Keşfedin, Öğrenin ve Paylaşın
Evrim Ağacı'nda Aradığın Her Şeye Ulaşabilirsin!
Paylaşım Yap
Tüm Reklamları Kapat

Türkiye'deki Politik Dergilerin Yolculuğu

15 dakika
59
Türkiye'deki Politik Dergilerin Yolculuğu
  • Blog Yazısı
Blog Yazısı
Tüm Reklamları Kapat

Bu yazının ana kaynağı TÜSTAV'dır.

Giriş

Türkiye’de dergiler, sadece yazıların değil, bir ülkenin vicdanının da toplandığı yerlerdir. Bir sayının kapağına sığmayan fikirler, o sayının etrafında toplanan insanların ilişkilerinde, umutlarında ve tartışmalarında yaşar. Bu yüzden Türkiye’nin politik tarihine baktığımızda, aslında bir dergi tarihine bakmış oluruz. Özellikle sol düşüncenin serüveni, neredeyse tamamen bu dergilerin hikâyesiyle iç içedir. Çünkü sol, bu topraklarda hiçbir zaman “iktidarın diliyle” konuşamadı; hep başka bir yerden, çoğu zaman da kenardan, yasaklı bir yerden seslendi. O sesin en kalıcı yankısı dergilerde duyuldu.

Dergicilik, Türkiye’de solun hem belleği hem de nefes borusu olmuştur. Partiler kapatıldığında, sendikalar dağıtıldığında, yazarlar sürgüne gönderildiğinde bile, bir dergi hep yeniden doğmuştur. Matbaa kokusu, daktilo sesi, o sayfaların arasında saklanan isimsiz imzalar, aslında bir direniş biçimiydi. Her dönemin gençliği, fikirlerini önce bir derginin sayfalarında örgütlemiştir: 1920’lerin yeraltı sosyalistlerinden 1960’ların Yöncülerine, 1980 sonrasının teorisyenlerinden bugünün dijital kuşaklarına kadar.

Tüm Reklamları Kapat

Sol dergiler sadece haber ya da teori üretmez; bir kimlik, bir dil ve bir topluluk yaratır. “Sol”un Türkiye’de hiçbir dönemde yekpare olmamış olmasının en önemli nedeni, her kuşağın kendi dergisini kurması, kendi sesini orada bulmasıdır. Bu yüzden Türkiye’deki sol dergicilik tarihi, aynı zamanda bir çokluk tarihidir: birbirini tamamlayan, zaman zaman çatışan ama her seferinde birbirinden öğrenen fikirlerin birikimi.

Cumhuriyet’in kuruluşundan bugüne, sol yayınlar defalarca yasaklandı, yazarları tutuklandı, matbaaları mühürlendi. Ama her yasak, bir başka derginin doğumuna zemin hazırladı. Her kapatılan yayın, arkasında hem bir boşluk hem de bir inat bıraktı. Bu inat, Türkiye solunun karakterinin belki de en kalıcı öğesidir.

İşte bu yazı, o inatçı belleğin izini sürüyor. 1920’lerin sessizliğinde başlayan, 1960’ların tartışma dolu yıllarında çoğalan, 1980 sonrasının teorik olgunluğunda yeniden kurulan ve 2000’lerden itibaren dijital mecralarda varlığını sürdüren sol dergiciliğin yüz yıllık yolculuğunu anlatıyor. Dergiler aracılığıyla bir ülkenin hem düşünsel hem de politik nabzını tutmak mümkün; çünkü bu topraklarda solun tarihi çoğu zaman bir derginin künyesinde, bir kapatılma kararında, bir editör notunda saklıdır.

1920–1940: İlk Kıvılcımlar, Yasaklar ve Yeraltı

Türkiye’de sol dergiciliğin hikâyesi, Cumhuriyet’in kuruluşuyla aynı yıllarda başlar. Yeni devlet, bir yandan savaşın yıkımından çıkmış bir toplumun ayağa kalkmasını hedeflerken, diğer yandan kendi ideolojik bütünlüğünü koruma kaygısıyla hareket ediyordu. O dönemde “modernleşme” ve “millî kalkınma” kavramları, siyasal alanın merkezine yerleşmişti; ancak sosyalizm, bu hedeflerin içinde değil, çoğu zaman kenarında duruyordu. Bu durum, dönemin sol düşüncesini bastıran bir unsur değil, onu yeni yollar aramaya iten bir zemin haline getirdi.

Tüm Reklamları Kapat

Cumhuriyet’in ilk yıllarında sosyalist yayıncılığın izleri, Mustafa Suphi ve arkadaşlarının sürgünde başlattığı faaliyetlere dayanır. 1919–1920 arasında Moskova ve Bakü’de çıkarılan Yeni Dünya gazetesi, hem Kurtuluş Savaşı’na duyulan dayanışmayı dile getirmiş hem de Türkiye Komünist Fırkası’nın (TKF) ideolojik temelini oluşturmuştur. Suphi’nin 1921’de Türkiye’ye dönüş yolunda trajik biçimde öldürülmesi, bu çizginin ülke içindeki doğrudan devamını kesintiye uğrattı; fakat sosyalist fikirler tamamen kaybolmadı, yeraltına çekildi.

Aydınlık Dergisi 1. sayı
Aydınlık Dergisi 1. sayı

Bu fikrî mirası Türkiye içinde sürdüren en önemli yayın, Şefik Hüsnü Deymer öncülüğünde 1921’de İstanbul’da yayımlanmaya başlayan Aydınlık dergisidir. Dergi, erken Cumhuriyet’in modernleşme projesine karşı değil; tam tersine, onun ekonomik ve toplumsal boyutlarını tamamlayacak bir halkçı kalkınma perspektifini savunuyordu. Aydınlık, emek, üretim, sanayileşme ve bağımsızlık kavramlarını Marksist bir bakışla ele aldı. Bu yönüyle, dönemin Kemalist modernleşmesiyle dolaylı bir diyalog kurdu: eleştirel ama kopuk olmayan bir konumdaydı.

Derginin çevresinde Nâzım Hikmet, Şevket Süreyya Aydemir, Vedat Nedim Tör, Sadrettin Celâl Antel gibi dönemin genç aydınları yer alıyordu. Bu kadro, sonraki yıllarda hem sosyalist düşüncenin hem de Türkiye’nin planlı kalkınma fikrinin entelektüel temelini oluşturdu. Aydınlık’ta yayımlanan yazılar, Türkiye’nin toplumsal yapısını anlamaya, işçi sınıfını tanımlamaya ve ülkenin ekonomik bağımsızlığını savunmaya yönelikti.

Ne var ki dönemin siyasal atmosferi, çok sesliliğe sınırlı bir alan tanıyordu. 1925’te çıkarılan Takrir-i Sükûn Kanunu, yalnızca silahlı muhalefeti değil, her türlü politik farklılığı bastırmayı amaçladı. Bu çerçevede Aydınlık dergisi de kapatıldı; yazarlarının bir kısmı tutuklandı, bir kısmı farklı alanlara yöneldi. Fakat o birkaç yıllık yayın hayatı bile Türkiye’de sol düşüncenin geleceğini belirleyecek bir miras bıraktı.(Kaynak: AYDINLIK İÇİNDE DR. ŞEFİK HÜSNÜ, Gökhan Atılgan)

Evrim Ağacı'ndan Mesaj

Aslında maddi destek istememizin nedeni çok basit: Çünkü Evrim Ağacı, bizim tek mesleğimiz, tek gelir kaynağımız. Birçoklarının aksine bizler, sosyal medyada gördüğünüz makale ve videolarımızı hobi olarak, mesleğimizden arta kalan zamanlarda yapmıyoruz. Dolayısıyla bu işi sürdürebilmek için gelir elde etmemiz gerekiyor.

Bunda elbette ki hiçbir sakınca yok; kimin, ne şartlar altında yayın yapmayı seçtiği büyük oranda bir tercih meselesi. Ne var ki biz, eğer ana mesleklerimizi icra edecek olursak (yani kendi mesleğimiz doğrultusunda bir iş sahibi olursak) Evrim Ağacı'na zaman ayıramayacağımızı, ayakta tutamayacağımızı biliyoruz. Çünkü az sonra detaylarını vereceğimiz üzere, Evrim Ağacı sosyal medyada denk geldiğiniz makale ve videolardan çok daha büyük, kapsamlı ve aşırı zaman alan bir bilim platformu projesi. Bu nedenle bizler, meslek olarak Evrim Ağacı'nı seçtik.

Eğer hem Evrim Ağacı'ndan hayatımızı idame ettirecek, mesleklerimizi bırakmayı en azından kısmen meşrulaştıracak ve mantıklı kılacak kadar bir gelir kaynağı elde edemezsek, mecburen Evrim Ağacı'nı bırakıp, kendi mesleklerimize döneceğiz. Ama bunu istemiyoruz ve bu nedenle didiniyoruz.

Bu yıllar, Cumhuriyet’in kuruluş idealleriyle sosyalist hareketin ilk temas noktalarıydı. Her iki taraf da “ilerleme” ve “bağımsızlık” kavramlarını önemsiyor, fakat bunları farklı yerlerden tanımlıyordu. Cumhuriyet’in inşa ettiği modern yurttaşlık projesi, solun da toplumsal eşitlik ve adalet talepleriyle zaman zaman kesişti, zaman zaman ayrıştı. Bu gerilim, Türkiye’deki sol dergiciliğin neredeyse tüm tarihinde hissedilecek bir dinamik olarak varlığını sürdürdü.

1940–1960: Savaşın Gölgesinde Entelektüel Uyanış

İkinci Dünya Savaşı yılları, Türkiye’de hem siyasal hem entelektüel hayat açısından bir dönüm noktasıydı. Ülke savaşın dışında kalmaya çalışırken, içerde devletçi ekonomi politikaları ve sıkı bir denetim rejimi hâkimdi. 1930’ların sonunda sol, neredeyse tamamen bastırılmış bir hareketti; ama savaşın getirdiği toplumsal değişim, yeni kuşak aydınlar arasında yeniden bir arayış başlattı. Bu arayış, doğrudan politik örgütlenmeye değil, kültür ve düşünce alanında dergiler aracılığıyla kendini gösterdi.

Bu yılların en önemli yayınlarından biri, 1941’de Ankara’da yayımlanmaya başlayan Yurt ve Dünya dergisidir. Derginin çevresinde Behice Boran, Pertev Naili Boratav, Niyazi Berkes gibi dönemin en parlak sosyal bilimcileri yer alıyordu. Yurt ve Dünya, sosyalizmi açıkça savunmuyordu ama toplumcu bir perspektifle Türkiye’nin ekonomik, kültürel ve sınıfsal yapısını çözümlemeye çalışıyordu. “Toplumsal meseleleri bilimsel biçimde anlamak” hedefi, o yıllarda Türkiye’de nadir bir girişimdi. Yazılarında köylü emeği, eğitim, şehirleşme, folklor ve halk kültürü gibi konular işleniyor; bu başlıklar aslında sınıf çözümlemelerinin dolaylı biçimleriydi.

Derginin ömrü uzun sürmedi. 1944’te, dönemin siyasal baskı atmosferi içinde, özellikle “komünizm propagandası” suçlamalarıyla hem Yurt ve Dünya hem de yazarları hedef alındı. Dergi kapatıldı, Boran ve Boratav üniversiteden uzaklaştırıldı. Ancak kısa yayın hayatı boyunca Türkiye’de sosyal bilimlerin gelişimine yön veren bir miras bıraktı.

Aynı dönemde yayımlanan Adımlar dergisi (1943–1944) de benzer bir çizgideydi. Yazarları arasında Sabahattin Ali, Cevat Şakir (Halikarnas Balıkçısı), Necati Cumalı, Niyazi Berkes gibi isimler bulunuyordu. Adımlar, kültür ve edebiyat üzerinden bir toplumcu eleştiri geliştirmeye çalıştı. Bu dergi, daha çok hümanist bir dille konuşuyor, doğrudan ideolojik bir örgütlenme çağrısı yapmıyor ama sosyal adalet, emek ve özgürlük kavramlarını edebî ve felsefî bir üslupla işliyordu.

Bu iki dergi Cumhuriyet’in erken dönem modernleşme politikalarıyla açık bir çatışmaya girmediler; fakat o politikaların “toplumun tabanında nasıl karşılık bulduğu” sorusunu sormaktan da geri durmadılar. Bu, o dönem için oldukça cesur bir duruştu.

Tüm Reklamları Kapat

1946’da çok partili hayata geçişle birlikte politik iklim biraz yumuşadı. Ancak komünist faaliyetler hâlâ yasadışıydı; Türkiye Komünist Partisi yeraltında, illegal biçimde varlığını sürdürüyordu. Buna rağmen sol düşünce, yeniden kamusal alanda görünür olmaya başladı. Kültürel dergilerde, edebiyat sayfalarında, üniversitelerde sosyal adalet ve emek meseleleri üzerine daha açık yazılar görülmeye başladı.

Bu dönem, Türkiye’de sol düşüncenin “entelektüel biçimini” kazandığı dönemdir. 1920’lerdeki örgütlü siyasal sosyalizm yerini kültürel ve akademik bir sosyal eleştiriye bırakmıştır. Bu dönüşüm bir zorunluluktu: Baskılar politik alanı daraltmış, ama düşünsel alanı genişletmişti. Böylece Türkiye solunun bir damarında, “politik mücadele” yerine “fikir üretimi” ön plana çıktı.

Bu çizgi, 1960’larda yeniden doğacak olan siyasal solun kültürel ve teorik temellerini hazırladı. Yurt ve Dünya, Adımlar ve bu çevrede yazan aydınlar, hem bilimsel sosyalizmin hem de eleştirel aydınlanmacılığın tohumlarını attılar.

Tüm Reklamları Kapat

1960–1980: Altın Çağ – Devrimci Fikirlerin Laboratuvarı

1960’lar Türkiyesi, yalnızca siyasal alanda değil, düşünce ve kültür dünyasında da bir yeniden doğuş dönemiydi. 27 Mayıs 1960 müdahalesi, her ne kadar bir askerî darbe olsa da, ardından gelen 1961 Anayasası’yla ülkeye bugüne dek görülmemiş bir düşünce özgürlüğü ortamı getirdi. Üniversitelerde özerklik genişledi, sendikalar güçlendi, basın üzerindeki denetim azaldı. Bu görece özgürlük havası, sol düşüncenin hem entelektüel hem de örgütsel biçimlerde serpilmesine imkân verdi. Dergicilik bu ortamın en canlı damarı oldu; fikirler partilerden önce dergilerde filizlendi.

Bu dönemin en belirleyici yayını kuşkusuz Yön dergisiydi. Doğan Avcıoğlu’nun 1961’de çıkardığı dergi, Türkiye’de ilk kez sosyalizmi “millî kalkınma” ve “anti-emperyalizm” çerçevesinde tartışmaya açtı. Yön, klasik Marksist bir yayın değildi; ama sosyalizmin kavramlarını Kemalist modernleşmenin hedefleriyle buluşturmaya çalışıyordu. “Milli Demokratik Devrim” (MDD) tezi, bu sayfalarda olgunlaştı. Dergi, bir yandan radikal bir toplumsal dönüşüm çağrısı yaparken, diğer yandan ordu içindeki ilerici subaylara da sesleniyordu. Bu ikili strateji, 1960’ların Türkiye’sinde hem heyecan hem tartışma yarattı. Yön’ün sayfaları yalnızca teorik metinlerle değil; polemiklerle, manifesto tadında yazılarla, gençliğe çağrılarla doluydu.

Yön’ün kapanmasından sonra bu mirası farklı biçimlerde sürdüren birçok yayın çıktı. 1967’de Ant dergisi yayımlanmaya başladı. Doğan Özgüden ve İnci Tuğsavul’un öncülüğünde çıkan Ant, Yön’ün milliyetçi tonundan daha bağımsız, daha sınıf temelli bir çizgiye sahipti. İşçi hareketleri, sendikal direnişler, köylü eylemleri ve gençlik mücadelesi, derginin ana gündemiydi. Ant, yazılarıyla DİSK’in, TİP’in ve 68 kuşağının politik ufkunu şekillendiren bir okul gibi işlev gördü. Derginin yazı dili doğrudandı, sloganik değil ama kavgacıydı; “sınıf mücadelesi” kavramı teoriden çok pratik bir çağrı haline geldi.

Bu yıllar, farklı sol fraksiyonların kendine ait dergiler çıkararak bir düşünsel çoğulluk yarattığı yıllardır. Aydınlık Sosyalist Dergi, Mihri Belli ve İleri Kadro çevresinin Marksist-Leninist çizgisini savunurken; Devrim, Sosyal Adalet, Türk Solu, Ortanın Solu, Yeni Ortam gibi yayınlar, kendi teorik vurgularını oluşturdu. Her dergi bir ideolojik odağa dönüşüyor, tartışmalar çoğu zaman “strateji” üzerinden yürüyordu: Devrim nasıl olacak? Kim yapacak? Nereden başlayacak?

Tüm Reklamları Kapat

Agora Bilim Pazarı
Mitik Grafik – Medusa’nın Laneti (Çizgilerle Yunan Mitolojisi)

Hayat bazen hiç kolay değil, özellikle de lanetlendiyseniz, bu lanet saçlarınızı yılana çevirdiyse ve size bakan kişi taşa dönüşüyorsa. Medusa’nın başına tam da bu geldi işte. O her zaman canavar değildi, güzeller güzeli bir genç kızken lanetlendi. Peki ama bunu ona kim, neden yaptı ve bu efsanenin asıl kahramanı kim?

MİTİK GRAFİK serisi hakkında
Tanrılar, tanrıçalar, yiğit kahramanlar, gözü pek savaşçılar, gökte ayrı yer altında ayrı yaşanan olaylar, tehlikeli maceralar, rengârenk karakterler… Mitik Grafik serisi göz alıcı çizimleri ve kıkırdatan üslubuyla mitolojiyi yeniden ele alıyor, antik efsaneleri günümüz çocukları için çizgi roman formatında modern bir anlatıya dönüştürüyor. Yunan mitolojisine hoş geldiniz, bu mitoloji bir başka!

Devamını Göster
₺200.00
Mitik Grafik – Medusa’nın Laneti (Çizgilerle Yunan Mitolojisi)

Üniversitelerde de bu hareketlilik yankı buldu. Fikir Kulüpleri Federasyonu (FKF) çevresinde gelişen öğrenci hareketi, kendi dergilerini ve bültenlerini yayımladı. Bu yayınlar sadece propaganda araçları değil, aynı zamanda politik eğitim alanlarıydı. 1968 kuşağı, hem Marksizmi hem anti-emperyalist düşünceyi bu dergilerde öğrendi.

1970’lerin ikinci yarısına gelindiğinde, dergicilik artık bir “fikir üretim alanı” olmanın ötesinde, sol hareketin ana örgütlenme biçimlerinden birine dönüştü. Dergi çıkarmak bir fikri yaymak değil, aynı zamanda bir siyasal mevzi kurmaktı.

Ancak bu fikir patlaması, aynı zamanda bir kutuplaşmayı da beraberinde getirdi. Marksizm’in farklı yorumları — Maoist, Leninist, Troçkist, ulusalcı, sosyal demokrat — kendi yayınlarını çıkarıyor, birbirleriyle tartışıyor, zaman zaman da keskin biçimde ayrışıyordu.

1971 Muhtırası, bu çoğulluğu ani bir sessizliğe gömdü. Ant, Devrim, Türk Solu gibi dergiler kapatıldı; yazarları yargılandı. Fakat 1974 affıyla birlikte dergicilik yeniden canlandı. 1970’lerin ikinci yarısında Aydınlık yeniden doğdu; Devrimci Yol, Halkın Kurtuluşu, Kurtuluş, TİP’in Sosyalist İktidar gibi yayınları yayımladı. Bu ikinci sol dergicilik dalgası, doğrudan eylemle iç içe geçti. Yazı ve sokak arasındaki mesafe tarihte hiç olmadığı kadar azaldı.

1980 darbesiyle birlikte bütün bu zengin yayın dünyası bir anda silindi. Matbaalar mühürlendi, dergiler toplatıldı, yazarlar sürgüne gönderildi. Ancak 1960–1980 arasındaki o yirmi yıl, Türkiye’de düşünce üretiminin altın çağı olarak kaldı. Dergicilik, sadece bir yayıncılık biçimi değil, bir örgütlenme ve eğitim biçimi haline gelmişti.

Bu dönemde çıkan dergiler, Türkiye solunun ideolojik çeşitliliğini, teorik zenginliğini ve kültürel derinliğini temsil etti. Bugün hâlâ o dönemin sayfalarına bakan biri, yalnızca geçmişi değil, solun geleceğini de anlamak için bir pusula bulabilir.

1980–2000: Darbenin Külleri – Gelenek ve Birikim’in Teorik Damarı

12 Eylül 1980 darbesi, Türkiye solunun tarihinde bir milattır. Sadece partiler ve sendikalar değil, dergiler, yayınevleri, hatta kitapçılar bile hedef alındı. Binlerce insan gözaltına alındı, yüzlerce yayın toplatıldı, arşivler imha edildi. Bu ortamda sol düşünce, 1960’larda kazandığı kitlesel görünürlüğü tamamen yitirdi. Fakat bu sessizlik, bir unutma değil; uzun sürecek bir yeniden düşünme sürecinin başlangıcıydı.

1980’lerin ortalarına gelindiğinde, yasakların görece gevşemesiyle birlikte Türkiye solu yeniden ses aramaya başladı. Bu kez öncelik sokak değil, masa başıydı; slogan değil, teori. Sol artık nasıl örgütleneceğini değil, neyi savunacağını yeniden tartışmaya girişti.

Bu yeni dönemin en belirgin yönü, iki büyük entelektüel hattın belirginleşmesidir: Gelenek ve Birikim.

1986’da yayımlanmaya başlayan Gelenek, Türkiye Komünist Partisi çevresinin teorik yayın organı olarak doğdu. Adından da anlaşılacağı gibi, “Marksizmin sürekliliğini” koruma iddiasındaydı. Dergi, 12 Eylül’ün yarattığı ideolojik dağınıklığa karşı, disiplinli, örgütlü, klasik Marksist bir tutum geliştirdi. Leninist kadro geleneğine bağlı kaldı; parti fikrinin tasfiyesine direndi.

Tüm Reklamları Kapat

Gelenek çevresi, 1980’ler boyunca sosyalizmin teorik temellerini yeniden inşa etmeye, 1990’larda ise Sovyetler’in dağılmasıyla sarsılan “reel sosyalizm” tartışmalarına cevap vermeye çalıştı. Bu sayfalar, Türkiye’de Marksist düşüncenin en yoğun teorik üretim alanlarından biri haline geldi.

Öte yandan Birikim, farklı bir yolu seçti. Aslında 1975’te Murat Belge ve Ömer Laçiner tarafından kurulmuş olan dergi, 12 Eylül’le birlikte kapatılmış; ancak 1989’da yeniden yayımlanmaya başlamıştı. 1980 sonrası Birikim, klasik Marksizm'in ötesine geçen, “eleştirel sol” bir çizgi benimsedi. Demokrasi, sivil toplum, kimlik politikaları, kültür, cinsiyet ve birey gibi konuları merkeze aldı. Bu yönüyle Birikim, sadece bir sol dergi değil, Türkiye’nin entelektüel hayatında yeni bir düşünme biçiminin öncüsü oldu.

1980’lerin sonu ve 1990’ların başı, aynı zamanda yeni yayınların filizlendiği yıllardır. Toplum ve Bilim, 1977’den beri yayımlanıyor olmasına rağmen, 80’ler ve 90’larda sosyal bilimlerin marksist kanadını derinleştirdi; sınıf, devlet, kültür gibi kavramları ampirik araştırmalarla tartıştı. Yeni Gündem ve Evrensel Kültür, edebiyatla politikayı buluşturan dergiler olarak öne çıktı. Bu dönemde çıkan Sosyoloji Yazıları, akademik sosyalizmin kurumsallaşmasına katkı sundu.

Bu yıllarda dergiler, artık yalnızca teorik üretim alanı değil, aynı zamanda hafıza mekânlarıydı. 1960’ların devrimci kuşağının hatıraları, 1980’in sürgünleri, 1990’ların tartışmaları aynı sayfalarda buluştu. Her sayı, bir dönemin hem tanıklığı hem eleştirisiydi.

Tüm Reklamları Kapat

Dergiciliğin dili de değişti. 1960’ların keskin, ajitatif üslubu yerini daha uzun, kavramsal, akademik metinlere bıraktı. Ancak bu, solun zayıflaması değil; derinleşmesiydi. Çünkü Türkiye solu ilk kez kendi teorisini, kendi tarihini, kendi yenilgilerini bu kadar ciddiyetle tartışıyordu.

1980–2000 arasındaki bu yirmi yıl, Türkiye’de sosyalist düşüncenin yeniden yapılanma dönemidir. Sol, sokaktan masaya, örgütten dergiye çekilmiştir — ama bu geri çekilme, bir tür içe bakış, bir yeniden inşa hareketidir.

Gelenek ve Birikim, iki farklı yol gösterdi: biri “devam etmek”, diğeri “değişmek.” Bugün hâlâ Türkiye solunu anlamak için bu iki dergiyi okumadan hiçbir analiz tamamlanmış sayılmaz.

2015–2025: Yeni Solun Ortaklaşma Arayışları

2010’ların ortasından itibaren Türkiye’de sol, bir kez daha biçim değiştirmeye başladı. Bu dönüşüm, sadece siyasal alanda değil; iletişim biçimlerinde, örgütlenme modellerinde ve hatta dilde kendini gösterdi. Artık dergiler sadece matbaada değil, ekranlarda, podcast’lerde, YouTube programlarında, PDF arşivlerinde yaşıyor. Bu yeni dönemde “dergi çıkarmak” artık sadece basılı bir iş değil; bir topluluk kurma, bir düşünce alanı inşa etme eylemine dönüştü.

Tüm Reklamları Kapat

2010’ların sonuna kadar uzanan süreçte, Gezi Direnişi’nin yarattığı politik uyanışın etkisi hâlâ hissediliyordu. Genç kuşak solcular, önceki dönemlerin örgütsel katılığını reddedip daha esnek, daha kolektif bir üretim biçimi arayışına girdiler. Dergicilik, bu arayışın en üretken alanlarından biri haline geldi. Yeni sol, bir yayın politikası kadar, bir iletişim kültürü de kurmaya başladı.

Bu dönemde farklı ideolojik ve kültürel damarları bir araya getiren yayınlar öne çıktı. PolitikYol, Gazete Duvar’ın Düşünce Eki, İleri Haber Dergi, Praksis, Yolda gibi mecralar; sosyalist, feminist, çevreci, anarşist ve Marksist gelenekleri ortak bir tartışma zemininde buluşturmaya çalıştı. Her biri, 1980’lerdeki teorik derinliği dijital çağın erişilebilirliğiyle birleştirmeye yöneldi.

2010’ların sonundan itibaren internetin ve sosyal medyanın sağladığı açıklık, sol dergilerin tonunu da değiştirdi. Artık sadece “teori” konuşulmadı; ekoloji, kadın hareketi, LGBTİ+ mücadelesi, kent hakkı, üniversite dayanışmaları, sendikasız emek, teknoloji ve yapay zekâ etiği gibi yeni kuşak meseleler de sol düşüncenin parçası haline geldi. Dergiler bu sayede birer “hareket platformu” gibi çalışmaya başladı.

Ancak bu dönemin en önemli yeniliği, ortaklaşma fikrinin yeniden canlanmasıydı. Farklı eğilimlerin ortak zemin arayışı, solun dağınık enerjisini bir araya getirme çabasıydı bu. Bu eğilimin en belirgin örneklerinden biri, Türkiye Komünist Partisi’nin 2025’te çıkardığı “Ortaklaşa” dergisidir.

Tüm Reklamları Kapat

Ortaklaşa, 1986’dan beri sürekliliğini koruyan Gelenek hattının çağdaş bir devamı sayılabilir. Ancak biçim olarak çok daha geniş bir tartışma alanı kurmayı hedefledi. “Eşitlik, Özgürlük ve Cumhuriyet için” sloganıyla çıkan dergi, sadece TKP üyelerine değil, sosyalist düşüncenin farklı damarlarından gelen yazarlara da sayfalarını açtı. Hem basılı hem dijital olarak yayımlanan Ortaklaşa, klasik teorik dergi biçimini günümüzün çok-biçimli politik iletişimiyle birleştirdi.

Bu dönemde ayrıca Praksis, akademik ve aktivist üretimi birleştirerek sosyal bilimlerde sol düşüncenin canlı kalmasını sağladı. Evrensel Kültür’ün 2016’da kapatılmasıyla boşalan kültürel sol alan, genç kuşak dergilerle yeniden doldu: feminist kolektiflerin çıkardığı küçük fanzinler, queer ve ekososyalist PDF dergiler, yerel dayanışma ağlarının bültenleri…

Artık “dergi” sadece bir yayın değil, bir dijital direniş biçimiydi.

2015–2025 arasındaki bu on yıl, Türkiye’de solun yeniden kamusallaştığı ama bu kez farklı bir biçimde yaptığı yıllardır. Sokağın yerini tartışma platformları, kapalı örgütlerin yerini açık kolektifler aldı. Fakat temel amaç hiç değişmedi: dayanışma, adalet, eşitlik.

Tüm Reklamları Kapat

Bugün Ortaklaşa, Birikim Online, Praksis, İleri Haber Dergi ya da PolitikYol gibi yayınlar, hâlâ aynı mirası taşır. Aralarındaki farklara rağmen, hepsi Türkiye solunun yüz yıllık dergicilik damarının çağdaş halkalarıdır.

Bu yeni kuşak için dergi çıkarmak artık bir “matbaa eylemi” değil, bir kolektif bilinç oluşturma pratiğidir. Bu yüzden 1920’lerde yeraltında daktiloyla çoğaltılan sayılarla, bugün PDF olarak paylaşılan dosyalar arasında şaşırtıcı bir akrabalık vardır: ikisi de iktidarın dışında, kendi kamusunu yaratma çabasıdır.

Okundu Olarak İşaretle
2
0
  • Paylaş
  • Alıntıla
  • Alıntıları Göster
Paylaş
Sonra Oku
Notlarım
Yazdır / PDF Olarak Kaydet
Raporla
Mantık Hatası Bildir
Yukarı Zıpla
Bu Blog Yazısı Sana Ne Hissettirdi?
  • Muhteşem! 0
  • Tebrikler! 0
  • Bilim Budur! 0
  • Mmm... Çok sapyoseksüel! 0
  • Güldürdü 0
  • İnanılmaz 0
  • Umut Verici! 0
  • Merak Uyandırıcı! 0
  • Üzücü! 0
  • Grrr... *@$# 0
  • İğrenç! 0
  • Korkutucu! 0
Tüm Reklamları Kapat

Evrim Ağacı'na her ay sadece 1 kahve ısmarlayarak destek olmak ister misiniz?

Şu iki siteden birini kullanarak şimdi destek olabilirsiniz:

kreosus.com/evrimagaci | patreon.com/evrimagaci

Çıktı Bilgisi: Bu sayfa, Evrim Ağacı yazdırma aracı kullanılarak 05/11/2025 01:51:06 tarihinde oluşturulmuştur. Evrim Ağacı'ndaki içeriklerin tamamı, birden fazla editör tarafından, durmaksızın elden geçirilmekte, güncellenmekte ve geliştirilmektedir. Dolayısıyla bu çıktının alındığı tarihten sonra yapılan güncellemeleri görmek ve bu içeriğin en güncel halini okumak için lütfen şu adrese gidiniz: https://evrimagaci.org/s/21741

İçerik Kullanım İzinleri: Evrim Ağacı'ndaki yazılı içerikler orijinallerine hiçbir şekilde dokunulmadığı müddetçe izin alınmaksızın paylaşılabilir, kopyalanabilir, yapıştırılabilir, çoğaltılabilir, basılabilir, dağıtılabilir, yayılabilir, alıntılanabilir. Ancak bu içeriklerin hiçbiri izin alınmaksızın değiştirilemez ve değiştirilmiş halleri Evrim Ağacı'na aitmiş gibi sunulamaz. Benzer şekilde, içeriklerin hiçbiri, söz konusu içeriğin açıkça belirtilmiş yazarlarından ve Evrim Ağacı'ndan başkasına aitmiş gibi sunulamaz. Bu sayfa izin alınmaksızın düzenlenemez, Evrim Ağacı logosu, yazar/editör bilgileri ve içeriğin diğer kısımları izin alınmaksızın değiştirilemez veya kaldırılamaz.

Aklımdan Geçen
Komünite Seç
Aklımdan Geçen
Fark Ettim ki...
Bugün Öğrendim ki...
İşe Yarar İpucu
Bilim Haberleri
Hikaye Fikri
Video Konu Önerisi
Başlık
Bugün Türkiye'de bilime ve bilim okuryazarlığına neler katacaksın?
Gündem
Bağlantı
Ekle
Soru Sor
Stiller
Kurallar
Komünite Kuralları
Bu komünite, aklınızdan geçen düşünceleri Evrim Ağacı ailesiyle paylaşabilmeniz içindir. Yapacağınız paylaşımlar Evrim Ağacı'nın kurallarına tabidir. Ayrıca bu komünitenin ek kurallarına da uymanız gerekmektedir.
1
Bilim kimliğinizi önceleyin.
Evrim Ağacı bir bilim platformudur. Dolayısıyla aklınızdan geçen her şeyden ziyade, bilim veya yaşamla ilgili olabilecek düşüncelerinizle ilgileniyoruz.
2
Propaganda ve baskı amaçlı kullanmayın.
Herkesin aklından her şey geçebilir; fakat bu platformun amacı, insanların belli ideolojiler için propaganda yapmaları veya başkaları üzerinde baskı kurma amacıyla geliştirilmemiştir. Paylaştığınız fikirlerin değer kattığından emin olun.
3
Gerilim yaratmayın.
Gerilim, tersleme, tahrik, taciz, alay, dedikodu, trollük, vurdumduymazlık, duyarsızlık, ırkçılık, bağnazlık, nefret söylemi, azınlıklara saldırı, fanatizm, holiganlık, sloganlar yasaktır.
4
Değer katın; hassas konulardan ve öznel yoruma açık alanlardan uzak durun.
Bu komünitenin amacı okurlara hayatla ilgili keyifli farkındalıklar yaşatabilmektir. Din, politika, spor, aktüel konular gibi anlık tepkilere neden olabilecek konulardaki tespitlerden kaçının. Ayrıca aklınızdan geçenlerin Türkiye’deki bilim komünitesine değer katması beklenmektedir.
5
Cevap hakkı doğurmayın.
Aklınızdan geçenlerin bu platformda bulunmuyor olabilecek kişilere cevap hakkı doğurmadığından emin olun.
Size Özel
Makaleler
Daha Fazla İçerik Göster
Popüler Yazılar
30 gün
90 gün
1 yıl
Evrim Ağacı'na Destek Ol

Evrim Ağacı'nın %100 okur destekli bir bilim platformu olduğunu biliyor muydunuz? Evrim Ağacı'nın maddi destekçileri arasına katılarak Türkiye'de bilimin yayılmasına güç katın.

Evrim Ağacı'nı Takip Et!
Geçmiş ve Notlar
Yazı Geçmişi
Okuma Geçmişi
Notlarım
İlerleme Durumunu Güncelle
Okudum
Sonra Oku
Not Ekle
İşaretle
Göz Attım
Site Ayarları

Evrim Ağacı tarafından otomatik olarak takip edilen işlemleri istediğin zaman durdurabilirsin.

[Site ayalarına git...]
Bu Yazıdaki Hareketleri
Daha Fazla göster
Tüm Okuma Geçmişin
Daha Fazla göster
0/10000
Kaydet
Keşfet
Ara
Yakında
Sohbet
Agora

Bize Ulaşın

ve seni takip ediyor

Göster

Şifremi unuttum Üyelik Aktivasyonu

Göster

Şifrenizi mi unuttunuz? Lütfen e-posta adresinizi giriniz. E-posta adresinize şifrenizi sıfırlamak için bir bağlantı gönderilecektir.

Geri dön

Eğer aktivasyon kodunu almadıysanız lütfen e-posta adresinizi giriniz. Üyeliğinizi aktive etmek için e-posta adresinize bir bağlantı gönderilecektir.

Geri dön

Close