Evrim Ağacı Bilim Terimleri Sözlüğü, bilim dünyasında sıkça kullanılan terimlerin anlamlarını ve açıklamalarını içerir.
Bir elektrik devresinde iki nokta arasındaki elektriksel potansiyel fark. Bir iletken boyunca yük taşıyan elektriksel enerjinin, birim yük başına düşen iş miktarını ifade eder. Gerilim, elektriksel alanın bir sonucu olarak, pozitif ve negatif yükler arasındaki potansiyel enerji farkını gösterir. Birimi volt (V) olup, bu birim uluslararası birim sisteminde (SI) enerji birimi olan joule'ün coulomb başına düşen değeri olarak tanımlanır (1 V = 1 J/C). Elektriksel devrelerde gerilim, devre elemanlarının enerji transferini ve akımın yönünü belirleyen temel parametrelerden biri.
Diferansiyel denklemlerin yaklaşık çözümlerini bulmak için kullanılan sayısal yöntem. Bu yöntemde, çözüm uzayı belirli bir fonksiyon ailesi ile yaklaşık olarak ifade edilir ve bu fonksiyonlar, sınır koşullarını sağlamaya çalışacak şekilde seçilir. Özellikle sonlu elemanlar yöntemi gibi sayısal analizlerde yaygın olarak kullanılır. Esas prensibi, çözüm fonksiyonunun hatasını minimuma indirmek için kalan terimleri test fonksiyonları ile ortadan kaldırmaktır.
Bir birey yerine grubun tüm üyelerine etki eden seçilim mekanizması. Bu seçilim türünün odak noktası bireyin faydası değil, popülasyonun faydasıdır. Bireyin diğer grup üyeleri ile rekabet etmek yerine onlarla işbirliği yapıp yardımlaşmasının herkesin lehine olduğu durumda grup seçilimi daha çok avantaj sağlar. Bazı uç senaryolarda birey kendini grup adına feda edebilir. Bu seçilimin etki ettiği popülasyonda sosyal davranışlar görülür. Grup seçilimi, bu mekanizmanın evrime etkisi ve doğal seçilim ile ilişkisi gibi konular kapsamında, evrimsel biyoloji alanındaki oldukça tartışmalı konulardan biridir.[1]
Topluluk önünde konuşma korkusu olarak bilinen, Yunanca'da "dil" anlamına gelen γλῶσσα ("glossa") ve "korku" anlamına gelen φόβος ("phobos") kelimelerinden oluşan bir terim.
Yaşlı insanlardan veya yaşlanmaya karşı duyulan aşırı korku olarak bilinen, Yunanca'da "yaşlı insan" anlamına gelen γέρων ("geron") ve "korku" anlamına gelen φόβος ("phobos") kelimelerinden oluşan bir terim.
Kişinin, kendisini olduğundan büyük görmesine sebep olduğu sanrı türü. Kişi; kendini zengin, güçlü veya özel güçlere sahip olduğunu düşünebilir. "Büyüklük hezeyanı" olarak da isimlendirilir.
Köprü korkusu olarak bilinen, Yunancada "köprü" anlamına gelen γέφυρα ("gephura") ve "korku" anlamına gelen φόβος ("phobos") kelimelerinden oluşan bir terim.
Canlı organizmaların popülasyonları içindeki belirli atasal özelliklerin yeniden ortaya çıkarılması adına yapay seçilimin kullanılması.
Laboratuvarlarda damıtma işleminde kullanılan kaynayan gazın, soğuk su yardımıyla tekrar sıvı hale geçmesine yarayan cam malzeme.
Bir gök cisminin Dünya'dan gözlemlenen parlaklığıdır. Nesnenin mesafesine göre değişkenlik gösterir. Görünür parlaklık (m) şu formülle hesaplanır:
Bu formülde ve sırasıyla referans olarak alınan ve hesaplanan gök cisimlerinin ışık şiddetidir. Işık şiddeti, metrekare başına düşen ışık gücüdür ve birimi 'dir.
Alfa, beta ve gama gibi iyonlaştırıcı radyasyonu ölçen parçacık dedektörüdür. Saniyede veya dakikada ölçülen ışıma sayısını "cpm" değeri olarak gösterir. Dijital sayaçlarda Becquerel, Sievert gibi diğer birimler de gösterilebilir. Geiger-Müller sayacı olarak da bilinir.
Bir veri grubunda bulunan verilerin çarpımlarının, n veri sayısı olmak üzere n'inci dereceden köküne denir.[1] Örneğin, 2 veriden oluşan bir veri grubunda x1 ve x2 sayılarının geometrik ortalama şu şekilde hesaplanır: . Daha genel tanımı şu şekildedir: .
Bazı hayvanların yuttuğu ve sindirim sisteminde, tipik olarak midede veya taşlıkta depoladığı küçük taşlara veya çakıllara verilen isimdir. Mide taşı veya taşlık taşı olarak da bilinir. Gastrolitlerin yiyecekleri öğüterek sindirime yardımcı olmak, hayvanın vücut ağırlığını dengelemeye yardımcı olmak ve avcılara karşı bir savunma mekanizması olarak hizmet etmek de dahil olmak üzere çeşitli işlevleri olduğu düşünülmektedir.[1]
Gastrolitler yaşayan hayvanlar arasında genellikle kuşlar, timsah gibi bazı sürüngenler ve bazı memelilerde (dişli balinalar, foklar) bulunur. Buna ek olarak Sauropodlar, ilk Ceratopslar ve Ornithomimidler gibi ot yiyen dinozorlarda; ayrıca Plesiozorlar ve İhtiyozorlar gibi çeşitli deniz sürüngenlerinde de gastrolit varlığı gözlenmiştir.[2]
Gastrolitler genellikle kolayca sindirilmeyen ve taşlığın öğütme hareketine dayanabilen kuvars, çakmaktaşı veya kalsit gibi sert ve yoğun maddelerden meydana gelirler.
Vücutta yeterli miktarda glikoz-6-fosfat dehidrojenaz (G6PD) enzimi olmadığında ortaya çıkan genetik bir hastalıktır. G6PD, kırmızı kan hücrelerinin çalışmasına yardımcı olur ve onları zararlı maddelerden korur. G6PD, kan nakli gerektiren ve hayatı tehdit eden hemolitik anemiye neden olabilir.
Bir kişinin genlerini, hastalığı tedavi etmek veya iyileştirmek için değiştiren bir tekniktir. Bu terapinin, kanser ve diğer durumları tedavi etme yolları üzerine yapılan araştırmalar devam etmektedir.
Gastroenteroloji, sindirim sistemi hastalıklarını inceleyen bilim dalıdır. Daha kapsamlı bir ifadeyle gastroenteroloji bilimi; ağızdan başlayarak, yemek borusu, mide, ince bağırsak, kalın bağırsak, safra kesesi, karaciğer ve pankreas hastalıklarını inceler. Bu alanda uzmanlaşmış doktorlara gastroenterolog denir. Sindirim sistemi hastalıklarının teşhisinde genellikle endoskopi ve kolonoskopi gibi yöntemler kullanılır. Bu işlemler günümüzde kamera sistemiyle yapılmaktadır. Endoskopi ve kolonoskopi işlemleri yapılırken hastanın herhangi bir rahatsızlık hissetmemesi için sedasyon işlemi uygulanır.
Galaktoz; süt ve süt ürünlerinde, şeker pancarında bolca bulunan, basit şekerler olarak bilinen monosakkaritlerin bir üyesidir.[1] Kimyasal formülü olan galaktozun moleküler kütlesi ise 180.16 g*mol-1dir.[2] Galaktoz molekülü genellikle doğada örneğin laktozda (süt şekeri) olduğu gibi diğer şekerlerle birlikte bulunur. Galaktoz ayrıca karmaşık karbonhidratların yapısında, çoğu hayvanın beyninde ve diğer sinir dokularında bulunan glikolipitlerde bulunur.[1]
Bakterileri hücre duvarlarının kimyasal ve fiziksel özelliklerine göre iki büyük gruba (Gram-pozitif, Gram-negatif) ayırmak için kullanılan empirik (deneysel) bir yöntemdir.
Bir miktar sıvı veya gazda gelişen ve ana akıma ters yönde hareket eden dairesel hareket.
Genlik, bir dalganın periyodik hareketinde, dalganın tepe noktasından çukur noktasına olan uzaklığının yarısıdır. Genlik, yaylarda telin boyuna, gerginliğine, kesitine, cinsine bağlı olarak değişir.
Güvenilirlik, inançlarımızı oluştururken ve doğru inançlarımızı bilgi haline getirirken izlenilen süreçlerin uygunluğuna işaret etmektedir. Çoğunlukla dışsalcı bir yaklaşım olan güvenilirciliğin ön plana çıkardığı bir kavram olan güvenilirlik, epistemik öznenin herhangi bir inancını güvenilir nedenlere, mekanizmalara ya da süreçlere dayanarak oluşturmasını ifade etmektedir. Böylelikle doğru inancın bilgiyi oluşturmasındaki şans faktörü engellenmiş ve bilgi ortaya çıkmış olacaktır. Bu bakımdan güvenilirlik, bilginin tanımına eklenecek dördüncü koşul olarak karşımıza çıkmaktadır. Dışsalcı kuramların güvenilirliği dördüncü koşul olarak ileri sürmelerinin bir nedeni de içselcilerin kullandığı kavramların normatif olduğunu düşünmeleri ve bilgi kuramlarını sadeleştirmek istemeleridir. Bu bağlamda bilginin dördüncü ya da teminat koşulu, dışsalcılar için güvenilirlik olarak adlandırılmaktadır. Örneğin güvenilirciliğe göre bir inancın doğru olması ve gerekçelendirilmesi için bu inancın, güvenilir algılar ve tanıklar doğrultusunda oluşturulmuş olması gerekmektedir. Başka bir ifadeye güvenilircilik, bir inancın oluşturulmasındaki sürecin güvenilirliğine odaklanmaktadır. Şu halde bilgi, güvenilir süreçlerle gerekçelendirilmiş doğru inanç şeklinde tanımlanmaktadır. Bu bakımdan sürecin güvenilirliğini sağlayacak olan unsurlar; uygun bilişsel yetiler, dış dünyanın uygunluğu, yanıltıcı herhangi bir etkenin bulunmaması, algıların güvenilir olması ve tanıkların güvenilir olması şeklinde sıralanabilir. Dolayısıyla güvenilirlik koşulu, dışsalcı kuramlar açısından, bilginin meydana gelmesindeki önemli şartlardan biri olarak kabul edilmektedir. Nitekim güvenilirlik, dışsalcı kuramların kabul ettiği gibi her zaman bilginin meydana gelmesi için yeterli ve uygun bir süreç olmayabilir. Örneğin içselci yaklaşıma sahip olan Audi, güvenilir süreçlere dayanmanın, şans faktörünü dışarıda bırakamayacağı örnekler verilebileceğini dile getirmektedir. (Ayrıntılı bilgi için bkz: Robert Audi, Epistemoloji: Bilgi Teorisine Çağdaş Bir Giriş, çev. Melis Tuncel).
Dışsalcılığın ılımlı bir türü olan güvenilircilik, epistemik gerekçelendirme sorununa çözüm olarak ortaya atılan bir kuramdır. Bu kuram, bilme araçlarından hareketle elde ettiğimiz inançların, oluşturulma süreçlerinin güvenilirliğine odaklanır ve bilginin, bu sürecin güvenilirliği neticesinde meydana geldiğini ileri sürmektedir. Güvenilir süreçler, epistemik öznenin doğru inanç oluşturması için gerekli olan esas koşuldur. Söz konusu süreçlere özellikle duyum ve algıyı ekleyen güvenilircilik; dış koşulların uygun olması, olguların ve önceki inançların şu an oluşturulan inançla olan sebebe dayalı ilişkisinin sekteye uğramaması ve mantıksal çıkarım gibi koşulların da sürecin güvenilirliğinde önemli bir rol oynadığını ileri sürmektedir. Güvenilirciliğin dışsalcı olmasının nedeni, öznenin, güvenilir süreçleri farkında olmasını ya da bu süreçlere bilişsel erişimin olmasını gerekli görmemesidir. Burada önemli olan nokta, güvenilirliğin kendisidir. Ilımlı olmasının nedeni ise hem dışsal koşulları hem de öznenin bilişsel yetilerinin güvenilirliğini dikkate almasından kaynaklanmaktadır. Başka bir deyişle güvenilircilik, zihinsel faaliyetleri tamamen saf dışı bırakmamakla birlikte, bir inancı teminat altına alınmasını sağlayabilecek asıl unsurların dışsal koşullarda aranması gerektiğini ileri sürmektedir. Güvenilirciliğin kayda değer temsilcilerinden biri olan Alvin I. Goldman, ‘Gerekçelendirilmiş İnanç Nedir?’ ve ‘Bilgide Sebebe Dayanma Koşulu’ adlı makalelerinde, kuramın ana hatlarını belirtmiştir. Bu doğrultuda güvenilircilik, iki farklı teminat koşulu ortaya koymuştur: Sürecin güvenilirliği (Bkz: Güvenilirlik) ve sebebe dayanma. Sebebe dayanma koşulu, bilgiyi, ‘sebebe dayalı olarak gerekçelendirilmiş doğru inanç’ olarak tanımlar ve sınırlar. Goldman’a göre uygun sebebe dayalı süreçler, öznenin duyum, algı, çıkarım yapma, daha önceki inançları arasında değerlendirme yapma ve hatırlama gibi içsel durumların birbiriyle olan ilişkisini ifade etmektedir. Yani öznenin, fizik nesneleri duyumsarken ya da algılarken oluşturduğu inançları ile bu inançların oluşturulduğu kaynak olan fizik nesne arasındaki uyumluluk, uygun sebebe dayalı süreçlerden meydana gelmiştir. Dolayısıyla özne, söz konusu süreçlerin güvenilir olduğuna karar verirken yalnızca o anki deneyiminden değil, geçmiş deneyimlerinden de yararlanarak sürecin güvenilirliğini denetler. Söz konusu iki farklı teminat koşulu, birbirinden bağımsız olmanın aksine beraber çalıştıkları sürece bilginin meydana gelmesine olanak sağlamaktadır. O halde güvenilirciliğin ana hatları: Olgu ile inanç arasındaki karşılıklı ilişki, önceki inançlar ile sonraki inançlar arasında sebebe dayalı bir ilişki, inançları oluştururken güvenilir süreçlere dayanmak, inancı teminat altına alacak olan unsurların özenin dışında olması ve söz konusu sebebe dayanma koşulunu doğru bir şekilde yeniden inşa etme süreci olarak sıralayabiliriz. Daha fazla bilgi için şu yazımızı okuyabilirsiniz.
Edmund Gettier’in 1963 yılında kaleme aldığı “Gerekçelendirilmiş Doğru İnanç Bilgi midir?” adlı makalesiyle ortaya konan problemdir. Yalnızca 3 sayfalık bu makale çağdaş epistemolojide çok ses getirecek ve birçok farklı tartışmanın fitilini ateşleyecektir, çünkü bu makale üç parçalı bilgi tanımının muhtemelen en etkili eleştirisini ortaya koymuştur. Bu kritik, literatürde Gettier Problemi adı ile yer etmiştir ve epistemolojide öyle etkili olmuştur ki 20. yy'nin 2. yarısından itibaren epistemolojinin başlıca konusunun Gettier Problemi olduğu söylenebilir. Gettier eleştirdiği üç parçalı bilgi tanımını makalesinde şöyle ifade eder:
"S, Q olduğunu ancak;
Epistemologlar “gerekçelendirme” terimini daha iyi anlamak için şu soruları sormuşlardır: Gerekçelendirme, doğru inancı bilgiye dönüştürmek için yeterli midir? Daha açık bir şekilde sorarsak; eğer gerekçelendirilmiş doğru bir inancımız varsa, her zaman bilgiye de sahip olur muyuz? Bu soru çağdaş epistemolojide Gettier Problemi başlığı altında yoğun bir şekilde tartışılmıştır. Gettier, bilginin üç parçalı tanımının şemasını çizmiş; gerekçelendirmenin her zaman için doğru inancı bilgi haline getiremeyeceğini ima etmiştir ancak problem ile ilgilenmeyi meşhur makalesinin ardından bırakmıştır. Gerekçelendirmenin neliği üzerine tartışmaları alevlendiren bu makaleden sonra çağdaş epistemolojide Temelcilik (foundationalism), Bağdaşımcılık (coherentism), Güvenilirlicik (reliabilism), Kanıtçılık (Evidentialism), Pragmatizm, Deontoloji, Doğalcılık ve İçselcilik-Dışsalcılık, Asli İşlev (profer function), Doğruluğu Takip Etme (tracking the truth), Bilginin Normatifliği, Sarsılmazlık (undefeasibility), Olumlu Epistemik statü, bilişsel başarı, Erdem Epistemolojisi gibi sınıflandırmalar ve yaklaşımlar tekrar canlanmış veya ilk kez doğurmuştur. Daha fazla bilgi için Gettier'in şu yazısını okuyabilirsiniz.
Geri gidiş tezi, bir inancın gerekçelendirmesinin bir başka inanca dayanması nedeniyle sonsuza kadar geri gidebileceğini ileri süren kuşkucu yaklaşıma yönelik, temele güvenilir bir inanç koyarak bu gerilemeyi durdurmak anlamına gelmektedir. Descartes’tan bu yana temelciliğin esas noktası olan temel inançlar, kendinden gerekçeli ve doğruluğu başka bir inanca dayanmayan inançlar oldukları için, gerekçelendirmenin sonsuz geriye gidiş problemine bir çözüm olarak ileri sürülmüştür. Tüm inançlar, söz konusu temel inançlardan çıkarım yoluyla elde edilir. Böylelikle kuşkuculuğun sonsuz geriye gidiş eleştirilerine yönelik bir çözüm olarak temel inançları ortaya koyan temelciliğe göre, gerekçelendirme sonsuza kadar geriye gidemez. Çünkü her inanç, en nihayetinde, temel bir inançtan çıkarımla elde edilmiştir. Bir inancın temel inanç olması ise başka inançlara dayanmaksızın kendinden gerekçeli olması anlamına gelmektedir. Söz konusu geriye gidiş, temel inançlara ulaşıncaya dek devam etmektedir. Geri gidiş tezini benimsemiş olan temelciliğe yöneltilen itirazlar, temel inançların mahiyetine ilişkin olmakla birlikte, epistemik gerileme argümanı ve kavramsal gerileme argümanı olarak iki şekilde ifade edilebilir. (Ayrıntılı bilgi için bkz: Richard Fumerton, Gerekçelendirme Teorileri, Çev. Ayşenur Üngür Tabur.)
“Meşrulaştırma” gibi kullanımı çok nadiren olsa da kullanımdadır. Sait Reçber gibi hocalarımızın ise “haklı çıkarım” olarak kullandığını bildiğimiz bu kavram Gettier’in etkisiyle çağdaş epistemolojinin en tartışmalı kavramlarından biri olmuştur. Doğru inancı bilgiye dönüştüren bir unsur olarak görülen bir kavram bilgiye epistemik sorumluluk ve güvence katan bir işleve sahiptir. Daha fazla bilgi için şu yazımızı okuyabilirsiniz.
Bağlandıkları guanozin trifosfatı (GTP), guanozin difosfata (GDP) hidrolize eden geniş bir hidrolaz enzimleri ailesi.
Bazı hayvanların baş bölümünde bulunan sert yapıda dışa doğru çıkıntılı bir anatomik oluşumdur. Bilindiği üzere kuşlarda (avian dinozorlarda), non-avian dinozorlarda ve bazı memelilerde bulunur. Kuşlar gagalarını beslenme, temizlenme, avlanma, kur yapma ve yavrularını besleme gibi süreçler için kullanmaktadır.
Geniş bir kaynak tabanına sahip organizma; genelci otçullar tek bir bitkinin savunmasına karşı iyi bir adaptasyon geliştirmez.
Ölü hayvan gövdesini tüketmede ilk değil de daha sonraki sıralarda yer alarak kaynak elde etme. Geç ulaşan yırtıcılar, ölü hayvan gövdesine ilk ulaşan yırtıcılarla avın türü ve büyüklüğüne bağlı olarak (et, ilik, beyin gibi) farklı miktar ve çeşitlilikte kaynak elde ederler.
Gamet üreten bir üreme bezi (yumurtalık veya testis gibi).
Basit şekerler (monosakkaritler) olarak bilinen bir grup karbonhidrat. Glikoz (Yunanca glykys, "tatlı") C6H12O6 molekül formülüne sahiptir. Meyvelerde ve balda bulunur ve hayvanlarda kan dolaşımında serbest olarak bulunan bir şekerdir. Hücrenin işlevinde enerji kaynağıdır ve metabolizmasının düzenlenmesi büyük önem taşır (bkz. Fermantasyon; glukoneogenez). Nişasta molekülleri, bitkilerin en büyük enerji kaynağı karbonhidratları, binlerce glikozun doğrusal bağlanmasından oluşur. Glikozdan oluşan bir başka önemli bileşik de selülozdur. Benzer bir molekül, hayvanlardaki glikojendir. Çoğu omurgalı ve omurgasız hayvan hücrelerinde ve bir çok mantar ve protoza'nın karbohidrat deposudur.
İki tür aynı anda aynı yerde yaşayamaz (ekolojik olarak aynı türler aynı yaşam ortamında bir arada bulunamaz). Bu, yalnızca niş farklılaşmasının (gaga boyutundaki farklılık, kök derinlikleri, vb.) evrimiyle mümkündür.
Birçok ökaryotik promotörün, özellikle yapısal olarak ekspres edilen genlerin, bir elemanı. GC kutusunun konsensüs dizisi 5'-GGGCGG-3 'dir.
Gaia teorisi veya Gaia ilkesi olarak da bilinen Gaia hipotezi, Dünya'nın canlı ve cansız elemanlarının etkileşimini tek bir canlı organizmaya benzeten model. 1972 yılında İngiliz kimyacı James E. Lovelock ve Amerikalı biyolog Lynn Margulis tarafından geliştirilmiştir ve Yunan Tanrıçası Gaia (Gaea)'dan adını alır. Tüm canlıların, yaşamın genelini teşvik eden Dünya'nın çevre üzerinde düzenleyici bir etkiye sahip olduklarını varsayar.
Gözler kapalı iken avuç içine yazılan sayı veya harfi anlayabilme duyusu.
Google Etkisi, dijital unutkanlık, Google gibi internet arama motorlarında kolaylıkla bulunabilecek bilgileri unutma yatkınlığıdır.
Gymnophobia çıplaklık korkusudur. Bu insanlar bu korkunun gereksiz olduğunu bilmelerine rağmen heyecan, korku duyarlar. Başkalarını çıplak görmek, çıplak olmak ya da ikisinden de korkabilirler. Bu korku cinsellikle ilgili genel bir korkudan, fiziksel olarak yetersiz hissetmekten ve çıplaklığın kendilerini korumasız bıraktığını düşünmelerinden kaynaklanıyor olabilir.
Popülasyonun jenerasyondan jenerasyona evrim geçirmediği; genetic havuzdaki frekansların sabit kaldığı durum
X'e bağlı olarak kalıtılan, alyuvarlardaki G6PD'nın yetersiz miktarda olmasından oluşan metabolik hastalık. Bazı çevresel etmenlere maruz kalınca; bazı ilaçar ve bakla gibi, bireyin alyuvarları patlar ve ağır anemiye sebep olur. Orak hücre anemisi gibi bu rahtsızlıkta sıtmay karşı bağışıklık sağlayabilir. İnsanlarda görülen en sık enzim eksikliği rahatsızlığıdır. Akdeniz, Orta Doğu ve Güneydoğu Asya'da sık rastlanan bir durumdur.
Galaktozun sindirilememe durumu.
Birden fazla genin bir karakteri etkilemesi durumu.
Prokaryotlardaki 3 taşıma sisteminden biri. (Diğer ikisi; Basit Taşıma, ABC Taşıma Sistemi) Taşınan maddenin alımı sırasında kimyasal olarak değiştirilmesi ile olur.E. coli'de glukoz ve fruktozun hücre içine alımı.
Kütlesi bulunan maddelerin birbirlerine doğru ivmelenme eğilimidir, Türkçede yanıltıcı bir biçimde "kütleçekim" olarak da bilinir. Elektromanyetik kuvvet, zayıf ve güçlü nükleer kuvvet ile birlikte doğadaki dört temel kuvveti oluşturur. Gravitasyon, bu 4 kuvvet arasındaki en zayıfıdır. Cisimlerin birbirini "çektiğini" düşünen Newton, "Küleçekim Teorisi"ni ileri sürmüştür. Ancak günümzüde, cisimlerin birbirlerine doğru hareketinin bir "çekim kuvveti" nedeniyle olmadığı, gerek görecelik teorisi, gerekse de kuantum mekaniğince ortaya konulmuştur. Dolayısıyla "kütleçekim" kelimesi hatalı bir çağrışıma neden olmaktadır.
Küçük çapta değişikliklerin sürekli, kararlı birikimine dayalı evrim modelidir. Giderek, yavaş yavaş evrimleşme olarak da bilinir.
Günlük, yevmi, her günkü; gündüze ait, gündüz olan anlamına gelir. Biyolojide ise sadece gündüzleri görülen, gündüzleri hareket eden ve besin arayan anlamındadır ve genellikle gündüz yaşayan hayvanlar için kullanılır. Botanik biliminde ise günlük bir devir gösteren, gündüz açılık gece kapanan, bir günlük çiçekler için kullanılır.
Determinizm. Nesne ve olgular arasındaki zorunlu bağlantıyı dile getiren bilimsel görüştür. Determinizm, nesnel ve evrensel nedenselliğe dayanır.
Asetik asitten türeyen, yan zincir olarak bir hidrojen atomu bulunan, kollagen ve elastin gibi proteinlerin yapısına giren en basit amino asit.
Lipitlerin yapısında bulunan üç karbonlu bir alkol. Gliserin.
Gliserinin bir esteri. Bir molekül gliserine bir yağ asidi ya da yağ asitlerinin bağlandığı sıvı ve katı yağlar.
Döl almaşında haploid nesle denir. Gametofit haploid gametleri (yumurta ve sperm) üretir. Eğrelti otunun yaşam döngüsü
Eşeyli üremede öncül eşey hücrelerinin mayoz bölünmesi sonucunda oluşan özelleşmiş haploit hücredir. Eşeyli üremede sperm ve yumurtanın birleşmesi yeni bir bireyin gelişimini başlatır.
Hem uygulayanın, hem de maruz kalanın uyum başarısını düşüren davranışlardır.
Bir popülasyon içerisinde, bir bireyin, diğer bireylere göre hesaplanan fenotipik veya genotipik uyum başarısıdır. Bireyin kendi uyum başarısının ya popülasyonun ortalama uyum başarısına bölünmesiyle, ya da popülasyon içerisindeki en yüksek uyum başarısına bölünmesiyle hesaplanır.
Daha yeni ve daha eski kayalar arasındaki ilişkilerden yola çıkarak, kaya dağılımları içerisinde göreceli olarak kayaçları tarihlendirme teknikleridir.
Evrimsel analiz açısından, alellerin bir popülasyondan bir diğerine doğru hareket etmesidir, geçmesidir. Tipik olarak bu, bireylerin yer değiştirmesi (göç etmeleri) veya rüzgar, su veya tozlaştırıcı hayvanlar aracılığıyla gametlerin uzun mesafelerde yer değiştirmesiyle olur. Çoğu zaman türleşmeyi yavaşlatıcı etkisi olsa da, hızlandırdığı durumlar da bilinmektedir.
Şartların değiştiği ve uygun hale geldiği anda faaliyet gösteren enzimlerdir.
Genotipteki farklılıklardan ötürü popülasyon içerisindeki bireylerde oluşan farklılıklardır.
Bir popülasyonda, gelecek popülasyona aktarılabilecek olan veya bu konuda potansiyeli olan bütün genler ve kopyalarıdır. Popülasyon içerisinde var olan genlerin tamamı olarak düşünülebilir.
Alellerin bir popülasyondan bir diğerine olan hareketidir. Tipik olarak bireylerin fiziksel yer değiştirmeleri veya oluşturulan gametlerin rüzgar, akıntılar, organik taşıyıcılar vb. aracılığıyla mesafe kat etmesi sonucu oluşur. Türleşmeyi genellikle yavaşlatsa da, hızlandırdığı durumlar da gözlenmiştir.
Ortak bir atadan gelen ve birebir aynı veya benzer özellikleri taşıyan lokus gruplarının gruplarıdır.
Genellikle eşit olmayan çaprazlanma (crossing-over) sonucunda bir lokusun ekstra bir kopyasının oluşturulmasıdır.
Bir popülasyonda, gelecek popülasyona aktarılabilecek olan veya bu konuda potansiyeli olan bütün gamet genotiplerinin bütün kopyalarıdır. Popülasyon içerisinde var olan gametlerin tamamı olarak düşünülebilir.
Günümüzden yaklaşık olarak 303.700.000 ile 298.900.000 yıl öncesi arasını kapsayan jeolojik zaman dilimidir. Bu zaman aralığı, çok önemli değişimler göstermemekle birlikte, farklı kaynaklarda biraz daha farklı olarak verilebilir. Kaynaklarda bir örneği görülebilir.
Bir tahminin istatistiki kesinliğinin belirleyicisidir. Eğer bir çalışmada tekrar tekrar tahminlerin yapılmasını gerektiriyorsa ve her bir tahmin için %95 güven aralığı hesaplanıyorsa, bu güven aralığı, gerçek değeri %95 ihtimalle barındıracaktır.
Bir önceki bir mutasyonun etkilerini tersine çeviren bir mutasyondur. Tipik olarak, fonksiyon kaybettirici bir mutasyondan sonra meydana gelip, fonksiyonu geri kazandıran mutasyonlar için kullanılır.
DNA replikasyonu sırasında süper burulmanın sebep olduğu moleküler gerilimi düşürmek için görev yapan bakterisel DNA topoizomerazlardan bir tanesidir. DNA giraz üretilir, kapatılır ve çift sarmal kırılır.
Guanozin trifosfat olarak bilinir. Protein sentezinde rol alan RNA sentezinin öncüsü bir nükleotitdir. GTP
Çeneli omurgalılar, çenesiz omurgalılardan evrimleşmişlerdir. Günümüzde yaşayan en eski çeneli omurgalı canlı kıkırdaklı balıktır.
Yumurta hücrelerinin farklı sayıdaki kromozomların karışması ya da diğer kromozomal anormallikler. Germinal mozaiklik fenotip olarak normal olan ebeveynlerden farklı kromozom sayısına sahip olan bireyler meydana gelmesine sebep olabilir.
Bir lokustaki bir genotipe karşı aynı lokustaki farklı genotipin hastalık riskidir.
Soyyapı ya da kalıtyapı olarak bilinir. Organizmanın genetik yapısının tamamına verilen isimdir. Bir hücrede birden fazla gen bulunmaktadır. Bu genler, enzim ve protein sentezini yöneterek, bireyin dışyapısını (fenotipini) oluştururlar.
Kanser oluşumundaki ilk olaydır. DNA onarımı ve hücre döngüsü kontrolünde meydana gelen kusurlar nedeniyle oluşur. Genomik dengesizlik, tümörü önleyen genin mutasyon geçirerek işlevini kaybetmesiyle veya bir genin mutasyonla yeni bir işlev kazanarak kanserli hücreler üretmesi ile meydana gelir.
Bir gen/genotipin başka bir gen/genotiple aynı fenotipe sebep olması. Genlerin sesteşliği de denilebilir.
Biyolojinin organizmalardaki kalıtım ve çeşitliliği inceleyen bilim dalıdır. "Genesis", yani "köken" kelimesinden gelmektedir. Kalıtım bilimi olarak da bilinir. Biyolojinin bir alt dalı olup, canlı organizmalardaki kalıtım ve çeşitliliğin bilimidir. Canlıların özelliklerinin kalıtsal olduğunun bilinci ile, tarih öncesi çağlardan beri bitki ve hayvanlar ıslah edilmiştir. Bununla birlikte, kalıtımsal aktarım mekanizmalarını anlamaya çalışan modern genetik bilimi ancak 19. yüzyılın ortalarında, Gregor Mendel'in çalışmasıyla başlamıştır. Mendel, kalıtımın fiziksel temelini bilemediyse de, bu özelliklerin ayrık (kesikli) bir tarzda aktarıldığını gözlemlemiştir ve günümüzde bu kalıtım birimlerine "gen" adı verilmektedir.
Bir popülasyondaki genetik heterojenitenin sebep olduğu fenotipik dağılım.
Bireyler arasındaki genetik akrabalığın sayısal ölçüsüdür. Diploit türlerde, tam kardeşler veya ebeveyn çocuk arasında r = 1/2; üvey kardeşlerde, hala, amca ile yeğenler arasında, büyük anne büyük baba ile torunlar arasında r = 1/4; birinci kuzenlerde r = 1/8; akraba olmayanlarda r = 0
Popülasyon genetiğinde seçilimin veya mutasyonların sebep olduğu alel kayıplarının maliyetinin ölçüsüdür. 0 ile 1 arasında bir değer ile ifade edilir.
İki veya daha fazla genin birlikte bir birim olarak ayrılması durumudur. Genetik bağlantı birlikte daha iyi görev yapabilen genleri bir araya getirmek için ortaya çıktığı düşünülür. Genetik bağlantı iki gen arasındaki miyotik çapraz geçişin yokluğunu ifade eder.
Birkaç farklı genotipin varlığının o genotipin hastalığının bileşenlerine katkı sağlamasıdır. Aynı hastalığa sebep olan çeşitli gen bozukluklarının varlığı, ki bu bozukluklar aynı genin farklı pozisyonlarındaki mutasyon sebebiyle oluşmuş olabilir, genetik heterojenite ile ilişkilidir. Alzheimer hastalığı, kistik fibroz ve lipoprotein lipaz rahatsızlıkları.
Bir genin ya da genetik işaretin, kromozomdaki fiziksel yerini tespit etme işidir. Daha önceleri genetik bağlanma ve ilişkilendirme yoluyla yapılan bu yöntem, genom projelerinın bir genomdaki aşağı yukarı bütün genleri tespit etmesi sayesinde daha kolay yapılmaktadır.
Aqueous humor siliyer uzantılar tarafından, kan sıvısının süzülmesiyle oluşur. Kornea ve iris arasındaki boşluğu doldurur ince, sulu bir sıvıdır. Bu sıvı göz içi basıncını oluşturur, kornea ve lensini besler ve göze şeklini verir.
Göz kapaklarının iç kısmını ve göz küresinin kornea dışındaki ön kısmını örten mukozal bir yapıdır. Kısımları şöyle ayrılır; Palpebral konjuktiva göz kapaklarının iç yüzeyini kaplar, oküler (bulbar) konjuktiva da gözün ön tarafında bulunur ve forniks konjoktiva kendi üzerine kıvrılarak oluşmuş bir tabakadır.
Kimi Türkçe kaynaklarda "uyum başarısı" ya da "uyum gücü" olarak da geçmektedir, (genelde popülasyon genetiğinde w olarak ifade edilir) evrim kuramında önde gelen merkezi bir fikirdir. Hem genotipe göre, hem de fenotipe göre tanımlanabilir. Her iki durumda da, hayatta kalma ve üreme kabiliyetini açıklar ve belirgin genotip veya fenotipteki ortalama bir bireyin, bir sonraki neslin gen havuzuna yaptığı katkının ortalamasına eşittir. Eğer belirli bir geni etkileyen aleller arasında farklılıklar mevcutsa, o zaman alellerin frekansları da nesiller boyunca değişim gösterecektir; daha yüksek seçilim değerine sahip olan aleller, daha yaygın hale gelirler.
Genetik sürüklenme ya da Sewall Wright etkisi, evrimsel sürecin temel mekanizmalarından biridir. Bir popülasyonda kuşaktan kuşağa, tümüyle şansa bağlı olaylar sonucu genlerin alel sıklıklarının değişimidir. Özellikle ana popülasyondan, ufak popülasyonların izole olması sonucu oluşur. Ancak popülasyonda ayrım oluşmaksızın da sıklıkla gözlenebilmektedir.
Genetiğin popülasyonla ilgili olan ölçüsüdür. Genetik türler arasında veya bir türün içindeki popülasyonlar arasındaki ayrılıklar. Bunlar çeşitli parametrelerle ölçülür. Geniş genetik mesafeler daha uzak genetik ilişki olduğunu gösterirken kısa genetik mesafeler yakın bir genetik ilişki olduğunu gösterir. İnsan ve şempanzeler arasındaki genetik benzerlikleri karşılaştırmak için genetik mesafe kullanılabilir.
Genlerin fiziksel ve davranışsal fenotipleri belirlediği görüşüdür. Bir canlının özelliklerinin tamamının genlerce belirlendiği düşüncesidir. Büyük oranda doğru olsa da, modern bilim dahilinde, çevrenin etkisi de tartışılmaz bir değere sahiptir.
MHC alelik çeşitliliğin çok tercih edilen türü.
Bir alelin veya alelik soyunun yaşı türlerden daha büyüktür.Bu nedenle, ortak alelik soylar, ortak bir atadan mirastır ve türe özgü mutasyonel çeşitlenme, bu soy içinde meydana gelmiştir. Örneğin, hiçbir tek MHC sınıf I aleli, insanlar ve şempanzeler arasında paylaşılmaz, ancak soydaki birçok benzerlik, polimorfik motifler ve bireysel değişimler gözlenebilir.
Bunun bir sonucu, belli alellerin, aynı tür içerisinde aynı gen bölgesinin diğer alellerine göre, bağlı bulundukları alellere daha benzer hale gelecek olmalarıdır.Kökeni, türleşme olaylarının öncesine ait MHC alel ailelerinin uzun süreli devamlılıkları, ''geçiş türleri evrimi'' olarak adlandırılır.
Floresan boyalar yardımıyla "gerçek zamanlı" olarak DNA'nın ayırt edilmesi ve DNA miktarının gösterilmesi tekniğidir.
Regresyon terimi 19. yüzyılda İngiliz istatistikçisi Francis Galton tarafından bir biyolojik inceleme için ortaya atılmıştır. Bu incelemenin ana konusu kalıtım olup, aile içinde baba ve annenin boyu ile çocukların boyu arasındaki bağlantıyı araştırmakta ve çocukların boylarının bir nesil içinde eski ata nesillerinin ortalamasına geri döndüklerini yani bir nesil içinde ortalamaya geri dönüş olduğu inceleme konusudur. Galton'a göre popülasyonun ortalama özelliklerinden ayrılan bireylerin ürettiği döller, ortalamadan, ebeveynleriyle aynı yönde, ama daha düşük bir seviyede ayrılırlar.
Üreme organları; gonatlar, yardımcı bezler ve dış yapıları.
Protein yapımında, RNA dizisini aminoasit zincirine dönüştürme işlemi.Translasyon metionin (AUG) içeren kodon ile başlar. Protein sentezini sonlandırmada mRNA üzerinde 3 kodon etkili olur ve bunlara terminasyon kodonları (stop kodon) adı verilir (UAG: amber; UAA: ochre ve UGA: opal).
DNA'nın RNA polimeraz tarafından mRNA formatına dönüştürülmesidir. Gen ifadesinin ilk adımıdır.
Hidrozoon kolonilerinde gonoporun çevresindeki saydam koruyucu örtü
DNA sentezinde DNA polimerazın uyumsuz bazları tanıma becerisidir. DNA polimeraz hataları ekzonükleaz enzimiyle düzeltir.
Bir organizmanın içerisindeki genetik materyalin tamamına verilen isimdir. Bir canlının (genellikle tek bir hücresinin) sahip olduğu bütün genetik kodu belirtir.
Daha az güçlü homozigot ebeveynlerden oluşan heterozigot dölün alışılmışın dışında bir gelişim, güç gösterip, daha sağlıklı olması.
Birbirini tamamlayan nükleik asit dizilerinin belirli bir düzende yeniden eşleştirilmesi. Genetik olarak uzak popülasyonlardaki bireylerin hibrit oluiturması için çiftleştirilmesi.
Kromozom üzerinde belirli bir yer işgal eden, fiziksel özelliklerin ve canlıya ait fonksiyonların kalıtımının temel birimidir. Kalıtsal karakterlerin ebeveynden yavrulara aktarılmasını sağlar. Tek bir gen belirli bir DNA veya bazı durumlarda RNA uzunluğuna ve nükleotit sayısına sahiptir. Genler protein sentezini yönetir, kendilerini eşler ve RNA tiplerinin sentezini yaparlar.
Mor Yalancı Erişte Otu (Brachypodium distachyon) türünde bulunan APX geninin Tek Nükleotit Çokbiçimliliği sonucu oluşan farklı dizilimleri aşağıda verilmiştir. Her sıra, bir geni temsil etmektedir. Her bir harf, bir nükleotide denk gelmektedir. Nükleotitlerin toplamı, geni oluşturmaktadır.
Filogenetik araştırmalarda, bir organizmanın veya karakterin, daha ilkin bir formdan evrimsel ıraksama yoluyla daha farklı bir yapıya değişmesi anlamında kullanılır. Mutlak bir gelişmişlikten bahsedilmez. Kronolojik bir anlam içerir ve önce evrimleşenler ile sonra evrimleşenleri ayırmak için kullanılır.