İş olasılığa kaldığında her şey mümkün…
Hele ki tarihimizin gelişmedeki katlanan hızı dikkate alındığında gezegenimizin devasa bir uzay aracı misali sürekli yer değiştirebilecek şekilde dönüştürülmesi bile olası.
Uzayda alternatif dünyalar inşa etme meselesine gelince: Gezegenimizin dışına ilk uzay aracını gönderdiğimiz gün bunun olağan olduğunu kanıtlamış olduk. Şu anda kendi ölçeğinde uluslar arası uzay istasyonu zaten bu işi görüyor.
Koskoca bir dünya nüfusu için bunun devasa bir alt yapıya ve bir o kadar ve sürekli yenilenebilen enerjiye ihtiyacı var.
Gerek uzay madenciliği perspektifi gerek atom altı evrenin muazzam gizemini çözme gayreti gerekse karanlık enerjiye ve karanlık maddeye yönelik engellenemez merakın ve uğraşın arkasında yatan nedenlerden biri de bu enerji arayışı.
Türümüz şayet kendini, kendi geliştirdiği teknolojilerle ve bencil, doyumsuz histerilerle yok etmez, aksine “dünyalı” ortak kimliği ile hareket etmenin zorunluluğunun farkına varır ve gönüllü olarak bu yönde ortak bir çaba içine girer ise, yukarıda sıralanan ve gelecek ile ilgili şu an itibarı ile sadece kurgudan ibaret olanın , beklenen sürenin yarısı kadar bir sürede gerçekleşmesi ve ötesi işten bile değil.
Sonuçlarına gelince: Şayet evrendeki kaçınılmaz seyahatimiz yeni “keşifleri” beraberinde getirir ise ve yeni keşfedeceğimiz yerlerde bize (canlı olarak) benzeyen fakat bizden daha geri varlıklara rastlarsak; Bir zamanlar Amerika'nın güya “keşfi” sonrası yaşanan sürecin yaşanma olasılığı var, yıkım ile başlayıp en sonunda ortak zeminde orta noktayı bulan. Aksi de mümkün…
Bugünkü ekonomik, siyasi ve sosyal sistemin veya benzerinin, bilim kurgu filmlerinden aşina olduğumuz şekilde ve otoriter olarak sürmesi durumunda da; açılacağımız yeni ufuklara bilimi, aydınlığı ve barışı taşıdığımız gibi, karanlığı, cehaleti ve savaşı da taşımış olacağız.
Fakat iyimserlik her zaman bir adım önde olmuştur.