı şu şekilde gösterilir:
Denklemde "I" elektrik akımı, "Q" elektriksel yük, "t" saniye cinsinden zaman, "V" gerilim ve "R" ise dirençtir.
Hareket halinde olan bir cisim üzerinde havanın yarattığı etkileri inceleyen bilim dalıdır. Genellikle akışkanların ve spesifik olarak gazların hareketini inceler.
Dar bir jeolojik zaman aralığında yaşamış ve ortam koşullarının değişimi ile yok olmuş, bu zaman aralığını simgeleyen, farklılıkları ve/veya bollukları ile kolayca ayırt edilen ve tanınabilen, geniş bir coğrafi dağılımı olan, içinde bulunduğu katmanın yaşını belirlemede ve birbirinden uzak kayaçları ilişkilendirmede kullanılan fosillerdir.
Bir transkriptin belirli bölgelerinin farklı şekillerde birleştirilerek aynı genden farklı RNA'ların üretilmesi. Alternatif RNA splaysı da denebilir.
Düzenleyici bir ligandın proteinin katalitik sahası dışındaki bir bölgeye bağlanması yoluyla veya kovalent modifikasyon yoluyla bir proteinin konformasyonunun değişmesi yoluyla protein aktivitesinin değişmesi.
En az iki farklı konformasyonu benimseyebilen ve bir ligandın bir bölgesine bağlanmasıyla meydana gelen konformasyonel değişikliğin proteinin ikinci bir bölgesindeki protein aktivitesini değiştirdiği proteinler. Bu proteinler, bir hücredeki bir molekülün başka bir türdeki bir molekülün kaderini etkilemesine izin verir ve bu mekanizma enzim düzenlemesinde yaygın olarak kullanılır.
"PI-3-Kinaz/Akt" hücre içi sinyal yolağında rol alan bir serin/treonin protein kinaz. Özellikle hücrelerin büyümesi ve hayatta kalması için sinyal göndermede rol oynar. "Protein kinaz B" (PKB) olarak da adlandırılır.
B hücrelerinin belirli bir antijen için afinitelerini artırdığı süreçtir. B hücresi spesifisitesinin bu "ince ayarı", B hücresi reseptörlerinin somatik hipermutasyonunun tekrarlanan bir döngüsü ve ardından klonal seçilim yoluyla gerçekleşir. Moleküler düzeyde bir evrimsel mekanizmadır.
Plazma zarının sitoplazmik yüzünün aktin filamanlarına bağlandığı hücreler arası birleşimdir. Örneğin, bitişik epitel hücreleri birbirine bağlayan adezyon kemerleri (zonula adherens) bir aderans eklemdir.
Sinir veya kas hücresi gibi bir hücrenin plazma zarındaki hızlı, geçici ve kendi kendine yayılan elektriksel uyarılmadır. Sinir sisteminde uzun mesafeli sinyal aktarımını mümkün kılar.
Temel görevi, iki veya daha fazla sayıda proteini bir hücre içi sinyal yolağında veya protein kompleksinde birbirine bağlamak olan proteinlerin genel adı.
Karın, göğüs veya eklemlerde tekrarlayan ağrılı inflamasyon atakları ile karakterize kalıtsal bir durumdur. Bu ataklara genellikle ateş ve bazen döküntü veya baş ağrısı eşlik eder. Bazen kalp, beyni ve omuriliği çevreleyen zar ve testisler gibi vücudun diğer bölgelerinde de inflamasyon görülebilir. Etkilenen bireylerin yaklaşık yarısında, ataklardan önce prodrom olarak bilinen hafif semptomlar belirir. Prodromal semptomlar, daha sonra inflamasyon gerçekleşecek olan bölgede hafif rahatsız edici hisleri veya daha genel rahatsızlık hissini içerir.
İlk atak genellikle çocukluk veya gençlik yıllarında görülür ancak bazı durumlarda yaşamın çok daha ileriki yıllarında gerçekleşir. Tipik olarak, ataklar 12 ila 72 saat sürer ve ciddiyeti değişebilir. Ataklar arasındaki süre de değişkendir ve günler ile yıllar arasında değişebilir. Bu dönemlerde, etkilenen bireylerin genellikle durumla ilgili hiçbir belirti veya semptomu yoktur. Bununla birlikte, atakları ve komplikasyonları önlemeye yardımcı olmak için tedavi olunmazsa, organ ve dokularda protein birikmesiyle amiloidoz durumu ortaya çıkabilir. Bu durum özellikle böbrek yetmezliğine neden olabilir.
Fiziksel bariyerler sebebiyle meydana gelen coğrafi ve cinsel izolasyon sonucu oluşan türleşmedir.
Temporal boşluklara sahip olmayan kafatası tiplerini bulunduran omurgalı grubudur. Evrimsel olarak sürüngenlerin en eski alt sınıfı oldukları düşünülür. Paleontolojik olarak bu kafatası tiplerinin izleri Karbonifer Devri'nde 350 milyon yıl kadar geriye sürülebilir. Günümüzdeki kaplumbağalar ve Captorhinus cinsi gibi birçok soyu tükenmiş sürüngen bu tipte kafatasıya sahiptir.
Maddenin atomaltı parçacıklarına göre zıt özellik taşıyan parçacıklardan oluşan madde. Antimadde, Büyük Patlama'dan sonra oluşmuştur ve evrende çok az bulunur. Evrendeki tüm parçacıkların bir antiparçacığı vardır.
Öldürücü konsantrasyonlardaki toksik elementleri çevrelerinden tedarik ederek dokularında aktif halde depolayan bitkiler.
Ölü hayvan gövdesinden kaynak sağlamak için bir yırtıcıyla çatışarak veya onu avlayarak gövdesinden leş yeme davranışına verilen isim. Ölü hayvan gövdesine daha önce başka yırtıcıların ulaşması, yırtıcılarla avın türü ve büyüklüğüne bağlı olarak farklı kaynak miktarı ve çeşitliliği gösterebilir.
Bir hayvanın belirli bir durum ya da çevreye uymasını sağlayan ve hayvanın uzun dönem yaşamkalımını ve üremesini destekleyen herhangi bir davranış.
Bir atomun kütlesinin, atomik kütle birimi cinsinden ifade edilmesidir. Bağıl atom kütlesi veya ortalama kütle olarak da bilinir. Bir atomdaki protonların, nötronların ve elektronların kütlelerinin toplamıdır.
Bir cisme etki eden yerçekimi kuvvetinin büyüklüğüdür. Bu yüzden ağırlık kelimesi yerçekimi için de kullanılır. "W" ile gösterilir. Dinamometre ile ölçülür. Yerçekimi kuvvetinin büyüklüğü, kütle ile yerçekimi ivmesinin büyüklüğü (g=9,8m/s2) çarpılarak bulunabilir.
Ağırlık birimleri:
Şube denilen daha küçük gruplardan oluşan taksonomik bir sınıflandırma biçimi. Alanın hemen altında yer alan en büyük ikinci taksonomik birimdir.
Güney ve Doğu Afrika'da bulunan Plio-Pleistosen hominitlerin soyu tükenmiş cinsi. İnsansı maymunlar ve insanlar arasındaki evrimsel bağlantı olarak da bilinir.
Atomik boyutlardaki temel kütle ölçü birimi. Kimyager John Dalton'a ithafen Dalton (Da) olarak da adlandırılır. 1 Atomik Kütle Birimi (AMU), Karbon-12 atomunun kütlesinin 1/12'sine eşittir.
Cavallier-Smith'in önerdiği, çekirdeği ve çubuk şeklindeki kromozomu olan en eski tek hücreli ökaryotları barındıran ama mitokondri ya da plastid içermedeği için prokaryotlar ve ökaryotlar arasındaki bir geçiş basamağı olduğu düşünülen alem. Ayrıca, çekirdeğin evrimini kanıtlamak için organellerden önce için kanıt olarak da kullanıldılar. Bağırsak paraziti Giardia lamblia (protist) buna bir örnek.
"Ağaçta yaşam" anlamına gelmektedir. Örneğin, maymunlar ağaçsıl yaşam göstermektedir. Kelime olarak, "ağaçla ilgili olan" ve "ağaç türünden olan" anlamları bulunmaktadır.
Hücrelerin genetik olarak embroyonik morfogenez ve gelişim, metamorfoz ve imün sisteminin B ve T hücrelerinin gelişimi sırasında, belli zamanlarda programlı bir şekilde ölümü. Apoptozdaki bozukluklar, kanserle ilişkilendirilebilir. Anti-apoptoz proteinleri Bcl-2 ve HSP ailelerini kapsar. Apoptoz genellikle tümör nekroz faktör reseptör (TNFR) ailesine ait ölüm reseptörlerinin (DR) aktivasyonu ile tetiklenir.
Bir genin kodlayan/anlamlı sarmalını tamamlayan tek sarmallı nükleik asit. Aynı zamanda aynı genden üretilen mRNA'ya da tamamlayıcıdır.
İnsanlığın evrimsel kökenlerini, bir tür olarak diğer türlerden farklılığını, zaman içinde sosyal varoluş biçimlerimizdeki büyük çeşitliliği anlamak amacıyla insanlığın sistematik olarak incelenmesi. Fiziksel (biyoloji ve evrim), kültürel (etnoloji), sosyal, dilsel ve psikolojik antropoloji dallarından oluşur.
Bir genin hayatın erken dönemlerinde yararlı etkileri olurken ilerleyen zamanlarda zararlı etkilerinin ortaya çıkması. Gen etkisini göstermeye başladığı zamanda taşıyıcı çoktan diğer bireylerden daha fazla birey dünyaya getirmişse bu genlerin üreme çağından sonra uyum gücüne herhangi bir etkisi olmaz ve seçilimle korunur.
Bir cinsiyetin diğerinden daha büyük eşey hücresi (yumurta veya sperm) ürettiği eşeyli üreme şeklidir. Heterogami olarak da bilinir.
Üreme organları çiçeklerinde bulunan ve en yakın tarihte evrimleşmiş bitki grubudur. Detaylı bilgiyi buradan alabilirsiniz.
Biyolojide; doğrudan kendisine faydası olmasa bile diğer bireyin esenliğini arttıran, kendi esenliğini azaltan davranışlar sergilemektir. Özgecilik de denir.
Aynı öncül RNA ile farklı mRNA'ların oluşturulması. Bu durum, farklı aminoasit kompozisyonlara ait proteinlerin oluşturulmasına sebep olabilir ya da sadece 3' UTR uzunluğunu değiştirebilir. Alternatif (diferansiyel) eşleşme için bir sebep, RNA düzenlemesi sırasında, kesim alanlarındaki değişime sebep olan bir modifikasyonun oluşmasıdır.
Bir allojenik bireyin antijen sunan hücreler üzerindeki MHC moleküllerinin T hücreleri tarafından tanınması. In vivo ortamda allograf reddine ve karışık lenfosit reaksiyonuna (mixed lymphocyte reaction, MLR) neden olur.
Genel formu y = bxa olan denklem. Burada; y ve x karşılaştırılan iki değer, a ve b ise sabittir. Büyüme, izometrik yani doğrusal ise allometrik üstel "a" nın değeri 1'dir. a> 1 olduğunda allometri pozitif, a <1 olduğunda negatif olarak söylenir.
Bireylerin kendi türünden bireylerin varlığından sağladıkları kazancı ifade eden terimdir.
Prokaryot grubunun atalarından fazla ayrılmamış bir alemi. Diğer tüm prokaryotlar Öbakteriya'da gruplandırılır. Günümüzdeki Arkebakteri türleri ekstrem koşullarda yaşarlar. Üç ana grubu: halobakteri, sülfobakteri ve metanojenlerdir.
Dallı bir yapıda iki veya daha fazla uzantının gerçekleştirdiği birleşme. Kan damarlarının birleşmesi buna örnektir.
Uyarıcı renklenme olayıdır. Zehirli veya av olan türlerin parlak renklerinin ya da çarpıcı desenlerinin avcılar için uyarıcı olarak iş görmesi olarak da bilinir. Çarpıcı renkleri olan zehirli kurbağalar buna bir örnektir. Bu türlere aposematik türler de denir.
Kişinin kendi özelliklerini ve becerilerini diğerlerinden üstün görmesi olarak bilinen bir tür bilişsel taraflılık. Özellikle zeka veya bir testi yapabilme yeteneği gibi istenilen kişisel özelliklere sahip olmak söz konusu olduğunda etkisi görülür. Sosyal psikoloji tarafından incelenen pozitif illüzyonlardan birisidir.
Deri, saç ve gözlerdeki pigment eksikliğinden kaynaklanan ve kalıtsal bir hastalık. Bu özelliklere sahip kişilere albino denir. Albinizm geni resesif olduğu için fenotip sadece homozigot çekinik durumlarda gözlenir. Albinoların güneşe duyarlı deri ve gözleri vardır. Bu kişilerde göz ve deri kanseri oluşumu daha muhtemeldir.
Bir atom çekirdeğindeki gibi sıkıca bir araya gelmiş, neredeyse tamamen nötronlardan meydana gelen ve ritmik fasılalarla uzaya radyo dalgaları gönderen, kütlesi içine çökmüş nötron yıldızları. LGM-1, ilk keşfedilen atarcadır.
Organizmanın kromozom sayısındaki anormalliktir. Hücrelerin bir ve ya birden fazla kromozom kazanması ya da kaybetmesi ile ortaya çıkar. Anöploidinin insanlardaki örneği 46'dan fazla veya az kromozom olmasıdır.
Bir enzimin kendisine ait substratına spesifik olarak bağlanmasını sağlayan bölgedir.
Hücre zarında bulunan, suyun hücre içi ve dışı geçişini hızlandıran taşıyıcı proteinlerdir.
Bronşiyollerin solunumu çok zorlaştıran kasılmaları (spastik kontraksiyonu) ile karakterize edilen bir hastalıktır. Popülasyonda yaklaşık %3'ünde, yaşamların herhangi bir döneminde ortaya çıkar. Genel nedeni, bronşiollerin havadaki yabancı maddelere aşırı duyarlılığıdır.
Bir canlının yaşayan türdeşlerinden farklı olarak çok eski bir atasal özelliği göstermesi. Tüm canlılarda ve insanda atavizme uyan çok sayıda örnek bulunmaktadır. İnsanda görülen meme başları ya da kuyruklu doğum bunlardan bazılarıdır.
Canlıların vücut yapılarını ve düzenlerini tanımlayan ve inceleyen bilim dalıdır.
İki kısımda incelenebilir:
Ayrıca anatominin alt bölümleri şunlardır:
Sırta ve sol skapular bölgeye yayılan epigastrik ağrı, ateş, bulantı ve kusma semptomları ile kendini gösteren "akut karın" tablosudur. Etyolojisinde en sık alkol kullanımı ve safra taşlarına bağlı pankreas hücrelerinin hasar görmesi yer almaktadır.
Atomizm ya da Bölünmezcilik olarak da bilinir. Evrenin bölünmez parçaların (atom) kümelenmesinden meydana geldiğini ileri süren öğretidir. Antik Çağ düşünürleri Empedokles, Anaksagoras ve "Abdera düşünürleri" adıyla anılan Leukippos ilke Demokritos atomculuğun kurucularıdır. Materyalist atomizmi kurak Leukippos ve Demokritos'tur. Yeni Çağ'da Descartes, Gassendi, Helvetius ve Baron d'Holbach aynı yolda yürümüşlerdir. Özellikle Lucretius'un aracılığıyla Gassendi ve Bacon'a geçen atomculuk anlayışı doğa bilimlerinin doğuşunu sağlamıştır.
Evrenin bölünmez parçaların (atom) kümelenmesinden meydana geldiğini ileri süren öğreti. atomculuk ya da bölünmezcilik olarak da bilinir. Kurucuları; Antik Çağ düşünürleri Empedokles, Anaksagoras ve "Abdera düşünürleri" adıyla anılan Leukippos ile Demokritos'tur. Yeni Çağ'da Descartes, Gassendi, Helvetius ve Baron d'Holbach aynı yolda yürümüşlerdir. Özellikle Lucretius'un aracılığıyla Gassendi ve Bacon'a geçen atomculuk anlayışı, doğa bilimlerinin doğuşunu sağlamıştır.
Tanrı veya ruhsal varlıklar gibi metafizik inançları reddetmektir. Tanrıtanımazlık olarak da bilinir.
Nesnelerin kendilerinin hiçbir zaman bilinemeyeceğini ileri süren anlayış biçimidir. "Bilinmezcilik" olarak da isimlendirilmektedir. Bilinemezcilik terimi asıl anlamında, İngiliz düşünürü David Hume ile Alman düşünürü Immanuel Kant'ın öğretilerini adlandırır. Olguculuktan (pozitivizm) faydacılığa (pragmatizm) ve varoluşçuluğa (ekzistansiyalizm) kadar çağımızda da geniş etki alanları bulunan pek çok öğretiler bilinemezci niteliktedir.
"Yığışım, yığılma ve çökelme" anlamına gelen bir kelimedir. Bir sıvı içerisindeki parçacıkların dibe çökmesini anlatmakta kullanılabilir.
Kestirmeden, tez elden, peşin hükümle; meselenin özüne, işin aslına bakmaksızın anlamına gelen Latince deyim. "Eşikten doğru" anlamına gelir.
Etkeni HIV olan bir enfeksiyon hastalığıdır. Çoğunlukla vücuttaki CD4+ T lenfosit sayısı µL başına 200 ün altına düşen bireyler AIDS olarak kabul edilir. HIV "+" statüsündeki her birey AIDS değildir.
Bir zehir veya ilacın zararlı etkisini engelleyen veya ortadan kaldıran madde. Panzehir olarak da bilinir. Örneğin metanol zehirlenmesine karşı kullanılan etanol, bir antidot görevi görmektedir.
Azot ve heterosiklik halka içeren, çoğunlukla fizyolojik olarak aktif ve alkali olan ikincil metabolitlerdir. Bağımlılık yapabilme özellikleri bulunmaktadır.
Genellikle bitkiler tarafından üretilseler de günümüzde mantarların ve hayvanların da alkoloid ürettiği bilinmektedir. İlk keşfedilen alkoloid olan morfin, 1804 yılında Friedrich Sertürner tarafından izole edilmiştir. Güçlü bir ağrı kesici olarak günümüzde kullanılmaktadır.
Olumsuzluk anlamı katan bir ön ektir. Örneğin "Analjezik", "acısızlaştırıcı" anlamına gelir ve ağrı kesici ilaçlar için kullanılır.
"-e doğru" veya "yanında" anlamında bir önektir. Örneğin, "affix" kelimesi "bir yere sabitlemek" anlamına gelmektedir.
Biyolojide eşeysiz olma hali. Cinsel yönelim olarak ise cinsel ilgiye sahip olmayan kişilere verilen ad.
1. Kalbin üst kısmında bulunan, toplardamarlardan gelen kanı ventriküllere (karıncıklara) aktaran odacıklar.
2. Roma dönemi evlerinde merkezi oda.
Kalp hızı ve ritmini kontrol eden sisteminin en önemli bölümlerinden biridir. AV düğüm olarak da anılır. Elektrik uyarıları üretir ve onları kalp boyunca iletir ve kalbi kalp uyarımını ve pompalanmasını uyarır. Elektriksel uyarılar, sinoatriyal düğümden başlar ve kalbin sağ üst odasının altında bulunan bir hücre kümesi olan AV düğümüne ulaşana kadar aşağı doğru hareket eder. Elektrik sinyalinin ventirküllere girmesini yavaşlatan sistemdir. Bu gecikme kulakçıklara karıncıklardan önce kasılabilmesi için zaman kazandırır.
Bazı nöronların sinapslarında bulunan bir tür sinirsel aktarıcıdır. Kısaca "ACh" olarak bilinir.
Beyin kabuğunun görme işlevinde kullanılan bölümüdür.
Temel ses dalgasıyla beraber ortaya çıkan ses dalgalarıdır. Armonilerin frekansı temel ses dalgasının katsayılarından oluşur.
Beynin en alt kısmıdır; beyin sapı, medulla ve serebellumdan (beyincik) oluşur.
Yapıldığı zaman bir ödüle götüren davranımın gittikçe kuvvetleneceğini ve bu ödülle bir ilişki kurulacağını düşünen koşullanma tekniğidir. Operant koşullanma (İng: "Operant conditioning") adı da verilir.
Gelen ve giden duyusal bilgileri koordine eden nöron tipidir.
Toplumun kural ve kanunlarına uyamayan, kendini kontrol edemeyen, çekinme ve kontrol özellikleri olmayan davranışlara sahip kişilik türüdür. "Psikopatik kişilik" veya "psikopat" olarak da bilinir.
Bellekte depolanmış olan bir bilgiye ulaşıp onu hatırlama işlemidir.
Toplum tarafından genel kabul görmüş normlardan büyük ölçüde farklılaşan, kabul edilemeyecek türden davranışları tanımlayan, araştıran ve anlamaya çalışan psikoloji dalıdır.
Erkeksi ve kadınsı görülen özelliklerinin karışımına verilen isimdir. Biyolojik cinsiyet, toplumsal cinsiyet veya cinsel kimlik ile ilgili olabilir.
Merkezi sinir sistemini aşırı uyaran bir grup ilaçtır. Dikkat Eksikliği ve Hiperaktivite Bozukluğu (DEHB), narkolepsi ve obezite tedavisinde kullanılır.
Beyinde meydana gelen hasarın bir sonucu olarak ortaya çıkan hafıza kaybı. Kazalardan sonra ortaya çıkabildiği gibi bastırma türünde bir savunma mekanizması ile de ortaya çıkabilir.
Belirli türden enerjiye tepkide bulunan uzmanlaşmış duyu sinir hücresidir.
Sürekli değişen, yetersiz, eksik, tutarsız duyusal verilere rağmen, tutarlı ve sürekli bir dünya algılama durumudur.
Algılama sürecini etkileyen önceden yapılaşmış zihinsel kurgudur.
Gelen duyusal verileri organize etme, tanımlama, yorumlama ve anlamlaştırma süreci sonucunda ortaya çıkan anlamlı üründür.
Bir grubun bütün üyelerinin aynı güdüleri ve karakteristikleri taşıyacağını kabul eden varsayımdır.
Gelen duyusal verileri organize ederek anlamlaştırma sürecidir. Bu süreç sonucunda oluşan anlamlı ürüne algı denir.
Algılanan ilişkilerle gerçekte olan ilişkilerin birbirine uymaması durumu. Kısa algılanan bir çizgi, gerçekte algılama alanında bulunan diğer çizgilerle aynı uzunlukta olabilir.
Sinir hücrelerinin gövdelerinden çıkan ve sinir akımlarını diğer uçtaki hücrelere götüren sinir uzantılarıdır.
Beyin dinlenme halindeyken kendini gösteren, saniyede 7-10 devreli beyin dalgası ritmidir.
Konuşma ve anlama yeteneğinin kaybolmasına neden olan, dille ilgili bir hastalıktır.
Böbreklerin üzerinde yer alan, üçgen biçimine benzer bir çift endokrin bezidir. Anatomik açıdan böbreklerin üzerinde yer aldıkları için ismini buradan almaktadır.
Adrenal bezlerin ürettiği hormona verilen isimdir. Korku ve kaçış anlarında kana bol miktarda karışır. "Epinefrin" olarak da isimlendirilmektedir.
Yasaların yapım ve uygulanmasının suç davranışıyla ilgisini araştıran psikoloji dalıdır.
Bireylerin sadece annelerinden kaynaklı, genetik olmayan etkilerden ötürü tür içerisinde çeşitliliğin oluşması durumudur.
Örneğin civcivler arasında annelerinin onları besleme miktarlarına bağlı olarak genetikle neredeyse hiçbir alakası olmayan bir fiziksel farklılık oluşacaktır. Bu farklılık sayesinde az beslenebilenlere kıyasla doğada daha kolay hayatta kalabilecek ve kendi yavrularını besleme şansları artacaktır. Bu durumda, beslenmeye bağlı irilik evrimsel bir anlama sahip olmasa da evrime dolaylı bir katkı sağlamaktadır.
Bir bireyin akrabalarını, türün diğer bireylerinden ayırt edebilme becerisidir.
Tür içindeki bireylerin yalnızca kendi uyum başarılarına yönelik değil, aynı zamanda akrabalarının uyum başarısına yönelik olarak da deneyimledikleri seçilim tipidir. Akrabaların hayatta kalıp üreyebilmesi, bireylerin kendisi tarafından paylaşılan genlerin de başarısı olduğundan dolaylı uyum başarısı ile ilişkilidir.
Biyolojide, görünüş olarak benzer ancak köken olarak farklı yapılar için kullanılan terim. Örneğin midye ve balıklarda solungaçlar köken olarak tamamen farklıdır ancak görünüş ve işlev bakımından benzerdir.
Havayı kılcal damarlara geçmeden önce temizleyen yapı. Hava, nefes alındığında burun, yutak, gırtlak, soluk borusu, akciğerler, bronşlar, bronşçuklar ve alveoller şeklinde bir yol izler.
Vücudun diğer insanların vücutlarına zarar vermeyen bir maddeye gösterdiği aşırı tepki.
Miyozinin yardımı ile kasın kasılma ya da gevşeme işlemini yerine getiren bir tür proteindir.
Az yoğun ortamdan, çok yoğun ortama geçen büyük moleküllerin enerji harcanarak taşınması olayıdır.
Sperm hücresinin hücre zarının altında bulunan ve spermin ön (anterior) bölgesini kaplayan salgı keseciğidir.
Botanikte, normal olmayan yer ya da yerlerden çıkan yapılardır. Kelime olarak "beklenmeyen" ve "planlanmayan" anlamına gelmektedir.
Yağı depolayan dokudur. İki tip adipoz doku bulunmaktadır: beyaz adipoz doku (uniloküler) ve kahverengi adipoz doku (multiloküler).
İçinde adenin, riboz ve üç adet fosfat grubu barındıran organik bir maddedir.
"Normal" zamanlarda olan yok oluşlardır. "Kitlesel yok oluşlar" ile tezat gösterirler.
Proteinlerin savunma sistemimiz tarafından algılanıp bir tepkiye neden olan bölgeleridir.
Evrim Ağacı üzerinde, ortak atanın torun türlerle ortak olarak paylaştığı özellikler. Zıt anlamlısı edinilmiş ya da gelişmiştir.
Evrimsel süreçte türlerin modifikasyonlar sonucu değişmesi ancak türleşmenin (atasından farklı yeni türlerin) oluşmaması durumudur.
Aynı lokusta bulunan farklı alellerden salgılanan farklı özellikteki enzimlerdir.
Farklı coğrafi alanlarda yaşamak veya farklı bölgelerde yaşayan popülasyonlar anlamlarına gelen bir terim.
Bir popülasyonun izole olduğunda seçilimin ve sürüklenmenin izolasyonun iki yanındaki popülasyonlara bağımsız olarak etki etmesi yoluyla türleşmenin gerçekleştiğini ileri süren hipotezdir. Günümüzde bilimsel gerçek olarak görülmektedir.
Hücrelerinde birden fazla genotip bulunan organizmalardır. İki farklı türün çiftleşmesiyle oluşan döl, hibrit veya kimerik olarak da bilinir. En bilinen örnek at ile eşeğin çiftleşmesi ile oluşan katırdır.
Yaşamının haploit ve diploit evresi eşit olan ve meyve yaprağındaki tohum taslağının etrafı çevrili olmayan odunsu bitkiler. Polen tohum taslağının yüzeyinde filizlenir.
Ebeveynlerinden mutant ve doğal aleller aktarılmış olan, iki özellik açısından da heterozigot genler. Genlerin karşılıklı iki DNA zincirinde çapraz olarak iki baskın ya da iki çekinik özellik bulunması durumu. Bireyde birbirine bağlı olarak iki baskın gen ve iki çekinik gen varken mayoz bölünme sırasında birbirine bağlı bir çekinik bir baskın gamet oluşması ve çocuğa aktarılması durumunda trans-düzenlemeye rastlanabilir.
Daha büyük bir molekülün parçası oldukları zaman, aminoasitlere ya da nükleotitlere verilen isim.
Hücre bölünmesinin anafaz evresinde kromozom çiftlerinden her birinin zıt kutuplara çekilmesi.
Birbirine zıt, hidrofobik ve hidrofilik molekülün birlikte bulunmasıdır. Yağların bu yapıda olması, canlılığın su içerisinde başlaması için önem arz etmektedir.
Evrimsel süreçte hem ata türe, hem de torun türe ait özellikleri bünyesinde barındıran canlı türlerinin fosilleşmiş kalıntıları.
Harflerle izah edilecek olursa: A -> B -> C şeklindeki bir evrimsel süreçte B türü, A ile C türleri arasındaki geçişe dair özellikleri taşıdığı için bu canlıya ait fosillere "ara tür fosili" denmektedir. Türleşmenin genellikle bu örnekteki gibi doğrusal olmadığı ve bir ağacın dalları gibi çatallı olduğu unutulmamalıdır.
Genelde 1 milyon bireyden yalnızca 1 tanesi fosilleşir. Fosil oluşumunun çok nadir olan bir olay olması ve günümüzde yeryüzünde var olan fosillerin çok küçük bir kısmının çıkarılabiliyor olması, geçmişte yaşamış türlerin keşfini güçleştirmektedir. Bu sebeple evrimsel süreç içerisinde bazı boşluklar ve bilinmeyenler olabilmektedir. Ancak elimizdeki milyonlarca örneğe bakarak bile, türler arasındaki evrimsel ilişkiyi kurmak son derece kolaydır. Öyle ki, birçok önemli tür grubuna yönelik sayısız "kayıp halka" açığa çıkarılmıştır. Örneğin insanın evriminde kademeli olarak değişen 30 civarında tür, kuşların evriminde kademeli olarak değişen 25 civarında tür, denizel memelilerin evriminde kademeli olarak değişen 15 civarında tür bilinmektedir.
Büyük DNA moleküllerini birbirlerinden ayırmak için kullanılan bir elektroforez tekniğidir.
İki bireyin akrabalık bağını belirten ifade. ifadesi ile belirlenir. Denklemde akrabalık katsayısı, ortak genlerin yüzde cinsinden ifadesi, ise mayoz sayısı ya da nesil bağlantısını temsil eder. Farklı teorilerde, farklı ve daha kapsayıcı denklemlere rastlamak da mümkündür.
Bir kodonun sentezlemesi gerekenden farklı bir aminoasiti sentezlemesine neden olan nokta mutasyonudur. Örneğin, Orak Hücre Anemisine sebep olan bir anlamsız mutasyonda 11.kromozomda GAG olması gereken baz dizilimi GTG olur vr 6. aminoasitte "glutamik asit" yerine "valin" sentezlenir.
Mikropsuz. Zararlı bakteriler, virüsler veya diğer mikroorganizmaların neden olduğu kontaminasyondan uzak olma durumu.
Doğuştan başsız olma durumu. Yunanca "baş" anlamına gelen képhalê (İng:"head") kelimesine olumsuzluk öneki olan "a-" getirilerek oluşturulmuştur.
Piyojenik mikroorganizmalar tarafından oluşturulan ve içinde irin biriken lokalize şişlik, çıban.
Bir organ veya dokunun normal olarak gelişmemesi veya işlev görmemesi.
İmmunize edilen canlıların kanından elde edilen ve içinde antikor bulunan (korpusküler element içermeyen) sıvı kısım, serum.
Mikroorganizmaların üremelerine engel olan veya ölümlerine yol açan kimyasal maddeler. Antiseptikler insanlarda genellikle toksik etkiye sahip değildirler.
Parazitlerin üremelerine engel olan veya onları öldüren maddeler. Genellikle belirli bir sınıftaki sınırlı sayıda parazite karşı etkilidirler.
Mikroorganizmaların üremelerine engel olan veya onları öldüren maddeler. Özellikle patojenik (hastalık yapıcı) mikroorganizmaların etkinliğini durdurmayı amaçlarlar.
Antijen adı verilen yabancı bir maddenin varlığına yanıt olarak bağışıklık sistemi tarafından üretilen ve bu etkenlerin patojenik (hastalık yapıcı) yeteneklerini önleyen koruyucu bir protein. Antikorlar antijenleri tanır ve vücuttan uzaklaştırmak için onlara tutunur.
Tek başına veya kompleks bir molekül oluşturduktan sonra bağışıklık tepkisini yaratma yeteneğine sahip olan ve bağışıklık sisteminin bir ürünü ile bağlanabilen vücuda yabancı bir madde.
Mantarların üremesine engel olan veya onların öldürülmesini sağlayan kimyasallardır. Antimikotik de denir.
Mikrobik canlıların üremesini durduran veya onları öldüren kimyasal maddeler. Bakteri, mantar gibi organizmalar tarafından veya kimyasal yolla sentezlenirler. Virüsleri öldürmek için kullanılamazlar.
Bir bakterinin duyarlı olduğu antibiyotiği belirlemek için yapılan test.
Bakterilerin üremesini durduran veya onları öldüren kimyasal maddeler.
Anotomide bir bireyin ön kısmı. Ayrıca ön tarafta bulunma durumunu da ifade eder.
Bağırsak solucanlarının üremesini durduran veya onları öldüren ilaç.
Anormal derecede düşük vücut ağırlığı, kilo alma korkusu ve vücut ağırlığının çarpık bir algısı ile karakterize edilmiş bir yeme bozukluğu hastalığıdır. Anoreksi hastası insanlar, kilolarını ve vücut şekillerini kontrol edebilmek için ekstrem yollara başvurular.
Anoreksik kişiler, kilo almayı engellemek veya kilo vermeye devam edebilmek için genellikle yedikleri yiyecek miktarını ciddi olarak kısıtlar. Yemek yedikten sonra kusma veya müshil ilaçlar, diyet yardımcıları, diüretik cinsi ilaçlar kullanırlar. Ayrıca aşırı egzersiz ile kilo vermeye çalışabilirler.
Beklenen değer, kural veya özellikten sapma; doğuştan kusurlu oluşum veya normalin dışında olmak anlamlarına gelen bir terim.
Oksijen yetmezliği, vücut hücrelerinin normal fonksiyonlarını gerçekleştirecek oksijenden yoksun kalması anlamına gelen bir terim.
Bir canlının beyni olmadan ya da beyni gelişmeden doğması durumudur. Bir canlı, beyin sapı var olduğu sürece beynin geri kalanı olmaksızın varlığını bir süre sürdürebilir.
Tıpta; daha etkili teşhis ve daha etkili tedavi için hasta ve yakınlarından hastalığın geçmişi ile ilgili bilgi toplanmasıdır. Hastalık öyküsü olarak da bilinir.
Ağrı dindirmek ve acı yitimine yol açmak için kullanılan her türlü ilaca verilen isim. Yunanca "olmadan" anlamına gelen "an-" ve ağrı anlamına gelen "-algia" kelimelerinden oluşmuştur.
Oksijenin yokluğunda yaşayabilen ve üreyebilen organizmalardır. Anaerob canlılar, oksijenli solunum yapan aerob canlılara göre daha az kazançlıdır. Bunun sebebi, aerobik solunumda daha fazla enerji açığa çıkmasıdır.
Canlı hücrelerde basit maddelerden karmaşık moleküller sentezlendiği, enerji gerektiren biyokimyasal reaksiyonlar serisidir.
Yüksek pH değerlerinde yani pH 10 gibi aşırı bazik ortamlarda üreyebilen ve gelişebilen mikrop sınıfıdır.
İçindeki hemoglobin ile oksijeni bağlayarak taşınmasını sağlayan kırmızı renkli kan hücresi. Omurgalı hayvanların kanında bulunur. Memelilerde yuvarlak ve çekirdeksiz, sadece lama ve devede diğer omurgalılarda olduğu gibi oval ve çekirdeklidir. Kırmızı kan hücresi veya eritrosit olarak da bilinir.
Vücudu çeşitli mikroplardan koruyan beyaz kan hücreleridir. Görevlerini mikroplarla savaşarak ve onları uzantıları içine alarak yutarak (fagositoz) veya mikroplara karşı kana panzehir gibi antitoksin salgılayarak gerçekleştirebilirler.
Türleri şunlardır:
Hastalığa maruz kalınması ile kazanılan bağışıklıktır. Hastalığa sebep olan organizmalara direkt maruz kalma ile ya da organizmanın zayıflatılmış veya öldürülmüş halinin aşı yolu ile vücuda verilmesi ile oluşur. Her iki durumda da bağışıklığı kazanmış bir kişi ileride hastalık ile karşılaştığında bağışıklık sistemi hastalığı tanıyacaktır ve gerekli antikorları üretecektir. Aktif bağışıklık uzun ömürlüdür ve ömür boyu sürebilmektedir.
Antikor ve antijenlerin saptanmasında kullanılan bir testtir. Bir antijen-antikor reaksiyonudur ve yarı katı agar üzerine uygulanır.
Oksijenin varlığında üreyebilen ve yaşamını sürdüren organizmalardır.
Spesifik ve antijenik olmayan, bağışıklık uyarıcı maddelerdir. Özellikle, inaktif aşıların antijenlik değerini arttırmak için birlikte kullanılır. "Artırıcı" ve "destekleyici" kelime anlamları vardır.
Rahim iç katmanının her ay kanama şeklinde dökülmesi demek olan ve belirli yaş sınırları içerisindeki kadınlarda görülen bir olaydır. Fiil olarak genellikle "adet görmek" şeklinde kullanılır.
Erkeklik ile ilişkilendirilen vücut gelişimi, kıl uzaması, ses kalınlaşması gibi özellikleri oluşturan ya da bu özelliklerin gelişmesini uyaran bir kimyasala verilen genel isimdir. Kimi zaman erkek cinsiyet hormonu testosteron ile eş anlamda kullanılır.
Renk körlüğüne sahip kişileri tanımlamak için kullanılan terim.
Amniyon kesesi içerisinde bulunan ve dölütün (embriyonun) nemli, su içeren bir ortamda yüzmesini sağlayan sıvıdır.
Sürüngenlerde, kuşlarda ve memelilerde dölütü (embriyoyu) saran ve içerisinde amniyon sıvısı bulunan zardır. Karada yumurtlayan hayvanların tümünün yumurtasında da bulunan amniyon, balıkların ve kurbağagillerin yumurtalarında yoktur. "Amniyos" olarak da bilinir.
Ortamdan (canlı yaşamayan alan) çevreye (canlıların yaşayabildiği alan) dönüşen bir alandaki bitki örtüsünün, ortamın ekolojik koşullarının değişmesiyle sıralı değişimidir. Süksesyon olarak da isimlendirilir.
İki alt başlıkta incelenir:
Anatomide, "bir organın eki" anlamına gelmektedir. Latincede "ek" ve "eklenti" anlamına gelen "adnexa" kelimesinden gelmektedir.
Soğuk bölgelerde yaşayan sıcakkanlı hayvanların, sıcak bölgelerde yaşayanlara göre daha kısa uzuvlarının olduğunu belirten kuraldır. Amerikalı zoolog ve ornitolog Joel Asaph Allen tarafından ileri sürülmüştür.
Örneğin insanlar sıcakkanlı bir hayvan türü olduğundan, kutuplara yakın yerlerde yaşayan Inuit, Aleut ve Sami kabileleri; orta enlemlerde yaşayan insanlara göre daha kısa uzuvlara sahiptir.
Vücut büyüklüğünün vücudun şekline, anatomiye, fizyolojiye ve davranışa bağlı olan ilişkisini inceleyen bilim dalıdır. Çoğu zaman, bir canlının gelişimi sırasında farklı parçalarının ya da boyutlarının farklı büyüme miktarı göstermesi için kullanılsa da sadece asimetrik büyüme analizini içermez. Bir organizmanın vücut biçimi, gelişim süresince farklı parçalarının oransal büyüme hızına bağlıdır. Vücudun kendine özgü şeklini almasını sağlayan bu orantılı büyümeye alometrik büyüme denir. Örneğin baş; insanın gelişimi sırasında vücuda oranla daha yavaş, bacaklar ise daha hızlı gelişmektedir.
Proteinleri oluşturan temel yapıtaşlarıdır. Bilinen 500 civarında amino asit vardır, bunların 22 tanesi canlıların yapısına katılır ve 20 tanesi standart amino asit olarak bilinir. Her aminoasit DNA tarafından kodlanır. Amino asitler hem amin hem de karboksil grubu içeren moleküllerdir.
1. Aynı türe ait olmasına rağmen bireylerin genlerinin farklı olmasıdır. Homo sapiens (modern insan) türünde, tek yumurta ikizleri haricindeki her birey birbiriyle alojeniktir.
2. Bir türün farklı üyelerinden elde edilen biyolojik materyallerin bu türün bir diğer üyesi için ne ifade ettiğini tanımlar. (Örnek: Alojenik kök hücre)
Bir canlının salgıladığı kimyasallardan ötürü başka canlı üzerinde özellikle büyüme, hayatta kalma ve üreme açılarından olumlu veya olumsuz etkilere neden olmasıdır. Genellikle bitkilerde, alglerde, bakterilerde, resiflerde ve mantarlarda görülür. Bu etkiye neden olan kimyasallara alelokimyasallar denir. Bunlar arasında karbonhidratlar, lipitler, alkaloidler, azot içerikli bileşikler, flavonoid fenolikler başta olmak üzere bazı diğer fenolikler ve terpenoidler bulunur.
Çöllerde bulunan çalıların etrafının göreceli olarak çıplak olmasının nedeni, salgıladıkları alelokimyasallardır. Ayrıca Juglans nigra türü ceviz ağaçları, salgıladıkları juglon isimli kimyasaldan ötürü etraflarında yaşayan bazı canlılara karşı alelopatiktir.
Heterozigotluk durumunda bir genin bulunabileceği lokustaki iki alelden yalnızca birinin ifade edilmesi durumudur. İmmoglubulin ve T Hücresi Reseptörlerini kodlayan genlerde bu durum görülür. T Hücrelerinde sadece 1 set TCR geni ifade edilir.
Kromozom üzerinde belirli bir noktada bulunan, belirli bir genin bilinen farklı varyasyonlarından her birine verilen isimdir. Kısaca bir genin değişik biçimleri olarak da ifade edilir. Aleller, genlerde aynı karakteristik özelliklerin ortaya çıkmasını sağlar. Örneğin kan gruplarını belirleyen genlerin A, B ve O olmak üzere 3 farklı aleli vardır. Bunların farklı kombinasyonları ile farklı kan grupları oluşur.
Tür içerisindeki bireylerin, aynı türde olanların etrafında olmasından dolayı kazandığı avantajdır. İlk olarak 1930 yılında Warder Clyde Allee tarafından ileri sürülmüştür.
Örneğin küçük popülasyonlarda kişi başına düşen doğum oranı, çiftleşmek üzere eş bulma şansı arttırdığından, etraftaki türdaşların sayısı arttıkça artmaktadır.
Suda yaşayan ökaryotik ve fotosentetik bir canlı grubudur. Genellikle tek hücreli olsalar da çok hücreli de olabilirler. Tek başlarına ya da koloni halinde yaşayabilmektedirler. Taksonomik konumları tartışmalı olmakla birlikte, genellikle Protistalar Alemi'ne dahil edilirler. Bitki değildirler ancak bütün kara bitkileri yeşil alglerden evrimleşmiştir.
Latincede "çenesiz" anlamına gelen bir kelimedir. Taksonomide "çenesiz balıklar" süpersınıfı için kullanılır. Bu sınıf, omurgalılar içerisindeki en ilkin çenesiz hayvanları içerir. Yaklaşık 530 milyon yıl önce evrimleşmişlerdir ve günümüzde halen bulunan bir sınıftır.
Kardeş kromatitlerin birbirine bağlandığı sentromer bölgesi. İki uçtan birine daha yakın bir yerde bulunan kromozom türüdür. İnsan türünün 13, 14, 15, 21 ve 22. kromozomları bu şekildedir.
Protein yapısında yaygın olarak bulunan ikincil üç boyutlu yapıdır. Bu dizilimde aminoasitler her peptit içerisindeki karboksil oksijen moleküllerinin hidrojen bağları ile dengelenmesi sayesinde spiral bir yapıda bulunurlar. Miyoglobin ve hemoglobin proteinlerinin %70 civarı alfa sarmal yapısındadır.