Keşfedin, Öğrenin ve Paylaşın
Evrim Ağacı'nda Aradığın Her Şeye Ulaşabilirsin!
Paylaşım Yap
Tüm Reklamları Kapat

Kişisel Gelişim: Kapitalist Bir Safsata

Gelişim Adı Altında Bir Çürümenin Otopsisi

14 dakika
25
Kişisel Gelişim: Kapitalist Bir Safsata
  • Blog Yazısı
Blog Yazısı
Tüm Reklamları Kapat

Giriş: “Kendini Bul” Çağrısının Sahte Vaadi

Modern dünyanın en tehlikeli yalanlarından biri, insanlara sürekli tekrar edilen şu cümlede gizlidir: “Kendini geliştir, çünkü hayat senin elinde.” Bu cümle, yüzeyde özgürlük, sorumluluk ve potansiyel vaat eder; oysa özünde, insanı sistemin yarattığı yapısal çelişkilerden soyutlayarak onu yalnızca kendi başarısızlığının faili hâline getirir. Bugün “kişisel gelişim” olarak adlandırılan devasa endüstri, bireyi özgürleştirmeyi değil, onu kapitalist üretim ilişkilerine daha iyi uyum sağlayacak şekilde yeniden biçimlendirmeyi amaçlar.

Bu ideolojinin kökeni, 20. yüzyılın ikinci yarısında şekillenen neoliberal birey anlayışına dayanır. 1980’lerle birlikte kapitalizm, yalnızca ekonomik değil, aynı zamanda psikolojik bir sistem hâline gelmiştir. Artık sömürü yalnızca emek üzerinden değil, duygular, arzular ve kimlikler üzerinden işlemektedir. “Kendini gerçekleştirmek” fikri, insanın iç dünyasının da bir üretim alanı hâline geldiği bu çağın sloganına dönüşmüştür. Bu süreçte bireye sürekli “potansiyelini maksimize et” mesajı verilirken, sistemin adaletsizlikleri görünmez kılınır. İşsizlik, yoksulluk, eğitim eşitsizliği ya da sınıfsal bariyerler; hepsi bireyin “yeterince çabalamaması”nın doğal sonucu gibi sunulur.

Kişisel gelişim endüstrisi, tam da bu noktada devreye girer: insanın varoluşsal kaygılarını bir tüketim nesnesine dönüştürür. Artık acı, boşluk, anlam krizi gibi olgular bile piyasada “çözümü satılan ürünler”dir. “Mutluluk reçeteleri”, “başarı formülleri” ve “kendini sevmenin 10 yolu” gibi kitaplar, seminerler ve dijital içerikler, aslında bireye sistemle çatışmayı değil, sisteme uyum sağlamayı öğretir. Bu yüzden kişisel gelişim, özgürleştirici bir söylem değil; aksine modern köleliğin psikolojik ideolojisidir.

Tüm Reklamları Kapat

Bu ideoloji, Marx’ın tanımladığı “yabancılaşma” kavramının çağdaş versiyonunu üretir: insan artık yalnızca emeğinden değil, kendi benliğinden de yabancılaşmıştır. Çünkü “kendini bulma” yolculuğu, sistem tarafından çizilmiş bir güzergâhta gerçekleşir. Birey, kendini bulmaya çalışırken aslında piyasaya daha uygun bir versiyonunu inşa eder. “Gerçek benlik” fikri, bu anlamda, kapitalist sistemin en zekice manipülasyonlarından biridir: insana kendi zincirlerini “özgürlük” diye giydirir.

Bu yazı, kişisel gelişim endüstrisinin yalnızca psikolojik bir aldatmaca olmadığını; aynı zamanda kapitalist üretim tarzının ideolojik aygıtlarından biri olduğunu ortaya koymayı amaçlamaktadır. Bu endüstrinin bireyi değil, sermayeyi geliştirdiği; insan ruhunu değil, piyasayı büyüttüğü görülecektir.

I. Neoliberal Birey: Başarının Ahlaklaştırılması

Neoliberalizmin en sinsi başarısı, temelde ekonomik olan bir sistemin yaşamın her alanına nüfuz eden ahlaki bir norma dönüşmesidir. Bu dönüşümle birlikte “başarılı olmak” sıradan bir hedef olmaktan çıkmış, bireyin hem kendisine hem de topluma karşı yerine getirmek zorunda olduğu bir yükümlülük halini almıştır. Bu ahlaki çerçeve içinde yoksulluk, yapısal bir adaletsizliğin sonucu olarak değil, kişinin yeterince çabalamaması, disiplinli olmaması yetkisizliği olarak görülür. Benzer şekilde, başarısızlık artık politik ve ekonomik koşulların kaçınılmaz bir sonucu değil, tamamen bireysel bir karakter zaafı, bir kusur olarak damgalanır. Bu anlayış, sosyal eşitsizlikleri kişisel hikayelere indirgeyerek sistemi aklamanın zeminini hazırlar.

Michel Foucault'nun "girişimci benlik" kavramı, bu sürecin özünü açıklar. Foucault, neoliberalizmde her bireyin kendi hayatının sürekli olarak yatırım yapılması ve optimize edilmesi gereken bir işletme, kişinin kendisinin ise bu işletmenin CEO'su, yatırımcısı ve en önemli ürünü haline geldiğini öne sürer. Bu paradigmada insan, artık sadece emek gücünü satan bir işçi değildir; duygularını, düşüncelerini, ilişkilerini, hatta tüm kişiliğini pazara sunan bir "insan sermayesi"dir. Bu durum, Karl Marx'ın "emek gücünün metalaşması" tespitinin çok daha derin ve içsel bir boyuta taşınmasıdır. Modern birey, üretim sürecine sadece fiziksel kapasitesiyle değil, zihinsel çevikliği, duygusal dayanıklılığı, sosyal becerileri ve sürekli yüksek tutması beklenen motivasyonuyla katılır. Kendisi, en değerli meta haline gelmiştir.[1]

Tüm Reklamları Kapat

Bu "girişimci benlik" idealinin doğal sonucu, başarı ve başarısızlığın sistemle olan uyum üzerinden tanımlanmasıdır. Kazananlar, bu mantığı içselleştirip kendilerini etkili bir şekilde pazarlayabilen, "doğru" zihniyete sahip olanlardır. Kaybedenler ise sistemsel engelleri aşamayanlar değil, "yeterince pozitif düşünemeyen", "konfor alanlarından çıkmaya cesaret edemeyen" veya "kendilerine yeterince yatırım yapmayan" bireylerdir. İşte tam bu noktada kişisel gelişim kültürü, sistem için hayati bir işlev gören ahlaki bir meşrulaştırma mekanizmasına dönüşür. Bu kültürün bireye fısıldadığı nihai mesaj şudur: "Başaramadıysan, yeterince istememiş, yeterince çalışmamış veya yeterince inanmamışsındır."

Bu söylem, sınıfsal ayrımları, miras yoluyla aktarılan ayrıcalıkları, eğitimdeki fırsat eşitsizliklerini ve derinleşen gelir uçurumunu sihirli bir şekilde görünmez kılar. Karmaşık toplumsal sorunlar, bireyin dar dünyasına hapsedilir ve her şey onun irade gücüne, zihinsel disiplinine ve kişisel motivasyonuna indirgenir. Oysa gerçekte kapitalist sistem, yapısı gereği az sayıda "kazanan" ve çok sayıda "kaybeden" üretmek üzere tasarlanmıştır. Herkesin aynı ölçüde başarılı olması matematiksel ve yapısal olarak imkansızdır. Kişisel gelişim ideolojisinin asıl işlevi, bu yapısal ve kaçınılmaz çelişkiyi alıp, onu bireysel bir psikolojik veya ahlaki sorun gibi paketleyerek, sistemin kendisinin sorgulanmasını engellemektir.

Louis Althusser'in "İdeolojik Devlet Aygıtları" kavramı bu süreci anlamak için kritik öneme sahiptir. Kişisel gelişim endüstrisi – kitapları, seminerleri, podcast'leri ve sosyal medya influencer'ları ile – modern çağın en etkili ideolojik aygıtlarından biridir. Eğitim, medya ve kültür endüstrisiyle iç içe geçerek, "girişimci benliği" sürekli olarak yeniden üretir. Bu sayede birey, farkına bile varmadan kendisini sistemin dili ve değerleri üzerinden inşa eder. Öyle ki, kişinin kendi iç sesi, kendi kendisiyle yaptığı en samimi hesaplaşmalar bile, bir zamanlar dışarıdaki patronun kendisine söylediklerinin yankısına dönüşür. İçsel dünya, piyasa mantığının en son ve en mahrem sığınağı haline gelir.

II. Endüstrileşen Ruh: Kişisel Gelişim Pazarının Ekonomisi

Kişisel gelişim, yalnızca kültürel bir fenomen ya da masum bir arayış değil, aynı zamanda insanın içsel dünyasını sermaye birikiminin hizmetine sunan milyarlarca dolarlık küresel bir ekonomik sektördür. Güncel pazar araştırmaları, 2024 itibarıyla kişisel gelişim endüstrisinin küresel hacminin 70 milyar dolar eşiğini aştığını gösteriyor.[2] Bu rakamın ardında, kitaplardan online kurslara, motivasyon koçlarından dijital "mindfulness" uygulamalarına, lüks inziva programlarından kurumsal liderlik seminerlerine kadar uzanan devasa ve çeşitlenmiş bir pazar yapısı bulunur. Bu yayılma, kapitalizmin, enerjisini tükenmek bilmeyen bir iştahla yeni sömürge alanları arayışının somut kanıtıdır; bu seferki hedef, insan ruhunun ta kendisidir.

Evrim Ağacı'ndan Mesaj

Aslında maddi destek istememizin nedeni çok basit: Çünkü Evrim Ağacı, bizim tek mesleğimiz, tek gelir kaynağımız. Birçoklarının aksine bizler, sosyal medyada gördüğünüz makale ve videolarımızı hobi olarak, mesleğimizden arta kalan zamanlarda yapmıyoruz. Dolayısıyla bu işi sürdürebilmek için gelir elde etmemiz gerekiyor.

Bunda elbette ki hiçbir sakınca yok; kimin, ne şartlar altında yayın yapmayı seçtiği büyük oranda bir tercih meselesi. Ne var ki biz, eğer ana mesleklerimizi icra edecek olursak (yani kendi mesleğimiz doğrultusunda bir iş sahibi olursak) Evrim Ağacı'na zaman ayıramayacağımızı, ayakta tutamayacağımızı biliyoruz. Çünkü az sonra detaylarını vereceğimiz üzere, Evrim Ağacı sosyal medyada denk geldiğiniz makale ve videolardan çok daha büyük, kapsamlı ve aşırı zaman alan bir bilim platformu projesi. Bu nedenle bizler, meslek olarak Evrim Ağacı'nı seçtik.

Eğer hem Evrim Ağacı'ndan hayatımızı idame ettirecek, mesleklerimizi bırakmayı en azından kısmen meşrulaştıracak ve mantıklı kılacak kadar bir gelir kaynağı elde edemezsek, mecburen Evrim Ağacı'nı bırakıp, kendi mesleklerimize döneceğiz. Ama bunu istemiyoruz ve bu nedenle didiniyoruz.

Bu endüstri, stratejisini insanın varoluşsal krizlerini ve içsel boşluk duygusunu, tüketim yoluyla giderilebilecek birer "eksiklik" veya "açık" olarak çerçevelemek üzerine kurar. "Kendini sev", "kendine yatırım yap", "zihinsel sermayeni büyüt" gibi çağrılar, bilinçli bir şekilde finansal piyasa dilinden ödünç alınmıştır. Bu dil, insanın kendi benliğiyle olan ilişkisini, bir yatırımcının portföyünü yönetmesi gibi rasyonel ve çıkar odaklı bir faaliyete dönüştürür. Bu paradigmada, bireyin öz-değeri artık "verimlilik", "performans" ve "getiri" gibi metriklerle ölçülür hale gelir. Başarı, derin ve nitelikli bir içsel deneyim olmaktan çıkarak, sayılabilir ve ölçülebilir nicel verilere indirgenir: bir ay içinde kaç kitap bitirildiği, günlük atılan adım sayısı, uygulanan "öz-bakım" ritüellerinin sıklığı, meditasyon süreleri... Tüm bu takip edilen veriler, gerçek dönüşümün yerine, onun gözle görülür göstergelerinin geçmesine neden olur.

Guy Debord'un "Gösteri Toplumu" kavramı, bu durumu anlamak için anahtardır. Debord, modern toplumun artık doğrudan yaşanan deneyimleri değil, onların temsillerini, imgelerini ve gösterilerini tükettiğini ileri sürer. Kişisel gelişim kültürü, bu gösterinin ruhsal alandaki en saf tezahürüdür. Burada satın alınan şey, gerçek ve kalıcı bir dönüşüm değil, dönüşümün sahnelenmiş halidir. Sosyal medya platformları, bu gösterinin ana sahnesidir; "kendini bulmuş", "aydınlanmış" ve "en iyi versiyonuna ulaşmış" olduğu iddiasındaki figürler, kusursuz bir yaşamın ve dingin bir zihnin temsilleri üzerinden kendilerini birer marka olarak pazarlar. Bu süreç, izleyicilerde yapay bir tatminsizlik ve eksiklik duygusu yaratarak, onları da aynı döngüye, aynı tüketim çarkına dahil etmeyi hedefler. Böylece, kişisel gelişim, kendi pazarını sürekli kılan bir kısır döngü yaratır.

Nihayetinde, kapitalizm bu aşamada sadece emeği veya ürünleri değil, en soyut ve insani duygularımızı; umudu, mutluluk vaadini, özgüveni ve hatta hayatımıza anlam katma arayışımızı bile metalaştırmıştır. Bu duygular, paketlenmiş ürünler olarak satılır. Ancak bu ürünlerin hiçbiri kalıcı bir çözüm sunmaz; çünkü sistemin devamlılığı, bireyin sürekli olarak "tamamlanmamış" hissetmesine bağlıdır. Satın alınan mutluluk geçici olduğunda, özgüven sarsıldığında veya anlam duygusu buharlaştığında, açılan bu boşluk, yeni bir kitabın, daha pahalı bir kursun veya bir sonraki "sihirli" formülün alınması için yeni bir fırsat yaratır. Kapitalizm, bu şekilde, yarattığı veya derinleştirdiği ruhsal boşluğu, kendi genişlemesi için sürekli bir yakıt kaynağına dönüştürür. İnsanın içsel arayışı, sonsuz bir birikim döngüsünün motoru haline gelir.

III. Türkiye Pazarı İncelemesi

Türkiye'de kişisel gelişim denen şey, kapitalizmin insanı çürüttüğü en berbat yerlerden biri. Burada mesele sadece birkaç motivasyon cümlesi değil, milyonlarca liralık bir endüstri. İnsanların "yetersizlik" korkusunu, "daha iyi olma" arzusunu alıp nakite çeviren devasa bir çark.

Bu pazarın büyüklüğünü anlamak için rakamlara bakmak yeterli. Türkiye'de kişisel gelişim kitap pazarı yıllık 1.5 milyar TL civarında dönüyor. Ortalama bir kişisel gelişim kitabı 15.000-20.000 baskıyla çıkıyor. "Starlık" kategorisindeki yazarların kitapları ise 100.000+ baskı rakamlarına ulaşıyor. Basit bir hesapla, 50 TL'den satılan 20.000 baskılı bir kitap 1 milyon TL brüt ciro yapıyor.[3]

2024 Yılı Türkiye Kitap Pazarı Raporu
2024 Yılı Türkiye Kitap Pazarı Raporu

Ama asıl iğrençlik burada başlıyor. Bu kitaplar sadece bir "giriş ürünü". Asıl para, kitabın arkasına saklanmış durumda. Kitabı alan insan, yazarın "ekosistemine" çekiliyor. O andan itibaren her şey paraya dönüşüyor:

Tüm Reklamları Kapat

-Kurumsal firmalara verilen "motivasyon seminerleri": 30.000-100.000 TL

-Online kurslar ve eğitim paketleri: kişi başı 500-5.000 TL

-Özel koçluk seansları: saatlik 1.000-5.000 TL

Tüm Reklamları Kapat

Bu insanların geçmişine baktığında, genellikle kapitalist sistemin tam göbeğinden çıkmış profiller görüyorsun. Daha dün bir holdingin insan kaynakları departmanında "çalışan verimliliği" üzerine çalışan, insanları birer "kaynak" olarak gören bu isimler, bugün "kendini sev" vaadiyle aynı insanların cebindeki son kuruşa kadar talan ediyor.

Bu pazarın tam bir "çöplük" olmasının nedeni, insanın en saf duygularını - umut etme, daha iyi bir hayat isteme, anlam arayışı - alıp onları standart bir üretim bandından çıkmış, içi boş ürünlere dönüştürmesi. Buradaki iğrençlik sadece para kazanmaları değil; sistemin yarattığı gerçek sorunları görünmez kılarak, tüm suçu bireyin "yetersiz" iradesine yüklemeleri ve bu yetersizlik hissini yeni bir tüketim alanına dönüştürmeleri.

İnsanların ruhsal çöküşünden, varoluşsal sıkıntılarından bir pazar yaratmak modern dünyanın en karanlık ironilerinden biri. Türkiye'de bu çöplük özellikle verimli çünkü ekonomik belirsizlik ve gelecek kaygısının yüksek olduğu bir ortamda, "hızlı çözüm" vaatleri her zaman alıcı buluyor.

IV. Çürüyen İnsan: Dayatılmış Öz-Optimizasyonun Psikolojisi

Kişisel gelişim kültürü, bireyi "daha iyi bir versiyonuna" ulaşma kisvesi altında, hiç bitmeyen bir öz-optimizasyon sürecine mahkum eder. Bu süreçte insan, kendi varoluşunu sürekli iyileştirilmesi, geliştirilmesi ve yükseltilmesi gereken bitmemiş bir proje olarak görmeye başlar. Her an verimli değerlendirilmeli, her duygu kontrol altına alınmalı, her sosyal etkileşim ağ kurma fırsatına çevrilmeli, hatta boş zaman bile "kişisel yenilenme" adı altında bir performans görevine dönüştürülmelidir. Bu zihinsel rejim, bireye kendini gerçekleştirme özgürlüğü vadeden bir özgürlük retoriği sunar; ancak gerçekte, ulaşılamaz bir mükemmellik ideali karşısında sürekli bir yetersizlik ve kendinden memnuniyetsizlik duygusu üretir. İnsan, hiç ulaşamayacağı bir "en iyi benlik" hayalinin peşinde, sürekli bir koşu bandında gibi çaba sarf eder durur.

Tüm Reklamları Kapat

Agora Bilim Pazarı
Müfettiş Numeroni Seti (3 Kitap)

1 hırsızlık olayı, 6 şüpheli ve tek suçlu!

İlkokul öğrencilerinin sayısal zekâ becerilerini geliştirmek için hazırlanmış etkinlikli ve çıkartmalı dedektiflik çizgi romanları.

Müfettiş Numeroni ile yardımcıları Kenar Mahalle Fareleri, gizemli olayları aydınlatmaya çalışıyorlar. Sevimli dostlarımızla birlikte ipuçlarını ortaya çıkarmaya ve suçluyu bulmaya hazır mısın? Müfettiş Numeroni’ye yardım etmek için önce merak uyandıran mantık oyunlarını çözmemiz gerek.

Bulmacalardan ve oyun temelli öğrenmeden ilham alan Müfettiş Numeroni serisi, merak uyandırıcı bir hikâye aracılığıyla, ilkokul öğrencilerinin matematik öğrenimine yardımcı olacak zihinsel süreçleri harekete geçirmeyi, ıraksak ve yaratıcı düşünme biçimini geliştirmeyi amaçlıyor.

Devamını Göster
₺514.00
Müfettiş Numeroni Seti (3 Kitap)

Bu durum, kapitalist sistemin işleyişi için hayati öneme sahiptir. Sistemin devamlılığı, bireyin kendisini sürekli "eksik" ve "tamamlanmamış" hissetmesine (Bu duygusal bir eksikliktir) bağlıdır, çünkü yalnızca bu şekilde hisseden bir insan, bu duyguyu gidereceği vaat edilen yeni ürünler, kurslar ve hizmetler için tüketimde bulunur. Kişisel gelişim kültürü, bu yapay eksiklik duygusunu bilinçli bir şekilde besler ve yönetir. Bireye, "Her zaman gelişime açık olmalısın" gibi görünüşte masum bir öğütle, ulaşılması imkansız, sürekli olarak ertelenen bir hedef sunar. Psikanalitik açıdan bu, kapitalizmin bilinçdışına kazınmış çelişkili buyruğudur: "Ol, ama asla tam ve yeterli olma." Bu, sistematik bir nevroz kaynağıdır; bireyi, gerçek bir tatmin duygusuna asla ulaşamayacağı, sürekli bir arayış ve kendini yeniden üretme döngüsüne hapseder.

Psikolog ve sosyal teorisyen Erich Fromm, Sahip Olmak ya da Olmak adlı eserinde, modern insanın varoluşsal bir yönelim kayması yaşadığını ileri sürer. Fromm'a göre, bireyin "olma" halinden, yani deneyimleyen, hisseden, gelişen bir varlık olmaktan, "sahip olma" haline, yani statü, mülk ve tüketim nesneleri üzerinden kendini tanımlamaya doğru bir kayış vardır. Kişisel gelişim ideolojisi, bu kaymayı en uç noktalara taşır. Çünkü burada "olmak" bile -sakin olmak, özgüvenli olmak, bilinçli (mindful) olmak- "sahip olunacak" bir nitelik, bir mülk haline getirilir. Ruhsal deneyimler, duygusal durumlar ve karakter özellikleri, pazardan satın alınabilecek, kaybedildiğinde yenisi edinilebilecek, böylece kişinin benlik envanterine eklenebilecek metasal nitelikler olarak çerçevelenir. Özgüven, bir seminerden sonra "edinilen" bir şeydir; mindfulness, bir uygulama aboneliğiyle "elde tutulan" bir beceridir.

Bu psikolojik rejim, bireyi kendine yabancılaşmış bir özneye dönüştürür. Birey, kendi iç dünyasında, kendisini sürekli gözleyen, ölçen, değerlendiren ve disipline eden bir iç denetim mekanizması inşa eder. Michel Foucault'nun, modern iktidarın işleyişini açıklamak için kullandığı panoptikon metaforu burada son derece açıklayıcıdır. Panoptikonda, gardiyanı göremeyen mahkumlar, sürekli gözetlendikleri hissiyle kendi kendilerini disipline ederler. Kişisel gelişim çağında, bu dışarıdaki gözetleyici, bireyin kendi içselleştirdiği "performans benliği" haline gelmiştir. Birey, kendi düşüncelerinin, duygularının ve davranışlarının sürekli gardiyanıdır. Bu nedenle, bu çağın insanları, seçimlerinin ve yaşam tarzlarının çeşitliliği nedeniyle hiç olmadığı kadar özgür olduklarına inanırken, aslında hiç olmadığı kadar sıkı bir şekilde içselleştirilmiş bir disiplin ve sürekli öz-izleme rejimi altında yaşamaktadırlar. Özgürlük, öz-optimizasyonun gönüllü bir zorunluluğuna dönüşmüştür.

V. Gerçek Gelişim: Kolektif Bilinç ve Dayanışma

Gerçek anlamda gelişim, salt bireysel bir ilerlemenin ötesine geçerek, bireyin içinde bulunduğu toplumsal çevreyi de dönüştürme kapasitesinde ifadesini bulur. Oysa kapitalist kişisel gelişim ideolojisi, insanı tam tersi bir yöne, derin bir yalnızlığa iter. Bireye, tüm sorunlarının kaynağının ve çözümünün yalnızca kendi iç dünyasında olduğu fikrini aşılayarak, onu toplumsal bağlamından koparır ve "kendi içine dönük bir iyileşme" sürecine hapseder. Sosyalist perspektiften bakıldığında, bu durum yapay ve yabancılaştırıcı bir içe kapanma halidir. İnsan, doğası gereği toplumsal bir varlıktır ve gerçek anlamda özgürleşmesi, ancak diğer bireylerle kurduğu kolektif bir bilinç ve dayanışma ağı içinde mümkün olabilir. Sorunlar yapısal ve toplumsal olduğunda, bireysel çözümler kaçınılmaz olarak yetersiz ve illüzyoner kalmaya mahkumdur.

Sosyalizm, "gelişim" kavramını kökten yeniden tanımlar. Bu tanım, gelişimi piyasa koşullarında rekabet eden bireysel bir başarı ölçütü olarak değil, tüm toplumun özgürleşmesine katkıda bulunan kolektif bir süreç olarak görür. Bu çerçevede, bir bireyin gerçek potansiyeli, onu piyasa için bir "insan sermayesi"ne dönüştürdüğünde değil, toplumun ortak çıkarı ve ilerlemesi için kullandığında anlam kazanır. Bir öğretmenin bilgiyi mülk olarak değil de paylaşılacak ortak bir değer olarak görmesi, bir işçinin örgütlü mücadelesiyle sadece kendi ücretini değil tüm emekçi sınıfın koşullarını iyileştirmeye çalışması veya bir sanatçının bireysel egosunu değil, toplumun duygu ve düşüncelerini ifade etme sorumluluğunu merkeze alması, gerçek gelişimin somut örnekleridir. Buradaki temel amaç, pazarda daha değerli kılınacak "daha iyi bir ben" yaratmak değil, dayanışma içinde şekillenen "daha iyi bir biz" inşasıdır.

Kapitalist kişisel gelişim söylemi, bireyleri birbirlerine rakip olarak konumlandırarak ve herkesin kendi başının çaresine bakması gerektiğini vurgulayarak toplumsal dokuyu aşındırır, yalnızlaştırır. Buna karşılık, sosyalist bilinç, insanlık durumunun temelinde yatan karşılıklı bağımlılığı kabul eder ve dayanışmayı toplumsal yaşamın merkezine yeniden yerleştirir. Bu, "kendini geliştir" şeklindeki bireyci emrin yerine, "birlikte gelişelim" çağrısını koyar. İnsan, kimliğini, anlamını ve potansiyelini ancak toplumsal ilişkileri ve bağlamı içinde gerçekleştirebilir. Karl Marx'ın Grundrisse'de ortaya koyduğu gibi, "bireyin gelişimi ile toplumun gelişimi birbirinden ayrılamaz; bir diğerinin koşulu ve temelidir." Sağlıklı ve özgür bireyler, ancak adil ve eşitlikçi bir toplum içinde yeşerebilir; bunun tersi de aynı ölçüde doğrudur.

Bu nedenlerle, kişisel gelişim ideolojisine yönelik eleştiri ve direniş, sadece kültürel tercih meselesi olmanın ötesinde, esaslı bir politik eylemdir. Çünkü insanın özgürlüğü, salt zihinsel bir durum veya içsel bir huzar meselesi değildir; maddi, sosyal ve ekonomik koşulların doğrudan bir sonucudur. Gerçek özgürlük, bireylerin kaderlerini şekillendiren yapısal eşitsizlikler ortadan kaldırıldığında, herkesin potansiyelini gerçekleştirebileceği somut olanaklara erişimi olduğunda başlar. Bu da, kolektif irade ve politik mücadele ile inşa edilebilecek bir toplum projesidir.

Okundu Olarak İşaretle
4
1
  • Paylaş
  • Alıntıla
  • Alıntıları Göster
Paylaş
Sonra Oku
Notlarım
Yazdır / PDF Olarak Kaydet
Raporla
Mantık Hatası Bildir
Yukarı Zıpla
Bu Blog Yazısı Sana Ne Hissettirdi?
  • Tebrikler! 1
  • Muhteşem! 0
  • Bilim Budur! 0
  • Mmm... Çok sapyoseksüel! 0
  • Güldürdü 0
  • İnanılmaz 0
  • Umut Verici! 0
  • Merak Uyandırıcı! 0
  • Üzücü! 0
  • Grrr... *@$# 0
  • İğrenç! 0
  • Korkutucu! 0
Kaynaklar ve İleri Okuma
  • ^ Michel Foucault. Biyopolitikanın Doğuşu: College De France Dersleri 1978 - 1979. ISBN: 6053994219. Yayınevi: İstanbul Bilgi Üniversitesi Yayınları.
  • ^ Jereon Van Hogh. Personal Development Market Size, Share & Trends Analysis Report By Instrument. (31 Mayıs 2025). Alındığı Tarih: 7 Ekim 2025. Alındığı Yer: Global İnformation doi: 10.https://www.giiresearch.com/report/grvi1701644-personal-development-market-size-share-trends.html#:~:text=The%20global%20personal%20development%20market,by%20Grand%20View%20Research%2C%20Inc.. | Arşiv Bağlantısı
  • ^ Türkiye Yayıncılar Birliği. 2024 Yılı Türkiye Kitap Pazarı Raporu. (1 Ocak 2025). Alındığı Tarih: 7 Ekim 2025. Alındığı Yer: Türkiye Yayıncılar Birliği doi: 10.https://turkyaybir.org.tr/2024-yili-turkiye-kitap-pazari-raporu/. | Arşiv Bağlantısı
Tüm Reklamları Kapat

Evrim Ağacı'na her ay sadece 1 kahve ısmarlayarak destek olmak ister misiniz?

Şu iki siteden birini kullanarak şimdi destek olabilirsiniz:

kreosus.com/evrimagaci | patreon.com/evrimagaci

Çıktı Bilgisi: Bu sayfa, Evrim Ağacı yazdırma aracı kullanılarak 15/10/2025 02:37:41 tarihinde oluşturulmuştur. Evrim Ağacı'ndaki içeriklerin tamamı, birden fazla editör tarafından, durmaksızın elden geçirilmekte, güncellenmekte ve geliştirilmektedir. Dolayısıyla bu çıktının alındığı tarihten sonra yapılan güncellemeleri görmek ve bu içeriğin en güncel halini okumak için lütfen şu adrese gidiniz: https://evrimagaci.org/s/21575

İçerik Kullanım İzinleri: Evrim Ağacı'ndaki yazılı içerikler orijinallerine hiçbir şekilde dokunulmadığı müddetçe izin alınmaksızın paylaşılabilir, kopyalanabilir, yapıştırılabilir, çoğaltılabilir, basılabilir, dağıtılabilir, yayılabilir, alıntılanabilir. Ancak bu içeriklerin hiçbiri izin alınmaksızın değiştirilemez ve değiştirilmiş halleri Evrim Ağacı'na aitmiş gibi sunulamaz. Benzer şekilde, içeriklerin hiçbiri, söz konusu içeriğin açıkça belirtilmiş yazarlarından ve Evrim Ağacı'ndan başkasına aitmiş gibi sunulamaz. Bu sayfa izin alınmaksızın düzenlenemez, Evrim Ağacı logosu, yazar/editör bilgileri ve içeriğin diğer kısımları izin alınmaksızın değiştirilemez veya kaldırılamaz.

Aklımdan Geçen
Komünite Seç
Aklımdan Geçen
Fark Ettim ki...
Bugün Öğrendim ki...
İşe Yarar İpucu
Bilim Haberleri
Hikaye Fikri
Video Konu Önerisi
Başlık
Kafana takılan neler var?
Gündem
Bağlantı
Ekle
Soru Sor
Stiller
Kurallar
Komünite Kuralları
Bu komünite, aklınızdan geçen düşünceleri Evrim Ağacı ailesiyle paylaşabilmeniz içindir. Yapacağınız paylaşımlar Evrim Ağacı'nın kurallarına tabidir. Ayrıca bu komünitenin ek kurallarına da uymanız gerekmektedir.
1
Bilim kimliğinizi önceleyin.
Evrim Ağacı bir bilim platformudur. Dolayısıyla aklınızdan geçen her şeyden ziyade, bilim veya yaşamla ilgili olabilecek düşüncelerinizle ilgileniyoruz.
2
Propaganda ve baskı amaçlı kullanmayın.
Herkesin aklından her şey geçebilir; fakat bu platformun amacı, insanların belli ideolojiler için propaganda yapmaları veya başkaları üzerinde baskı kurma amacıyla geliştirilmemiştir. Paylaştığınız fikirlerin değer kattığından emin olun.
3
Gerilim yaratmayın.
Gerilim, tersleme, tahrik, taciz, alay, dedikodu, trollük, vurdumduymazlık, duyarsızlık, ırkçılık, bağnazlık, nefret söylemi, azınlıklara saldırı, fanatizm, holiganlık, sloganlar yasaktır.
4
Değer katın; hassas konulardan ve öznel yoruma açık alanlardan uzak durun.
Bu komünitenin amacı okurlara hayatla ilgili keyifli farkındalıklar yaşatabilmektir. Din, politika, spor, aktüel konular gibi anlık tepkilere neden olabilecek konulardaki tespitlerden kaçının. Ayrıca aklınızdan geçenlerin Türkiye’deki bilim komünitesine değer katması beklenmektedir.
5
Cevap hakkı doğurmayın.
Aklınızdan geçenlerin bu platformda bulunmuyor olabilecek kişilere cevap hakkı doğurmadığından emin olun.
Size Özel
Makaleler
Daha Fazla İçerik Göster
Popüler Yazılar
30 gün
90 gün
1 yıl
Evrim Ağacı'na Destek Ol

Evrim Ağacı'nın %100 okur destekli bir bilim platformu olduğunu biliyor muydunuz? Evrim Ağacı'nın maddi destekçileri arasına katılarak Türkiye'de bilimin yayılmasına güç katın.

Evrim Ağacı'nı Takip Et!
Geçmiş ve Notlar
Yazı Geçmişi
Okuma Geçmişi
Notlarım
İlerleme Durumunu Güncelle
Okudum
Sonra Oku
Not Ekle
İşaretle
Göz Attım
Site Ayarları

Evrim Ağacı tarafından otomatik olarak takip edilen işlemleri istediğin zaman durdurabilirsin.

[Site ayalarına git...]
Bu Yazıdaki Hareketleri
Daha Fazla göster
Tüm Okuma Geçmişin
Daha Fazla göster
0/10000
Kaydet
Keşfet
Ara
Yakında
Sohbet
Agora

Bize Ulaşın

ve seni takip ediyor

Göster

Şifremi unuttum Üyelik Aktivasyonu

Göster

Şifrenizi mi unuttunuz? Lütfen e-posta adresinizi giriniz. E-posta adresinize şifrenizi sıfırlamak için bir bağlantı gönderilecektir.

Geri dön

Eğer aktivasyon kodunu almadıysanız lütfen e-posta adresinizi giriniz. Üyeliğinizi aktive etmek için e-posta adresinize bir bağlantı gönderilecektir.

Geri dön

Close