TÜRK SİNEMA SANATININ ELEŞTİRİSİ
Film Sektörünün Genel Eleştirisi, Film Sektörü Düşüşte Mi, Neden Hollywood Kalitesinde Film Üretilemiyor?

- Blog Yazısı
Türk sineması, zengin kültürel mirasıyla beslenen, tarihî derinliği olan bir geleneğe sahip olmakla birlikte, zaman içinde farklı etkilerle şekillenmiş iyisiyle kötüsüyle bir araya gelmiş bir yığın. Son zamanlarda boş vaktimi fazlasıyla film izlemeye adadığım için son çıkan filmleri de incelemek için bolca fırsatım oldu. Yalan yok, bazı filmler beni gerçekten bir film kalitesini geliştiğini hissettirdiği için heyecanlansam da, bitirdiğim film sayısı arttıkça fikrimden vazgeçtim. Bu yazımda da olabildiğince Türk sinemasının ve dünya çapında sinema sektörünün mevcut durumunu olabildiğince analiz edeceğim. Kısa cevabı vererek de bir başlangıç yapalım: Türk sinema sektörünün kalitesi hem yükselip aynı anda batıyor.
Tabi direk bodoslama bir şekilde Türk sinemasını eleştirmeden önce bir filme neyin sanatsal bir etki verdiğini anlamamız gerek. Bir filmi güzel yapan şey nedir? Kişiden kişiye göre değişir diyen bir kişi görünce hemen kendimi camdan aşağı atıyorum. Tabi ki sanatsal yorumlamalar ve estetik öznel kavramlardır buna bir şey demiyorum ama hani genele vurmamız gerekiyor. Güzellik denilen şeye sadece sübjektif olmakla açıkladığımızda “kalite” diye bir şeyden bahsedemiyoruz bu yüzden olabildiğince objektif yazmaya çalışacağım. Filmi güzel yapan iki şey vardır: hikâye anlatma yeteneği ve konunun ne kadar akıllıca tasarlandığı.
Konunun ne kadar akıllıca tasarlandığı noktasında kısa kesmek gerekirse gerçekçilikle olan alakası, içerisindeki bireylerin karakterlerine uygun davranmaları ya da senaryoya bağlı olmaları gibi konular ön plandadır. Mesela (komedi filmleri dışında) son derece egoist ve şımarık bir karakter olsun. Bu karakter filmin sonunda bu özelliklerine uygun olmayan şeyler yapıyorsa bu filmin senaryosu kötü tasarlanmış demektir. Aynı şekilde karakterler de dışarıdan çok kafa yormadan izleyen izleyiciler için bile basit bir şekilde senaryodaki çelişkileri görebiliyorsa bu film olmamış demektir. Hikâye anlatma yeteneğinin içerisine ise oyunculuk, sahne tasarımı, diyaloglar ve filmin havası diyebilirim. Filmin havası dediğim olay ise hani karakterlerin iç sesi ya da filmin içinde olmayan dış ses buna dâhil edilebilir. Mesela Wes Anderson mükemmel bir hikâye anlatıcısıdır. Konunun akılcılığından ziyade hikâye anlatma yeteneğinden bu kadar çok ödül almıştır.
Türk Sinemasının Genel Problemleri Nedir?
İlk ve en önemli sebep çok özür dileyerek yazıyorum ki seyircilerin kalitesizliğidir. Türk filmi zaten gençlerden ziyade yaşlı-orta yaşlı insanlar daha fazla izlediğini sayısal verilerden görebiliyoruz, gençler daha çok yabancı filmlere yöneliyor. Türk filmi izleyicilerinin de en büyük beklentisi “komedi”! Bakın çok basit bir örnekle açıklayayım, şu ana kadar en çok sevilen 20 Türk filminden 6’sı dram 2’si aksiyon 14 tane de komedi filmi var. Dürüst olun şu ana kadar gerçekten başarılı bilim kurgu Türk filmi gördünüz mü? AROG, GORA, Japon işi, Dünya’yı Kurtaran Adamın Oğlu dışında sanırım tutan bilim kurgu filmi yok ki bunların da en öne çıkan özelliği komedi olması, kurgu yönü pasif kalıyor. Bu kadar çok komediye talep edilen bir sektörde gerçekten diğer türlerde yeterince kaliteli olmaması şaşırtıcı değil gerçekten.
Gördüğüm en büyük ikinci sebep ise senaryoların özgün olmaması. Yani önceden yapılmış bir filmi farklı dinamiklerle az buçuk değişik şekilde tekrar yayınlanması kaliteyi düşürüyor. Bunu en çok korku türü içinde görüyorum. Hiçbir filmi kötülemek haddime değil ama en az 15 Türk korku filmi izlemişimdir daha hiç farklı bir konuyla karşılaşmadım. Zengin bir aile lanetlenir, büyü ya da cinler yoluyla zengin olmuşlar meğerse, bunu bozmak için ıssız bir köye giderler, köyde de olan olur ya aile kurtulur ya da hepsi ölür film biter. Siccin ya da Dabbe serisi için de geçerli hepsinde olay aynı, diyaloglar farklı sadece. Filmleri tek başlarına değerlendirdiğimizde gerçekten güzeller ama sürekli aynı malzemeyi ısıtıp ısıtıp önümüze koyunca sıkıyor bir müddet sonra. Ben adım gibi eminim korku senaristleri cin ve büyü konularının dışına çıksalar çok daha kaliteli filmler ortaya çıkacak ama yok olmuyor.
Gördüğüm en büyük üçüncü sorun ise hikâye anlatma yönündeki yetersizlik derdim. Hikâye anlatma yeteneğinin düşük olmasındaki en büyük sebeplerden biri diyalogların yeterince doğal olmaması geliyor kesinlikle. Bakın bir filmi “film” yapan en önemli şey filmin içerisine seyirciyi dâhil edebilmesidir. Orada toplumumuzdan, kültürümüzden bir şeyler görünce asıl bize çekici geliyor. Gerçekten bazen konuşmaları ChatGPT’ye mi yazdırıyorlar anlamıyorum, ne kadar robotik ne kadar samimiyetten uzak diyaloglar ortaya çıkıyor ki aklım almıyor. Aynı şekilde hayal gücü eksikliği de bir bu kadar yetersizlik görüyorum. Ben daha orta sınıfı anlatan bir film izlemedim, ya aşırı zengin her yerden para fışkırıyor ya da 1 ekmek yemeyi lüks görecek kadar aşırı fakir fukara oluyor karakterler. Ya hiç mi orta sınıf yok ülkede? Ya da bu kadar mı hor görülüyor orta sınıfın hikâyeleri? Bu hayal gücü eksikliği bence komedi filmlerinde de çok göze çarpıyor. Bakın bir olayı komik yapan absürtlük ikiye ayrılır: ya çok akıllıca bir tespit yaparsın ve bundan dolayı akıllıca güldürürsün, mesela Cem Yılmaz’ı bu konuda çok tebrik ederim bu konuda çok başarılı, ya da ana karakterin “mallık” yapmasına gülersin. Komedi filmlerinde bile en fazla “mallıklara” gülmemiz için yazılıyor. Bu komedi filmlerinin bile hayal gücünden yoksun olduğunun kanıtıdır.
Diğer küçük kusurlara değinmek gerekirse teknik yetersizlikler diyebiliriz. Anlatmama gerek yoktur herhâlde Amerika ile kıyaslandığında ciddi bir bütçe farkı var. Dahası animasyon ve 3D modelleme gibi işlerde Amerikalılar daha gelişmiş oldukları için ne kadar para verilirse verilsin onlar kadar kaliteli bir yapım ortaya çıkamayacak. Bunun gibi teknik yetersizlikler maalesef bizim asla bir Hollywood olamayacağımızın kanıtı. Zaten bizim Hollywood olmamız için çabalayan da yok, sanat haberlerini biraz okursanız bizde sanat üretmekten ziyade kâr elde etmek amaç olduğu için yerinde sayan bir sektör var. Ben hep şunu savundum: sanat konusunda çok başarılı olduğumuza can-ı gönülden inanıyorum. Biz her şeyde olduğu gibi potansiyelimizi yanlış kullanıyoruz. Türk film sektöründe bazı filmler var ki gerçekten Hollywood seviyesinde(şaka yapmıyorum). Kötü imajdan dolayı Türk sinemasına kötü bir önyargı oluştuğunun farkındayım. Yine de Türk sinemasının olumlu şekilde yükselişe geçtiği kısımlarda var. Ona geçmeden önce dünyada film sektörü ne durumda bir de bunu konuşmak isterim.
Dünya Sinemasının Genel Problemleri Nedir?
Türk sinemasını bırakırsak ve genel dünyayı düşünürsek çok kötü bir haberim var: bütün dünyada film piyasası düşüşte. Sadece türkiyede olan bir şey değil bu yani. Korona döneminde baya düşmüştü film piyasası hiç adam akıllı bir yapım görmez olmuştuk, korona sonrası 2022 ve 2023 yılı gerçekten kaliteli filmler gelse de artık film sektörü yerini başkasına kaptırdı: DİZİ SEKTÖRÜ! Olayı şöyle anlatayım, günümüzde televizyondan ziyade internet sitelerinde dizi-film izler olduk. Bunu sayısal verilerle de doğrulayabiliriz. Artık diziye-filme ulaşmak için birkaç tıklama yapmak yeterli. Bu kolaylıklardan dolayı internet siteleri dizileri daha çok tercih eder oldu.
Dizilerin filmlerden daha fazla tercih edilmesindeki sebepler: IMBD puanlarının daha yüksek olması ve daha az maliyetli olması geliyor. Maliyet olarak şöyle bir istatistik vereyim The Walking Dead dizisi bölüm başına ortalama 2,5 milyon $ harcıyor ve sonucunda 45dk’lık bir ürün ortaya çıkıyor. Tipik bir zombi filmi olarak mesela Dawn of the Dead filmi 26 milyon $ bütçe ile çekildi ve sonunda 100 dakikalık bir ürün ortaya çıktı. Hani matematik dehası olmaya gerek yok. Dizi ile çekim yapınca nerden baksan bu örnekte 4 kat daha fazla ürün ortaya çıkartabiliyoruz.
Evrim Ağacı'nın çalışmalarına Kreosus, Patreon veya YouTube üzerinden maddi destekte bulunarak hem Türkiye'de bilim anlatıcılığının gelişmesine katkı sağlayabilirsiniz, hem de site ve uygulamamızı reklamsız olarak deneyimleyebilirsiniz. Reklamsız deneyim, sitemizin/uygulamamızın çeşitli kısımlarda gösterilen Google reklamlarını ve destek çağrılarını görmediğiniz, %100 reklamsız ve çok daha temiz bir site deneyimi sunmaktadır.
KreosusKreosus'ta her 50₺'lik destek, 1 aylık reklamsız deneyime karşılık geliyor. Bu sayede, tek seferlik destekçilerimiz de, aylık destekçilerimiz de toplam destekleriyle doğru orantılı bir süre boyunca reklamsız deneyim elde edebiliyorlar.
Kreosus destekçilerimizin reklamsız deneyimi, destek olmaya başladıkları anda devreye girmektedir ve ek bir işleme gerek yoktur.
PatreonPatreon destekçilerimiz, destek miktarından bağımsız olarak, Evrim Ağacı'na destek oldukları süre boyunca reklamsız deneyime erişmeyi sürdürebiliyorlar.
Patreon destekçilerimizin Patreon ile ilişkili e-posta hesapları, Evrim Ağacı'ndaki üyelik e-postaları ile birebir aynı olmalıdır. Patreon destekçilerimizin reklamsız deneyiminin devreye girmesi 24 saat alabilmektedir.
YouTubeYouTube destekçilerimizin hepsi otomatik olarak reklamsız deneyime şimdilik erişemiyorlar ve şu anda, YouTube üzerinden her destek seviyesine reklamsız deneyim ayrıcalığını sunamamaktayız. YouTube Destek Sistemi üzerinde sunulan farklı seviyelerin açıklamalarını okuyarak, hangi ayrıcalıklara erişebileceğinizi öğrenebilirsiniz.
Eğer seçtiğiniz seviye reklamsız deneyim ayrıcalığı sunuyorsa, destek olduktan sonra YouTube tarafından gösterilecek olan bağlantıdaki formu doldurarak reklamsız deneyime erişebilirsiniz. YouTube destekçilerimizin reklamsız deneyiminin devreye girmesi, formu doldurduktan sonra 24-72 saat alabilmektedir.
Diğer PlatformlarBu 3 platform haricinde destek olan destekçilerimize ne yazık ki reklamsız deneyim ayrıcalığını sunamamaktayız. Destekleriniz sayesinde sistemlerimizi geliştirmeyi sürdürüyoruz ve umuyoruz bu ayrıcalıkları zamanla genişletebileceğiz.
Giriş yapmayı unutmayın!Reklamsız deneyim için, maddi desteğiniz ile ilişkilendirilmiş olan Evrim Ağacı hesabınıza üye girişi yapmanız gerekmektedir. Giriş yapmadığınız takdirde reklamları görmeye devam edeceksinizdir.
IMBD puanlarının daha yüksek olmasındaki sebep ise biraz tartışmalı bir durum olsa da en geçerli sayılabilecek 2 ihtimal var: yüksek süreler ve belirsizliğin çekiciliği. Yüksek süreler yani sezonluk 12 bölümden 480dk bir olayın içine girmek demek. Bu kadar uzun süreler geçirmek karakterlerle daha iyi duygusal bağlar kurmamızı sağlıyor gibi görünüyor. Filmlerde bu durum ne kadar kısıtlı olsa da diziler bu durumu çok iyi kullanıyor. Ayrıca film severlerin “istediğim konuda az sayıda film var” sorununu da uzun sürelere yayılan diziler çok iyi bir şekilde çözüyor, çünkü konunun meraklısı uzun süre dizileri takip edebiliyor. Ayrıca bir araştırmada gördüğüm üzere haftalık yayınlanan dizilerde seyircilerin 7 gün boyunca merakla beklemesi, üzerine yorumlar yapması ya da diziyi bölüm bittikten sonra araştırması diziden aldıkları memnuniyetleri arttırıyor gibi görünüyor.
Bunun gibi bariz sebepler görünce otomatik olarak internet siteleri dizilere yatırım yapmaya ve film sektörünü daha boş bırakmaya başladılar. Daha Netflix dokunuşu çok da başarılı değil. Netflix Films'in başkanı Scott Stuber bile geçenlerde Netflix orijinal filmlerinin yeterince başarılı olamadığını kabul etti. Sebebi basit Netflix tamamen “hızlı üret ve hızlı tükettir” üzerinden film çıkarıyor. Yani aylık abonelik üzerinden hizmet verdiği için sürekli bir yeni film getirme telaşı içerisinde. Bunun çözümü olarak özensiz “çerezlik filmler” üretmek olarak belirlemiş. Netflix filmleri zaten biraz ruhsuz oluyor. Yani filmin içindeki duyguları doğru aktaramıyor ve konuşmalar da fazla kasıntı gibi geliyor bana her zaman. Dizilerinden ziyade filmleri çok da başarılı olmadığı sonucuna oluşuyoruz ki Netflix bu sektörün bir numaralı ismi.
Bunun gibi birçok sebep bir araya gelince film sektörü düşüşe geçmiş durumda, bakın batıyor demiyorum yanlış anlaşılmasın ama dizi sektörüne karşı düşüşte. En azından dizi sektörü kadar hızlı yükselemiyor.
Türk Sinemasındaki Pozitif Gelişmeler Var Mı?
Bu kadar kötü şey yazdık birazda güzel haberler vereyim, ben 20 yaşlarına kadar Türk filmlerinden hiç hoşlanmayan izlemeyen biri olarak söylüyorum ki gerçekten bir gelişme var. Hani hem yükseliyor hem alçalıyor ikisini aynı anda yaşıyor. Şöyle ki gerek dizi sektörü gerek film hiç olmadığı kadar fazla yurtdışında ödül alıyor. Oyuncular ya da yönetmenler da aynı şekilde geçmişe oranla daha fazla ödül almaya başladılar. Tabi ki ödül sayısının fazla olmasının da etkisi var ama fark etmez. Başta dediğim gibi yeni çıkan birkaç film izleyince ben bile bir şeylerin düzeldiğini düşünerek heyecanlandım. Netflix’in de bunda büyük bir payı var elbette. TV kanallarında yayınlanan dizi ve filmler daha orta yaşlı kesime hitap ederken internet sitelerindeki film ve diziler daha gençlere hitap ediyor. Haliyle gençlere hitap eden film sektörü daha modern olmak zorundadır. Türk sanatının gelişmesi gereken daha çok şey var. Tam anlamıyla kaliteli diyebileceğim bir konumda değil, gelişmekte olan bir konumda.
Ya da gelişmemekte inat eden bir konumda, ikisinden biri...
Tabi ki bu blog yazımı mükemmel ötesi birkaç Türk filmi önermeden bitirmeyeceğim:
-Sibel (2018)
-O… Çocukları (2008)
-Aşk ve Devrim (2011)
-Sen Ben Lenin (2021)
-Pandora’nın Kutusu (2008)
-Haile: Bir Aile Kâbusu (2023)
-Ev Kira Semt Bizim (2018)
-Barda (2007)
-Zenne (2012)
-Çekmeceler (2015) (Favori filmimdir, şiddetle tavsiye edilir)
- 2
- 1
- 1
- 1
- 1
- 1
- 0
- 0
- 0
- 0
- 0
- 0
Evrim Ağacı'na her ay sadece 1 kahve ısmarlayarak destek olmak ister misiniz?
Şu iki siteden birini kullanarak şimdi destek olabilirsiniz:
kreosus.com/evrimagaci | patreon.com/evrimagaci
Çıktı Bilgisi: Bu sayfa, Evrim Ağacı yazdırma aracı kullanılarak 13/03/2025 20:53:31 tarihinde oluşturulmuştur. Evrim Ağacı'ndaki içeriklerin tamamı, birden fazla editör tarafından, durmaksızın elden geçirilmekte, güncellenmekte ve geliştirilmektedir. Dolayısıyla bu çıktının alındığı tarihten sonra yapılan güncellemeleri görmek ve bu içeriğin en güncel halini okumak için lütfen şu adrese gidiniz: https://evrimagaci.org/s/16394
İçerik Kullanım İzinleri: Evrim Ağacı'ndaki yazılı içerikler orijinallerine hiçbir şekilde dokunulmadığı müddetçe izin alınmaksızın paylaşılabilir, kopyalanabilir, yapıştırılabilir, çoğaltılabilir, basılabilir, dağıtılabilir, yayılabilir, alıntılanabilir. Ancak bu içeriklerin hiçbiri izin alınmaksızın değiştirilemez ve değiştirilmiş halleri Evrim Ağacı'na aitmiş gibi sunulamaz. Benzer şekilde, içeriklerin hiçbiri, söz konusu içeriğin açıkça belirtilmiş yazarlarından ve Evrim Ağacı'ndan başkasına aitmiş gibi sunulamaz. Bu sayfa izin alınmaksızın düzenlenemez, Evrim Ağacı logosu, yazar/editör bilgileri ve içeriğin diğer kısımları izin alınmaksızın değiştirilemez veya kaldırılamaz.