Plandemic: COVID-19 Komplolarının Kutsal Belgeseli ve Salgın Hakkında Gerçekler
Bir salgın ürkütücüdür, korkutucudur, endişe vericidir ve ölümcüldür. Anlaması, anlamlandırması zordur. Günlük yaşamımızın orta yerine yerleşiverir ve sanki olağan dertlerimiz yetmezmiş gibi, hayatımızı, sevdiklerimizi, rutinimizi, alışkanlıklarımızı tehdit eder.
Beynimiz uyuşmuş bir şekilde hayatın sıradan kaotikliğinde akıp gitmeye öyle alışmışızdır ki, tüm Dünya'ya ve bütün modern teknolojiye, üne, şana, şöhrete, paraya, ekonomiye, devletlere, hükümetlere, ordulara, tanklara, toplara, tüfeklere diz çöktüren şeyin nanometre boyutunda, canlı bile olmayan bir varlık olmasını anlamlandırmakta güçlük çekeriz. Halbuki her birimiz kışın nezle veya grip oluruz, arada bir başka viral hastalıklara yakalanırız. "Oralarda bir yerlerde" Ebola gibi salgınlar da olur, tamam ama, hiçbiri "bizim gerçekliğimiz" değildir. "3. Dünya Ülkelerinin" problemleri, birdenbire "bizim problemimiz" haline geliverince, bunun arkasında mutlaka bir parmak ararız. Sonuçta ne cüretle doğanın içinden gelen, doğal bir kaynak bizim sabah 8 akşam 5 iş rutinimizi bozup, marketten süt almamıza engel olabilir ki? İnsanız biz, insan! Tüm gezegene diz çöktürmüş kral ve kraliçeleriz. Her şey bizim için var edilmiştir, her şey bize aittir! Bir virüs bize meydan okuyamaz, mutlaka ardında derin devletler, gizli güçler, art niyetli odaklar olmalıdır!
Bir komplocunun duygusal düşünce silsilesi, kabaca bu şekilde karakterize edilebilir. Elbette hiçbir komplo teorisyeni kendi duygularını bu şekilde ifade etmeyecektir; çünkü "haklı" ve "uyanmış" olduğuna iman derecesinde inanmıştır. "Şüphe" sözcüğü, komplo teorisyenleri için "gerçek olduğunu bildiğimiz her şeyin yalan olması" anlamına gelir. Halbuki bu paranoyadır, şüphe değil...
Tabii ki komplo teorilerinin bir de "insan" tarafı vardır. Kimisi kenara itilmiştir, kimisi düşük sosyoekonomik tabakalarda sıkışıp kalmıştır, kimisi daha üst tabakadadır ama yapacağı daha iyi bir şey olmadığı için prim yapma peşindedir, kimisi sistemin kendine "yamuk yaptığına" inanır, kimisi psikolojik dertlerden ötürü kendisini "özel" ilan etmiştir ve "süpergizli" sırlara erişimi olduğuna ikna olur...
Bunların hiçbiri sağlıklı durumlar değildir; ancak milyarlarca insana, trilyonlarca dolarlık ekonomilere diz çöktürebilen ufacık virüsleri anlamlandırma ihtiyacı, en sıra dışı iddialara, gerçek olmadığı ve krizler sırasında fırsatçılık yapmaya çalıştığı her halinden belli olan kişilere bile inanç beslememize neden olur. Çünkü bunlar, sizin zaten sağdan soldan duyduğunuz, belki kendinizin de şüphe ettiği ama kanıt üretemediği soru işaretlerine fısıldar: "Yanılmıyorsun." der size... "Şüphende haklısın, bildiğin her şey yalan, inandığın her şey düzmece. Tek gerçek benim ve sana gerçeği ben vaadedeceğim." diye devam eder.
İşte yakında tamamı yayınlanması planlanan Plandemic isimli sahte belgesel ve merkezindeki Judy Mikovits isimli araştırmacı da, bu krizi fırsata dönüştürmek amacıyla, yıllardır beklediği ortamın oluşmasıyla harekete geçen inanç tüccarları olarak karşımıza çıkmaktadır. İddialarının en temel düzeyde analizi bile, bu niyeti ortaya koymak için yeterli olacaktır; buna az sonra geleceğiz.
Plandemic (yani "planlanmış pandemi"), COVID-19 pandemisinin "güç odakları" tarafından planlandığını ve toplumun kriz anında en çok güvendiği insanların aslında pandeminin mimarları olduğunu iddia etmektedir. O fısıltıyı hatırlıyor musunuz? "Bildiğin her şey yalan, inandığın her şey düzmece. Tek gerçek benim ve sana gerçeği ben vaadedeceğim."
Öncelikle, bu belgesel yoluyla ün peşinde koşan Judy Mikovits'i, Science dergisi tarafından hazırlanan detaylı analizi üzerinden giderek tanıyalım.
Judy Mikovits Kimdir?
Mikovits, 1988 yılında ABD Ulusal Kanser Enstitüsü'nde teknisyen olarak kariyerine başlamış biridir. Sonradan bilim insanı olmayı seçmiş ve George Washington Üniversitesi'nde biyokimya ve moleküler biyoloji dalında 1991 yılında doktorasını almıştır. 2009 yılında, Reno/Nevada'da bulunan özel bir araştırma merkezi olan Whittemore Peterson Enstitüsü'nün (WPI) araştırma direktörlüğünü yürütmüştür. O noktaya kadar, bilim cemiyetinde adını pek duyan olmamıştır.
Ancak işler, 2009 yılında değişmiştir. Science dergisinde yayınlanan bir makalenin yazarlarından biri olan Mikovits ve arkadaşları, xenotropik mürin lösemisi virüsü ile ilişkili virüs (XMRV) isimli tuhaf bir ajanın kronik yorgunluk sendromunun (CFS) ana nedeni olduğunu ileri sürmüştür.
Miyaljik ensefalomiyelit olarak da bilinen CFS hastalığının nedenleri uzun yıllar boyunca tespit edilememiştir ve hastalık, bilim camiası tarafından büyük oranda görmezden gelinmiştir. Bu nedenle yeni makale, CFS'in nihayetinde antiviraller yoluyla tedavi edilebileceği yönünde büyük bir umut olmuştur. Hatta bazı hastalar, bu makale sonrasında HIV hastaları tarafından alınan antiretroviral ilaçları alarak kendilerini tedavi etmeye çalışmışlardır. Tabii bu durum, XMRV'nin kan yoluyla (özellikle de kan bağışı yoluyla) da bulaşabileceği endişelerini doğurdu.
Evrim Ağacı'nın çalışmalarına Kreosus, Patreon veya YouTube üzerinden maddi destekte bulunarak hem Türkiye'de bilim anlatıcılığının gelişmesine katkı sağlayabilirsiniz, hem de site ve uygulamamızı reklamsız olarak deneyimleyebilirsiniz. Reklamsız deneyim, sitemizin/uygulamamızın çeşitli kısımlarda gösterilen Google reklamlarını ve destek çağrılarını görmediğiniz, %100 reklamsız ve çok daha temiz bir site deneyimi sunmaktadır.
KreosusKreosus'ta her 10₺'lik destek, 1 aylık reklamsız deneyime karşılık geliyor. Bu sayede, tek seferlik destekçilerimiz de, aylık destekçilerimiz de toplam destekleriyle doğru orantılı bir süre boyunca reklamsız deneyim elde edebiliyorlar.
Kreosus destekçilerimizin reklamsız deneyimi, destek olmaya başladıkları anda devreye girmektedir ve ek bir işleme gerek yoktur.
PatreonPatreon destekçilerimiz, destek miktarından bağımsız olarak, Evrim Ağacı'na destek oldukları süre boyunca reklamsız deneyime erişmeyi sürdürebiliyorlar.
Patreon destekçilerimizin Patreon ile ilişkili e-posta hesapları, Evrim Ağacı'ndaki üyelik e-postaları ile birebir aynı olmalıdır. Patreon destekçilerimizin reklamsız deneyiminin devreye girmesi 24 saat alabilmektedir.
YouTubeYouTube destekçilerimizin hepsi otomatik olarak reklamsız deneyime şimdilik erişemiyorlar ve şu anda, YouTube üzerinden her destek seviyesine reklamsız deneyim ayrıcalığını sunamamaktayız. YouTube Destek Sistemi üzerinde sunulan farklı seviyelerin açıklamalarını okuyarak, hangi ayrıcalıklara erişebileceğinizi öğrenebilirsiniz.
Eğer seçtiğiniz seviye reklamsız deneyim ayrıcalığı sunuyorsa, destek olduktan sonra YouTube tarafından gösterilecek olan bağlantıdaki formu doldurarak reklamsız deneyime erişebilirsiniz. YouTube destekçilerimizin reklamsız deneyiminin devreye girmesi, formu doldurduktan sonra 24-72 saat alabilmektedir.
Diğer PlatformlarBu 3 platform haricinde destek olan destekçilerimize ne yazık ki reklamsız deneyim ayrıcalığını sunamamaktayız. Destekleriniz sayesinde sistemlerimizi geliştirmeyi sürdürüyoruz ve umuyoruz bu ayrıcalıkları zamanla genişletebileceğiz.
Giriş yapmayı unutmayın!Reklamsız deneyim için, maddi desteğiniz ile ilişkilendirilmiş olan Evrim Ağacı hesabınıza üye girişi yapmanız gerekmektedir. Giriş yapmadığınız takdirde reklamları görmeye devam edeceksinizdir.
Ne var ki makalenin yayınlanmasından kısa bir süre sonra, sahadaki diğer araştırmacılar bulguların geçerliliğini sorgulamaya başladılar; tıpkı her bilim dalında yayınlanan, her bir makalede olduğu gibi... 2 senelik araştırmaların ve tartışmaların sonucunda, Mikovits ve ekibinin makalede ileri sürdükleri iddiaların temelsiz olduğu anlaşıldı. XMRV, aslında laboratuvardaki fare deneyleri sırasında yanlışlıkla üretilmişti ve insanlara muhtemelen hiç bulaşmamıştı.
Bu gerçeğin ortaya çıkması üzerine Mikovits ve arkadaşları öncelikle makalede kullandıkları 2 grafiği ve 1 tabloyu Ekim 2011'de yayından çektiler. Tam da o sıralarda, Mikovits'in çalıştığı WPI'daki diğer uzmanlar da dahil olmak üzere birden fazla laboratuvarın ortak çalışmaları sonucunda, Mikovits'in Science makalesindeki iddialarının bağımsız bir şekilde yeniden üretilemediği gösterildi. Bu nedenle Aralık 2011'de, Science'taki makalenin tamamı geri çekildi.
Ancak Mikovits, geri çekme mektubunu imzalamayı reddediyordu. Bunun yerine iddialarını ispatlama çabasına girişti - ki bunda hiçbir sorun yok. Kimi zaman bir araştırmayı çürüten veya eleştiren bilim insanları da yanılabilir. Ancak bu durumda olan, bu değildi.
Mikovits'in de dahil olduğu, Columbia Üniversitesi'nden Ian Lipkin tarafından yürütülen ve Ulusal Sağlık Enstitüsü tarafından 2.3 milyon dolar harcanarak yapılan ikinci deneyde de beklenen sonuçlar üretilemedi. Mikovits, yanılmıştı: Son derece kapsamlı bir şekilde yürütülen çalışmada, yarısı CFS hastası olan 300 kişinin kanları analiz edildi; ancak hastaların 1 tanesinde bile XMRV'ye rastlanmadı. Mikovits, bu hatasını Eylül 2012'deki bir basın toplantısında kabul etti:
Bu sonuçlar, nihai cevabı vermektedir. (...) XMRV'nin bir insan patojeni olduğunu gösteren hiçbir kanıt yoktur.
Harika, ne erdemli bir bilim insanı, değil mi? Maalesef değil.
Bu sırada WPI ile Mikovits arasındaki işbirliği, kavgalı bir şekilde sona erdi. Enstitü, Kasım 2011'de Mikovits'i dava etti. İddiaları, Mikovits'in laboratuvara ait not defterlerini ortadan kaldırmış, laboratuvarın patentli ürünlerini laptopuna ve flash belleklere yüklemiş ve e-posta yoluyla göndermiş olmasıydı. Mikovits, duruşmaya gelmeyi reddedince, adaletten kaçtığı gerekçesiyle Kaliforniya'da tutuklandı ve birkaç gün hapis yattı. Her ne kadar Nevada'nın Washoe bölgesinin savcıları, Mikovits hakkındaki suçlamaları Haziran 2012'de geri çekmiş olsalar da, Mikovits bazılarının gözünde artık "susturulmuş bir bilim şehidi" idi ve "kutsal" bir kişiliğe dönüşmüştü.
Bu, kendisini bir anda bilimin spot ışığı önünde bulun; ancak bilim tarihinde birçoklarının başına geldiği gibi, çok kısa bir süre sonra bulgularının çürütülmesi sonucu kendini aşağılanmış hisseden Mikovits için, krizi fırsata çevirmek için harika bir şanstı!
Mikovits, 2012'den bu yana bilime hiçbir katkıda bulunmadı. Tam tersine, çürütülmüş XMRV hipotezini bilim-dışı ortamlarda dillendirmeye ve savunmaya devam etti ve kendisinin de parçası olduğu ve sonuçlarını bizzat kabullendiği, Lipkin tarafından sürdürülen araştırmaya saldırmayı seçti. Otizm ile aşılar arasında çoktan çürütülmüş bir ilişki olması konusunda, bilimsel gerçeklerden değil, sahtebilimcilerden yana tutum sergiledi. Bilimsel anlamda zaten pek saygın bir noktada değildi ama tüm bunlar, bilim karşıtları arasında daha da ünlenmesine ve kahramanlaşmasına neden oldu.
Şimdi ise, eş yazarlığını yaptığı "Yolsuzluk Salgını: Bilimin Vaadine Olan İnancı Tazelemek" başlıklı kitabı raflardaki yerini alacak. Kitabın başlığı bir şeyleri çağrıştırdı mı? "Bildiğin her şey yalan, inandığın her şey düzmece. Tek gerçek benim ve sana gerçeği ben vaadedeceğim."
Mikovits'in yükselişi ve çöküşünün tamamı ve bütün detayları, Science dergisinin (hakemli dergi kısmından tamamen bağımsız çalışan) bilim haberleri ofisi tarafından yakından takip edilip an an haberleştirildi. Bu özverili bilim haberciliği çalışması, Amerikan Mikrobiyoloji Cemiyeti tarafından Bilim İletişimi Ödülü'ne bile layık görüldü! Tüm bu olayların, Hatalı Pozitif başlıklı derinlemesine hikayesini buradan okuyabilirsiniz.
Science dergisi, bu yazıda da kaynak olarak kullandığımız gerçeklik analizi makaleleri için Mikovits ile röportaj yapmak üzere e-posta attıklarında, Mikovits cevaben onlara boş bir e-posta cevabı gönderdi. E-postaya, yeni kitabının dijital bir kopyası ile "Yargılanma ve Üzerini Örtme" başlıklı bir 2019 sunum Powerpoint'ini eklemeyi seçti.
Plandemic: Gerçekler
Plandemic, az sonra detaylarını göreceğimiz üzere bir "sahte belgesel" olsa bile, COVID-19 haricindeki genel mesajı konusunda bazı noktalarda gerçek sayılabilecek bir çerçeve çizmektedir. Bu da, komplo teorisinin inandırıcılığını arttıran, bilimsel detaylar hakkında bilgisi olmayanları genel bir "hemfikirlik maskesi" ile kandıran bir durumdur. Böylece potansiyel gerçekler arasına bariz yalanları dağıtarak halkı aldatmayı başarabilmektedir. Bu nedenle Plandemic'in "gerçek" denebilecek, en azından pozitif olarak tartışılabilecek noktalarını öncelikle vurgulamak istiyoruz.
Plandemic, genel bir perspektifte, paranın ABD (ve diğer birçok ülkede) tapılan bir nesne olduğu argümanını ileri sürmekte, dolayısıyla zengin ilaç firmalarının ("Big Pharma") paraları sayesinde ülkede gereğinden fazla güce sahip olduklarına işaret etmektedir. Bu, doğrudur. İlaç firmaları, ABD'de yoğun lobicilik faaliyetleri yürütmektedir. Elbette bu, yasalardan muaf oldukları anlamına gelmiyor. Örneğin "opioid krizi" olarak bilinen ağrı kesici krizi patlak verdiğinden beri birçok ilaç firması hakkında soruşturmalar açılmış, cezalar kesilmiş ve bu süreç devam etmektedir.
- Dış Sitelerde Paylaş
Yani insanın olduğu her yerde olduğu gibi, farmakoloji alanında da art niyetli olan veya art niyetli davranan birey ve firmalar vardır. Ancak bu, tüm endüstrinin varlık amacının insana zarar vermek olduğunu, bu firmaların bilerek milyonlarca insanı öldürdüklerini veya insanları hasta edip sonra ilaç sattıklarını iddia etmek için argüman olarak kullanılamaz. Daha sıkı denetim, daha fazla yasa, daha fazla şeffaflık gibi taleplerde bulunmakta kullanılabilir.
İkincisi, Plandemic ABD hükümetinin güvenilmez olduğunu ileri sürmektedir. Bu konuda herkesin hemfikir olduğu açıktır. Fakat insanlar, kendi önyargılarına, politik tutumlarına ve arka planlarına bağlı olarak hükümetin tam olarak hangi kısımlarının güvenilmez olduğuna karar vermektedir. Bunun nesnel bir ölçütü yoktur ve dolayısıyla sırf hükümetin (veya hükümetlerin) güvenilmezlikleri üzerinden ispatsız komplolar kurmak mümkün değildir. Sadece somut kanıtlar üretilebilen alanlarda iddialar ileri sürebiliriz ve Plandemic, bu konuda herhangi bir kanıt üretememektedir.
Son olarak Plandemic, bu pandeminin başından beri halka çok sayıda çelişkili, kafa karıştırıcı ve eksik bilgi verildiği fikri üzerinden ilerlemektedir. Bu konuda da kimsenin itirazı olacağını düşünmüyoruz. Nihayetinde COVID-19 pandemisi, 21. yüzyılda şu ana kadar hiç yaşamadığımız boyutta bir kriz; bunun bir benzerini en son 1918'de İspanyol Gribi sırasında yaşamıştık - ki o bile, 1. Dünya Savaşı'nın gölgesinde kalarak unutuldu. Dolayısıyla yakın tarih söz konusu olduğunda, gerçek anlamıyla eşsiz zamanlardan geçiyoruz. Dünya'daki hiçbir ülke, hiçbir hükümet ve hiçbir birey böyle bir krize tam anlamıyla hazır değildi ve bu nedenle karışıklıklar yaşanması çok normal.
Elbette halkın açık ve net cevaplar araması çok normal; fakat komplo teorileri bu cevapları verebilecek son kaynaklar. Plandemic de bunu fırsata çevirmek için hazırlanmış bir sahte belgesel. Şimdi gelin neden böyle dediğimizi detaylandıralım:
Plandemic: Yalanlar
Science dergisi, Plandemic sahte belgeselinin iddialarını tek tek çürütüyor. Aşağıda, Science dergisinin ele aldığı tüm iddiaları ve çürütmeleri bulabilirsiniz. Buna ek olarak, hem Science dergisinin analizlerine eklemeler yaptık, hem de belgeselde yer alan ama Science dergisi tarafından işlenmeyen diğer iddiaları, özellikle de Dr. Mikhail Varshavski tarafından ele alınan iddiaların önemli bir bölümünü kaynaklarıyla beraber inceledik. Böylece daha da kapsamlı bir kaynağı bir araya getirmiş olduk. Umuyoruz sahte belgeselin iddialarına yönelik gerçekleri keşfetmenize yardımcı olacaktır.
İddia-1: Dr. Judy Mikovits, neslinin en başarılı bilim insanlarından birisidir.
Gerçek: Mikovits, ömrü boyunca 40 akademik makale yayınlamıştır. Makale sayıları her zaman anlamlı bir metrik değildir; ancak fikir vermesi açısından bu sayı, bazı araştırmacıların 1 yılda yayınladığı makale sayısından azdır. 2009'daki Science dergisi yayınından önce alanında neredeyse hiç bilinmemekteydi; sonrasındaysa pozitif bir üne kavuşmadı, çünkü o makalesinin de yanlış olduğu gösterildi ve geri çekildi. Mikovits, kendi makalesini çürüten araştırmanın bir parçasıydı ve yaptığı basın açıklamasında, bulguların kendisini yanlışladığını kabul etti.
İddia-2: Mikovits'in 1991 tarihli doktora tezi, HIV/AIDS araştırmalarında devrim yarattı.
Gerçek: Mikovits'in doktora tezinin başlığı "Monositlerde HIV Ekspresyonunun Negatif Regülasyonu" idi. Bu tezin HIV/AIDS tedavisi ve araştırmalarında dikkate değer herhangi bir etkiye sahip olduğunu gösteren hiçbir bulgu bulunmuyor. Tez, bu alandaki anahtar akademik makalelerde alıntılanmıyor.
İddia-3: Kariyerinin doruğundayken Mikovits, Science dergisinde yayınladığı makale ile bilim camiasını kökünden sarstı. Bulguları, deneylerde hayvan ve insan cenin dokularının kullanılmasının yıkıcı salgınlara sebep olduğunu ispatladı.
Gerçek: Mikovits böyle bir şeyi ispatlamadığı gibi, çalışmasının bununla doğrudan bir ilgisi bile yoktu. Mikovits'in makalesi, bir fare retrovirüsü ile, bir insan hastalığı arasında hatalı bir ilişki kurmaya çalışmıştı. Bu ilişkinin hatası sonradan ispatlandı ve kendisi de hatayı kabul etti.
İddia-4: "Hakkımda hiçbir suçlama olmamasına rağmen hapiste tutuldum."
Mikovits, bilgisayarda saklanan verileri yasa dışı bir şekilde aldığı ve WPI'a ait malzemeleri özel cihazlarına kopyaladığı için Washoe bölge savcısı tarafından suçlanmıştı. Ancak bölge savcısı yardımcısı John Helzer'in söylediğine göre, WPI'ın o sıralarda federal hükümet ile çeşitli seviyelerde yasal sorunlar yaşamaya başlaması nedeniyle, bu davanın takipçisi olamayacak olmalarından ötürü suçlamalar geri çekildi ve olay büyümeden kapandı.
Dava sürecinde birçok ilginç olay da yaşandı. Örneğin WPI'ın başını derde sokan konulardan birisi, WPI'ın kurucularından Harvey Whittemore'un bir federal memurun seçim kampanyasına yasa dışı yollarla maddi destek sağlamasıydı. Mikovits aleyhine karar veren yargıç, kendi rızasıyla davadan çekilme kararı aldı, çünkü daha önceden Harvey Whittemore'dan maddi destek almıştı (ABD'de yargıçlar seçimle belirlenmektedir). Ayrıca Helzer, görgü tanıkları açısından da sorunlar yaşadıklarını söyledi.
Yani Mikovits hakkında suçlama vardı, hakkında mahkemeye çıkma kararı vardı, Mikovits buna uymadı ve dolayısıyla tutuklanıp birkaç günlüğüne hapse kondu. Dolayısıyla hakkında hiçbir suçlama olmadığı iddiası hatalıdır; hakkındaki suçlamalar konusunda gerçekten masum olabilecek olsa bile... Nihayetinde hukuk sistemi suçlamalar ve aklanmalar üzerinden çalışmaktadır ve Mikovits aleyhine suçlamalar bulunmaktaydı.
İddia-5: "ABD Sağlık ve İnsan Servisleri Departmanı'nın tüm başkanları işbirliği yaparak benim ünümü ayaklar altına aldı. Adalet Bakanlığı ve FBI buna göz yumdu."
Gerçek: Mikovits, bu iddiasını destekleyen hiçbir kanıta sahip değildir.
İddia-6: "Dr. Anthony Fauci, bu üst örtmeyi yöneten kişidir. Tabii onunla çalışan herkese de ödeme yapıldı. Hem de çok miktarda, milyonlarca dolar, doğrudan Tony Fauci tarafından ödendi. Bu araştırmacılar sahtekarlık yaptılar ve halen bol miktarda parayla susturuluyorlar."
Gerçek: Mikovits'in ne tür bir "üst örtme"den söz ettiği net değildir. ABD Ulusal Alerji ve Enfeksiyon Hastalıkları Enstitüsü'nün başındaki Dr. Anthony Fauci'nin veya bir diğer çalışanının bu tarz bir üst örtme ile ilişkili olduğunu gösteren hiçbir kanıt üretilemediği gibi, bu kişilerin hiçbiri ortaya çıkıp Mikovits'in iddialarını doğrulamamıştır. Mikovits'in iddialarıyla ilgili olarak bugüne kadar hiçbir suç duyurusunda bulunulmamış ve hiçbir dava açılmamıştır.
Öte yandan Mikovits, sahte belgesel boyunca Fauci'nin adından bahsetse de, sürekli farklı iddialarda bulunmaktadır. Önce "ört bas için deli gibi paralar ödendi" gibi bir iddiada bulunsa da, sonrasında kast ettiğinin "araştırmacılara devlet tarafından ödenen paralar" olduğunu anlamaktayız. Ancak bilimsel araştırmaların tamamı ya devlet tarafından ya da özel firmalar tarafından maddi olarak fonlanmaktadır. Zaten başka bir fon kaynağı bulunmamaktadır. Her ikisi de komplolar inşa etmeye açık olsa da, bugüne kadar bilimsel olarak yapılan atılımların neredeyse tamamı bu iki fon kaynağı sayesinde mümkün olmuştur. Mikovits, sıradan bir gerçeği komplolaştırmaya çalışmakta ve seyirciyi aldatmaktadır.
İddia-7: "Her şey ben 25 yaşındayken başladı. Fransa'da Luc Montagnier'in virüsü izole ettiği hastaların salya ve kanından HIV izole ettik. Fauci, birkaç ay boyunca yayını engelledi. Bu sırada Robert Gallo kendi makalesini yazıp, tüm krediyi kendine aldı. Bu geciktirilmiş onay nedeniyle HIV yayıldı ve milyonlarca insanı öldürdü."
Gerçek: HIV'in keşfi sırasında Mikovits, ABD Ulusal Kanser Enstitüsü'nde, Francis Ruscetti'nin laboratuvarında bir laboratuvar teknisyeniydi. Henüz doktorası bile yoktu. Virüsü ilk izole eden grubun içinde olduğunu gösteren hiçbir kanıt bulunmadığı gibi, Mikovits de bu tarz bir kanıt üretememektedir. Mikovits tarafından yazılan ilk akademik makale, Ruscetti ile birlikte yazılmıştır ve HIV hakkındadır. Mayıs 1986 yılında yayınlanmıştır.
Bu, HIV (o zamanlar Gallo'nun laboratuvarında HTLV-III adıyla bilinen HIV) ile AIDS arasındaki ilişkiyi ispatlayan 4 büyük makalenin Science dergisinde basılmasından 2 yıl sonrasına denk gelmektedir. Ruscetti'nin ilk HIV makalesi Ağustos 1985 yılında yayınlanmıştır.
Fauci'nin herhangi bir yayını geciktirdiğine ve milyonların ölümüne neden olduğuna işaret eden hiçbir kanıt bulunmamaktadır.
İddia-8: "Fauci gibi isimler, HIV ilaçlarına yönelik aşılardan milyonlarca dolar kazandılar. Halbuki Interleukin-2 tedavisi tamamen hatalı bir tedaviydi ve milyonlarcasını öldürdü."
Gerçek: Bu tarz araştırmaların fonlarına yönelik bulguları internetteki resmi kaynaklardan kendiniz de bulabilirsiniz. Mikovits'in "milyonlarca dolar kazandılar" dediği iddiaya yönelik araştırmanın fonundan kazancı araştırıldığında, Anthony Fauci'nin bu araştırma için 1997-2005 sadece 45.000 ödeme aldığı ve onun da tamamını vakfa bağışladığı görülmektedir. Nihayetinde hayır amacıyla vakfa bağışlanan 45.000 dolarlık ödeme için kimse milyonlarca insanın ölümüne ve kariyerlerinin yerle bir olmasına göz yummaz.
ABD hükümeti ve yasaları, devlet desteğiyle geliştirilen ilaçların patentlerine, araştırmacıların isimlerini eklemelerini ve ödeme almalarını zorunlu kılmaktadır. Dolayısıyla Fauci ve diğerleri, para kazanma amacıyla değil, yasal zorunluluk nedeniyle patentlerine isim yazdırmak zorundadırlar.
İddia-9: "Bayh-Dole Yasası iptal edilmelidir. Bu yasa sayesinde devlet çalışanları keşiflerini patentleyebilmektedir ve bu sayede telif hakkı iddia edebilmektedirler. Bu, bilimi yerle bir etmektedir."
Gerçek: 12 Aralık 1980 tarihinde Bayh-Dole Yasası'nın geçirilme nedeni, ABD hükümeti tarafından 1980'lere kadar yapılan araştırmalar sonucunda elde edilen patentlerin %95 civarının piyasada ürüne dönüştürülememiş olmasıdır. Bu atıllık, kimilerince devletlerin girişim teşviğinin olmamasıyla ilişkilendirilmektedir.
Bu nedenle Bayh-Dole Yasası, her iki partinin de oy birliği ile geçirilmiş ve devlet desteğiyle (yani vergi ödeyenlerin parasıyla) keşfedilen keşiflerin halka fayda sağlayacak ürünlere dönüştürülmesi adına özel firmalara lisanslanmasının yolu açılmıştır. Yasa sayesinde vergi ödeyenlerin daha fazla para kazandığı (toplamda yaklaşık 3 trilyon dolar) ve daha fazla iş imkanı yarattığı (toplamda yaklaşık 4 milyon yeni iş ve 11.000'den fazla start-up) hesaplanmaktadır.
Ancak bu yasanın önemli bir parçası, eğer özel firmalar ilaçlarını veya aşılarını (veya devlet desteğinin sonucu üretilen diğer ürünlerini) abartılı fiyatlara satmaya kalkacak olursa, devlet her an devreye girerek tüm kontrolü eline alabilmektedir. Bu mekanizma, özel firmalar üzerinde bir denetim mekanizması oluşturmaktadır.
İddia-10: "Şu ana kadar RNA virüsleri üzerinde çalışan hiçbir aşı yok. Aşılarla çoktan milyonları öldürdüler ve koronavirüs aşısıyla da hem milyonları öldürecek, hem de milyonlarca dolar kazanacaklar."
Gerçek: Aşılar, milyonlarca insanı öldürmemiştir; tam tersine aşılar, milyonlarca insanın hayatını kurtarmıştır. RNA virüslerine karşı çalışan da birçok aşı vardır ve bunlara erişmek mümkündür. Bu aşılar arasında influenza, kızamık, kızamıkçık, kabakulak, kuduz, sarı humma ve Ebola aşıları bulunmaktadır.
İddia-11: "Kesinlikle bir aşı karşıtı değilim. Aşı bir immün terapidir, tıpkı interferon alfa gibi. Benim işim immün terapi geliştirmektir. Aşılar da bunu yapar."
Gerçek: Mikovits, bir aşı karşıtıdır. Yakın zamanda kaydedilen bir diğer videoda Mikovits, üzerinde VAXXED II yazan bir şapka giymektedir. Bu şapka, kızamık-kızamıkçık-kabakulak aşısının otizm ile ilişkili olduğunu ileri süren, çoktan çürütülmüş bir diğer hipoteze inanç besleyenlerce giyilmektedir.
Ayrıca Mikovits'in birçok iddiası, meşhur aşı karşıtlarına dayanmaktadır. Örneğin Science dergisine gönderdiği Powerpoint sunumunda Mikovits, "aşıların tamamının hemen yok edilmesi gerektiğini" savunmaktadır. Ayrıca Plandemic belgeseli çok sayıda aşı karşıtı kişi ve kurum tarafından fonlanmaktadır.
İddia-12: [SARS-CoV-2'nin laboratuvarda üretilip üretilmediği sorusu üzerine:] "Laboratuvarda yaratıldı diyemem ama laboratuvara uğramadığını da söyleyemem. Açık bir şekilde, virüs manipüle edilmiştir. Bu virüs ailesi laboratuvarda hep çalışılmıştır ve manipüle edilmiştir. Sonrasında ister bilerek, ister bilmeyerek, laboratuvardan serbest bırakılmış olabilir. SARS-1'den bu yana sadece 10 yıl geçti, bu doğal yolla olamaz. Kimse pazara gidip, bir yarasa alıp, virüse yakalanmadı. Bu böyle olmaz. Bu, hızlandırılmış virüs evrimidir. Böyle bir şeyin doğal yollarla olması 800 yıl sürerdi."
Gerçek: COVID-19 hastalığına neden olan virüsün, yani SARS-CoV-2'nin en yakın kuzeninin, yarasalarda bulunan bir yarasa koronavirüsü olduğu, Wuhan Viroloji Enstitüsü araştırmacıları tarafından gösterilmiştir. Bu virüsün genomunun gösterdiği üzere, yarasa virüsünün insan virüsüne evrimsel anlamda uzaklığı sadece 20-80 yıl arası bir süreye tekabül etmektedir; 800 yıla değil. Yarasa virüsünün manipüle edildiğine yönelik hiçbir bulguya erişilemediği gibi, tam tersine, tamamen doğal yollarla evrimleştiğini gösteren kanıtlara ulaşılmıştır.
Her ne kadar virüs SARS-CoV-1 ile %79-96 arasında genetik benzerliğe sahip olsa da, bu benzerlik tek başına viral döngüyü belirlememektedir. Virüsler bağımsız olarak ortak bir atadan evrimleşmiş, biri 10 yıl önce, diğeri şimdi insan popülasyonuna geçiş yapmış olabilir. Virüsün evrimine ve filogenisine yönelik çalışmalar, Nextstrain üzerinden anlık olarak takip edilebilir.
İddia-13: "Virüsün North Carolina laboratuvarları, Fort Detrick, ABD Ordusu Enfekte Hastalıklar Tıbbi Araştırma Enstitüsü ve Wuhan laboratuvarında manipüle edildiğini düşünüyorum."
Gerçek: SARS-CoV-2'nin Wuhan laboratuvarlarında veya bir diğer laboratuvarda üretildiğine veya manipüle edildiğine dair hiçbir kanıt yoktur. Tam tersine, virüsün tamamen doğal yollarla evrimleştiğini gösteren kanıtlara ulaşılmıştır.
Wuhan'da bir laboratuvar olduğu doğrudur. Bu laboratuvarda koronavirüsler üzerine araştırma yürütüldüğü de doğrudur. Ancak bu şaşırtıcı değildir, çünkü bu laboratuvar, yine bir koronavirüs nedeniyle yaşanan SARS salgını sonrasında, bu salgınlar üzerine araştırma yürütmek amacıyla kurulmuştur. Fakat bu, koronavirüsün bu laboratuvarda üretildiğine işaret değildir. Mikovits'in de bunu gösteren herhangi bir kanıtı bulunmamaktadır.
Tam tersine, SARS-CoV-2 virüsünün bağımsız olarak Türkiye, Rusya, ABD, Çin, Avrupa, Avustralya ve diğer sayısız bölge tarafından dizilenen genomu, hayvan koronavirüsü ile örtüşmektedir; Wuhan laboratuvarlarında bulunan virüslerle arasında herhangi bir benzerlik tespit edilememiştir.
Hatta ABD'li bir grubun Wuhan'daki laboratuvarla yaptığı işlere yönelik NIAID fonları kesildiğinde, birçok bilim insanı bunu öfkeyle karşılamıştı. Laboratuvarlar arası işbirliği sahtekarlıkları değil, şeffaflığı pekiştirmektedir; çünkü farklı amaçlara hizmet eden, farklı fon kaynaklarına sahip bilim insanlarının her seferinde aynı amaçlar etrafında birleşmesi mümkün değildir. Bu nedenle, bir arada çalışmak zorunda kalan bilim insanları, birbirlerini daha sıkı bir şekilde denetleyecektir.
Ayrıca viroloji gibi konularda ülkeler arası dayanışma büyük öneme sahiptir; çünkü bir ülkede çıkan bir virüs, kısa sürede diğer ülkelere de yayılabilecek ve hem canlara mal olacak, hem ekonomiyi etkileyecektir. Dolayısıyla birçok ülke bu tarz konularda işbirliği içindedir, birbirine fonlar ayırır, araştırma sonuçlarını ortaklaşa çalışır. Bunların hiçbiri kötü bir amaca işaret etmemektedir; tam tersine, bilim gibi kolektif bir çabada olması gereken budur. Kötü amacı kesin olarak ispatlayan kanıtlar üretilmedikçe, Mikovits'in iddiaları şahsi kanaatten öteye gidemez. Mikovits, bu iddialarını kanıtlayabilen hiçbir veriye sahip değildir.
İddia-14: Tamamen alakasız hastalıklar, COVID-19 olarak yazılarak sayılar şişirilmektedir. Doktorlar, ölüleri COVID-19 olarak bildirmeye zorlanmaktadır.
Gerçek: COVID-19 sayılarının küresel ölçekte, her bir ülkede şişirildiğini gösteren hiçbir kanıt bulunmamaktadır. Dahası, fazladan ölüm istatistikleri, anormal miktarda insanın öldüğünü ispatlamaktadır. COVID-19 raporlamalarında tutarsızlıklar, eksiklikler, fazlalar, hatalar, vb. olsaydı bile, geçmiş yıllar ile aradaki fark sadece COVID-19 salgını iken, her ülkenin istatistiklerinde fazladan ölümlerin olması, gerçekten de bir anormallik ve salgın olduğunu ispatlamaktadır. Hele ki insanlar evlerinde daha çok kaldıkları için travma ve kaza gibi nedenlerle olan ölümler bu süreçte azalmasına rağmen ölü sayılarında artışlar yaşanıyorken...
Bu süreçte prim yapmaya çalışan birkaç doktor haricindeki doktorların hepsi, herhangi bir raporlama baskısı olmadığında hemfikirdir. Doktorların herhangi bir ölümü COVID-19 olarak raporlamaya zorlandıklarını gösteren herhangi bir bulgu yoktur. Buna yönelik bazı iddialar ABD'de ileri sürülmüşse de, bunun sistematik bir problem olduğunu ve sayıları anlamlı bir şekilde etkilediğini gösteren herhangi bir kanıta ulaşılamamıştır. ABD'nin sağlık sisteminin sorunlarından ötürü belirli soru işaretleri oluşabilir; ancak bunu Dünya genelinde bir komploya dönüştürmek için hiçbir kanıt bulunmamaktadır. Ayrıca ABD Dünya'daki ülkelerden sadece birisidir ve birçok diğer ülkede, tam tersine, ölümlerin veya gerçek sayıların gizleniyor olabileceği düşünülecek olursa, sayılar gerçekte, şu anda olandan bile kötü olabilir.
İddia-15: "İtalya'nın nüfusu çok yaşlı ve çok hasta. 2019 yılında test edilmemiş bir grip aşısı satın aldılar. İçinde 4 grip virüsü vardı. Bunlardan birisi, çok bulaşıcı olan H1N1 idi. O aşı, köpeklerde üretilmişti. Köpeklerde çok fazla koronavirüs var."
Gerçek: Herhangi bir grip aşısı, herhangi bir köpek koronavirüsü ve İtalya'daki COVID-19 salgını arasında hiçbir bilimsel bağlantı bulunmamaktadır. Mikovits, bu bağlantıyı gösteren hiçbir kanıta sahip değildir.
İddia-16: Hidroksiklorokin bunun ilacı, hastalarda harika çalışıyor. Ama sonra Fauci çıkıp diyor ki, çifte kontrollü plasebo deneyleri olumlu sonuç vermedi. Peki sana soruyorum Fauci, senin aşın çifte kontrollü plasebo deneyinden geçecek mi?
Gerçek: Sahte belgeselin bu kısmındaki iddiayı savunan şahıs bir masör, bir tıp doktoru değil. Ve bu, iddiası, sahte belgeseli hazırlayanların cehaletini ve bilim karşıtı amaçlarını harika bir şekilde gösteriyor. Çünkü evet, COVID-19 aşısı çifte kontrollü, randomize plasebo deneylerinden geçiyor, zaten o nedenle üretimi bu kadar uzun sürüyor.
Hidroksiklorokin ise çok kısıtlı şartlarda belli avantajlar sağlasa da, genel olarak bu hastalığın nihai ilacı olduğu ispatlanmış değil. Buna rağmen, Acil Durum İzni ile, çok kötü durumdaki hastalara (ispatlanmamış olsa bile) bu ilaç veriliyor ve çalışması umuluyor; çünkü başka bir alternatifi yok.
Bu masörün konuya ne kadar "hakim" olduğuyla ilgili bir diğer bulguyu, COVID-19 semptomları olan hastalara bir diğer önerisine bakarak anlayabiliriz. Masör, semptomları olanlara tonik su içmelerini tavsiye ediyor. Bunun gerekçesi, tonik su içinde kuanin bulunması. Kuanin de, hidroksiklorokine benzer bir şekilde aynı zamanda sıtma ilacı olarak kullanılıyor. Dolayısıyla masör, tonik su içersek COVID-19 belirtilerini geçirebileceğimize inanıyor.
Halbuki ABD Gıda ve İlaç Başkanlığı, tonik su içerisinde bulunabilecek kuanin miktarını 83 miligram ile sınırlandırıyor. Yani eşit miktarda kuanin alabilmek için, her 8 saatte bir, 12 litre tonik su içmeniz gerekirdi - ki bu muhtemelen sizi su zehirlenmesi dolayısıyla öldürürdü.
İşte bilimden anlamayan biri, bilimden anlıyormuş gibi tavsiyeler vermeye çalıştığında olan budur. Bir "belgesel" yapımcısının sahtekar oldukları bu kadar belli olan kaynaklardan gelen, bu kadar kolay bir şekilde çürütülebilecek iddiaları belgeseline dahil etmesi de, amacın bilimsel gerçekleri ortaya koymak değil, sahtebilim yoluyla prim yapmak olduğunu göstermektedir.
İddia-17: "Hidroksiklorokin işe yaradığı için Amerikan Tıp Birliği tarafından yasaklandı. Bunu reçete eden doktorların lisanslarının iptal edileceği söylendi. Fauci, hidroksiklorokini anekdotal veri diyerek geçiştirdi."
Gerçek: Tıpkı az önceki masör gibi, tıbbi veya bilimsel bir donanımı veya yetkinliği olmayan ABD başkanı Donald Trump, bir basın toplantısı sırasında hidroksiklorokini sihirli bir ilaçmış gibi pazarlayınca, COVID-19'da işe yaradığı ispatlanmamış olan bu ilacın reçete edilme oranları inanılmaz miktarda arttı.
Halbuki hidroksiklorokinin gerçekten çalıştığı bilinen sıtma, lupus, romatizmalı artirit ve diğer oto-immün hastalıklar için bu ilaca gerçekten ihtiyacı olan kişiler, ilaca erişemedi. Bu nedenle doktorların bu ilacı reçete etmesi kısıtlandı.
Amerikan Tıp Birliği, hiçbir zaman hidroksiklorokin reçete edilmesi halinde lisans iptali uygulayacağını iddia etmedi. Eğer COVID-19 tedavisi için onaylanmamış bir ilacı, o ilaca gerçekten ihtiyaç duyan ve o kişinin hastalığında çalıştığı bilinen durumlarda, o hastalara reçete etmek yerine, COVID-19 hastalarına reçete edilme durumunda "mesleği kötüye kullanmak" ile yargılanabilecekleri söylendi. Bu, son derece mantıklı ve makul bir tutumdur.
Ayrıca Dr. Fauci, 70 yıldan uzun bir süredir ilaç olarak kullanılan hidroksiklorokinin genel etkinliği konusunda "anekdotal veri" demedi; bu ilacın COVID-19'u iyileştirdiğine yönelik iddiaları böyle değerlendirdi - ki gerçekte olan da bu. Çünkü kontrollü deneylerde, hidroksiklorokinin COVID-19'u istikrarlı bir şekilde tedavi edebildiğini ileri süren iddialar ispatlanamadı.
İddia-18: "Hidroksiklorokinin çalıştığını gösteren binlerce sayfalık dokümanlar varken, çalışmadığını söylemek akıl almazdır."
Gerçek: Hidroksiklorokinin çalıştığını gösteren araştırmaların hepsi hayvan modellerinde ve laboratuvar şartlarında üretilen dokularda gösterilmiştir. Bu, ilaç araştırmalarının insanlar üzerinde denenen Faz-1 evresi öncesindeki evrelerdir. Sadece bir "ihtimal" olduğunu gösterir. İnsanlar üzerinde yapılan klinik deneylerde, hidroksiklorokinin COVID-19 hastalarında etkili ve güvenli bir şekilde çalıştığını gösteren bulgular çelişkili ve son derece kısıtlıdır.
İddia-19: "Suramin isimli 100 yıllık bir antiviral ilaç, otizmi iyileştiriyordu, otizmlilere bir ses oluyordu. Ama Bayer ve Monsanto ne yaptı? O ilacı durdurdu ve herkesin elinden aldı."
Gerçek: Suramin, Afrika uyku hastalığı ve nehir körlüğü hastalığı gibi hastalıkları tedavi etmekte kullanılan, gerçekten de 100 yıllık tarihi olan (kökenleri 1916 yılına kadar takip edilebilen) bir ilaçtır. San Diego'daki Kaliforniya Üniversitesi'nde tıp, pediyatri ve patoloji profesörü olan Dr. Robert Naviaux tarafından çok az sayıda denek üzerinde yapılan bir araştırmada, Suramin verilen otizmli bireylerde, Otizm Spektrum Bozukluğu'nun temel semptomlarının dikkate değer miktarda ama geçici olarak bastırıldığına dair bazı bulgulara ulaşıldı.
Eğer ki Suramin otizmi tedavi edebiliyor olsaydı (ki bu araştırmayı yapan araştırmacıların da söylediği gibi, Suramin'in otizmi tedavi ettiğini söyleyemeyiz), bu ilacın geçici etkilerinden ötürü sürekli alınması gerekseydi (yani firma düzenli olarak kâr edebilecek olsaydı), Suramin'i neden piyasadan kaldırmak istesinler ki? Örneğin, Martin Skhreli'yi hatırlıyor musunuz? Birkaç dolarlık bir ilacı, hap başına 700$'a satmaya karar vermişti. Firmaların elinde olsa yapacakları budur; ilaçları gizlemeye çalışmazlar. Daha çok talep varsa, daha çok arz üreteceklerdir.
Otizmi tedavi edebilen herhangi bir ilaç yoktur; bu sözde "otizm ilacından" daha fazla kar edilebilen bir ilaç da bulunmamaktadır. Bu nedenle, eğer böyle bir ilaç varsa, bunun rafa kaldırılması iddiası tamamen anlamsız ve mantıksızdır.
Ve gerçekten de, Suramin'in rafa kaldırılması bir kenara, yukarıda saydığımız hastalıkların yaygın olduğu bölgelerde Dünya Sağlık Örgütü tarafından ücretsiz olarak dağıtılan bir ilaçtır. ABD'de fiyatı doz başına 27 dolar civarındadır. Suramin ile otizm arasındaki ilişkiyi kuran akademisyenlerin kendisi şöyle demektedir:
Suramin, otizmi tedavi etmek için onaylanmış bir ilaç değildir. İntravenöz (damardan verilen) tüm ilaçlar gibi, eğitimsiz personel tarafından yanlış doz ve sürerlikte uygulanması ve seviyeleri ile toksisitesinin yakından takip edilmemesi halinde size zarar verebilir. Suramin'in düşük dozlarda verilmesinin otizme iyi gelip gelmediğini tespit edebilmek, ilaçlar arası etkileşim ve şu anda tahmin edilemeyen nadir yan etkileri ortaya çıkarabilmek için önümüzdeki yıllar boyunca dikkatli klinik araştırmalara ihtiyaç duyulmaktadır.
Yani Mikovits'in bu konudaki iddiaları başından sonuna kadar hatalıdır.
İddia-20: "Patentlenemeyen her şeyin bilerek kapatıldığını söyleyebiliriz. Elimizde bunca doğal tedavi yöntemi varken, kâr amaçlı üretilen ilaçlardan medet ummaya zorlanıyoruz."
Gerçek: İlaç firmalarının ilaçlardan kâr elde ettiği doğrudur. Bu, aşılar için de geçerlidir. Ancak her ikisi de, ilaç ve aşıların gereksiz olduğu yönünde bir argüman olarak kullanılamaz. Tam tersine, aşı ve ilaçların kâr maksimizasyonuna dayalı olması, daha fazla aşı ve ilaç üretimini engelleyen bir faktördür.
"Doğal tedavi" kavramı ise başlı başına bir sahtebilim sahasıdır. Eğer tüm hastalıkların tedavisi "doğal yöntemler" ile tedavi edilebiliyorsa, modern tıp öncesinde hem günümüzdeki hastalıkların çoğunun hem de şu anda var olandan çok daha beter hastalıkların neden var olduğunun açıklanması gerekmektedir.
Aşılar, antibiyotikler ve diğer modern tıp ürünlerinden önce insanlık hastalıklar dolayısıyla kırılıyordu, bebekler ve yavrular ölüyordu, aileler parçalanıyordu. Günümüzde bunlar başka nedenlerle olmaya devam ediyor; ancak en azından hastalık kaynaklı ölümlerin önemli bir bölümünü modern tıp sayesinde durdurduk.
Eğer doğal tedavi yöntemleri bu kadar etkiliyse, modern tıbbın ortaya çıkmasından beri beklenen ortalama insan ömrünün azalması gerekirdi, artması değil. Tam tersine, modern tıp sayesinde ömrümüz durmaksızın uzamaktadır.
İddia-21: "Amaç şu: Tüm insanlar hastalığa yakalanana kadar ilaç ve aşıyı beklet, sonra aşıyı ileri sürüp maksimum kârı elde et."
Cevap: Bu iddia, temel epidemiyoloji ve bilim bilgisinden yoksun bir iddiadır ve Mikovits'in bilim karşıtlığını güzel bir şekilde göstermektedir. Eğer insanların çoğu hastalığa yakalanıp atlatacak olursa, o zaman zaten aşıya ve ilaca gerek olmayacaktır; çünkü hem sürü bağışıklığı yoluyla hem de bireysel antikorlar nedeniyle kişiler zaten hastalığa karşı dirençli olacaktır.
Kâr maksimizasyonu açısından mantıklı olan, tüm ülkeler doruk noktalarına ulaşmışken ilacı veya aşıyı ileri sürmek olurdu. Ancak 1. dalgada bu evreyi geride bırakmak üzereyiz ve ortada halen ne aşı var; ne ilaç. Bu da, bu sürecin "planlanmış bir pandemi" olmadığını ispatlıyor.
İddia-22: "Grip aşısı, COVID-19'a yakalanma ihtimalini %36 arttırıyor!"
Cevap: Söz konusu araştırma, Ocak 2020'de yayınlanmıştır ve SARS-CoV-2 ile ilgili değildir. Dahası, araştırmanın hiçbir yerinde yazar, grip aşısının COVID-19'a veya koronavirüslere yakalanma ihtimalini %36 arttırdığını yazmamıştır. Araştırmada koronavirüslerdeki artışın sebebinin grip aşısı olduğu gösterilmemiştir; yani bir ilişki kurulmuş; ancak nedensellik ortaya konamamıştır. Grip aşısının, SARS-CoV-2'de de bu tarz bir etkiye sebep olduğu henüz gösterilmemiştir.
Araştırmanın yazarı, bu konuya açıklık getirmiştir: Grip aşısı, hem gribe yakalanma olasılığını, hem de diğer virüslere genel olarak yakalanma ihtimalinizi azaltmaktadır; ancak koronavirüslerin bazılarına yakalanma oranını bir miktar arttırdığı gözlenmiştir. Bu, doğal çeşitliliktir; kastî bir durum değildir.
Üstelik grip aşısı ile diğer virüsler arasındaki bu ilişkiyi kuran makale de oldukça tartışmalı bir makaledir ve yöntemsel sorunlar içermektedir.
İddia-23: "Virüse direnç kazanmak istiyorsak, ona maruz kalmamız gerekir. Eğer virüslere, bakterilere ve diğer patojenlere maruz kalmazsak, savunma sistemimiz zayıflar ve ona direnç kazanamayız."
Cevap: Bu iddiayı ileri süren hekim, hijyenik teori isimli teoriden bahsetmeye çalışmakta; ama tamamen hatalı bir şekilde anlatmaktadır. Çocuklarda erken dönemde patojenlere maruz kalınmaması halinde savunma sistemi zayıflamamaktadır; tam tersine, aşırı güçlenmekte ve aşırı reaktif hale gelmektedir. Bu nedenle patojen olmayan unsurlara karşı da savunma tepkisi göstermekte ve alerjilere sebep olmaktadır.
Ancak bir küresel salgın sırasında birkaç haftalığına evde kalıp önlem almak, başta yetişkinler olmak üzere hiç kimsenin savunma sistemini yerle bir etmeyecek, normal immün tepkisini bozmayacaktır. Eğer doktorun dediği doğru olsaydı, yeryüzündeki bütün virüs, bakteri ve parazitlere durmaksızın maruz kalmaya çalışırdık ve muhtemelen birkaç gün içinde ölürdük. Tıp ve bilim, böyle çalışan bir şey değil; doktor olsanız bile...
İddia-24: "Maske takmak, virüsü aktive ediyor. Maske taktığınızda, kendi koronavirüsünüz ifade ediliyor ve ona yakalanıyorsanız. O virüs, SARS-CoV-2 ise, başınız belaya giriyor."
Gerçek: Mikovits'in "koronavirüs ifadesi" ile ne kastettiği açık değildir. Maske takmanın virüsleri aktive edip, insanları hasta ettiğini gösteren hiçbir bilimsel veri bulunmamaktadır.
İddia-25: "Kumsalları neden kapatıyorsunuz ki? Toprakta, kumda sekanslar var. Okyanusun tuzlu sularında iyileştirici mikroplar var. Bu delilik!"
Gerçek: Ortada bir delilik var; ancak bu, kumsalları kapatmakta değil. Mikovits'in "kumda ve toprakda sekanslar var" derken ne kastettiği açık değildir. Okyanus veya denizlerdeki mikropların COVID-19 enfeksiyonlarını iyileştirebildiğini gösteren hiçbir bulgu yoktur.
Öte yandan kumsallar, eğer ki bir yerler açılacaksa, açılması en güvenli olan yerler arasındadır. Dolayısıyla özünde kumsalların kapatılması eleştirisi bilimsel anlamda tartışılabilir; fakat tartışmanın temelinde deniz suyunun COVID-19'u tedavi ettiği argümanı yer alamaz. Sahilde zaman geçiren insanlar genellikle zaten aynı hane halkından olan kişilerdir ve sahillerde çoğu zaman sosyal mesafeyi korumak diğer açık alanlara göre daha kolaydır. Bu, ayrı bir konu olduğu için detaylarına burada girmiyoruz.
İddia-26: "Özgür bir ülkede yaşıyoruz; ancak karşı görüşlerin seslerine yer verilmiyor. Kitleler manipüle ediliyor."
Gerçek: Bu yazıyı okuyabildiğiniz, biz bu yazıyı yazabildiğimiz ve kendi internet sitelerindeki videoyu izleyebildiğinize göre (ve ne siz onu okuduğunuz için, ne biz bunu yazdığımız için, ne de sahte belgeseli hazırlayanlar bu işi yaptıkları için tutuklanmadığı için), en azından bu açıdan özgür bir ülkede yaşandığı söylenebilir.
YouTube, Facebook ve Twitter gibi özel firmaların sunucularında hangi iddiaları barındıracaklarını seçmeleri, fikir özgürlüğüne karşı bir tutum değildir. ABD'nin 1. Yasa Değişikliği, devletin fikir özgürlüğünü kısıtlayacak yasalar geçiremeyeceğini söyler; özel firmaların kendi kararlarını alıp alamayacağını etkilemez. Bu apayrı bir tartışma konusu olduğu için, burada detaylarına girmeyeceğiz.
Sonuç
Tüm bunlardan görülebileceği gibi Mikovits, tutarlı veya güvenilir bir isim değildir. Alanında uzman, yetkin veya saygın biri olmadığı gibi, en meşhur çalışması da hatalı olduğu ispatlanmış ve kendisince de kabullenilmiş bir çalışmadır. Ancak sahte belgesel, daha ilk dakikadan Mikovits'i "saygın ve başarılı bir bilim insanına birileri yamuk yaptı, onu kullandı, kenara attı" gibi bir imaj çizdiği için, izleyiciler de daha ilk dakikadan Mikovitz'in tarafını tutmaya sevk ediliyor. Halbuki gerçekler ortaya konduğunda, Mikovits'in tarafında olmayı gerektirecek hiçbir durum görülemiyor.
Tutarlı veya güvenilir olmayan biri de elbette gerçekleri söyleyebilirdi; ancak Mikovits, iddialarını desteklemek için hiçbir kanıt ileri sürmemektedir ve muhtemelen bu kanıtlara da zaten sahip değildir. Tüm anlatımları, bilimsel argümanların en zayıf dayanak noktası olarak görülen anekdotal iddialardan ve dayanaksız suçlamalardan ibarettir.
Gerçek bir belgesel, öznelerinin iddialarını akademik, güvenilir ve birden fazla kaynaktan doğrulanabilir şekilde teyit etmelidir. Sahte belgesel, kullandığı öznelerin hiçbirinin iddialarını test etmediği gibi, en temel düzeyde yanlış olan iddiaları bile sıradan bir şekilde videoya yerleştirerek halka aktarmaktan çekinmemektedir. Bu, halkın bilgilendirilmesi açısından büyük bir faciadır.
Belgesellerin fon kaynakları açık bir şekilde tespit edilebilir olmalıdır. Bu sayede bir belgeseli kimin, neden desteklediği anlaşılabilir. Bu sahte belgeselle ilgili çok sayıda bilinmezlik olduğu gibi, fon kaynakları açık değildir. Ancak Mikovits'in kitabı, daha önceden ele aldığımız bazı aşı karşıtı kişi ve kurumlar tarafından maddi olarak fonlanmaktadır. Bu kişiler, aynı zamanda aşıların ve cep telefonu kulelerinin Alzheimer'a neden olduğu (aşılar ve cep telefonu kuleleri Alzheimer'a neden olmaz), sürü bağışıklığı kavramının "absürt" olduğunu (sürü bağışıklığı kavramı gerçektir) ve aşıların hayat kurtardığının "tartışmalı" olduğunu (aşılar hayat kurtarır) iddia eden komploculardır.
Bir süreçle ilgili çok büyük iddialarda bulunan bir belgeselde, tek bir özneye bu kadar fazla yer ayrılmazdı. Olayın içindeki kişiler ile ayrı ayrı röportaj yapılır, en azından onlara ulaşılır ve ret cevabı alınır, bunlar sonradan belgesele yerleştirilirdi. Bunu en düşük bütçeli Netflix belgesellerinde bile görebilirsiniz! Ancak sahte belgeselde gördüğümüz, tek bir kişinin (Mikovits'in), bir "bilim şehidi" olarak pazarlanarak, bilim karşıtlarının sempatisini kazanmayı ve belki de kitaplarını satmayı hedeflediğidir. Zaten kendisi de çabalarını sahte belgeselde şöyle anlatıyor:
Bu harika bir fırsattı. Şimdi konferanslar veriyorum ve doktorlara gerçekleri anlatıyorum. Böylece onlar da taraf değiştiriyorlar bizim tarafımızda yer alıyorlar.
Veya bizim deyişimizle:
Bildiğin her şey yalan, inandığın her şey düzmece. Tek gerçek benim ve sana gerçeği ben vaadedeceğim.
Kriz zamanları, sahtebilimciler, şarlatanlar ve gericiler için eşsiz üreme alanlarıdır. Bir virüsün üremek için bir konağa muhtaç olması gibi, komplo teorisyenleri de kaosa, bilinmeyenlere, temelsiz şüphelere, cehalete ihtiyaç duyar. Bu sayede prim elde eder. Mikovits'in kitabının, bu satırlar yazıldığı sırada Amazon üzerinde en çok satan kitap olması tesadüf değildir. Plandemic, amacına ulaşmıştır: En ufak bir gerçek ortaya konmamış olsa da, harika bir pazarlama başarısına erişmiştir.
Bu sahte belgeseli izleyenler, kendilerine şunu sormalıdır: "Plandemic, bu pandeminin planlandığını iddia ediyor. Bu plan, tam olarak nasıl yapıldı? Bu sahte belgeseli izlediğimde, bu planın tüm adımlarını keşfedebiliyor muyum?" Cevap, net bir şekilde hayır olacaktır. Sadece birbiriyle uyumsuz bol miktarda kanıtsız iddia, halihazırda var olan belirsizlikleri dayanaksız hikayelerle süsleyerek bir anlatı sunmaya çalışmaktadır. Sahte belgesel, en temel iddiasını bile ortaya koymayı başaramamaktadır.
Bir pandeminin yaşanacağını on yıllardır bilmekte ve beklemekteydik. Plandemic, bu konuda sanki büyük bir keşifte bulunmuş gibi bunun "zaten bilindiğini" iddia ederek izleyicileri çok büyük bir argümanı olduğuna inandırmakta; fakat bunun yerine yerine bolca yalanı halka pazarlamaktadır.
Plandemic, COVID-19 ile ilgili ilk komplo teorisi değil. Kuşkusuz son da olmayacak. Ancak doğru düşünmeyi bilen ve bilimsel araştırma kavramının gücünü algılayabilen biri için, bu tarz fırsatçı girişimleri gerçeklerden ayırmak hiç de zor olmayacaktır; yukarıdaki bariz hatalardan ve iddialarının en temel bilimsel testleri bile geçemiyor olmasından bunu görebilirsiniz. Bu nedenle çocuklarımıza, gençlerimize ve yetişkinlerimize bilimsel şüpheciliği, bilimsel sorgulama yöntemlerini, kanıta dayalı sorgulamaları öğretmek zorundayız.
Aksi takdirde patojen virüslerden daha tehlikeli olan ve kulağımıza "Bildiğin her şey yalan, inandığın her şey düzmece. Tek gerçek benim ve sana gerçeği ben vaadedeceğim." yalanını fısıldayan "fikirsel virüslere" karşı direnç kazanmaları imkansız olacaktır.
İçeriklerimizin bilimsel gerçekleri doğru bir şekilde yansıtması için en üst düzey çabayı gösteriyoruz. Gözünüze doğru gelmeyen bir şey varsa, mümkünse güvenilir kaynaklarınızla birlikte bize ulaşın!
Bu içeriğimizle ilgili bir sorunuz mu var? Buraya tıklayarak sorabilirsiniz.
Soru & Cevap Platformuna Git- 28
- 12
- 5
- 4
- 3
- 2
- 2
- 1
- 0
- 0
- 0
- 0
- V. C. Lombardi, et al. (2009). Detection Of An Infectious Retrovirus, Xmrv, In Blood Cells Of Patients With Chronic Fatigue Syndrome. Science, sf: 585-589. | Arşiv Bağlantısı
- G. Simmons, et al. (2011). Failure To Confirm Xmrv/Mlvs In The Blood Of Patients With Chronic Fatigue Syndrome: A Multi-Laboratory Study. Science, sf: 814-817. | Arşiv Bağlantısı
- H. J. Alter, et al. (2012). A Multicenter Blinded Analysis Indicates No Association Between Chronic Fatigue Syndrome/Myalgic Encephalomyelitis And Either Xenotropic Murine Leukemia Virus-Related Virus Or Polytropic Murine Leukemia Virus. mBio. | Arşiv Bağlantısı
- P. M. Hoffman, et al. (1985). Isolation Of Lav/Htlv-Iii From A Patient With Amyotrophic Lateral Sclerosis. The New England Journal of Medicine, sf: 324-325. | Arşiv Bağlantısı
- F. W. Ruscetti, et al. (1986). Analysis Of Effector Mechanisms Against Htlv-I- And Htlv-Iii/Lav-Infected Lymphoid Cells. The Journal of Immunology, sf: 3619-3624. | Arşiv Bağlantısı
- J. H. Tanne. (2005). Royalty Payments To Staff Researchers Cause New Nih Troubles. The British Medical Journal. | Arşiv Bağlantısı
- S. Angelletti, et al. (2020). The 2019‐New Coronavirus Epidemic: Evidence For Virus Evolution. Journal of Medical Virology, sf: 455-459. | Arşiv Bağlantısı
- M. Enserink, et al. Fact-Checking Judy Mikovits, The Controversial Virologist Attacking Anthony Fauci In A Viral Conspiracy Video. (8 Mayıs 2020). Alındığı Tarih: 18 Mayıs 2020. Alındığı Yer: Science | Arşiv Bağlantısı
- T. Tsouderos. Discredited Chronic Fatigue Researcher In California Jail. (22 Kasım 2011). Alındığı Tarih: 18 Mayıs 2020. Alındığı Yer: Chicago Tribune | Arşiv Bağlantısı
- J. Cohen. Chronic Fatigue Syndrome Researcher Fired Amidst New Controversy. (4 Ekim 2011). Alındığı Tarih: 18 Mayıs 2020. Alındığı Yer: Science | Arşiv Bağlantısı
- R. Lu, et al. (2020). Genomic Characterisation And Epidemiology Of 2019 Novel Coronavirus: Implications For Virus Origins And Receptor Binding. The Lancet, sf: 565-574. | Arşiv Bağlantısı
- S. Putterman. Coronavirus Testing: What We Know, All In One Place. (5 Mayıs 2020). Alındığı Tarih: 18 Mayıs 2020. Alındığı Yer: Politifact | Arşiv Bağlantısı
- T. Kertscher. Hospitals Get Paid More To List Patients As Covid-19.. (21 Nisan 2020). Alındığı Tarih: 18 Mayıs 2020. Alındığı Yer: Politifact | Arşiv Bağlantısı
- L. Levitt, et al. Estimated Cost Of Treating The Uninsured Hospitalized With Covid-19. (7 Nisan 2020). Alındığı Tarih: 18 Mayıs 2020. Alındığı Yer: KFF | Arşiv Bağlantısı
- NIH. Nih Clinical Trial Of Hydroxychloroquine, A Potential Therapy For Covid-19, Begins. (9 Nisan 2020). Alındığı Tarih: 18 Mayıs 2020. Alındığı Yer: NIH | Arşiv Bağlantısı
- Columbia University Irving Medical Center. Hydroxychloroquine: First Large Study Does Not Support Routine Use In Covid-19 Patients. (7 Mayıs 2020). Alındığı Tarih: 18 Mayıs 2020. Alındığı Yer: Columbia University Irving Medical Center | Arşiv Bağlantısı
- G. G. Wolff. (2020). Influenza Vaccination And Respiratory Virus Interference Among Department Of Defense Personnel During The 2017–2018 Influenza Season. Vaccine, sf: 350-354. | Arşiv Bağlantısı
- F. Teoh. Claim That Flu Vaccine Increases Coronavirus Infection Is Unsupported, Misinterprets Scientific Studies. (30 Mart 2020). Alındığı Tarih: 18 Mayıs 2020. Alındığı Yer: Health Feedback | Arşiv Bağlantısı
- A. Woodward. An Unsubstantiated Theory Suggests The Coronavirus Accidentally Leaked From A Chinese Lab — Here Are The Facts. (15 Nisan 2020). Alındığı Tarih: 19 Mayıs 2020. Alındığı Yer: Business Insider | Arşiv Bağlantısı
- B. Skwarecki. If You Found That ‘Plandemic’ Video Convincing, Read This Too. (8 Mayıs 2020). Alındığı Tarih: 19 Mayıs 2020. Alındığı Yer: LifeHacker | Arşiv Bağlantısı
Evrim Ağacı'na her ay sadece 1 kahve ısmarlayarak destek olmak ister misiniz?
Şu iki siteden birini kullanarak şimdi destek olabilirsiniz:
kreosus.com/evrimagaci | patreon.com/evrimagaci
Çıktı Bilgisi: Bu sayfa, Evrim Ağacı yazdırma aracı kullanılarak 21/11/2024 16:46:24 tarihinde oluşturulmuştur. Evrim Ağacı'ndaki içeriklerin tamamı, birden fazla editör tarafından, durmaksızın elden geçirilmekte, güncellenmekte ve geliştirilmektedir. Dolayısıyla bu çıktının alındığı tarihten sonra yapılan güncellemeleri görmek ve bu içeriğin en güncel halini okumak için lütfen şu adrese gidiniz: https://evrimagaci.org/s/8741
İçerik Kullanım İzinleri: Evrim Ağacı'ndaki yazılı içerikler orijinallerine hiçbir şekilde dokunulmadığı müddetçe izin alınmaksızın paylaşılabilir, kopyalanabilir, yapıştırılabilir, çoğaltılabilir, basılabilir, dağıtılabilir, yayılabilir, alıntılanabilir. Ancak bu içeriklerin hiçbiri izin alınmaksızın değiştirilemez ve değiştirilmiş halleri Evrim Ağacı'na aitmiş gibi sunulamaz. Benzer şekilde, içeriklerin hiçbiri, söz konusu içeriğin açıkça belirtilmiş yazarlarından ve Evrim Ağacı'ndan başkasına aitmiş gibi sunulamaz. Bu sayfa izin alınmaksızın düzenlenemez, Evrim Ağacı logosu, yazar/editör bilgileri ve içeriğin diğer kısımları izin alınmaksızın değiştirilemez veya kaldırılamaz.