Evrim Ağacı Bilim Terimleri Sözlüğü, bilim dünyasında sıkça kullanılan terimlerin anlamlarını ve açıklamalarını içerir.
Gözdeki iris tabakasının ortasında bulunan, ışığın göze girmesini sağlayan dairesel açıklık. Türkçe'de "göz bebeği" olarak bilinir. Işığın miktarına bağlı olarak genişler veya daralır; bu süreç, göze giren ışık miktarını kontrol eder ve görme kalitesini optimize eder.
Matematikte, belirli kalıplar esas alınarak gruplandırılan ve çeşitli sayı ile değişkenlerden meydana gelen ifade.
Bireylerin eşleşme ve üreme konusunda tamamen rastgele davrandığı; herhangi bir eş seçim kısıtlaması, fiziksel, sosyal veya genetik engel olmadan üreme potansiyeline sahip bireyler arasında eşleşmelerin gerçekleştiği bir popülasyon.
Hardy-Weinberg İlkesi'nin varsayımlarından biri; popülasyonun panmiktik olduğu, yani bireylerin herhangi bir önyargı olmaksızın eşleştiği ve bu nedenle genotip frekanslarının nesiller boyunca sabit kaldığıdır. Panmiktik popülasyonlar, genetik yapıyı ve allel frekanslarını etkileyebilecek evrimsel faktörlerin (doğal seçilim, genetik sürüklenme, mutasyon, göç vb.) yokluğunda ideal koşulları temsil eder. Bu tür popülasyonlar, genetik çalışmalar ve modellemeler için teorik bir temel sağlar ancak gerçek dünya popülasyonları genellikle tamamen panmiktik değildir ve çeşitli eşleşme kısıtlamaları, seçim baskıları ve diğer evrimsel etkiler altındadır.
Vücudun merkezi bölgesine veya bir kemiğin ya da kasın bağlandığı noktaya yakın bir konumu ifade eden terim. Anatomik konumları belirtmek amacıyla kullanılan, Latincede "yakın" anlamına gelen "proximus" kelimesinden türetilmiştir. Örneğin, proksimal femur terimi bacağın üst kısmında bulunan femur kemiğinin üst kısmını belirtirken, dirsek el bileğinden daha proksimal bir konumda bulunmaktadır.
Kişinin az önce söylediği kelimeleri, ifadeleri veya cümleleri tipik olarak duyulabilirlik açısından azalan ve her yinelemede hızlanarak istemsiz olarak tekrar etmesi.
Genellikle bireyleri, grupları veya kavramları küçümsemek, aşağılamak veya kötülemek için kullanılan, olumsuz çağrışımlar veya imalar taşıyan dil, ifade veya terimler.
İstenen farmakolojik etkilere ulaşmak için bir hastaya uygulanabilecek ilaç dozu veya miktarı ile ilgilenen tıp bilimi dalı.
Tıpta belirli koşullara karşı koruma sağlamak için kullanılan önlem ve maddeleri tanımlamak için kullanılan terim. Birkaç örnek aşağıdaki gibidir:
Felsefede bilincin sadece insanlara özgü olmadığını, bilincin cansız nesneler de dahil olmak üzere evrendeki her maddede bulunduğunu savunan görüştür. 16. yüzyılda İtalyan filozof Francesco Patrizi tarafından Yunancada "tüm" anlamına gelen "pan" ile ruh, zihin anlamına gelen "psyche" kelimelerinden türetilmiştir. Ancak görüş M.Ö. 7. yüzyıla dayanmaktadır.
Bakteri hücre duvarlarının ana yapısal bileşenidir. Bakteriyi osmotik basınç gibi dış etkilerden korur ve hücrenin patlamasını önler. Bu özellik, bakterilerin çeşitli çevresel koşullarda hayatta kalabilmesi için hayati öneme sahiptir. Bu nedenle, peptidoglikan yapısı ve işlevi, mikrobiyoloji ve tıp alanlarında önemli bir araştırma konusudur.
Bu molekül, karbonhidrat zincirleri ve bu zincirleri birbirine bağlayan kısa peptid (amino asit) zincirlerinden oluşur. Şekerler genellikle N-asetilglukozamin (NAG) ve N-asetilmuramik asit (NAM) olarak adlandırılır ve,bir peptid zinciriyle birbirine bağlanarak uzun polimer zincirleri oluşturur. Bu zincirler daha sonra, hücre duvarına sağlamlık ve direnç kazandıran katmanlar halinde birbirine bağlanır.
Mitoz ve mayoz bölünmenin ilk evresi. Bu evrede kromatin iplikler kısalıp kalınlaşarak kromozomlara dönüşür, sentrozom organeli kendini eşler ve çift kutuplara dağılır, iğ iplikleri oluşur ve son olarak da çekirdek zarı ve çekirdekçik erir.
Tipik olarak bir bakteri tarafından üretilen, kana karıştığında veya salındığında ateş üreten bir madde.
Zihinsel, duygusal ve davranışsal bozuklukların; tanı, tedavi ve yönetilmesi ile ilgilenen hekim. "Psikiyatr" olarak da bilinmektedir.
Zihinsel, duygusal ve davranışsal bozuklukların; tanı, tedavi ve yönetilmesi ile ilgilenen tıp dalı.
Gerçeklikten kopma hali. Kişinin gerçek olmayan inanışlara sahip olması, gerçek dışı şeyler görmesi veya duyması durumudur. Psikoz olan kişiler gerçeklerle, gerçek olmayanları ayırt etmekte zorlanırlar. Bir hastalık değil, hastalığın sonucudur. Bipolar bozukluk veya şizofreniye sahip insanlar psikoz sanrıları yaşayabilirler.
Çocuk korkusu. "Paedofobi" ve "pediafobi" de denmektedir. Yunanca "çocuk" anlamına gelen παιδί ("pedo") ve "fobi" anlamına gelen φόβος ("fobos") kelimelerinden oluşmaktadır.
Doğal veya sentetik monomerlerin bir araya gelerek oluşturduğu büyük yapılara verilen genel isim. Yunanca "polymeres" kelimesinden gelmektedir. "Polys", "birkaç, birçok" anlamına; "meros" "parça, birim" anlamına gelmektedir.
Çok yüksek süratlerde kendi etraflarında dönen, radyasyonunu iki ince ışın halinde dışarı atan, yoğun bir manyetik alana, yüksek sıcaklığa ve hıza sahip olan bir nötron yıldızıdır. "Atarca" olarak da bilinmektedir.
Vücudun gergin bir durumda adrenalin algıladıktan sonra dinlenme ve sindirim gibi normal faaliyetlere dönmesini sağlayan sinir sistemidir. Vücudun enerjiyi korumasını, sindirim süreçlerinin iyileştirilmesini ve dinlenmeyi teşvik etmesini sağlar.
Halüsinojenler olarak da bilinen psikedelikler; kişinin algılarında, ruh halinde, duygularında ve bilişsel süreçlerinde değişiklikler oluşturan bir psikoaktif madde sınıfıdır.[1] LSD, Meskalin, Sihirli Mantarlar (İng: "magic mushrooms") gibi mantarlarda bulunan Psilosin ve Psilosibin maddeleri başlıca psikedelik örnekleridir.[2]
Nükleik asitlerin yapısında bulunan çift halkalı azotlu organik bazlardır.[1]
Bir dik üçgende, hipotenüs ile dik kenarların uzunlukları arasındaki ilişkiyi ifade eden teoremdir.[1] Başka bir tanımı da şöyle yapılabilir: Bir dik üçgenin iki dik kenarının uzunluklarının kareleri toplamı hipotenüsün uzunluğunun karesine eşittir. Matematiksel olarak a2+b2=c2 şeklinde gösterilir. Bu teorem adını ünlü Yunan filozofu Pisagor'dan alır.
Beyinde, Sylvian oluğunun üstünü kapatan pariyetal lob bölgesidir. İkincil dokunma bölgesini içerir.
Uzaysal duyular ve yönelimleri kontrol eden beyin bölgesidir. Dokunma bölgesini ve görsel bölgenin arka kısmını içerir. Cisimlerin görsel manipülasyonunda, soyutlanmasında ve hayal gücünde görev alır.
Hastalıkların başlangıç nedenleri (etiyolojileri), adım adım ilerlemeleri (patogenez) ve normal yapı ve işlev üzerindeki etkileri ile ilgilenen bilim dalı veya hastalık, hasta şikayetleri (semptomlar) ve/veya dikkatli bir gözlemcinin ölçümleri (belirtiler) ile ortaya çıkan, normal bir fenotipten (genom ve çevreye bağlı gözlemlenebilir özellikler) tanımlanabilir bir sapma.
Bu alanda çalışmalar yapan bilim insanlarına patolog adı verilmektedir. Patoloji kelimesi, Yunancada hastalıkların incelenmesi anlamına gelen "pathologia" kelimesinden gelir. Tıp biliminde bir uzmanlık dalıdır.
Beş karbonlu monosakkarit.
Bir hastanın içinde bulunduğu duruma göre birden fazla (beş veya daha fazla) ilacı düzenli olarak kullanmasıdır. Polifarmasi genellikle multimorbiditenin (çok sayıda uzun vadeli tıbbi duruma sahip olmanın) bir sonucudur.
İnsanlar, deniz memelileri, devegiller ve keseliler dışında çoğu hayvanda doğumdan hemen sonra annenin göbek kordonunu kemirerek yavrudan koparması ve plasentayı yemesine verilen isimdir.
Epidermisin altında küçük kan sızıntısının neden olduğu ufak benek, nokta.
Bir sorunun etkilerini hafifletmeyi amaçlayan ancak sorunu fiilen çözmeyen bir eylemdir. Bu bir ilaç veya tedavi olabilir. Palyatif bakım, ciddi bir hastalıkla (örneğin kanser) yaşayan insanlar için uzmanlaşmış tıbbi bakımdır. Bu tür bakım, hastalığın semptomlarından ve stresinden kurtulmaya odaklanır. Amaç hem hasta hem de ailesi için yaşam kalitesini artırmaktır.
Genellikle ellerde, kollarda, bacaklarda veya ayaklarda hissedilen ancak vücudun diğer kısımlarında da görülebilen yanma veya karıncalanma hissi. Uyarı olmaksızın gerçekleşen his çoğunlukla ağrısızdır ve karıncalanma veya uyuşma, ciltte karıncalanma veya kaşıntı olarak tanımlanır.
Belirli bir hastalık veya durumun ayırt edici veya karakteristiği olan ve tanıyı koydurucu bulgular. Birkaç örnek aşağıdakileri içerir:
Bir ruh sağlığı uzmanıyla konuşarak sağlıksız duygu, düşünce ve davranışları belirlemeyi ve değiştirmeyi amaçlayan tedavi yöntemidir. Psikoterapi, stres ve ilişki sorunlarından zihinsel sağlık koşullarına kadar birçok farklı konuda yardımcı olabilir.
Potansiyel enerji, bir cismin ya da sistemin konumundan ötürü sahip olduğu enerji türüdür.[1] Yani bir cisim hareket etmediği halde sadece konumundan ötürü iş yapabiliyorsa bu cismin potansiyel enerjisi vardır diyebiliriz. Örneğin barajlarda biriken su, yükseğe kaldırılan cisim, sıkıştırılan yay ve elektrik yükleri potansiyel enerjiye sahiptir. Ayrıca potansiyel enerji, cisimlerde pek çok şekilde depolanabilir. Mesela bir yayı sıkıştırdığımızda yayda esneklik potansiyel enerjisi birikir, yayı serbest bıraktığımızda ise bu potansiyel enerji kinetik enerjiye dönüşecektir. Yine aynı şekilde elektriksel yüke sahip parçacıklar elektrik alan içerisindeki konumlarına bağlı olarak elektriksel potansiyel enerjiye sahiptir. Potansiyel enerjinin SI birimi Joule'dür. Ayrıca potansiyel enerji U veya Ep ile gösterilir.
Parçacık fiziği veya yüksek enerji ve plazma fiziği, atom altı parçacıkları inceleyen bilim dalıdır.[1] Daha kapsamlı bir ifadeyle parçacık fiziği; baryonlar, mezonlar, kuarklar, leptonlar ve bozonlar gibi atom altı parçacıkları, ve bu parçacıkların yapılarını ve özelliklerini inceler. Bilindiği üzere, 20. yüzyılın başlarında bilim insanları en küçük yapı taşının atom olduğunu düşünüyorlardı. Yapılan bilimsel çalışmalar sonucunda atom çekirdeğinin +1 yüklü protonlar ile yüksüz nötronlardan oluştuğu, çekirdeğin etrafında ise negatif yüklü elektronların bulunduğu anlaşıldı.[2] Daha sonrasında Büyük Hadron Çarpıştırıcısı (LHC) gibi elektrik alanlar ve manyetik alanlar kullanılarak yapılan parçacık hızlandırıcılar sayesinde birçok yeni parçacık daha keşfedildi.
Pulmoner emboli, akciğerlerde bulunan pulmoner arterlerden birisinin tıkanmasıdır.[1] Pulmoner emboli vakalarının çoğunda bacaklarda derin ven trombozu oluşur. Vücudun alt ekstremite adı verilen bacak ve ayak bölümlerinde bulunan toplardamarlarda oluşan pıhtı, sağ ventriküle gelir. Buradan da pulmoner arterlerle akciğere ulaşarak emboliye neden olur.[2] Pulmoner emboli hayatı tehlikesi son derece yüksek olan hastalıklardan birisidir. Öyle ki miyokard enfarktüsü ve serebrovasküler kazalardan sonra, pulmoner emboli kardiyovasküler ölümlerin en önde gelen üçüncü nedenidir.[1]
Pazu kemiği veya Latince adıyla humerus, omuz ve ön kol arasındaki uzun kemiktir. Kürek kemiği ile ön kol kemiklerini birbirine bağlar. Humerus, Latince’de omuz veya üst kol anlamına gelmektedir.
Birden fazla ve ayrı monosakkaritlerin bir araya gelmesi ile oluşan uzun zincirli polimerik karbonhidratlardır. Gıdalarda en bol bulunan karbonhidratlardır. Hücre zarından difüzyon ile geçemezler. Çoğu tatsızdır ve suda erimez.
Duyguların deneyimlenmesi, etiketlenmesi ve ifade edilmesinde Papez halkası rol oynar.[1] Ön talamik çekirdekler, lateral dorsal çekirdek ve medial dorsal çekirdekten oluşan ve uzaysal oryantasyon ve epizodik hafıza için merkez görevi gören limbik talamus, Papez halkasına bağlıdır.[2] Papez halkası Alzheimer, Parkinson, Korsakoff sendromu, semantik bunama ve global amnezi ile ilişkilendirilir.[3]
Paleografya (paleografi), tarih boyunca kullanılmış eski yazıları inceleyen bilim dalıdır. Eski alfabeleri çözmeye yardımcı olarak geçmişte yazılmış çeşitli tarihi belgelerin okunmasına katkı sağlar. Kök olarak Yunanca “eski yazı” anlamına gelen palaios grapheden gelir.[1]
Bir organizmanın çok sayıda farklı besin türü ile beslenebilme özelliğidir.
Doğal (innate) bağışıklık sisteminde ve inflamatuar tepki mekanizmalarında görev alan bir protein. MEFV geni tarafından ifade edilir. Bu genin mutasyonu halinde Ailevi Akdeniz ateşi görülebilir. Pirin, aynı zamanda marenostrin adıyla da bilinir (Mare Nostrum, Latincede "bizim deniz" anlamına gelmektedir ve Romalılar tarafından Akdeniz için kullanılmıştır).
(Sıfat) İnflamasyon yükseltici.
Bazı canlı türlerinin beslendikten sonra sindirilemeyen kısımlarının bir kütle halinde midesinden ağız yoluyla dışarıya atılmasıyla meydana gelen biyokütledir (kusmuk).
Permiyen (298.9-251.902 myö) bir jeolojik dönem ismidir. Yaklaşık olarak 298.9 milyon yıl önce ile 251.9 milyon yıl öncesine denk gelen zamanı kapsamaktadır. Paleozoyik'in 6 majör dönemi arasında Karbonifer'den sonra gelen sonuncu dönemdir. Yaklaşık 47 milyon yıl sürmüştür. Permiyen'den sonra Paleozoyik bitecek ve ilk dönem olan Triyas ile birlikte Mezozoyik Zaman başlayacaktır.
Permiyen, amfibiyenlerden dallanan amniyotların evrimleştiği dönemdir. Amniyotlar da karasal ortama daha iyi adapte olduğu için memelilere, kaplumbağalara, lepidozorlara ve arkozorlara çeşitlenecektir. Memelilerin de dallanacağı grup olan terapsitler Permiyen'de evrimleşmeye başlamıştır. O dönem Pangaea ve Siberia olmak üzere iki büyük kıta bulunuyordu. Etrafını saran küresel okyanusa da Panthalassa adı veriliyordu.
Permiyen'in sonunda Permiyen-Triyas Yok Oluşu ile birlikte gezegendeki en büyük kitlesel yok oluş yaşanmıştır. Öyle ki denizel türlerin %96'ı, karasal türlerin ise %70'i yok olmuştur! Triyas'ın başlaması ile birlikte bu katastrofik sürecin toparlanması yaklaşık 30 milyon yıl sürecektir. Birçok ekolojik niş boşalmış ve yeni türler evrimleşmiştir.
Paleozoyik (541-251.9 myö) bir jeolojik zaman ismidir. Yaklaşık olarak 541 milyon yıl önce ile 251.902 milyon yıl önceye denk gelen zaman dilimini kapsamaktadır. Paleozoyik'ten sonra Mezozoyik, sonra da Senozoyik gelmektedir. Fanerozoyik üst zamanındaki en uzun jeolojik zaman dilimidir. Yaklaşık olarak 289 milyon yıl sürmüştür. Paleozoyik kendi içerisinde Kambriyen, Ordovisiyen, Siluriyen, Devoniyen, Karbonifer ve Permiyen olmak üzere 6 jeolojik dönemde incelenir. Paleozoyik içerisinde eklem bacaklılar, sinapsitler, yumuşakçalar, balıklar ve amfibiyenler gibi önemli hayvanlar evrimleşmiştir.
Paleojen (66-23 myö) bir jeolojik dönemdir. Yaklaşık olarak 66 milyon yıl önce ile 23 milyon yıl önceye denk gelen zaman dilimini kapsamaktadır. Yaklaşık 43 milyon yıl sürmüştür. İçerisinde Paleosen, Eosen ve Oligosen olmak üzere 3'e ayrılır. 66 milyon yıl önce gezegene dev bir meteor çarpması sonucu gezegenin jeokimyası değişmiş ve non-avian dinozorların tamamı dahil ağırlığı 25 kg'dan fazla olan hayvanların soyu tükenmiştir. Paleojen'de ise geriye kalan canlılar çeşitlenip, evrimleşmiştir. Bu çeşitliliğin en çok görüldüğü sınıflardan biri avian dinozorlar (kuşlar) ve diğeri memelilerdir.
Paleosen (66-56 myö) bir jeolojik devre ismidir. Yaklaşık olarak 66 milyon yıl önce ile 56 milyon yıl önceye denk gelen zaman dilimini kapsamaktadır. Senozoyik Zaman'ın ve Paleojen Dönemi'nin ilk zaman dilimidir. Yani non-avian dinozorların neslinin tükendiği K/T Yok Oluşu'ndaki meteor çarpışmasından sonraki ilk zaman dilimidir. Öncesinde bir Mezozoyik'teki Kretase gelmektedir. Sonrasında ise Senozoyik'teki Eosen gelir.
Pliyosen (5.33-2.58 myö) bir jeolojik devre ismidir. Yaklaşık 5.333 milyon yıl önce ile 2.58 milyon yıl önceyi kapsayan zaman dilimine denir. Senozoyik Zaman'daki Neojen Dönemi'nin en genç dilimidir. Pliyosen'den önce Miyosen, sonrasında da Pleyistosen gelmektedir. Pliyosen kendi içerisinde Piasenziyen ve Zankliyen olmak üzere iki dilimde incelenir.
Senozoyik Zaman'ın sonlarında 2.580.000 milyon yıl ile 11.700 milyon yıl öncesini kapsayan jeolojik zaman dilimi. Kuvarter Dönemi'nin başlarına denk gelir. Genellikle "Buz Devri" olarak nitelendirilir. Kendi içerisinde Gelasiyen, Kalabriyen, Orta ve Üst olarak 4'e ayrılır. Kabaca arkeolojide kullanılan terim olan Paleolitik Çağ'ı kapsamaktadır. Ardından yaklaşık 11.650 yıl öncesine denk gelen zaman diliminde Holosen (Antroposen) devri başlamaktadır ve halen devam etmektedir.
Işığın Planck uzunluğunu kat edebilmesi için gereken zamandır. Planck zamanı 5,39106(32) × 10−44 s'dir.
Birbiriyle alakasız gibi gözüken fenotipik (fiziksel) özellikleri tek başına, aynı anda etkileyebilen genlere verilen bir isimdir. Bu genlerde meydana gelen mutasyonlar, söz konusu özelliklerin hepsini aynı anda etkileyebilir.
Başka bir yırtıcı tarafından öldürülen veya doğal nedenlerle ölen hayvanın gövdesinden leş yeme. Ölü hayvan gövdesine daha önce başka yırtıcıların ulaşması, yırtıcılarla avın türü ve büyüklüğüne bağlı olarak (et, ilik, beyin gibi) farklı kaynak miktarı ve çeşitliliği gösterebilir.
Pterostigma, bazı böcek türlerinin kanatlarının ön kenarında bulunan koyu renk pigmentli bir noktadır. Pterostigma, yusufçukların ve kızböceklerinin ön ve arka kanatlarında bulunur. Bazı hymenoptera ve neuroptera türlerinin de kanatlarında pterostigmalar bulunmaktadır.
Orthetrum brunneum türü üzerinde okla gösterilen pterostigma bölgeleri.Gökhan ErenYapılan araştırmalar gösteriyor ki, pterostigmanın kanadın diğer bölgelerinden daha ağır olmasından dolayı, süzülme esnasında böceğe yardımcı oluyor ve kanattaki titreşimleri azaltıyor.
Piroklastik akıntı, yüksek yoğunluklu bir sıcak, parçalanmış katı madde ve genişleyen gaz karışımıdır. Saatte 100 kilometreden (saatte 60 mil) daha yüksek hızlara ve 200° ile 700° Santigrat (392° ile 1292° Fahrenheit) arasındaki sıcaklıklara ulaşan piroklastik akıntılar, tüm volkanik tehlikeler arasında en ölümcül olanı kabul edilir.
Piroklast kelimesi, “ateş” anlamına gelen Yunan pyr ve “parçalara ayrılmış” anlamına gelen klastos'tan türetilmiştir. Piroklastik akıntının kırılan parçaları volkanik cam, kristaller ve ponza veya scoria gibi kayalardan oluşur.
Yapı sözcüğü protein için kullanıldığında, küçük moleküller için olduğundan çok daha karmaşık bir anlam taşıyor. Proteinler makromoleküllerdir ve dört farklı yapı seviyesine sahiptir - birincil, ikincil, üçüncül ve kuaterner.
Progesteron, dişi üreme sistemi tarafından salgılanan hormondur. Esas olarak rahim iç duvarının (endometrium) durumunu düzenlemede görevlidir. Progesteron, yumurtalıklar, plasenta ve adrenal bezler tarafından üretilir. Progesteron olası hamilelik için rahim duvarını döllenmiş yumurtanın tutunabilmesi için kalınlaştırır.
Progesteronun diğer dişi organlarda etkileri olduğu bilinmektedir. Yumurtalıklarda progesteron ve östrojen, yumurtlamanın başlangıcından sorumludur. Yumurtanın döllenmesi durumunda, bu hormonlar gebelik sona erene kadar daha fazla yumurta bırakılmasının önlenmesinde etkili olurlar. Bu ikili etki, genellikle iki veya daha fazla yumurtanın bırakılmasını ve döllenmesini engeller. Progesteronun, yumurta Fallop tüplerinden geçtikten sonra kas kasılmalarını durdurduğu düşünülmektedir. Aynı zamanda gebelik sırasında süt üretiminden sorumlu göğüs bezlerinin gelişimini de uyarır.
Penis, memelilerde erkeklerinin çiftleşme organıdır ve genellikle idrarın vücuttan çıktığı kanalı barındırır.
Memelilerde laktasyona (süt üretimine) yardımcı olan ve bir dizi başka işlev ve sistemden sorumlu olan bir hormondur. Prolaktin, beyindeki hipofiz bezinin ön kısmının yanı sıra rahim, beyin, göğüsler, prostat, yağ dokusu, deri ve bağışıklık hücrelerinde üretilir.
İltihap oluşturan.
Pulmoner Döngü, Küçük Kan Dolaşımı ya da Akciğer dolaşımı, kalp ile akciğerler arasında kapalı devre oluşturan kan damar sistemi. Kalp ile diğer tüm vücut dokuları arasındaki sistemik döngüden farklıdır.
Genin ekspresyonunun (ve fenotipe olan etkisinin) genellikle komşu genlerle olan etkileşiminden etkilendiği ve genlerin mekansal yerleri değiştiğinde (translokasyonda olduğu gibi) ekpresyonunun da değiştiği genetik etki.
Kaynaklar:
Paralel evrim, benzer akrabalarda, benzer niteliklerin bağımsız evrimleşmesidir.
Paralel evrimin en muhteşem örneklerinden biri, yaklaşık 100 milyon yıl önce Gondwanaland ana karasının parçalanmasından sonra evrimsel olarak ayrı yollar izleyen memelilierin iki ana kolu, plasentalı ve keseli memeliler de görülebilir.
Güney Amerika'da, keseliler ve plasentaller aynı ekosistemi paylaştılar (Büyük Amerikan Yerdeğiştirmesi, Great American Interchange'den önce); Avustralya'da keseliler; Eski Dünyada plasentalılar kazandılar.
Bununla birlikte, bütün bu yerlerde, memeliler küçüktü ve kırk milyon yıl sonra dinozorların yok olmasına kadar ekosistemde sadece sınırlı yere sahiplerdi.
Bu sıralarda, üç büyük kıtada da memeliler çok daha çeşitli şekil ve roller üstlenmeye başladı.
Bazı formlar ortama özgü olmakla birlikte şaşırtıcı benzerlikte hayvanlar iki veya üç ayrılmış kıtada ortaya çıkmıştır.
Bunların örnekleri, ayakları ayırt etmesi zor olan litopternler ve atlar; Avrupa kılıç dişli kaplan (Smilodon) ve Güney Amerika keseli dişli kaplanı (Thylacosmilus); Tazmanya kurdu ve Avrupa kurdu. Aynı zamanda, keseli ve plesentalı köstebekler, uçan sincaplar ve (tartışmalı olarak) fareler de buna örnektir.
Ciliates grubuna ait tek hücreli bir Protoktist. Normalde aseksüel çoğalmalarına rağmen, eşleşme tiplerinin de rol oynadığı cinsel konjugasyon da yaparlar. Paramecium aurelia'nın, 16 farklı çiftleşme grubu oluşturan 34 kalıtsal çiftleşme türü vardır.
Anlamsız mutasyona sahip ve transkripsiyon yeteneğini olmayan bir gen. Bazı psödogenler, işlenmiş mRNA'nın retropozisyonundan kaynaklanır ve intronların ekspresyonu için gerekli düzenleyici sekansları bulunmaz.
Sağdan sola ve soldan sağa aynı okunan sayı, kelime, ifade. Örneğin; 2002, ada, ses. Moleküler biyolojide ise bir DNA parçası üzerinde 5'-3' dizisinin komplementer iplik üzerindeki dizi ile aynı olmasına denir. Restriksiyon enzimlerinin bölgeleri genelikle palindromdur.
Bir çeşit rastlantısal olmayan üreme biçimi. Bu durumda bazı özellikler için benzeyen bireyler çiftleşirken, bu özellikler için benzer olmayan bireyler çiftleşmez. Bu durum homozigotlarda artışa yol açar ve heterozigotlarda azalmaya...
Bir ya da birden fazla aminoasit zincirinden oluşan kompleks organik moleküller. Proteinler başka moleküllere bağlanma yetenekleri sayesinde bir çok değişik görev üstlenebilirler. Proteinler; enzim, hormon, antikor, yapısal elementler ya da gaz taşıyan moleküller olabilirler.
Basit grafik modelleme. Gelecek döllerde oluşabilecek her türlü genotipi gösteren yöntem. Punnet karesi genetik rehberler tarafından çiftin belli bir özelliği sonraki nesillere kalıtma olasılığını hesaplamak için kullanılıyor.
Knidliler (Sölenterler) şubesindeki türlerin yaşamları boyunca aldıkları iki formdan birisidir. Diğerine "medusa" denir. Polipler, yaklaşık olarak silindiriktirler ve bir vazoya benzerler.
Pnömoni terimi, alvoelleri sıvı ve kan hücreleriyle dolduran iltihabi koşulları tanımlar. Pnömoninin en yaygın olan şekli, çoğunlukla pnömokokların neden olduğu bakteriyel pnömonidir.Guyton/Textbook Of Medical Physiology-7. Edition
Pulmoner Amfizem terimi, akciğerlerde fazla hava bulunması anlamını taşır. Bununla beraber kronik pulmoner amfizem söz edildiği zaman, genel olarak çok azı dışında bütün hastalarda, sigara içmeye bağılı olarak akciğerlerde gelişen haraplayıcı kompleks prosesler anlaşılır.
Merkezi sinir sisteminde etkili olan, beynin fonksiyonlarını değiştiren, duyularda, bilinçte, davranışta ve psikolojik durumda değişikliklere neden olan maddelerdir. Bu maddeler, tıbbi alandan, dini ritüellere kadar pek çok alanda kullanıma sahiptir. Tıp alanında kullanılan psikoaktif maddelerin pek çoğu, eğlence amaçlı kötüye kullanılabilmektedir. Pek çoğu uzun süre legal olarak kullanılmasına rağmen son 20 yılda ciddi sınırlamalara ve takibe tabi tutulmaktadır.
Çevremizde bulunan, canlı veya cansız çok küçük fiziksel yapılardır. Ekoloji'de ise atmosferin, tatlı suların ve denizlerin kirlenmesine neden olan yapılara verilen isimdir.
Herhangi bir zehir veya ilacın zararlı etkisini engelleyen veya ortadan kaldıran madde, antidot. Metanol zehirlenmesine karşı kullanılan etanol bir panzehir görevi görmektedir.
Hiçbir kimyasal ve biyolojik etkisi olmayan, hastaya ilaç olduğu söylenerek verilen maddelerdir, amaç hasta üstünde deneyi yapılan ilaca psikolojik kontrol grubu oluşturmaktır. Plasebo, etkisi farmakolojik olarak etkisiz bir ilacın telkine dayalı bir etki ortaya çıkarma halidir. İlaç vücuda ağız, burun veya enjeksiyon yolu ile verilebilir.
Aslında plasebonun fiziksel anlamda tedaviye yönelik bir gücü yoktur. Sahip olduğu tedavi gücünü tamamen hastanın verilen ilacın "işe yarayacak" ilaç olduğunu düşünmesinden alır. Plasebo tıbbın bilimsel olarak açıklayamadığı bir yöne "insanların istemeleri halinde kendi kendilerini iyileştirme gücü"ne yöneliktir.
Tıbbi olarak kurtulma olasılığı zayıf görülen bir çok hasta, basitçe ölüm istatistiklerine girmekten bu güç sayesinde kurtulmuş, tıbbın çözüm bulamadığı kanserin tedavisinde çoğunlukla, yüksek moral ve iyileşme azmi olmuştur.
Pluripotent kök hücreler, bölünerek kendini yenileme ve erken dönem embriyonun üç birincil germ hücre katmanının hepsine ve dolayısıyla yetişkin vücudunun tüm hücrelerine dönüşme kapasitesine sahip (plasenta gibi ekstra-embriyonik dokular hariç). Embriyonik kök hücreler ve uyarılmış pluripotent kök hücreler pluripotent kök hücrelerdir.
Bir tek genomda gen ikilenmesi ile oluşmuş ve işlevleri farklılaşmış, benzer genler.
Paralog ve Orotolog Genlerin karşılaştırmasıInstitute of Biology and Medical Genetics of the First Faculty of Medicine of Charles University and the General Teaching HospitalParaloglar birbirlerine gen ikilenmesi bağı ile bağlıdırlar. Tanımın genel oluşuna bakılırsa, paraloglar için aynı genomda bulunmalarına/kalmalarına veya ortaya çıkışlarının zamansal göstergesine dair bir ön koşul yoktur.
Genel olarak paraloglar, biyolojik olarak uzak fakat mekanik olarak ilişkili işlevlere sahiptir. Paralogların işlevsel farklılaşmaları karmaşık bir konudur.
İçparalog, Dışparalog ve Yalancı paralog olarak tanımlanmış üç farklı biçimi vardır.
Belirli bir embriyolojik gelişim şablonuna ortak olarak sahip olan türlerdir. En belirgin özellikleri, embriyolojik gelişim sırasında oluşan radyal çöküntü ve anüsün ağızdan sonra oluşması durumudur. Omurgasızları, yumuşakçaları ve yuvarlak solucanları kapsar. "Ağız-önce hayvanlar" olarak da bilinirler.
Avantaj sağlayan mutasyonların seçilerek popülasyon içerisinde artması durumudur.
Cinselliğe sahip (seksüel) türlerde, birbirleriyle çiftleşebilen bireylerin ve yavrularının oluşturduğu gruplardır. Cinsellik bulunmayan (aseksüel) türlerde ise aynı bölgede yaşayan bireylerin oluşturduğu gruplardır.
Evrim ağacı üzerinde, bir ortak atadan ikiden daha fazla türün evrimleşmesi ve farklılaşması durumudur. Bir düğüm noktasından, ikiden fazla torun türün dallanmasıdır.
Taksonomik analizlerde, birbirlerine benzer olan ancak yakın bir ortak ataya sahip olmayan canlı gruplarını belirtmek için kullanılır."Uçan canlılar" incelenecek olursa, yarasalar, kuşlar ve uçan sürüngenler polifiletik bir grup oluşturur.
En azından bazı erkeklerin birden fazla dişiyle çiftleştikleri cinsel sistemlerdir.
En azından bazı dişilerin birden fazla erkekle çiftleştiği cinsel sistemlerdir.
Özellikle bilimsel araştırmalarda ve felsefi irdelemlerde, olası birden fazla açıklama veya şablondan, en az varsayıma dayananını ve en az karmaşık olanını tercih etme prensibidir.
Evrimsel bir soy ağacının ortak atasını ve o atanın soyundan gelen türlerin çoğunu içeren, ancak bir veya daha fazla alt grubu herhangi bir nedenle ayrı tutan filogenetik gruplara verilen addır. Böylesi bir tür grubunun, grubun dışında bırakılan türlere göre parafiletik olduğu söylenir. Örneğin primatlar altında loris ve tarsiyerleri dışlayan Prosimii parafiletik bir gruptur ve görselde mavi ile gösterilmiştir.
Buna karşılık bir ortak atayı ve onun bütün torun türlerini içeren gruba monofiletik grup denmektedir.
Verilerdeki şablonlar ile ilgili iddialarda bulunabilmek açısından istatistiki destek miktarını gösteren bir tahmindir. Küçük değerleri, istatistiki verilerin iddiayı daha fazla desteklediğini gösterir. Bir diğer deyişle ise, boş hipotezi ihlal eden durumların ve farklılıkların, gerçekten de şans eseri olma ihtimalini göstermektedir.
Genetik biliminde toplumda bir gen lokusun en yaygın varyant ya da allelinin sıklığının %99'u geçmemesi olarak tanımlanır. Biyolojide ise bir türün üyeleri arasında 2 ya da daha fazla fenotipin bulunabilme hali olarak kabul edilir.AB0 kan grubu sistemi, bir hemoglobin varyantı ile ilişkili olan orak hücreli anemi en yaygın bilinen polimorfizm örnekleridir. İnsanda Katekol-O-Metil-Transferaz (COMT) geninde yaygın olarak tek nükleotid polimorfizmleri bulunmaktadır ve bazı allellerin şizofreni veya nörotisizm ile ilişkili olduğu düşünülmektedir.
Organizma kümesinin kromozomunun 2n den fazla olması durumudur. 3n, 4n yada daha fazla olabilir.
Solucan ve bitkilerde yaygın durumdadır. Kapalı tohumluların yaklaşık yarısı poliploiddir.
Tek bir genin fenotipteki birden fazla özelliği etkilemesi olayıdır. Etkileri aynı anda veya ardışık olarak oluşabilir.
Siyam kedilerinin gözlerinin içindeki şekillerin tek bir formunun renk,desen ve şekillerinin belirlenmesi bir örnektir. Bir diğer örnekte çeşitli işlevleri olan DNA onarım enzimleridir.
Günümüzden 190.800.000 ile 182.700.000 yıl öncesi arasını kapsayan jeolojik zaman dilimidir.
Pre-Kambriyen (4600–541 myö) bir jeolojik üst zaman adıdır. Yaklaşık 541 milyon yıl öncesindeki tüm zaman dilimini kapsamaktadır. 4.6 milyar yıl önce canlılığın evrimleşmeye başlayacağı gezegenin ilk zamanlarını da kapsar. Pre-Kambriyen'den sonra Paleozoyik Zaman'ın ilk dilimi olan Kambriyen başlamaktadır.
Benzer genotip ve fenotipe sahip bireylerde daha sık görülen çiftleşme modeli altında beklenebilecek olandan birbiriyle çiftleşen tesadüfi olmayan çiftleşme kalıbıdır.
İnsanlarda, asortatif çiftleşme dini inançları, fiziksel özellikleri, yaş, sosyoekonomik durum, istihbarat ve siyasi ideoloji, diğerleri arasında da dahil olmak üzere birçok boyut, birlikte oluşur. Hayvanlardan mercan üzerinde de bu çalışmalar yapılmaktadır.
Günümüzden 37.200.000 ile 33.900.000 yıl öncesi arasını kapsayan jeolojik zaman dilimidir.
Popülasyondaki alellerin sıklığı üzerine yapılan çalışmalardır. Dört ana evrimsel sürecin etkisi altındadır. Bunlar; doğal seçilim, genetik sürüklenme, mutasyon ve gen akışıdır.
Organizmaların zaman ve mekan içerisindeki ilişkilerini inceler. Popülasyon genetiği, ekoloji, etoloji, taksonomi gibi disiplinleri bir arada bulundurur.
Bitkilerde hayvanlar alemindeki sperm rekabetine eşdeğerdir. Polenlerin dişi organlara ulaşabilmek ve dölleyebilmek için verdikleri mücadeledir ve evrimsel süreçte büyük önemi vardır.
Tohumlu bitkilerin mikrosporlarıdır. Çiçekli bitkilerde bulunan küçük granüler erkek hücreleri vardır.
Hücrelerin uygun koşullar altında hızlı bir şekilde hücre döngüsünü tamamlayarak çoğalması durumudur. Bölünme, iyi huylu olabileceği gibi, kötü huylu da olabilir.
Kendi kendini eşleyebilen kromozomdan ayrı bir DNA parçasıdır. Tipik olarak dairesel ve çift sarmallıdır. Prokaryotların genetik materyali bu şekildedir.
Genellikle bakterilerde ve nadiren bazı ökaryotlarda bulunur.
Filogenetik program PHYLIP popülasyonlar arası genetik mesafe tahmininde kullanılan en popüler ayrıca ücretsiz bir programdır. PHYLIP'in bir çok bileşenleri internet üzerinden çalıştırılabilir. Bir PHYLIP bileşeni olan GENDST paketi alel frekanslarındaki genetik mesafeyi üç metot kullanarak tahmin edebilir. Bu metotlar Nei, Cavalli-Sforza, Reynold' tur.
Gelişim biyolojisi alanında çalışılan bir konudur. Gençlerde görülen özelliklerin yetişkinlerde de değişmeden görülmesidir.
Bu konu hakkında insanlar ve maymunlar üzerinde araştırmalar yapılmaktadır.
Çok kısa sürede belirli DNA parçalarının amplifikasyonuna (tek bir zinciri bir yığın DNA arasından seçip çoğaltma) olanak sağlayan bir tekniktir. PCR`a dayalı RAPD, AFLP, SSR, ISSR gibi teknikler geliştirilmiştir.
DNA'nın dizi analizi ve haritalarının çıkarılmasında, genetik hastalıkların teşhisinde, DNA parmak analizinde, insan evrimi araştırmalarında, tarımda, sistematik ve evrim çalışmalarında, adli tıp örneklerinin genetik tiplendirilmesinde, allellik dizi varyasyonlarının gösterilebilmesi ile doku transplantasyonu için doku tipinin belirlenmesinde, insan genom projesindeki araştırmalarda ve mısırdaki mumyalardan DNA klonlanmasında kullanılmaktadır.
Döllenme olmaksızın gerçekleştirilen üremedir. Hayvanlarda ve bitkilerde döllenmemiş bir dişi gametin gelişip yeni bir birey meydana getirmesidir. Sürüngenlerde görülürken, memelilerde ve kuşlarda görülmemektedir. Partenogenezin çeşitlilik konusunda kısır olmasına rağmen, enerji sarfiyatı konusundaki avantajlarından ötürü evrimsel süreçte korunduğu düşünülmektedir.
Asma biti ve arılarda mevsimlik partenogenez vardır.Yazın böyle ürerler, kışa dayanması gereken yumurtalarını döllenme yoluyla üretirler. Ayrıca denizyıldızları, ipekböcekleri, kurbağalar, filokseralar partenogenez yoluyla üreyebilirler.
Günümüzden 10.300 ile 9.000 yıl öncesi arasını kapsayan jeolojik zaman dilimidir.
Fosiller üzerinde çalışan bilim alanı. Bu dalın uzmanları paleontolog olarak isimlendirilir.
Kordalılar şubesinin yarım kordalılar, gömlekliler ve başı kordalılar alt şubelerini içeren bölümüdür.
Moleküler saat hipotezinin diğer adıdır. Belirli bir protein ailesi (ribozomal, sitokromal vb.) içinde sabit oranda amino asit meydana getirilir ve iki tür arasındaki ayrışma derecesi akrabalık derecelerini test etmek için kullanılan bir moleküler evrim analizi yöntemidir. Proteinleri oluşturan aminoasitlerin genler üzerindeki kodlarında meydana gelen mutasyonların, göreceli olarak sabit bir hızda meydana gelmesine dayanır. Dolayısıyla, aynı protein dizisindeki genetik farklılıklara bakarak, bir türün diğerinden ne zaman ayrıldığı, sabit zaman aralıklarında meydana gelen mutasyonlardan anlaşılabilir.
Protozoa kelimesi, ilk hayvanlar anlamına gelir. Genellikle bir hücreli, ökaryot ve parazit canlıları içeren bir Protista alt alemidir. Öglena.
1860'lı yıllarda, günümüzde Protista olarak bilinen alem için John Hogg tarafından önerilen ilk isimdir. Hogg, sadece bitki veya hayvanlara benzeyen tekhücreli canlıları gruba dahil etmiştir.
Kesintisiz bir coğrafi bölgede yeni ekolojik konumların ortaya çıkması ile populasyon ikiye ayrılır ve türler arası etkileşim azalır. Heterezigotların az uyumlu olması nedeniyle iki topluluğun birbiriyle çiftleşmemesini avantajlı kılacak davranışlar veya mekanizmalar seçilime uğrar. Bu farklı seçilim baskısı sonucunda meydana gelen türleşmeye denir.
Parapatrik türleşmeye örnek olarak halka türler verilebilir.
Bir hücrenin, dokunun veya organizmanın genomu tarafından sentezlenen proteinlerin tamamına verilen isimdir.
İki alel arasında bir etkileşim olması sonucunda bir alel, diğerinin genetik yapısında bir değişikliğe neden olması sonucu oluşur. Epigenetik bir mekanizmadır.
Paramutasyonun moleküler mekanizması ilk olarak mısır bitkisi üzerinde yapılan analizlerde keşfedilmiştir. Aynı zamanda Drosophila (sirke sineği) üzerinde de deneyler yapılmaktadır.
Önmaymunlar. Primatlar takımının Lemurları, Lorisleri ve Tersiyerleri içeren alttakımıdır. Tersiyerler.
Bakteri kromozomuna yerleşmiş faj DNA'sıdır.
Temel patoloji otoimmün bir mekanizma ile gelişen atrofik gastrit ve buna bağlı intrinsik faktör eksikliğidir. En sık görülen B12 vitamini (kobalamin) eksikliği tablosudur.
Hiç bir nükleik asit içermeyen, yanlış katlanmış proteinden oluşan patojen, yani hastalık yapıcı bir maddedir.
DNA replikasyonu sırasında RNA primerinin sentezlenmesinden sorumlu protein topluluğudur.
Türleşme yerine gen kopyalanması sebebiyle oluşan homolog gen ürünleri.
Canlıların protein yapımı için kullandığı mekanizmanın genel adıdır. Herhangi bir canlı organizmada bulunan tüm proteinler sürekli bir yıkılma ve yeniden yapılma durumundadır. Sentezlenme sırasında, genetik materyalden okunarak üretilen aminoasitler, peptit bağları sayesinde proteinleri oluştururlar.
Beyaz fare vücut proteinlerinin yarısını 17 gün içerisinde yeniler. İnsan için bu süre 80 gün kadardır. Bununla birlikte yıkılma ve yeniden yapılma hızı, tüm proteinlerde aynı değildir. Örneğin insandaki serum proteinlerinin yarısı 10 gün içerisinde yenilenirken, karaciğer proteinlerinin yenilenmesi için 20-25 gün geçmesi gerekir. Kemik proteinlerinde bu süre daha da uzundur.
Mesane tabanında olmak üzere üretrayı (sidik borusunu) kuşatan ve meni salgılayan erkek üreme bezidir. Bu meni, erbezlerinde yapılan spermleri penise taşır. Yaşlılıkta prostatın iyi huylu olarak büyümesi, sık görülen bir durumdur ve mesanede idrar birikmesine neden olabilir. Yaşlılarda prostat kanseri de sık görülür. Her iki şekilde de hastaya cerrahi girişim yararlı olur.
Genelde, kanın tüm hücreler uzaklaştırıldıktan sonra geride kalan ve pıhtılaşma etmenlerini içeren bölümünü tanımlamak için kullanılır. Ancak biyolojide, aynı zamanda hücre içi sıvısı (sitoplazma), çekirdek içi sıvısı (nükleoplazma) gibi anlamlarda da kullanılabilir. Kan plazması, şoka girmiş bir kişiyi tekrar yaşama döndürmek için kullanılabilir.
Bitki hücrelerinin ve alglerin stoplazmalarında bulunan pigmentli (renkli) ya da pigmentsiz (renksiz) cisimciklerdir. Hücrenin çok önemli besin kaynaklarının üretim ve depolanma yeridir. Kimi fotosentezde görev alırken, kimi canlıya rengini veren pigmentleri içerisinde barındırır.Bunlar arasında klorofil içerenler (yani yeşil renkliler) "kloroplast"; başka pigment içerenler "kromoplast"; hiç pigmenti olmayanlar "lökoplast" adını alırlar.
Plastit tipleri, Kromoplast (Chromoplast), Kloroplast (Chloroplast), Lökoplast (Leucoplast)WikipediaDNA sentezinin başlamasını sağlayan nükleik asit dizisidir. Polimerin "3' ucu"na DNA polimeraz bağlanır ve tepkimeleri (DNA kopyalama/replikasyonu) başlatır.
Temel olarak içerisinde maymunlar (simiyenler) ve ön maymunlar (prosimiyenler) gibi öteryen memelileri barındıran, ilk olarak 85-55 milyon yıl önce küçük kemirgen hayvan türlerinden ayrılarak evrimleşmiş olan taksonomik bir takımdır. Takım içindeki hayvanlar iri beyinleri, üstün görsel becerileri, renkli görüş kabiliyetleri, omuz esneklikleri ve karmaşık hareketleri yapabilen elleriyle bilinirler. Örneğin insan (Homo sapiens), primatlar takımından bir memeli hayvan türüdür.
DNA replikasyonu sırasında RNA primerini üreten RNA'ya bağlı DNA polimeraz enzimidir.
Evrim süreci içerisinde 3.8 milyar yıl kadar önce evrimleşip, günümüze kadar ulaşabilmiş, bakteriler ve arkeleri kapsayan, zarla çevrili gerçek bir çekirdeği ve endoplazmik retikulum, golgi cisimciği, lizozom, mitokondri, çekirdek, peroksizom, koful, sitoplazmik granüller vb. zarla çevrili organelleri olmayan, çoğunlukla tek hücreli (nadiren çok hücreli), hücresel iskeletleri (cytoskeleton) bulunmayan basit yapılı hücrelerden oluşan bir üst alemdir. DNA çekirdek zarı ile sarılıp korunmaz, sitoplazma içerisinde serbest bir halde bulunur. Plazmid DNA denilen halkasal DNA yapısı görülür. Bakteriler ve mavi yeşil algler.
Karşılaştırma için ökaryot hücreye bakabilirsiniz.
Konak olarak bulaştığı canlının fizyolojisini bozan ve genelde hastalıklara neden olan mikroorganizmalar (virüsler, bakteriler, prionlar ve mantarlar) için kullanılır. Kelimenin kökeni Yunancadan gelmektedir ve "acı oluşum" demektir.
Virüslerde görülen Adenoviridae, Picornaviridae, Herpesviridae, Hepadnaviridae, Flaviviridae, Retroviridae, Orthomyxoviridae, Paramyxoviridae, Papovaviridae, Polyomavirus, Rhabdoviridae, Togaviridae aileleri, bakterilerin büyük bir çoğunluğu (örneğin vereme neden olan Mycobacterium tuberculosis bakterisi), mantarlarda Candida, Aspergulus, Cryptococcus, Histoplasma, Pneumocytis gibi cinsler patojen mikroorganizmalara örnektir.