Keşfedin, Öğrenin ve Paylaşın
Evrim Ağacı'nda Aradığın Her Şeye Ulaşabilirsin!
Kafana takılan neler var?
Aklımdan Geçen
Komünite Seç
Aklımdan Geçen
Fark Ettim ki...
Bugün Öğrendim ki...
İşe Yarar İpucu
Bilim Haberleri
Hikaye Fikri
Video Konu Önerisi
Başlık
Bugün Türkiye'de bilime ve bilim okuryazarlığına neler katacaksın?
Gündem
Bağlantı
Ekle
Soru Sor
Stiller
Kurallar
Komünite Kuralları
Bu komünite, aklınızdan geçen düşünceleri Evrim Ağacı ailesiyle paylaşabilmeniz içindir. Yapacağınız paylaşımlar Evrim Ağacı'nın kurallarına tabidir. Ayrıca bu komünitenin ek kurallarına da uymanız gerekmektedir.
1
Bilim kimliğinizi önceleyin.
Evrim Ağacı bir bilim platformudur. Dolayısıyla aklınızdan geçen her şeyden ziyade, bilim veya yaşamla ilgili olabilecek düşüncelerinizle ilgileniyoruz.
2
Propaganda ve baskı amaçlı kullanmayın.
Herkesin aklından her şey geçebilir; fakat bu platformun amacı, insanların belli ideolojiler için propaganda yapmaları veya başkaları üzerinde baskı kurma amacıyla geliştirilmemiştir. Paylaştığınız fikirlerin değer kattığından emin olun.
3
Gerilim yaratmayın.
Gerilim, tersleme, tahrik, taciz, alay, dedikodu, trollük, vurdumduymazlık, duyarsızlık, ırkçılık, bağnazlık, nefret söylemi, azınlıklara saldırı, fanatizm, holiganlık, sloganlar yasaktır.
4
Değer katın; hassas konulardan ve öznel yoruma açık alanlardan uzak durun.
Bu komünitenin amacı okurlara hayatla ilgili keyifli farkındalıklar yaşatabilmektir. Din, politika, spor, aktüel konular gibi anlık tepkilere neden olabilecek konulardaki tespitlerden kaçının. Ayrıca aklınızdan geçenlerin Türkiye’deki bilim komünitesine değer katması beklenmektedir.
5
Cevap hakkı doğurmayın.
Aklınızdan geçenlerin bu platformda bulunmuyor olabilecek kişilere cevap hakkı doğurmadığından emin olun.
Size Özel
Makaleler
Ayaz Adil Özdemir
Evrim ağacı yazıları, kendi gözlemlerim 2 gün önce Sen de Cevap Ver
Bu soru, Poyraz Özpoyraz tarafından sorulmuştur.

İnsanlar; gezegenimiz üzerindeki en ileri düzeyde düşünebilen hayvan türüdür; ama düşünebilen tek hayvan türü değildir. Beyni olan her hayvan düşünebilir, planlayabilir, kararlar alabilir. Sadece insan bunu bir (veya birkaç) adım ötede yapar.

Bunu şöyle düşünebilirsiniz: Her canlının kendine has üstünlükleri, evrimsel süreçte diğerlerinden öteye gidebilmiş özellikleri vardır. Tıpkı kartalın insandan çok daha üstün görüş ve uçuş yeteneği olması, çitanın karaların en hızlı koşucusu, balinaların gezegenin en büyük hayvanları olması gibi, insan da gezegenin en ileri düzeyde düşünebilen hayvanıdır. Her birinin evrimi kendine hastır, evrimsel hikayeleri kendilerine özgüdür. Zaten bu sebeple, ortak olan sayısız özellikleri bir yana, kendilerine özgü bu şekilde birkaç özellik evrimleşebilmiştir.

Nasıl ki çitanın karaların en hızlı koşan hayvanı olması, diğer hayvanların koşamadığı anlamına gelmiyorsa; insanların gezegendeki en ileri düzeyde düşünebilen hayvan türü olması, diğer hayvanların düşünemediği anlamına gelmez. Kaldı ki, yapılan tüm bilimsel araştırmalar, diğer hayvanların da; özellikle memeliler ve kuşların da çok ciddi düşünme, algılama, karar verme yetenekleri olduğunu göstermektedir.

Tüm Reklamları Kapat

İşte bununla paralel olarak, Cambridge Üniversitesi'nde yapılan Francis Crick Anma Konferansı'nın 7 Temmuz 2012 tarihli toplantısında birçok farklı bilim camiasını temsilen etkinliğe katılan ve hayvan davranışları ile bilinci konusunda araştırma yapan uzmanlar, bilim camiasında artık aksi iddia edilmesi güç bir biçimde, diğer hayvanların da bilince sahip oldukları konusunda hemfikir olduklarını ilan ettiler.

Her ne kadar hayvanlarla bir miktar zaman geçiren her birey, onların birer "biyolojik makine" olmadığını, tamamen içgüdülere bağımlı değil, kendi özgün kararlarını alabilecek bilince sahip olduğunu kolaylıkla fark edebilecek olsa da, bilimsel şüphecilik dahilinde sadece duygusal kanılarla bu yargıya varmak doğru olmazdı ve bilim insanları da bu yüzden oldukça açık bir gerçek gibi gözüken bu konuya uzun yıllardır şüpheci yaklaşmaktalardı.[1]

Kendi fikrimce ise her hayvan düşünebilir. İnsanlar kadar derin olmasa da duyguları olabilir. Dün yaşadığım bir olayı anlatayım, sokaktan geceleyin geçerken araba çarpıp yavru kedinin arka tarafından çıkan organlarıyla beraber yanı başında bekleyen annesiyle ölmüş yavru kediyi görmüştüm. Annesi belki de içgüdüsel olarak yanında bekliyor olabilir fakat yavrusunu düşündüğü için bir insana baktığınız gibi o kedinin yüzüne de bakınca yüzünde normal bir kedi bakışı yerine daha mahzun ve yapacağı hiçbir şey olmadığı için ne kadar çaresiz baktığını gözlerimden okudum. Diyeceğim odur ki her hayvanda bir nebze düşünce vardır.

190 görüntülenme

Kaynaklar

  1. Ç. M. Bakırcı. İnsan, Düşünebilen Tek Hayvan Türü Mü? İnsan Harici Hayvanların Bilinci Var Mı? - Evrim Ağacı. (24 Mart 2013). Alındığı Tarih: 29 Haziran 2025. Alındığı Yer: Evrim Ağacı | Arşiv Bağlantısı
6
  • Şikayet Et
  • Mantık Hatası
0
  • Paylaş
  • Alıntıla
  • Alıntıları Göster
Tüm Reklamları Kapat
Nevzat Keskin
Seslendiren 4 gün önce 9:06
Şişe burunlu yunuslar, yüksek zekaları nedeniyle karmaşık numaraları öğrenebilen ilginç deniz memelileridir. Bu kıvrak canlılar doğada saatte 30 kilometreye...
20
Tüm Reklamları Kapat
Çağrı Mert Bakırcı
Yazar 27 Ekim 2014 12 dk.

Türev ve integral, matematiğin en önemli konseptlerinden ikisidir. Günümüzde okullarda (liselerde) bu ikili çok yüzeysel bir şekilde ve çoğunlukla tamamen ezbere dayalı olarak anlatılmaktadır. Özellikle de bu kavramların ne anlama geldiği öğrenciye anlatılmadan, sadece nasıl çözüleceği üzerinden anlatım yapılmaktadır. Örneğin türev için "sayının üssünü katsayı olarak önüne al ve üssü 1 azalt" denmekte, integrali anlatmak içinse "üssü 1 arttırıp, aynı sayıyı payda olarak sayının altına yaz" gibi kalıp halinde ve algılamanın imkansız olduğu bir biçimde anlatılmaktadır.

İyi, bu işlemleri yapalım da... Neden? Ne işe yarıyor? Ya da öğrencilerin daha sık sorduğu şekliyle: Gerçek hayatta ne işimize yarayacak?

399
3
  • Paylaş
  • Alıntıla
  • Alıntıları Göster
Sena Küçükkıvanç
Aktaran 10 Kasım 2022 3 dk.

İçine düştüğünüz bunalımdan, yemek yiyerek mi çıkmaya çalışıyorsunuz? Yeni bir çalışma, depresyon ve anksiyete düzeylerine bağlı ruh halleri de dâhil olmak üzere öğün zamanlamasının ruh sağlığını etkilediğine dair kanıtlara bir yenisini daha ekledi. Çalışmayı, Mass General Brigham sağlık hizmeti sisteminin kurucu üyelerinden Brigham&Kadın Hastanesindeki araştırmacılar gerçekleştirdi.

Araştırmacılar, geceleri yapılan bir işi simüle edip, hem gece hem gündüz yemek yemek ile sadece gündüz yemek yemenin etkilerini test etmek üzere bir çalışma tasarladılar. Ekip, hem gece hem gündüz yiyen gruptaki katılımcılar arasında depresyon benzeri ruh hali düzeyleri %26 yükselirken, anksiyete benzeri ruh hali düzeylerinin %16 arttığını buldu. Sadece gündüz yeme grubundaki katılımcılarda ise böyle bir artış gözlemlenmedi. Bu da ruh hali kırılganlığının öğün zamanlamasından etkilendiğini ortaya koydu.

24
0
  • Paylaş
  • Alıntıla
  • Alıntıları Göster
Çağrı Mert Bakırcı
Yazar 10 Nisan 2011 18 dk.

Ota Benga, 1883 (veya 1884) yılında doğmuş ve 20 Mart 1916 yılında intihar ederek ölmüş, bugünkü Kongo Demokratik Cumhuriyeti (o zamanki "Kongo Özgür Devleti") topraklarında yaşamış siyahi bir Mbuti pigmesidir. Mbuti insanları Kongo'da yaşayan yerli bir kabiledir ve pigmedirler; yani popülasyonlarının boy ortalaması 150 santimetrenin altındadır.

Bu kabileden olan Ota Benga'yı meşhur yapan konu ise, 1904 yılında ABD'nin Missouri Eyaleti'nin St. Louis kentinde düzenlenen Louisiana Alım-Satım Sergisi'nde, sonrasındaysa 1906 yılında Bronx Hayvanat Bahçesi'nde açılan ve büyük tartışmalar yaratan "İnsanat Bahçesi"nde sergilenmesidir.

97
0
  • Paylaş
  • Alıntıla
  • Alıntıları Göster
Söz
Eray Şeyhan
Alıntıyı Ekleyen 6 gün önce
Açık ve dürüstçe söylemek gerekirse, bu gezegen üzerindeki yaşam çeşitliliğinin bir evrim sürecinde ortaya çıktığını görememek, içinde yaşayan her dört insandan üçünün okuma yazma bildiği bir dünyada affı mümkün olmayan bir cehalettir.
Kaynak: Darwinin Tehlikeli Fikri (alfa yayınları Sayfa 53)
2
0 Yorum
  • Şikayet Et
  • Mantık Hatası
0
  • Paylaş
  • Alıntıla
  • Alıntıları Göster
Çağrı Mert Bakırcı
Yazar 20 Ocak 2019 40 dk.

Toplumsal eşitsizliğin tarihi engindir. Zenginler ve fakirler, kadınlar ve erkekler, siyasetçiler ve yönetilenler... İnsan doğası kusursuz olmadığı için, insanların inşa ettikleri sistemler de kusursuz olamamaktadır. Buna rağmen, atalarımız her gün bir yandan av olmadıklarından emin olup, bir yandan avcılık ve toplayıcılık ile karınlarını doyurmak zorunda kalırken, günümüzde köşebaşındaki marketten karnımızı doyuruyoruz. Toplumsal buhranın sebep olduğu beklenmedik bir cinayete kurban gitme olasılığımız da ziyadesiyle düşük. Demek ki biyolojik tarihimizden gelen sorunların üstesinden istediğimizde gelebiliyoruz. Çözümlerimiz de inşa ettiğimiz sistemlerin kendisi kadar kusursuz olamıyor; ancak kabul edilebilir düzeyde çözümler üretebiliyoruz. İş kadın-erkek eşitliğine geldiğinde bunu neden hala yapamadık? Ve bu yönde atılan adımlar neden güçlü bir ayak direyiş ile karşılanıyor?

Bunun elbette birçok nedeni var. Kimisi feministler tarafından verilen mesajları isabetsiz buluyor. Kimisi ortada herhangi bir eşitsizlik problemi olmadığı kanaatinde... Kimisi, yöntemin feministlerinkinden farklı olması gerektiğini düşünüyor. Kimisi tamamen alakasız ve yanlış konulara odaklanıldığı düşüncesinde... Ancak bu ve bunun gibi düşünen gruplar azınlıkta. Geri kalan herkes kadın-erkek eşitsizliğinin kabul edilemez ama çözülebilir bir problem olduğunda hemfikir. İşte bu büyük kitlenin problemi ise susmak... Uğraşmak istemiyorlar, tartışmalara girmek istemiyorlar, konu hakkında bilgisiz olduklarını düşünüyorlar, toplumda daha büyük problemler olduğuna kanaat getirmiş durumdalar... Dolayısıyla susuyorlar. Bu da, özellikle de internetin gericiliği ve popüler fikirlerin yerilmesini ön plana çıkaran yorum/beğeni sistemleri ve algoritmaları ışığında, azınlığın sesinin, bir gürültü olarak da olsa, çoğunluğun sessizliğinin yerini almasına neden oluyor.

477
3
  • Paylaş
  • Alıntıla
  • Alıntıları Göster
Seda Baştürk
Seda Baştürk
194K UP
Çeviren 21 Nisan 2021
Galaksiler çarpıştığı zaman manyetik alanlarına ne olur? Ne olduğunu bulmaya yardımcı olmak için NASA, uçan 747 SOFIA’yı galaktik komşu olan Erboğa A’ya yönlendirdi. Manyetik alanları izleyen polarize olmuş toz emisyonunu gözlemesi amaçlandı. Erboğa A’nın alışılmadık şekli, jetleriyle birlikte iki galaksinin çarpışmasından kaynaklanıyor. Bu olay gücünü, merkezdeki süper kütleli kara deliğin üzerinde biriken gazdan alıyor. Ortaya çıkan görselde, SOFIA’dan türetilmiş manyetik akış çizgileri, ESO (görünür bölge: beyaz), APEX (milimetre altı: turuncu), Chandra (X-ışını: mavi) ve Spitzer (kızılötesi: kırmızı) ile elde edilen görüntü üzerine yerleştirilmiştir. Manyetik alanların, galaksinin eteklerinde toz şeritlerine paralel olduğu bulundu ancak bu paralellik merkeze yakın yerlerde bozulmuştur. Kara deliğe yakın olan kütle çekim kuvvetleri, iyonlara ivme kazandırır ve manyetik alanı güçlendirir. Sonuç olarak, çarpışma yalnızca galaksilerin kütlelerini birleştirmiyor aynı zamanda manyetik alanlarını da artırıyor. Elde edilen bu sonuçlar, galaksi birleşmelerinin daha yaygın olduğu evrenin ilk zamanlarında manyetik alanların nasıl evrimleştiğine dair yeni kavrayışlar sağlıyor.
3
0 Yorum
0
  • Paylaş
  • Alıntıla
  • Alıntıları Göster
Söz
Evrim Ağacı
Alıntıyı Ekleyen 18 Ocak 2019
Bir uzman, çok dar bir alanda yapılabilecek hataların tamamını yapmış kişiye denir.
Bu alıntı Evrim Ağacı tarafından öne çıkarılmıştır.
36
0 Yorum
  • Şikayet Et
  • Mantık Hatası
0
  • Paylaş
  • Alıntıla
  • Alıntıları Göster
Fatma Nur İnakçı
Aktaran 1 gün önce 2 dk.

Herhangi bir zamanda Amerika Birleşik Devletleri nüfusunun yaklaşık %10'u majör depresif bozuklukla (MDD) mücadele ederken insanların %20'si yaşamları boyunca bu bozukluğun belirtilerini gösterebiliyor.[1]

Ancak bu kadar yaygın olmasına rağmen MDD tedavisinde kullanılan yöntemler, toplumun azımsanamayacak bir kesiminde yetersiz kalmaktadır. Standart tedavi yöntemi olan antidepresanlar, MDD hastalarının %30’unda etkili olmamaktadır.

13
0
  • Paylaş
  • Alıntıla
  • Alıntıları Göster
İnceleme
Nail Hakan Saman
İnceleyen10 21 Haziran 2024
Nutuk okuduktan sonra okumuştum İlber Ortaylı'nın bu kitabını gerçekten çok güzel bir kitap. Gayet anlaşılır bir dille aktarıyor bilgileri okuyucuya, çok bilgilendirici bir kitap akıcı olduğu için okurken keyif aldım, okumak isteyen herkese okumasını önerdiğim bir kitap, zaten Türk Tarih, Yakın Tarih, Atatürk dönemi ve sonrasını anlatan, Anayasa, özellikle Meşrutiyet ve Cumhuriyet`in sorunlarını konu alan kitaplar okumak isteyen dostlarıma ve buradaki incelememi gören arkadaşlara İlber Ortaylı, Halil İnalcık, Afet İnan, Selim Erdoğan, Şevket Süreyya Aydemir, Ziya Gökalp, Falih Rıfkı Atay, Tarık Zafer Tunaya, ve son olarak Gazi Mustafa Kemal Atatürk'ün kitaplarını okuduğum için size de öneriyorum.
9.9/10
(37 Kişi)
Puan Ver
İnceleme Yaz
Sonra Okuyacaklarıma Ekle
8
0 Yorum
  • Şikayet Et
  • Mantık Hatası
0
  • Paylaş
  • Alıntıla
  • Alıntıları Göster
Ufuk Derin
2 gün önce
Araştırmacılar Kenya'daki vahşi babunları inceleyerek, yaşamlarının ilk dört yılında babalarıyla güçlü ilişki kuran dişi babunların yetişkinlik döneminde 2-4 yıl daha uzun yaşadığını keşfetti. Çalışma 216 dişi babun üzerinde yürütülmüş, babalarıyla aynı grupta daha uzun süre yaşayan ve daha fazla tımar etkileşimi kuran dişilerin yaşam sürelerinin arttığı gözlemlenmiştir. Araştırmacılar babaların kızlarını kavgalarda koruyarak veya etraflarında güvenlik alanı yaratarak daha sağlıklı yetişkinler olmalarına katkıda bulunabileceğini öne sürmektedir. Bu bulgular primat türlerinde erkek ebeveynlerin rolünün şimdiye kadar olduğundan daha fazla takdir edilmesi gerektiğini göstermektedir.
Bu gönderi Evrim Ağacı tarafından öne çıkarılmıştır.
4
0 Yorum
  • Şikayet Et
  • Mantık Hatası
1
  • Paylaş
  • Alıntıla
  • Alıntıları Göster
Uluru’nun Ötesinde Şimşek ve Avcı

Uluru’nun ötesinde neler oluyor? Uluru, Birleşmiş Milletler Dünya Miras Alanı’dır. Avustralya‘nın merkezinde 350 metre yüksekliğe sahip olağanüstü bir dağdır ve neredeyse dümdüz olan çevresinden keskin bir şekilde yükselir. Kum taşından oluşan Uluru, son 300 milyon yılda yumuşak kayaların yavaş yavaş aşınmasıyla oluşmuştur. Mayıs ayının ortalarında çekilen görselin arka planında şiddetli bir fırtına görülülüyor. Hem Uluru‘nun hem de fırtınanın çok daha ötesinde, Avcı takımyıldızı ile dikkati çeken yıldızlarla dolu bir gökyüzü var. Uluru bölgesi, 22.000 yıldan fazla bir süredir insanların evi olmuştur. Yerli halk, Avcı takımyıldızı geceleyin gökyüzünde ilk kez göründüğünde, şimşekli fırtınalarla dolu sıcak bir mevsimin yaklaşmakta olduğunu belirtmişlerdir.

11 Mayıs 2021 Günün Astronomi Fotoğrafı (NASA APOD)

📸 Kaynaklar ve Katkıda Bulunanlar:
Görsel Kaynağı ve Telif Hakkı: Park Liu
Çeviren: Seda Baştürk
Çeviri Editörü: Eda Alparslan

🔗 Tüm APOD içeriklerini görmek için:
https://evrimagaci.org/apod
Fatih Birinci
Yazar 14 Ocak 2019 15 dk.

Şu an durup neler algıladığınıza dikkat edin. Hayır, sadece ekranınızdaki bu yazı değil. Daha çok dikkat edin. Farkındalığınızı artırın. Şu an bulunduğunuz yerin ısısı nasıl? Hava nemli mi yoksa kuru mu? Giysilerinizin bedeninize temasına odaklanın. Duyduğunuz sesler? Örneğin uzaktan gelen araba sesleri ya da kuş sesleri? Hiç koku alıyor musunuz? Aç mısınız?

Beynimiz her saniye milyonlarca bilgiyi alıp işler. Derimizin her santimetrekaresinde acıyı, ağrıyı, ısıyı, basıncı, konumu algılayan milyonlarca sinir hücresi vardır ve bu bilgileri tüm bedenimizden anbean alıp işler. Oysa tüm bu uyaranların çok az bir kısmı bilincimize ulaşır. Beynin bu “filtreleme” işleviyle ilgili olarak incelenen önemli bir bölge Retiküler Aktive Edici Sistem'dir (İng: "Reticular Activating System" veya kısaca "RAS").

740
1
  • Paylaş
  • Alıntıla
  • Alıntıları Göster
Ömer Ekmel Kara
Yazar 6 gün önce 5 dk.

2024 yılının mayıs ayında Nielsen ve arkadaşları tarafından yayımlanan bir araştırma, dövme yaptırmanın lenf kanseri riskini artırabileceği yönündeki bulgularıyla medyada geniş yankı uyandırdı.[1] Hemen ardından, Danimarka’da Clemmensen ve ekibi tarafından yapılan ve ikiz bireyleri kapsayan bir diğer çalışma da dövme ile lenf ve deri kanseri arasında istatistiksel bir bağlantı olabileceğini öne sürdü.[2] Peki, bu çalışmalar gerçekten dövme ile kanser arasında anlamlı bir ilişki kurabildi mi? Bu çalışmaların bulgularını sağlıklı bir şekilde değerlendirebilmek için öncelikle dövmenin vücuttaki genel etkisini ve araştırmanın neden dövme ile kanser arasında bir ilişki aradığını anlamak gerekir.

Dövme, binlerce yıldır insanlar tarafından dini, kültürel veya estetik nedenlerle kullanılan bir ifade biçimidir. En eski dövme örneklerinden biri, Alp Dağları’nda bulunan "Buz Adam Ötzi"ye aittir. MÖ 3370–3100 yılları arasında yaşadığı belirlenen Ötzi’nin vücudunda çeşitli dövme izlerine rastlanmıştır. Benzer figüratif dövmeler, Antik Mısır'da hem erkek hem kadın mumyalarında bulunmuştur.[3]

47
0
  • Paylaş
  • Alıntıla
  • Alıntıları Göster
3
  • Şikayet Et
  • Mantık Hatası
0
  • Paylaş
  • Alıntıla
  • Alıntıları Göster
Yaşam Ağacı Gözlemi
Emel Bayram
Emel Bayram
81K UP
Gözlemi Yapan 3 gün önce Türkiye
0
0 Yorum
0
  • Paylaş
  • Alıntıla
  • Alıntıları Göster
Prof. Dr. Hakan Yaman
Yazar 8 Mayıs 2022 3 dk.

Neredeyse iki buçuk yıl süren pandemiden sonra tüm pandemi tedbirleri teker teker terk ediliyor. Pandemiden bunalan halk, bu gelişmelerden çok mutlu. Kimileri ise pandeminin daha bitmediği, bazı ülkelerde omikrona bağlı hastane ve yoğun bakım yükünün azalmadığı, yeniden pandemi tedbirleri alma eğiliminde olunduğu ve aşılanmalar tam arzu edilen düzeye ulaşılmadığı için endişeli.

Günlük yayınlanan COVID-19 istatistiklere bakılacak olursa, birçok ülkede yeni tanı konulan COVID-19 ve ölüm sayıları düşme eğilimindedir. Bu gidişat devam ederse pandemi, yavaş yavaş yerini endemiye bırakır.

36
0
  • Paylaş
  • Alıntıla
  • Alıntıları Göster
Eser
Ece Müker
Ece Müker
517K UP
Eseri Ekleyen 5 gün önce Film
8.0/10
(2 Kişi)
Puan Ver
Orjinal Adı : Angels & Demons
Yönetmen: Ron Howard
İnceleme Yaz
Sonra İzleyeceklerime Ekle
Evrim Ağacı'ndan Mesaj

Evrim Ağacı üyeliği tamamen ücretsiz ve sitemizi çok daha etkili, interaktif ve keyifli bir şekilde kullanmanızı sağlayacak. Üye değilseniz, birkaç saniyede üyelik oluşturabilirsiniz! Üyeyseniz de giriş yapmanızı tavsiye ederiz.

Sena Küçükkıvanç
Yeditepe Dilbilim Mezunu Desteğiyle Yazılmıştır 6 Ağustos Sen de Cevap Ver

Yapay zeka dil modellerinin dilleri ölümsüzleştirme iddiası modern teknoloji denizinde bir fener gibi parlayan bir umut ışığı gibi görünse de, bu ışığın altında gizlenen gerçekler oldukça karmaşıktır. Teknolojinin dil koruma çabalarına katkısı tartışılmazken bu katkının sınırları ve getirdiği riskler de göz ardı edilemez. Peki yapay zeka modelleri dilleri gerçekten ölümsüzleştirebilir mi?

Taklit ve Anlama

Yapay zeka dil modelleri öğrenme süreçlerinde milyonlarca kelimeyi içeren devasa veritabanlarından beslenir. GPT-4 ve Claude gibi modeller dilin karmaşık yapılarını taklit edebilir ancak bu bir papağanın insan sesini taklit etmesi gibi yüzeysel bir yansımadan öteye geçmez. Bu modeller dilin sadece görünen yüzünü kopyalar; derinlerde yatan kültürel bağlamları ve ince nüansları anlama yetisinden yoksundur.[1]

Bağlam ve Pragmatik

İnsan dili sadece kelimelerden ibaret değildir; aynı zamanda bağlam, kültür ve kullanım amacına göre şekillenen dinamik bir yapıya sahiptir. Yapay zeka henüz bu bağlamsal derinliği ve dilin pragmatik yönünü tam anlamıyla kavrayabilmiş değildir. Örneğin bir dildeki ince espri anlayışını veya mecaz anlamları çözümlemede yetersiz kalabilir.

Tüm Reklamları Kapat

İnsan Benzeri Zeka

Gerçek anlamda bir dilin korunması onu anlamak, evrimleşmesine ayak uydurmak ve kullanmakla mümkündür. Ancak yapay zeka modelleri bu derecede esnek ve amaç odaklı hareket edebilecek bir genel zeka veya öz bilinçten mahrumdur. İnsan beyninin kompleks yapısını taklit eden bu modeller aslında bir nehirdeki suya benzer: Sürekli akar ama asla aynı kalmaz.[2]

Etik ve Pratik Endişeler

Yapay zeka kullanımının dil korunması bağlamında ele alınması gereken başka bir boyut da etik ve pratik endişelerdir:

Eğitim Verilerindeki Önyargılar: Yapay zeka kullandığı eğitim verilerinin kalitesine göre öğrenir. Bu verilerde yer alan önyargılar dilin yanlış veya eksik temsiline yol açabilir.

Zararlı İçerik Üretimi: Otomatik dil üretimi kontrolsüz bırakıldığında yanıltıcı veya zararlı içerikler üretebilir bu da toplumsal zararlara yol açabilir.[3]

Tüm Reklamları Kapat

Bu durumda, yapay zeka dil modellerinin dilleri "ölümsüzleştirme" yeteneği gerçekten ne kadar gerçekçi? Dillerin canlı dokularını, değişen kültürel dinamiklerini ve evrimsel özelliklerini bir algoritmanın kavrayabilmesi mümkün mü? Bence bu sorular teknolojinin, dilin zengin dokusunu tam olarak kucaklayamayacağını düşündürüyor. Yapay zeka belki de dil bahçesinde yetişen çiçekleri sınıflandırmakta ve tanımlamakta başarılı olabilir ancak bu bahçenin bakımını yapacak, ona yön verecek olan yine insan zekâsıdır.

İnsan beyni doğanın en karmaşık ve gizemli yapısıdır. Nöronların ve sinapsların oluşturduğu bu muazzam ağ henüz tam olarak çözülememiş bir bilmecedir. Bilim insanları yüzyıllardır süren araştırmalara rağmen insan beyninin nasıl çalıştığını, bilincin nasıl oluştuğunu ve zihnin derinliklerinde neler yattığını hala tam olarak anlayabilmiş değildir. Bu karmaşık yapıyı taklit etmeye çalışmak henüz emekleme aşamasında olan bir teknolojiyle Everest Dağı'na tırmanmaya benziyor. Beynimizin sırlarını çözemeden onu taklit etmeye çalışmak beyhude bir çabadır.

Yapay zeka sadece bir araçtır; insan zekâsının bir yansıması değil. Onu ne kadar geliştirirsek geliştirelim asla insan beyninin sahip olduğu yaratıcılığı, duygusal derinliği ve bilinç düzeyine ulaşamaz. Günün birinde beynin nasıl çalıştığını %100 olarak kanıtlayabilirsek, bu sözümü bana karşı kullanabilirsiniz :). Bu nedenle yapay zekaya gereğinden fazla anlam yüklemek ve onu insan zekâsının yerine koymaya çalışmak sadece hayal kırıklığına yol açar. Unutmayalım ki yapay zeka sadece bir aynadır; ona ne gösterirsek onu yansıtır. Yapay zekayı insanlaştırmaya çalışmak, insan zekâsının sırlarını çözmeden aynaya bakıp kendimizi anlamaya çalışmak kadar anlamsızdır.

Kaynaklar

  1. A. Kasirzadeh, et al. (2023). In Conversation With Artificial Intelligence: Aligning Language Models With Human Values. Philosophy & Technology, sf: 1-24. doi: 10.1007/s13347-023-00606-x. | Arşiv Bağlantısı
  2. Stanford University. How Large Language Models Will Transform Science, Society, And Ai. (5 Şubat 2021). Alındığı Tarih: 6 Ağustos 2024. Alındığı Yer: Stanford University | Arşiv Bağlantısı
  3. A. Dorin, et al. What Have Large-Language Models And Generative Al Got To Do With Artificial Life?. Alındığı Tarih: 6 Ağustos 2024. Alındığı Yer: MIT Press | Arşiv Bağlantısı
5
  • Şikayet Et
  • Mantık Hatası
3
  • Paylaş
  • Alıntıla
  • Alıntıları Göster
Evrim Ağacı'ndan Mesaj

Evrim Ağacı'nda yayınladığımız bilim haberlerini anlık olarak Bundle üzerinden de okuyabileceğinizi biliyor muydunuz?

Discord
Evrim Ağacı'ndan Mesaj

Evrim Ağacı'nı sosyal medya hesaplarından takip etmeyi unutmayın! Yeni paylaşımlarımızı görmek için bizi aşağıdaki sosyal medya hesaplarımızdan takip edebilirsiniz.

Evrim Ağacı'na Destek Ol
Daha Fazla İçerik Göster

Bize Ulaşın

ve seni takip ediyor

Göster

Şifremi unuttum Üyelik Aktivasyonu

Göster

Şifrenizi mi unuttunuz? Lütfen e-posta adresinizi giriniz. E-posta adresinize şifrenizi sıfırlamak için bir bağlantı gönderilecektir.

Geri dön

Eğer aktivasyon kodunu almadıysanız lütfen e-posta adresinizi giriniz. Üyeliğinizi aktive etmek için e-posta adresinize bir bağlantı gönderilecektir.

Geri dön

Close