Kültüre Bağlı Sendromlar: Ruh Sağlığı Üzerinde Kültürün Tuhaf İzleri
Bulaşıcı Psikopatolojik Davranışlarda İçinde Yaşanılan Kültürün Etkisi
1518 yılı Temmuz ayında Frau Troffea adında bir kadın, Strasbourg sokaklarında aniden dans etmeye başladı. Gün boyunca dans etmeye devam eden kadın, ertesi gün de durmaksızın dansını sürdürdü. Tuhaf bir biçimde zamanla başka insanlar da ona katılmaya başladı. Bu şekilde, dans edenlerin sayısı hızla artarak yüzlerce kişiye çıktı. Dans edenleri durdurmaya çalışanlar başarılı olamıyor, hatta bazen onlar da dansa katılıyordu.
Bu kontrolsüz dans çılgınlığı günlerce, hatta haftalarca sürdü. Dans edenlerden bazıları yorgunluktan, kalp krizinden ya da inme nedeniyle hayatını kaybetti. Yerel yetkililer ve kilise bu sıra dışı durumu, "Aziz Vitus'un Gazabı" olarak adlandırdı.
Zamanın doktorları, dansçıların Aziz Vitus'a adanmış bir tapınağa götürülmesini önerdi. Dansçılar bir dağ tapınağına götürüldü, ayinler düzenlendi ve olay kendiliğinden yavaş yavaş sona erdi.[1]
Bu tuhaf dans çılgınlığı 14. ve 18. yüzyıllar arası Fransa'nın dışında dört Avrupa ülkesinde daha görüldü. Günümüzde bu türden fenomenler "Koreomani" diye anılıyor.[2]
Bu türden insana çok garip gelebilen, belirli bir kültüre özgü olarak yaygın şekilde görülebilen psikopatolojik davranış örüntülerine ve bunların nedenlerine birlikte bir göz atalım.
Kültüre Bağlı Sendrom Nedir?
Kültüre bağlı sendromlar belirli bir kültür veya toplumsal bağlamda görülen, o kültüre özgü bir şekilde ifade edilen psikolojik ve davranışsal sorunlardır. Bu sendromlar genellikle evrensel psikopatolojik modellerle tam bir örtüşme göstermez. Bunun yerine, belirli bir kültürün inançları, değerleri ve toplumsal dinamikleri çerçevesinde anlam kazanır. Amerikan Psikiyatri Birliğinin DSM-5 (Ruhsal Bozuklukların Tanısal ve İstatistiksel El Kitabı) isimli kılavuzunda bu tür fenomenler, "Ruhsal Sorunların Kültürel Kavramları" (İng: "Cultural Concepts of Distress") başlığı altında ele alınır.[3] Ancak genel olarak psikoloji ve psikiyatri literatüründe kavramın "Kültüre Bağlı Sendromlar" ifadesiyle kullanımı daha yaygındır.
Dünya'dan İlginç Örnekler
Kültüre bağlı sendromlar, dünya genelinde farklı kültürel bağlamlarda çeşitli şekillerde ortaya çıkar. Dünyadan ilginç ve tanınmış bazı örneklere bakalım:
- Koro Sendromu (Güneydoğu Asya): Bu sendromda birey, cinsel organının vücudunun içine çekilip kaybolacağına ve bunun ölümle sonuçlanacağına inanır. Bu durum yoğun bir panik ve korku hali yaratır. Bazı erkekler penislerinin içeri çekilmesini önlemek için fiziksel önlemler alır. Örneğin penisi bir şeyle bağlayarak sabitlemeye çalışırlar, ağırlık bağlayabilirler ya da sürekli elleriyle tutabilirler.
- Windigo Psikozu (Kuzey Amerika Yerlileri): Kişi, kendisinin bir yamyama dönüşeceğine ve insan eti yemek isteyeceğine dair kuvvetli bir korkuya kapılır. Hatta bazı durumlarda bu birey, gerçekten de yamyamlık belirtileri gösterebilir. Bu kişiler genellikle sosyal çekilme, paranoya ve korku yaşar.
- Hikikomori (Japonya): Bazı bireyler sosyal hayattan tamamen çekilerek kendini izole eder. Genellikle gençlerde görülen bu durum, kişinin aylarca, hatta yıllarca evden çıkmaması, aile ve toplumla minimum düzeyde iletişim kurmasıyla karakterizedir.
- Cin Çarpması (Orta Doğu): Bu inançta kişinin içine doğaüstü bir varlığın girdiği ya da kişinin bu varlığın kontrolüne girdiği düşünülür. Hatta cinlerle evlilik yapma, onlardan hamile kalma inançları bile görülebilmektedir. Semptomlar arasında yoğun korku ve kaygı, halüsinasyonlar, kontrol kaybı hissi, fiziksel rahatsızlıklar, obsesif düşünceler ve uyku bozuklukları bulunur.
- Piblokto (İnuitler): Genellikle kadınlarda ortaya çıkar. Piblokto atağı sırasında kişi aniden bağırmaya, ağlamaya ya da şiddetli bir şekilde soyunmaya başlar. Ardından çıplak halde kar üzerinde koşabilir veya kendine zarar verebilecek davranışlar sergileyebilir. Bu durum, birkaç dakika ile birkaç saat arasında sürer ve kişi sonunda sakinleşerek hiçbir şey olmamış gibi normal haline döner.
- Ataque de Nervios (Latin Amerika): Latin Amerika ve Karayip kültürlerinde görülür. Kişi yoğun duygusal sıkıntı sırasında kontrol kaybı yaşar. Bu durum genellikle bağırma, ağlama, titreme, nefes darlığı, bayılma veya saldırgan davranışlarla kendini gösterir.
- Dhat Sendromu (Güney Asya): Güney Asya'da görülür. Psikoseksüel bir rahatsızlıktır. Kişi idrar yoluyla meni kaybı olduğuna inanır ve bu durumun fiziksel güçsüzlük, yorgunluk, depresyon veya anksiyeteye neden olduğuna inanır.
- Susto (Latin Amerika): Kişi, ruhunun bedenini terk ettiğine inanır. Halsizlik, iştahsızlık ve depresyon görülür.
- Lahat (Güneydoğu Asya): Kişi bir anda saplantılı şekilde yanındakilerin davranışlarını taklit etmeye başlar. Aynı zamanda kendisine verilen talimat neyse, o doğrultuda hareket eder. Kontrolsüz bir şekilde bağırma ve küfretme de görülür.
- Amok (Güneydoğu Asya): Kişi genelde aniden öfke nöbeti geçirerek çevresine saldırgan şekilde zarar verir. Nöbet sonrası ne yaptığını hatırlamayabilir.
- Rüzgâr Hastalığı (Hmonglar): Rüzgârın vücuda kötü ruhları soktuğuna inanılır. Kişide anksiyete, baş ağrısı, taşikardi, kas ağrıları olabilir. Tedavisi için bardak çekme, deriye madeni para sürme gibi geleneksel tedaviler uygulanır.
Bunlar ilginç örnekler. Bu sendromların ilginçliğini bir adım öteye götüren, bu kültürlerde kişinin çevresindeki insanların da bu inançları ve durumları gerçek olarak kabul edip, buna uygun tepkiler vermesidir. Örneğin, Windigo Psikozu'na sahip bir bireyin çevresindekiler, onun gerçekten bir yamyama dönüşebileceğine inanarak korkuya kapılabilir veya Koro sendromu ya da cin çarpması sendromu yaşayan birine, durumun ciddiyetini doğrulayan geleneksel ve dini müdahalelerle yaklaşabilirler. Bu sosyal doğrulama, bireyin sendromla ilişkili davranışlarının ve korkularının daha da güçlenmesine yol açabilmektedir.
Kültüre Bağlı Sendromlar Neden Oluyor?
Bizler, kişisel deneyimlerimizi yorumlarken sosyal çevremizin büyük ölçüde etkisinde kalırız. Kültüre bağlı sendromlar da, bireyin deneyimlerini kültürel bağlamda anlamlandırmasını sağlar. Bir örnek üzerinden gidelim.
Bu mekanizma, öncelikle bireyin kültürel inançları öğrenmesi ve içselleştirmesiyle başlar. Diyelim ki bir kişi, panik atak ve bazen de uyku felci yaşıyor olsun. Bunu yaşayan kişinin kültüründe "cinler" diye doğaüstü varlıkların gerçekliği kabul edilmiş diyelim. Bu kişi, çocukluğundan itibaren bu tür öykülere ve söylemlere şahit olmuştur. Kendisine yakın deneyimleri olan insanların davranışlarının "cinlerin musallat olması" şeklinde açıklandığını defalarca duymuştur. Böylelikle kendisi de, deneyimini bu şekilde adlandırmaya ve algılamaya başlar.
Kültürel bağlam, yalnızca düşünsel değil, fiziksel ve psikolojik belirtileri de etkiler. Bir kişi cin musallatına uğradığına inandığında halihazırda hissettiği psikolojik sorunlar daha da artar. Bu da inancı onun açısından daha gerçek kılar, bir kısır döngü oluşur. Kişinin içinde bulunduğu kültür bu tür durumları çözmek için dualar, muskalar veya ritüeller gibi çözümler sunar. Bu uygulamalar bireyin kontrol duygusunu yeniden kazanmasına yardımcı olur. Hatta bazı durumlarda plasebo etkisiyle işe yarayabilir.
Evrim Ağacı'nın çalışmalarına Kreosus, Patreon veya YouTube üzerinden maddi destekte bulunarak hem Türkiye'de bilim anlatıcılığının gelişmesine katkı sağlayabilirsiniz, hem de site ve uygulamamızı reklamsız olarak deneyimleyebilirsiniz. Reklamsız deneyim, sitemizin/uygulamamızın çeşitli kısımlarda gösterilen Google reklamlarını ve destek çağrılarını görmediğiniz, %100 reklamsız ve çok daha temiz bir site deneyimi sunmaktadır.
KreosusKreosus'ta her 10₺'lik destek, 1 aylık reklamsız deneyime karşılık geliyor. Bu sayede, tek seferlik destekçilerimiz de, aylık destekçilerimiz de toplam destekleriyle doğru orantılı bir süre boyunca reklamsız deneyim elde edebiliyorlar.
Kreosus destekçilerimizin reklamsız deneyimi, destek olmaya başladıkları anda devreye girmektedir ve ek bir işleme gerek yoktur.
PatreonPatreon destekçilerimiz, destek miktarından bağımsız olarak, Evrim Ağacı'na destek oldukları süre boyunca reklamsız deneyime erişmeyi sürdürebiliyorlar.
Patreon destekçilerimizin Patreon ile ilişkili e-posta hesapları, Evrim Ağacı'ndaki üyelik e-postaları ile birebir aynı olmalıdır. Patreon destekçilerimizin reklamsız deneyiminin devreye girmesi 24 saat alabilmektedir.
YouTubeYouTube destekçilerimizin hepsi otomatik olarak reklamsız deneyime şimdilik erişemiyorlar ve şu anda, YouTube üzerinden her destek seviyesine reklamsız deneyim ayrıcalığını sunamamaktayız. YouTube Destek Sistemi üzerinde sunulan farklı seviyelerin açıklamalarını okuyarak, hangi ayrıcalıklara erişebileceğinizi öğrenebilirsiniz.
Eğer seçtiğiniz seviye reklamsız deneyim ayrıcalığı sunuyorsa, destek olduktan sonra YouTube tarafından gösterilecek olan bağlantıdaki formu doldurarak reklamsız deneyime erişebilirsiniz. YouTube destekçilerimizin reklamsız deneyiminin devreye girmesi, formu doldurduktan sonra 24-72 saat alabilmektedir.
Diğer PlatformlarBu 3 platform haricinde destek olan destekçilerimize ne yazık ki reklamsız deneyim ayrıcalığını sunamamaktayız. Destekleriniz sayesinde sistemlerimizi geliştirmeyi sürdürüyoruz ve umuyoruz bu ayrıcalıkları zamanla genişletebileceğiz.
Giriş yapmayı unutmayın!Reklamsız deneyim için, maddi desteğiniz ile ilişkilendirilmiş olan Evrim Ağacı hesabınıza üye girişi yapmanız gerekmektedir. Giriş yapmadığınız takdirde reklamları görmeye devam edeceksinizdir.
Kısaca, bir insan olarak biz kişisel deneyimlerimizi algılarken ve adlandırırken büyük ölçüde içinde bulunduğumuz kültürden etkileniriz. Bu yolla panik atak cin musallatına, depresyon susto sendromuna, erkeklik "gücünden" şüphe etme durumu koro sendromuna dönüşebilir. Bu aşamada insan psikolojisindeki ilginç bir başka duruma daha değinelim: Davranışsal Bulaşma.
Davranışsal bulaşma, bir grubun içindeki bireylerin birbirlerinin davranışlarını bilinçli ya da bilinçsiz olarak taklit etmesi ya da benimsemesi olgusudur.[4] Örneğin istemsiz olarak yanımızdaki insanın beden dilini taklit edebiliyoruz. Benzer şekilde sınıfta bir öğrencinin gülmeye başlaması, diğerlerinin de aynı şekilde tepki vermesine yol açabiliyor. Bu taklit eğilimimizin, kültüre bağlı sendromla kuvvetli bir ilişkisi vardır. Bunu öncelikle bir bilimsel çalışma üzerinden inceleyelim.
Bir bilimsel araştırmada çeşitli insanlar bir top oynama oyununa dahil edildi. Herkesin rastgele birbirine top atması gerekiyordu. Ama önceden anlaşmalı şekilde, bir kişiye hiç top atılmadı. Oyundan sonra katılımcılardan biri bu kişinin yanına gitti, konuşurken ara sıra bacağını sallayacak şekilde onunla önemsiz bir konuda konuştu. Araştırma sonucunda, gruptan dışlanan ve bu yolla kendini iyi hissetmeyen insanların, bu bacak sallama davranışını bilinçsiz şekilde taklit etmeye başladığı görüldü. Kişinin gruptan dışlanmadığı, ona da top atıldığı durumlarda bu etki görünmüyordu.[5]
Yani grup içindeki bireyler, ne derece stres altındaysa, farkında olmadan birbirlerinin davranışlarını taklit etme eğilimleri de o derece artar. Bu da "Davranışsal Bulaşma" denilen fenomenin stres altında daha da güçlendiğini gösterir. Bu şekilde özellikle yakın sosyal bağların bulunduğu ortamlarda, bir kişinin sergilediği davranış hızla diğer bireylere yayılabilmektedir.[6] Kişi ile aynı ortamda bulunan çoğu kişi de stres içindeyse bu bilinçsiz taklit etme durumu hızla yayılır.[7]
Bu durum, bireyin güçsüzlük ve yetersizlik hissi yaşadığında, daha güçlü bir gruba uyum sağlama ve o grubun onayını kazanma amacıyla grup davranışını kopyalaması anlamına gelir. Bu şekilde, birey kendi güven, güç ve kontrol eksikliğini telafi etmek için gruba uyum sağlayarak aidiyet duygusunu pekiştirme yoluna gidebilir.
Toplumsal bazda bunun yansıması açıktır: Özellikle belirsizlik, endişe ve güvensizlik içeren dönemlerde, bir topluluğun içindeki stres hızla yayılabilir ve davranışsal bulaşma geniş kitleleri etkileyen tuhaf bir olguya dönüşebilir.
Kültüre bağlı sendromların olası işleme mekanizmasını toparlayalım. Birey bazı durumlarda stresini, kültürüne ve inancına uygun şekilde gösterir. Çevresindeki insanlar da benzer stres faktörlerine sahipse, davranışsal bulaşma yoluyla bu davranış çevresindeki diğer insanlara yayılabilir ve bir grup fenomenine dönüşebilir.
Kültüre Bağlı Sendromların Özellikleri
Kültüre bağlı sendromlar şu temel özelliklerle tanımlanabilir:
- Kültüre Özgülük: Bu sendromlar dünyanın her yerinde görülmez, farklı coğrafyalarda ve kültürlerde ortaya çıkar.
- Kültürü Yansıtma: Bu sendromlar bir kültürün aynası gibidir; değerlerini, inançlarını ve korkularını yansıtır. Örneğin Japonya'da görülen Hikikomori, Japon kültüründe genç insanlardan başarı beklentilerinin çok yüksek olmasıyla ilişkilendirilir. Dhat sendromunun göründüğü coğrafyada ise meninin hayati bir enerji kaynağı olduğuna inanılır.
- Psikososyal ve Nöropsikiyatrik Köken: Stres altındaki bireyin, içinde bulunduğu grubun davranışlarını bilinçsizce kopyalama eğiliminde olduğundan bahsetmiştik. Eğer birey yüksek stres altındaysa, bu eğilim de çok daha güçlü olur. Psikososyal veya nöropsikiyatrik sorun sahibi bireylerde normalin de üzerinde şiddetli derecede davranış kopyalama, taklit etme eğilimleri gelişebilir. Kültüre bağlı sendromlar, kişinin yaşadığı stres düzeyiyle yüksek derecede ilişkilidir. Örneğin, Ataque de Nervios travma veya aile çatışmalarının bir sonucu olarak ortaya çıkar. Yani Latin Amerika'da bir kişinin bağırıp ağlayarak duygularını dışa vurması, yaşadığı psikolojik gerilimin kültürel olarak kabul edilmiş bir ifadesidir. Benzer şekilde, Güneydoğu Asya'da görülen amok, bireyin bastırılmış öfkesinin şiddetli ve ani bir patlama şeklinde ortaya çıkmasıdır. Bu durumlar, bireysel dinamiklerin kültürel ve sosyal bağlamda nasıl şekillendiğini gösterir.
- Somatizasyon: Çoğu kültüre bağlı sendrom, fiziksel semptomlarla kendini gösterir, ancak bu semptomların altında yine psikososyal nedenler yatar. Örneğin Hindistan'da yaygın olan "Dhat" sendromu, enerji kaybı inancıyla birlikte fiziksel zayıflık şikâyetleri içerir. Benzer şekilde rüzgâr hastalığında baş ve kas ağrıları görünür.
Kültür ve Psikopatoloji: Evrensellik ve Bağlamsallık
Kültüre bağlı sendromlar, psikopatoloji alanında evrensellik ve bağlamsallık arasındaki tartışmaların merkezinde yer alır. Geleneksel psikoloji ve psikiyatri, ruhsal bozuklukların her kültürde aynı şekilde ortaya çıktığını savunur. Oysa kültürel psikoloji ve psikiyatri, insan zihninin kültürle ne kadar iç içe olduğunu ve psikolojik durumların çevresel bağlamdan büyük ölçüde etkilendiğini vurgular.[8]
Örneğin, Ataque de Nervios gibi bir sendrom Latin Amerika'da duygusal sıkıntının kabul edilebilir bir ifadesiyken, başka bir kültürde bu durum, kontrol kaybı veya ruhsal bozukluk belirtisi olarak değerlendirilebilir.
Kültüre bağlı sendrom kapsamına girmese de, bir toplumda normal, hatta sağlıklı kabul edilen bir davranışın başka bir kültürde ruhsal bir bozukluğun işareti olarak algılanabilmesi yaygındır. Bu bağlamda, insan psikolojisini incelerken farklı kültürlerin sosyal normlarını anlamak önemlidir. Kültürel bir bakış açısının önemini gösteren bu farklılıklara bazı örnekler verelim:[9], [10], [11]
- Japonya: Uzun süre sessiz kalmak saygının bir göstergesiyken, Batı toplumlarında sosyal beceriksizlik olarak görülebilir.
- Hindistan: Aile bireyleriyle sürekli birlikte yaşamak normal kabul edilirken, Batı'da bireysel bağımsızlığın eksikliği olarak algılanabilir.
- Güney Asya: Doğal afetler veya hastalıkları kader olarak kabul etmek normal karşılanırken, Batı'da bu yaklaşım öğrenilmiş çaresizlik olarak değerlendirilebilir.
- Orta Doğu: Cinlere ve nazarın varlığına inanmak yaygınken, Batı'da bu durum sanrısal bozukluk belirtisi olarak görülebilir.
- İskandinav Ülkeleri: Çok az konuşmak veya münzevi bir yaşam tarzı huzurla ilişkilendirilirken, diğer kültürlerde depresyon işareti olarak algılanabilir.
- Batı Afrika: Spiritüel ritüeller sırasında transa geçmek doğal sayılırken, Batı'da bu dissosiyatif bir durum olarak yorumlanabilir.
- Latin Amerika: Aşırı duygusal tepkiler ve dramatik ifadeler kültürel olarak kabul edilirken, bazı kültürlerde bu kontrol kaybı olarak değerlendirilebilir.
- İtalya: Yemek sırasında yoğun el hareketleriyle konuşmak tutkulu bir iletişim tarzı olarak kabul edilirken, Kuzey Avrupa'da bu aşırı heyecan veya agresiflik olarak algılanabilir.
- Doğu Asya ve Orta Doğu: Sosyal ilişkilerde ısrar etme yaygın bir fenomendir. Örneğin, bir misafire tekrar tekrar yemek teklif etmek veya hesap ödemeye çalışmak, Doğu kültürlerinde misafirperverlik ve samimiyetin göstergesi olarak görülür. Oysa Batı toplumlarında bu tür davranışlar bazen sınır ihlâli ya da rahatsız edici bir ısrar olarak algılanabilir.
- Maasai Kabilesi (Afrika): Tükürme, saygı ve kutsama ifadesi olarak kullanılırken, Batı kültürlerinde bu davranış saldırganlık veya saygısızlık olarak görülebilir.
- Tibet: "Gökyüzü Cenazesi" diye adlandırılan spiritüel bir geleneğe uygun olarak ölülerin bedeni vahşi hayvanlara yemeleri için bırakılır. Diğer toplumlarda bu davranış şok edici veya etik dışı bulunabilir.
Tüm insan davranışlarında olduğu gibi, bireylerin yaşadığı psikolojik sorunlar da kültürel inançlar, normlar ve değerlerle yüksek düzeyde ilişkilidir. Bu durum, insan psikolojisiyle ilgili evrensel yaklaşımların sınırlı kaldığını, bağlamsal bakış açısının ise insanı anlamada ne kadar önemli olduğunu ortaya koyar.
Bu bağlamsallık, bu türden sendromların tedavisinde de göz önünde bulundurulması gereken önemli bir faktördür. Her kültüre bağlı sendrom, bireyin yaşadığı toplumsal bağlam ve değerler sistemi ile şekillendiğinden, tedavi sürecinin de bu bağlama uygun şekilde tasarlanması gerekir. Örneğin Japonya'da görülen Hikikomori için geliştirilen tedaviler, aile dinamiklerini ve toplumsal başarı baskısını dikkate almalıdır. Bu bağlamsal yaklaşımlar, yalnızca semptomları hafifletmekle kalmaz, aynı zamanda bireyin kültürel çevresiyle uyum içinde psikolojik iyileşme sağlamasına yardımcı olur. Bu nedenle, kültüre duyarlı terapi yöntemleri, modern psikoloji ve psikiyatrinin kritik araçlarından biri haline gelmiştir.
Değişen Dünya, Değişen Sendromlar!
Kültüre bağlı sendromlar, tarih boyunca insan topluluklarının inançları, değerleri ve sosyal dinamikleriyle şekillenmiştir. Ancak, modern dünyanın hızla değişen koşulları, bu tür sendromların farklı formlarını ortaya çıkarmaktadır. Geleneksel kültüre bağlı sendromların yerini teknolojik ilerleme, bireyselcilik ve küreselleşme gibi faktörlerin etkisiyle modern sendromlar almıştır. Bu durum, kültür ve psikopatoloji arasındaki ilişkinin sürekli bir dönüşüm içinde olduğunu göstermektedir.
Şimdi, kültüre bağlı sendrom kapsamında değerlendirilebilen bazı fenomenlere bakalım.[12], [13]
- Nomofobi: Cep telefonunun erişilemez olması durumunda hissedilen yoğun kaygı, özellikle gençler arasında yaygındır.
- Yemek Seçiciliği (Orthorexia): Sağlıklı beslenme takıntısının, sosyal hayatı ve psikolojik sağlığı etkileyecek boyuta ulaşması.
- Fitoreksi: Sürekli daha kaslı bir vücuda sahip olma arzusu nedeniyle aşırı egzersiz yapma ve beslenmeyi kontrol etme durumu.
- Kentsel İzolasyon: Kalabalık şehirlerde yaşamalarına rağmen bireylerin yalnızlık ve aidiyetsizlik hissetmesi.
- Kariyer Kaygısı: Sürekli daha iyi bir iş veya unvan arayışı nedeniyle tükenmişlik hissi yaşamak.
- Çevrim İçi Ruminasyon: Sosyal medyada sürekli eski paylaşımları kontrol etme veya başkalarının başarılarını kıyaslama eğilimi.
- Tatil Sonrası Depresyonu: Tatil dönüşü gerçek hayata uyum sağlamada zorlanma ve mutsuzluk hissi.
- Alışveriş Bağımlılığı: Gereksiz ve çok sayıda ürün satın alma dürtüsüyle karakterize olan bir davranış bozukluğu. Belirtileri kontrolsüz para harcama ve ardından gelen pişmanlık hissidir.
Kültüre Bağlı Sendromlarla İlişkili Bazı Bilgiler
Kültüre bağlı sendromlarla yakından ilgili olan bazı sosyal ve psikolojik fenomenler, toplumların kolektif bilinç ve davranış örüntülerini anlamamız için önemli ipuçları sağlamaktadır.
Kitle Psikojenik Hastalıklar
Kültüre bağlı sendromların bir uzantısı olarak, belirli bir toplulukta toplu histeri veya psikojenik belirtilerin ortaya çıkması dikkat çekicidir.
Örneğin, 1962'de Tanzanya'da bir okulda başlayan gülme salgını yüzlerce öğrenciyi etkileyerek, toplu bir psikolojik fenomen olarak tarihe geçti. 2016 yılında Malezya'da bir okulda başlayan toplu histeri vakasında da, öğrenciler aniden bağırmaya, ağlamaya ve bayılmaya başladı. Olay, kısa sürede diğer okullara da yayıldı.[14]
Benzer bir kitle fenomeni, özellikle 20. yüzyılın ortalarında ABD'de, UFO gözlemleri etrafında gelişmiştir. İkinci Dünya Savaşı sonrası dönemde, dünya dışı varlıkların varlığına dair söylentiler hızla yayılmış, medya tarafından da yoğun şekilde işlenmiştir. ABD genelinde yüzlerce kişi UFO gördüğünü ya da uzaylılar tarafından kaçırıldığını bildirmiştir. Bazı durumlarda insanlar, UFO'ların iniş yaptığına veya dünya dışı varlıklarla karşılaştıklarına dair detaylı açıklamalar yapmış, bu da kitlesel bir heyecan ve korku dalgasına neden olmuştur.[15]
Söz konusu UFO gözlemleri ve uzaylı temasları, psikososyal bağlamda kitle histerisinin bir örneği olarak değerlendirilmektedir. Özellikle medya ve popüler kültürün etkisi, bu fenomenlerin yaygınlaşmasında ve topluluklar üzerindeki etkisinin büyümesinde önemli bir rol oynamıştır.
Bu tür fenomenlere Kitle Psikojenik Hastalıklar (İng: "Mass Psychogenic Illness") denir. Kültüre bağlı sendromlardan temel farkı, kitle psikojenik hastalıkların genellikle daha kısa süreli ve ani gelişen olaylar olmasıdır. Bununla birlikte, bu ifade bazen "Kitle Sosyojenik Hastalıklar" olarak da kullanılabilir ve kimi durumlarda kültüre bağlı sendromlarla büyük ölçüde örtüşebilir, hatta bazen aynı kavram olarak ele alınabilmektedir.[16]
Kültüre Bağlı Sendromlarla İlişkili Faktörler
Bazı kültüre bağlı sendromlar, genetik bazı yatkınlıklarla ilgili görülmüştür. Bu durum biyolojik ve kültürel faktörlerin etkileşimini gösterir. Örneğin, Aşkenazi Yahudilerinde yaygın olan Tay-Sachs gibi genetik hastalıklar, nörolojik etkiler yaratarak belirli psikolojik belirtilere neden olabilir. Ancak bu belirtiler, kültürel bağlamda farklı anlamlar kazanır ve kültürel bir sendrom olarak ifade edilebilir. Genetik yatkınlık, biyolojik temeli oluştururken, kültürel normlar ve inançlar bu durumun nasıl algılandığını ve deneyimlendiğini belirler.[17]
Ek olarak kültüre bağlı sendromlar, salgın dönemlerinde yayılma eğilimi gösterebilir. Örneğin, COVID-19 pandemisi sırasında, çeşitli ülkelerde artan "Sağlık Anksiyetesi Sendromu" veya aşırı hijyen takıntısı, kültürel bağlamlarla ilişkilendirilebilir.[18]
Kolonyal Travma Sendromları ise sömürge haline gelmenin yerli halklar üzerinde bıraktığı kalıcı etkileri ifade eder. Bu sendromlar, nesiller boyunca aktarılır ve kültürel kimlik kaybı, toplumsal travma, içselleştirilmiş ırkçılık gibi sorunlarla kendini gösterir. Kolonyal politikalar, yerli dillerin ve geleneklerin bastırılması, zorla asimilasyon, çocukların ailelerinden koparılması gibi uygulamalarla bireysel ve toplumsal düzeyde travmaya yol açmıştır. Bu etkiler, depresyon, anksiyete, alkolizm gibi sağlık sorunları ve zayıflayan toplumsal bağlar şeklinde devam eder.[19]
Kültüre bağlı sendromların bazıları küreselleşme yoluyla zaman içinde diğer kültürlerde de görülebilmektedir. Örneğin, Batı toplumlarında kadınlarda görülen ve bir tür kültüre bağlı sendrom olarak kabul edilen anoreksiya nervoza, zayıflık ideali ve güzellik standartlarıyla bağlantılı olarak yaygınlaşmıştır.
Fiji kültüründe 1990'ların ortasına kadar bu yeme bozukluğuna hiç rastlanmıyordu. Ülkede, dolgun bir kadın vücudu daha istendik, daha olumlu bir kültürel normdu. Ancak televizyonun ülkede yayılmasıyla, birkaç yıl içinde genç kadınlar arasında yeme bozukluklarında belirgin bir artış görülmeye başlanmıştır.[20]
Sonuç
Kültüre bağlı sendromlar, insan psikolojisinin en karmaşık ve çarpıcı yansımalarındandır. Psikolojik deneyimlerin evrensel ya da tek tip olmadığını, her toplumun kendi inançları, değerleri ve sosyal yapıları doğrultusunda şekillendiğini gösterir. İnsan davranışını şekillendiren dinamikleri anlamak için etkili bir perspektif sunar.
Bu sendromlar, bireyin iç dünyasıyla toplumsal yapılar arasındaki dinamik etkileşimin somut ve kuvvetli birer kanıtıdır. Bir kültürde "hastalık" olarak görülen davranış, başka bir kültürde normal ya da kutsal bir deneyim olarak kabul edilebilir. Bu durum, ruh sağlığına yaklaşımda kültürel duyarlılığın ne kadar kritik olduğunu ortaya koyar.
Her bir sendrom, bir toplumun korkularının, umutlarının ve değerlerinin benzersiz bir dışavurumudur. Bu bağlamda kültürel sendromları anlamak yalnızca psikopatolojiyi değil, aynı zamanda insani deneyimin zenginliğini ve çeşitliliğini kavramak anlamına gelir.
İçeriklerimizin bilimsel gerçekleri doğru bir şekilde yansıtması için en üst düzey çabayı gösteriyoruz. Gözünüze doğru gelmeyen bir şey varsa, mümkünse güvenilir kaynaklarınızla birlikte bize ulaşın!
Bu içeriğimizle ilgili bir sorunuz mu var? Buraya tıklayarak sorabilirsiniz.
Soru & Cevap Platformuna Git- 3
- 1
- 1
- 1
- 1
- 1
- 0
- 0
- 0
- 0
- 0
- 0
- ^ J. Waller. (2009). A Time To Dance, A Time To Die: The Extraordinary Story Of The Dancing Plague Of 1518. ISBN: 9781848310537. Yayınevi: Icon Books.
- ^ L. Donaldson, et al. (2002). The Dancing Plague. Elsevier BV, sf: 201-204. doi: 10.1038/sj.ph.1900371. | Arşiv Bağlantısı
- ^ A. P. Association. (2013). Diagnostic And Statistical Manual Of Mental Disorders Dsm-5. ISBN: 9780890425541. Yayınevi: Amer Psychiatric Assn Pub.
- ^ E. Hatfield. (1993). Emotional Contagion. ISBN: 9781139174138. Yayınevi: Cambridge University Press.
- ^ J. L. Lakin, et al. (2008). I Am Too Just Like You. Sage Publications, sf: 816-822. doi: 10.1111/j.1467-9280.2008.02162.x. | Arşiv Bağlantısı
- ^ T. L. Chartrand, et al. (2005). The Chameleon Effect: The Perception–Behavior Link And Social Interaction.. American Psychological Association (APA), sf: 893-910. doi: 10.1037/0022-3514.76.6.893. | Arşiv Bağlantısı
- ^ R. B. V. Baaren, et al. (2006). The Moody Chameleon: The Effect Of Mood On Non–Conscious Mimicry. Guilford Publications, sf: 426-437. doi: 10.1521/soco.2006.24.4.426. | Arşiv Bağlantısı
- ^ W. Tseng. (2001). Handbook Of Cultural Psychiatry. ISBN: 9780080525624. Yayınevi: Academic Press.
- ^ P. Ekman, et al. (1969). The Repertoire Of Nonverbal Behavior: Categories, Origins, Usage, And Coding. Semiotica, sf: 49-98. doi: 10.1515/semi.1969.1.1.49. | Arşiv Bağlantısı
- ^ J. Henrich. (2020). The Weirdest People In The World: How The West Became Psychologically Peculiar And Particularly Prosperous. ISBN: 9780374173227. Yayınevi: Farrar, Straus and Giroux.
- ^ S. J. Heine. (2020). Cultural Psychology. ISBN: 9780393644692. Yayınevi: W. W. Norton & Company.
- ^ A. J. Marsella, et al. (2011). Culture And Psychopathology: Foundations, Issues, Directions. SAGE Publications, sf: 103-115. doi: 10.1375/prp.4.2.103. | Arşiv Bağlantısı
- ^ S. Turkle. (2012). Alone Together: Why We Expect More From Technology And Less From Each Other. ISBN: 9780465031467. Yayınevi: Basic Books.
- ^ R. E. Bartholomew, et al. (2007). Epidemic Hysteria In Schools: An International And Historical Overview. Informa UK Limited, sf: 285-311. doi: 10.1080/0305569960220301. | Arşiv Bağlantısı
- ^ S. A. Clancy. (2007). Abducted: How People Come To Believe They Were Kidnapped By Aliens. ISBN: 9780674024014. Yayınevi: Harvard University Press.
- ^ R. E. Bartholomew, et al. (2002). Protean Nature Of Mass Sociogenic Illness: From Possessed Nuns To Chemical And Biological Terrorism Fears. The British Journal of Psychiatry, sf: 300-306. doi: 10.1192/bjp.180.4.300. | Arşiv Bağlantısı
- ^ L. J. Kirmayer, et al. (2014). Culture And Somatization. Psychosomatic Medicine, sf: 420-430. doi: 10.1097/00006842-199807000-00006. | Arşiv Bağlantısı
- ^ G. J. G. Asmundson, et al. (2020). Coronaphobia: Fear And The 2019-Ncov Outbreak. Elsevier BV, sf: 102196. doi: 10.1016/j.janxdis.2020.102196. | Arşiv Bağlantısı
- ^ L. J. Kirmayer, et al. (2014). Rethinking Historical Trauma. SAGE Publications, sf: 299-319. doi: 10.1177/1363461514536358. | Arşiv Bağlantısı
- ^ A. E. Becker. (2004). Television, Disordered Eating, And Young Women In Fiji: Negotiating Body Image And Identity During Rapid Social Change. Culture, Medicine and Psychiatry, sf: 533-559. doi: 10.1007/s11013-004-1067-5. | Arşiv Bağlantısı
Evrim Ağacı'na her ay sadece 1 kahve ısmarlayarak destek olmak ister misiniz?
Şu iki siteden birini kullanarak şimdi destek olabilirsiniz:
kreosus.com/evrimagaci | patreon.com/evrimagaci
Çıktı Bilgisi: Bu sayfa, Evrim Ağacı yazdırma aracı kullanılarak 18/12/2024 20:16:35 tarihinde oluşturulmuştur. Evrim Ağacı'ndaki içeriklerin tamamı, birden fazla editör tarafından, durmaksızın elden geçirilmekte, güncellenmekte ve geliştirilmektedir. Dolayısıyla bu çıktının alındığı tarihten sonra yapılan güncellemeleri görmek ve bu içeriğin en güncel halini okumak için lütfen şu adrese gidiniz: https://evrimagaci.org/s/19255
İçerik Kullanım İzinleri: Evrim Ağacı'ndaki yazılı içerikler orijinallerine hiçbir şekilde dokunulmadığı müddetçe izin alınmaksızın paylaşılabilir, kopyalanabilir, yapıştırılabilir, çoğaltılabilir, basılabilir, dağıtılabilir, yayılabilir, alıntılanabilir. Ancak bu içeriklerin hiçbiri izin alınmaksızın değiştirilemez ve değiştirilmiş halleri Evrim Ağacı'na aitmiş gibi sunulamaz. Benzer şekilde, içeriklerin hiçbiri, söz konusu içeriğin açıkça belirtilmiş yazarlarından ve Evrim Ağacı'ndan başkasına aitmiş gibi sunulamaz. Bu sayfa izin alınmaksızın düzenlenemez, Evrim Ağacı logosu, yazar/editör bilgileri ve içeriğin diğer kısımları izin alınmaksızın değiştirilemez veya kaldırılamaz.