Paylaşım Yap

Sünnetin Faydaları ve Zararları: Sünnet, Sağlıklı Bir Uygulama mı? Penis Ön Derisi Neden Var ve Nasıl Evrimleşti?

54 dakika
512,027
Sünnetin Faydaları ve Zararları: Sünnet, Sağlıklı Bir Uygulama mı? Penis Ön Derisi Neden Var ve Nasıl Evrimleşti?
Tıbbi İçerik Uyarısı

Bu içerik tıp ve sağlık ile ilişkilidir. Sadece bilgi amaçlı olarak hazırlanmıştır. Bireysel bir tıbbi tavsiye olarak görülmemelidir. Evrim Ağacı'ndaki hiçbir içerik; profesyonel bir hekim tarafından verilen tıbbi tavsiyelerin, konulan bir teşhisin veya önerilen bir tedavinin yerini alacak biçimde kullanılmamalıdır.

Daha Fazla Bilgi Al

Kelime anlamı olarak olarak sünnet (İng: "circumcision"), sadece erkekler için tanımlanmaktadır ve penisin ucunda bulunan prepucium (ön deri) olarak adlandırılan deri parçasının cerrahi olarak kesilerek alınması anlamına gelmektedir.[1] Penis ucundaki ön deri açıldıktan sonra, penis başına (glans) bağlanan bağlantıları kesilir ve böylece vücuttan alınmış olur. Erkekler için tanımlanan bu uygulama, yazı içinde değineceğimiz ve daha önceden de anlattığımız gibi kadınlara da uygulanabilmektedir; fakat bu uygulama kimi zaman "kadın sünneti" veya "klitoridektomi" olarak anılsa da, tıbbi olarak "kadınların genital sakatlanması" (İng: "female genital mutilation") olarak isimlendirilmektedir.[2] Biz bu yazıda aslen erkek sünnetine odaklanacağız.

Makalemizde de anlatacağımız gibi, İslamiyet'ten (ve hatta büyük dinlerden) çok daha eski bir tarihi olan "sünnet" uygulamasının etimolojik olarak Arapçadaki asıl kelime anlamı "âdet, yol, davranış"tır. Bu sözcük, dilimize İslami literatür aracılığıyla kazandırılmıştır. Aslında "sünnet" sözcüğü, sadece penis ucu derisinin kesilmesiyle ilgili değildir. Sözcük, daha genel olarak, İslam'ın peygamberi "Hz. Muhammed'in söz, fiil ve onaylarının ortak adı"[3] veya "farz yahut vâcip derecesinde olmaksızın yapılması dinen istenen fiil"[4] gibi dini bağlamlarda kullanılmaktadır. Penisteki deri parçasının alınması, İngilizcede (yukarıda da verdiğimiz gibi) "sirkumsizyon" olarak anılmaktadır ve Türkçe tıp literatüründe de bu şekilde anılabilmektedir.[5] Biz, yazı boyunca bu penis derisi kesme uygulamasını "sünnet" olarak adlandıracağız ve bu yazıda, erkek sünnetinin fizyolojik, psikolojik ve genel sağlık açısından etkilerini değerlendireceğiz.

Öncelikle, sünnet uygulamasının hedefindeki yapı olan prepucium organına ve evrimine bir bakış atalım, sonrasında sünnetin faydalarından ve zararlarından söz edip, bilimsel veriler ışığında sünnetin faydaları ve zararları konusunda nasıl bir sonuca varabileceğimize bir bakalım.

Orta Asya'da sünnet geleneği.
Orta Asya'da sünnet geleneği.
Wikimedia

Ön Deri Nedir? Neden Evrimleşmiştir?

Penis ön derisi (prepucium), bünyesinde bulunan düz kas dokusunun, kan damarlarının, sinir hücrelerinin (nöronların), derinin ve penis mukuslu tabakasının iki katlı kıvrımlanmasıyla oluşan, penis başını (glans) ve idrar arnasını (meatus) kaplayarak koruyan bir kat tabakasıdır.[6] Eskiden peripenik kas olarak bilinen, şimdiyse dartos fascia olarak bilinen kaslar, altındaki dokuya çok gevşek bir şekilde bağlandığı için bu kadar esnektir.[7] Ayrıca bu kaslar da sıcaklığa duyarlıdır (genel olarak bu kas, daha yüksek sıcaklıklarda daha gevşektir) ve bu nedenle soğuk ve sıcakta penis büyüklüğü farklı gözükebilir.[8] Hareketli ve oldukça esnek bir yapıya sahip olan penis ucu derisi, doğal bir kayganlaştırıcı görevi görür.[9]

Aslında ön deri, prepuce olarak daha genel bir terimle de karşılanabilir. Bu terim, sadece penis ucu derisini değil, aynı zamanda kadınlardaki klitoral kılıf adlı deriyi de kapsamaktadır. Bu iki organ, embriyolojik olarak homolog yapılardır; yani bir organ olarak ortak bir atayı paylaşmaktadırlar, sadece iki cinsiyette farklı yapılara evrimleşmişlerdir.[10], [11], [12], [13]

Ön deri, çoğu zaman ereksiyon sırasında gerilerek görünmez hale gelir (penis şaftı üzerine kayarak büyük oranda görünmez olur). Böylece erekte olmuş ve çiftleşmeye hazır bir erkeğin penis başı, koruyucu kılıfından çıkar; buna gerek olmadığındaysa, o kılıf içerisinde korunur. Üstelik yenidoğanlarda ve üreme çağına erişmemiş çocuklarda bu tür bir penis ucu derisi esnekliğinin bulunmaması, bunun evrimsel süreçte bir cinsel sinyal/reklam olduğunu da düşündürmektedir.[14] Gerçekten de yapılan araştırmalar, ön derinin cinsel seçilim yoluyla dişi tercihiyle seçildiğini göstermektedir.[15] Bu durum, penis ön derisinin evrimsel tarihte tamamen işlevsiz olmadığını, bir seçilim baskısı altında kalarak, sürüklenmeksizin evrimleştiğini göstermektedir.[16], [17]

Ön derisi kesilmemiş (sünnet olmamış), 30 yaşındaki Güney Avrupalı bir erkeğin erekte olmamış ve olmuş penis şekli. Ön deri, genellikle penis başı olarak bilinen glans bölgesini kaplar ve ereksiyon sırasında gerilerek görünmez hale gelir. Ön derinin uzunluğuna bağlı olarak ereksiyon sırasında penis başını kaplama miktarı da değişebilir.
Ön derisi kesilmemiş (sünnet olmamış), 30 yaşındaki Güney Avrupalı bir erkeğin erekte olmamış ve olmuş penis şekli. Ön deri, genellikle penis başı olarak bilinen glans bölgesini kaplar ve ereksiyon sırasında gerilerek görünmez hale gelir. Ön derinin uzunluğuna bağlı olarak ereksiyon sırasında penis başını kaplama miktarı da değişebilir.
Wikimedia

İnsan da dahil olmak üzere primatların tamamının penislerinde ön deri bulunmaktadır.[18] İnsanlarda, döllenmeden yaklaşık 8-12 hafta sonra penis başı etrafında ön deri oluşmaya başlar ve 16-20. haftada tamamen penis başını kaplar.[19] Bu evrede penis başı ve ön deri, aynı epitelyumu paylaşırlar ve birleşik haldedirler. Ancak gelişimin ilerleyen evrelerinde bu iki parça birbirinden ayrılır.

Ancak bir organın geçmişte işleve sahip olması, günümüzde de işlevsel olduğu (veya en azından eskisi kadar işlevsel olduğu) anlamına gelmemektedir. Bilim insanları, penis ön derisinin fizyolojik veya anatomik bir işlevi olduğu konusunda henüz tam bir yargıya varamamışlardır. 1949 yılında penis üzerine araştırmalar yapan İngiliz hekim Douglas Gairdner şöyle yazıyor:[20]

Her ne kadar çoğu zaman penis ön derisinin fonksiyondan yoksun, evrimsel bir artık olduğu iddia edilse de ön deri, yenidoğan bebeklerde önemli bir işleve sahiptir. Görünen o ki, üreme çağına erişmemiş bir çocuğun penis başının ön deri ile kaplı olması bir tesadüf değildir; çünkü bu korumadan yoksun kaldığında, penis başı ıslanmış pamuğa veya peçeteye sürttüğünde hasar görmektedir.

Araştırmalara göre ön deri, cinsel birleşmenin en önemli basamaklarından biri olan ön sevişme (veya kur yapma) sırasında penis başını koruyarak lubrikasyon ihtiyacını azaltmaktadır.

Penis Ucu Derisi, Körelmiş Bir Organ Olabilir mi?

Canlılar, ortak atalardan evrimleşerek var olmaktadır. Bu süreçte, değişen çevre şartlarına bağlı olarak popülasyon içindeki gen ve özelliklerin dağılımı nesiller içinde kademeli bir şekilde değişmektedir; ki bu, evrimin tanımının ta kendisidir! Bu kademeli değişim, artma veya azalma yönünde olabilir; yani belirli özelliklerin görülme sıklığı popülasyon içinde nesiller boyunca artarken, diğerlerininki azalabilir. Azalma yönünde olan değişimlere körelme adı verilmektedir. Körelmiş organlar, antik evrimsel değişimlerin gözümüzün önünde olan ispatlarıdır. Daha önceden da anlattığımız gibi, körelmiş organlar 3 kategoride incelenirler: 

  • Tam İşlevsel Organlar/Yapılar: Adından da anlaşılacağı üzere bu organlar, bilindiği kadarıyla tam olarak işlevlerini görmektedirler. Tam olarak işlev görmek, daha fazla evrimleşemeyeceği anlamına gelmemektedir. Ancak bu organların, evrimleştikleri kadarıyla işlevlerini tam olarak yerine getirdikleri söylenebilir. Günümüzde var olan beyin, karaciğer, kalp gibi organlarımız, buna örnek gösterilebilir.
  • Körelmiş (Körelmekte Olan) Organlar/Yapılar: Körelme sürecinde olan, atasal fonksiyonlarını tam olarak sürdüremeyen organlardır. Bunlar, "işlevsiz" olmak zorunda değildir; halen atasal işlevlerinin bir kısmını sürdürebilirler. Örneğin 20 yaş dişlerimiz büyük oranda körelmiş olsalar da, düzgün bir şekilde çıkmayı başarabilmeleri halinde az çok çiğneme işlevi görebilirler. Apandisimiz, artık atasal ana görevi olan selüloz sindirimini başaramasa da, savunma sistemimize yardımcı olan bazı bakterileri barındırarak işlev görebilir.
  • İşlevsiz Organlar: Bu organlar, körelme sürecinin sonlarına gelmiş ama tamamen yok olmamış organlardır. Aynı zamanda, çoğu durumda ek bir işleve de sahip değillerdir veya ek işlevleri önemsenmeyecek kadar küçüktür (apandis, savunma sistemine katkısının önemsizliği dolayısıyla kimi zaman bu kategoride değerlendirilir). Örneğin balinaların arka bacağı veya insanların 3. göz kapağı, işlevsiz organlar olarak görülebilir.

Penis ön derisi ile ilgili yapılan evrimsel araştırmaların ana amacı, ön derinin bunlardan hangisine girdiğini tespit etmeyi hedeflemektedir. Bunun için, penis ucu derisinin çeşitliliğine bakmak doğru bir başlangıç olabilir.

Sünnet öncesi ve sonrasında penis
Sünnet öncesi ve sonrasında penis
Wikimedia

Ön derinin dış yüzeyi 7-100 cm2 civarında, iç kısmı ise 18-68 cm2 civarında bir alan kaplar.[21] Bu fark, iç yüzey ile dış yüzeyin kıvrım miktarındaki farktan kaynaklanmaktadır (dış yüzey genellikle daha kıvrımlıdır). Ancak önemli olan, her iki yüzey alanı için de geniş bir aralıkta bulunabiliyor olmasıdır ki bu, tür içerisinde ön deri miktarı konusunda yüksek bir çeşitlilik olduğuna işaret etmektedir. Bu durum, evrimsel tarihte bu yapının körelmişliğine işaret edebilir. Bu ihtimali, Evrim Teorisi'nin kurucusu, büyük bilim insanı Charles Darwin'den dinleyelim:

Bir organ, işlevsiz hale geldiğinde, çeşitlilik bakımından çok geniş bir yelpazeye yayılabilir; çünkü bu işlevsiz organın varyasyonları doğal seçilim tarafından ayıklanıp seçilemez.[22]

Bu satırların yayınlanmasından 158 yıl sonra, Global Health Journal dergisinde yayınladıkları bir makalede uzmanlar şöyle yazıyorlar:[23]

Ön deride görülen geniş çeşitlilik, onun körelmiş bir organ olmasıyla uyumludur.

Ön Derinin Olası İşlevleri

Bugüne kadar penis ön derisinin birçok olası işlevi üzerinde durulmuştur. Bunları sıralayacak olursak:[24], [25]

  1. Yavru erkeklerin penis başını (glans) idrar ve dışkıdan korumak,
  2. Glansı yaşam boyunca sürtünmeden ve aşınmadan korumak,
  3. Bünyesindeki emoliyan yağlarla glansı nemli ve yumuşak tutmak,
  4. Glansı kayganlaştırmak ve cinsel birleşmeyi kolaylaştırmak,
  5. Glansı mumsu bir koruyucu maddeyle kaplayarak korumak,
  6. Sürdürülebilir bir ereksiyon için gerekli ek deriyi sağlamak,
  7. Mastürbasyon ve cinsel kur (ön sevişme) sırasında yardımcı olmak,
  8. Cinsel birleşmeyi (penisin vajinaya girmesini) kolaylaştırmak,
  9. Çiftleşme sırasında yaşanabilecek sürtünmeyi ve pişik oluşumunu azaltmak,
  10. Cinsel hazzı arttırıcı sinir uçlarını barındırarak cinsel birleşmeden alınan keyfi arttırmak,
  11. Dişi partnerlerin sinir uçlarını uyarmaya yardımcı olarak, partnere verilen hazzı arttırmak.

Bunların bir kısmına daha yakından bakacak olursak: Ön derinin evrimsel süreçte genital organların korunması açısından çok önemli bir rolü olduğu görülmektedir. Çünkü bu deri ve içerisinde bulunan hücreler sayesinde koruma, uyaranlara tepki verme ve çok amaçlı bir yapı sağlanabilmektedir. Dişilerde birinci tip sünnet ile alınan yapı klitorisi korurken, erkeklerde bu yapı penis başını korumaktadır. Sadece bu özellikleriyle bir ön deri insan cinsel anatomisinin başlıca unsurlarından biridir. 

Ön deri temel olarak bir "dokunma organı" olarak karşımıza çıkmaktadır. Charles Darwin, Türlerin Kökeni'nde şöyle yazıyor:

Penis derisinin dokunmaya bu kadar duyarlı olmasının nedeni, çıplak atalarımız için bir erken uyarı sistemi görmesi olabilir. Penis başını, ısırgan böceklerden ve parazitlerden korumuş olabilir.

Evrimsel süreçte, penisin "şaft derisi" olarak adlandırılan, penis gövdesini saran derinin bölgesinin özelleşmesiyle ortaya çıkmıştır. Normal olarak ereksiyon haricinde penis başını tamamen kapatarak dış etkenlerden korunmasını sağlar. Ereksiyon sırasında ise gerilerek penis başının ortaya çıkmasını sağlar. Aslında görüldüğü gibi tek yüzeyli bir deri değildir. Dış kısmı, kısımda içe kıvrılır ve tekrar vücuda doğru ilerler. Böylece iki katlı bir yapı oluşturur. Yapılan istatistiki araştırmalarda ön derinin, penisteki tüm derinin %50-80'ini kapladığı tespit edilmiştir.[26] Bu deri olmadığında, penis genel olarak hissizleşmekte ve hareket konusunda aksamaktadır.[27]

Ön deri içerisinde besin konusunda son derece zengin kan damarları ve uyarı konusunda oldukça hassaslaşmış sinir uçları bulunmaktadır.[28] Bunların hepsi düz kasların (peripenik kas örtüsü veya yeni ismiyle dartos fascia) içerisine gömülü olarak bulunmaktadır ve bu kasın lifleri penis boyunca uzanmaktadır.[29] Tıpkı göz kapaklarının içi ya da yanak içleri gibi, ön deri altında da mukoza tabakası bulunmaktadır.

Frenulum ve meatus kısımları görülebilen bir insan penisindeki ön deri.
Frenulum ve meatus kısımları görülebilen bir insan penisindeki ön deri.
Wikimedia

Cinsel olarak uyarılma, anatomik, nöral, hormonal ve genetik elementlerin bir arada çalışması yoluyla olmaktadır. Buna ek olarak kültür ve her bir bireyin içinde bulunduğu bağlam da cinsel birleşimeyi etkilemektedir. Penisteki duyusal aktivasyon, diğer tüm omurgalı hayvanlardakiyle aynı şekilde olmaktadır ve ön deri, penis başı ve idrar kanalının uyarılmasını içermektedir.[30], [31] Erkeklerde penis duyarlılığına en büyük katkıyı yapan sinir, dorsal penis siniridir. Penis başı, dorsal penis sinirinden ayrılan çok sayıda ufak sinir ucunu barındırmaktadır ve bu yapı, merkezi sinir sisteminin cinsel refleksleri kontrol etmesinin ana yoludur.[30], [32], [33]

Penis ucu derisinin, glansı korumak suretiyle dorsal penis sinirinin uyarımını arttırdığına yönelik teori, hem insan-harici hayvanlarda hem de insanlarda yapılan deneylerle doğrulanmıştır. Eğer bir hayvanın glans yapısı hasar görecek olursa, erekte olma ve boşalma fonksiyonları zayıflamaktadır.[34], [35] İnsan penisinin en hassas bölgesi, penis ucu derisindeki sırtlı bant (İng: "preputium ridged band") bölgesidir; bu bölgeyi, yukarıdaki fotoğrafta sünnet derisinin ucundaki girintili çıkıntılı kısımda görebilirsiniz.[36]

Kanadalı hastalıklar uzmanı John Taylor'ın anlattığına göre ön deride bulunan sinirlerin sayısı 1.000'i geçebilmektedir. 22 sünnet derisi üzerinde inceleme yapan İngiliz Üroloji Cerrahları Birliği, penis ucu derisinin çok sayıda sinir ve sinir ucu için önemli ve büyük bir platform sağladığı sonucuna varmıştır.[26] Ayrıca penis epitel dokusunda bulunan Langerhans hücreleri, henüz tam gelişmemiş dendritik hücrelerdir; ancak penis ucu derisindekiler oldukça yüzeysel bir yapıdadır.[37] Buna rağmen, bu hücrelerin penisi korumak adına immünolojik bazı görevleri olabileceğini göstermektedir.[38]

Cinsel Fonksiyon Üzerindeki Etkisi

Sünnet sırasında bu sinirlerin ve hücrelerin tamamı kesilerek, penis ucu derisi sayesinde kazanılan bütün özellikler işlevsiz hale getirilmektedir. Buna bağlı olarak, sünnetle birlikte cinsel fonksiyonlardan keyif alma oranlarında dikkate değer bir düşüş yaşandığına ve penis ucu derisinin kesilmesi sonucu cinsel fonksiyonun bozulabildiğine inanılmaktadır.

Buna rağmen, bugüne kadar yapılan çalışmalarda bu konuda çelişkili sonuçlara ulaşılmıştır; bunlara az sonra detaylıca gireceğiz. Ancak uzmanlar, sünnet olmanın cinsel fonksiyonu bozup bozmadığına yönelik birçok araştırmada çok küçük örneklemler kullanıldığı için bu yapının cinsel fonksiyona etkisi düzgün bir şekilde tespit edilemediğini iddia etmektedirler. Anekdotal anlatımlar, sünnet dolayısıyla gerçekten de duyu yitimi yaşandığına işaret etmektedir (yine de akademik gözlemler haricinde anekdotal anlatımların bilim için, hele ki tıp için en düşük seviyeli kaynaklar olduğunu unutmamalısınız; çünkü her "bana bu oldu" diyen kişi için "bana tam tersi oldu" diyen bir başka kişi bulunabilir ve bu yüzden önemli olan akademik çalışmaların istatistiki olarak anlamlı sonuçlarıdır).[39] 26 yaşında sünnet olan Rick Thomas, bunu esprili bir dille şu şekilde aktarıyor:[40]

10 üzerinden puan verecek olursam, sünnetsiz halimle cinsel aktiviteden aldığım zevk 11 veya 12 puan alırdı. Sünnetli penisim ise 3 puan alırsa şanslıdır. Doğuştan sünnetli erkekler neler kaçırdıklarını bilebilselerdi hastanelerin altını üstüne getirir ve oğullarının bu saçmalığa kurban gitmesine izin vermezlerdi.

Bu noktada, sünnet olma yaşının da önemli olduğu görülmektedir: Yapılan araştırmalar, sünnet olma yaşının ilerledikçe, cinsel aktiviteden alınan hazdaki düşüşün de arttığını ortaya koymaktadır. 55 yaşında sünnet olan Douglas MacArthur, deneyimini şöyle aktarmaktadır:[40]

Sünnetten önce cinsel ilişkiye girmek otomatik vitesli, lüks bir araba sürmek gibiydi. İstediğim yere kolaylıkla gidebiliyordum. Sünnetten sonra ise küçük, güçsüz, sıkışık ve düz vitesli bir araba kullanıyor gibiyim. Herhangi bir yere ulaşmak oldukça zaman alıyor. Rahatlıkla söyleyebilirim ki penisim hassasiyetinin %90'ını kaybetti.

Bu haz kaybının ana nedeninin, penis ucu derisinin nemli mukoza yapısı olabileceği düşünülmektedir.[24] Ön deri içerisinde iki tip mukoza tabakası bulunmaktadır. İlki yumuşak mukoza olarak bilinen tabakadır. Bu mukoza yumuşatıcı, kayganlaştırıcı, koruyucu kimyasalları salgılamaktadır. İkinci yapı olan çıkıntılı mukoza ise ince ve elastik şeritlerden oluşmaktadır. Bu şeritler genişleyip daralarak ön derinin kanatlarının açılmasını ve kapanmasını, böylece penisin görünür ya da görünmez olmasını sağlamaktadır. 

Ön derinin penis gövdesine tutunduğu yer ise frenulum denen, ince şeritli bir yapıdır. Bu yapı, dilin çeneye tutunduğu yapıyla özdeştir. Frenulum sayesinde ön derinin hareketleri daha kontrollü ve yumuşak olmaktadır. Ayrıca penis ucu derisi, cinsel birleşme sırasında penisin üzerinde kayabileceği esnek bir platform görevi görmektedir.[41] Bu özelliği sayesinde, vajinanın kuruması halinde bile penise zarar vermeden çiftleşmeyi sağlamayı mümkün kılmaktadır (ve hatta vajinayı uyararak kurumayı önlediği de düşünülmektedir).[25]

Tüm bu özellikleri açısından bakıldığında, ön derinin bulunmasının nedenleri net bir şekilde anlaşılabilmektedir. Evrimsel sürece baktığımızda ön derinin şempanzeler, goriller, orangutanlar gibi bütün primat penislerinde bulunduğu görülmektedir.[42]

Ancak bir organın evrimsel geçmişte işlevsel olması, günümüzde de (en azından insanların inşa ettikleri sistemler içerisinde) işlevini koruduğunu garanti etmemektedir. Penis ucu derisinin, yukarıda da anlattığımız gibi bazı temel işlevlerinin olması (özellikle de kayganlaştırıcı ve koruyucu işlevlerinin olması), onun işlevsiz bir organ olmadığına işaret etmektedir; fakat günümüzde bu işlevler ne kadar önemlidir? Ve hepsinden önemlisi, penis ucu derisinin hassasiyeti, gerçekten cinsel fonksiyonları etkilemekte midir? Bunlar, halen araştırılması gereken konulardır. Benzer şekilde, tamamen işlevsiz olsaydı bile bir organın tıbbi bir gereksinim olmaksızın ve o organı taşıyan bireylerin açık rızası olmaksızın alınmasının sorunları da göz önünde bulundurulmalıdır. İlerleyen kısımlarda buna tekrar döneceğiz.

Sünnet operasyonu
Sünnet operasyonu
Wikimedia

Cinsel Fonksiyonu Etkilemiyor Olabilir mi?

Penis ucu derisinin işlevsizliği ile ilgili araştırmaların büyük bir kısmı, penis ucu derisinin alınması sonucunda cinsel fonksiyonun (ve cinsellikten alınan hazzın) herhangi bir şekilde azalmadığı, tam tersine ya hiçbir fark oluşmadığı ya da arttığı yönünde veriler sunma çabasına dayanmaktadır. 2011 yılında CMAJ dergisinde yayınlanan bir makalede Roger Collier şöyle yazıyor:[20]

Tüm işlevlerine rağmen bazı araştırmacılar, sünnetli erkeklerin de seksten gayet keyif aldığını ve yakın zamanda yapılan HIV araştırmaları dolayısıyla ön derinin faydadan çok zarar sağladığını iddia ediyorlar.

Özellikle de penis ucu derisinde bulunan Meissner korpüsküllerinin hassas dokunma işlevlerinde görev aldığı bilinmektedir; ancak yine de üzerinde kıl bulunmayan vücut bölgelerinin dokunma hassasiyetini ölçen Meissner Endeksi'nde parmak uçları 1 üzerinden 0.96 puan alırken, penis ucu derisi 0.28 puan ile en düşük hassasiyete sahip kılsız vücut bölgesi olarak kaydedilmektedir.[43] Üstelik cinsel faaliyetin başladığı yaştan itibaren bu korpüsküllerin oranı daha da düşmektedir. Bu nedenle araştırmacılar, penis ucu derisinin gerçek bir cinsel zevk aracı olmasından ziyade, erişkinliğe erişene kadar genç erkeklerin penis başını koruma görevi gördüğünü düşünmektedirler.[44]

Gerçekten de, 1998 yılında yapılan bir araştırmada, ön derinin erkeklerin seksten aldığı zevki arttırdığına dair herhangi somut bir bulguya ulaşılamamıştır.[45] 2015 yılında yapılan bir diğer çalışma, ön deriden ziyade, penis başının cinsel zevk ile alakalı olduğunu, özellikle de penis başındaki korona (taç) ve frenular bölgelerin zevk ile ilişkilendirildiğini göstermiştir.[44] Uzmanlar, şöyle yazıyor:[43]

Cinsel fonksiyonun histolojik bulgularına ve ilişkili olduğu diğer unsurlara ait kanıtlarımıza dayanarak, sünnet yoluyla penis ucu derisinin kaybının cinsel zevk üzerinde hiçbir olumsuz etkisi olmadığı sonucuna varabiliriz. Bu bulgularımız, fizyolojik ölçümler ve katılımcılarla yapılan anketlerden elde edilen genel sonuçlar ile örtüşmektedir.

Yapılan bir diğer çalışmada, uzmanlar şöyle yazıyorlar:[23]

Eldeki veriler ışığında, penis ucu derisinin özel yetenekleri olduğuna dair spekülasyonlara ve güncelliğini yitirmiş düşüncelere şüpheyle yaklaşmak gerekmektedir. (...) Sünnetin cinsellik üzerindeki etkisi tamamen penis başının açığa çıkması ile ilgilidir; penis ucu derisinin yok olması ile ilgili değil. (...) Sünnet olmanın, cinsel fonksiyon, hissiyat, hassaslık, memnuniyet ve keyif ile hiçbir ilgisi yoktur.

İşi tam tersine götüren araştırmalar bulmak bile mümkün! Örneğin 2013 yılında yapılan 2 ayrı araştırmada, sünnet sonrasında cinsel zevk hissinin azalmak bir yana dursun, arttığı gösterilmiştir.[46], [47] Bunun sebebinin, geri çekilmiş penis ucu derisinin korona ve frenular bölgenin özellikle de vajinadan çıkış yönündeki hareket sırasında uyarılmasını engellemesi olduğu ileri sürülmüştür. Buna rağmen, her iki araştırmada da sünnetli ve sünnetsiz erkeklerin cinsel fonksiyonu arasında istatistiki olarak anlamlı hiçbir fark bulunamamıştır.

Fakat bu alandaki tartışmalar sona ermiş değildir. Örneğin 2013 yılında yapılan bir diğer araştırma, alandaki ilk büyük kapsamlı sünnet uygulaması taraması olduğunu iddia etmektedir ve daha önce de söz ettiğimiz gibi, kendilerinden önce gelen araştırmaların hep çok küçük örneklemler kullanmak suretiyle gerçek sonuçlar üretemediklerini ileri sürmektedir. 1059 sünnetsiz ve 310 sünnetli erkekle yapılan ve "Büyük bir grupta yapılan ölçüme göre, erkek sünneti penis hassasiyetini düşürmektedir" başlığıyla yayınlanan makaleye göre, ön deri yitiminin peniste his kaybına, genel cinsel tatminde azalmaya ve penis fonksiyonunda kısıtlamaya yol açmaktadır.[48] Aynı çalışmada, sünnetli erkeklerde daha büyük bir kısmın peniste rahatsızlık ve acı hissettiği görülmüştür.

Diğer bazı çalışmalardaysa sünnetli olmak ile olmamak arasında cinsel fonksiyon arasında hiçbir ilişki tespit edilememiştir.[49], [50], [51], [52] Dolayısıyla ön derinin cinsel fonksiyon üzerindeki tartışmalar nihai olarak sona ermiş değildir.[53] Dahası, cinsel fonksiyonu ve cinsellik hazzını etkilemiyor olsa bile, bu tartışmanın sünnet operasyonlarının potansiyel zararlarının görmezden gelinmesi için kullanıldığına yönelik itirazlar bulunmaktadır. İlerleyen kısımlarda, bu tartışmaların ve itirazların bir kısmına geri döneceğiz.

Şimdi, ön deriyi yeterince tanıdığımıza göre, artık bu derinin alınması olarak bilinen sünnet uygulamasına ve bu uygulamanın sağlık üzerindeki etkilerine geçiş yapabiliriz. Böylece sünnet olmanın etkileri üzerinden giderek, ön derinin erkeklere net faydasına ve zararına bir diğer perspektiften bakmış olacağız.

PlastiBell yöntemiyle yapılan bir sünnet. Mengene, yenidoğanın penisinde 6 gündür takılı haldedir.
PlastiBell yöntemiyle yapılan bir sünnet. Mengene, yenidoğanın penisinde 6 gündür takılı haldedir.
Wikimedia

Sünnet Nasıl Yapılır?

Sünnetin yapılabilmesi için öncelikle operasyonun 60-90 dakika öncesinde yerel anestezik madde uygulanır. Kimi zamansa bu kadar beklememek adına doğrudan damardan enjekte edilen lokal anestezik madde aracılığıyla dorsal penis sinirinin çalışması engellenir. Bu anestezik madde, çoğu zaman penisin deri altı bloğu denen orta kısmına enjekte edilir. İsteğe ve şartlara bağlı olarak genel anestezi yöntemiyle, kişi tamamen uyutularak da operasyon gerçekleştirilebilir, ancak bu çoğu zaman tercih edilmeyen bir yöntemdir.[54]

Sünnet uygulamasının birçok farklı yöntemi bulunmaktadır; örneğin Gomco mengenesi, Mogen mengenesi, Unicirc veya Accucirc gibi enstrümanlar ile kesilecek olan deri belirlenebilir. Hepsinde amaç, kesilecek derinin miktarının net bir şekilde belirlenmesi ve ameliyat boyunca sabit kalmasıdır. Daha sonrasında birkaç ara basamak sonrası deri ile penisin ana kısmı birbirinden ayrılır. Eğer ki bu noktaya kadar herhangi bir engel tespit edilmediyse, ayrılan deri kesilir (ampüte edilir) ve işlem biter.

Günümüzde Dünya Sağlık Örgütü tarafından Gomco mengenesi, en güvenli yöntem olarak belirlenmiştir.[55] Bu yöntemde mengenenin çan kısmı penis başının üzerine oturtulur ve korona hizasına yerleştirilir. Sonrasında penis derisi doğal pozisyonuna getirilir. Bu pozisyonda sıkıştırılan mengene, penis derisini taban plakası ile çan arasında sıkıştırarak keser. Bu pozisyonda 5 dakika süreyle bekletilen mengene, kan damarlarını sıkıştırdığından doku ölümü yaşanmaya başlar. Bu noktada hekim, skalpel (bistüri) kullanarak penis ucu derisini, mengene sayesinde penis başına hiç zarar vermeksizin ayırabilir.

Gomco mengenesi kullanılarak sünnet edilen 22 yaşında bir erkek.
Gomco mengenesi kullanılarak sünnet edilen 22 yaşında bir erkek.
Wikimedia

Plastibell gibi bazı diğer yöntemlerde, mengene işlem sonrasında bir süre penis üzerinde bırakılmak zorunda kaldığı için, Gomco mengenesinde komplikasyon olma ihtimali daha düşüktür. Örneğin 2 aylıktan daha küçük bebeklerde bu işlem sonucunda dikişe bile gerek kalmaz ve kanama neredeyse hiç görülmez.[1] Buna rağmen, Suudi Arabistan'daki hastanelerde yapılan ve 1.000 çocuğun dahil edildiği bir araştırmaya göre, bu yöntemle yapılan her 50 sünnetten 1 tanesinde kanama (%0.6), enfeksiyon (%0.4) ve yetersiz deri kesimi (%0.3) gibi komplikasyonlar görülmüştür.[1]

Uygulanan yönteme göre genellikle 10-30 dakika kadar süren bu işlem sırasında cerrahın yetenekleri çok önemlidir, çünkü en ufak bir hata idrar kanallarına hasar verebilir. Bu derinin alınması, penis başı olarak bilinen glans bölgesinin erekte olmayan halde de görünür olmasını sağlar. Yapılan araştırmalarda cinsel aktivite üzerinde dikkate değer herhangi bir etkisi olduğu tespit edilememiştir.

Klasik bir sünnet ameliyatı
Klasik bir sünnet ameliyatı
Wikimedia

"Kadın Sünneti" (Genital Mutilasyon) Affedilmez Bir İnsanlık Suçudur!

Yazımızın başında da söz ettiğimiz gibi, kimi zaman kadınların da sünnet edildiği görülmektedir. Buna, tıbbi terminolojide kadınların genital mutilasyonu (hasarlanması) adı verilmektedir. Bu uygulamayı normalleştirmeye çalışan kişi ve gruplar kimi zaman bunu "kadın sünneti" ya da "klitoridektomi" olarak adlandırmaktadır; fakat bu tür yanıltıcı terminolojiye karşı çıkan birçok uzman bulunmaktadır.[2] UNICEF tarafından 2016 yılında yapılan tahminlere göre, 27'si Afrika ülkeleri ve geri kalanı Endonezya, Irak'ın Kürdistan bölgesi ve Yemen olmak üzere 30 ülkede yaşayan 200 milyon kadının genital mutilasyona uğratıldığı düşünülmektedir.[56], [57]

Kadın genital mutilasyonunun farklı tipleri.
Kadın genital mutilasyonunun farklı tipleri.
Wikimedia

Kadınlarda genital mutilasyonu konusundaki en büyük problem, erkeklerdeki sünnete benzer bir şekilde başlayan bu uygulamanın zamanla giderek daha şiddetli bir hale gelmesi ve daha geniş bir organ/doku parçasının alınarak, kadınların cinsel fonksiyonlarının kasten hasara uğratılmasıdır. Çünkü erkeklerdeki gibi tek tip sünnetin yerine, kadınlarda uygulanan 3 veya 4 tip "sünnet" bulunmaktadır (bu sayı, kategorizasyon yöntemine göre değişebilmektedir):[56], [58]

  1. Tip 1 Kadın Genital Mutilasyonu: Bunlardan birinde klitoral zırh (clitoral hood) olarak bilinen ve cinsel faaliyetlerde çok önemli rolü bulunan klitoris yapısını koruyan deri grubu kesilir. Erkek sünnetine karşılık gelen bu yöntem, nadiren tek başına uygulanır ve neredeyse her zaman, kadınların cinsel fonksiyonlarını bozmak adına daha fazlası yapılır.[59], [60]
  2. Tip 2 Kadın Genital Mutilasyonu: İkinci tipte sadece deri değil, aynı zamanda klitorisin tamamı ve hatta iç yanaklar (labia minora) olarak bilinen yapının tamamı kesilir. Eğer iç yanaklar kesilirse buna Tip-2a, klitoral bezler ve iç yanaklar bir arada kesilirse buna Tip-2b, klitoral bezler, iç ve dış yanaklar bir arada kesilirse Tip-2b denir. Görebileceğiniz gibi Tip-2b, kimi zaman Tip 3 olarak da sınıflandırılacaktır.
  3. Tip 3 Kadın Genital Mutilasyonu: Üçüncü tipte ise ikinci tipteki tüm yapılarla birlikte dış yanaklar (labia majora) olarak bilinen parçalar da alınır ve sadece adet döneminde kanın ve normal zamanlarda idrarın çıkabilmesi için 2-3 milimetrelik küçük bir delik bırakılır.[61] Kimi zaman klitoral glans alınmayabilir.[59] Bazı toplumlarda ampute edilen bu genital parçalar, bir keseye konularak kadına ömrü boyunca taşıması için verilir ve giysilerine takması istenir.[62] Geriye kalan tüm parçalar agave veya akasya dikenleri kullanılarak dikilir veya çeşitli bitkiler, yumurtalar ve şeker ile hazırlanan bir sıvı ile örtülür. Bu kadınların vajinası, ilk cinsel birleşme öncesinde bir ebe tarafından bıçakla açılır veya penis ile zorlanarak yırtılır; böylece bekaret garanti edilmiş olur.[62] Kimi kültürde bu vajina açılması seramonisi gelinin ve damadın akrabaları tarafından da izlenir; böylece gerçekten bakire olduğundan emin olunur.[63]
  4. Tip 4 Kadın Genital Mutilasyonu: Bu kategori, yukarıdaki 3 kategoriye uymayan her türlü kadın genital mutilasyonu için ayrılmıştır. Bazı toplumlarda sistemli bir amputasyon uygulaması yoktur ve kadınların üreme organları sivri cisimlerle kazınabilir, parçalanabilir, yırtılabilir, hasarlanabilir, yakılabilir ve/veya vajina açıklığını daraltacak kimyasallar sıkılabilir.[59], [56]

Tüm bunların temel amacı, kadınların cinsel faaliyetlerini sınırlandırmak ve erkeğin alacağı hazzı arttırmaktır. Örneğin Tip 4 mutilasyon yöntemlerinden birisi, vajina yanaklarını genişletmeyi hedefler; öyle ki, Afrika'daki bazı kız çocuklarının 8 yaşından itibaren sopalar veya masaj yoluyla vajina yanaklarını genişletmesi tembihlenir.[59]

Tüm bu uygulamaların hiçbirinin tıbbi bir gerekçesi yoktur; dahası, kadınları sünnet etmenin bugüne kadar hiçbir fizyolojik faydası tespit edilememiştir.[59] Tamamen cinsiyetçi bir uygulamadır ve kadınlara hem fizyolojik hem de psikolojik olarak çok ciddi zararlar vermektedir (bu zararlar arasında şişme, aşırı kanama, acı, idrar yapamama, iyileşme sorunları, ölümcül kanama, anemi, üriner enfeksiyon, septisemi, tetanoz, kangren, endometrit, epidermoid kistler, gebelik sorunları, daha şiddetli preeklempsi, yavru ölüm riskinin artışı ve daha nicesi bulunmaktadır).[64], [65], [66], [67]

Bu durum, erkek sünnetinde de aynı düzeyde tepki oluşması gerektiğinin düşünülmesine sebep olmaktadır; ancak az sonra göreceğimiz gibi, erkeklerdeki sünnet uygulaması çok daha kısıtlı olduğu, aslen erkeğin cinselliğini kısıtlama amacı gütmediği (tam tersine, pekiştirmesi umulduğu) ve kültürün normal bir parçası haline geldiği için kadın mutilasyonu kadar şiddetli tepki görmemektedir. Buna rağmen, British Medical Journal'da yayınlanan bir tepki yazısında, Prof. Dr. Rio Cruz şöyle yazıyor:[24]

Penis ucu derisinin bütün özellikleri ve fonksiyonları bir arada değerlendirildiğinde, bunun körelmiş ve yüzeysel bir organ olmadığı görülmektedir. Ancak ne yazık ki sünnetçiler, hasarlamayı en çok sevdikleri organ olan penisi kesmelerine engel olan tüm bu kanıtları ve daha nicesini görmezden geleceklerdir. Hele ki o deri, vücudunun bir parçasını savunamayacak ve penisini kesenlere engel olamayacak bir insan yavrusuysa...

Uluslararası hukukun gözünde kadın genital mutilasyonu bir insan hakları ihlali olarak sınıflandırılmaktadır. CEDAW Komitesi 14 Numaralı Genelgesi, Maputo Protokolü'nün 5. Maddesi, Kahire Kadın Genital Mutilasyonunun Yok Edilmesi Deklarasyonu, İstanbul Sözleşmesi'nin 38. maddesi, Sürdürülebilir Kalkınma Hedefleri 5.3 Maddesi, Doğu Afrika Komünitesi Kadın Genital Mutilasyonu Yasası ve Birleşmiş Milletler İnsan Hakları Konseyi 38/61 Numaralı Maddesi ile kadınların sünnet edilmesi uluslararası yasalarla yasaklanmıştır.[68] Öte yandan, öylesinin "daha temiz" olacağı iddia edilerek birçok ülkede halen erkeklerin sünnet edilmesine izin veriliyor olması, erkek hakları için kritik bir hukuki ve etik sorun teşkil etmektedir.

Kadın sünneti ile ilgili daha fazla bilgiyi, buradaki yazımızdan alabilirsiniz.

Sünnetin Tarihi ve Modern Yaygınlığı

Sünnet kavramının tarihi çok eski zamanlara kadar gitmektedir, öyle ki Antik Mısır mezarlarından çıkan bedenlerin bazılarının sünnet edildiği görülmektedir. MÖ 4000'li yıllara ait Mısır mezarlıklarında sünnete dair izler bulmak mümkündür.[69] MÖ 2345-2181 yılları arasında varlık göstermiş olan 6. Mısır Hanedanlığı'na ait mezar çizimlerinde "İlacı, bu [uygulamayı] kabul edilir kılmaktır. Onu tutun ki, düşmesin." gibi anlatımlar yer almaktadır - ki bu kalıntıların en eskisi, Sakkara kentindeki nekropolisten çıkarılan rölyeflerdir. Yazılı metinlerin tarihi ise MÖ 2300'lere kadar girmektedir. Uha isimli bir Mısırlı şöyle diyor:[70]

Ben, 120 diğer erkekle birlikte sünnet edildiğimde, kimin vurduğu ve kimin vurulduğu belli değildi, kimin kazındığı ve kimin kazıdığı da öyle...
Antik Mısır'a ait, sünneti anlatan bir kalıntı. Khonspekhrod Taponağı'nın kuzey duvarında bulundu.
Antik Mısır'a ait, sünneti anlatan bir kalıntı. Khonspekhrod Taponağı'nın kuzey duvarında bulundu.
Wikimedia
Altıncı Hanedanlığa ait Mısırlı bir mezartaşı çiziminde, sünnet uygulaması görülüyor.
Altıncı Hanedanlığa ait Mısırlı bir mezartaşı çiziminde, sünnet uygulaması görülüyor.
Werner Forman Archive

Herodot'un anlatılarına göre Mısır etrafında yaşayan Kolhiler, Etiyopyalılar, Fenikeliler, Filistinli Suriyeliler ve Thermodon (Terme Çayı) ile Parthenius (Bartın çayı) civarında yaşayan Suriyeliler, sünnet uygulamaktaydılar; ancak bunlardan Fenikeliler, Yunanlılar ile ticaret yapmaya başladıktan sonra bu uygulamayı terk ettiler. Spesifik olarak Mısırlılar, bunu "temizlik amacıyla" uygulamaktaydılar.[71]

Ancak sünnetin daha da eski kökenlerinin, Sahra Altı Afrika'daki kabilelerin atalarına kadar gittiği düşünülmektedir. Bu antik kabilelerde sünnet, genç bir erkeğin yetişkin bir savaşçıya dönüşmesi için bir ritüel olarak görülmekteydi.[72], [73] Hatta sünnete ek olarak, bu antik kabilelerde (ve onların Avustralya'daki, Polinezya'daki ve Malezya'daki benzerlerinde) penis-altı kesimi (İng: "penis subincision") adı verilen, penisin başını ikiye yaran bir uygulama da görülmektedir.[74] Bu tür bir uygulamanın çok sayıda travmatik etkisi tespit edilmiştir; buna rağmen Kakadu Ulusal Parkı'ndaki Anbangbang Kayalıkları'ndaki duvar çizimlerinde, bu uygulamanın Nabulwinbulwinj isimli tehlikeli bir ruhun sünnet edilmesiyle gösterilmektedir ve bu uygulamanın çok uzun bir süredir yerliler arasında sürdüğüne işaret etmektedir.[75] Bu bakımdan, sünnetin kendince bir kültürel evrim tarihi olduğu görülebilir.[76]

Penis altı kesim işleminin başlangıcına yönelik bir örnek.
Penis altı kesim işleminin başlangıcına yönelik bir örnek.
Wikimedia
Avustralya yerlilerinde sünnet uygulamasının binlerce yıllık tarihini gösteren bir kaya çizimi.
Avustralya yerlilerinde sünnet uygulamasının binlerce yıllık tarihini gösteren bir kaya çizimi.
Religion in Aboriginal Australia: An anthology

Günümüzde, sünnetin kökenlerine yönelik birçok olasılık üzerinde durulmaktadır:

  • dini bir kurban ritüeli,
  • erkek çocuğun yetişkinliğe adım attığını gösteren bir geçit ritüeli,
  • doğurganlık ve yaşamı sembolize eden sempatik bir büyü girişimi,
  • cinsel zevki azaltmaya yönelik bir girişim,
  • düzenli banyo yapmanın zorluğundan kaynaklı bir hijyen girişimi,
  • yüksek sosyal statü sahiplerini işaretlemenin bir yolu,
  • düşmanları ve köleleri küçük düşürme amaçlı bir kısırlaştırma yöntemi,
  • sünnetli grupları sünnetli olmayan komşularından ayıran bir işaret,
  • mastürbasyon ve sosyal olarak ayıplanan diğer cinsel davranışları baskılama yolu,
  • erkeğin kadınlara yönelik çekiciliğini arttırma çabası,
  • kadınlardan hymen ("kızlık zarı") benzeri bir cinsellik işaretinin parçalanması,
  • önemli bir liderin eksik penis ucu derisini taklit etme çabası,[77]
  • şeytaniçeleri uzak tutma çabası,[78]
  • penis ucu derisinden kaynaklı tiksinmeyi bastırma çabası,
  • ve daha nicesi...

Ancak günümüzde uygulanan modern sünnetin ezici çoğunluğunun ana nedeni dini inançlardır; örneğin Musevilikte erkeklerin sünnet edilmesinin bir yasa olduğuna inanılmaktadır.[79] Benzer şekilde, Tevrat'ın Yaratılış kısmında Tanrı'nın İbrahim'e sünnet olmasını ve evindeki diğer erkekler ile köleleri sünnet etmesini söylediği; sünnet olanların olmayanlardan ayrılacağını yazar.[80] Böylece Yahudilik, sünnet geleneğini dini bir perspektifte kabul eden ilk büyük din olmuştur.

İslam'da, Kuran'da bahsedilmiyor olsa bile, erkek sünnetinin yapılması bir "sünnet" olarak görülmektedir; bu yüzden "sünnet" kelimesi özünde bilimsel bir terim değildir, Kuran içerisinde bulunmayan ancak Hz. Muhammed'in doğru bulduğu ve yapılmasını tembihlediğine inanılan davranışların genel adıdır. Sünnetlerin İslam'da yeri olmadığını düşünen bazı Müslüman akımlar, Tin suresinin 2. ayetindeki لَقَدْ خَلَقْنَا الْاِنْسَانَ ف۪ٓي اَحْسَنِ تَقْو۪يمٍۘ ("Biz insanı en güzel biçimde yarattık.") emrini göstererek, İslami gelenekten sünnetin çıkarılması gerektiğini de savunmaktadırlar.[81] Sünnetin hangi yaşta yapıldığı, Müslüman toplumlarda geniş bir çeşitlilik göstermektedir.[82]

Hristiyanlıkta da sünnet, oldukça tartışmalı bir konudur. Yahudiler ve Visigotik İspanyollar haricinde hiçbir Avrupalı sünnet olmamaktaydı ve sünnetin Hristiyanlıkta yeri olmadığını savunan bazı Hristiyanlar, Tomas İncilindeki "Havarileri ona sordular: 'Sünnet faydalı mı, değil mi?' O da dedi ki: 'Eğer faydalı olsaydı, babaları onları annelerinden zaten sünnetli doğururdu. Daha ziyade, gerçek ruh sünneti her açıdan daha kârlı hale gelmiştir." babını göstererek bu uygulamaya karşı çıkmaktadırlar.[83]

Hz. İsa'nın sünneti
Hz. İsa'nın sünneti
Ludovico Mazzolino

Dünya Sağlık Örgütü'nün yaptığı araştırmalara göre Dünya'daki 15 yaş ve üzeri erkeklerin %30'u sünnetlidir. Diğer araştırmalar, bu oranın %37-39 civarına kadar çıkabildiğini göstermektedir.[84] Sünnetli bu popülasyonun %68'ini Müslümanlar, %13'ünü yenidoğan Avustralyalılar oluşturmaktadır.[85], [86] Bu %30'un içerisindeki herkes dini sebeplerle sünnet olmamaktadır. Yapılan araştırmalar, özellikle de Asya'da ve Afrika'nın bir kısmında, dini olmayan geleneklerden ötürü sünnet olan birçok toplum ve kabileyi de ortaya çıkarmıştır. Örneğin Afrika'daki Xhosa kabilesi, geleneksel sünneti dinlerle hiçbir alakası olmaksızın binlerce yıldır uygulamaktadır. [43] Öte yandan Japonya ve Honduras gibi ülkelerde sünnetli olma oranı yaklaşık %0 iken, İspanya'da %6.6, İngiltere'de %20.7, Güney Afrika'da %45, ABD'de %75, İsrail ve Türkiye gibi ülkelerde ise %90'ın üzerindedir. Bazı ülkelerde bu oranlar düşmektedir; örneğin ABD'de sünnetli erkek oranları 1960'larda %83 civarındayken, 2010 yılında %77'ye kadar gerilemiştir.[87] Öte yandan Türkiye'de sünnetli erkek oranı %98.6 olarak belirlenmiştir.[84]

Dünya'daki erkekler arasında sünnetli olma sıklığı
Dünya'daki erkekler arasında sünnetli olma sıklığı
Wikimedia

Sünnetin Faydaları Nelerdir?

Sünnet, dini bir ritüelden bağımsız olarak, tıbbi nedenlerle bazı hastalıkların tedavisi olarak uygulanmaktadır. Balanit Kserotika Obliterans[88] (erkek penisi ve bölgesindeki deride meydana gelen bir hastalık), fimoz[89] (penisin ereksiyon sonrası tamamen deri içerisine çekilememe hastalığı), balanit[90] (penis iltihabı), postit (ön deri iltihabı) ve bazı idrar yolu iltihapları bu hastalıklara örnek olarak gösterilebilir. Bu hastalıkların birçoğu, sadece sünnetsiz erkeklerde (onların da %4-11 kadarında) görülmektedir[91] ve bu durumlar oluştuğunda, eğer başka bir tedavi işe yaramazsa, penis ucundaki derinin kesilmesi gerekebilmektedir.

Ancak burada dikkat edilmesi gereken, bu hastalıkların oluşması sonrasında bu derinin alınmasıdır. Üstelik bu da, eğer başka hiçbir tedavi işe yaramazsa uygulanmaktadır; örneğin penis derisinde oluşabilecek Candida albicans türü mantarlanma kolaylıkla topikal antibiyotikler ve antifungallar ile tedavi edilebilmektedir. Yıllar geçtikçe ve modern tıp ilerledikçe, sünnet yoluyla bunların tedavisi de giderek azalmaktadır.[92] Bu, tıpkı kangren olmuş bir kolun kesilmesine benzer. Bu hastalıkları önlemek amacıyla sünnet olunması, ileride kangren olabilir diye kol kesmeye benzemektedir. Ayrıca unutmamak gerekiyor ki sünnet uygulaması fimozu önleyebileceği gibi, sünnet uygulamasından dolayı fimoz oluşumu da görülebilmektedir.[27]

Tıp Derneklerinin Sünnet Hakkındaki Açıklamaları

Birçok tıp derneği, sünneti destekleyen açıklamalarda bulunmaktadır. Örneğin bu yönde en son bildirisini 1999 yılında yayınlamış olan Amerikan Pediyatri Birliği, o bildiride şöyle diyor:[54]

Güncel kanıtlar ele alındığında, yenidoğanlara uygulanan erkek sünnetinin sağlık faydaları, risklerden daha fazladır. Dahası bu faydalar, yenidoğan erkeklerini sünnet ettirmek isteyen ailelerin bu prosedüre erişim talebini de meşrulaştırmaktadır.

Birliğin bildirisine göre, erkek sünnetinin spesifik faydaları arasında:

  • İdrar kanalı iltihaplarının önlenmesi,
  • HIV kapma ihtimalini azaltması,
  • Diğer cinsel yolla bulaşan hastalıkların bulaşmasını azaltılması,
  • Penis kanserine yakalanma riskini düşürmesi

bulunmaktadır. Açıklamada, sünnetin, penisin cinsel fonksiyonuna ve hassasiyetine herhangi bir zarar vermediği, cinsel zevki azaltmadığı vurgulanmaktadır.

Ancak az sonra göreceğimiz gibi, bu iddialar oldukça tartışmalıdır. 2007 yılında Journal of Men's Health and Gender dergisinde yayınlanan çok kritik bir makalede, tıp dernekleri sünnet konusunda politik bir tavır takınmakla suçlanmaktadır.[25] Makaleye göre tıp dernekleri, sünnet ile birlikte gelen ve ilerleyen kısımlarda daha detaylı işleyeceğimiz etik problemlerin yükünü, hekimlerden ebeveynlere kaydırmak adına, tıbbi gereksinim olmaksızın yapılan sünnet uygulamasına yönelik nihai bir tavır takınmaktadırlar. Ayrıca kendisi sünnet olmuş hekimlerin bu konu hakkında sağlıklı kararlar veremedikleri, bugüne kadar yüzlerce ve binlerce kişiyi sünnet etmiş olmanın verdiği yükten kaynaklı olarak sünnete karşı durmak konusunda psikososyal sorunlar olduğu, din ve toplum baskısından doğan sosyopolitik faktörlere göre kararlar alındığı, bu nedenle sünnetin proflaktik faydalarının abartılıp, olası zararlarının küçümsendiği bir ortam oluştuğu iddia edilmektedir.[93]

Travma yaşayan insanlar, yaşadıkları bu travmayı tekrar etmeye meyillidir.[94] Bazı uzmanlar, bu tür bir travma tekrarı arayışının, hekimlerin ve özellikle de babaların, genç erkeklerdeki sünnet uygulamasını devam ettirmesinin ardında yatan psikolojik neden olduğuna inanmaktadır.[25] Yapılan çalışmalar, bu öngörüyü doğrular gibi gözükmektedir: Sünnetli doktorlar, sünnet uygulamasını savunmaya meyillidir; sünnetli babalar da çocuklarını sünnet ettirmeye meyillidir.[95] Bu nedenle tıbbi literatürde de sünnet karşıtı veri biriktirmek güç olabilmektedir; çünkü sünnetli doktorlar, sünnetin faydalarını abartan, zararlarını küçümseyen makaleler yazmaya meyillidir.[96] Bu nedenle, sünnet hakkındaki tıbbi literatür taranırken sorulması gereken bazı sorular bulunmaktadır:

  1. Makalenin yazarları sünnetin normal olduğu bir kültürden mi gelmektedir?
  2. Makalenin yazarları sünnet olmuş mudur?
  3. Makalenin yazarlarının sünnet olmuş erkek çocukları var mıdır?
  4. Makalenin yazarları, sünnet sektöründen maddi gelir elde etmekte midir?
  5. Bir hekimin sünneti destekleyen (veya çürüten) bir makale yayınlamasının ardında yatan motivasyonlar nelerdir?

Bunlara verilecek cevaplar, bir akademik makaleyi tek başına geçersiz veya geçerli kılmak için yeterli değildir; fakat bu alandaki araştırmalarda etik bir temel oluşturabilmek adına önem arz eden sorular olarak görülebilir.

Tüm bu önyargılara rağmen, sünnete karşı tavır takınan tıp dernekleri ve birlikleri bulmak da mümkündür. Örneğin 2007 yılında yapılan bir araştırmada, ön derinin var olması ile cinsel keyif arasında doğrudan ve pozitif bir ilişki tespit edilmesi[97] sonrasında, Hollanda Kraliyet Tıp Derneği, 2010 yılında şu açıklamayı yapmıştır:[98], [99]

Birçok seksolog, penis ucu derisinin karmaşık ve erotojenik bir yapıda olduğunu ve penisin cinsel faaliyet sırasındaki vajinaya girme ve masturbasyon gibi mekanik fonksiyonlarında önemli bir rol oynadığında hemfikirdir. (...) Tıbbi gerekçelerle yapılmayan erkek sünneti, zararlı ve acı verici bir ritüeldir ve çocuk haklarını da ihlal etmektedir.
Türkiye'den geleneksel ve kültürel bir sünnet töreni
Türkiye'den geleneksel ve kültürel bir sünnet töreni
Wikimedia

HIV, HPV ve Diğer Cinsel Olarak Bulaşan Hastalıklar

Buna rağmen, belirli şartlar altında sünnetin bazı önleyici etkileri olduğuna dair, göz ardı edilemeyecek kadar güçlü veriler de bulunmaktadır. Bunların başında da Dünya Sağlık Örgütü tarafından tespit edilip onaylanmış olan bir araştırma bulunmaktadır: Afrika'da yapılan araştırmada sünnetli erkeklerin sünnetsizlere göre %38-66 arası daha az HIV (AIDS virüsü) kaptığı tespit edilmiştir.[100] Diğer çalışmalarda da heteroseksüeller arası HIV geçişini %53-60 arası azalttığı gösterilmiş,[101], [102] bu faydanın uzun süre boyunca etkisini koruduğu,[41] toplum genelinde etkisinin ölçülebildiği[103] ve maliyet açısından avantajlı olduğu vurgulanmıştır.[104] HIV'e ek olarak genital insan papilloma virüsü (HPV)[49] ve herpes simplex 2 virüsünün (HSV-2) de bulaşmasını azalttığı gösterilmiştir.[105]

Yapılan çalışmalarda, özellikle de Afrika'da yaşayan ve anal seks yapan eşcinsel erkeklerin sünnet olması önerilmektedir.[106] Bu tespitin ardından Dünya Sağlık Örgütü sünnetin özellikle HIV geçişinin yoğun olduğu bölgelerde bir önlem aracı olarak uygulanması önerisini ileri sürmüştür.[107] Fakat Dünya Sağlık Örgütü, aynı raporunda sünnetin HIV'i önlemede sadece kısmi bir etkisi olduğunu, dolayısıyla diğer mücadele yöntemlerinin önüne asla geçemeyeceğini de belirtmektedir.[108], [109] JAMA'da 2018 yılında yayınlanan ve HIV ile mücadele yöntemlerinin etkinliğini araştıran bir makalenin sonuç paragrafı şu şekilde:[106]

30 yıldan uzun bir süre sonunda, küresel HIV pandemisini kontrol etme konusunda potansiyel olarak bir dönüm noktasındayız. Gelişmiş ART ve uzun süreli viral baskılama yöntemleri sayesinde, HIV ile yaşayan neredeyse tüm bireylerin bulaşıcılığı ortadan kaldırılabilmektedir. HIV olmayan ama risk altında olan kişiler, ART-temelli PrEP gibi müdahalelerden, gönüllü tıbbi erkek sünneti gibi birçok müdahaleye erişebilmektedirler. Bu biyomedikal müdahaleler, doğru davranışsal ve yapısal müdahaleler ve destek servisleriyle etkili bir şekilde, bir arada kullanılabilir. Klinisyenler, bu müdahaleleri uygulama ve kanıt-temelli HIV önleme araçlarını kullanma konusunda kritik bir role sahiptir.

Aynı makalenin erkek sünnetiyle ilgili olarak:

  • özellikle de yüksek HIV olan bölgelerde, cinsel olarak aktif heteorseksüel erkeklerin,
  • özellikle de yüksek HIV olan bölgelerde, erkek erkeğe anal seks yapan erkeklerin,
  • yenidoğan sünnetinin önleyici faydalarından yararlanmak isteyen ebeveynlerin

bilgilendirilmesi gerektiğinden söz edilmektedir. Öte yandan, gelişmiş ve gelişmekte olan ülkelerde HIV önleme amacıyla sünnet uygulamasının işlevsel olup olmadığına kesin kanaat getirebilen herhangi bir çalışma olmamıştır; dolayısıyla bu tür bir önlem, şimdilik gelişmemiş ülkelerde önerilmektedir.[110]

İlginç bir şekilde, sünnetin en yüksek etkiye sahip olduğu düşünülen HIV koruyuculuğu konusunda tartışmalar bulunmaktadır. Örneğin penis ucu derisindeki nemli sıvı içerisinde litik enzimler (lisozimler) bulunduğu bilinmektedir.[111] Yapılan çalışmalar, bu lisozimlerin AIDS'e neden olan HIV virüsünü durdurucu bir etkiye sahip olduğunu göstermektedir.[112] Bazı araştırmalar, bu nedenle sünnetin HIV koruması ile ilişkisi olamayacağını savunmaktadır.[24]

HPV ve Sünnet

İnsan papilloma virüsü (HPV) konusunda yapılan araştırmalar ise bir miktar daha muğlaktır. Her ne kadar rastgele seçilmiş sünnetli erkekler arasındaki kansere sebep olan HPV oranları, sünnetli olmayanlara göre bir miktar daha az bulunduysa da; HPV kaynaklı genital siğiller ile sünnetli olma arasında hiçbir ilişki tespit edilememiştir.[113], [48]

HIV'de olduğu gibi, HPV konusunda da tartışmalar bulunmaktadır. Bazı araştırmacılar, bırakın sünnetin HPV'ye karşı koruma sağlamasını, HPV'ye neden olabileceğini iddia etmektedirler. Çünkü HPV kaynaklı genital siğiller genellikle penisin distal ucunda oluşmaktadır ve sünnet derisi, bu bölgeyi kısmen koruyarak bu siğillerin bulaşmasına engel olmaktadır.[114]

Diğer Cinsel Yolla Bulaşan Hastalıklar ve Sünnet

2006 yılında yapılan bir meta-analiz çalışması, sünnet olanlarda frengi, kandroid (şankr) ve genital uçukların bulaşma oranlarının azaldığını göstermektedir.[115] 2010 yılında yapılan bir diğer çalışma, sünnetlilerde HSV-2 enfeksiyon oranlarının %28 civarında azaldığını göstermektedir.[116]

Ancak bu sonuçların tekrar edilmesi konusunda bazen karışık sonuçlar elde edilebilmektedir. Örneğin sünnet olmanın Trichomonas vaginalis ve Chlamydia trachomatis enfeksiyonları ile gonore veya frengi konusunda herhangi bir koruma sağlamadığını gösteren çalışmalar da mevcuttur.[116] Uzmanlar, sünnetin frengi korumasının sadece erkeklerle seks yapan eşcinsel erkeklerde olabileceğini düşünmektedir.[117]

Penis Kanseri

Bir diğer çalışma, sünnetli erkeklerin penis kanserine yakalanma riskini azalttığını ileri sürmektedir. Bunun nedensellik dayanağı ise, fimoz ile HPV'nin penis kanseri ihtimalini arttırıyor olmasıdır; sünnet, her ikisini de kısmen azalttığı için, penis kanserinin de azaldığı düşünülmektedir.

Yapılan istatistiki araştırmaya Dünya çapında birçok tepki gelmiştir; çünkü hem bu araştırmayı tekrar eden bilim insanları aynı sonuca ulaşamamışlardır hem de penis kanseri kadar nadir bir hastalık için sünnetin önerilmesini etik bulmamaktadırlar.[118] Bir pediyatrist olan Dr. Van Howe, şöyle diyor:

Zaten bir erkeğin üzerine yıldırım düşme ihtimali, penis kanserine yakalanma ihtimalinden çok daha yüksektir.

Zaten istatistiki olarak baktığımızda, neredeyse hiçbir erkeğin sünnet olmadığı Japonya, Norveç, Finlandiya ve Danimarka'nın toplamındaki penis kanseri vakası sayısı, içerisinde büyük miktarda sünnetli barındıran, sadece Amerika Birleşik Devletleri'ndeki penis kanseri vakası sayısından daha azdır. Bu durum, sünnet kaynaklı fimoz (ve dolayısıyla penis kanseri) oranlarının, sünnetin önledikleri ile kabaca eşit olduğuna işaret etmektedir.

İdrar Yolu Enfeksiyonları

İdrar yolu enfeksiyonları üretra (idrar yolu), idrar torbası ve böbrekleri etkileyebilen bir hastalık grubudur. 2 yaş ve altı çocuklarda bu enfeksiyonlara yakalanma ihtimali %1 civarındadır ve bunun da ezici çoğunluğu 1 yaş altında yaşanır. Sünnet olmanın, 2 yaş altı çocuklarda idrar yolu enfeksiyonlarını azalttığına yönelik az miktarda ve çelişkili bazı kanıtlar bulunmaktadır. Bu bulguların bir kısmına göre, her 100 sünnetli erkek yaklaşık 1 adet idrar yolu enfeksiyonunu önlemektedir, diğerlerine göre ortalamada 3-10 kat azalma görülmektedir.[119], [120]

Bu, oldukça mantıklı bir durumdur; çünkü penis ucu derisi, bakterilerin yaşayabileceği etkili bir yaşam alanıdır. Öyle ki, özellikle de 6 aylıktan küçük çocuklarda penis ucu derisinde idrar yolu enfeksiyonlarına sebep olabilecek bakteri sayısı, penis ucu olmayan bebeklerinkinden daha fazladır. Bu risk faktörünün yaşam alanı ortadan kaldırıldığında, doğal olarak idrar yolu enfeksiyonları da azalmaktadır.[121]

Ancak bu konuda da tartışmalar devam etmektedir; çünkü sünnetin önlediği idrar yolu enfeksiyonlarının, halihazırda anatomik bozukluklardan dolayı idrar yolu enfeksiyonuna yakalanma riski daha yüksek çocuklarda olduğu tespit edilmiştir.[54] Bu nedenle, çok sık idrar yolu enfeksiyonuna yakalanan çocuklarda sünnet opsiyonu düşünülebilir.[122]

Sünnetin Zararları Nelerdir?

Sünnet olmanın belirli şartlar altında belirli faydaları olsa da, vücudun bütünlüğüne makul şüphenin ötesinde fayda sağlayacağı beklenen durumlar haricinde zarar vermek, genel olarak istenmeyen bir uygulama olarak görülmektedir. En nihayetinde cerrahi bir operasyon olmasından, vücuttan bir parça alınıyor olmasından ve anestezik malzemeler ve diğer kimyasalların kullanılıyor olmasından ötürü sünnetin de her tıbbi uygulama gibi bazı komplikasyonları ve risk faktörleri mevcuttur ve akademik literatürde yaygın olarak tanımlanmıştır.[123]

Yapılan araştırmalar, her 100 sünnetten 1-4 tanesinde komplikasyon görüldüğünü göstermektedir.[27], [124] Kanama, bunlardan en yaygın olanıdır ve doğrudan basınç uygulayarak bu kanamayı durdurmak çoğu durumda mümkün olmaktadır.[27] Ancak vakaların %0.5'inde, kanamanın durdurulması için cerrahi müdahale gerekmektedir.[124] Kimi durumda, bipolar diatermi forsepsi kullanılarak da operasyon sonrası kanama ihtimali azaltılabilmektedir; fakat bu konuda daha fazla araştırma gerektiği vurgulanmaktadır.[125], [126] Ne yazık ki kanında pıhtılaşma problemi olanlar için bu komplikasyon ciddi ve potansiyel olarak ölümcül olabilmektedir.[27]

Yapılan araştırmalar, sünnetli erkeklerin sünnetsizlere göre seks, masturbasyon ve genel ereksiyon sırasında daha sık acı hissettiğini göstermektedir. Bu acının kaynağı, sünnet sırasında penise verilen hasarın boyutu ile ilişkili olabilir.[127], [128], [129] Bu nedenle sünnet olmak için kullanılan yöntemin, ömür boyu cinselliği etkilediği düşünülebilir. BJU International dergisinde yayınlanan bir araştırmaya göre, sünnetli insanlarda, sünnetsiz insanlara göre:

  • Penis yaralanmasının %33 daha fazla,
  • Ereksiyon için gerekli penis derisinin olmaması şikayetinin %27 daha fazla,
  • Eşit olmayan deriden ötürü penis kıvrımlanması sorununun %16 daha fazla,
  • Ereksiyon sonrası kanamanın %17 daha fazla,

olduğu tespit edilmiştir. Aynı araştırma, psikolojik durumu da içermektedir. Yapılan bu araştırmada, sünnetli erkeklerin sünnetsizlere göre:

  • Yaralı gibi hissetme oranlarının %60 daha fazla,
  • Kendine güvensizlik ve aşağılık kompleksinin %50 daha fazla,
  • Genital güvensizliğin %55 daha fazla,
  • Öfkenin %52 daha fazla,
  • Depresyonun %59 daha fazla,
  • Saldırganlığın %46 daha fazla,
  • Aileye ihanetin %30 daha fazla,

olduğu görülmüştür.

"Kimin bedeni, kimin kararı? Bırakın o seçsin!" gibi başlıklarla yapılan sünnet karşıtı bir protesto.
"Kimin bedeni, kimin kararı? Bırakın o seçsin!" gibi başlıklarla yapılan sünnet karşıtı bir protesto.
Wikimedia

Sünnetle ilgili bir diğer sorun ise hipovolemik şok kavramıdır. Sünnet hakkında araştırmalar yapan tıp birliklerinden birinin yaptığı araştırmaya göre 4.000 gram (4 kilogram) doğan bir erkek çocuğunda 340 mililitre kan bulunmaktadır. Yani kilogram başına 85 mililitre kan düşmektedir. Sünnet sırasında, en başarılı doktor bile, 68 mililitreye kadar kan kaybına sebep olabilmektedir (çoğu zaman bundan daha azdır) ve bu konuda vakaya rastlanmaktadır. Bu da doğum sırasında bebeğin %20 oranına kadar kan kaybetmesine sebep olmaktadır. Bu da bebeklerin hipovolemik şoka girerek ölmelerine sebep olacak kadar ciddi bir kan kaybıdır. Türkiye'de yapılan bir vaka analizinde de, sünnet uygulamasından 12 saat sonra aşırı kanama nedeniyle hastaneye kaldırılan ve basınç uygulanmasına rağmen kanamanın durdurulamadığı bir hipovolemik şok vakası anlatılmaktadır.[130]

Öte yandan bir diğer önemli sıkıntısı Metisilin Dirençli Staphylococcus aureus bakterisine yakalanma riskidir. Yapılan araştırmalarda, son dönemlerde sünnet vakalarında bu bakteriden kaynaklı hastalıkların oranında çok ciddi bir artış olduğu ortaya çıkarılmıştır. Üstelik sünnet olan çocuklarda, sünnet yaralarından bu hastalığın kapılma ihtimali ömür boyunca sürmektedir. Çünkü ön derinin salgıladığı bazı kimyasalların, cinsel bir hastalık olan bu bakteriyel enfeksiyona engel olduğu düşünülmektedir. Bu derinin kesilmesi, hastalık riskini arttırmaktadır.

Bunlar haricinde sünnetli erkeklerde ilerleyen dönemlerde bazı hastalıkların görülme ihtimali artmaktadır. Bunlar arasında:

  • Meatal stenoz: İdrar kanalının daralıp kapanması hastalığıdır. Normalde erkeklerin %0.9'unda görülmekteyken, sünnetlilerde bu oran %9-10'a kadar çıkmaktadır.[131]
  • Üriner Retensiyon (İsküri): İdrar yapamama hastalığıdır.
  • Venöz stasis: Penis damarlarında kan akışının yavaşlaması hastalığıdır. Ön derinin kesilmesiyle damarların ortadan kaldırılması, bu hastalığa yakalanma riskini arttırmaktadır.
  • Gömülü Penis: Penisin ereksiyon sırasında bile dışarıya çıkamamasına sebep olan hastalıktır. Ön derinin kesilmesiyle penis başının hareketi "özgürleştirilmiş" sanılmaktadır, ancak alt derinin iltihabı veya hasarı, penis hareketine engel olmaktadır.
  • Adhezyonlar: Penis etrafındaki deri, ön derinin kesilmesine cevaben genişleyebilir ve penis başını kapatacak şekilde kaynaşabilir.
  • Deri Köprüleri: Ön derinin kesilmesiyle birlikte salgıların azalması derinin penis başına veya penis şaftına yapışmasına ve köprüler oluşturmasına sebep olabilir. Bu da ağrıya ve acıya sebep olabilir.
  • Acılı Ereksiyon: Genellikle köprü oluşumu ve ön derinin salgılarının kesilmesinden ötürü katılaşma-kuruma durumlarından ötürü erekte olurken acı duyulması durumu gerçekleşebilir. Sünnetli erkeklerde ereksiyon sonrası ağrıların da daha fazla olduğu tespit edilmiştir.

Ayrıca akademik çalışmalarda nadiren de olsa sünnet kaynaklı penis amputasyonlarına,[132], [133] hapsolmuş penis sendromuna,[134] sıkı bandajlama dolayısıyla üriner bozukluklara ve nadir böbrek hastalıklarına,[135], [136] septisemiye[137] ve hatta 4 ayrı vakada akut kalp yetmezliği sendromuna rastlanabilmektedir.[138] Ancak bu tür komplikasyonlara normal bir sünnet operasyonu sırasında rastlamayı beklemeyiz; buna rağmen, bu hastalıklara yakalanan kişilerin, sünnet olmadıkları takdirde bu komplikasyonlarla yüzleşmeyeceği gerçeği açısından düşünülecek olursa, sünnetin faydalarının zararlarından ne düzeyde çok olduğu net bir şekilde ve bireyin bulunduğu bağlam çerçevesinde tartışılmalıdır.

Sünnet ile İlişkili Psikolojik Sorunlar

Burada, kritik bir risk ile yüzleşilmektedir: Sünnet uygulaması, sadece bir deri parçasının alınmasından ibaret değildir. Dolayısıyla sünnet uygulamasının erkekler üzerindeki psikolojik etkileri de unutulmamalıdır ve bu sahadaki araştırmalara önem verilmelidir. Her ne kadar birçok araştırma sünnet olunan yaş ile cinsellikten alınan keyif arasında bir ilişki tespit edememişse de, bazı çalışmalarda daha geç sünnet olmanın cinsel zevke daha fazla olumsuz etkisi olduğu gösterilmiştir.[139], [140]

Erkek sünneti, her ne kadar düğün havasında geçse ve törenlerle yapılsa da, erkek çocukları için travmatik bir olaydır.[141] En nihayetinde bu operasyon sonucunda erkek, vücudundaki bir organı yitirmektedir ve uzuv/işlev yitimine sebep olan tüm cerrahi operasyonlarda görüldüğü gibi, bu operasyonda da travmatik bir şok yaşanması oldukça normaldir; bu kişilerin bu yitimin acısını yaşamalarına izin verilmemesi halinde, psikolojik sorunlar baş gösterebilecektir.[142]

Anestezi olmaksızın yapılan sünnetlerde boğulma ve nefes darlığı riski artmaktadır ve kalp ritmi normalin 1.5 katına çıkmaktadır (dakikada 55 atım).[143]Ameliyat sonrasında stres hormonlarından olan kortizolun kan değerleri, sünnet öncesine göre 3-4 kat fazla ölçülmektedir.[144] Öyle ki sünnet, neonatal ameliyatların en acı verici olanlarından birisi olarak tanımlanmaktadır ve bu düzeydeki acının yetişkin hastalar tarafından kaldırılmasının mümkün olmayacağı vurgulanmaktadır.[145], [146], [147]

Yapılan araştırmalar, sünnet olan erkeklerin %90'ının davranışlarının sünnet sonrasında öyle veya böyle değiştiğini göstermektedir.[6], [148] Bu erkeklerin uyku düzenleri değişmekte ve bu erkekler daha kolay sinirlenebilmektedir - ki bunların her ikisi de stres sinyalidir.[149], [150], [151] Sünnet uygulamasının yarattığı travma, stresin en ileri düzeydeki etkilerinden biri olan travma sonrası stres bozukluğu (PTSD) tanı kriterlerine uyacak düzeyde bir şiddet uygulanmasına neden olmaktadır.[152] Her ne kadar çocuklarda genellikle PTSD tanısı nadiren konulsa da, sünnet sırasında yaşanan şiddetin PTSD'nin "çocuk versiyonu" olabilecek stres sorunlarına yol açabildiği düşünülmektedir.[153]

Sünnet olan çocuklarda görülen psikolojik etkiler, ilerleyen yaşlarda da kendini göstermeye devam etmektedir. Sünnetli erkeklerin uzun vadede abartılı veya uygunsuz düzeyde öfke, utanç, utanıklık, korku, güçsüzlük, güvensizlik, kendine güven eksikliği ve duygusal yakınlık kurmakta zorluk yaşadığı gösterilmiştir.[154], [155], [156] Çoğu zaman sünnet, doğumdan kısa bir süre sonra uygulandığı için, perinatal travma olarak görülmektedir ve birden fazla akademisyen, bu alanda yaptıkları çalışmalarla sünnet uygulamasının yarattığı travmanın ilerleyen yaşlarda erkeklerin kendilerine zarar vermelerine neden olabilmektedir. Örneğin akademik literatürde, erkeklerin kaybettikleri penis derisini geri kazanmak adına çabalar sarf ettikleri ve bu sırada penislerine daha fazla zarar verdikleri vakalara rastlamak bile mümkündür.[157]

Sünnetin yarattığı psikolojik sorunlarla ilgili en büyük problem, erkekler için bu konuda konuşmanın zorluğu ve bu yönde dikkate değer bir motivasyon olmamasıdır. Konu hakkında etraflıca bilgiye sahip olmayan erkekler, sünnetin kendilerinde yaratmış olabileceği travmadan ve bunun etkilerinden bihaberdir; bu nedenle bu döngüyü durduracak kuvvetler toplum içerisinde oluşamamaktadır.[158]

Sünnetin Etik Sorunları

Sünnetle ilgili sorunlardan bir diğeri ise etik problemlerdir. Sünnet, cinsel organların gelişimsel uyumu ve psikolojik gelişimin etkilenmemesi adına küçük yaşlarda yapılmaktadır. Ancak bu, etik bir problem doğurmaktadır: Bir birey, ebeveyn dahi olsa, çocuğunun ömrünü etkileyecek, geri döndürülemez ya da değiştirilemez fiziksel bir karar almaktadır. Bu karar, basitçe çocuğun sırtına bebekken koca bir kartal dövmesi yaptırmaya benzemektedir. Hoş, bir dövme sildirilebilir; ancak evrimsel süreçte, milyonlarca yılda evrimleşip de bir makas darbesiyle koparılan bir deri geri getirilememektedir. Bunun kararı, yetişkin bireyin kendisi tarafından alınmak durumundadır. Muhtemelen hiçbir insanın, eğer ki büyüyüp HIV'e yakalanacak olursa, ebeveynlerini "Sen neden beni küçükken sünnet ettirip HIV'e yakalanma şansımı düşürmedin!" diye sitem etmeyeceği varsayılabilir; zira HIV'den korunmanın ana yöntemi sünnet değil, hijyen ve güvenli seks kurallarına uymaktır.

1000'den fazla erkek üzerinde yapılan araştırmalar, sünnetin ciddi bir insan hakları ihlali durumu yarattığını ortaya koymaktadır.[156] Sünnetli erkeklerin büyük bir kısmı, sünnet uygulamasının kendilerini nasıl etkilediği konusunda kafa yormaya teşvik edildiklerinde, bunun kendilerini travmatize ettiğini fark etmektedirler. Dahası tıpkı kadın genital mutilasyonunda veya interseks bireylere doğuştan yapılan müdahalelerde olduğu gibi, erkek sünnetine maruz kalan erkekler de, kendilerine bu uygulama yapıldığında haklarının ihlal edildiğini ve travmatize edildiklerini fark etmemektedirler. Bunlar, ancak ilerleyen yaşlarda, geçmişe dönüp bakıldığında anlaşılmaktadır. Araştırmacılar şöyle yazıyor:[156]

Bulgularımız, sünnet uygulamasının önemli sağlık ve insan hakları sonuçları olduğunu göstermektedir. Bu sonuçlar, erkek çocuklarının vücut bütünlüğüne ve gelecekteki vücut otonomisine engel olmaktadır. Bu durum, sağlık ve insan hakları profesyonellerinin, sünnetin olumsuz etkilerinden muzdarip olan erkeklerin haklarını savunma konusunda bir teşvik unsuru olmalıdır. Bizim önerimiz, bu konuda daha fazla araştırma yapılması, bu uygulamadan etkilenen erkeklere yardımcı olmak konusunda çözümler üretilmesi ve bu uygulamanın gelecekteki sıklığını azaltacak tepkilerin verilmesidir.

Öte yandan, kültürel baskıyı da düşünmek gereklidir. Erkeklerinin çoğunluğu sünnet olan popülasyonlarda sünnet edilmeyen erkekler, bu toplumlarda yetişmiş kadınlar ve erkekler tarafından önyargıyla karşılaşabilmektedir. Birçok ebeveyn, biraz da bundan endişe ederek çocuklarını sünnet ettirmeyi tercih etmektedir (özellikle de kendilerini dindar bir kimlik ile tanımlamayan aileler). Örneğin Türkiye'de yapılan bir araştırmada, sünnet sonrasında erkeklerin sosyal anksiyete ve günlük telaş seviyelerinin düştüğü, vücutlarından aldıkları tatminin arttığı gösterilmiştir.[159] Uzmanlar, sünnet olunmadığı takdirde bazı erkeklerin vücut imgesi ve cinsel tatmin sorunları yaşayabileceğine ve bunların sünnet sonrasında düzelebildiğine dikkat çekmektedir.

Benzer şekilde, sünnetsiz erkekler sünnetli erkekler tarafından dışlanmaları halinde (ki buna özellikle spor yapan ve soyunma odalarında birbirini çıplak gören erkek gruplarında rastlanmaktadır), bundan duydukları utançtan ötürü sünnet olmayı isteme ve daha fenası, kendi kendilerini sünnet etmeye çabalama gibi durumlar görülmektedir. Bu durum, popüler kültürde Nip Tuck dizisinde işlenmektedir; ancak akademik camiada da bu tür vakalara rastlanmaktadır.[160]

Bu noktada, gençlerin ve ailelerin önemi ortaya çıkmaktadır. Toplumsal baskılar, eğitimle ve organize bir mücadele ile alt edilebilirler; fakat insan bedenine yapılan müdahaleler çoğu durumda eski haline döndürülememektedir. Bu bakımdan da bakılacak olursa, sünnet söz konusu olduğunda, çocuk haklarının ihlaline önem verilmesi gerektiği anlaşılmaktadır.

Sonuç

Sünnet geleneğinin çok antik kökenleri olduğu ve günümüzde de yaygın bir şekilde sürdürüldüğü görülmektedir. Bu gelenekler çerçevesinde yapılan sünnetin ciddi zarar verme ihtimali düşük olduğundan, kitlesel olarak büyük bir sorunla karşılaşılmamaktadır. Dahası, sünnet geleneğinin görüldüğü toplumlarda, toplumun geneli sünnetli olduğundan, o toplumun erkekleri için "norm" zaten sünnetli olmaktır. Bu nedenle sünnetin fayda ve zararlarının etkisi, en azından o toplumun kendi normalleri içerisinde göze çarpmamaktadır.

Sünnet ile ilgili tıbbi verileri değerlendirdiğimizde, karşımıza şöyle bir tablo çıkmaktadır: Sünnetin belirli şartlar altında bir miktar yararı bulunabilir ve bunlar, başka hiçbir yöntemin işlevsel olmadığı durumlarda göz ardı edilemez. Ancak sünnetin, hele ki tıbbi gereksinimlerin olmadığı durumlarda yapılan sünnetin (ki bu, sünnet uygulamasının büyük bir kısmını oluşturmaktadır) çok ciddi zararları da olabilmektedir. Bu zararlar sadece fiziksel, fizyolojik ve morfolojik değil, aynı zamanda psikolojiktir.

Tüm bu açılardan bakıldığında, sünnetin faydaları ve zararlarının genel geçer bir şekilde bütün toplumlara, bütün insanlara ve bütün koşullara genellenemeyeceği görülmektedir. Sünnet uygulamasının bir birey için uygunluğu araştırılırken, her bireyin içinde bulunduğu bağlam, kültür, tıbbi şartlar ve gereksinimler göz önüne alınmalıdır.

Penis derisi, en nihayetinde bir organ (veya organ eklentisi) olması bakımından, pek tabii kendi hastalıklarına sahiptir. Bir yapının var olmasından ötürü oluşabilecek hastalıklar, o yapının ortadan kaldırılması sonucunda, gayet doğal olarak, artık görülmeyecektir. Örneğin insanların solungaçları olmadığı için, solungaçlarla ilişkili hastalıkları da yoktur. Ancak penis derisi normal vücut gelişiminin sıradan bir parçası olduğundan, bu açıdan önemli olan, temel tıbbi prensipleri takip ederek, vücut bütünlüğüne gereksiz yere zarar vermeksizin vücudun sorunlarını çözebilecek yöntemleri geliştirmektir.

Bu durumun öteki yüzü, sünnet operasyonunun en nihayetinde cerrahi bir operasyon olduğu ve dolayısıyla belirli risk faktörleri taşıdığı gerçeğidir. Her ne kadar modern cerrahi teknikleri sayesinde sünnet gibi "basit" sayılabilecek operasyonlardaki risk faktörleri dikkate değer miktarda azaltılmış olsa da, sünnetin yalnızca kültürel nedenlerle, herhangi bir tıbbi gereksinim olmaksızın uygulanması, gereksiz cerrahi bir operasyon geçirmekten ötürü sağlığı tehdit edebilecek risk faktörlerinin artması demektir. Elbette her davranışımız çeşitli risk faktörlerini arttırmakta veya azaltmaktadır; bu bakımdan sünnet de farklı değildir ve çoğu durumda ölümcül zararlar doğurmamaktadır. Ancak ebeveynler, çocukları için tıbbi bir gereksinim olmayan bir uygulamayı, çoğu durumda onların rızası olmaksızın uyguladıklarında, gereksiz yere çocuğun sağlığını riske atmış ve çocuklarının vücut otonomisini ihlal etmiş olabileceklerdir.[161] Dediğimiz gibi, her ne kadar sıradan bir sünnet operasyonunda veya sonrasında dikkate değer bir sağlık bozulması beklenmiyor olsa da, risk vardır ve sıfırdan büyüktür.

Öte yandan bazı nadir şartlarda sünnetin daha yaygın olarak önerildiği görülmektedir: Örneğin HIV gibi hastalıkların çok yüksek olduğu, kondom gibi cinsel ürünlere ve temiz su gibi hijyen unsurlarına erişimin güç olduğu yerlerde, sünnet uygulaması genel geçer bir şekilde tavsiye edilebilmektedir. Ancak bu önerinin çok kısıtlı şartlar altında yapıldığı ve bu öneriye karşı da çok güçlü itirazlar da mevcut olduğu hatırlanmalıdır; zira HIV kaynaklı AIDS veya penis ucu derisinde görülebilecek diğer hastalıklar, artık idare edilemez hastalıklar değillerdir. Dahası, HIV'den korunmak için penis bütünlüğüne zarar veren bir uygulamadan çok daha etkili yöntemler bilinmektedir. Günümüzde, düzgün eğitim ve doğru teknolojiler ile sünnete gerek kalmaksızın penis ucu derisiyle ilişkilendirilen birçok hastalık ortadan kaldırılabilmektedir. HIV gibi cinsel yolla bulaşan hastalıkları önlemek için penis ucu derisini kesmek yerine, kondom ve uygun yaşta cinsellik eğitimi uygulamaları gibi kolay, ucuz ve pratik uygulamaları teşvik etmek gerekmektedir. Suya ve sabuna erişimin son derece kolay olduğu günümüz dünyasında, bir vücut parçasının koparılması yoluyla sağlık aramanın modern bir uygulama olarak görülmesi güçtür.

Bu durumu sigara içmeye benzetmek mümkündür. Kimi durumda, enflamatuvar bağırsak hastalığında (ülseratif kolitis hastalığında) sigara içmenin hafifletici bir etkisi olduğu görülmektedir. Ancak ortalamada sigara içmenin zararları bir tarafta toplandığında, bırakın spesifik bir bağırsak hastalığını, mide kanserini bile %100 önlese, sigara tüketiminin bu ufak yararı yine de göz ardı edilebilecek kadar küçük bir etki olacaktır ve genel geçer olarak önerilmesi için yeterli gerekçemiz olmayacaktır.[162] Çünkü bu hastalıklardan korunmanın veya onları tedavi etmenin, sigara gibi yıkıcı olmayan birçok yöntemi bilinmektedir. Sünnet, elbette sigara düzeyinde tehlikeye sahip değildir; ancak bir analoji kurmak mümkündür: Birçok durumda sünnetli bir erkek, sünnetsiz bir erkekten ayırt edilemeyecek cinsel fonksiyona ve deneyime sahip olacaktır. Bu durumda sünnet olmanın, kültürel baskı haricinde gerçekten geçerli bir gereksinimi var mıdır?

Sünnet olmayı, apandis veya bademcik aldırmaya benzetmek de mümkündür. Belirli koşullarda, her iki organ da büyük problemler yaratabileceği için alınmaktadır; ancak herhangi bir problem oluşmaksızın bu organların alınması için ameliyata başvurmak tamamen anlamsız görülmektedir ve vücut bütünlüğünü tehdit etmektedir; hele ki açık rıza alınmadan uygulanıyorsa... Sünnetin hastalıklara karşı potansiyel faydalarından medet umarak bu uygulamayı yaygınlaştırmada yapılan, yeni doğan bir bebekten apandisin veya bademciklerin alınmasından farksızdır!

Sünnet derisine evrimsel biyoloji açısından bakıldığında da gördüğümüz benzerdir: Penis ucu derisinin körelmiş bir organ olduğu varsaysak bile, tamamen işlevsiz bir organ olmadığı çok açıktır. Penis ucu derisindeki geniş varyasyon, körelmiş bir organ olduğu fikrine temel sağlamaktadır; öte yandan bugüne kadar yapılan çalışmalarda, penis ucu derisinin fonksiyonları da net olarak tespit edilebilmiştir. Tıpkı apandis örneğinde olduğu gibi, penis ucu derisinin de alınması canlıya muhtemelen ölümcül düzeyde bir zarar vermemektedir; fakat bu parçanın bulunmasının da modern tıp ve hijyen şartları altına dikkate değer bir zararı yoktur.

Yine saf bir evrimsel perspektiften düşünecek olursak, penis ucu derisinin bireye vahşi yaşam koşullarında bile zarar verecek olması halinde, uzun vadede büyük ihtimalle eleneceği düşünülebilir. Nihayetinde canlılar, nesiller boyunca evrimleşerek günümüze gelmişlerdir ve bu süreçte birçok organ edinilmiş ve kaybedilmiştir. Günümüzde, kimi zaman körelmiş organlar (20 yaş dişleri, apandiks, vb.) sorun yaratabilmektedir; bunlar sorun yarattıkları zaman alınırlar. Ancak ön derinin, belki modern teknoloji sayesinde körelmişse de, tamamen işlevsizleşme yolunda olan bir organ olmadığı net bir şekilde ortadadır.

Evrim Ağacı olarak bizim tavsiyemiz, Dünya çapındaki birçok profesyonel bilim ve tıp kurumunun önerdiği gibi, sadece tıbbi gereksinimler dahilinde bu derinin alınmasıdır. Elbette kültürel uygulamalar gün aşırı değiştirilemeyecektir; fakat ebeveynlerin sünnetin faydaları ve zararları konusunda kapsamlı bir şekilde bilinçlendirilmesi büyük öneme sahiptir. Yavrularını sünnet ettiren ebeveynlerin etik bir yük altına girdikleri ve potansiyel olarak çocuk/insan hakları ihlalinde bulunuyor olabilecekleri hatırlanmalıdır. Ayrıca bu yükümlülüğün, diğer birçok konuda olduğu gibi, ebeveynlerin omzundan alınarak hekimlere ve tıp birliklerine yüklenmesi önerilmektedir (örneğin hiçbir hekim durup dururken bir böbreğinizin alınacağı bir operasyona izin vermeyecektir, yalnızca tıbbi bir zorunluluk olan bir durumda bunu yapacaktır).

Sünnet söz konusu olduğunda, Dünya genelinde baktığımızda, hem faydalar hem de zararlar oldukça küçük gözükmektedir ve bu nedenle nihai karar, kültürel normlara ne kadar uyulmak istendiğine bağlı olmakta gibi gözükmektedir. Yani genel halk arasındaki izlenim, sünnet lehine veya aleyhine çok güçlü tıbbi argümanlar inşa etmenin zor olduğu yönündedir. Buna, tıp birliklerinin çoğu durumda sünnete karşı tavır takınmaktan sakınmaları ve bunu tetikleyen psikososyal faktörler de eklenince, işin içinden çıkılmaz bir döngü oluşmaktadır.

İşte bu nedenle, en azından bu konu toplumsal bir tartışma noktası haline gelip, gerekli bilince erişme noktasına erişene dek, sünnet olmak isteyen veya istemeyen birinin mutlaka bu konuda bir hekime danışması ve onun tavsiyelerini dinlemesi önerilmektedir. Ebeveynler, sünnet uygulamasının faydaları ve zararları hakkında kendilerini bilgilendirmeli; aileler, içinde bulundukları bağlam çerçevesinde (HIV sıklığı, hijyen unsurlarına erişim, disiplin, vs.) kendi durumlarını dikkatlice değerlendirmeli ve ayrıca çocuk haklarını ve etik endişeleri sonuna kadar gözetmelidir.

Bu Makaleyi Alıntıla
Okundu Olarak İşaretle
418
0
  • Paylaş
  • Alıntıla
  • Alıntıları Göster
Paylaş
Sonra Oku
Notlarım
Yazdır / PDF Olarak Kaydet
Bize Ulaş
Yukarı Zıpla

İçeriklerimizin bilimsel gerçekleri doğru bir şekilde yansıtması için en üst düzey çabayı gösteriyoruz. Gözünüze doğru gelmeyen bir şey varsa, mümkünse güvenilir kaynaklarınızla birlikte bize ulaşın!

Bu içeriğimizle ilgili bir sorunuz mu var? Buraya tıklayarak sorabilirsiniz.

İçerikle İlgili Sorular
Soru & Cevap Platformuna Git
Bu İçerik Size Ne Hissettirdi?
  • Tebrikler! 265
  • Üzücü! 107
  • Bilim Budur! 71
  • Grrr... *@$# 65
  • Korkutucu! 58
  • Merak Uyandırıcı! 52
  • İnanılmaz 43
  • Mmm... Çok sapyoseksüel! 38
  • Muhteşem! 31
  • İğrenç! 27
  • Umut Verici! 24
  • Güldürdü 10
Kaynaklar ve İleri Okuma

Evrim Ağacı'na her ay sadece 1 kahve ısmarlayarak destek olmak ister misiniz?

Şu iki siteden birini kullanarak şimdi destek olabilirsiniz:

kreosus.com/evrimagaci | patreon.com/evrimagaci

Çıktı Bilgisi: Bu sayfa, Evrim Ağacı yazdırma aracı kullanılarak 21/11/2024 13:46:02 tarihinde oluşturulmuştur. Evrim Ağacı'ndaki içeriklerin tamamı, birden fazla editör tarafından, durmaksızın elden geçirilmekte, güncellenmekte ve geliştirilmektedir. Dolayısıyla bu çıktının alındığı tarihten sonra yapılan güncellemeleri görmek ve bu içeriğin en güncel halini okumak için lütfen şu adrese gidiniz: https://evrimagaci.org/s/9389

İçerik Kullanım İzinleri: Evrim Ağacı'ndaki yazılı içerikler orijinallerine hiçbir şekilde dokunulmadığı müddetçe izin alınmaksızın paylaşılabilir, kopyalanabilir, yapıştırılabilir, çoğaltılabilir, basılabilir, dağıtılabilir, yayılabilir, alıntılanabilir. Ancak bu içeriklerin hiçbiri izin alınmaksızın değiştirilemez ve değiştirilmiş halleri Evrim Ağacı'na aitmiş gibi sunulamaz. Benzer şekilde, içeriklerin hiçbiri, söz konusu içeriğin açıkça belirtilmiş yazarlarından ve Evrim Ağacı'ndan başkasına aitmiş gibi sunulamaz. Bu sayfa izin alınmaksızın düzenlenemez, Evrim Ağacı logosu, yazar/editör bilgileri ve içeriğin diğer kısımları izin alınmaksızın değiştirilemez veya kaldırılamaz.

Keşfet
Akış
İçerikler
Gündem
Eşey
Genler
Evrim Ağacı Duyurusu
Yeşil
Asteroid
Beslenme Bilimi
Kalıtım
Sendrom
Kanser
Dağılım
Ağrı
Nöronlar
Deniz
Sars
Ara Tür
Renk
Embriyo
Tür
Periyodik Tablo
Hukuk
Ortak Ata
Carl Sagan
Evrimsel Tarih
Hayatta Kalma
Kanser Tedavisi
Aklımdan Geçen
Komünite Seç
Aklımdan Geçen
Fark Ettim ki...
Bugün Öğrendim ki...
İşe Yarar İpucu
Bilim Haberleri
Hikaye Fikri
Video Konu Önerisi
Başlık
Kafana takılan neler var?
Gündem
Bağlantı
Ekle
Soru Sor
Stiller
Kurallar
Komünite Kuralları
Bu komünite, aklınızdan geçen düşünceleri Evrim Ağacı ailesiyle paylaşabilmeniz içindir. Yapacağınız paylaşımlar Evrim Ağacı'nın kurallarına tabidir. Ayrıca bu komünitenin ek kurallarına da uymanız gerekmektedir.
1
Bilim kimliğinizi önceleyin.
Evrim Ağacı bir bilim platformudur. Dolayısıyla aklınızdan geçen her şeyden ziyade, bilim veya yaşamla ilgili olabilecek düşüncelerinizle ilgileniyoruz.
2
Propaganda ve baskı amaçlı kullanmayın.
Herkesin aklından her şey geçebilir; fakat bu platformun amacı, insanların belli ideolojiler için propaganda yapmaları veya başkaları üzerinde baskı kurma amacıyla geliştirilmemiştir. Paylaştığınız fikirlerin değer kattığından emin olun.
3
Gerilim yaratmayın.
Gerilim, tersleme, tahrik, taciz, alay, dedikodu, trollük, vurdumduymazlık, duyarsızlık, ırkçılık, bağnazlık, nefret söylemi, azınlıklara saldırı, fanatizm, holiganlık, sloganlar yasaktır.
4
Değer katın; hassas konulardan ve öznel yoruma açık alanlardan uzak durun.
Bu komünitenin amacı okurlara hayatla ilgili keyifli farkındalıklar yaşatabilmektir. Din, politika, spor, aktüel konular gibi anlık tepkilere neden olabilecek konulardaki tespitlerden kaçının. Ayrıca aklınızdan geçenlerin Türkiye’deki bilim komünitesine değer katması beklenmektedir.
5
Cevap hakkı doğurmayın.
Aklınızdan geçenlerin bu platformda bulunmuyor olabilecek kişilere cevap hakkı doğurmadığından emin olun.
Sosyal
Yeniler
Daha Fazla İçerik Göster
Popüler Yazılar
30 gün
90 gün
1 yıl
Evrim Ağacı'na Destek Ol

Evrim Ağacı'nın %100 okur destekli bir bilim platformu olduğunu biliyor muydunuz? Evrim Ağacı'nın maddi destekçileri arasına katılarak Türkiye'de bilimin yayılmasına güç katın.

Evrim Ağacı'nı Takip Et!
Yazı Geçmişi
Okuma Geçmişi
Notlarım
İlerleme Durumunu Güncelle
Okudum
Sonra Oku
Not Ekle
Kaldığım Yeri İşaretle
Göz Attım

Evrim Ağacı tarafından otomatik olarak takip edilen işlemleri istediğin zaman durdurabilirsin.
[Site ayalarına git...]

Filtrele
Listele
Bu yazıdaki hareketlerin
Devamını Göster
Filtrele
Listele
Tüm Okuma Geçmişin
Devamını Göster
0/10000
Bu Makaleyi Alıntıla
Evrim Ağacı Formatı
APA7
MLA9
Chicago
Ç. M. Bakırcı. Sünnetin Faydaları ve Zararları: Sünnet, Sağlıklı Bir Uygulama mı? Penis Ön Derisi Neden Var ve Nasıl Evrimleşti?. (25 Eylül 2020). Alındığı Tarih: 21 Kasım 2024. Alındığı Yer: https://evrimagaci.org/s/9389
Bakırcı, Ç. M. (2020, September 25). Sünnetin Faydaları ve Zararları: Sünnet, Sağlıklı Bir Uygulama mı? Penis Ön Derisi Neden Var ve Nasıl Evrimleşti?. Evrim Ağacı. Retrieved November 21, 2024. from https://evrimagaci.org/s/9389
Ç. M. Bakırcı. “Sünnetin Faydaları ve Zararları: Sünnet, Sağlıklı Bir Uygulama mı? Penis Ön Derisi Neden Var ve Nasıl Evrimleşti?.” Edited by Çağrı Mert Bakırcı. Evrim Ağacı, 25 Sep. 2020, https://evrimagaci.org/s/9389.
Bakırcı, Çağrı Mert. “Sünnetin Faydaları ve Zararları: Sünnet, Sağlıklı Bir Uygulama mı? Penis Ön Derisi Neden Var ve Nasıl Evrimleşti?.” Edited by Çağrı Mert Bakırcı. Evrim Ağacı, September 25, 2020. https://evrimagaci.org/s/9389.
ve seni takip ediyor

Göster

Şifremi unuttum Üyelik Aktivasyonu

Göster

Şifrenizi mi unuttunuz? Lütfen e-posta adresinizi giriniz. E-posta adresinize şifrenizi sıfırlamak için bir bağlantı gönderilecektir.

Geri dön

Eğer aktivasyon kodunu almadıysanız lütfen e-posta adresinizi giriniz. Üyeliğinizi aktive etmek için e-posta adresinize bir bağlantı gönderilecektir.

Geri dön

Close