Freud’u Öldürmek: Psikanalizi Kapitalist İdeolojiden Çekip Almak
- Blog Yazısı
Freud’un Tarihsel Konumu
Sigmund Freud’un modern düşünce içindeki konumu, yalnızca klinik psikoloji ve psikiyatri alanlarının sınırlarını aşan, 20. yüzyılın kültürel, sanatsal ve siyasal atmosferini şekillendiren çok boyutlu bir etkiye sahiptir. Freud’u etkili kılan, bireyin iç dünyasına dair geliştirdiği kuramsal modelin yaygınlığı kadar, bu modelin toplumsal dönüşümlerin yaşandığı kritik bir tarihsel dönemde ortaya çıkmış olmasıdır. Psikanaliz, Avrupa’da kapitalizmin olgunlaştığı, sınıf mücadelelerinin keskinleştiği, geleneksel otoritelerin çözülmeye başladığı, aynı zamanda pozitivizmin bilimde hâkim paradigmayı belirlediği bir tarihsel bağlamda şekillenmiştir. Bu bağlam, Freud’un kuramının yalnızca klinik bir teori olarak değil, toplumsal bir açıklama sistemi olarak da algılanmasının zeminini hazırlamıştır.
Freud’un sol düşünce için önemli bir mesele hâline gelmesi de tam olarak bu tarihsel kesitte gerçekleşmiştir. Marx’ın toplumsal yapı analizinin etkisi sürerken, Avrupa’da devrimci hareketlerin zaman zaman geri çekildiği momentlerde psikanaliz, toplumsal sorunların bireysel açıklamalarına yönelmek isteyen birçok düşünür için cazip bir alternatif olarak belirmiştir. Özellikle 20. yüzyılın başından itibaren, devrimci hareketlerin güç kaybettiği dönemlerde sol entelektüellerin psikanalize yönelmesi tesadüf değildir. Devrimci bir dönüşümün yakın görünmediği, reformist eğilimlerin güçlendiği, toplumsal mücadelenin kesintiye uğradığı tarihsel anlarda toplumsal açıklama modelleri geri çekilir ve bireyin iç dünyasına yönelen psikolojik teoriler öne çıkar. Psikanaliz bu nedenle yalnızca bilimsel bir model değil, siyaseten bir “yerine geçme” mekanizması olarak işlev görmüştür.
Freud’un sol düşünceyle ilişkisi çoğu zaman Freud’un kendisinin isteği dışında kurulmuştur. Freud hem yaşamı boyunca hem de öğrencileri aracılığıyla psikanalizin politik bir ideolojiye dönüştürülmesine mesafeli durmuştur. Ancak psikanaliz, Freud’dan bağımsız şekilde, Batı Marksizmi içinde bir tür “kurtarıcı teori” konumuna yerleştirilmiştir. Bu eğilimin tipik örnekleri arasında Wilhelm Reich, Erich Fromm, Herbert Marcuse ve daha sonra Louis Althusser gibi isimler sayılabilir; ancak bu düşünürlerin psikanalizi Marksizm’le eklemleme biçimleri hem birbirinden farklıdır hem de çoğu zaman Freud’un metinleriyle uyumsuz sonuçlara ulaşır. Psikanalizin sol içinde bu kadar yaygın biçimde tartışılması, Freud’un bir bilim insanı olarak üretiminden çok, psikanalizin ideolojik işlevinin sol düşünce tarafından üstlenilmiş olmasının sonucudur.
Bu bağlamda Freud’un tarihsel konumunu değerlendirirken, psikanalizin ortaya çıktığı entelektüel koşulları ve psikanalizin sol tarafından nasıl kullanıldığını birlikte düşünmek gerekir. Aksi hâlde psikanaliz hem bilim tarihindeki özgün yerinden koparılarak mutlaklaştırılır hem de toplumsal mücadelelerin yerine geçebilecek bir düşünsel model gibi sunulur. Oysa Freud’un kuramı tam da tarihsel ve toplumsal dönüşümlerin gerilediği momentlerde solun teorik boşluklarını dolduran bir araç hâline gelmiştir; bu nedenle Freud’u tartışmak yalnızca psikoloji değil, doğrudan doğruya bir siyaset tartışmasıdır.
Bu tartışmayı sağlıklı biçimde sürdürebilmek için Freud’un bir yandan modern psikolojinin doğuşunda oynadığı rolü teslim etmek, diğer yandan psikanalizin sol düşünce içinde nasıl bir ideolojik işlev üstlendiğini soğukkanlı biçimde değerlendirmek gerekir. Freud’un tarihsel konumu ancak bu çift yönlü analizle anlaşılabilir. Psikanaliz, devrimci bir perspektifin yokluğunda içselciliğe kaçışın teorileştirilmiş biçimi olarak işlev görmüş; sol düşünce Freud’a çoğu zaman devrimci bir açıklama modeli aramak için değil, devrimci açıklamanın imkânsızlığını gerekçelendirmek için başvurmuştur.
Bu nedenle Freud’un sol düşünceyle ilişkisini anlamak, Freud’un gerçekten ne söylediğini anlamaktan çok daha fazlasıdır; aynı zamanda solun kendi tarihsel tıkanmalarını nasıl teorileştirdiğini de ortaya koyar. Freud’un tarihsel konumunu bu geniş bağlamla birlikte ele almak, psikanalizin ideolojik etkisini bilimsel etkisinden ayırmanın da ön koşuludur.[1]
Psikanalizin Bireyci Yapısı ve Toplumsalı Görünmez Kılan İdealist Çerçevesi
Freud’un kuramı, başlangıçta biyolojik açıklamalara yaslanıyor gibi görünse de giderek bireyin içsel dünyasını merkeze alan, toplumsal belirlenimleri geri plana iten bir yapı kazanmıştır. Psikanalizin öznesi, tarihsel koşulların ve sınıfsal ilişkilerin içinden çıkan bir özne değil; çocukluk yaşantılarının ve bilinçdışı çatışmaların biçimlendirdiği soyut, toplumsallıktan yalıtılmış bir figürdür. Bu yönelim, kapitalist toplumun bireyci ideolojisiyle dikkat çekici bir uyum içindedir. Çünkü toplumsal çelişkilerin bireysel semptomlara indirgenmesi, hem mevcut düzenin maddi temellerini görünmez kılar hem de eşitsizliklerin kökenini kişisel travmalara ve aile içi dinamiklere doğru kaydırır.
Marx’ın bilincin toplumsal varoluş tarafından belirlendiğine ilişkin temel saptamasının aksine Freud, toplumsal gerçekliği bireyin iç dünyasından türeyen bir etki gibi ele alır. Sınıf çatışması, yabancılaşma veya ekonomik sömürü gibi olgular psikanalitik çerçevede ya tali bir unsur olarak kalır ya da bireyin geçmiş deneyimlerinin bir uzantısı olarak yorumlanır. Böylece tarihsel olan kişiselleşir, politik olan psikolojikleştirilir. Psikanalizin bu açıklama tarzı, kapitalist toplumun yapısal sorunlarını bireyin uyum sorunları gibi göstererek politik enerjiyi toplumsal dönüşümden uzaklaştırır.
Bu kuramsal bireycilik, psikanalizin terapötik pratiğinde daha da görünür olur. İnsanların yaşadığı sıkıntıların toplumsal ilişkilerin sonucu değil de bireyin kendi içsel çatışmalarının ürünü olduğu varsayılır. Dolayısıyla çözüm de toplumsal koşulları değiştirmekten değil, bireyin iç dünyasına yönelmekten ibaret bir süreç olarak tasarlanır. Bu yaklaşım, solun psikanalize yöneldiği dönemlerde devrimci siyasetin yerini terapi söylemine bırakmasına, toplumsal dönüşüm fikrinin bireysel iyileşme beklentisine indirgenmesine yol açmıştır.
Bilimsel açıdan da psikanaliz materyalist bir zihin bilimi olmanın uzağındadır; çünkü temel kavramları deneysel olarak doğrulanabilir olmaktan çok yorumlayıcı nitelik taşır. Bilinçdışı, bastırma ya da libido ekonomisi gibi kavramlar, toplumsal ilişkilerin maddi gerçeğiyle değil, idealist bir içsel mekanizmayla açıklama üretir. Bu nedenle psikanaliz, toplumsal belirlenimlerin bilinci nasıl şekillendirdiğini kavramaktan ziyade, bilinci toplumsal olandan koparan kapalı bir düşünce evreni kurar.
Sonuç olarak Freud’un kuramı, sol düşüncenin ihtiyaç duyduğu toplumsal çözümleme kapasitesini sunmadığı gibi, bireyci yapısı nedeniyle toplumsal mücadeleyi psikolojik bir sorun olarak algılayan ideolojik bir çerçeve üretir. Psikanalizin idealist karakteri, toplumsalı görünmez kılarak bilinci toplumsal pratikten kopartır ve böylece materyalist bir zihin biliminin önünde ciddi bir engel oluşturur.[2]
Evrim Ağacı'nın çalışmalarına Kreosus, Patreon veya YouTube üzerinden maddi destekte bulunarak hem Türkiye'de bilim anlatıcılığının gelişmesine katkı sağlayabilirsiniz, hem de site ve uygulamamızı reklamsız olarak deneyimleyebilirsiniz. Reklamsız deneyim, sitemizin/uygulamamızın çeşitli kısımlarda gösterilen Google reklamlarını ve destek çağrılarını görmediğiniz, %100 reklamsız ve çok daha temiz bir site deneyimi sunmaktadır.
KreosusKreosus'ta her 50₺'lik destek, 1 aylık reklamsız deneyime karşılık geliyor. Bu sayede, tek seferlik destekçilerimiz de, aylık destekçilerimiz de toplam destekleriyle doğru orantılı bir süre boyunca reklamsız deneyim elde edebiliyorlar.
Kreosus destekçilerimizin reklamsız deneyimi, destek olmaya başladıkları anda devreye girmektedir ve ek bir işleme gerek yoktur.
PatreonPatreon destekçilerimiz, destek miktarından bağımsız olarak, Evrim Ağacı'na destek oldukları süre boyunca reklamsız deneyime erişmeyi sürdürebiliyorlar.
Patreon destekçilerimizin Patreon ile ilişkili e-posta hesapları, Evrim Ağacı'ndaki üyelik e-postaları ile birebir aynı olmalıdır. Patreon destekçilerimizin reklamsız deneyiminin devreye girmesi 24 saat alabilmektedir.
YouTubeYouTube destekçilerimizin hepsi otomatik olarak reklamsız deneyime şimdilik erişemiyorlar ve şu anda, YouTube üzerinden her destek seviyesine reklamsız deneyim ayrıcalığını sunamamaktayız. YouTube Destek Sistemi üzerinde sunulan farklı seviyelerin açıklamalarını okuyarak, hangi ayrıcalıklara erişebileceğinizi öğrenebilirsiniz.
Eğer seçtiğiniz seviye reklamsız deneyim ayrıcalığı sunuyorsa, destek olduktan sonra YouTube tarafından gösterilecek olan bağlantıdaki formu doldurarak reklamsız deneyime erişebilirsiniz. YouTube destekçilerimizin reklamsız deneyiminin devreye girmesi, formu doldurduktan sonra 24-72 saat alabilmektedir.
Diğer PlatformlarBu 3 platform haricinde destek olan destekçilerimize ne yazık ki reklamsız deneyim ayrıcalığını sunamamaktayız. Destekleriniz sayesinde sistemlerimizi geliştirmeyi sürdürüyoruz ve umuyoruz bu ayrıcalıkları zamanla genişletebileceğiz.
Giriş yapmayı unutmayın!Reklamsız deneyim için, maddi desteğiniz ile ilişkilendirilmiş olan Evrim Ağacı hesabınıza üye girişi yapmanız gerekmektedir. Giriş yapmadığınız takdirde reklamları görmeye devam edeceksinizdir.
Freud’un Efsanelerden Arındırılması: Tarihsel Bağlamına Geri Yerleştirilmesi
Freud’u aşmanın yolu, onu bütünüyle reddetmekten değil, tarihsel rolünü yerli yerine oturtmaktan geçer. Freud’un düşüncesi çoğu zaman, hem takipçileri hem de eleştirmenleri tarafından olması gerekenin çok üzerinde bir konuma yükseltilmiştir; psikanaliz neredeyse insan davranışına dair evrensel bir açıklama sistemi gibi sunulmuş, Freud da bilimin dışına taşan bir kültür figürüne dönüştürülmüştür. Oysa Freud’un çalışmaları, ortaya çıktıkları dönemin entelektüel sınırlılıkları ve bilimsel koşulları içinde anlam kazanır. 19. yüzyıl sonu ile 20. yüzyıl başının nörofizyolojik bilgilerinin yetersizliği, insan davranışını açıklamak için daha çok spekülatif kuramlara alan açmış; psikanaliz de bu boşlukta şekillenmiştir. Freud’un pek çok varsayımı bugün nörobilimsel ve psikolojik araştırmalarca desteklenmese de, kendi döneminde zihne ilişkin bilinmeyenleri anlamlandırmaya yönelik özgün bir deneme olarak değerlendirilebilir.
Freud’un efsaneleştirilmesi, psikanalizin gerçek etkisini ölçülü biçimde değerlendirmeyi güçleştirir. Psikanaliz, zamanla bilimsel bir kuramdan çok bir yorum geleneğine dönüşmüş; Freud’un kişisel otoritesi de bu yorumların üzerinde bir tür karizmatik güç gibi işlemeye başlamıştır. Psikanalizin, bilimi aşan bir kültürel statü kazanması, teorinin sınırlarının belirsizleşmesine ve her türlü insan davranışını açıklayabilecek nitelikte, esnek ama doğrulanamaz bir çerçeve olarak kullanılmasına yol açmıştır. Freud’u tarihselleştirmek, işte bu abartılı konumu sorgulamak ve psikanalizi kültürel bir fenomen, bilimsel değeri sınırlı ama tarihsel etkisi tartışılmaz bir düşünce sistemi olarak yeniden değerlendirmek anlamına gelir.
Freud’un tarihsel bağlama geri yerleştirilmesi aynı zamanda onun yanlış kullanımlarının da önüne geçer. Psikanalizin sol düşünce içinde yer yer işlevsel bir ideolojik sığınağa dönüşmesinin nedeni, Freud’un söylemlerinin bilimsel bir kesinlik taşıdığı sanısıdır. Oysa psikanaliz toplumsal gerçekliği açıklamak için değil, belirli bir dönemin zihinsel dünyasını anlamlandırmak için geliştirilmiş bir kuramdır. Freud’u efsanelerden arındırmak, psikanalizin bugünkü yerini daha net belirlemeyi ve onu bilimsel otorite olmaktan çıkararak düşünce tarihinin içindeki sınırlı ama önemli konumuna yerleştirmeyi sağlar.[2]
Materyalist Bir Zihin Biliminin Gerekliliği ve Kurulma İmkanı
Bugün insan zihnini anlamaya yönelik bilgi birikimi, Freud’un dönemindekinden karşılaştırılamayacak kadar genişlemiştir. Nörobilimden bilişsel psikolojiye, evrimsel biyolojiden hesaplamalı modellere kadar pek çok alan, zihinsel süreçlerin ölçülebilir ve test edilebilir yönlerini ayrıntılı biçimde ortaya koymaktadır. Bu birikim, bilinci bireyin içsel çatışmalarına indirgemeyen, onu hem biyolojik hem de toplumsal süreçlerin bir ürünü olarak kavrayabilen materyalist bir zihin biliminin kurulmasını mümkün kılar. Zihnin yalnızca sinirsel yapılara değil, toplumsal ilişkilere, üretim biçimlerine ve kültürel pratiklere bağlı olarak şekillendiği artık daha açık biçimde gözlemlenebilmektedir. Dolayısıyla bilimsel bir zihin kuramı, bireyi soyut ve tarih dışı bir özne olarak değil, belirli bir maddi dünyanın içinde yaşayan ve o dünya tarafından biçimlendirilen bir varlık olarak ele almalıdır.
Materyalist bir zihin bilimi, Freud’un bıraktığı kuramsal boşlukları dolduracak tek çerçevedir; çünkü psikanalizin idealist iç dünya vurgusunun aksine, insan davranışını hem biyolojik altyapının hem de toplumsal koşulların etkileşimi içinde açıklar. Bu yaklaşım, bireyin çatışmalarını bireyin “kendi içinde” aramak yerine, toplumsal yapıların ve maddi ilişkilerin bilinci nasıl şekillendirdiğini anlamaya yönelir. Böyle bir bilim, yalnızca zihnin nasıl çalıştığını açıklamakla kalmaz, toplumsal dönüşümün bilince nasıl yansıdığını da kavrayabilir. Zihinsel süreçleri toplumsal gerçeklikten koparmayan bu materyalist çerçeve, insan davranışını tarihsel bağlamı içinde kavrayan bütünlüklü bir anlayış anlamına gelir.[2]
Bu nedenle devrimci bir zihin bilimi, psikanalizin bireyci ve yorumsal sınırlarını aşarak bilinci toplumsal süreçlerle yeniden ilişkilendirmelidir. Bilimsel yöntem, deneysel doğrulama ve maddi koşulların belirleyiciliği temel alındığında, zihnin açıklanması yalnızca terapötik bir uğraş olmaktan çıkar; toplumsal mücadelelerin bir parçası hâline gelir. Böyle bir model, bireyin iç dünyasına kapanan psikolojik açıklamaların yerine, toplumsal koşulların dönüştürülmesini merkezine alan bir anlayışı koyar. Zihnin gerçek özgürleşmesi de ancak böyle bir materyalist bilimle mümkün olabilir.
Sonuç: Freud’un Aşılması için Devrimci Bir Ufkun Yeniden Kurulması
Freud’u “öldürmek” metaforik anlamda, onu zihne dair mutlak bir otorite konumundan indirip tarihsel sınırlılıkları olan bir figür olarak değerlendirmek demektir. Psikanaliz, devrimci bir toplumsal dönüşümün değil, çoğu zaman devrimci ufkun daraldığı anların teorik sığınağı olmuştur. Freud’un aşılması, psikanalizin bu ideolojik işlevini ortadan kaldırmakla ve bilinci yeniden toplumsal süreçlerle ilişkilendiren materyalist bir zihin bilimi kurmakla mümkündür. Bireysel terapötik dönüşüm beklentisinin yerine toplumsal koşulların dönüştürülmesi hedeflendiğinde Freud’un efsanesi çözülür. Böylece Freud tarihteki yerini alır, fakat bilimin ve siyasetin üzerinde bir gölge olmaktan çıkar. Gerçek özgürleşme ve zihinsel dönüşüm, bireyin iç dünyasına kapanarak değil, toplumun maddi temellerinin değişmesiyle mümkün olur. Freud’un gerçekten aşılması da ancak böyle bir devrimci ufkun yeniden kurulmasıyla sağlanabilir.
- 1
- 1
- 1
- 0
- 0
- 0
- 0
- 0
- 0
- 0
- 0
- 0
- ^ Madde, Diyalektik ve Toplum Yayın Kurulu. Madde, Diyalektik Ve Toplum. Alındığı Tarih: 8 Aralık 2025. Alındığı Yer: soL Haber Portalı | Arşiv Bağlantısı
- ^ a b c sercan karlıdağ. (2019). Psikoloji Eleştirisinden Eleştirel Psikolojiye: Türkiye’deki Eleştirel Yönelimli Psikolojiler İçin Bir Sınıflandırma Ve Bazı Değerlendirmeler. Dergi Park. doi: 10.47124/viraverita.1565112. | Arşiv Bağlantısı
Evrim Ağacı'na her ay sadece 1 kahve ısmarlayarak destek olmak ister misiniz?
Şu iki siteden birini kullanarak şimdi destek olabilirsiniz:
kreosus.com/evrimagaci | patreon.com/evrimagaci
Çıktı Bilgisi: Bu sayfa, Evrim Ağacı yazdırma aracı kullanılarak 10/12/2025 08:52:39 tarihinde oluşturulmuştur. Evrim Ağacı'ndaki içeriklerin tamamı, birden fazla editör tarafından, durmaksızın elden geçirilmekte, güncellenmekte ve geliştirilmektedir. Dolayısıyla bu çıktının alındığı tarihten sonra yapılan güncellemeleri görmek ve bu içeriğin en güncel halini okumak için lütfen şu adrese gidiniz: https://evrimagaci.org/s/21924
İçerik Kullanım İzinleri: Evrim Ağacı'ndaki yazılı içerikler orijinallerine hiçbir şekilde dokunulmadığı müddetçe izin alınmaksızın paylaşılabilir, kopyalanabilir, yapıştırılabilir, çoğaltılabilir, basılabilir, dağıtılabilir, yayılabilir, alıntılanabilir. Ancak bu içeriklerin hiçbiri izin alınmaksızın değiştirilemez ve değiştirilmiş halleri Evrim Ağacı'na aitmiş gibi sunulamaz. Benzer şekilde, içeriklerin hiçbiri, söz konusu içeriğin açıkça belirtilmiş yazarlarından ve Evrim Ağacı'ndan başkasına aitmiş gibi sunulamaz. Bu sayfa izin alınmaksızın düzenlenemez, Evrim Ağacı logosu, yazar/editör bilgileri ve içeriğin diğer kısımları izin alınmaksızın değiştirilemez veya kaldırılamaz.