Kızlık Zarı Nedir? Hymen, "Kızlık Zarı" Görevi Görür mü? Neden Evrimleşmiştir ve Kadınlarda Neden Bulunur?
Kızlık zarı (bilimsel ismiyle "himen" veya "hymen"), vajinal açıklığın dış kısmını saran ve kimi durumda kısmen kapatan bir mukoza dokusudur. Bu doku, çoğu zaman ilk cinsel birleşme (coitus) sırasında yırtılır ve bir miktar acı ve kanamaya neden olur.[11]
Seks ile ilişkisinden ötürü birçok toplumda bu dokuya kültürel anlamlar yüklenmiştir ve halk arasında hakkında birçok hatalı bilginin dolaşmaktadır. Örneğin birçok kültürde himen perforasyonu ("kızlık zarı yırtılması"), "bakirelik testi" gibi değerlendirilir ve bu kültürlerde kadınlara cinsellik konusunda çeşitli baskılar uygulanır. Ne var ki himen, aynı zamanda sert düşmeler ve sarsmalar ile, vajinal tampon kullanımı ile veya at binme ve bisiklet gibi sporlarla uğraşma nedeniyle de yırtılabilir. İlerleyen kısımlarda göreceğimiz gibi, bazı kadınlarda himen daha esnektir ve ilk seks sonrasında da (hatta birden fazla seks sonrasında da) korunmaya devam edebilir. Dolayısıyla himenin varlığı veya yokluğu, "bakirelik" veya cinsel deneyim konusunda güvenilir bir belirteç değildir.
Ama daha fazla ilerlemeden, en başa saralım: Himen nedir? Bu yapı, dişilerin vücudunda neden bulunuyor? Gerçekten cinsellikle herhangi bir ilişkisi var mı? Evrimsel süreçte neden oluşmuş ve korunmuş? Diğer hayvanlarda bu tarz bir dokuya rastlanıyor mu?
Bu yazımızda biraz bu konulara göz atacağız; ancak en başından şunu söylemek gerekiyor: Bu konu, henüz çok net sonuçların bulunmadığı, alanda bolca hipotezin birbiriyle yarıştığı bir konudur. Bu yazıda, konuyla ilgili birkaç makul ve en azından temel düzeyde mantık testinden geçebilen hipotezlere yer vermeye çalışacağız. Yine de bunların nihai cevaplar olmadığı ve alanda daha fazla araştırmaya ihtiyaç bulunduğu hatırlanmalıdır.
Kızlık Zarı Hangi Hayvanlarda Bulunur?
Öncelikle ilginç bir gerçekle başlayalım: "Kızlık zarı" olarak bilinen "himen" (veya "hymen") yapısı, diğer birçok memelide embriyolojik dönemde oluşmakta; ancak sonrasında apoptosis (programlı hücre ölümü) mekanizmasıyla yok olmaktadır. Kaliforniya Üniversitesi Scripps Oşinografi Enstitüsü'nden, Stanford Üniversitesi mezunu Dr. Alistair Hobday ve arkadaşlarının 23 Ağustos 1996 yılında Medical Hypothesis dergisinin 49. sayısında yayınlanan makalelerine göre, daha önce yapılan pek çok araştırmanın da gösterdiği üzere, insanlar himene sahip olan tek hayvan türüdür.
Fakat himenin diğer türlerdeki varlığına dair araştırmalar kimi zaman tutarsız sonuçlar verebilmektedir. Akademik literatürde, insan harici türlerde de himen bulunduğunu ileri süren yayınlar bulmak mümkündür. Örneğin bazı genç ineklerde ve bazı spanyel ırkı köpeklerde de benzer yapılar rapor edilmiştir. Benzer şekilde, Afrika fillerinde de himen bulunmaktadır; ancak zar çiftleşme sırasında değil, doğum sırasında yırtılmaktadır. Dr. Morris'in yaptığı çalışmalara göre ise atlarda, balinalarda, köstebeklerde, köstebek farelerinde, sırtlanlarda ve muhtemelen daha birçok diğer memelide himen bulunmaktadır.
Bazı diğer araştırmalar lamalarda ve insanın en uzak primat kuzenleri arasında bulunan lemurlarda da himeni tespit etmiştir. Benzer şekilde gine domuzlarında, bazı galago türlerinde, foklarda, deniz aslanlarında ve deniz ineklerinde de himen tespit edilen çalışmalar bulunmaktadır. Daha güncel bazı araştırmalar sonucunda sincaplar, antiloplar, gazeller, yarasalar, kediler, şempanzeler, zebralar, manateler, sıçanlar, çinçillalar, ornitorenkler, deniz gergedanları, alpakalar, bobolinkler, geyik fareleri, geyikler ve sivrifareler de, hymen-benzeri yapılara sahip türler arasında sayılmaya başlanmıştır.
Son olarak, bazı çalışmaların bulgularına göre kurbağalarda, alabalıklarda, muhabbet kuşlarında, palyaço balıklarında ve gelincik böceklerinde de bu tür bir yapı bulunma ihtimali vardır ve eğer bu doğruysa, himen yapısının evrimsel kökenleri çok daha geriye gidiyor olabilir.
Ancak belirttiğimiz gibi, bu hayvanların neredeyse hiçbirinde zar yetişkinliğe kadar kalmamakta, zaman içerisinde atrofi ya da apoptosis yoluyla yok edilmektedir. Bu nedenle de "X türünde hymen vardır." argümanının dayanak noktası iyi belirlenmelidir. Eğer embriyolojik dönemde önce var olup, sonra yok olan bir yapıdan söz ediliyorsa, birçok hayvanda bu tür bir fizyolojik unsurdan söz etmek mümkün olabilir. Ancak embriyolojik dönemin ötesinde, üreme çağına ve hatta daha da ötesine kadar giden bir aralıkta hymen bulunan türlerden söz edilecek olursa, liste çok daha kısa olacak; hatta bazı çalışmalara göre sadece insanlar bu listede yer alacaktır.
Kızlık Zarı, Evrimsel Bir Adaptasyon mu?
Himenin diğer hayvanlarda da benzerlerinin bulunmasından ötürü, evrimsel bir adaptasyon olduğunu düşünmek makuldür. Fakat hangi koşullarda ve ne zaman oluştuğuna dair soru işaretleri olmakla birlikte, neden evrimsel süreçte birçok türde yitirildiği (veya bazılarında neden hala korunduğu) henüz bilinmemektedir.
Böylesine nadir ve evrim ağacı üzerinde çok dağınık ve seyrek bir şekilde bulunan yapılar, genellikle evrimsel sürecin çok erken evrelerinde körelmiş olan; ancak bazı türlerde sonradan yeniden ortaya çıkmış olan özelliklere işaret ederler. Dolayısıyla himenin, balıklar gibi çok eski atalarımızdan kalma bir özellik olması mümkündür; lakin bu hayvanlarda henüz bu tür bir yapıya veya benzerlerine rastlanamamıştır.
Evrim Ağacı'nın çalışmalarına Kreosus, Patreon veya YouTube üzerinden maddi destekte bulunarak hem Türkiye'de bilim anlatıcılığının gelişmesine katkı sağlayabilirsiniz, hem de site ve uygulamamızı reklamsız olarak deneyimleyebilirsiniz. Reklamsız deneyim, sitemizin/uygulamamızın çeşitli kısımlarda gösterilen Google reklamlarını ve destek çağrılarını görmediğiniz, %100 reklamsız ve çok daha temiz bir site deneyimi sunmaktadır.
KreosusKreosus'ta her 10₺'lik destek, 1 aylık reklamsız deneyime karşılık geliyor. Bu sayede, tek seferlik destekçilerimiz de, aylık destekçilerimiz de toplam destekleriyle doğru orantılı bir süre boyunca reklamsız deneyim elde edebiliyorlar.
Kreosus destekçilerimizin reklamsız deneyimi, destek olmaya başladıkları anda devreye girmektedir ve ek bir işleme gerek yoktur.
PatreonPatreon destekçilerimiz, destek miktarından bağımsız olarak, Evrim Ağacı'na destek oldukları süre boyunca reklamsız deneyime erişmeyi sürdürebiliyorlar.
Patreon destekçilerimizin Patreon ile ilişkili e-posta hesapları, Evrim Ağacı'ndaki üyelik e-postaları ile birebir aynı olmalıdır. Patreon destekçilerimizin reklamsız deneyiminin devreye girmesi 24 saat alabilmektedir.
YouTubeYouTube destekçilerimizin hepsi otomatik olarak reklamsız deneyime şimdilik erişemiyorlar ve şu anda, YouTube üzerinden her destek seviyesine reklamsız deneyim ayrıcalığını sunamamaktayız. YouTube Destek Sistemi üzerinde sunulan farklı seviyelerin açıklamalarını okuyarak, hangi ayrıcalıklara erişebileceğinizi öğrenebilirsiniz.
Eğer seçtiğiniz seviye reklamsız deneyim ayrıcalığı sunuyorsa, destek olduktan sonra YouTube tarafından gösterilecek olan bağlantıdaki formu doldurarak reklamsız deneyime erişebilirsiniz. YouTube destekçilerimizin reklamsız deneyiminin devreye girmesi, formu doldurduktan sonra 24-72 saat alabilmektedir.
Diğer PlatformlarBu 3 platform haricinde destek olan destekçilerimize ne yazık ki reklamsız deneyim ayrıcalığını sunamamaktayız. Destekleriniz sayesinde sistemlerimizi geliştirmeyi sürdürüyoruz ve umuyoruz bu ayrıcalıkları zamanla genişletebileceğiz.
Giriş yapmayı unutmayın!Reklamsız deneyim için, maddi desteğiniz ile ilişkilendirilmiş olan Evrim Ağacı hesabınıza üye girişi yapmanız gerekmektedir. Giriş yapmadığınız takdirde reklamları görmeye devam edeceksinizdir.
Evrim ağacı üzerinde bu şekilde bir dağılımın bir diğer sebebi ise, bazı türlerde bağımsız olarak benzer şekilde evrimleşmiş olması olabilir ve buna yakınsak evrim adı verilir. Benzer yaşam biçimlerine sahip hayvanlarda, benzer yapılar evrimleşebilir. Eğer ki himenin vajina açıklığını koruma gibi bir görevi varsa, tozlu ve embriyonun bu tozdan zarar görmeye açık olduğu türlerde böyle bir ortak adaptasyona rastlıyor olabiliriz. Fakat bu spekülasyonlar, evrimsel analizle doğrulanana kadar geçerli olarak kabul edilmemelidir.
Bu durum, insandaki zarın yok olmamasının sebebini sorgulamamıza neden olmaktadır. Üstelik bu diğer canlılarda, insandaki gibi yırtılma sonucu bir kanama çoğunlukla gözlenmemektedir. Sözü edilen diğer hayvanların çoğunda himen, yapısal bir zar olarak bu hayvanların üreme organlarının ağzında bulunmaktadır. Dolayısıyla üreme organının bir parçasıdır ve ilk üreme sırasında "yırtılma" gibi bir sonuç doğurmamaktadır. Yine bu durum, insan gelişimiyle ilgili bu zarın görevine yönelik soru işaretleri doğurmaktadır.
Kızlık Zarına Dair Temel Bilgiler
Burada, bazı bilgiler vermekte fayda var: Embriyonun ilk 5-6 haftasının sonuna kadar insanlarda dişi-erkek ayrımı yoktur. İki cinsiyetin de aynı cinsel yapısı vardır. Daha sonra, genetik mekanizmalar dahilinde farklılaşma başlar. Ancak 4. aydan sonra tam olarak erkeklik ve dişilik ayrımı meydana gelir ve hatasız bir şekilde ayırt edilebilir hale gelir.
Dişilerde, ana karnındaki son zamanlara kadar vajinal kanal ile ürogenital sinüs denen bir yapı, kızlık zarı denen anatomik organla ayrılır. Ancak sonradan, bu yapı bozulmaya başlar ve sadece bir mukoza tabakası şeklinde vajinal girişi kapatan bir yapıya dönüşür. Bu dönüşüm sırasında bazen hata meydana gelebilmekte ve vajina girişi kapanabilmektedir. Bu hastalığa deliksiz zar anlamına gelen "imperforate hymen" denir. Aşağıda, insanlarda görülebilecek farklı kızlık zarı yapıları görülmektedir:
Kızlık zarı, pek çok farklı biçimde karşımıza çıkabilmektedir. Genellikle dairesel veya hilal şeklinde oluşan yapı, kimi durumda birden fazla sayıda bulunabilir. Genellikle dişi 1. yaşına ulaştığında zarın vajinayı kapatma miktarı da azalır. Bu yapı, genellikle ilk cinsel birleşme sırasında yırtılır ve bireyden bireye değişebilecek miktarda acı ve kanamaya sebep olur.
Bildiğimiz kadarıyla hiçbir maymun türünün yetişkin halinde kızlık zarına rastlanmaz. Bu da, kızlık zarının bu haliyle yapısının hominidlerde (insansılarda) evrimleştiğini düşündürmektedir. Her ne kadar bu yapının hiçbir fizyolojik görevi bulunmasa da, sosyal ilişkiler dahilinde belirli anlamlar taşımaktadır. Bu anlamlar, toplumdan topluma değişim gösterebilmektedir.
Hymen, Heterokronik Bir Yapı Olabilir mi?
Fakat insan haricindeki maymunların yavrularında bu zarın izlerine rastlanmış olması, Stephen Gould ve Niles Eldredge gibi büyük evrimsel biyologlar tarafından ileri sürülen insan neotenisi konusunu akla getirmektedir ve Evrim Ağacı olarak bize göre bu olasılık çok güçlü bir şekilde ipuçları taşımaktadır. "Heterokroni, Neoteni (Çocuk Görünümlülük) ve Sıçramalı Evrim" başlıklı makalemizden de okuyabileceğiniz gibi, insanların evriminde bir noktada gelişime etki eden genlerde meydana gelen mutasyonlar, insan gelişimini atalarından ayrıldıktan sonra yavaşlatmış olabilir. Çünkü insanların yetişkinleri ve yavruları, diğer kuzenlerimizin yavrularına çok fazlasıyla benzemektedir; ancak onların yetişkin hallerine pek benzemeyiz.
Bu da akla, evrimsel süreçte gelişim farklılıklarına dayalı bir türleşmeyi konu edinen heterokroniyi akla getirmektedir. Yani bizlerin yetişkinleri, yavru hallerimizin daha büyük bir kopyası gibidir. Kuzen maymunlarda gördüğümüz büyük farklılaşmayı gelişim sırasında yaşamayız. Yani bizlerin gelişimi yavaşlamıştır; sadece fiziksel boyut olarak irileşiriz ve bir miktar farklılaşırız. Dolayısıyla kızlık zarı gibi diğer maymunlarda yetişkinliğe geçişte yok olan yapılar, bizde yetişkin halde de korunur. Bu, kızlık zarının akla en yatkın açıklamalarından birisidir ve insan neotenisinin diğer birçok veriyle desteklendiği düşünülürse, bu konu da neoteniye destek oluyor denebilir.
Fakat tek bir teoriye saplanıp kalmamak ve daha geniş bir bakış açısı sunabilmek için diğer olasılıklara da değinmek istiyoruz:
Kızlık Zarının Evrimine Yönelik Diğer Hipotezler
Yalnız daha fazla ilerlemeden önce burada hatırlanması gereken bir nokta, bu hipotezlerin kesinlikle mutlak yargılar olmaması (zaten "hipotez" tanımı budur) ve gerçeğin, bu hipotezlerden farklı bir şekilde ortaya çıkabileceğidir. Bu sonuca, yazının en sonunda bir kere daha varacağız.
Konuyla ilgili ilk hipotez, Cinsel Seçilim açısından gelmektedir. Pek çok toplumda, erkekler dişileri evlilik manasında seçerken bakireliğe (kızlık zarının yırtılmamış olma durumu) önem vermektedirler. Bu sebeple, bazı bilim insanları, kızlık zarı yırtılmış (daha önceden cinsel ilişkiye girmiş) dişilerin seçilim karşısında dezavantajlı konuma düştüğünü ve bu özelliklerinden ötürü seçilemediklerini düşünmektedirler. Avusturalya'da yaşayan Yungar kabilesinde, kızlık zarı delinmiş olan dişilerin aç bırakıldığı, işkence edildiği ve öldürüldüğü bilinmektedir. Pek çok modern veya en azından diğer ülkelerle ilişkisi olan toplumlarda da (Yungar kabilesinin dış dünyayla ilişkisi yoktur), benzer "ilkel" uygulamalar (buradaki anlamı, insan zekasına ve yaşam standartlarına uygun olmayan uygulamalardır) bulunmaktadır. Bunun, kızlık zarının evrimi açısından anlamı şudur: Kızlık zarı, bir şekilde evrimleştikten sonra (buna az sonra değineceğiz), erkekler tarafından güçlü bir seçim aracı haline getirildiği için, zarın varlığı gitgide insan popülasyonlarında sabitlenmiştir. Cinsel Seçilim de, bu durumun açıklayıcısıdır. Ancak elbette bu açıklama, ilk olarak nasıl evrimleştiğini ortaya koymamaktadır.
Benzer şekilde, insanlığın ilkin dönemlerinde (günümüzden 300.000 yıl öncesinde ve daha da eskilerde) neden erkeklerin kızlık zarına önem verdiği de bilinmemektedir. Sosyolojik ve antropolojik olarak incelendiğinde, evrimimizin ilk basamaklarında insan toplumlarında dişilerin yuvada kalıp yavruların bakımıyla üstlendiği, erkeklerinse risk alarak avlanmaya gittikleri bilinmektedir. Bu süreçte erkekler evlerine geri dönemeyebilmekte veya tamamen farklı kabilelere ulaşabilmektelerdi. Bu sebeple bir erkeğin vahşi doğa şartlarında birden fazla dişiyle aile kurmak zorunda kalabildikleri de düşünülebilir. Bu süreç içerisinde de erkekler, dişilere güvenemedikleri için bu zar yapısına fazladan önem vererek, dişilerini "daha önce bir diğer erkekle beraber olmamış" olacak şekilde seçmiş olabilirler. Tabii bu eğilimi doğrulamanın tarihsel bir yolu bulunmamaktadır; ancak günümüzdeki ilkel (burada "gerici" anlamıyla kullanılmıştır) zihniyetlere bakarak, atalarımızın vahşi zamanlardan kalma eğilimlerini halen taşıyan, birden fazla dişiyle birlikte olmak isteyip de nihai eşini belirleyeceği zaman kızlık zarını ön plana çıkaran erkek profillerinden geçmişimizi tanımamız mümkün olabilir. Bu görüşe karşı çıkan bazı diğer bilim insanlarıysa, insanlarda (ve diğer birçok hayvanda) cinsiyetler arası ilişkilerin "ilkler" üzerine kurulmadığını, tam tersine cinsiyetler arası ilişkilerde "deneyim"in daha ön planda olabileceğini ileri sürmektedirler. Dolayısıyla kızlık zarının aslında bir dezavantaj bile olabileceği (çünkü "cinsel deneyimsizliği" göstermektedir), insanlarda bu yapının bulunmasının arkasında tamamen farklı bir neden aranması gerektiğini ileri sürmektedirler. Bir grup bilim insanıysa, bu yapının cinsel seçilim ile doğrudan bir alakası olmadığını, genetik sürüklenme yoluyla önemsiz bir yapı olarak günümüze "sürüklendiği"ni ve biyolojik hiçbir anlam taşımak zorunda olmadığını düşünmektedirler. Dolayısıyla yüklediğimiz kültürel anlamların biyolojik bir temelinin hiç bulunmaması da gayet muhtemeldir.
Bir diğer hipoteze göre, insanlara giden kolun eski atalarının oldukça sucul bir hayatı olması ve kızlık zarının görevinin, foklardaki kulak zarları gibi, suda bulunabilecek kirlilikten kaynaklı hastalıkların önüne geçebilmek olmasıdır. Bu hipotez, bu zarın neden tam bir koruma sağlamadığını sorgulamak konusunda yetersizdir. Hipotezi ileri süren bilim insanları, bunun artık kullanılmayan, körelmiş bir organ olmasıyla açıklamaktadırlar. Ayrıca bu hipotezin en güçlü dayanaklarından biri, diğer deniz memelilerinde de zar yapısının keşfedilmiş olmasıdır. Yine de hipotez, çok güçlü bir iddia olarak sayılmamaktadır, çünkü suya bağımlı yaşamın insan evrimine nasıl etki ettiği tam olarak bilinememektedir ve Sucul Maymun Teorisi olarak bilinen insanın sucul kökenli bir türden evrimleştiğine yönelik teori büyük oranda çürütülmüştür.
- Dış Sitelerde Paylaş
Bir diğer hipotez, kızlık zarının spermleri içeride tutmasından ötürü ilk seferdeki üreme şansını arttırmak amacıyla evrimleştiğini ileri sürer. Bu zorlama iddia da, kızlık zarının cinsel birleşme tarafından spermleri içeride tutamayacak kadar yırtılmasından ötürü geçersiz bir hipotez olarak görülmektedir. Öte yandan orgazm kasılmalarının evrimsel nedeni olan spermlerin üreme organı etrafındaki kasların sert bir biçimde kasılarak döl yatağına ilerlemesini kolaylaştırma etkisi dahil edildiğinde, zarın da spermleri içeride tutmak ile ilgili bir görevi olabileceği düşünülebilir. Bu konuda daha fazla veriye ihtiyacımız olduğu bir gerçektir.
Bugüne Kadar Geliştirilen En Güçlü Açıklamalardan Biri...
Şimdiye kadar ortaya atılan en güçlü hipotezlerden biri ise şöyledir: Bu yapı, insan iki ayak üzerine kalkmadan, maymunlarla olan ortak atamızdan ayrılmamızdan hemen sonra evrimleşmiş, en azından önem kazanmış olabilir. Evrimleşme sebebi olarak zaten genlerimizde bulunan ancak maymunlarda kapalı olan bir genin yeniden aktive olması gösterilebilir (yukarıda saydığımız türlerde de bulunmasından ötürü kızlık zarının evrimsel geçmişinin çok daha gerilere uzanıyor olabileceğini hatırlayınız). Daha sonra insansı atalarımız iki ayak üzerine kalkmıştır ve bu sebeple gebelik süresi de kısalmıştır. Normalde diğer bazı canlılarda doğumdan önce apoptosis mekanizmasıyla yok edilen bu yapı, gebeliğin kısalmasıyla birlikte göreceli olarak prematüre (tam olarak gelişmemiş) bebeklerin doğması sonucu, doğum sonrasına taşmıştır. Yani normalde 12-14 ay ana karnında durması gereken yavrular, gebeliğin kısalmasıyla 9 ay kadar kalmaya başlamıştır ve genellikle gebeliğin son aylarında yok edilen kızlık zarı, bu yeni evrim sonucunda (iki ayak üzerine kalkmak ve gebeliğin kısalması) yok edilemeden kalmıştır. Daha sonradan Cinsel Seçilim sayesinde korunan bu yapı, ileri yaşlara kadar kalmaya meyilli hale gelmiştir.
Bu hipotez, bir diğer bulguyla desteklenmektedir: Eski insanlarda, vajinal kanalın diğer maymunlarda olduğu kadar aktif olarak temizlenememesi (maymunlar sürekli olarak dillerini kullanarak vajinalarını temizlerler), vajinal enfeksiyona bağlı ölümcül sonuçlar doğurabilmektedir. Bu sebeple, kızlık zarı gibi dolaylı olarak vajinal kanalı koruyan yapılar, Doğal Seçilim tarafından da desteklenmektedir. Kızlık zarının varlığının, enfeksiyon oranını azalttığı ve dişilere üreme avantajı sağladığı düşünülmektedir. Özellikle günümüzde meydana gelen yüksek vajinal enfeksiyonu oranlarına bakılırsa, kızlık zarı gibi yapılar az etkili olsalar dahi seçilimle desteklenebilmektedirler. Bu hipotezin desteklenmesinin en önemli yolu, kızlık zarı yırtılmış olanlar ile yırtılmamış olanlar arasında yapılacak bir enfeksiyon kapma oranı araştırmasıdır.
Enfeksiyona karşı savunmayı destekleyen bir diğer bulgu da, sıcak iklimlerde bulunan canlıların üzerlerini örtme gibi bir zorunlulukları olmamasıdır. Dolayısıyla bu canlılar, çıplak yaşarlar ve bu sebeple de enfeksiyonlara daha açık bir halde olabilirler. İnsan da, Afrika gibi sıcak bir iklimde evrimleşmiş bir canlı olarak, kızlık zarının enfeksiyonlara karşı koruyucu bir yapısı olduğu düşünülebilir.
Bu konuda bir diğer hipotez de, Desmond Morris'in ünlü kitabı "Çıplak Maymun" isimli kitabında ileri sürülmektedir. Morris, bu kitabında insanlarda kızlık zarının varlığının erginliğe kadar sürmesinin sebebini, sosyal davranışlara bağlamaktadır. İnsan türünde dişi-erkek ilişkileri pek çok hayvanınkinden çok daha önemlidir. Morris'e göre, genç erkekler uzun vadeli bağlılık duymadan cinsel birleşmeye yatkındırlar. Dişiler ise bu birleşme sonucunda kendilerini hamile ve kendilerine ebeveynlikte yardımcı olacak bir eş bulunmayan bir halde bulabilmektedirler. İşte bu sebeple, bu kısmi bariyer (kızlık zarı), insanın sosyobiyolojik evriminde önem arz etmektedir. Dişilerin ve dolaylı yoldan toplumların kızlık zarına önem vermesi, toplumu düzenleyici bir hal almış ve dişilerin uzun vadeli bağlılıkları olan erkeklerle birlikte olmalarını ve dolayısıyla soyun devamlılığının sağlandığı ileri sürülmektedir.
Son Bir Hipotez: Himenin Cinsellikle Alakası Yoktur!
Bu hipotez, himen yapısının cinsellik veya cinsel seçilim ile ilişkilendirilmesinin tamamen hatalı olduğunu ileri sürmektedir. Bu noktada, sosyolojik bazı tespitlerde bulunularak, himen yapısının tamamen hatalı bir şekilde algılandığı ve bilimsel yaklaşımın da buna göre şekillendiği ileri sürülmektedir. Örneğin birçoklarına göre himen, kadınların vajinal kanalını kapatan bir zar gibidir. Halbuki bu mümkün değildir; eğer bir zar, vajinal açıklığı tamamen kapatacak olsaydı, adet sırasında kan ve rahim dokusunun dışarı atılması imkansız olurdu.
Aslen himen bir "kapak" değil, vajinanın etrafını saran bir dokudur. Bu doku, vajinal kanalı kapatmaz ve bu sayede hem vücut içinden atıkların atılması, hem de vücuda tampon, penis, vb. unsurların girmesi mümkün olur. Dolayısıyla cinsel birleşme ile bu zarın yırtılması arasında doğrudan hiçbir ilişki bulunmamaktadır. Eğer birleşme sırasında dikkatsiz ve sert davranılacak olursa, bu doku hasar görebilir.
Ancak dokunun, cinsel birleşme ile ilişkili olduğu iddiası dayanaksızdır. Çünkü atletik hareketler sırasında veya cinsel birleşme ile tamamen alakasız fiziksel travma sonucunda himen (ve diğer dokular) zarar görebilir, kanayabilir, yırtılabilir. Bunun, koldaki veya kulaktaki bir dokunun hasar görmesinden herhangi bir farkı yoktur. Dahası, yapılan bir çalışmaya göre, düzenli olarak seks yapan kadınların %52'sinin himen dokusu hasar görmemiş haldedir ve halen bulunmaktadır.
Daha da önemlisi, diğer canlı dokuların neredeyse tamamı gibi himen dokusu da hasar gördüğünde tamir edilebilir ve kendini iyileştirebilir. Bu nedenle yırtılan bir zar, tekrardan oluşabilir ve tekrar yırtılabilir. Bu durum, zarın cinsellik (veya ilk birleşme) ile ilişkilendirilmesini imkansız hale getirmektedir.
Bu nedenle himen ile cinsellik arasında kurulan ilişkiler tamamen yeniden değerlendirilmeli ve gözden geçirilmelidir. Himen, "bakirelik" ile hiçbir alakası olmayan ve dahası olamayacak olan bir dokudur; ancak buna rağmen, hakkındaki hatalı algılardan ötürü kültürel ve sosyal yapılanmayı doğrudan etkilemekte, insanların seks algısını dönüştürmektedir. Bu hatalı algı dolayısıyla, Dünya'nın bazı bölgelerinde bu doku, tamamen hatalı bir şekilde "bakirelik göstergesi" olarak kullanılmakta, insan hakları ihlallerine yol açmaktadır. Bu nedenle biyolojik gerçeklerden başlayarak, himen etrafında oluşturulan sosyal yapılanma parçalanmalı ve gerçekler gün ışığına çıkarılmalıdır.
Sonuç
Bu ilginç ve farklı hipotezlerin her biri üzerinde durmaya değerdir. Fakat bu hipotezlerden herhangi birisine yönelik veriler dikkate değer miktarda artmadıkça, bilimin boş hipotezi bunların hepsini yanlış varsaymamızı gerektirmektedir.
Ancak ne olursa olsun, şu net olarak anlaşılmalıdır: Hymen isimli bu zara yüklenen sosyolojik ve psikolojik anlamlar, dokunun biyolojik işlevinden bağımsız olarak kültürel yapılanma içinde hasara neden olmakta, insan hakları ihlallerinin önünü açmaktadır. Yukarıdaki hipotezlerde ve bunlar arasındaki potansiyel çelişkilerde de de görüldüğü gibi, hymen dokusunu cinsellik testi olarak kullanmak mümkün gözükmemektedir. Dolayısıyla bu tip basit biyolojik olguların, sosyal ilişkileri etkilemesine izin verilmemelidir.
Herhangi bir salgısının bulunmaması, bir sistemin parçası olmaması, hayati bir rol oynamaması ve işlevinin oldukça kuşkulu olması dolayısıyla hymen dokusunun fizyolojik bir önemi olmadığı söylenebilir. Düşük bir ihtimalle de olsa, hijyenik unsurların daha zayıf olduğu erken insan toplumlarında enfeksiyonlara karşı bir miktar koruyucu özelliği olabilir. Ayrıca bu yapının korunmasında Cinsel Seçilim de bir miktar etkiye sahip olabilir. Fakat bunlar nihai cevaplar değildir ve belki de, hiçbir seçilimin doğrudan bir etkisi yoktur ve bugün daha genel olarak kabul edilen kanıya uygun bir biçimde, iki ayak üzerine kalkmamızla beraber gelen bir "yan ürün" olarak günümüze kadar taşınmıştır.
Bu yapının etkileriyle ilgili araştırmalar halen sürdürülmektedir ve kesin cevaplar, daha ayrıntılı araştırmalardan sonra verilebilecektir.
İçeriklerimizin bilimsel gerçekleri doğru bir şekilde yansıtması için en üst düzey çabayı gösteriyoruz. Gözünüze doğru gelmeyen bir şey varsa, mümkünse güvenilir kaynaklarınızla birlikte bize ulaşın!
Bu içeriğimizle ilgili bir sorunuz mu var? Buraya tıklayarak sorabilirsiniz.
Soru & Cevap Platformuna Git- 176
- 62
- 46
- 34
- 30
- 23
- 19
- 12
- 9
- 6
- 6
- 5
- Wikipedia. Do Other Animals Have A Hymen?. (30 Mart 2019). Alındığı Tarih: 21 Nisan 2019. Alındığı Yer: Wikipedia | Arşiv Bağlantısı
- Evie. Do Other Animals Have A Hymen?. (9 Nisan 2008). Alındığı Tarih: 21 Nisan 2019. Alındığı Yer: The Naked Scientists | Arşiv Bağlantısı
- J. Moore. Aat/H Claims And The Facts. (21 Nisan 2019). Alındığı Tarih: 21 Nisan 2019. Alındığı Yer: Aquatic Ape | Arşiv Bağlantısı
- H. Blank. (2007). Virgin: The Untouched History. ISBN: 9781596910102. Yayınevi: Bloomsbury Publishing PLC.
- M. H. Loughlin. (1997). Hymeneutics: Interpreting Virginity On The Early Modern Stage. ISBN: 9780838753392.
- C. Adams. What Is The Purpose Of The Hymen?. (2 Ekim 1992). Alındığı Tarih: 21 Nisan 2019. Alındığı Yer: The Straight Dope | Arşiv Bağlantısı
- A. J. Hobday. (1997). Function Of The Human Hymen. Medical Hypotheses, sf: 171-173. | Arşiv Bağlantısı
- S. W. Menard. (1997). Physical Examination Of Children And Adolescents. Nurse Practitioners Forum, sf: 154-159. | Arşiv Bağlantısı
- G. E. Berrios. (2006). Madness From The Womb. History of Psychiatry, sf: 223-235. | Arşiv Bağlantısı
- C. Blackledge. (2004). The Story Of V: A Natural History Of Female Sexuality. ISBN: 9780813534558. Yayınevi: Rutgers University Press.
- ^ R. E. Jones, et al. (2013). Human Reproductive Biology. ISBN: 9780123821850. Yayınevi: Academic Press.
Evrim Ağacı'na her ay sadece 1 kahve ısmarlayarak destek olmak ister misiniz?
Şu iki siteden birini kullanarak şimdi destek olabilirsiniz:
kreosus.com/evrimagaci | patreon.com/evrimagaci
Çıktı Bilgisi: Bu sayfa, Evrim Ağacı yazdırma aracı kullanılarak 17/11/2024 17:34:42 tarihinde oluşturulmuştur. Evrim Ağacı'ndaki içeriklerin tamamı, birden fazla editör tarafından, durmaksızın elden geçirilmekte, güncellenmekte ve geliştirilmektedir. Dolayısıyla bu çıktının alındığı tarihten sonra yapılan güncellemeleri görmek ve bu içeriğin en güncel halini okumak için lütfen şu adrese gidiniz: https://evrimagaci.org/s/117
İçerik Kullanım İzinleri: Evrim Ağacı'ndaki yazılı içerikler orijinallerine hiçbir şekilde dokunulmadığı müddetçe izin alınmaksızın paylaşılabilir, kopyalanabilir, yapıştırılabilir, çoğaltılabilir, basılabilir, dağıtılabilir, yayılabilir, alıntılanabilir. Ancak bu içeriklerin hiçbiri izin alınmaksızın değiştirilemez ve değiştirilmiş halleri Evrim Ağacı'na aitmiş gibi sunulamaz. Benzer şekilde, içeriklerin hiçbiri, söz konusu içeriğin açıkça belirtilmiş yazarlarından ve Evrim Ağacı'ndan başkasına aitmiş gibi sunulamaz. Bu sayfa izin alınmaksızın düzenlenemez, Evrim Ağacı logosu, yazar/editör bilgileri ve içeriğin diğer kısımları izin alınmaksızın değiştirilemez veya kaldırılamaz.