"Şu Olursa Evrim Olur mu?" veya "Bu, Evrime Örnek midir?": Evrim, Hangi Şartlarda Yaşanır?
Evrim ve Gelişim Arasındaki Fark Nedir?
Bize en çok sorulan sorular, "Şu evrime örnek midir?", "Şu yapılırsa evrim olur mu?", "Şunun olması evrim sayılır mı?" şeklindeki hipotetik veya evrimin doğadan (ve özellikle de insan yaşantısından) örneklendirilmesine dayanan sorular.
Tüm bu soruların yanıtı ortak olduğu için ve okurlarımıza "ne düşünmeleri gerektiğini" değil, "nasıl düşünmeleri gerektiğini" öğretmenin değerini bildiğimiz için, doğada gördüğümüz bir olayın veya sürecin evrimsel bir değişim olup olmadığını anlamak için kendimize sormamız gereken soruları derlemek istedik.
Aslında burada yapacağımız, buradaki yazımızda anlattığımız evrim tanımını örneklere genellemek olacaktır. Buraya sadece temel evrim tanımını taşıyacağız; ancak evrimin tanımına yönelik detaylı açıklamalara tekrar girmeyeceğiz. Dolayısıyla öncelikle o yazımızı okuduğunuzdan emin olmalısınız. Evrimin en temel tanımı şu şekildedir:
Evrim, popülasyon içi gen ve özellik dağılımlarının nesiller içerisindeki değişimidir.
Evrimden Söz Edebilmemiz İçin Gerekenler
1. Popülasyon Var mı?
Evrimin yaşanabilmesi için, tek bir varlıktan değil, birbirine benzeyen varlıklardan oluşan bir popülasyon gerekmektedir. Çünkü tekil bir bireyde yaşanan değişimler hiçbir zaman evrim değildir; gelişimdir.
Örneğin bir insanın ömrü boyunca (doğumundan ölümüne kadar) yaşanan hiçbir değişim evrim değildir. Buna saç veya deri renginizin değişmesi, herhangi bir organınızda meydana gelen değişimler (örneğin böbreğinizi aldırmak, dişinizi sökmek, fazladan bacak eklemek veya penis derinizi kesmek), büyümeniz, kilonuzun değişmesi, hastalanmanız ve iyileşmeniz, vb. tüm değişimler dahildir.
Öte yandan insan popülasyonlarının her nesilde saç rengi veya deri rengi dağılımının değişmesi, organların büyüklüğü ve yapısı konusundaki popülasyon içi dağılımda her yeni nesilde meydana gelen değişimler (örneğin 20 yaş dişlerinin görülme oranlarının azalması), insanların ortalama fiziksel özelliklerinin (ortalama boy, ortalama doğum kilosu, vb.) her nesilde değişmesi, belirli hastalıkların popülasyonun her yeni neslinde görülme oranları, vb. evrimdir. Yani evrimden söz edebilmek için popülasyon bulunması şarttır.
2. Çeşitlilik Var mı?
Popülasyona ek olarak, bu popülasyonu oluşturan bireylerin birbirlerinin birebir kopyası olmaması gerekmektedir (eğer kopyası olacaksa da, bu kopyaların üretiminde ufak tefek bile olsa farklılıklar oluşabilmelidir). Çünkü bir popülasyondaki bireylerin tamamı birbirlerinin kopyası ise, popülasyonun her bir özelliğinin ortalaması, her bir bireyin mutlak nitelikleriyle birebir aynı olacaktır (her birey, popülasyon ortalamasının tıpkısı olacaktır). Bu durumda (eğer ki kopyalama hataları da yoksa), popülasyonlar nesil atladıkça özellik ortalamalarının değişmesi imkansız olacaktır. Bu durumda evrimden söz edemeyiz.
3. Çeşitlilik Kalıtsal mı? (Süreğen Nesiller Var mı ve Zamanla Nesil Atlanıyor mu?)
Popülasyon içinde çeşitlilik varsa ancak bu çeşitlilik kalıtsal değilse, yani bir sonraki nesle aktarılmıyorsa, bu durumda da evrimden söz edemeyiz. Bu, birazcık da 1. soruda ele aldığımız konuyla ilgilidir: Saçınızı boyamanız size çeşitlilik katar; ancak bu çeşitlilik kalıtsal değildir, dolayısıyla evrimsel olamaz. Evrimsel süreçten söz edebilmemiz için, popülasyon içindeki çeşitliliğin gelecek nesillere aktarılması gerekir. Bir diğer deyişle, popülasyonun nesil atlaması gerekir ve bu nesil atlaması, bir önceki nesilden bağımsız olmamalıdır; niteliklerini önceki neslin niteliklerine borçlu olmalıdır.
***
Bu noktaya kadar olan 3 soru, evrimin olmazsa olmazlarıdır. Yani bu 3 sorudan birinin cevabı "hayır" ise, evrimden söz etmeniz mümkün değildir. Gelişimden söz edebilirsiniz, başka tür değişimlerden söz edebilirsiniz; ancak evrimsel değişimden söz edemezsiniz. Evrimsel bir özellik değişimi için mutlaka:
- Popülasyon olmalıdır (bireyler evrimleşmez!)
- Çeşitlilik olmalıdır (tıpkıbasımlar evrimleşmez!)
- Kalıtsallık olmalıdır (nesilsiz evrim yaşanamaz!)
Yukarıdaki 3 maddede, evrimle çok yakından ilişkilendirilen bir faktörün dışlandığını görmektesiniz: seçilim. Bunun nedeni, teknik olarak evrim için seçilimin şart olmamasıdır. Seçilim olmaksızın da evrim yaşanabilir; ancak bu evrim çok daha rastlantısal ve düzensiz olacaktır. Ama yine de yaşanabilecektir! Bu tarz seçilimsiz evrimsel değişimler genellikle genetik sürüklenme başlığı altında incelenmektedir.
Evrim Ağacı'nın çalışmalarına Kreosus, Patreon veya YouTube üzerinden maddi destekte bulunarak hem Türkiye'de bilim anlatıcılığının gelişmesine katkı sağlayabilirsiniz, hem de site ve uygulamamızı reklamsız olarak deneyimleyebilirsiniz. Reklamsız deneyim, sitemizin/uygulamamızın çeşitli kısımlarda gösterilen Google reklamlarını ve destek çağrılarını görmediğiniz, %100 reklamsız ve çok daha temiz bir site deneyimi sunmaktadır.
KreosusKreosus'ta her 10₺'lik destek, 1 aylık reklamsız deneyime karşılık geliyor. Bu sayede, tek seferlik destekçilerimiz de, aylık destekçilerimiz de toplam destekleriyle doğru orantılı bir süre boyunca reklamsız deneyim elde edebiliyorlar.
Kreosus destekçilerimizin reklamsız deneyimi, destek olmaya başladıkları anda devreye girmektedir ve ek bir işleme gerek yoktur.
PatreonPatreon destekçilerimiz, destek miktarından bağımsız olarak, Evrim Ağacı'na destek oldukları süre boyunca reklamsız deneyime erişmeyi sürdürebiliyorlar.
Patreon destekçilerimizin Patreon ile ilişkili e-posta hesapları, Evrim Ağacı'ndaki üyelik e-postaları ile birebir aynı olmalıdır. Patreon destekçilerimizin reklamsız deneyiminin devreye girmesi 24 saat alabilmektedir.
YouTubeYouTube destekçilerimizin hepsi otomatik olarak reklamsız deneyime şimdilik erişemiyorlar ve şu anda, YouTube üzerinden her destek seviyesine reklamsız deneyim ayrıcalığını sunamamaktayız. YouTube Destek Sistemi üzerinde sunulan farklı seviyelerin açıklamalarını okuyarak, hangi ayrıcalıklara erişebileceğinizi öğrenebilirsiniz.
Eğer seçtiğiniz seviye reklamsız deneyim ayrıcalığı sunuyorsa, destek olduktan sonra YouTube tarafından gösterilecek olan bağlantıdaki formu doldurarak reklamsız deneyime erişebilirsiniz. YouTube destekçilerimizin reklamsız deneyiminin devreye girmesi, formu doldurduktan sonra 24-72 saat alabilmektedir.
Diğer PlatformlarBu 3 platform haricinde destek olan destekçilerimize ne yazık ki reklamsız deneyim ayrıcalığını sunamamaktayız. Destekleriniz sayesinde sistemlerimizi geliştirmeyi sürdürüyoruz ve umuyoruz bu ayrıcalıkları zamanla genişletebileceğiz.
Giriş yapmayı unutmayın!Reklamsız deneyim için, maddi desteğiniz ile ilişkilendirilmiş olan Evrim Ağacı hesabınıza üye girişi yapmanız gerekmektedir. Giriş yapmadığınız takdirde reklamları görmeye devam edeceksinizdir.
Buraya kadar olan kısımlar, evrimin çok daha rastlantısal olan kısımlarıdır. Bu rastlantısallığı kıran, yukarıdaki 3 maddeden doğan "popülasyon içi kalıtsal çeşitlilik" ile "çevre" kavramlarını bağlayan köprüdür: Seçilim!
4. Seçilim Var mı? (Popülasyondaki Bireyler Kalıtsal Çeşitliliklerine Göre "Seçiliyor" mu?)
Seçilim, popülasyon içindeki bireylerin kalıtsal çeşitliliklerinden doğan uyum başarısı (İng: fitness) kavramına bağlı olan bir kavramdır. Biyolojik evrimde seçilim, en temelde, hayatta kalma (Doğal Seçilim) ve üreme başarısı (Cinsel Seçilim) üzerinden tanımlanır.
Yani evrimleşip evrimleşmediğini merak ettiğiniz bir özelliğin (veya "Şunu yapsam evrimleşir miyiz?" gibi sorduğunuz sorulardaki özelliklerin) mutlaka hayatta kalma veya üreme başarısına etki etmesi gerekmektedir.
Seçilim, çoğu zaman evrime geçici de olsa bir yön vermektedir; bir nevi öngörülebilirlik sağlamaktadır. Bu yön, popülasyon içi çeşitliliğin, o anda içinde bulunulan çevreye bağlı olarak avantajlı ve dezavantajlı bireyler oluşturmasıdır. Kalıtsal çeşitlilikleri dolayısıyla içinde bulunulan çevrede daha avantajlı olan bireyler daha kolay hayatta kalır ve daha çok ürerler; bu nedenle kendilerini avantajlı kılan özellikleri gelecek nesillere daha çok aktarırlar. Böylece bir sonraki neslin genetik dağılımı, ataları arasından avantajlı olanlardan yana değişmiş olur. İşte bu nesiller boyu olan popülasyon içi kalıtsal çeşitlilik değişimi, evrimdir.
Benzer şekilde, kalıtsal çeşitlilikleri dolayısıyla içinde bulunulan çevrede daha dezavantajlı olan bireyler daha zor hayatta kalır (veya hiç hayatta kalamazlar) ve daha az ürerler (veya hiç üreyemezler); bu nedenle kendilerini dezavantajlı kılan özellikleri gelecek nesillere daha az aktarırlar (veya hiç aktaramazlar). Böylece, yine, bir sonraki neslin genetik dağılımı, ataları arasından avantajlı olanlardan yana değişmiş olur (dezavantajlılar daha az temsil edilir veya hiç edilmez). İşte bu nesiller boyu olan popülasyon içi kalıtsal çeşitlilik değişimi, evrimdir.
Seçilim evrim için olmazsa olmaz değildir; ancak seçilimin varlığında evrim çok daha öngörülebilir ve barizdir.
Şimdi, bazı sık sorulan örnekler üzerinden bu bilgilerimizi pekiştirelim:
Sık Sorulan Örnekler
1. Ömrüm Boyunca "Şunu Yapsam" (Örneğin Zıplasam) Evrimleşir miyim?
Sorularımızı sırayla soralım:
- Popülasyon var mı? Hayır! Bireysel bir zıplamadan söz edilmektedir.
Tek bir sorunun cevabının bile hayır olması dolayısıyla, evrimden söz edemeyiz. Devam etmeye gerek yoktur.
Bu soruda, daha en başından semantik bir hata vardır. Evrimleşir "miyim" diye sorduğunuzda, bireysel bir değişimden söz etmektesiniz. Evrim, birinci tekil şahısta yaşanamaz; bu, gelişimdir. Gerçi zıplamanın bireysel gelişiminize de (sanılanın aksine) etkisi yoktur.
Şimdi, aynı soruyu doğru soralım:
2. Ömrümüz Boyunca "Şunu Yapsak" (Örneğin Hepimiz Zıplasak) Evrimleşir miyiz?
Sorularımızı sırayla soralım:
- Popülasyon var mı? Zıplayan ve zıplamayan bireylerden oluşan bir popülasyon vardır.
- Çeşitlilik var mı? Zıplama konusunda bir çeşitlilik vardır. Kimi zıplar, kimi zıplamaz.
- Çeşitlilik kalıtsal mı? Hayır! Zıplama davranışına sebep olan bir gen yoktur.
Tek bir sorunun cevabının bile hayır olması dolayısıyla, evrimden söz edemeyiz.
Olduğunuz yerde zıplamak veya ömrünüz boyunca başka bir şey yapmak bizi evrimleştirmez, çünkü yaptığınız faaliyetin hayatta kalma veya üreme başarımıza etkisi yoktur.
Ne Olsa Evrimleşirdik?
Zıplama davranışını tetikleyen bir gen olmasa da, zıplama davranışını mümkün kılan kasların doğasını, bunu tetikleyen sinir sisteminin yapısını ve kas fizyolojisini etkileyen birçok gen bulunmaktadır. Bu genler, kalıtılabilmektedir. Bu durumda 3. sorunun cevabını "evet" olacak biçimde yapılandırmamız mümkündür. Bu durumda, 4. soruyu sorarız:
4. Seçilim var mı?
İşte kritik nokta budur. Hepimizin zıplamasını gerektiren konu, hayatta kalma veya üreme başarımızı etkileyen bir konu mudur? Eğer ki zıplama başarımıza veya erken zıplamaya yatkınlığımıza bağlı olarak hayatta kalıp ölmemize neden olan bir çevresel koşul yoksa (yani "seçilim" yoksa), cevap hayır olacaktır. Evrimleşmezdik.
Ama diyelim ki, küçükken oynadığımız gibi "yerler lav ile kaplı" olsun. Dolayısıyla bir yerden bir yere gitmeye çalışırken zıplamak, ölüm-kalım meselesine dönüşsün. Ya da zürafa örneğinde olduğu gibi, besinler sadece zıplayarak erişebileceğimiz bir yükseklikte olsun ve onlara erişemeyenler ölsün. Sadece iyi zıplayabilenler hayatta kalabilsin.
İşte bu durumda, bir seçilim baskısı var demektir. Ve 4 sorumuzun cevabı da evet olduğu için, böyle bir senaryoda türümüz evrimleşirdi. Zıplama konusunda en yüksek başarıyı sağlayan genlere (ve gen kombinasyonlarına) sahip olan bireyler daha kolay hayatta kalır, daha çok ürerlerdi. Kendilerindeki bu avantaj sağlayıcı genleri bir sonraki nesle daha çok aktarırlardı. Böylece gelecek nesildeki gen dağılımı, bir önceki nesildeki bu başarılı genleri daha çok içerirdi. Popülasyonun gen veya özellik dağılımı nesiller içerisinde değiştiği için, evrimin tanımı gereği, tür evrimleşmiş olurdu. Nesiller içinde çok daha başarılı zıplayan bireyler evrimleşirdi.
3. Biyosilahlar Bizi Evrimleştirir mi?
Diyelim ki belli bir genin (örneğin BRCA geni) veya fiziksel özelliğin (örneğin 20 yaş dişlerinin) varlığına bağlı olarak insanları öldüren bir biyosilah geliştirdik. Yani belli bir geniniz veya özelliğiniz varsa, bu silah sizi öldürüyor. O gen veya özelliğiniz yoksa, hayatta kalıyorsunuz. Bu, evrime yol açar mıydı?
Sorularımızı sırayla soralım:
- Popülasyon var mı? Evet, silahın etki edeceği bir popülasyon var. Yani söz konusu unsur, tek bir bireye değil, tüm popülasyona (veya birden fazla bireye) etki ediyor.
- Çeşitlilik var mı? Evet, silahın hedef aldığı genlerin varlığı/yokluğuna ve varsa da nükleotit dizilimine bağlı bir çeşitlilik var.
- Çeşitlilik kalıtsal mı? Evet, bu genler (veya silahın hedef aldığı özellikleri veren genler) gelecek nesle aktarılabiliyor.
Her sorunun cevabı "Evet!" olduğu için, evrim yaşanacaktır diyebiliriz. Ancak sadece bu da değil, 4. sorumuzu da şimdi sorabiliriz:
4. Seçilim var mı? Evet, belirli genlerin varlığına bağlı olarak silah sizi öldürüyor veya öldürmüyor.
Yani bu örnekte sadece evrim yaşanmakla kalmaz; aynı zamanda öngörülebilir bir yöne de sahip olacaktır.
Bu durumda, böyle bir silah bizi evrimleştirecektir; çünkü o genlere veya özelliklere (dolayısıyla o özellikleri kazandıran genlere) sahip olanlar dezavantajlı konuma geçecek, genetik nedenlerle sahip olmayan kişiler avantajlı konuma geçecektir; daha çok üreyeceklerdir ve bir sonraki nesilde de o genlerin görülme sıklığı azalacaktır.
4. Her Nesilde Sünnet Oluyoruz, Neden Sünnetli Doğmuyoruz?
Sorularımızı sırayla soralım:
- Popülasyon var mı? Evet, sünnet kavramı tek bir kişiye etki etmiyor; popülasyon var.
- Çeşitlilik var mı? Evet, sünnet olan veya olmayan bireyler var.
- Çeşitlilik kalıtsal mı? Hayır! Sünnet, genlerde herhangi bir değişim yaratmıyor ve kalıtsal değil. Sünnet olan bireylerin gelecek nesle aktardığı genlerde, "sünnetli olma"ya dair hiçbir bilgi bulunmuyor.
Tek bir sorunun cevabının bile hayır olması dolayısıyla, evrimden söz edemeyiz.
Sünnet derisinin sürekli kesilmesi bizi bu yönde evrimleştirmez; çünkü hayatta kalma ve üreme başarımıza etki etmemektedir (zaten kalıtsal bir değişim de değildir).
Ne Olsa Evrimleşirdik?
Bu örneği kendi başına evrimleşmeye uygun hale getirmek mümkün değildir. Çünkü sünnet, genlere bağlı olarak yapılan bir uygulama değildir.
Ama konuyu irdelemek adına bir senaryoya bakalım: Diyelim ki sünnet olan bireylerin üreme kapasitesi de düşüyor. Bu, iki şekilde olabilirdi: Sünnet olan bireyin penisinin faaliyeti bozulabilirdi veya kadınlar, sünnetli olan erkeklerle çiftleşmeyi reddedebilirdi (tabii daha çok tercih ettikleri ters bir durum da hayal edilebilir; ancak şimdilik negatife odaklanalım). Her iki durumda da, sünnetli bireylerin üreme başarısı azalırdı.
Bu, nasıl bir evrime yol açardı? Bunu kestirmesi güç; çünkü sünnet olan bireyler, belirli genlerin avantaj sağlaması veya dezavantaj sağlaması sonucu sünnet olmamaktadır. Tamamen şans faktörüne bağlı olarak, belirli dini görüşlere sahip coğrafyalarda doğmaları sonucunda penislerinin ucu kesilmektedir. Dolayısıyla seçilim baskısı, anlamlı bir şekilde genlere etki etmez; neredeyse tamamen rastgele bir şekilde, belirli coğrafyalardaki bireylerin üreme başarısı azalırdı.
Buna bağlı olarak, o coğrafyalardaki popülasyonlar (ve onların taşıdığı genler), genel insan popülasyonu içerisinde zamanla azalırdı. Bu genler, herhangi bir nitelikte olabilirdi; çünkü dediğimiz gibi, sünnet olma ile o genler arasında anlamlı hiçbir ilişki yoktur. Evrimde seçilimin öngörülebilir bir evrimsel değişim yaratabilmesi için, seçilen özellik ile seçilen genler arasında anlamlı bir ilişki olmalıdır. Örneğin mavi gözlü olmanın avantajlı olması, mavi gözlere sebep olan genlerin gelecek nesle aktarılması ihtimalini arttırmaktadır. Ama sünnetli olmak, "sünnetlilik geni" olmadığı için bunun gelecek nesle aktarılmasını etkileyememektedir.
Bu tür bir durumda, şans faktörüne daha yoğun olarak dayalı bir evrimsel değişim görürüz. Sünnetli coğrafyalara ait gen popülasyonları her ne idiyse, sünnet olmanın dezavantaj sağladığı bir senaryoda, bu genler insanlığın genel gen havuzundan zamanla elenirdi. Mesela şans eseri o bölgede yoğun bir şekilde mavi gözlülüğe sebep olan genler varsa, sünnet olmak ile hiçbir alakası olmamasına rağmen, bu popülasyon sünnet davranışı nedeniyle giderek küçüleceği için, mavi gözlülük geni de zamanla insan popülasyonu içerisinde seyrelirdi.
Sünnetli olmanın avantaj sağladığı bir senaryoda, sünnet olan popülasyonlarda her ne gen varsa (mesela şans eseri uzun boyluluğa sebep olan genler varsa), sünnet olmak ile hiçbir alakası olmamasına rağmen, bu popülasyon sünnet davranışı nedeniyle giderek büyüyeceği için, uzun boyluluk geni de zamanla insan popülasyonu içerisinde artardı.
İşte bu şekilde anlamlı ve nedenselliğe dayalı bir doğal seçilim ile değil de, daha ziyade şans faktöründen kaynaklı olan evrimsel değişimlere genetik sürüklenme adını veriyoruz.
Bir diğer senaryo, şöyle hayal edilebilir: Eğer ki sünnet uygulaması, sadece belirli genlere sahip olan bireylere uygulanıyor olsaydı ve sünnet olma, üreme başarısını bir sebeple azaltıyor olsaydı, o zaman da bu genler sürekli eleneceği için, türümüz evrimleşirdi. Mesela popülasyon içinde deri rengi ne kadar koyu ise o bireyler daha sık sünnet ediliyor olsaydı, koyu deri rengine sahip olan bireyler durmaksızın elenmiş olurdu ve popülasyon içindeki açık renkli deriye sahip bireyler avantajlı konuma geçerdi ve gelecek nesle daha çok gen aktarırdı. Bu da türün evrimleşmesine neden olurdu.
Ancak sünnetin bu senaryolarda örneklediğimiz gibi bir seçilim baskısı yaratmıyor olmasından ötürü, sünnetin anlamlı bir evrimsel değişime neden olmasını beklememiz mümkün değildir. 100 değil, 1 milyon nesil boyunca da sünnet yapılsa, hiçbir insan sünnetli olarak doğmayacaktır.
Bu, konuyu irdelemek adına bir diğer senaryoyu akla getirmektedir: Diyelim ki sünnet uygulaması olan insanlar, ameliyat sırasında sıklıkla ölüyor olsun. Ancak buna rağmen sünnet olma oranları çok yüksek olsun. Yani insanlar, ölüm riski pahasına sünnet olmayı seçsinler. Bir insanın sünnet derisi ne kadar kalınsa/barizse, ölme ihtimali de o kadar yüksek olsun. Böyle bir durumda, çeşitlilik dolayısıyla (örneğin mutasyonlardan ötürü) daha küçük penis derisi ile doğan bireyler avantajlı olacaktır. Bu bireylerin ölüm ihtimali daha düşük olacağından, nesiller içinde insan popülasyonu da daha ufak ve hatta hiç var olmayan sünnet derisine evrimleşecektir. Çünkü her nesilde en kısa/küçük/az sünnet derisine sahip olan bireyler hayatta kalacak, onlar en çok üreyecek, onların ürettiği yeni nesiller de bu kısa/küçük/az sünnet derisine sebep olan genlere daha çok sahip olacaktır. Böylece tür, evrimleşecektir.
Sünnet yerine, belirli genlere sahip bireylerin kimyasal veya fiziksel yollarla hadım edildiği bir senaryoyu da hayal edebilirsiniz. Eğer bu tercih, belirli genlere sahip olup olmamaya göre yapıldığından, tür o genler açısından evrimleşecektir. Evrimin insan toplumları arasında bu şekilde baskıcı uygulamalara öjeni denmektedir.
5. Fillerin Giderek Daha Kısa Dişli veya Tamamen Dişsiz Doğması Evrim mi?
Fillerin son asırda, her yeni nesilde daha kısa yapılı dişlerle doğması konusu birçoklarının kafasını karıştırmaktadır; çünkü avlanmanın dişleri evrimleştirebileceğini düşünmekte zorluk çekerler. Hemen sorularımızı sırayla soralım:
- Popülasyon var mı? Evet, fil popülasyonu var.
- Çeşitlilik var mı? Evet, diş uzunluğu konusunda filler arasında çeşitlilik var.
- Çeşitlilik kalıtsal mı? Evet, diş uzunluğu genetik olarak belirleniyor ve kalıtsal nitelikte.
Her sorunun cevabı "Evet!" olduğu için, evrim yaşanacaktır diyebiliriz. Bu evrimin öngörülebilir olup olmadığı ile ilgili olarak 4. sorumuzu soralım:
4. Seçilim var mı? Evet, yasa dışı avcılıkla uğraşanlar, her seferinde en uzun dişlere sahip olan filleri hedef almaktadırlar; çünkü filler silahlı korumalarla korunmaktadır ve kısa sürede en büyük dişlere ulaşmak avcılar için avantajlıdır. Buna bağlı olarak, genetik nedenlerle daha kısa dişlere sahip olmak avantajlıdır; çünkü hayatta kalma başarısını doğrudan etkilemektedir. Bu daha kısa dişleri üreten genlere sahip bireyler daha kolay hayatta kalır, daha çok ürer ve gelecek nesildeki filler de ortalamada daha kısa dişli olur.
Yani yasa dışı fildişi avcılığı sonucunda fillerin sadece evrimleşmesini beklemeyiz; ayrıca bu evrimin her nesilde giderek küçülen dişler yönünde olmasını bekleriz. Gördüğümüz tam da budur!
Yani fil popülasyonu içinde diş uzunluğuna bağlı olarak bir çeşitlilik vardır, dişin uzunluğu genetik temellerde belirlenmektedir (yani kalıtsaldır). Bu çeşitlilik üzerine hayatta kalma başarısını etkileyen bir seçilim baskısı (yasa dışı fildişi avcılarının yarattığı baskı) uygulanmaktadır. Bu durumda filler, her nesilde daha kısa dişli olacak biçimde evrimleşmektedir.
6. Sigara Nedeniyle Ölümler, Evrime Yol Açar mı?
İşte bu, en ilginç örneklerden birisi. Çünkü insanlar, önceki örneklerden farklı olarak, sigara tüketimine bağlı olarak gerçekten de ölüyorlar. Dolayısıyla burada evrimsel bir süreç bulma ihtimalimiz çok daha yüksek. Hemen sorularımızı sırayla soralım:
- Popülasyon var mı? Evet, insan popülasyonu var.
- Çeşitlilik var mı? Evet, bağımlılığa yatkınlık ve akciğer nitelikleri bakımından çeşitlilik var.
- Çeşitlilik kalıtsal mı? Evet, bağımlılığa yatkınlığı ve akciğer niteliklerini belirleyen genler gelecek nesillere aktarılıyor.
Her sorunun cevabı "Evet!" olduğu için, evrim yaşanacaktır diyebiliriz. Bu evrimin öngörülebilir olup olmadığı ile ilgili olarak 4. sorumuzu soralım:
4. Seçilim var mı? Evet, bağımlılık yatkınlığı ve akciğer niteliklerine bağlı olarak sigara içen bireyler daha kolay veya daha zor bir şekilde ölmektedir.
Bu, çok ilginç bir durum: İnsanlar sigara içmeyi ve buna bağlı olarak akciğer kanseri gibi sebeplerle ölmeyi sürdürdükçe, bu yeni çevresel etkene ("tütün dumanı") bağlı olarak bir seçilim yaşanmaktadır. Sigara dumanına maruziyet, popülasyon içindeki bireyleri sürekli ayıklamaktadır.
Buna bağlı olarak, kimyasal ve fizyolojik bağımlılığa yatkınlığı olmayan (direnci olan) bireyler, sigara gibi ölümcül bir maddeden uzak duracak (veya ona bağımlı hale gelmeyecek) ve daha kolay hayatta kalıp, daha çok üreyeceklerdir. Öte yandan bağımlılığa yatkın olan bireyler daha kısa hayatta kalıp, daha zor üreyeceklerdir (hele ki sigaranın üreme kabiliyetini kısıtladığı da düşünülürse). Bu durum, uzun vadede bu bağımlılığa yatkınlığa sebep olan genlerin popülasyon içinde azalmasına neden olacaktır.
Benzer şekilde, kansere karşı direnç sağlayan genler, sigaranın kanserojen etkisinden ötürü bir seçilim baskısı altında olacaktır. Popülasyon içinde sigara dumanının varlığı arttıkça (yani seçilim baskısı arttıkça), çeşitlilik dolayısıyla bu kanser direncine sahip genleri barındıran bireyler daha kolay hayatta kalacak ve daha çok üreyebilecektir. Bu da, kanser direncinin popülasyon içinde artmasına neden olacaktır.
Tabii gerçek hayattaki örneklerde gözetilmesi gereken diğer birçok faktör bulunmaktadır. Örneğin bir özelliğin dezavantajlı olması, onun her zaman elenmek zorunda olduğu anlamına gelmemektedir. Bu konuda kapsamlı bir analizimizi buradan okuyabilirsiniz.
Sık Yapılan Hatalar
1. "Evrim, canlılarla ilgili olmak zorundadır!" Yanılgısı
Aslında yukarıdaki 3 soruyu hazırlarken, canlılıktan pek bahsetmediğimize dikkat etmiş olabilirsiniz. Kalıtsallık çoğu zaman canlılıkla ilişkilendirilse de, kimi zaman moleküler düzeyde yaşanan kopyalamada da genler olmaksızın kalıtsallık görebilmekteyiz. Daha astronomik skalada, bir nebuladan oluşacak yıldız sistemlerini, o nebulanın malzeme kompozisyonunun belirlediğini ve bunun süreğen olduğunu, dolayısıyla bir nevi kalıtsallık olabildiğini görmekteyiz. Daha dijital ortamda, hiçbir canlı varlık olmamasına rağmen evrimsel algoritmalara tabi tutulan sanal popülasyonların kalıtsallığı olabildiğini, dolayısıyla evrimleşebildiğini görmekteyiz.
Buna bağlı olarak kimyasal evrim, jeolojik evrim, kozmolojik evrim, robotik evrim gibi evrimsel değişimlerden söz etmek mümkündür. Ancak çoğu zaman evrim dendiğinde akla gelen biyolojik evrim kavramıdır.
Evrimin biyoloji-ötesi bir algoritma/yasa olmasıyla ilgili olarak Evrenin Karanlığında Evrimin Işığı kitabımızı okuyabilirsiniz.
2. "Her türlü genetik değişim ve gen müdahalesi evrimdir." Yanılgısı
Bu da çok sık yapılan bir hata: Bir canlının genlerinde doğal veya yapay yollarla meydana gelen her değişim evrimsel etkiye sahip değildir!
Örneğin kolunuzdaki hücreleri iyonize radyasyona maruz tutarak mutasyona uğratabilirsiniz. Ancak bu genetik değişim, genler kalıtsal elementler olmalarına rağmen, evrimsel bir değişim yaratamaz. Çünkü kol hücrelerinizin değişmiş genleri asla gelecek nesle aktarılmayacaktır.
Gelecek nesle aktarılacak genleri belirleyenler gametler (sperm ve yumurtalar) ve bu gametleri üreten dokulardır. Yalnızca bu genlerde meydana gelen mutasyonlar evrimsel niteliğe sahiptir. Yoksa beyin, karaciğer, dalak, akciğer, vs. hücrelerinizin genetik yapısının değişmesi evrimsel bir değişim değildir.
Bunlara ek olarak, zigotta ve zigottan meydana gelen ilk birkaç yüz hücrede meydana gelecek değişimler de evrimsel anlama sahiptir; çünkü o bireyin diğer tüm hücreleri, bu ilk birkaç hücrenin kopyalanmasıyla üretilecektir.
3. "Kurşun kalemler pilot kalem, tekneler gemi olmuyor." Yanılgısı
İnsan yapımı nesnelerin (veya genel olarak cansız nesnelerin) evrimleşmediği iddiası da çok yaygın bir yanılgıdır. Organik kimya ile inorganik kimya bambaşka mekanizmalara sahiptir. Demir temelli bir çeliğin değişme potansiyeli, karbon temelli bir biyomolekülün değişme potansiyelinden çok daha düşüktür. Bu, element kimyasının bir sonucudur; evrimsel sürecin kendisiyle doğrudan bir ilgisi yoktur.
İnorganik yapılı kalemler, tekneler, vs., organik yapılı hücreler gibi bölünüp, yeni nesiller üretemezler. Bu nedenle, bir popülasyonları ve çeşitlilikleri varsa da, kendi doğalarından kaynaklı bir kalıtsallıkları yoktur. Bu nedenle asla evrimleşemezler. Öte yandan bazı kimyasal moleküller, "canlı" olmamalarına rağmen popülasyonlara, çeşitliliğe ve kalıtsallığa sahiptirler. Bu nedenle "cansız" kimyasallardan, bugün "canlı" olarak nitelediğimiz yapılar, kimyasal evrim yoluyla evrimleşebilmiştir.
Ancak... Tekneler ve kalemler gibi yapısal olarak kalıtsallığı olmayan teknoloji ürünleri, fikirsel (tasarım fikri açısından) evrimleşmektedir. Hangi tasarımların daha yaygınlaşacağı, önceki tasarım popülasyonu ve çevre baskısı (piyasa başarısı) tarafından şekillendirilmektedir. Bu nedenle teknolojik ürün tasarımlarında sıçramaları nadiren görürüz; her zaman yumuşak ve kademeli bir değişim vardır ve her yeni yılda üretilen yeni nesil teknolojik ürünler, bir öncekinin en başarılı taraflarını alıp, üzerine ufak tefek varyasyonlar ekleyip, bunu piyasaya sürüp, seçilim baskısına tabi tutmakla şekillenir. Buna kimi zaman memetik evrim denmektedir; bu konuyu da detaylıca burada işlemiştik.
4. "Canlılarda meydana gelen değişimler adaptasyondur, evrim değil." Yanılgısı
Adaptasyon, tanımı gereği, doğal seçilim yoluyla meydana gelen evrimsel değişim demektir. Bütün adaptasyonlar evrimsel değişim olmak zorundadır; ancak tüm evrimsel değişimler adaptasyon değildir.
Örneğin Cinsel Seçilim yoluyla meydana gelen değişimlere genelde adaptasyon demeyiz. Benzer şekilde, yukarıdaki ilk 3 soruyu tatmin eden sistemler üzerine seçilim baskısı uygulanmazken, sürüklenme yoluyla meydana gelen evrimsel değişimler de adaptasyon değildir. Ama bu değişimler, evrimsel değişilerdir. Bu konuda daha fazla bilgiyi buradaki yazımızdan alabilirsiniz.
İçeriklerimizin bilimsel gerçekleri doğru bir şekilde yansıtması için en üst düzey çabayı gösteriyoruz. Gözünüze doğru gelmeyen bir şey varsa, mümkünse güvenilir kaynaklarınızla birlikte bize ulaşın!
Bu içeriğimizle ilgili bir sorunuz mu var? Buraya tıklayarak sorabilirsiniz.
Soru & Cevap Platformuna Git- 171
- 98
- 82
- 58
- 38
- 26
- 23
- 3
- 3
- 2
- 2
- 2
Evrim Ağacı'na her ay sadece 1 kahve ısmarlayarak destek olmak ister misiniz?
Şu iki siteden birini kullanarak şimdi destek olabilirsiniz:
kreosus.com/evrimagaci | patreon.com/evrimagaci
Çıktı Bilgisi: Bu sayfa, Evrim Ağacı yazdırma aracı kullanılarak 18/12/2024 14:45:39 tarihinde oluşturulmuştur. Evrim Ağacı'ndaki içeriklerin tamamı, birden fazla editör tarafından, durmaksızın elden geçirilmekte, güncellenmekte ve geliştirilmektedir. Dolayısıyla bu çıktının alındığı tarihten sonra yapılan güncellemeleri görmek ve bu içeriğin en güncel halini okumak için lütfen şu adrese gidiniz: https://evrimagaci.org/s/1477
İçerik Kullanım İzinleri: Evrim Ağacı'ndaki yazılı içerikler orijinallerine hiçbir şekilde dokunulmadığı müddetçe izin alınmaksızın paylaşılabilir, kopyalanabilir, yapıştırılabilir, çoğaltılabilir, basılabilir, dağıtılabilir, yayılabilir, alıntılanabilir. Ancak bu içeriklerin hiçbiri izin alınmaksızın değiştirilemez ve değiştirilmiş halleri Evrim Ağacı'na aitmiş gibi sunulamaz. Benzer şekilde, içeriklerin hiçbiri, söz konusu içeriğin açıkça belirtilmiş yazarlarından ve Evrim Ağacı'ndan başkasına aitmiş gibi sunulamaz. Bu sayfa izin alınmaksızın düzenlenemez, Evrim Ağacı logosu, yazar/editör bilgileri ve içeriğin diğer kısımları izin alınmaksızın değiştirilemez veya kaldırılamaz.