Olmasaydı Ne Olurdu?
Karanlık olarak nitelenen Ortaçağ’ın gediklilerinden olan üç zümreli toplumun en alt tabakasını teşkil eden “çalışanlar” tayfası olmasa ne olurdu?
Fazla düşünmenize mahal bırakmadan karmaşa, kargaşa, keşmekeş vs. diyebilirim. Ortaçağ da para ekonomisinin gelişmediğini ve ortaçağın tarıma muhtaç bir toplum olduğunu gözden kaçırmazsak toplumsal olduğu gibi ekonomik de birtakım sıkıntılara yol açacağı aşikârdır. Tabii dua edenler dediğimiz “ruhban” sınıfımız ya da koruyanlar -sözde- olarak adını andığımız “baronlar” sınıfımız bizleri şaşırtıp eline kazma küreği alıp güneşin alnında tarla sürmeye kalkmazlarsa… Sürülecek toprak olduğu ya da havanın ürün elde etmeye elverişli olduğu bir ortamda kiliselerin ya da malikânelerin pencerelerinden boş tarlalara bakıp karın ağrısından ya da açlıktan kıvranan insanlar tahayyül ettikçe anlaşılması çokta güç olmayan bir ironi içinde buluyorum kendimi. Bu naif bir o kadar da zarif olan iki zümremizin çalışmasını beklemek ahmaklık olurdu sanırım. Ruhbanları ele alacak olursak, nefes gücüyle çalışan biri için bir de üstüne sert ve inatçı toprağa kazma sallamanın ne kadar zor olabileceğini tahmin edebiliyorum. Kendisini gibi asillerden olan bir sınıfın belirli mekânlarda bir şeyler fısıldayıp durmaları karşılığında karınlarını doyurmada kendilerine hizmet edecek olanlar da herhalde baron (soylu) takımımız değildir. Tohumlar kendiliğinden yere düşse ve tam zamanında yağmur yağsa her şey ne kadar da kolay olurdu.
Elde ettiği ürünün yarısını toprağını kiraladığı beyine verip, kalan üründen bir kısmını ondalık vergisi olarak kiliseye -zorla- bağışlayıp kalan ürünün bir kısmını da gelecek sene ekmek için ayırıp ondan da artan ürünle -artmışsa- karnını doyurmaya çalışan “çalışanlar” grubumuzun bu kadar önemli olabileceğini tahmin etmemiştim. Toplumun 2/3’ünü oluşturan bu grubumuzun karın tokluğuna çalıştığını herhalde anlamışsınızdır. Bey’in yüklediği angaryalara gelecek olursak vergi olarak vermek zorunda olduğu ürünü bir de senyörünün ambarına taşıması ve aynı zamanda ona ev işlerinde yardım etmesini de eklersek çiftçi arkadaşımızın kölelikten tek farkının isminin olduğunu söyleyebiliriz. Güneşin doğuşuyla kalkıp gün boyu çalıştıktan sonra güneşin batışıyla yatan arkadaşların başka arkadaşlar edinmesi de olanaksızdı. Görüp bildiği ya da tanıyıp tanıyacağı kişi sayısı kendi köyüyle sınırlıydı. Bazıları kralının kim olduğunu dahi bilmeden ölüyordu ve zaten bilmesine de gerek yoktu onun için başındaki senyörü bilmesi kâfiydi.
Koruyan ve Ruhban zümremiz bir an evvel tarla sürmeyi öğrense iyi olur, yoksa Tanrı’dan tarla ve çeşitli işlerde çalışması için melekler yollamasını istemek zorunda kalabilirler.
- 2
- 1
- 1
- 0
- 0
- 0
- 0
- 0
- 0
- 0
- 0
- 0
Evrim Ağacı'na her ay sadece 1 kahve ısmarlayarak destek olmak ister misiniz?
Şu iki siteden birini kullanarak şimdi destek olabilirsiniz:
kreosus.com/evrimagaci | patreon.com/evrimagaci
Çıktı Bilgisi: Bu sayfa, Evrim Ağacı yazdırma aracı kullanılarak 12/12/2024 11:42:50 tarihinde oluşturulmuştur. Evrim Ağacı'ndaki içeriklerin tamamı, birden fazla editör tarafından, durmaksızın elden geçirilmekte, güncellenmekte ve geliştirilmektedir. Dolayısıyla bu çıktının alındığı tarihten sonra yapılan güncellemeleri görmek ve bu içeriğin en güncel halini okumak için lütfen şu adrese gidiniz: https://evrimagaci.org/s/12450
İçerik Kullanım İzinleri: Evrim Ağacı'ndaki yazılı içerikler orijinallerine hiçbir şekilde dokunulmadığı müddetçe izin alınmaksızın paylaşılabilir, kopyalanabilir, yapıştırılabilir, çoğaltılabilir, basılabilir, dağıtılabilir, yayılabilir, alıntılanabilir. Ancak bu içeriklerin hiçbiri izin alınmaksızın değiştirilemez ve değiştirilmiş halleri Evrim Ağacı'na aitmiş gibi sunulamaz. Benzer şekilde, içeriklerin hiçbiri, söz konusu içeriğin açıkça belirtilmiş yazarlarından ve Evrim Ağacı'ndan başkasına aitmiş gibi sunulamaz. Bu sayfa izin alınmaksızın düzenlenemez, Evrim Ağacı logosu, yazar/editör bilgileri ve içeriğin diğer kısımları izin alınmaksızın değiştirilemez veya kaldırılamaz.