ABD TARİHİNİN EN BÜYÜK ADALET SKANDALI
Nicola ve Bart Davası Hakkında Bilmeniz Gereken Her Şey

- Blog Yazısı
GİRİŞ
Amerika için skandallar bitmiyor. Günümüzde Trump dönemiyle birlikte Amerika Birleşik Devletleri sık sık şiddet olayları, yargı tartışmaları, derin kutuplaşmalar ve ekonominin düzensizleriyle gündeme geliyor. Ancak bu durum, aslında ABD tarihinde hiç de yeni değil. Ülke, kuruluşundan bu yana “özgürlük” ve “adalet” gibi yüce değerleri savunduğunu iddia etse de, sol görüşlü muhaliflerine karşı yürüttüğü sistematik propaganda, baskı ve önyargılarla dolu kirli bir geçmişe sahip. Her dönemde parıltılı söylemlerin ardında karanlık hikâyeler saklı kaldı. Bu yazıda, Amerika’nın “adalet ülkesi” imajını derinden sarsan, hatta dünya çapında hukuk sisteminin tarafsızlığını sorgulatan en büyük adalet skandalını — Sacco ve Vanzetti davasını — ele alacağım.
Nicola ve Bart kimdir?
Nicola Sacco ve Bartolomeo Vanzetti’nin hikâyesi, aslında 20. yüzyılın başında milyonlarca göçmenin yaşadığı umut ve hayal kırıklığının özetidir. İkisi de İtalya’da doğup büyümüş, yoksullukla erken yaşta tanışmış gençlerdi. Sacco, Güney İtalya’nın kırsal yoksulluğu içinde, küçük bir çiftçi ailesinin oğlu olarak büyüdü; daha çocuk yaşta tarlada çalışmaya başladı. Vanzetti ise Kuzey İtalya’da, biraz daha iyi koşullarda ama yine de kısıtlı imkânlarla yetişti. O da eğitimine devam etmek istese de hem sağlık hem ailevi sebepler yüzünden okulu bırakmak zorunda kaldı. Yani ikisi de, farklı yerlerde doğmuş olsalar da, hayata aynı pencereden bakan iki gençti: geçim sıkıntısı, adaletsizlik ve geleceğe dair belirsizlik.
İtalya o dönemde pek parlak bir tablo çizmiyordu. Güneyde tarım çökmüş, kuzeydeki sanayi de herkese kapı açacak kadar gelişmemişti. Üstüne bir de siyasi baskılar eklenince, özellikle işçi sınıfı içinde huzursuzluk büyüyordu. Bu ortam, Sacco gibi ekonomik nedenlerle, Vanzetti gibi hem ekonomik hem de entelektüel özgürlük arayışında olan gençleri göçe itti. Anarşist fikirler, işçi hareketleri ve eşitlik arayışı, özellikle Vanzetti’nin düşünce dünyasında önemli bir yer tutmaya başlamıştı. Sacco’nun ise politik bilinci Amerika’ya gittikten sonra daha çok şekillendi. Her ikisi de, kendi yollarında “daha adil bir dünya” arayışına çıkan genç idealistlerdi.

1908 yılına gelindiğinde, iki genç de bavullarını toplayıp Amerika’ya doğru yola çıktı. Sacco henüz 17, Vanzetti ise 20 yaşındaydı. Geride bıraktıkları şey sadece yoksulluk değildi; aynı zamanda bir ülkenin vaat edemediği adalet ve özgürlüktü. Amerika onlar için yeni bir başlangıç, belki de hayatın adil olabileceğine dair son umuttu. Ne var ki, bu umut hikâyesinin sonunda yerini adaletsizlik ve trajediye bırakacağını kimse o günlerde tahmin edemezdi. Yine de onların hikâyesi, sadece iki göçmenin değil, 20. yüzyılın vicdanını sarsan bir dönemin de hikâyesi olarak tarihe geçti.
Dava ve Sonucu
Amerika’ya vardıklarında Sacco ve Vanzetti’nin hayatı pek de kolay başlamadı. Nicola Sacco, ayakkabı fabrikalarında çalışarak geçimini sağladı, hatta kısa sürede bu işte ustalaştı. Bartolomeo Vanzetti ise daha da zorlu işlerde ter döktü; balık sattı, ağır işçilik yaptı, bir yandan da göçmen işçilerin hayat koşullarını yakından gözlemledi. İkisi de, kısa zamanda İtalyan göçmen topluluklarının arasına karıştı. Burada tanıştıkları anarşist çevreler, özellikle Luigi Galleani’nin takipçileri olan “Galleanisti” grubu, onların düşünce dünyasını daha da derinleştirdi. Bu grup, kapitalizme ve devlete karşı çıkan, işçi haklarını savunan radikal bir topluluktu. Yani Sacco ve Vanzetti, sadece işçi olarak değil, fikir olarak da yeni bir mücadele alanına adım atmış oldular.


Ancak Amerika onların hayal ettiği özgürlükler ülkesi değildi. 1910’lu ve 1920’li yıllar, ABD’de yerlicilik akımlarının, yani “nativizm”in yükseldiği dönemdi. Özellikle Güney ve Doğu Avrupa’dan gelen göçmenler “tehlikeli”, “radikal” ve “istenmeyen” olarak görülüyordu. 1917’deki Rus Devrimi’nin ardından başlayan “Red Scare” (Kızıl Korku) dalgası ise işleri iyice zorlaştırdı. Sosyalistler, anarşistler ve sendikacılar birer “devlet düşmanı” gibi hedef haline geldi. Palmer Baskınları (Palmer Raids) adı verilen operasyonlarda binlerce göçmen tutuklandı, sınır dışı edildi. Bu atmosferde Sacco ve Vanzetti gibi politik açıdan aktif iki göçmenin her hareketi, devletin ve medyanın merceği altına girmişti.
15 Nisan 1920’de Massachusetts’te bir ayakkabı fabrikasının maaş arabası soyulup iki kişinin öldürülmesi, bu gergin dönemin fitilini iyice ateşledi. Sacco ve Vanzetti, anarşist kimlikleri yüzünden hemen şüpheli ilan edildi. Oysa deliller son derece zayıftı: balistik raporlar birbiriyle çelişiyordu, tanık ifadeleri tutarsızdı ve hatta bazı tanıklar İngilizce bilmedikleri için yanlış anlaşılmıştı. Buna rağmen hakim Webster Thayer açıkça önyargılı davrandı; göçmen ve solcu düşmanı tavrı duruşmalara damgasını vurdu. Savcılık, ikilinin siyasi görüşlerini sürekli gündeme getirerek jürinin duygularını manipüle etti. Dava kısa sürede Amerika’nın sınırlarını aştı; Paris, Londra, Buenos Aires gibi şehirlerde binlerce insan adalet talebiyle sokaklara döküldü. Einstein, Bertrand Russell ve H.G. Wells gibi entelektüeller bile onların suçsuz olduğuna dair açıklamalar yaptı. Hatta Mussolini bile idamların durdurulması için devreye girdi ama sonuç alamadı.
Altı yıl süren temyiz sürecinde yeni kanıtlar ve tanıklar ortaya çıksa da mahkemeler bunları dikkate almadı. Massachusetts Valisi Alvan T. Fuller, bağımsız bir komisyon kurarak davayı inceledi ama sonuç yine değişmedi. Ve 23 Ağustos 1927 gecesi, Nicola Sacco ve Bartolomeo Vanzetti elektrikli sandalyede idam edildi. Onların ölümü, sadece iki insanın trajedisi değil, aynı zamanda dönemin adaletsizliğinin ve göçmenlere duyulan korkunun bir sembolü haline geldi. Bugün bile Sacco ve Vanzetti davası, “adaletin milliyet ve ideoloji uğruna nasıl çarpıtılabileceğinin” en çarpıcı örneklerinden biri olarak hatırlanıyor.
Aslında maddi destek istememizin nedeni çok basit: Çünkü Evrim Ağacı, bizim tek mesleğimiz, tek gelir kaynağımız. Birçoklarının aksine bizler, sosyal medyada gördüğünüz makale ve videolarımızı hobi olarak, mesleğimizden arta kalan zamanlarda yapmıyoruz. Dolayısıyla bu işi sürdürebilmek için gelir elde etmemiz gerekiyor.
Bunda elbette ki hiçbir sakınca yok; kimin, ne şartlar altında yayın yapmayı seçtiği büyük oranda bir tercih meselesi. Ne var ki biz, eğer ana mesleklerimizi icra edecek olursak (yani kendi mesleğimiz doğrultusunda bir iş sahibi olursak) Evrim Ağacı'na zaman ayıramayacağımızı, ayakta tutamayacağımızı biliyoruz. Çünkü az sonra detaylarını vereceğimiz üzere, Evrim Ağacı sosyal medyada denk geldiğiniz makale ve videolardan çok daha büyük, kapsamlı ve aşırı zaman alan bir bilim platformu projesi. Bu nedenle bizler, meslek olarak Evrim Ağacı'nı seçtik.
Eğer hem Evrim Ağacı'ndan hayatımızı idame ettirecek, mesleklerimizi bırakmayı en azından kısmen meşrulaştıracak ve mantıklı kılacak kadar bir gelir kaynağı elde edemezsek, mecburen Evrim Ağacı'nı bırakıp, kendi mesleklerimize döneceğiz. Ama bunu istemiyoruz ve bu nedenle didiniyoruz.
İdam Sonrası Gelişmeler
Sacco ve Vanzetti’nin 1927’deki idamı, sadece iki insanın ölümü değil, tüm dünyada adalet sistemine duyulan güvenin sorgulanmasının başlangıcı oldu. O gece Boston ve New York sokaklarında binlerce insan adalet için haykırırken, Paris’ten Buenos Aires’e, Tokyo’dan Londra’ya kadar protesto yürüyüşleri düzenlendi. İnsanlar, bu iki göçmen işçinin aslında silah değil, fikirleri yüzünden idam edildiğini düşünüyordu. Kısa sürede Sacco ve Vanzetti, “adaletsizliğe kurban gitmiş masum göçmenler” olarak anılmaya başlandı ve hikâyeleri şiirlere, romanlara, hatta şarkılara konu oldu. Edna St. Vincent Millay, John Dos Passos gibi yazarlar davayı kaleme alırken; Woody Guthrie ve Joan Baez gibi sanatçılar onların adına ezgiler söyledi.


Amerika’da o dönemki “Red Scare” atmosferi hemen dağılmadı, hatta göçmenler ve sol görüşlüler üzerindeki baskı bir süre daha devam etti. Ama Sacco ve Vanzetti’nin hikâyesi, uzun vadede büyük bir fark yarattı. Onların davası, Amerikan hukuk sisteminin tarafsızlığı üzerine büyük bir tartışma başlattı. “Adalet herkese eşit mi?” sorusu artık sadece mahkeme salonlarında değil, sokaklarda ve üniversitelerde de yankılanıyordu. Özellikle 1950’lerden sonra göçmen hakları ve adil yargılanma hakkı konularında Sacco ve Vanzetti ismi, bir vicdan simgesi haline geldi.
Her ne kadar resmi olarak suçlamalar hiçbir zaman kaldırılmasa da, 1977’de Massachusetts Valisi Michael Dukakis, davanın adil olmadığını kabul eden bir bildiri yayımladı. Bu, teknik olarak bir beraat değil, ama bir anlamda devletin kendi vicdanıyla yüzleşmesiydi. Bugün Sacco ve Vanzetti denince akla sadece iki idam değil, “adaletin siyasallaşması” ve buna karşı gelişen küresel dayanışma gelir. Onların hikâyesi, ideolojilerden bağımsız olarak adaletin nasıl bir inanç meselesine dönüşebileceğini gösterir — ve belki de bu yüzden, hâlâ unutulmazlar.
SONUÇ
Sacco ve Vanzetti’nin hikâyesi, Amerika’nın “fırsatlar ülkesi” imajının her zaman gerçeği yansıtmadığını acı bir şekilde gösterdi. O dönemde özgürlük ve adalet vaat eden Amerika, aslında göçmenlere, farklı fikirlere ve alt sınıflara karşı derin bir önyargı taşıyordu. Devletin “rüya” diye sunduğu şey, çoğu zaman sadece belli bir kesim için geçerliydi; geri kalanlar içinse sistemin dışına itilen, susturulan bir hayat anlamına geliyordu. Bu olay, Amerikan rüyasının herkes için aynı kapıyı açmadığını ve adaletin bile dönemin politik atmosferine göre şekillendiğini açıkça ortaya koydu.
Selam size Nikola ve Bart
Özgürlüğe inananlar
Her gün doğan güneşle biz
Sizle yola düşeriz !
- 1
- 1
- 1
- 1
- 1
- 1
- 1
- 1
- 0
- 0
- 0
- 0
Evrim Ağacı'na her ay sadece 1 kahve ısmarlayarak destek olmak ister misiniz?
Şu iki siteden birini kullanarak şimdi destek olabilirsiniz:
kreosus.com/evrimagaci | patreon.com/evrimagaci
Çıktı Bilgisi: Bu sayfa, Evrim Ağacı yazdırma aracı kullanılarak 14/10/2025 00:46:28 tarihinde oluşturulmuştur. Evrim Ağacı'ndaki içeriklerin tamamı, birden fazla editör tarafından, durmaksızın elden geçirilmekte, güncellenmekte ve geliştirilmektedir. Dolayısıyla bu çıktının alındığı tarihten sonra yapılan güncellemeleri görmek ve bu içeriğin en güncel halini okumak için lütfen şu adrese gidiniz: https://evrimagaci.org/s/21610
İçerik Kullanım İzinleri: Evrim Ağacı'ndaki yazılı içerikler orijinallerine hiçbir şekilde dokunulmadığı müddetçe izin alınmaksızın paylaşılabilir, kopyalanabilir, yapıştırılabilir, çoğaltılabilir, basılabilir, dağıtılabilir, yayılabilir, alıntılanabilir. Ancak bu içeriklerin hiçbiri izin alınmaksızın değiştirilemez ve değiştirilmiş halleri Evrim Ağacı'na aitmiş gibi sunulamaz. Benzer şekilde, içeriklerin hiçbiri, söz konusu içeriğin açıkça belirtilmiş yazarlarından ve Evrim Ağacı'ndan başkasına aitmiş gibi sunulamaz. Bu sayfa izin alınmaksızın düzenlenemez, Evrim Ağacı logosu, yazar/editör bilgileri ve içeriğin diğer kısımları izin alınmaksızın değiştirilemez veya kaldırılamaz.