Bir İmparatorun ölüm analizi "Fatih Sultan Mehmet"
Bir cihan İmparatorunu kim ya da kimler nasıl öldürdüler?
Romatizma ve nikris hastası bir padişah
Fatih, sefer için 25 Nisan 1481'de Üsküdar'a geçmişti. ordu konaklamak için Gebze yakınlarındaki Tekfur Çayırı'nda (ya da Hünkar Çayırı) durdu. Zaten diğer çoğu Osmanlı Padişahı gibi nikris (goutte) hastalığına sahip olan Fatih, buradayken 1 Mayıs'ta şiddetli karın ağrılarına tutuldu. Eski hastalıklarının yanında (romatizma ve nikris) yeni hastalıklar baş göstermişti.
Fatih'in tedavisine Laristanlı Acem Hamideddin El-Lari başladı. Acem Lari tedavide başarısız olunca eski hekimbaşı Yakup Paşa tedavi ile görevlendirildi. Ama Yakup Paşa da daha önce hekim Lari'nin yanlış bir ilaç verdiğini ve artık onun etkisinden kurtulunamayacağını, söylüyordu. Diğer tabipler de tedavide çaresiz kalınca ağrılarını azaltmak için Yakup Paşa Fatih'e şurup içirtmiştir. Bu şurup işe yaramadığı gibi Fatih de kısa bir komadan sonra 3 Mayıs 1482'de ölmüştür.[1]
Fatih'in bu oldukça şüpheli ölümü, bu durumun bir suikast sonucu olduğunu düşündürmektedir.
Fatih'in bazı muhalifleriyle ilişkileri
Fatih ve Memlük Devleti
Sultan Fatih, 1449'da Elbistanlı bir prenses ile evlenmişti. Bu prensesin babası Süleyman Bey cins atlara ve kadınlara zaafı olan biriydi. 12 yıl hüküm sürdükten sonra Süleyman Bey öldü. Yerine 4 oğlu peş peşe geçtiler. Önce Arslan Bey yönetime geçti. Daha sonra kardeşi Şahbudak onu Maraş Camii'nde namaz kılarken öldürmüştü. Şahbudak, Mısırdaki Memlük Sultanı Hoşkadem'in gözüne girmeyi başarmıştı. Hoşkadem, Şahbudak'ı bu ölümün ardından veliaht ilan etti ve Şahbudak yönetimi ele geçirdi. Ama ülkedeki soylu kesim kardeş kardeş katlinin kabul edilemez olduğunu söylediler. Şahbudak'ın yerine kardeşi Şahsuvar geçmeliydi. Fatih'ten yardım istediler. Sultan Mehmed bu isteğe karşılık vererek Şahsuvar'ın Dulkadir ve Bozoklu kabilelerinin lideri olduğunu ilan etti. Ülkeden kovulan Şahbudak, tekrardan müttefikinin yanına kaçarak Mısır'a gitti. Dulkadirli ve Mısırlı askerler arasında çatışmalar yaşandı. Sonrasında Memlük Sultanı, Fatih'e elçi heyeti gönderdi. Yapılan görüşmeler Şahbudak'ın lehine sonuçlandı. Şahsuvar terk edildi. Daha sonra ise Mısırlılar onu yakalayarak Kahire'ye götürdü. Burada Sultan Kayıtbay'ın isteğiyle Zuvele kapısına asıldı.[2] Sonuç olarak Fatih'in bacanağı Memlük Devleti tarafından acınası bir şekilde öldürülmüş oldu. Bu durum Fatih'in Memlüklülere karşı bir antipati duymasına sebep oldu.
Fatih ile Memlük Sultanı arasında bir diğer gerginlik sebebi ise Mekke'ye giden hac istikametindeki su yollarının onarımı konusundaydı. Fatih, Memlük Sultanına bu yolları onarmayı teklif etmiş ve Memlüklüler de sert bir şekilde itiraz etmişlerdi. Osmanlı ile Memlük Devleti arasındaki gerginliğin ancak bir savaş ile nihayet bulacağı açıktı. Bir savaş yaklaşmaktaydı.
Ölümünün hemen öncesinde bir sefer hazırlığında olan Fatih'in Memlüklülere karşı savaşması muhtemeldi.
Venediklilerin defalarca kez denediği suikast girişimleri
Venedik 1456 ile 1479 yılları arasında 12 defa Fatih'i öldürtmeye çalışmıştı.
Bu suikast girişimlerinde; Arnavut Paul isimli bir berber, Carthusialı bir keşiş, Trogirli bir denizci, Vlaco isimli bir Yahudi hekim, Floransalı Francesco Barencello, Krakowlu bir Polonyalı ve Katolonyalı bir maceraperest kullanılmıştı. Bu demek oluyor ki Fatih bir çok defa ölüm tehlikesi atlatmıştı.[3]
II. Bayezid ve Fatih arasındaki gerginlik
Daha öncesinde yaşanan bazı durum ve olaylardan dolayı Fatih ve Şehzade Bayezid arasında gerginlik vardı. Bazı tarihçileri, Bayezid'in hekim Lari aracılığıyla Fatihi zehirlediğini söylemişlerdir. Fatih'in ölümünden 4 yıl sonra hekim Lari'nin ölümü de gariptir. O dönemde halk Yıldırım Bayezid'in zorla aşırı dozda afyon ile hekim Lari'yi öldürttüğünü konuşmaktadırlar.[4] Ayrıca Bayezid'in defalarca şu sözü tekrar ettiği söylenmiştir:'' Hükümdarlar arasında acıma olmaz.'' (La arhame beyne'l-mülük) Bazı tarihçiler Fatih'in son seferinde hedefinin aslında Mısır olmadığı aslında Amasya'daki oğlu Şehzade Bayezid'e doğru sefere çıktığını söylemektedirler. Bayezid'in, Şehzade Cem'in lehine faaliyetler yürüten Sadrazam Karamani Mehmet Paşa'ya bazı Halveti dervişleri aracılığıyla suikast düzenlediği bilinmektedir. Acaba benzer suikastı babası Fatih'e karşı da planlamış mıdır orası kesin değildir.
Ayrıca Şehzade Bayezid ve babası Fatih'in arasının berş denilen afyon sebebiyle bir hayli bozuk olduğu kesindir.
Berş İran'dan Anadolu'ya yayılmış uyuşturucu bir maddedir. Şehzade Bayezid de birkaç kişi aracılığı ile berş kullanmaya başlamış ve bağımlı olmuştu. Durumu haber alan Fatih, oğlunu afyona alıştıranların öldürülmesini istedi. Ayrıca Fatih, Bayezid'in lalasına yazdığı mektupta ayrıca lalaya dikkatsizliğinden dolayı kızmış bu olayı çözmesini istemiş ve eğer halledebilirse onu bağışlayacağını söylemiştir.
Aslında maddi destek istememizin nedeni çok basit: Çünkü Evrim Ağacı, bizim tek mesleğimiz, tek gelir kaynağımız. Birçoklarının aksine bizler, sosyal medyada gördüğünüz makale ve videolarımızı hobi olarak, mesleğimizden arta kalan zamanlarda yapmıyoruz. Dolayısıyla bu işi sürdürebilmek için gelir elde etmemiz gerekiyor.
Bunda elbette ki hiçbir sakınca yok; kimin, ne şartlar altında yayın yapmayı seçtiği büyük oranda bir tercih meselesi. Ne var ki biz, eğer ana mesleklerimizi icra edecek olursak (yani kendi mesleğimiz doğrultusunda bir iş sahibi olursak) Evrim Ağacı'na zaman ayıramayacağımızı, ayakta tutamayacağımızı biliyoruz. Çünkü az sonra detaylarını vereceğimiz üzere, Evrim Ağacı sosyal medyada denk geldiğiniz makale ve videolardan çok daha büyük, kapsamlı ve aşırı zaman alan bir bilim platformu projesi. Bu nedenle bizler, meslek olarak Evrim Ağacı'nı seçtik.
Eğer hem Evrim Ağacı'ndan hayatımızı idame ettirecek, mesleklerimizi bırakmayı en azından kısmen meşrulaştıracak ve mantıklı kılacak kadar bir gelir kaynağı elde edemezsek, mecburen Evrim Ağacı'nı bırakıp, kendi mesleklerimize döneceğiz. Ama bunu istemiyoruz ve bu nedenle didiniyoruz.
Bayezid, her ne kadar daha sonra babasına yazdığı mektuplarda afyonu bıraktığını söyleyerek özür dilese de artık babası nezdinde zevk düşkünü biri olmuştu. Şehzade Bayezid'e alternatif olan küçük kardeşi Cem Sultan padişah olmaya oldukça elverişli biriydi. Askeri dehaya sahip, şair, yönetimde kabiliyetli ve hayatı Bayezid'e göre oldukça düzenliydi. Asker Cem Sultan'ın padişah olması taraftarıydı. Tabii devlet yöneticilerinin bazıları da Cem Sultan'ı tutuyordu. Bayezid'in padişah olması için işini şansa bırakmayarak bir şeyler yapması lazımdı.
Fatih'in tedavisini yapan iki hekim kimlerdir?
1-Laristanlı Acem Hamideddin El-Lari
Yukarıda anlattığımız bazı hadiseler dışında hakkında pek şüpheli durum bulunmaz. Şehzade Bayezid ya da Memlük Devleti'nin teşvikiyle sultana suikaste kalkışmış olma ihtimali üzerinde durulur. Memlük Devleti daha önce de Fatih'i zehirletme teşebbüslerinde bulunmuştur. Bir sefer de hekim Lari ile şanslarını denemiş olma ihtimalleri vardır. Yakup Paşa'nın, hekim Lari'nin Fatih'e yanlış ilaç verdiğini söylemesi de bu şüpheleri destekliyor.
2- Hekim başı Yakup Paşa (Maestro Jacopo)
Papa V. Nikola, Yahudi tabiplerin verdikleri ilaçlarla İtalyanların Hristiyan ruhunun zedeleneceğini söylüyordu. Artık Yahudi doktorlar iş yapamaz hale gelmişti. Bunun yanında Sultan Fatih'in sarayında Yahudi, Müslüman her medeniyetten doktorların itibar gördüğü biliniyordu. İtalya Gaeta'dan, Edirne'ye gelen Yahudi hekim Maestro burada Yakup ismini alarak Müslüman olmuştu. (en azından biz öyle biliyoruz) 2. Murat zamanında sarayda hekim olarak çalışmaya başlayan Yakup Paşa, Fatih zamanında da görevine devam etmiştir. Bir süre hekimbaşılık görevinde de bulunmuştur. Aslında hekim başı iken Sadrazam Karamani Mehmet Paşa ondan haz etmediği için onu bu görevden almıştı.[5]
Her ne kadar çoğu kaynak Fatih'in tedavisine ilk kez hekim Lari'nin başladığını söylese de ilk tedaviyi Yakup Paşa'nın yaptığı ve Fatih'in o tedaviden sonra durumunun hızla kötüye gittiği söylenmiştir.
Franz Babinger, bu kişi hakkında yaptığı araştırmaları ''Rivista degli studi orientali'' adlı bir dergideki yazısında paylaşmıştır. Orada bu kişinin 1454'ten beri Venedik için çalıştığını yazmıştır. Durumu şöyle anlatmaktadırlar:'' Osmanlı ilerleyişini durduramayan Venedik, Fatih'i zehirleterek öldürtmeye karar verdi. Daha sonra Floransalı Lando Degli Albizzi isimi bir adamı İstanbul'a gönderdiler. Bu kişi Floransa Konsolosu vasıtasıyla Yakup Paşa ile irtibata geçti. Yakup Paşa teklifi uzun uzun düşündü. Sonra peşin olarak 10 bin altın ve 1472 Mart'ından aynı yılın Mayıs'ına kadar Sultanı öldürürse Venedik'e kabul ve İstanbul'da kalan mallarına karşılık 25 bin altın daha istemişti.[6] Ama bu işin Yakup Paşa tarafından yapıldığı kesin değildir. Fatih'in tedavisinde ona önceden içirdiği bir şurubun bağırsaklarını düğümlediği bunun da Sultan'ın ölümüne yol açtığı söylenmiştir.
Tarihçiler Aşık Paşazade 'nin Tevarih'indeki şu beyiti de Fatih'in ölümüne bir şurubun yol açtığına yormuştur;[7]
''Tabipler şerbeti kim verdi hana
O Han içti şerbeti kana kana
Ciğerini doğradı şerbet o hanın
Hemin-dem zari etdi yana yana
Dedi niçun kıydı bana tabipler
Boyadılar ciğerüm canı kana''
Önceden anlattığımız gibi Fatih'e şurup içiren Yakup Paşadır.
Fatih'in ölümünden sonra İstanbul ilk defa bir asker ayaklanmasına tanık oldu.[8] İsyan eden yeniçeriler, pek çok devlet adamıyla birlikte Yakup Paşa'yı da öldürdüler.
Sonuç olarak; Fatih Sultan Mehmet'in zehirlenerek ölmüş olması kesin olmasa da kuvvetle muhtemeldir.
- 5
- 2
- 0
- 0
- 0
- 0
- 0
- 0
- 0
- 0
- 0
- 0
- ^ M. Cezar. (2010). Mufassal Osmanlı Tarihi (Resimli - Haritalı) (6 Cilt Takım). ISBN: 9789751623218. Yayınevi: Türk Tarih Kurumu. sf: 611.
- ^ Halil İnalcık. Mehmed Ii - Tdv İslâm Ansiklopedisi. (16 Aralık 2003). Alındığı Tarih: 19 Aralık 2022. Alındığı Yer: TDV İslâm Ansiklopedisi | Arşiv Bağlantısı
- ^ M. C. TEKİNDAĞ. (2011). Fatih'in Ölümü Meselesi. Tarih Dergisi, sf: 95-108. | Arşiv Bağlantısı
- ^ F. Babinger. (2003). Fatih Sultan Mehmed Ve Zamanı. ISBN: 9789753296953. Yayınevi: Oğlak Yayınları. sf: 345-350.
- ^ F. N. Uzluk. (1965). Fâtih Sultan Mehmed Zehirlendi Mi Eceli Ile Mi Öldü?. sf: 1-56.
- ^ E. Afyoncu. (2010). Sorularla Osmanlı İmparatorluğu. ISBN: 9786054052141. Yayınevi: Yeditepe Yayınevi. sf: 142-144.
- ^ Âşıkpaşazâde. (2003). Osmanoğulları'nın Tarihi. ISBN: 9789752960435. Yayınevi: K Kitaplığı. sf: 585.
- ^ E. Afyoncu. (2010). Osmanlı İmparatorluğu'nda Askeri Isyanlar Ve Darbeler. sf: 18.
Evrim Ağacı'na her ay sadece 1 kahve ısmarlayarak destek olmak ister misiniz?
Şu iki siteden birini kullanarak şimdi destek olabilirsiniz:
kreosus.com/evrimagaci | patreon.com/evrimagaci
Çıktı Bilgisi: Bu sayfa, Evrim Ağacı yazdırma aracı kullanılarak 24/12/2024 04:30:20 tarihinde oluşturulmuştur. Evrim Ağacı'ndaki içeriklerin tamamı, birden fazla editör tarafından, durmaksızın elden geçirilmekte, güncellenmekte ve geliştirilmektedir. Dolayısıyla bu çıktının alındığı tarihten sonra yapılan güncellemeleri görmek ve bu içeriğin en güncel halini okumak için lütfen şu adrese gidiniz: https://evrimagaci.org/s/13652
İçerik Kullanım İzinleri: Evrim Ağacı'ndaki yazılı içerikler orijinallerine hiçbir şekilde dokunulmadığı müddetçe izin alınmaksızın paylaşılabilir, kopyalanabilir, yapıştırılabilir, çoğaltılabilir, basılabilir, dağıtılabilir, yayılabilir, alıntılanabilir. Ancak bu içeriklerin hiçbiri izin alınmaksızın değiştirilemez ve değiştirilmiş halleri Evrim Ağacı'na aitmiş gibi sunulamaz. Benzer şekilde, içeriklerin hiçbiri, söz konusu içeriğin açıkça belirtilmiş yazarlarından ve Evrim Ağacı'ndan başkasına aitmiş gibi sunulamaz. Bu sayfa izin alınmaksızın düzenlenemez, Evrim Ağacı logosu, yazar/editör bilgileri ve içeriğin diğer kısımları izin alınmaksızın değiştirilemez veya kaldırılamaz.