Evrim Ağacı Bilim Terimleri Sözlüğü, bilim dünyasında sıkça kullanılan terimlerin anlamlarını ve açıklamalarını içerir.
Evrendeki doğal olguları deney ve gözlemlerden elde edilen verilerle sistematik bir biçimde inceleyerek açıklamaya çalışan entelektüel ve pratik disiplin. Natüralist bir metodoloji ile doğru bilgiye ulaşmayı amaçlar. Bu alandaki araştırmacılara "bilim insanı" denir. Fizik, kimya, biyoloji ve jeoloji gibi çeşitli dalları bulunur. Bu alanda elde edilen bilgiler zaman içerisinde güncel veriler ışığında değişebilir, genişletilebilir veya çürütülebilir.
Matematikte; doğru tanım aralığında bulunan bir fonksiyonu için:
bağıntısını sağlayan her fonksiyonuna, fonksiyonunun belirsiz integrali, ters türevi (İng: "antiderivative") veya ilkeli (İng: "primitive function") denir. fonksiyonunun sabiti önemsiz olduğundan genelde bir sabit yerine ile gösterilen entegrasyon sabiti (ing: "constant of integration") yazılır.
Örneğin fonksiyonu hem hem de için doğrudur. Bu yüzden, bunları ayrı tutmak yerine yazılır.[1][2]
B1 vitamini yönünden eksik beslenenlerde görülen hastalık türü. Yetişkinlerde bilinen iki türü vardır, dokularda sıvı birikerek ödeme neden olan "ödemli beriberi" ve aşırı zayıflama yapan "kuru beriberi". İki türde de kalp ve solunumla ilgili sorunlar ortaya çıkar. Genellikle Asya'da popüler olan rafine(cilalı) pirincin çok tüketilmesinden veya B1 vitamini açısından zengin olmayan gıdaların çok sık diyetlerde yer edinmesiyle oluşan hastalıktır.[1]
Titreşim doğrultusunun enerjinin yayılma doğrultusuna paralel olan dalga türü. Yay dalgaları, boyuna dalga oluşturabilir. Bu dalgalarda, enine dalgalar gibi tepe ve çukur noktası değil, sıkışma ve seyrelme bölgeleri var.
Aynı kromozom üzerinde bulunan genler. Aynı kromozom üzerinde bulunmaları sebebiyle birlikte kalıtılırlar. Örneğin mavi göz rengi ile kıvırcık saç geninin aynı kromozom üzerinde bulunduğunu varsayalım. Bu durumda eğer mavi göz rengi ayrılma kuralı ile farklı gamete dağılırsa, genler birbirleri ile bağlı olduklarından dolayı kıvırcık saç geni de onunla beraber aynı gamete dağılacaktır. Bu genlerin birbirlerinden ayrılmasının tek yolu mayoz bölünme sırasında gerçekleşen crossing-over olayıdır.
Hastanın duygudurumunun sürekli olarak değişmesine sebep olan ruhsal bozukluk. Bipolar bozukluk hastaları birbirlerinin zıttı olan manik ve depresif dönemlere girerler.
Kimyasal enerjiyi doğrudan elektrik enerjisine dönüştüren cihaz. Her bataryanın bir adet katot adı verilen pozitif yüklü plakası ve bir adet anot adı verilen negatif yüklü plakası vardır. Bu elektrotlar, iyonların elektrotlar arasında geçişine izin veren bir elektrolit ile ayrılır.[1] Enerji dönüşümü sırasında elektrokimyasal indirgenme-yükseltgenme (redoks) tepkimesi yoluyla elektronların bir elektrik devresi aracılığıyla bir malzemeden diğerine aktarılması sağlanır.[2]
Güneş tutulmalarının belirli evrelerinde Ay'ın engebeli arazisinde bulunan boşluklar sebebiyle görülen parlak noktalar. İngiliz amatör astronom Francis Baily tarafından keşfedilmiştir.
Gerçekleşmesi açıkça mümkün olmayan sanrı türü. Örneğin kişi, uzaylıların bedenini kontrol ettiğini düşünebilir.
Düşme korkusu. Yunancada "adım" anlamına gelen βάσις ("básis") ve "korku" anlamında kullanılan φόβος ("phobos") kelimelerinden oluşan bir terimdir.
Kimyada sıvıları tutmaya, karıştırmaya, saklamaya, ısıtmaya ve aktarmaya yarayan silindir şeklinde ucunda sıvıların kolay aktarılabilmesi için dudağı bulunan genellikle camdan üretilen laboratuvar malzemesidir.
Beyin ve omurilik etrafında bulunan şeffaf bir sıvıdır. Beyin ventriküllerinde üretilir ve beyinle omurilik arasında dolaşarak bu dokuları darbelere karşı korur, besin ve oksijen taşır, metabolik atıkları uzaklaştırır ve bağışıklık hücrelerini taşır.
Amatör astronomlar tarafından yaygın bir şekilde kullanılan ışık kirliliği skalasıdır. Ölçeğin oluşturulma sebebi, gökyüzü gözlem alanlarının ne kadar karanlık olduğu ve ışık kirliliğinden ne kadar etkilendiğine dair karşılaştırmalar yapabilmektir. Bunun için gökyüzündeki bazı yaygın uzay nesnelerinin görünürlüğü referans alınır. Ölçek, John E. Bortle tarafından oluşturulmuş ve 2001 yılında Sky & Telescope dergisinde yayımlanmıştır.
Memelilerde bulunan iki tip adipoz dokudan birisidir. Yetişkinlerde bulunan ana adipoz dokudur. Enerji deposu olarak kullanılır. Kasa kıyasla termal geçirgenliği daha az olduğu için ısı kaybını büyük oranda engellemektedir. Vücut sıcaklığının korunmasına yardım eder.
Radyoaktivitenin birimlerinden birisi.[1] Herhangi bir radyoaktif maddenin bir saniyede gösterdiği bozunma sayısı olarak tanımlanır. Adını Fransız fizikçi Antoine Henri Becquerel'den alır. Curie birimi cinsinden 1 Bekerel, 2.7*10-11 Ci'ye eşittir.
Canlılarda, tam dinlenme sırasında kas hareketi yapmadan vücuttaki canlılık olaylarının sürmesi için gereken enerjiyi sağlayan metabolizma seviyesidir.[1]
Mermi ve füzelerin hareketlerini inceleyen bilim dalı.[1] Balistik bilimi 3 dala ayrılır:
Atmosfer basıncını ölçmeye yarayan alet.[1] Cıvalı ve aneroid (havalı) olmak üzere yaygın olarak kullanılan iki çeşidi vardır. Deniz seviyesinde atmosfer basıncı 760 mmHg (milimetre cıva), 1013.2 milibar veya 101320 Pascal olarak ölçülür.
Organik yağların alkol ve baz ile karıştırılarak dizel yakıta dönüştürülmesi sonucu elde edilen bir biyoyakıt. Hurma yağı ve soya fasulyesi biyodizel üretiminde yaygın olarak kullanılmaktadır.
Göz kapağı kaslarının herhangi bir anormal kasılmasıdır. Kontrol edilemeyen göz kırpma, seğirme veya göz kapaklarının kapanması durumlarını içerebilir.
Canlıları inceleyen bir doğa bilimi disiplinidir. Dünya'da bulunan çok çeşitli yaşam nedeniyle çok geniş bir alandır, bu nedenle biyologlar, çalışmalarında belirli alanlara odaklanır. Bu alanlar ya yaşam ölçeğine göre ya da incelenen organizma türlerine göre sınıflandırılır.
Biyokimya; bitkiler, hayvanlar, mikroorganizmalar ve mantarlar gibi biyolojik organizmalarda gerçekleşen kimyasal süreçleri inceleyen bilim dalıdır.[1] Biyokimya bilimi ayrıca proteinler, vitaminler, hormonlar, enzimler, karbonhidratlar, lipitler, yağlar ve nükleik asitler gibi makromoleküllerin yapısını inceler. Bu nedenden ötürü, biyokimya; beslenme bilimi, tıp ve genetik bilimi ile doğrudan ilişkilidir.
Bazı böcek ve kurbağa gibi canlıların, yumurtadan çıktıktan sonraki gelişme evrelerinde yapısal ve fiziksel değişikliğe uğrayarak atalarına benzer hale gelmeleri olayına denir. Aynı tür içerisinde, morfolojik, fizyolojik ve anatomik olarak birbirinden tamamen farklı yapılara dönüşmesi olarak da tanımlanabilir. En bilinen örneği, tırtılın belli bir süre sonra önce koza (pupa) haline, sonra ise kozanın farklılaşarak kelebeğe dönüşmesidir.
Bilişsel yetiler, doğru inançların bilgiye dönüşmesi için, epistemik güven ve değer içeren unsurlardır. Bu yetilere hafıza, algı, dikkat, farkındalık, kavrayış, odaklanma, sezgi ve muhakeme örnek verilebilir. Sosa gibi erdem epistemologları için en değerli bilişsel yetilerden biri entelektüel erdemdir. Ona göre kişi sahip olduğu erdem gibi yetiler yoluyla bilgiye ulaşabilir.
Bildiğini bilmek, epistemik öznenin hali hazırda edindiği bilgileri biliyor olduğunu ifade etmektedir. Daha açık bir deyişle epistemik öznenin, belleğinde bulunan bilgileri, hangi şekilde ve nasıl bildiğinin farkında olmasıdır. Böylelikle bildiğini bilmek, öznenin içsel süreçlerine erişiminin olmasını, rasyonel ve bilinçli bir şekilde bilgilerini denetleyebilmesini gerektirmektedir. Bu nedenle içselci yaklaşımların, bildiğini bilmenin, bilgiyi meydana getirmekte önemli bir koşul olarak gördüğünü söylemek mümkündür. Bildiğini bilmekle ilgili tartışmalar geleneksel epistemolojide Pryyhon’un bilgi için bir ölçüt aramasından başlamıştır. Bu konu çağdaş epistemolojide Gettier’in karşı örnekleri ile farklı bir boyuta taşınmıştır. Çünkü Gettier’in örnekleri, ‘biliyor olduğunu bilmek’ ile ‘bilmek’ arasındaki ayrıma işaret etmektedir. Bu örneklerden yola çıkarak dışsalcılık, yalnızca ‘biliyorum’ demenin şans faktörünü dışarıda bırakmak için yeterli olduğunu savunurken içselcilik daha farklı bir tutum sergileyerek bilgide, ‘biliyor olduğunu bilme’nin şans faktörünü engelleyeceğini ileri sürmüştür. Bu doğrultuda bilgide şans faktörünü engelleyecek bir dördüncü koşul arayışına girilmiştir. (Bkz: Teminat Koşulu).
Betimleme yoluyla edinilen bilgi ile tanışıklık yoluyla edinilen bilgi, Russell’ın yaptığı bir ayrım olmakla birlikte kendi felsefesinde de önemli bir konumdadır. Betimleme bilgisi, fizik nesneye yönelik deneyimin dolaylı olması bakımından edinilen bilgiyi ifade etmektedir. Deneyimlediğimiz fizik nesneye yönelik duyu verilerini, çevredeki başka nesnelerin duyu verileriyle birlikte, belli bir dolayımın içinde alımlarız. Böylelikle çeşitli duyu verilerinin işlenmesi sonucunda fizik nesneyi kurarız. Örneğin masa, belirli duyu verilerinin işlenmesi doğrultusunda elde edilen bir fizik nesne olarak karşımıza çıkmaktadır. Bunu söylemenin olanağı da betimleme yoluyla edinilen bilgiden geçmektedir. Herhangi bir fizik nesneyle ilgili bilgiye sahip olmak için, tanışıklık yoluyla edindiğimiz bilgilerden hareketle, onun diğer nesnelerle bağlantısını kurarız. Bu bağlamda fizik nesnenin bilgisi, dolaysız bir şekilde ulaşılabilen bir bilgi değildir. Fizik nesneye dair bilgimiz, deneyimlerimize dayanmaktadır. Bu nedenle Russell, fizik nesnenin ‘gerçekte’ ne olduğunu bilemeyeceğimizi ancak betimleme bilgisine sahip olduğumuzu dile getirmektedir. Bu durumda betimleme bilgisi, fizik nesneye yönelik dolaylı bilgiyi ifade etmektedir.
Bir önermenin doğru yolla gerekçelendirilip gerekçelendirilmediği problemi çağdaş epistemolojinin merkezinde yer almaktadır. İnançlarımız, birbirleriyle bağlantılı ve tutarlı bir ağ oluşturabilmesinin doğru inançların gerekçelendirilerek bilgi olarak tanımlanması için yeterli olduğu düşünen yaklaşım Bağdaşımcılık olarak bilinir. Bağdaşımcılara göre sahip olduğumuz inançların epistemik statüleri arasında hiyerarşik bir ilişki yoktur. Doğru inançlarımızın birbirleriyle tutarlı bir ağ oluşturabilmesini epistemik bir sınır olarak kabul eden bu görüşe getirilen en büyük eleştirilerden biri izolasyon problemidir. Bu eleştiriye göre, inançlarımız birbiriyle tutarlı bir ağ oluştursa da, diğer epistemik ağlarla bağlantılı olmadıkları için, bu ağ içindeki inançların doğruluğunu tehdit edecek inançları kapsamaz. İnançlar tutarlı olsa da, bu kendi içinde tutarlı ağlara tamamen zıt ve kendi içinde tutarlı başka ağlar kurmak mümkündür. Kısacası, bu bağdaşımcı ağlar birbiriyle bağlantılı olmadıklarından ötürü, izolasyon problemi ortaya çıkar.
Çağdaş Epistemoloji’de en ünlü Bağlamsalcı metinlerden biri David Annis’in “A Contextualist Theory of Epistemic Justification” adlı metnidir. Bağlamsalcılar, doğru inançların epistemik gerekçelendirilmesinin zamansal ve ilişkisel olarak ele alınması gerektiğini iddia ederler. Örneğin, sahip olduğum bir doğru inancın gerekçesi, “şu an” içinde bulunduğum konu ve zaman bağlamları çerçevesinde ele alınmalıdır. Bir doktora veya bir esnafın bir doğru inancı gerekçelendirmesi, içinde bulundukları zaman, sosyal çevre ve diğer bağlamları anlayarak mümkündür. Epistemik gerekçelendirmeyi sosyal bir olgu olarak gören bu yaklaşım, bilgi mefhumunu soyut ve teorik bir tartışma alanında ilişkisel ve sosyal bir düzleme çekmektedir. Daha fazla bilgi için şu yazımızı okuyabilirsiniz.
Bileşik homozigotluk, belirli bir gen lokusunda iki veya daha fazla sayıda farklı mutasyonlara uğramış alellerin bulunması durumudur.
Otçulluğu kısıtlayarak veya engelleyerek otçulların bitki uyum başarıları üzerindeki olumsuz etkilerini azaltan bitki stratejisi.
Bir bitkinin farklı bir bitki türüyle yakın konumsal birlik içinde bulunması nedeniyle edindiği savunma faydaları.
Bir bitkinin farklı bir bitki türüyle yakın konumsal birlik içinde bulunması sonucunda daha fazla otçulluğa maruz kalması.
Karbonhidrat, lipit ve proteinden oluşan ve mutualist avcılara besin olarak sunulan yoğun, çok hücreli yapılar.
Büyüme hormonu, hipofizin bezinin ön lobundaki somatotroflar tarafından sentezlenen ve salgılanan yaklaşık 190 amino asitten oluşan bir proteindir. Büyüme ve metabolizma da dahil olmak üzere çeşitli kompleks fizyolojik süreçlerde rol oynar.
İnaktif hale getirildiğinde direkt olarak tümörleri teşvik etmeyen bir gen sınıfı; Bunun yerine, inaktivasyonu genetik dengesizliklerle sonuçlanır ve tüm genleri etkileyen mutasyon oranının artmasına neden olur. BRCA1 ve BRCA2 bekçi genlerin örnekleridir.
Balon balığı, Fugu rubripes, aslında insan genomuyla aynı sayıda gen içerir ama genomu insan genomundan sekiz kat daha kompakttır. (3 Gb'ye kıyasla yaklaşık 400 Mb).
Biejernik'in mikrobiyel ekoloji prensibi de denir Her şey her yerdedir, çevre seçer.
Bir fungal uyumsuzluk faktörü. Basidiomycetes türü Schizophyllum commune'de bulunur (bağışıklık sisteminin B faktörü ile karıştırılmamalıdır).
Biyolojik bilginin, bilgisayar ile toplanması, yönetilmesi ve analiz edilmesi ile ilgilenen biyoloji disiplini.
Keşfi yapan Murray Barr'dan adını alan, somatik memeli dişi hücrelerindeki inaktif X kromozomudur. Normalde sadece dişi hücrelerde görülür. Dozaj telafisi (dosage compentastion) denilen sürecin sonucudur.
Adaptif bağışıklığın bir parçası olarak antijen spesifik hümoral bağışıklıktan sorumlu olan lenfositlerin büyük bir ailesi. Onların antijen reseptörleri yüzey immünoglobülinleridir (antikorlar). Plazma hücrelerine farklılaşarak peptidleri doğrudan tanıyıp antikorları salgılarlar. Ayrıca uzun ömürlü hafıza hücreleri olarak bulunurlar.
Proteinlerin düzlemsel sekonder yapı elemanı. İki farklı polipeptit zincirindeki omurga atomlarının veya tek katlanmış bir zincirin kesimleri arasındaki hidrojen bağıyla oluşturulur.
Bir bakteriyi enfekte eden virüs.
Doğal seçilimin etkilerinin kültürel buluşlardan etkilendiğini söyleyen insan evrimi modeli. Kültür biyolojik olmayan adaptasyonlar sayesinde çevresel stresi azaltabilir ve evrime yön verebilir. Bu durumda potansiyel olarak strese karşı evrimleşmeyi azaltır.
Veba, kemirgenleri, diğer bazı hayvanları ve insanları etkileyen bulaşıcı bir hastalıktır. Yersinia pestis adlı bakteriden kaynaklanır. Bubonik (hıyarcıklı) vebada, ani ateş, baş ağrısı, titreme, halsizlik, bir veya daha fazla şişmiş, hassas ve ağrılı lenf düğümü (bubo adı verilir) gelişir. Bu form genellikle enfekte bir pire ısırığının sonucudur. Bakteriler, bakterilerin insan vücuduna girdiği yere en yakın olan lenf düğümünde çoğalır. Hasta uygun antibiyotiklerle tedavi edilmezse, bakteriler vücudun diğer bölgelerine yayılabilir.
Belirli bir genin tek kopya olması durumunda ölümcül olması durumu. Bu tarz alelelere az rastlanır; çünkü bu alellerin popülasyonda varolması için hastalığı gösteren bireylerin ölümcül alelin etkilerini ortaya çıkarmasından önce üremesi gerekir.Huntington Hastalığı.
Dominant otozomal alel H olması durumunda görülür. Hh durumunda hastalığın başlangıcı daha geç görülür, genelde yetişkinilikte görülür.
ABO kan grubu antijen sistemini etkileyen nadir bir durum. Bu fenotipi gösteren bireylerin genotipleri ifade edilememiş A ya da B allelerini bulunduruyor. Fakat kırmızı kan hücreleri bu antijeni göstermiyor, kan grupları O gözüküyor.
Mikroorganizmaları laboratuvar ortamında büyütmek için kullanılan besin solüsyonu.
Prokaryotlardaki 3 taşıma sisteminden biri. (Diğer ikisi; ABC Taşıma sistemi ve Grup Yer Değiştirme) Sadece zar boyunca uzanan proteinlerden oluşur.E. coli'de laktoz; lak permaz ile taşınır.
Birlikte yaşayan bazı canlılar, uzun zamanda birbirlerine olan bağımlılıkları artacak şekilde evrimleşmişlerdir. Bu olaya ko-evrim ya da birlikte evrim adı verilir. Arı kuşları ile kuşlarla döllenen bitkilerin birlikte evrimi bu durumun en güzel örneklerinden biridir. Bitkilerin çiçekleri arı kuşlarının diyetine, çiçeklerin renkleri arı kuşunu çekmeye, çiçeklerin yapısı ise arı kuşlarının gaga yapısına uygun olacak şekilde evrimleşmiştir.
"Aydınlanmış" anlamına gelen Sanskritçe "buda" deyimiyle anılan Siddharta Gautama'nın Hindistan'ın kuzeydoğu kesiminde kurduğu, bugün bütün Asya'ya yayılmış gizemsel felsefe sistemi ve dinin adıdır. MÖ 6. yüzyılda, Brahmanizm'e bir tepki olarak ortaya çıkmıştır. Doğu dünyasının büyük bölümünün inanç, kültür ve toplum yaşamında önemli rol oynamış Buda öğretisi, insan varoluşunun acı ve elem verici olduğu temeline dayanıyordu ve insanlara dünyadan vazgeçme (Nirvana) yoluyla acıdan kurtulmayı öğütlüyordu. Yaşam acısız kılınamayınca, acı yaşamsızlıkla giderilecekti. Buda, Tanrı'nın sözünü etmiyor, kurtuluşu törebilimsel arınmaya bağlıyordu.
"Aydınlanmış" anlamına gelen Sanskritçe "buda" deyimiyle anılan Siddharta Gautama'nın Hindistan'ın kuzeydoğu kesiminde kurduğu, bugün bütün Asya'ya yayılmış gizemsel felsefe sistemi ve dinin adıdır. MÖ 6. yüzyılda, Brahmanizm'e bir tepki olarak ortaya çıkmıştır. Doğu dünyasının büyük bölümünün inanç, kültür ve toplum yaşamında önemli rol oynamış Buda öğretisi, insan varoluşunun acı ve elem verici olduğu temeline dayanıyordu ve insanlara dünyadan vazgeçme (Nirvana) yoluyla acıdan kurtulmayı öğütlüyordu. Yaşam acısız kılınamayınca, acı yaşamsızlıkla giderilecekti. Buda, Tanrı'nın sözünü etmiyor, kurtuluşu törebilimsel arınmaya bağlıyordu.
Atomculuk ya da Atomizm olarak da bilinin. Evrenin bölünmez parçaların (atom) kümelenmesinden meydana geldiğini ileri süren öğretidir. Antik Çağ düşünürleri Empedokles, Anaksagoras ve "Abdera düşünürleri" adıyla anılan Leukippos ilke Demokritos atomculuğun kurucularıdır. Materyalist atomizmi kurak Leukippos ve Demokritos'tur. Yeni Çağ'da Descartes, Gassendi, Helvetius ve Baron d'Holbach aynı yolda yürümüşlerdir. Özellikle Lucretius'un aracılığıyla Gassendi ve Bacon'a geçen atomculuk anlayışı doğa bilimlerinin doğuşunu sağlamıştır.
Agnostisizm. Nesnelerin kendilerinin hiçbir zaman bilinemeyeceğini ileri süren anlayış. Bilinemezcilik deyimi, asıl anlamında, İngiliz düşünürü David Hume'la Alman düşünürü Immanuel Kan'ın öğretilerini adlandırır. Ne var ki, olguculuktan (pozitivizm) faydacılığa (pragmatizm) ve varoluşçuluğa (ekzistansiyalizm) kadar çağımızda da geniş etki alanları bulunan pek çok öğretiler bilinemezci niteliktedir.
Duygusal ve cinsel olarak hem kendi cinsine hem de karşı cinse ilgi duyan bireylere verilen ad.
Çeşitli metabolik fonksiyonlara sahip olan, suda çözünen bir grup vitamin. Bunlar: tiamin (B1), riboflavin (B2), niasin (B3), pantotenik asit (B5), B6 vitamini, biotin (B7), folik asit (B9) ve B12 vitamini.
Genelde laboratuvarda kullanılan bir tür bıçak.
İki uçlu - iki kutuplu olma durumudur.
Kendimizle ilgili bütün düşünceler, algılamalar, duygular ve değerlendirmelerin tümünün etkileşiminin sonucunda doğan algıdır.
Bildiğimiz materyallerle yeni öğrenmekte olduğumuz materyali ilişki içine sokarak bellekte daha iyi tutmaya yardımcı olan tekniklerdir.
Öğrenilen bilgileri depolamaya ve istenildiği zaman kullanmaya yarayan yetenektir.
Bir tek takdimden sonra bireyin tekrar edebildiği maddelerin (harf, sayı, kelime) sayısıdır. Ortalama bellek genişliğinin 5-9 arasında olduğu kabul edilmektedir.İ
Toplama ve çıkarma gibi belirli becerileri ölçmeyi amaçlayan testtir.
Mükemmeliyet standartlarına ulaşmak ve aşmak gereksinmesidir.
Kuluçkadan sonra yumurtadan yeni çıkan bir kuşun, örneğin ördeğin, çevresinde ilk yürüyen nesneyi takip etmeye başlaması ve bu nesneye bağlanmasıdır.
Hoş olmayan düşünce ve duyguları bastırıp, düşünmeme ve bilinç altına itme eğilimidir.
İki birey arasında yer alan olumlu duygularla yüklü ilişki durumudur. Bu tür ilişkiler genellikle çocuk, ana-baba, kardeşler ve yakın arkadaşlar arasında olur.
Deneyicinin denetimi altında olan ve etkisi gözlenmek için değerleri değiştirilen faktördür.
Bağımsız değişkende olan değişiklikler sonucunda (ya da onunla birlikte) ölçülebilen farklılıklar gösteren değişkendir. Psikolojik denemelerde bağımsız değişken genellikle bir uyarıcıya verilen tepkidir.
Kavramsal öğrenmenin iki kavram arasında yer alan pekiştirilmiş tekrarlardan oluştuğunu ifade eden öğrenme kuramıdır.
Böbreklerin üzerinde yer alan bir çift endokrin bezidir.
Bir bireyin uyum başarısının arttığı, diğerinin ise azaldığı, bireyler arası etkileşimlerdir.
Bir araştırmacının boş hipotez geliştirebilmesi amacıyla yaptığı basit ve açık varsayımların toplamıdır.
Bir deney veya gözlemin, yapılabilecek en basit varsayımlara dayanarak sonuçlarına dair çıkarımlar içeren hipotez türleri. Genellikle boş hipotezlerde, popülasyon içerisindeki değişimlerin var olmadığı, varsa da hiçbir nedene bağlı olmadan var olduğunu kabul eder. Boş hipotezler, daha kapsamlı hipotezlerin geliştirilmesi için doğru yolların tespiti açısından önem taşır.
Eğer bir popülasyon içerisindeki belli lokuslardaki belli genotipler, başka bir lokustaki diğer genotiptere bağımlı olarak olarak aktarılıyorsa, popülasyon bağlantı dengesinde değil demektir.
Eğer bir popülasyon içerisindeki belli lokuslardaki belli genotipler, başka bir lokustaki diğer genotipterden bağımsız olarak olarak aktarılıyorsa, popülasyon bağlantı dengesindedir.
Okyanuslar ve atmosfer de dahil olmak üzere, canlıların yaşadığı yeryüzü katmanıdır. Biyosferin sınırları, yukarıda atmosferin üst kısmı ile aşağıda yaşamın bulunmadığı ilk kaya katmanı arasıdır.
Çevrebilim terimi olarak biyom; biyosfer içerisindeki bitki örtüsü ve iklim özelliklerinin aynı olduğu geniş bölümlerdir. Genelde ekosistem ile eş anlamlı kullanılır.Tatlı su balıklarının yaşadığı bazı biyomlar büyük göller, büyük nehir deltaları, ılıman kıyı nehirleri, tropikal ve subtropikal kıyı nehirleri, okyanus adaları, vb. ekosistemlerdir.
Canlı organizmaların beslenme alışkanlıkları arasındaki ilişkilerin gösterildiği bir tablodur.
Çubuk biçiminde bakteri.
Madigan M; Martinko J (editors). (2005). Brock Biology of Microorganisms (11th ed.). Prentice Hall. ISBN 0-13-144329-1
Toprakta, suda, canlılarda bulunan, mayalanmaya, çürümeye ya da hastalıklara yol açan, küresel, silindirimsi ya da kıvrık biçimde olan, çok basit yapılı, bölünme yoluyla çoğalan, prokaryotik (tekgözeli) canlılardır.
Suda çözününce dışarıya hidroksil (OH) iyonu veren bileşiktir.
Günümüzden yaklaşık olarak 323.200.000 ile 315.200.000 yıl öncesi arasını kapsayan jeolojik zaman dilimidir. Bu zaman aralığı, çok önemli değişimler göstermemekle birlikte, farklı kaynaklarda biraz daha farklı olarak verilebilir. Kaynaklarda bir örneği görülebilir.
Günümüzde varlığını koruyabilmiş türlerdir.
Genlerin ekleyici etkisine bağlı olmaksızın popülasyondaki bireylerin birbirlerinden olan farklılıklarıdır. Baskınlık bunun bir örneğidir.
Bir özelliğin ekstrem (uç) değerlerinin avantajlı olması, ancak ortalama değerlerinin dezavantajlı olması sonucu oluşan seçilim tipidir. Fenotipik varyasyonu arttırıcı ve türleşmeyi hızlandırıcı etkisi vardır.
Bir lokusta bulunan genotipin, bir başka lokusta bulunan genotip ile ne kadar rastgele olmadan ilişkili olduğunu hesaplamayı sağlayan bir değerdir.
Üreme başarısının, eş bulma başarısıyla olan ilişkisini gösteren grafikteki en uyum doğrusunun (best fit line) eğimidir. Cinsel seçilimin gücünü ölçer.
Nüfus içinde erkeklerin kadınlara oranıdır. Birincil cinsiyet oranı memelilerde genellikle yüzde 1 den fazladır. İnsanlarda 100 kadın için 110-160 arası erkek olduğu tahmin edilmektedir.
Günümüzden 170.300.000 ile 168.300.000 yıl öncesi arasını kapsayan jeolojik zaman dilimidir.
Günümüzden 168.300.000 ile 166.100.000 yıl öncesi arasını kapsayan jeolojik zaman dilimidir.
Günümüzden 145.000.000 ile 139.800.000 yıl öncesi arasını kapsayan jeolojik zaman dilimidir.
Günümüzden 129.400.000 ile 125.000.000 yıl öncesi arasını kapsayan jeolojik zaman dilimidir.
Günümüzden 40.400.000 ile 37.200.000 yıl öncesi arasını kapsayan jeolojik zaman dilimidir.
Günümüzden 20.430.000 ile 15.970.000 yıl öncesi arasını kapsayan jeolojik zaman dilimidir.
Dilin kaidesinde ve yutağın başlangıç bölgesinde yer alan lenf dokusu.
Günümüzden 9.000 ile 7.500 yıl öncesi arasını kapsayan jeolojik zaman dilimidir.
Seçilim sürdükçe genetik çeşitlilik azalır, çünkü çeşitlilik doğa tarafından seçilip azaltılır. Bu azalma ebeveynlerin populasyona göre fenotip çeşitlilik miktarı ile doğru orantılıdır. Çeşitliliği artışı ise genetik mekanizmalar aracılığıyla sağlanır.
Gen ifade sürecinde RNA polimeraz için başlangıç bağlanma noktasıdır. DNA yazılımı sırasında RNA polimeraz ve diğer görevli proteinler (transkripsiyon faktörleri) ilk olarak genin 5' ucundaki başlatıcıya bağlanırlar.
İki belirli ancak homolog olmak zorunda olmayan DNA dizileri arasındaki değişimdir.
Belirli bir gende spesifik silinmeleri, eklemeleri veya yer değiştirmeleri in vitro şekilde oluşturmak için rekombinant DNA teknolojisinin kullanımıdır. Bu teknik sayesinde herhangi bir konumda istenen herhangi bir amino aside sahip olan proteinlerin üretimi sağlanır.
Hominidae ailesinin üyelerinin her biridir. Şempanzeler ve bonobolar (Pan), goriller, (Gorilla), insanlar (Homo) ve orangutanlar (Pongo) cinsi hayvan türlerini içerisinde barındırır. İnsan (Homo sapiens), günümüzde yaşayan, hominid bir hayvan türüdür.
Mikrobiyolog Martinus Beijerinck tarafından öne sürülen bir prensiptir. Mikrobiyal ekoloji üzerinde çalışan Beiderinck'e göre her şey her yerdedir; çevre seçer. Yani seçilim sadece makro düzeyde değil mikro düzeyde de geçerlidir.
Mendel'in İkinci Yasası olarak da bilinen bu yasa, farklı genlerin üreme hücrelerinin oluşması sırasında birbirinden bağımsız olarak ayrıldığını söyler. Çeşitliliğin temel sebeplerinden biri.
RNA polimeraz-II, halihazırda bulunan veya genel transkripsiyon ya da başlangıç faktörleri (TFII ya da IF/elF), başlatıcı, hızlandırıcı ve susturu elemanlardan oluşmuş, transkripsiyonun başlangıç alanında yer alan çoklu-protein kompleksi. RNA sentezini bu kompleksin oluşumuyla başlar.
Bilgisayarcılıkta hatasıza yakın sonuçlar elde etmek amaçlı, bir program tarafından yapılan tahminlere verilen isim. Filogenetik ve hesaba dayalı biyolojide yaygın olarak kullanılmaktadır.
Bu prensibe göre dişi bireyler yavru oluşumunda erkeklerden daha fazla enerji harcarlar. Bundan dolayı kadınların erkeklerle yarışında mecburi bir kısıtlama vardır. Yani erkekler enerjilerini daha farklı yerlere ayırabilirken,dişiler yavru bakımına daha fazla enerji ayırdıkları için farklı yerlere kısıtlı enerji ayırmak zorunda kalırlar. İngiliz genetikçi Angus John Bateman tarafından ifade edilmiştir.
Eklembacaklılarda bulunan ve "ommatidium" adlı birçok organın birleşmesiyle meydana geldiği için bu adla anılan göz çeşidi. Ommatidiumların sayısı ne kadar fazlaysa, görme işlevi de o denli gelişmiştir. Kara sinekte (Musca domestica) 4000, dişi ateş böceğinde (Lampyris noctiluca) 300, mayıs böceğinde (Melolontha melolontha) 5100, Dytiscuslarda 9000, bazı kızböceklerinde (Odonata) 10000-28000 kadar. Büyüklükleri bir birleşik gözde aynı değil.
Bazı omurgasızların ve az sayıda da omurgalıların gövdelerinin en dışında yer alan sert örtü ya da üst kabuk. Kemikten ya da selüloza benzer bir madde olan kitinden oluşur. Böceklerde ve öteki omurgasızlarda bu üst kabuk, dış iskeletin bir bölümünü oluşturur. Kaplumbağa gibi omurgalılarda ise koruyucu görevi görür.
Birincil yapı proteini oluşturan amino asit dizilimi. Birincil yapı yalnızca amino asitleri birbirine bağlayan kovalent bağı içerir. Proteinin kimyasal/biyolojik özellikleri, üç boyutlu veya üçüncül yapıya bağımlı.
Şekil olarak benzer iki gövdeden daha büyüğünün hacim başına daha düşük yüzey alanına sahip olduğunu ve bu nedenle kütle başına ısı kaybının daha az olduğunu; böylece büyük gövdelilerin daha soğuk iklimlerde, küçük gövdelilerin ise daha sıcak iklimlerde bulunma eğiliminde olduğunu ifade eden kural. Alman biyolog Carl Bergmann tarafından ileri sürülmüştür. Genelde sıcakkanlı hayvanlarla sınırlandırılsa da, modern bilimde soğukkanlı hayvanlar için de geçerli olabileceği görülmüştür.Sıcakkanlı bir hayvan olan insan türünün, kutuplara yakın yerlerde yaşayan Inuit, Aleut ve Sami kabileleri, orta enlemlerde yaşayan insanlara göre ortalama bazında daha ağırdırlar.
Soğukkanlı bir hayvan olan, omurgasızlardan ve sosyal Himenoptera'dan Leptothorax acervorum türü karıncaların da Bergmann kuralına uygun bir vücut büyüklüğü dağılımı olduğu tespit edilmiştir.
Genlerin fonksiyonuna veya organizmanın genetiğine dair herhangi bir bilgi olmamasına rağmen, belirli genleri tespit etmek için kullanılan bir işlemsel biyoloji tekniği. Bu başarılabilir, çünkü eksonlar, intronlar, başlatıcılar gibi farklı gen özellikleri, DNA dizilimindeki eşsiz şablonlarla ilişkilidir.