Obsesif-Kompulsif Kişilik Bozukluğu Nedir? OKKB Belirtileri ve Tedavi Seçenekleri Nelerdir?
Bu içerik tıp ve sağlık ile ilişkilidir. Sadece bilgi amaçlı olarak hazırlanmıştır. Bireysel bir tıbbi tavsiye olarak görülmemelidir. Evrim Ağacı'ndaki hiçbir içerik; profesyonel bir hekim tarafından verilen tıbbi tavsiyelerin, konulan bir teşhisin veya önerilen bir tedavinin yerini alacak biçimde kullanılmamalıdır.
- Türkçe Adı Obsesif-Kompulsif Kişilik Bozukluğu
- İngilizce Adı Obsessive-Compulsive Personality Disorder
- ICD F60.5
- Diğer İsimleri Anankastik Kişilik Bozukluğu, OKKB, Anal Tutucu Karakter
Obsesif-Kompulsif Kişilik Bozukluğu, aşırı düzenlilik ve titizlik ihtiyacı ile kendini gösteren bir C kümesi kişilik bozukluğudur. Semptomlar genellikle kişi yetişkinliğe ulaştığında ortaya çıkar ve çeşitli durumlarda görülebilir. Obsesif-Kompulsif Kişilik Bozukluğu'nun nedeninin, genetik ve çevresel faktörlerin bir kombinasyonunu içerdiği düşünülmektedir.
Obsesif-Kompulsif Kişilik Bozukluğu, Obsesif-Kompulsif Bozukluktan (OKB) farklı bir bozukluktur. İki bozukluk arasındaki ilişki tartışmalıdır; bazı çalışmalar iki bozukluk arasında yüksek komorbidite oranları bulmuştur, ancak diğerleri çok az komorbidite göstermiştir. Her iki bozukluk da katı ve ritüel benzeri davranışlar gibi dış benzerlikleri paylaşabilir. Bu davranışlara yönelik tutumlar, herhangi bir bozukluktan etkilenen kişiler arasında farklılık gösterir.
Obsesif-Kompulsif Bozukluğu olan kişilerde bu davranışlar egodistoniktir; kişi için bu davranışlar istenmeyen, istemsiz ve kaygı uyandıran düşüncelerin ürünüdür. Öte yandan, Obsesif-Kompulsif Kişilik Bozukluğu olan kişilerde bu davranışlar egosintoniktir; kişi bunları, örneğin rutinlere güçlü bir şekilde bağlı kalmanın, kontrol arzusunun veya mükemmellik ihtiyacının sonucu olarak rasyonel ve gerekli olarak algılar.
Obsesif-Kompulsif Kişilik Bozukluğu, diğer kişilik bozuklukları, otizm spektrumu, yeme bozuklukları, anksiyete, duygudurum bozuklukları ve Madde Kullanım Bozuklukları ile yüksek oranda komorbiditedir. Bozukluk, Amerika Birleşik Devletleri'ndeki en yaygın kişilik bozukluğudur ve erkeklerde kadınlara göre iki kat daha sık teşhis edilir; ancak erkekler ve kadınlar arasındaki yaygınlığın eşit olduğunu gösteren kanıtlar da vardır.
Belirti ve Semptomlar
Obsesif-Kompulsif Kişilik Bozukluğu'nun belirtileri arasında şunlar bulunur:
- Kurallar, listeler, programlar ve düzen konusunda aşırı bir saplantı,
- Verimliliğe ve görevleri tamamlama becerisine müdahale eden mükemmellik ihtiyacı,
- Kişilerarası ilişkileri ve boş zamanı engelleyen üretkenliğe bağlılık,
- Ahlak ve etik konularında tutuculuk ve katılık,
- Sorumlulukları devredememe veya başkalarıyla çalışamama,
- Kişilerarası ilişkilerde kısıtlı işlevsellik,
- Duygu ve hislerin sınırlı ifadesi,
- Kişinin benliği ve çevresi üzerinde kontrol ihtiyacı.
Obsesif-Kompulsif Kişilik Bozukluğu'nun bazı semptomları kalıcı ve stabildir, diğerleri ise kararsızdır. Mükemmeliyetçilik, görevleri başkalarına devretme konusundaki isteksizlik, katılık ve inatçılık istikrarlı semptomlardır. Öte yandan, zamanla değişmesi en muhtemel belirtiler arasında, cimri harcama tarzı ve üretkenliğe aşırı bağlılık bulunur. Semptomların stabilitesindeki bu tutarsızlık, bozukluğun seyri açısından karışık sonuçlara yol açabilir.
Bazı çalışmalar 12 aylık bir dönemden sonra %58'lik bir remisyon oranı gösterirken, diğerleri semptomların stabil olduğunu ve yaşla birlikte kötüleşebileceğini öne sürmektedir.
Mükemmellik ve Düzen Takıntısı
Obsesif-Kompulsif Kişilik Bozukluğu olan kişiler çevrelerini kontrol etme konusunda takıntılı olma eğilimindedirler; bu kontrol ihtiyacını karşılamak için, önemsiz ayrıntılara takılır; listeler, prosedürler, kurallar ve programlarla meşgul olurlar.
Bir görevin veya işin kendi yöntemleriyle tamamlanması gerektiğinde ısrar ederler ve kendilerine bir grup görevi verildiğinde insanları mikro düzeyde yönetmeye çalışabilirler. Başkaları alternatif yöntemler önerdiğinde hayal kırıklığına uğrarlar. Bu bozukluğu olan kişi, bir şeyi sadece kendisinin doğru yapabileceğine inandığından, çok ihtiyaç duyduğunda bile yardımı reddedebilir.
Obsesif-Kompulsif Kişilik Bozukluğu olan insanlar, mükemmelliği korumaya takıntılıdır. Oluşturdukları mükemmeliyetçilik ve son derece yüksek standartlar, kendilerine zarar verir ve hedefleri ve görevleri tamamlamada gecikmelere ve başarısızlıklara neden olabilir. Her hata, itibarlarını ömür boyu lekeleyecek büyük bir felaket olarak düşünülür.
Örneğin, bir öğrenci yazdığı makalenin yeterince "mükemmel" olmadığına inanabilir ve bu nedenle son teslim tarihini kaçırana kadar yeniden yazmaya devam edebilir. Kendisine dayattığı yüksek standartlar nedeniyle makaleyi asla tamamlayamayabilir. Bu davranışın neden olduğu tekrarlanan gecikmeler ve güçlükler nedeniyle diğer insanların bıkabileceğinin ve sinirlenebileceğinin farkında değildirler. Buna bağlı olarak da iş ilişkileri bir gerilim kaynağı haline gelebilir.
Aslında maddi destek istememizin nedeni çok basit: Çünkü Evrim Ağacı, bizim tek mesleğimiz, tek gelir kaynağımız. Birçoklarının aksine bizler, sosyal medyada gördüğünüz makale ve videolarımızı hobi olarak, mesleğimizden arta kalan zamanlarda yapmıyoruz. Dolayısıyla bu işi sürdürebilmek için gelir elde etmemiz gerekiyor.
Bunda elbette ki hiçbir sakınca yok; kimin, ne şartlar altında yayın yapmayı seçtiği büyük oranda bir tercih meselesi. Ne var ki biz, eğer ana mesleklerimizi icra edecek olursak (yani kendi mesleğimiz doğrultusunda bir iş sahibi olursak) Evrim Ağacı'na zaman ayıramayacağımızı, ayakta tutamayacağımızı biliyoruz. Çünkü az sonra detaylarını vereceğimiz üzere, Evrim Ağacı sosyal medyada denk geldiğiniz makale ve videolardan çok daha büyük, kapsamlı ve aşırı zaman alan bir bilim platformu projesi. Bu nedenle bizler, meslek olarak Evrim Ağacı'nı seçtik.
Eğer hem Evrim Ağacı'ndan hayatımızı idame ettirecek, mesleklerimizi bırakmayı en azından kısmen meşrulaştıracak ve mantıklı kılacak kadar bir gelir kaynağı elde edemezsek, mecburen Evrim Ağacı'nı bırakıp, kendi mesleklerimize döneceğiz. Ama bunu istemiyoruz ve bu nedenle didiniyoruz.
Yapılan çalışmalar, mükemmeliyetçiliğin varlığının, muhtemelen katılıkla olan ilişkisinden dolayı depresyon tedavisini engellediğini göstermektedir. Sosyal olarak öngörülen mükemmeliyetçilik, başkalarının kendi davranışları için gerçekçi olmayan beklentilere sahip olduğu inancı, benzersiz bir şekilde daha fazla intihar düşüncesi olasılığı ve daha zayıf evlilik uyumu (hem birey hem de partner için) ile ilişkilendirilmiştir.
Üretkenliğe Aşırı Bağlılık
Obsesif-Kompulsif Kişilik Bozukluğu olan bireyler, kişilerarası ilişkiler ve eğlence pahasına kendilerini çalışmaya ve üretkenliğe adarlar; ancak buradaki kritik nokta, bu kişilerin durumunda "para ihtiyacı" gibi ekonomik zorunlulukların bu davranışı açıklamaya yetmemesidir. Her şeyden önce işlerine öncelik vermek zorunda olduklarından dinlenmek için yeterli vakitleri olmadığına inanabilirler. Bu nedenle arkadaşlarıyla ve aileleriyle vakit geçirmeyi reddedebilirler. Uğraş olarak organize ve yapılandırılmış hobileri seçerler ve onlara mükemmel çalışmayı gerektiren ciddi bir görev gibi yaklaşırlar.
Bununla birlikte, Obsesif-Kompulsif Kişilik Bozukluğu'nda üretkenliğe bağlılık, iş bağımlılığından farklıdır. Obsesif-Kompulsif Kişilik Bozukluğu kontrollü ve egosintonik iken, iş bağımlılığı kontrolsüz ve egodistoniktir ve etkilenen kişi geri çekilme belirtileri gösterebilir.
Katılık
Obsesif-Kompulsif Kişilik Bozukluğu olan bireyler, aşırı vicdanlı, titiz ve katıdır; ahlak, etik ve yaşamın diğer alanlarında esnek değildir. Kendilerini ve başkalarını katı ahlaki ilkelere ve katı performans standartlarına uymaya zorlayabilirler. Kendilerini eleştirirler ve hataları konusunda serttirler. Buradaki önemli bir nokta, bu semptomlar, kişinin kültürü veya dininden kaynaklanmaması veya bunlara neden olmaması gerekmesidir.
OKKB'li bireylerin dünyaya bakışları kutuplaşmış ve ikiye bölünmüştür; neyin doğru neyin yanlış olduğu arasında gri bir alan yoktur. Bu ikili dünya görüşü bir duruma uygulanamadığında, bu, kişinin mükemmeliyetçi eğilimlerine meydan okunduğu için iç çatışmaya neden olur. Bu bozukluğu olan insanlar, her şeyi "doğru" şekilde yapmaya o kadar takıntılılar ki, diğer insanların fikirlerini, inançlarını ve değerlerini anlamakta ve takdir etmekte zorlanırlar. Özellikle politik ve ahlaki konularda görüşlerini değiştirmek konusunda isteksizdirler.
Sınırlı Duygular ve Kişilerarası İşlevsellik
Bozulmuş kişilerarası işlevsellik, Eksen I bozuklukları açıklandıktan sonra bile tüm kişilik bozukluklarının "tanımlayıcı bir özelliğidir" ve bu özellikle Obsesif-Kompulsif Kişilik Bozukluğu için geçerlidir. Klinik açıklamalar, özellikle imkansız derecede yüksek standartlar, katılık, otoriteye kelimenin tam anlamıyla uyum, ahlak/etikte esnek olmama ve başkalarının bakış açılarını kabul etme ve duyguları ifade etme zorluğu olmak üzere Obsesif-Kompulsif Kişilik Bozukluğu'nun özelliklerinin kişilerarası çatışmalara yol açabileceğini belirtmektedir.
Obsesif-Kompulsif Kişilik Bozukluğu olan bireyler, üstlerine değer verirken, astlarına karşı uzlaşmaz, talepkar ve cezalandırıcı olma eğilimindedir. Kişiler arası kontrol ihtiyacı, evde ve işte düşmanlığa ve ara sıra patlayıcı öfke patlamalarına yol açabilir.
Obsesif-Kompulsif Kişilik Bozukluğu olan kişiler çok az sevgi ve sıcaklık gösterebilir; ilişkileri ve konuşmaları resmi ve profesyonel bir üslupta olma eğilimindedir ve sevdiklerine bile çok fazla sevgi (gösterilmez) ifade edilmez. Kişilerarası ilişkilerinde son derece dikkatlidirler. Başkalarıyla etkileşime girerken çok az spontane davranırlar ve konuşmalarını aşırı dikkatle inceleyerek konuşmalarının katı ve sade standartlara uymasını sağlarlar.
Konuşmalarını utanç verici veya kusurlu ifadeler için filtrelerler ve böyle olduğunu düşündükleri şeyler için düşük bir çıtaları vardır. Üstleriyle veya yüksek statülü bir kişiyle iletişim kurarken çıtalarını daha da düşürürler. İletişim zaman alıcı ve yorucu bir çaba haline gelir ve bundan tamamen kaçınmaya başlarlar. Sonuç olarak, diğerleri onları soğuk ve mesafeli olarak görürler.
Sevgiyi kısıtlama ihtiyaçları, duygularını kontrol etmek için kullandıkları bir savunma mekanizmasıdır. Duyguları hafızalarından silebilir ve onları bir gerçekler ve veriler kütüphanesi olarak düzenleyebilirler; hatıralar, hissedebilecekleri birer deneyim değil, entelektüelleştirilir ve rasyonelleştirilir. Bu, beklenmedik his ve duygulardan kaçınmalarına yardımcı olur ve kontrolün ellerinde kalmasını sağlar. Kendini keşfetmeyi zaman kaybı olarak görürler ve duygusal insanlara karşı tepeden bakan bir tavır sergilerler.
Hastalıkla İlişkili Genler, Etken Faktörler ve Risk Faktörleri
Günümüzde Obsesif-Kompulsif Kişilik Bozukluğu'nun etiyolojisini açıklamaya çalışan psikolojik ve biyolojik teoriler çelişkilidir. Psikodinamik teoriler, obsesif kişiliğin ailesel olarak şekillendirildiğini savunurken, Erik Erikson, psikososyal gelişim aşamasındaki bir başarısızlığa, özerklik ve utanç arasındaki çatışmaya işaret eder. Sosyal öğrenme teorisyenleri, bunun, uyumsuz dolaylı öğrenmeden kaynaklandığını savunur.
Öte yandan, deneysel kanıtlar nörobiyolojik nedenleri, nöropsikolojik değişiklikleri ve kalıtsallığı destekler. Bu anlamda, obsesif kişilik, gelişim süreci boyunca, önceden var olan bir yönetici kontrol bozukluğu etrafında örgütlenir ve bu yaşam stratejisi, obsesif davranışın bütünüdür.
Biyolojik Modeller
- Aile Geçmişi: 2000 yılında DSM-3-R kullanan bir ikiz çalışmasında, Obsesif-Kompulsif Kişilik Bozukluğu için 0.8 (ve genel olarak kişilik bozuklukları için 0.6) kalıtsallık bulunmuştur; bu, çoğu Eksen I bozukluğundan daha yüksektir, ancak yine de OKB'ye benzerdir.
- Genetik: Obsesif-Kompulsif Kişilik Bozukluğunda serotonin taşıyıcı genin rolünü araştıran tek çalışmada, Obsesif-Kompulsif Kişilik Bozukluğu olan bireyler ve kontroller arasında serotonin taşıyıcı gen üzerindeki alelik frekanslarda herhangi bir farklılık bulunmamıştır. Bu arada, bu aynı çalışma, kontrollere kıyasla OKB deneklerinde s/s genotipinin daha yüksek sıklıkta olduğunu bildirmiştir, bu da s/s genotipinin OKB için katkıda bulunan bir risk faktörü olarak hizmet edebileceğini düşündürmektedir.
- Nörokimya: DSM-3 Obsesif-Kompulsif Kişilik Bozukluğu olan erkeklerde serotonerjik fonksiyonla ilgili bir çalışma, Obsesif-Kompulsif Kişilik Bozukluğu kriterlerinin, serotonerjik disfonksiyonun bir belirteci olan fenfluramin'e prolaktin yanıtı ile negatif korelasyon gösterdiğini bulmuştur. Obsesif-Kompulsif Kişilik Bozukluğu olanlar, diğer kişilik bozukluğu hastaları ve normal kontrollerle karşılaştırıldığında, fenfluramin'e karşı önemli ölçüde körelmiş prolaktin tepkileri gösterdi. Fenfluraminden sonra prolaktin küntleşmesi, çeşitli OKB çalışmalarında bildirilmiştir.
- Nöropsikoloji: Obsesif-Kompulsif Kişilik Bozukluğu'nda nörobilişsel işlevi özel olarak inceleyen hiçbir çalışma yoktur. Bununla birlikte, 2002'de yapılan bir çalışmada frontal yürütücü işlev ölçümlerindeki performans eksiklikleri ile obsesif-kompulsif özellikler arasında bazı ilişkiler tespit edildi. OKB'de, hem motor tepkilerin (dürtüsellik) bozulmuş inhibisyonu (dürtüsellik) hem de bilişsel esneklik (kompulsiyona katkıda bulunduğu düşünülen) açısından belirgin yürütücü işlev bozukluğu da kaydedilmiştir.
Psikolojik Modeller
Psikodinamik Model
Psikodinamik teorisyenler, Obsesif-Kompulsif Kişilik Bozukluğu'nun gelişiminde kritik faktör olarak otoriter ebeveynliği vurguladılar. Bu tür ebeveynlik, katı yetişkin beklentilerine ve değerlerine uymaya yönelik baskıları ve erken çocukluk yıllarında kendiliğinden özerklik, inisiyatif ve kendi kendine yeterlilik ifadelerinin gelişimini uygun şekilde desteklemedeki başarısızlıkları içermesi olarak tanımlandı.
Freudyen klasik analitik teoriye göre, saplantılı kişilik özelliklerinin, yaşamın ikinci veya üçüncü yılında psikoseksüel gelişimin anal evresindeki çatışmalar nedeniyle geliştiği varsayılmıştır. Düzenlilik, cimrilik ve inatçılık gibi özelliklerin, çocuğun anal aktiviteyi özgürce kontrol etme arzusu ile çocuğun bakıcısının kişisel ve sosyokültürel dürtü kontrolü ve temizlik standartlarına uygun düzenleme arzuları arasındaki çatışmalar nedeniyle ortaya çıktığı varsayılmıştır.
Birkaç teorisyen tarafından belirtildiği gibi, saplantılı yetişkinde, bu kontrol mücadelesi devam eder ve algılanan otoriteye ilişkin dışa dönük uyum ve kendini geri planda tutan davranışlarla birlikte pasif-agresif geri çekilme ve meydan okuma ile ifade edilir.
Erik Erikson gibi Neo-Freudyen teorisyenler, Obsesif-Kompulsif Kişilik Bozukluğu patogenezinde tuvalet eğitiminin rolüne karşı çıktılar. Anal dönemi daha genel olarak özerkliğin kazanılmasıyla ilgili olarak yeniden kavramsallaştırdılar ve çocuğun bağırsak eğitimi ile ilgili deneyimlerinin, kendi kendini düzenleme ve karar verme mücadelelerini artıran birçok faktörden biri olarak daha iyi görülebileceğini öne sürdüler.
Bu teorisyenler, aşırı ebeveyn kontrolü ve eleştirisinin özerkliğin gelişimini engellediğini öne sürdüler. Bu bakış açısına göre, misillemede çocuk, kendini düzenleme ve çevreyi kontrol etme konularına, yani içsel çaresizlik duygularına karşı obsesif kompulsif savunmalara aşırı derecede yatırım yapar.
Bu modeller ilgi çekici olmaya devam etse de, ampirik destekten yoksundurlar.
Boyutsal Sınıflandırma Modeli
Kişilik bozukluklarının kategorik sınıflandırmasına bir alternatif, normal kişilik özelliklerinin boyutsal bir görünümüdür. Bu modele göre, kişilik bozukluğu olan bireyler, kişilik sürekliliğinde uç noktaları temsil eder. Beş faktörlü model, en yaygın kullanılan boyutsal sınıflandırma sistemlerinden biridir ve beş temel kişilik özelliğini kapsar: nevrotiklik, dışa dönüklük, deneyime açıklık, uyumluluk ve vicdanlılık.
Bu modelde, Obsesif-Kompulsif Kişilik Bozukluğu tanısını taşıyan kişiler, görev bilinci, düzen, yetkinlik, öz disiplin ve düşünme ile karakterize edilen aşırı vicdanlı olarak sınıflandırılabilir. Obsesif-Kompulsif Kişilik Bozukluğu'nun bu kavramsal görüşünü destekleyen bir çalışma, Obsesif-Kompulsif Kişilik Bozukluğu'nun vicdanlılığın tüm alanlarında veya yönlerinde yüksek puanlarla ilişkili olduğunu göstermiştir.
Karakteristiklerin, kişilik bozukluklarında uyarlanabilir değişkenlerden patolojik abartılara kadar değişen, doğada ve ifadede boyutsal olduğu düşünülmektedir. Bu arada, patolojik özellikleri telafi etmek için kullanılan işlevsiz adaptasyonlar olarak kavramsallaştırılan semptomatik davranışlar, ayrık olarak kabul edilir (insanlar bunları yapar veya yapmazlar) ve yaşam olayları ve stres tarafından yoğunlaştırılması daha olasıdır.
Obsesif-Kompulsif Kişilik Bozukluğu de dahil olmak üzere DSM-4 kişilik bozukluğu ölçüt setlerinin yaygınlığı ve kararlılığına ilişkin veriler, en istikrarlı ölçütlerin (örneğin katılık, mükemmeliyetçilik ve yetki verme konusundaki isteksizlik) niteliksel veya tutumsal niteliklere sahip olduğunu, oysa en istikrarsız ölçütlerin (örn. örneğin, cimrilik) semptomatik davranışlar olarak tanımlanabileceğini göstermektedir.
Bilişsel Model
Bilişsel teorisyenler Obsesif-Kompulsif Kişilik Bozukluğu olan kişileri aşırı odaklanmış, katı düşünceli (ne yapmak istediklerine karşı ne yapmaları gerektiğini düşünen) ve tercihleri ve kararları konusunda kesinlikten yoksun kişiler olarak tanımlamıştır. Nöropsikiyatrist Vittorio Guidano ve İtalyan Bilişsel ve Davranışçı Terapi Derneği'nin kurucusu Giovanni Liotti, hem OKB hem de Obsesif-Kompulsif Kişilik Bozukluğu'nun mükemmeliyetçilik hakkındaki inançlarla ve herhangi bir duruma tek bir doğru yanıt olduğu fikriyle beslendiğini varsaydılar. Bu inançlar da kararsızlık, erteleme ve aşırı şüphe belirtilerini/özelliklerini besler.
Obsesif-Kompulsif Kişilik Bozukluğu'nun temeli olarak erken bağlanma deneyimlerine odaklanan dinamik odaklı düşünürlerin aksine, bilişsel teorisyenler, obsesif-kompulsif kişilik organizasyonunun altında yatan şemalar, varsayımlar, bilgi işleme stratejileri ve inançlar gibi bilişsel ve duyuşsal yapıların rolünü vurgular.
Amerikalı psikiyatrist Aaron T. Beck ve Arthur Freeman, Obsesif-Kompulsif Kişilik Bozukluğu olan bireyler için kabul edilebilir duygu ve eylemlerin dar bir aralığı ve hem hata yapmamanın hem de çevreyi tamamen kontrol etmenin kritik önemi gibi temel varsayımları veya şemaları tanımladılar. Olayları kesinlikle 'siyah-beyaz' olarak görmenin baskın bir modeliyle ek bilişsel çarpıtmalar öne sürdüler. Bu tür ikili düşünme, katılığı, ertelemeyi ve mükemmeliyetçiliği korur.
Davranışsal Model
Sosyal öğrenme perspektifinden teorisyenler, takıntılı kişilik özelliklerinin ortaya çıkmasında özdeşleşme ve modellemenin rolünü vurgulamışlardır. Bu teorisyenler, aşırı kontrol edici ebeveynlik, katı ebeveyn beklentileri ve standartları, ebeveyn hakimiyeti ve müdahaleciliğe yanıt olarak, çocuğun ebeveyn değer sistemini kural, engelleme, dilek ve katı tutumları içselleştirerek ebeveyn beklentilerine göre modellediğini ve böylece eleştiri ve kınamanın ötesinde olma duygusuna dayalı sahte bir güvenlik duygusu yarattığını öne sürdüler.
Bu tür teorisyenlere göre çocuk, dünyayı güvenilmez, düşmanca ve öngörülemez olarak algılayışlarının yerine benlik, dünya ve diğerleri üzerindeki kişisel her şeye gücü yeten irrasyonel inançları koyar. Bu teorisyenler için, yanıltıcı bir kesinlik ve güvenlik duygusu sağlamaya yönelik bu amansız kontrol girişimi, mükemmeliyetçilik, kararsızlık ve kendinden şüphe duyma ve entelektüellik gibi göze çarpan obsesif-kompulsif özelliklerin altında yatan merkezi birleştirici faktörü yansıtır.
Davranışsal bir perspektiften Obsesif-Kompulsif Kişilik Bozukluğu üzerine çok az şey yazılmıştır. Amerikalı psikolog Theodore Millon, Obsesif-Kompulsif Kişilik Bozukluğu'nun sosyal olarak öğrenildiğini ve çocukluk döneminde özellikle aşırı kontrol eden ebeveynler olmak üzere önemli kişilerin taklit edilmesi ve modellenmesinden kaynaklandığını ve herhangi bir derecede bağımsızlık iddiasında bulunan çocuk için olumsuz sonuçlar doğurduğunu öne sürdü.
Diğer bir deyişle, çevre, katı standartlara uyma ihtiyacının gelişmesine yol açarken, uyumdaki herhangi bir temel değişikliği cesaretlendirmez veya desteklemezken, obsesif-kompulsif kalıplar için modeller sunabilir ve ödüllendirebilir.
Teşhis Yöntemleri
DSM-5, Obsesif-Kompulsif Kişilik Bozukluğu'nu "kişilik bozuklukları" kısmının altında II. Bölüme yerleştirir ve bozukluğu, "Esneklik, açıklık ve verimlilik pahasına düzenlilik, mükemmeliyetçilik ve zihinsel ve kişilerarası kontrol ile erken yetişkinlik döneminde başlayan ve çeşitli bağlamlarda ortaya çıkan yaygın bir kaygı örüntüsü" olarak tanımlar.
DSM-5'te tanımlanan Obsesif-Kompulsif Kişilik Bozukluğu'nun sekiz kriteri aşağıdakileri içerir. Tanı için bir hastada dördünün bulunması gerekir:
- Ayrıntılarla meşgul olma,
- Görevin tamamlanmasını engelleyen mükemmeliyetçilik,
- Katılık ve inatçılık,
- Bir görevi başkasına devretme isteksizliği,
- Aşırı vicdanlılık ve (kurallara gösterilen) titizlik,
- İşkolik davranış,
- Cimrilik (para biriktirmek için aşırı istek),
- Eskimiş veya değersiz nesneleri atamama.
ICD-10 için kriterler listesi benzerdir, ancak yukarıdaki listedeki son üç kriteri içermez ve ayrıca tanı kriteri olarak "müdahaleci düşünceler" ve "aşırı şüphe ve ihtiyat" semptomlarını içerir.
Millon'un Alt Türleri
Theodore Millon, “Modern Yaşamda Kişilik Bozuklukları” adlı kitabında, Obsesif-Kompulsif Kişilik Bozukluğu'nun 5 alt tipini tanımlar ve bunu "Kompulsif Kişilik Bozukluğu" olarak kısaltır:
- Vicdanlı Kompulsif (bağımlı özellikler dahil): Vicdani zorunluluğa sahip olanlar kendilerini yardımsever, işbirlikçi ve uzlaşmacı olarak görürler. Başarılarını ve yeteneklerini küçümserler ve güvenlerini başkalarının görüş ve beklentilerine dayandırırlar; bu onların güvensizlik ve istikrarsızlık duygularını telafi eder. Çalışmaya kendini adama ve mükemmellik için çaba göstermenin onları sevgi ve güvenceye kavuşturacağını varsayarlar. Hata yapmanın ya da mükemmelliğe ulaşamamanın terkedilme ve eleştiriye yol açacağına inanırlar. Bu zihniyet, sürekli kaygı duygularına ve çalışmalarını takdir edememeye neden olur.
- Bağnaz (Tutucu) Kompulsif (paranoyak özellikler dahil): Dinin kullanımı yoluyla yüksek sesle karşı çıkan güçlü içsel dürtüleri vardır. Sürekli olarak mantıksız olarak gördükleri dürtüleri ve cinsel dürtüleriyle savaşırlar. Soğuk ve mesafeli bir yaşam tarzı benimseyerek dürtülerini arındırmaya ve yatıştırmaya çalışırlar. Düşmanlıklarını dışa vurmak için kullandıkları "inanmayanlar" veya "tembel insanlar" gibi bir düşman yaratırlar. Başkalarına karşı tutumlarında tepeden bakan, bağnaz ve kıskançtırlar. İnançları "iyi" ve "kötü" olarak ikiye ayrılır.
- Bürokratik Kompulsif (narsisistik özellikler dahil): Bürokratik kompülsif, kompülsiyonun yanında narsisistik özelliklerin de belirtilerini gösterir. Bu kişiler gelenek, değerler ve bürokrasinin savunucularıdır. Hiyerarşileri takip eden, ast-üst arasındaki rollerin kesin olduğu, bekletilerin ve sorumlulukların bilindiği organizasyonlara organizasyonlara değer verirler. Kimliklerini işten alırlar ve kurumlarına özen, güvenilirlik ve bağlılık imajı yansıtırlar. İşe ve üretkenliğe kutuplaşmış bir şekilde bakarlar; ya yapılır ya da yapılmaz. Kural ve prosedürlerine sıkı sıkıya uymazlarsa, güçlerini ve statülerini astlarını korkutmak ve itaat ettirmek için kullanabilirler ve bunu yaparak kazandıkları kontrol ve güç duygusundan zevk alırlar.
- Cimri Kompulsif (şizoid özellikler dahil): Cimri kompulsif, doğası gereği istifçi ve sahiplenicidir; şizoid özelliklerle uyumlu bir şekilde davranırlar. Bencildirler, cimridirler ve başkalarının mallarını alabileceğine inandıkları için başkalarının niyetlerinden şüphelenirler. Bu tutum, çocuğunu istek veya isteklerinden mahrum bırakan, ancak ihtiyaçları sağlayan, çocuğun eşyalarına karşı aşırı koruyucu bir yaklaşım geliştirmesine, çoğu zaman kendi kendine yeten ve diğerlerinden uzak durmasına neden olan ebeveynlerden kaynaklanabilir. Bu koruyucu davranışı, dürtülerinin, arzularının ve kusurlarının keşfedilmesini önlemek için kullanırlar.
- Kararsız Kompulsif (olumsuz özellikler dahil): Bu kompulsif kişilik biçimi, olumsuz ve zorlayıcı davranışların bir karışımıdır. İkilemlerle karşılaştıklarında, ertelerler ve her yolla kararı oyalamaya çalışırlar. Arzuları ve iradeleri arasında sürekli bir savaş halindedirler ve iç çatışmayı çözmek için kendi kendilerini yenilgiye uğratan davranışlara ve kendilerine işkence yapabilirler. Kimlikleri kararsız ve dengesizdir (değişkendir).
Ayırıcı Tanı
DSM-5'te Obsesif-Kompulsif Kişilik Bozukluğu için ayırıcı tanı olarak listelenen birkaç ruhsal bozukluk vardır. Bunlar aşağıdaki gibidir:
- Obsesif-Kompulsif Bozukluk (OKB): OKB ve Obsesif-Kompulsif Kişilik Bozukluğu, kafa karışıklığına neden olabilecek benzer bir isme sahiptir. Yine de, Obsesif-Kompulsif Kişilik Bozukluğu'ndan kolaylıkla ayırt edilebilir; Obsesif-Kompulsif Kişilik Bozukluğu, gerçek obsesyonlar veya kompulsiyonlar ile karakterize değildir.
- İstifleme Bozukluğu: İstifleme Bozukluğu tanısı, yalnızca sergilenen istifleme davranışı, aşırı istifleme nedeniyle bir evdeki odalara erişememe gibi kişinin işlevselliğinde ciddi bozulmaya neden olduğunda düşünülür.
- Narsistik Kişilik Bozukluğu: Narsistik Kişilik Bozukluğu olan kişiler genellikle mükemmele ulaştıklarına (özellikle diğer insanlara kıyasla) ve daha iyiye gidemeyeceklerine inanırken, Obsesif-Kompulsif Kişilik Bozukluğu olanlar mükemmele ulaştıklarına inanmazlar ve özeleştiri yaparlar. Narsistik Kişilik Bozukluğu olanlar cimri olma eğilimindedir ve cömertlikten yoksundur; bununla birlikte, para biriktiren ve kendilerine ve başkalarına cimri davranan Obsesif-Kompulsif Kişilik Bozukluğu olan kişilerin aksine, kendileri için harcama yaparken genellikle cömerttirler.
- Antisosyal Kişilik Bozukluğu: Benzer şekilde, Antisosyal Kişilik Bozukluğu olan bireyler, genellikle kendilerini aşırı şımartsalar ve bazen harcama konusunda pervasız olsalar da, cömert değil, başkalarının yanında cimridirler.
- Şizoid Kişilik Bozukluğu: Şizoid Kişilik Bozukluğu ve Obsesif-Kompulsif Kişilik Bozukluğu, hem sınırlı duygulanım hem de soğukluk gösterebilir; bununla birlikte, Obsesif-Kompulsif Kişilik Bozukluğu'nda bu genellikle kontrol edici bir tutumdan kaynaklanırken, Şizoid Kişilik Bozukluğu'nda duyguyu deneyimleme ve şefkat gösterme yeteneğinin eksikliğinden kaynaklanır.
- Madde Kullanım Bozuklukları: Madde kullanımı, obsesif-kompulsif özelliklerin ortaya çıkmasına neden olabilir. Bunun, bir kişinin bir maddenin etkisi altında olmadığında ortaya çıkması gereken temel ve kalıcı davranıştan ayırt edilmesi gerekir.
Komorbiditeler
Obsesif-Kompulsif Bozukluk
Obsesif-Kompulsif Kişilik Bozukluğu genellikle obsesif-kompulsif bozukluk (OKB) ile karıştırılır. Benzer isimlere rağmen, bunlar iki ayrı bozukluktur. Obsesif-Kompulsif Kişilik Bozukluğu olan bazı bireylerde OKB vardır ve ikisi aynı ailede bazen yeme bozukluklarıyla birlikte bulunabilir.
OKB'li hastalarda Obsesif-Kompulsif Kişilik Bozukluğu komorbidite oranının %15-28 civarında olduğu tahmin edilmektedir. Ancak DSM-5'e istifleme bozukluğu tanısının eklenmesi ve istiflemenin Obsesif-Kompulsif Kişilik Bozukluğu belirtisi olmayabileceğini gösteren çalışmalar nedeniyle gerçek komorbidite oranı çok daha düşük olabilir.
OKB ve Obsesif-Kompulsif Kişilik Bozukluğu semptomlarında klinik olarak ayırt etmede karmaşıklığa yol açabilecek önemli benzerlikler vardır. Örneğin, mükemmeliyetçilik bir Obsesif-Kompulsif Kişilik Bozukluğu kriteridir ve eğer düzenlilik, simetri ve organizasyon ihtiyacını içeriyorsa bir OKB belirtisidir. İstifleme ayrıca hem OKB'de bulunan bir kompulsiyon hem de DSM-5'te Obsesif-Kompulsif Kişilik Bozukluğu için bir ölçüt olarak kabul edilir. OKB ve Obsesif-Kompulsif Kişilik Bozukluğu görünüşte ayrı bozukluklar olsa da, ikisi arasında çeşitli semptomlarla ilgili bariz fazlalıklar vardır.
Obsesif-Kompulsif Kişilik Bozukluğu ölçütleri ile OKB'de bulunan obsesyon ve kompulsiyonlar arasındaki benzerliklere bakılmaksızın, bu bozukluklar arasında, ağırlıklı olarak semptomların işlevsel kısmında olmak üzere, çeşitli niteliksel farklılıklar vardır. Obsesif-Kompulsif Kişilik Bozukluğu'ndan farklı olarak OKB, istilacı ve stresli olarak tanımlanır. Zaman alıcı saplantılar ve alışkanlıklar, obsesyona bağlı stresi azaltmayı amaçlar. OKB semptomları, kişiye yabancı ve itici olarak deneyimlendiği için bazen egodistonik (ego-uyumsuz) olarak kabul edilir. Bu nedenle, OKB ile ilişkili daha büyük bir zihinsel kaygı vardır.
Buna karşılık, Obsesif-Kompulsif Kişilik Bozukluğu'nda görülen semptomlar, tekrarlayıcı olmasına rağmen, itici düşünceler, görüntüler veya dürtülerle bağlantılı değildir. Obsesif-Kompulsif Kişilik Bozukluğu özellikleri ve davranışları ego-sintonik (ego-uyumlu) olarak bilinir, çünkü bu bozukluğu olan kişiler bunları uygun ve doğru olarak görürler. Öte yandan, mükemmeliyetçiliğin ve katılığın temel özellikleri, ilişkili kontrol ihtiyacının bir sonucu olarak Obsesif-Kompulsif Kişilik Bozukluğu olan bir bireyin önemli ölçüde acı çekmesine neden olabilir.
OKB hastalarında Obsesif-Kompulsif Kişilik Bozukluğu'nun varlığı, özellikle bilişsel davranışçı terapi kullanıldığında, OKB'nin daha kötü prognozu ile ilişkilendirilmiştir. Bu, obsesyonların kişinin kişisel değerleriyle uyumlu hale gelmesine yol açabilen Obsesif-Kompulsif Kişilik Bozukluğu'nun ego-sintonik doğasından kaynaklanıyor olabilir. Buna karşılık, mükemmeliyetçilik özelliği, hastaların kendilerine verilen ödevleri kararlılıkla tamamlamaları muhtemel olduğundan, tedavinin sonucunu iyileştirebilir.
Farmakolojik tedaviye ilişkin bulgular da karışıktır; bazı çalışmalar Obsesif-Kompulsif Kişilik Bozukluğu komorbid OKB hastalarında SRI'lerin daha düşük düzeyde alındığını gösterirken, diğerleri hiçbir ilişki göstermemiştir.
OKB ve Obsesif-Kompulsif Kişilik Bozukluğu arasındaki komorbidite, semptomların daha şiddetli bir şekilde ortaya çıkması, daha genç bir başlangıç yaşı, işlevsellikte daha belirgin bozulma, daha zayıf içgörü ve daha yüksek depresyon ve anksiyete komorbiditesi ile ilişkilendirilmiştir.
Yeme Bozuklukları
Yeme bozukluğu olan kişilerin %13'ünde ayrıca Obsesif-Kompulsif Kişilik Bozukluğu vardır. Aşırı egzersiz yapan Anoreksiya Nervoza'lı kişiler, aşırı egzersiz yapmayan meslektaşlarına kıyasla, çeşitli Obsesif-Kompulsif Kişilik Bozukluğu özelliklerinin daha yüksek prevalansı sergilerler. Özellikler, kendi kendini empoze eden mükemmeliyetçiliği ve çocukluk çağı Obsesif-Kompulsif Kişilik Bozukluğu'nun kurallara bağlı ve temkinli olma özelliklerini içeriyordu.
Obsesif-Kompulsif Kişilik Bozukluğu özelliklerine sahip kişilerin, artan kilo korkularını azaltmak, kaygıyı azaltmak veya kilo alımıyla ilgili takıntıları azaltmak için gıda alımını kısıtlamanın yanı sıra egzersizi kullanma olasılıkları daha yüksek olabilir. Çocuklukta katılık, aşırı dikkatlilik ve mükemmeliyetçilik özelliklerine sahip olanlar, daha şiddetli gıda kısıtlamasına ve daha yüksek egzersiz seviyelerine dayandı ve daha uzun süre düşük kilo durumu yaşadı.
Obsesif-Kompulsif Kişilik Bozukluğu özellikleri, tedavisi daha zor olan Anoreksiya Nervoza'nın daha şiddetli bir tezahürünün bir göstergesi olabilir.
Kumar Bozukluğu
Yaşam boyu Kumar Oynama Bozukluğu olanların çoğunda bir tür kişilik bozukluğu vardır ve bunlar arasında en yaygın görülen kişilik bozukluğu, Obsesif-Kompulsif Kişilik Bozukluğu'dur. Obsesif-Kompulsif Kişilik Bozukluğu, kumar bozukluğu olan bireylerle güçlü bir komorbiditeye sahiptir. 2001-2002 Ulusal Alkol ve İlişkili Durumlara İlişkin Epidemiyolojik Araştırmada toplanan veriler üzerinde yapılan bir çalışmada, DSM-4 tarafından tanımlanan patolojik kumar oynama ve psikiyatrik durumlar incelenmiştir. Kumar bozukluğu ile uyumlu anket yapılan popülasyonun %60,8'inde ayrıca bir kişilik bozukluğu vardı ve Obsesif-Kompulsif Kişilik Bozukluğu en sık %30'da görülüyordu.
Yaklaşık 300.000 ABD vatandaşı hem Kumar Bozukluğuna hem de Obsesif-Kompulsif Kişilik Bozukluğu'na sahiptir; yine de, iki bozukluğun komorbiditesi hakkında çok az araştırma var. Kumar bozuklukları ve Obsesif-Kompulsif Kişilik Bozukluğu olanlar, gerçekten de, yalnızca kumar oynama bozukluğu olanlardan farklı davranış kalıpları sergilerler.
Diğer Bozukluklar ve Durumlar
Obsesif-Kompulsif Kişilik Bozukluğu tanısı, anksiyete bozuklukları, madde kullanım bozuklukları ve duygudurum bozuklukları ile ortaktır. Obsesif-Kompulsif Kişilik Bozukluğu ayrıca A Kümesi kişilik bozuklukları, özellikle paranoid ve şizotipal kişilik bozuklukları ile yüksek oranda komorbiditeye sahiptir.
Obsesif-Kompulsif Kişilik Bozukluğu ayrıca hipokondriyazis ile bağlantılıdır ve bazı çalışmalarda birlikte görülme oranı %55,7'ye kadar çıkmaktadır. Ayrıca, Parkinson Hastalığı ve Ehler-Danlos Sendromu'nun hipermobil alt tipi de dahil olmak üzere bazı tıbbi durumlar arasında Obsesif-Kompulsif Kişilik Bozukluğunun çok yaygın olduğu bulunmuştur.
Tedaviler veya İdare Yöntemleri
Obsesif-Kompulsif Kişilik Bozukluğu için en doğrulanmış tedavi, kişilik bozukluğu alanlarında iyileşme ve kaygı ve depresyon düzeylerinde azalma gösteren çalışmalarla birlikte bilişsel davranışçı terapidir.
Bununla birlikte, hem bireysel psikoterapide hem de birinci basamak sağlık hizmetlerinde yüksek düzeyde tedavi kullanımına rağmen, bozukluk için hala kesin ve ampirik olarak doğrulanmış bir tedavi yoktur ve komplike olmayan Obsesif-Kompulsif Kişilik Bozukluğu için herhangi bir randomize kontrollü tedavi çalışması yapılmamıştır.
Bilişsel Davranışçı Terapi
Obsesif-Kompulsif Kişilik Bozukluğu tedavisine yönelik bilişsel yaklaşım, uyumsuz davranışların altında yatan işlevsiz düşünceleri tanımlamayı ve yeniden yapılandırmayı içerir. Örneğin, hastalara kabul edilebilecek olasılıklar yelpazesini göz önünde bulundurarak “ya hep ya hiç” düşüncesine meydan okumaları öğretilebilir. Benzer şekilde, terapistler, küçük hataların gerçekçi önemini inceleyerek, hastalara hataların sonuçlarını abarttıkları (felaketleştirme) durumları fark etmeyi öğretebilir.
Bazı yaklaşımlar ayrıca deneyler gibi davranışsal unsurları da içerir (örneğin, gerçek sonuçları gözlemlemek için kasıtlı olarak küçük hatalar yapmak). Katı düşünme stilleri ve duygusal ifadedeki zorluk nedeniyle bazı Obsesif-Kompulsif Kişilik Bozukluğu hastalarıyla yakınlık kurmak zor olabilir.
Şema odaklı terapi, hastaların uyumsuz şemalarını terapi sürecinde ifade edildiği şekliyle tanımlamayı ve yeniden yapılandırmayı amaçlar.
Psikodinamik Psikoterapi
Psikodinamik tedavi, Obsesif-Kompulsif Kişilik Bozukluğu semptomlarının bireyi içsel güvensizlik ve belirsizlik duygularına karşı savunmak için nasıl çalıştığını ortaya çıkarmaya çalışan içgörü odaklı bir yaklaşımı içerir. Bu içgörü ile hastalar daha sonra esnek olmayan davranış kalıplarını değiştirmeye çalışırlar ve daha makul bir bakış açısı lehine katı mükemmellik taleplerinden vazgeçerler.
Kontrolsüz bir çalışma, destekleyici-ifade edici psikodinamik terapinin, Obsesif-Kompulsif Kişilik Bozukluğu da dahil olmak üzere kişilik bozuklukları olan hastaların tedavisinde etkili olduğunu öne sürmektedir. Bunula birlikte, bu çalışma Obsesif-Kompulsif Kişilik Bozukluğu olanlar arasındaki iyileşmeyi spesifik olarak araştırmamıştır ve çalışma sonuçları, özellikle Obsesif-Kompulsif Kişilik Bozukluğu semptomlarındaki değişikilikleri değerlendirmemiştir. Psikodinamik tedavilerin etkinliğini belirlemek için daha fazla araştırmaya ihtiyaç vardır.
Alternatif Psikoterapiler
Tek vaka çalışmalarında Obsesif-Kompulsif Kişilik Bozukluğu için diğer tedaviler araştırılmıştır. Örneğin, üstbilişsel terapinin Obsesif-Kompulsif Kişilik Bozukluğu olan bireyler için uyarlanmasıyla ilgili iki vaka çalışması rapor edilmiştir. Üstbilişsel terapi, bireylerin zihinsel durumları anlama yeteneğini geliştirmeyi, kendi duygularının farkındalığını artırmayı, aynı zamanda empati ve kişilerarası işlevselliği geliştirmeyi amaçlar. Bu psikoterapi biçimi, Obsesif-Kompulsif Kişilik Bozukluğu olan bireylerde sıklıkla gözlemlenen kişilerarası problemlere çok uygun görünse de, daha fazla teste ihtiyaç vardır.
Bilişsel katılığı ve duygusal daralmayı hedeflemek için tasarlanmış bir diyalektik davranışçı terapi uyarlamasının Obsesif-Kompulsif Kişilik Bozukluğu olan bir bireyle başarılı şekilde uygulandığı rapor edilmiştir. Diyalektik davranışçı terapi ve kabul ve kararlılık terapisi gibi üçüncü dalga olarak adlandırılan diğer bilişsel davranışçı tedaviler, kişilik bozukluklarının tedavisi için umut vaat etmektedir. Ancak Obsesif-Kompulsif Kişilik Bozukluğu olan hastalarda bu tedavilerin sistematik olarak değerlendirilmesi gerekmektedir.
Farmakolojik Müdahale
Seçici serotonin geri alım inhibitörleri (SSRI'lar) gibi ilaçlar, sağlık hizmeti sağlayıcısı veya ruh sağlığı uzmanı, semptomları yönetmede yararlı olacağını düşünüyorsa veya ele alınması gereken başka komorbid durumlar (OKB gibi) varsa reçete edilebilir.
Müddet Tahminleri (Prognoz)
Obsesif-Kompulsif Kişilik Bozukluğu'nun prognozu diğer kişilik bozukluklarından daha iyi olma eğilimindedir. Obsesif-Kompulsif Kişilik Bozukluğu'ndaki kontrol ve katılık, diğer kişilik bozukluklarında yaygın olan madde kullanımı gibi birçok komplikasyonu önleyebilir.
Obsesif-Kompulsif Kişilik Bozukluğu tedavi edilmezse ortaya çıkabilecek bazı komplikasyonlar şunlardır:
- Anksiyete ve/veya depresyon (muhtemelen sosyal izolasyon ve öfkeyle baş etme zorluğu nedeniyle),
- Kaçırılan kariyer fırsatları (katılıkları, başkalarının kusurlarına odaklanmak vb., grup çalışması durumlarında terfi veya başarıyı engelleyebilir),
- İlişki zorlukları.
Tedavi, Obsesif-Kompulsif Kişilik Bozukluğu olan kişilerin semptomlarının başkalarını nasıl etkilediğini anlamalarına yardımcı olabilir ve bu da ilişkilerini iyileştirebilir. Tedavinin başarısı, kişinin yardım almaya ne kadar bağlı olduğuna bağlıdır.
Görülme Sıklığı ve Dağılımı (Epidemiyoloji)
Genel popülasyonda Obsesif-Kompulsif Kişilik Bozukluğu prevalansı için tahminler %3'tür, bu da onu en yaygın kişilik bozukluğu yapar. Mevcut kanıtlar, Obsesif-Kompulsif Kişilik Bozukluğu'nun erkeklerde kadınlardan daha yaygın mı yoksa cinsiyetler arasında eşit oranlarda mı olduğu konusunda yetersizdir. Psikiyatrik poliklinik ayakta tedavi gören hastaların %8,7'sinde görüldüğü tahmin edilmektedir.
2001-2002 Ulusal Alkol ve İlişkili Durumlara İlişkin Epidemiyolojik Araştırmada toplanan veriler üzerinde yapılan bir çalışmada, özellikle DSM-4 tarafından tanımlanan yedi kişilik bozukluğu arandı. Çalışma, anket popülasyonundaki en yaygın kişilik bozukluğunun %7,88 ile Obsesif-Kompulsif Kişilik Bozukluğu olduğu sonucuna varmıştır. Bu çalışma aynı zamanda prevalansta cinsiyet farklılığı olmadığı ve Obsesif-Kompulsif Kişilik Bozukluğu'nun engelliliğin bir göstergesi olmadığı sonucuna varmıştır.
Önlem Yöntemleri
Obsesif-Kompulsif Kişilik Bozukluğu'nu önlemenin bilinen bir yolu yoktur.
Terimlendirme ve Hastalığın Kısa Tarihi
1908'de Sigmund Freud, şu anda Obsesif-Kompulsif veya Anankastik Kişilik Bozukluğu olarak bilinen şeyi "anal tutucu karakter" (Alm: "analfixiert") olarak adlandırdı. Kişilik tipinin ana hatlarını, düzenlilik, cimrilik (tutumluluk) ve inatçılık (katılık ve inatçılık) ile meşgul olma olarak tanımladı. Bu kavram onun psikoseksüel gelişim teorisine uymaktadır. Freud, anal tutucu karakterin, dışkılama kontrolünü düzenlemede zorluklarla karşılaştığına ve bunun ebeveynler tarafından tepkilere yol açtığına ve anal tutucu karaktere neden olanın ebeveynlerin tepkileri olduğuna inanıyordu.
Obsesif-Kompulsif Kişilik Bozukluğu, 1952 yılında Amerikan Psikiyatri Birliği'nin Mental Bozuklukların Tanısal ve İstatistiksel El Kitabının ilk baskısında (DSM-1) "Kompulsif Kişilik" adı altında yer aldı ve "Vicdan kurallarına ve standartlarına bağlılıkla kronik ve aşırı meşgul olma" olarak tanımlandı. Diğer semptomlar katılık, aşırı vicdanlılık ve rahatlama yeteneğinde azalmayı içeriyordu.
1968'de DSM-2 bozukluğun adını "Obsesif-Kompulsif Kişilik" olarak değiştirdi ve ayrıca OKB ile arasındaki karışıklığı azaltmak için "Anankastik Kişilik" terimini önerdi, ancak önerilen isim sonraki baskılardan kaldırıldı. DSM-2'de açıklanan semptomlar, DSM'nin ilk baskısında belirtilenlere çok benziyordu.
1980'de DSM-3 piyasaya sürüldü ve bozukluğu "Kompulsif Kişilik Bozukluğu" olarak yeniden adlandırdı ve üçüncü baskı ayrıca bozukluğun yeni semptomlarını da içeriyordu: sınırlı bir duygulanım ifadesi, görevleri devredememe, üretkenliğe bağlılık, mükemmeliyetçilik ve kararsızlık.
1987'de DSM-3-R, bozukluğu "Obsesif-Kompulsif Kişilik Bozukluğu" olarak yeniden adlandırdı ve o zamandan beri isim değişmedi.
İçeriklerimizin bilimsel gerçekleri doğru bir şekilde yansıtması için en üst düzey çabayı gösteriyoruz. Gözünüze doğru gelmeyen bir şey varsa, mümkünse güvenilir kaynaklarınızla birlikte bize ulaşın!
Bu içeriğimizle ilgili bir sorunuz mu var? Buraya tıklayarak sorabilirsiniz.
Soru & Cevap Platformuna Git- 12
- 7
- 6
- 3
- 3
- 2
- 2
- 1
- 0
- 0
- 0
- 0
- T. A. Widiger. (2012). Oxford Handbook Of Personality Disorders. ISBN: 9780199735013. Yayınevi: Oxford University Press, USA. sf: 568.
- A. P. Association. (2013). Diagnostic And Statistical Manual Of Mental Disorders Dsm-5. ISBN: 9780890425541. Yayınevi: American Psychiatric Association Publishing. sf: 681-682.
- A. Diedrich, et al. (2015). Obsessive–Compulsive Personality Disorder: A Current Review. Current Psychiatry Reports, sf: 1-10. doi: 10.1007/s11920-014-0547-8. | Arşiv Bağlantısı
- J. Samuels, et al. (2000). Personality Disorders And Normal Personality Dimensions In Obsessive-Compulsive Disorder. The British Journal of Psychiatry, sf: 457-462. doi: 10.1192/bjp.177.5.457. | Arşiv Bağlantısı
- A. Thamby, et al. (2019). The Role Of Personality Disorders In Obsessive-Compulsive Disorder. Medknow, sf: 114. doi: 10.4103/psychiatry.IndianJPsychiatry_526_18. | Arşiv Bağlantısı
- S. Young, et al. (2013). The Relationship Between Obsessive-Compulsive Personality Disorder Traits, Obsessive-Compulsive Disorder And Excessive Exercise In Patients With Anorexia Nervosa: A Systematic Review. Journal of Eating Disorders, sf: 1-13. doi: 10.1186/2050-2974-1-16. | Arşiv Bağlantısı
- N. A. Fineberg, et al. (2014). Obsessive-Compulsive (Anankastic) Personality Disorder: Toward The Icd-11 Classification. Brazilian Journal of Psychiatry, sf: 40-50. doi: 10.1590/1516-4446-2013-1282. | Arşiv Bağlantısı
- T. A. Rowland, et al. (2017). Living With Obsessional Personality. BJPsych Bulletin, sf: 366-367. doi: 10.1192/pb.41.6.366a. | Arşiv Bağlantısı
- DSM Library. Diagnostic And Statistical Manual Of Mental Disorders. Alındığı Tarih: 6 Eylül 2022. Alındığı Yer: DSM Library | Arşiv Bağlantısı
- K. A. Halmi, et al. (2005). The Relation Among Perfectionism, Obsessive-Compulsive Personality Disorder And Obsessive-Compulsive Disorder In Individuals With Eating Disorders. Wiley, sf: 371-374. doi: 10.1002/eat.20190. | Arşiv Bağlantısı
- V. Starcevic, et al. (2013). New Diagnostic Perspectives On Obsessive-Compulsive Personality Disorder And Its Links With Other Conditions. Ovid Technologies (Wolters Kluwer Health), sf: 62-67. doi: 10.1097/YCO.0000000000000030. | Arşiv Bağlantısı
- N. A. Fineberg, et al. (2015). The Neuropsychology Of Obsessive-Compulsive Personality Disorder: A New Analysis. CNS Spectrums, sf: 490-499. doi: 10.1017/S1092852914000662. | Arşiv Bağlantısı
- S. Young, et al. (2013). The Relationship Between Obsessive-Compulsive Personality Disorder Traits, Obsessive-Compulsive Disorder And Excessive Exercise In Patients With Anorexia Nervosa: A Systematic Review. Journal of Eating Disorders, sf: 1-13. doi: 10.1186/2050-2974-1-16. | Arşiv Bağlantısı
- G. C. Medeiros, et al. (2018). Gambling Disorder And Obsessive–Compulsive Personality Disorder: A Frequent But Understudied Comorbidity. Journal of Behavioral Addictions, sf: 366-374. doi: 10.1556/2006.7.2018.50. | Arşiv Bağlantısı
- N. M. Petry, et al. (2005). Comorbidity Of Dsm-Iv Pathological Gambling And Other Psychiatric Disorders: Results From The National Epidemiologic Survey On Alcohol And Related Conditions.. The Journal of Clinical Psychiatry, sf: 3385. doi: 10. . | Arşiv Bağlantısı
- S. Freud. (1995). The Freud Reader. ISBN: 9780393314038. Yayınevi: W. W. Norton Company.
- A. P. A. Publishing. (2019). Obsessive-Compulsive Personality Disorder. ISBN: 9781615372805. Yayınevi: American Psychiatric Association Publishing.
- M. S. Reddy, et al. (2016). Obsessive-Compulsive (Anankastic) Personality Disorder: A Poorly Researched Landscape With Significant Clinical Relevance. SAGE Publications, sf: 1-5. doi: 10.4103/0253-7176.175085. | Arşiv Bağlantısı
- Ocd-Uk. The History Of Ocd | Ocd-Uk. (1 Ekim 2021). Alındığı Tarih: 6 Eylül 2022. Alındığı Yer: Ocduk | Arşiv Bağlantısı
- S. C. Hertler. (2014). A Review And Critique Of Obsessive-Compulsive Personality Disorder Etiologies. Europe’s Journal of Psychology, sf: 168–184-168–184. doi: 10.5964/ejop.v10i1.679. | Arşiv Bağlantısı
- SpringerLink. Clinical Handbook Of Obsessive-Compulsive And Related Disorders. (1 Ocak 2015). Alındığı Tarih: 6 Eylül 2022. Alındığı Yer: SpringerLink doi: 10.1007/978-3-319-17139-5. | Arşiv Bağlantısı
- D. A. Leeming. (2010). Encyclopedia Of Psychology And Religion. ISBN: 9780387718026. Yayınevi: Springer.
- A. Pinto, et al. (2007). Obsessive-Compulsive Personality Disorder. Elsevier Science Ltd, sf: 246-270. doi: 10.1016/B978-008044701-8/50016-4. | Arşiv Bağlantısı
- Medline Plus. Obsessive-Compulsive Personality Disorder: Medlineplus Medical Encyclopedia. (11 Temmuz 2020). Alındığı Tarih: 6 Eylül 2022. Alındığı Yer: medlineplus.gov | Arşiv Bağlantısı
- J. E. Grant, et al. (2019). Obsessive Compulsive Personality Traits: Understanding The Chain Of Pathogenesis From Health To Disease. Journal of Psychiatric Research, sf: 69-73. doi: 10.1016/j.jpsychires.2019.06.003. | Arşiv Bağlantısı
Evrim Ağacı'na her ay sadece 1 kahve ısmarlayarak destek olmak ister misiniz?
Şu iki siteden birini kullanarak şimdi destek olabilirsiniz:
kreosus.com/evrimagaci | patreon.com/evrimagaci
Çıktı Bilgisi: Bu sayfa, Evrim Ağacı yazdırma aracı kullanılarak 21/11/2024 16:11:53 tarihinde oluşturulmuştur. Evrim Ağacı'ndaki içeriklerin tamamı, birden fazla editör tarafından, durmaksızın elden geçirilmekte, güncellenmekte ve geliştirilmektedir. Dolayısıyla bu çıktının alındığı tarihten sonra yapılan güncellemeleri görmek ve bu içeriğin en güncel halini okumak için lütfen şu adrese gidiniz: https://evrimagaci.org/s/12354
İçerik Kullanım İzinleri: Evrim Ağacı'ndaki yazılı içerikler orijinallerine hiçbir şekilde dokunulmadığı müddetçe izin alınmaksızın paylaşılabilir, kopyalanabilir, yapıştırılabilir, çoğaltılabilir, basılabilir, dağıtılabilir, yayılabilir, alıntılanabilir. Ancak bu içeriklerin hiçbiri izin alınmaksızın değiştirilemez ve değiştirilmiş halleri Evrim Ağacı'na aitmiş gibi sunulamaz. Benzer şekilde, içeriklerin hiçbiri, söz konusu içeriğin açıkça belirtilmiş yazarlarından ve Evrim Ağacı'ndan başkasına aitmiş gibi sunulamaz. Bu sayfa izin alınmaksızın düzenlenemez, Evrim Ağacı logosu, yazar/editör bilgileri ve içeriğin diğer kısımları izin alınmaksızın değiştirilemez veya kaldırılamaz.