SANAT NEDİR? NE İŞE YARAR? İNSANLARA NE KATAR?
Sanat 101: Basitçe Sanatın İnsana Katkıları ve Yaygın Tartışmaları
Giriş
Sanat insana ne katar? Eminim ki herkesin hayatında bir dönem dahi olsa aklına yer etmiş bir sorudur bu. İlk olarak mağara duvarlarına çizilen basit şekillerle başlayan bu serüven, yüzyıllar boyunca farklı biçim ve stillerle zenginleşerek bugün bildiğimiz muazzam çeşitliliğe ulaşan sanat eserleri gerçekten sadece zaman kaybı mıdır? Ya da gerçekten hepimizin ilgilenmesi ve düşünmesi gereken bir zaruri ihtiyaç mı? İşte şimdiki yazımda olabildiğince bunlardan bahsetmeye çalışacağım.
Sanat, insanoğlunun varoluşunun derinliklerine nüfuz eden, kendini ifade etmenin en sofistike biçimlerinden biri olarak karşımıza çıkar. Bu ifade biçimleri resim, heykel, müzik, edebiyat, dans ve sinema gibi çeşitli alanları da kapsar. Sanat, her ne kadar bireysel bir yaratım sürecinin ürünü olsa da, toplumun kolektif bilincinde ve kültürel mirasında derin izler bırakır. Ayrıca sanatın bireysel ve toplumsal yararları oldukça çeşitlidir. Lakin sanat denilen şeyin bile ne olduğunu tam bilememekle beraber hakkında tartışılacak ve bilinmesi gerekecek çok şey var.
Sanat nedir?
Sanatın tanımı konusunda konuşmak gerekirse çok geniş anlamlar içerdiği için henüz bir konsensüse varılmış bir tanımı yoktur. TDK’ya göre “Duygu ve düşünceleri göze ve gönle hitap edecek şekilde söz, yazı, resim, heykel vb. ile ifade etme konusundaki yaratıcılık” olarak tanımlanmıştır. Yüzyıllar boyunca insanlar neyin sanat olduğu, neyin olmadığı ya da sanatın sınırları konusunda net bir tanıma varamadıkları için yüzyıllardır tartışma konusu olmuştur. Yeri gelince sanata ahlaksız denmiş, kimiz zaman otoritenin sembolü olmuş, kimi zaman tanrı inancını yansıtan dini birer ritüele dönüşmüştür.
Yapılan ilk sanatlar bizim mağara adamı dönemlerinden kalma sanatlardır. Keşfedilen ilk sanat 70.000 yıllık mağara duvarlarına el resmi şeklindedir. Yeni kanıtlarla muhtemelen daha eski zamanlarda da sanatın var olduğunu, şarkı söylemek, dans etmek, hikaye anlatmak hatta dramanın dahi var olabileceğini göstermektedir. Lakin bize bunların ulaşması çok zor olduğu gerekçesiyle net bir tarih vermek imkansızdır. Paleolitik dönemde çokça görünen mağara ve kaya resimleri daha sonra neolitik çağda tarım ve yerleşik hayata geçişle beraber evlerin duvarlarında devam ettirilmiş. Nasıl biyolojik evrimle türlerin soydan soya değişimi açıklanıyorsa kültürel evrimde sanatın nesiller içerisindeki değişimi de toplumsal sosyal alt yapıyı bize anlatan gizli hazinelere dönüştüler.
Sanat nasıl ortaya çıkmıştır?
Charles DarWin’e göre, 1871 yılında yazdığı “İnsanın Türeyişi” isimli kitapta insanlara özgü bir durum olmadığını birçok hayvanda sanat bir gereksinim olduğunu yazmıştır. Yani sanata sadece insanların değil hayvanların da ihtiyacı vardı ve bunun doğrultusunda insan evriminden önce hayvanlarda da var olan bir durumdu bu. Sanatı çok eski hayvan akrabalarımızda da gözlemlemişti ve bunun sonucunda erkeklerin dişiyi etkilemesi olarak yorumlamıştı.
Hemen örnek vermek gerekirse dişi tavus kuşların erkeklerin güzel görünmesini, temiz olmasını ve renkli bir şölen kendisine sunmasını bekler. Kendisine en iyi göreselliği sunan tavus kuşunu seçer dişi kuş. Ya da yılanları düşünelim. Yılanlar dişi için kavga etmezler. Onun yerine erkekler birbirlerine dolanarak dans ederler. Dişi yılanlar erkeklerin hangisinin daha iyi dans ettiğini ve senkronize olduğuna karar vererek daha uygun bir eş olduğunu belirler. Aynı dans hareketini balıklar, böcekler, örümcekler ve kuşlar için de geçerlidir. Farklı şekillerde kuşlar ve kurbağalardan bazıları dişilerini etkilemek için şarkı söylerler. Sesin güzelliği ve gürlüğü ile dişi olan taraf eş seçimi yaparlar.
Ölümcül dövüşler sergilemek yerine sanatını kavuşturmak birçok tür için hayatta kalma şansını arttırmıştır.
Herbert Spencer’a göre(ki kendisi 19.yy’a danga vuran Filozof ve sosyologtur) sanatın oyun oynamaktan geldiğini iddia etmiştir. Spencer’e göre insan hayatta kalma konusundaki başarısı sayesinde birçok boş vakit kendisine yaratabilmiştir. Bu boş vaktini ise zamanında kendisine keyif veren aktivitelere vakit ayırmaya başlayınca sanat ortaya çıktığını iddia eder. Bunun sonucunda sanat oyun oynamakla beraber türemiştir ve günümüze kadar gelişe gelişe gelmiştir. Bu teorinin de haklı yanları olmakla beraber açıklayamadığı noktalar vardır.
Evrim Ağacı'nın çalışmalarına Kreosus, Patreon veya YouTube üzerinden maddi destekte bulunarak hem Türkiye'de bilim anlatıcılığının gelişmesine katkı sağlayabilirsiniz, hem de site ve uygulamamızı reklamsız olarak deneyimleyebilirsiniz. Reklamsız deneyim, sitemizin/uygulamamızın çeşitli kısımlarda gösterilen Google reklamlarını ve destek çağrılarını görmediğiniz, %100 reklamsız ve çok daha temiz bir site deneyimi sunmaktadır.
KreosusKreosus'ta her 10₺'lik destek, 1 aylık reklamsız deneyime karşılık geliyor. Bu sayede, tek seferlik destekçilerimiz de, aylık destekçilerimiz de toplam destekleriyle doğru orantılı bir süre boyunca reklamsız deneyim elde edebiliyorlar.
Kreosus destekçilerimizin reklamsız deneyimi, destek olmaya başladıkları anda devreye girmektedir ve ek bir işleme gerek yoktur.
PatreonPatreon destekçilerimiz, destek miktarından bağımsız olarak, Evrim Ağacı'na destek oldukları süre boyunca reklamsız deneyime erişmeyi sürdürebiliyorlar.
Patreon destekçilerimizin Patreon ile ilişkili e-posta hesapları, Evrim Ağacı'ndaki üyelik e-postaları ile birebir aynı olmalıdır. Patreon destekçilerimizin reklamsız deneyiminin devreye girmesi 24 saat alabilmektedir.
YouTubeYouTube destekçilerimizin hepsi otomatik olarak reklamsız deneyime şimdilik erişemiyorlar ve şu anda, YouTube üzerinden her destek seviyesine reklamsız deneyim ayrıcalığını sunamamaktayız. YouTube Destek Sistemi üzerinde sunulan farklı seviyelerin açıklamalarını okuyarak, hangi ayrıcalıklara erişebileceğinizi öğrenebilirsiniz.
Eğer seçtiğiniz seviye reklamsız deneyim ayrıcalığı sunuyorsa, destek olduktan sonra YouTube tarafından gösterilecek olan bağlantıdaki formu doldurarak reklamsız deneyime erişebilirsiniz. YouTube destekçilerimizin reklamsız deneyiminin devreye girmesi, formu doldurduktan sonra 24-72 saat alabilmektedir.
Diğer PlatformlarBu 3 platform haricinde destek olan destekçilerimize ne yazık ki reklamsız deneyim ayrıcalığını sunamamaktayız. Destekleriniz sayesinde sistemlerimizi geliştirmeyi sürdürüyoruz ve umuyoruz bu ayrıcalıkları zamanla genişletebileceğiz.
Giriş yapmayı unutmayın!Reklamsız deneyim için, maddi desteğiniz ile ilişkilendirilmiş olan Evrim Ağacı hesabınıza üye girişi yapmanız gerekmektedir. Giriş yapmadığınız takdirde reklamları görmeye devam edeceksinizdir.
Tarım devrimi öncesi dönemdeki sanat için büyük oranda bu iki düşüncenin ağırlıkta olduğu büyük oranda kabul edilmekle beraber tarım devrimi sonrasında flört etmek ve eğlence dışında, dini, kültürel, otorite gibi durumlar doğrultusunda yapılmaya devam etmiştir. Tarım devrimi sonrası yani yaklaşık 10 yıl kadar önce gruplaşma, devletleşme gibi durumların arttığı dönemlerde dini sembolleri temsili bir şekilde heykeller ile anlamlandırmaya çalışmışlardır. Ortaçağa kadar ki dönemde büyük kralların kendilerini halk tarafından daha etkileyici gösterebilmek adına heybetli heykeller yaptırmışlardır. Neredeyse her halk kendi kültürünü yansıtacak şekilde söz sanatları, şarkı, şiir, hikaye gibi kendi benliğini yansıtacak sözlü-sözsüz sayısız sanat üretmeye binlerce yıldır devam etmekteyiz.
Şimdi asıl meseleye gelelim.
Sanat insana ne katar?
Bu soruyu örneklerle açıklamaya çalışmak en doğrusu olacaktır. 1971 yılında San Francisco hayvanat bahçesinde çok özel bir goril doğdu. Bu gorile bakıcıları Coco derdi. Goril Coco diğer gorillerin aksine işaret dilini çok iyi öğrenmişti ve insanlarla iletişim kurabiliyordu. Hatta ona tanrı kavramını ve insanlar hakkındaki fikirlerini sorduklarında çok gündem olmuş, diğer gorillerden oldukça akıllı bir gorildi Coco. Şimdi asıl meseleye geliyoruz, Goril Coco’nun insanlarla iletişim halinde olmasını diğer goriller fark edemiyordu. Yani ben iletişim kuramıyorum ama bu insanlarla konuşabiliyor gibi bir çıkarım yapamıyordu. Yani kendi öz farkındalıkları yoktu!
İşte biz insanların da içinde bulunduğu “öz farkındalık” sanat sayesinde oldu! IQ değil belki ama duygusal ve sosyal zekayı arttırdı. Diğer maymun atalarımızın aksine öz farkındalık, kendimizi keşfetmek ve eksikliklerimizi hissetmek gibi duyguları edinmemizdeki en büyük sebep sanatın bizde yarattığı EQ gelişimidir. İnsan, çevresini algılamaya başladıkça daha önce hiçbir canlının fark etmediği olay ve olguları fark etmeye başlamış, olaylar arasında neden-sonuç ilişkisi kurmuştur. Ayrıca ifade özelliğimizi de bir o kadar geliştirmiş ve iletişim ihtiyacını karşılamak için alternatifler bulmuştur.
Dahası sanat ile hayal gücü artmıştır. Hayal gücünün artması sadece resim, şarkı söylemek ya da dansa değil her konuda kendini göstermiştir. Hayal gücünün artması barındığımız evlerin yapımından tutun da silah yapımı, düzen oluşturma ya da hikaye anlatıcılığına kadar pek çok konuda kendini göstermiştir. Ayrıca bir takım cisimlere değer verme, paha biçme gibi duygularda yerleşmiştir. Mesela çok ilkel atalarımızdan kalma bir özellik olan altını düşünün. Altın değersizdir aslında, yumuşak bir metaldir, dayanıksızdır ve pek az kullanım alanı vardır. Altını günümüzde olduğu gibi geçmişte de bu kadar değerli olmasını sağlayan şey nadirliğinden ziyade değer yükleme ve hayal gücü ile meydana gelmiştir.
Bu değer verme cansız eşyalara olduğu kadar, bir başka insanlara verdiğimiz değer, arkadaşlık sevgi aşk yaşama gibi duygulara da yansımıştır. Dahası hayvanlara ve bitkilere de insan değer vermeye başlamıştır. Evcilleştirme ve hayvan bakımının başlama sebeplerinin başında sosyal zekamızın artması gelmektedir. En önemli sebepleri incelediğimizde her daim sanat bizi ileri götüren büyük etmenler olmuştur.
Günümüz koşullarında sanat ile ilgilenmek bize ne katar?
2014’de Rebecca Chamberlain tarafından yayınlanan bir araştırmada 21 sanat öğrencisi ve 23 sanatla ilgilenmeyen 44 kişi arasında bir deney yapılmıştır. Katılımcıların beyin taramaları, sanatçıların ince motor hareketleri ve görsel imgelemeyle ilgili beyin bölgelerdeki sinir sayısının arttığını ortaya koydu. Yani sanatçılar bariz şekilde normal insanlarla kıyaslandığında IQ seviyesi ve olaylar arası mantık kurma becerisi daha fazla olduğunu söylemektedir.
Yazımın gerisi hakkında bilimsel kaynak veremeyeceğim, lakin sanat ile uğraşan insanların duygusal ve sosyal zekalarının daha yüksek olduğunu söyleyebilirim. Konuşmaları daha akıcıdır, empati yetenekleri fazladır ve sezgileri kuvvetlidir. Bu durumu şu şekilde özetleyebilirim, konuşmalarımızda doğrudan söylemediğimiz, konuşmanın altında ima ettiğimiz konuları anlamaktır. Ya da konuşmayı başka yere çekme konusundaki yetenek ya da söylenmesi kaba olan bir şeyi kabaca olmadan dolaylı bir şekilde söylemektir. Bunlar sohbeti akıcı yapan, doğru iletişimi sağlayan yeteneklerdir ve emin olun pek çok insan bundan çok müzdariptir.
Yani sanat insanı daha “insan” yapar, sanatın olmadığı insan ise daha “robotiktir”. İnsani iletişimin geleceğin en aranan özelliği olacağı konusunda sizi temin edebilirim sayın okur. Yapay zeka gelişiyor, artık insandan hızlı ve kusursuz şekilde hesap yapan, yazılım bilen ve her türlü konuyu akılda tutabilen yapay zekalara sahibiz. Çok yeni bir teknoloji olduğu için daha işimizi elimizden almaya başlamadı. Lakin, insanların işlerini ellerinden aldığı vakit iş verenlerin arayacağı en büyük özellik sosyal zeka ve duygusal zeka olacaktır. Yani geleceğin en aranacak özelliğinden bahsediyoruz.
İşte bu üstte yazdığımız tüm bu sebeplerden dolayı sanatla ilgilenmek bizi sosyal hayatta daha aranan ve ilgi çekici bir insan yapar. Ayrıca sanatın stres atmasından, insanın can sıkıntısından kurtarması ve sosyal çevreyi genişletmesi gibi özelliklerinden bahsetmiyorum bile. Tüm bu sebeplerden dolayı sevgili okurum sanatla ilgilenmek çok mühimdir. Kişisel tecrübelerime dayanarak söylüyorum ki sanatla ilgilenmeyenlerin çok sıkıcı insanlardır, sanatla ilgilenenler daha nerde ne yapacağını ve nerde ne söylemesi gerektiğini bilen insanlardır. O sebeple ne olursa olsun sanatla amatörce bile olsa ilgilenin, boş vakitlerinizde öğrenmeye çalışın.
Sanat ve Ticaret
Eminim ki hepiniz görmüşsünüzdür, çok basit ilkokul çocuğunun elinden çıkma resimlere büyük paraların istendiğini ya da çok saçma ve anlamsız boya parçalarına binlerce hatta belki milyonlarca dolar etmesi gibi durumlar. Hatta bu sebeple sanat hayatımın büyük bi kısmında burjuvayı kazıklama aracı olarak görmeme sebep olmuştu. Sanat yapabilmek için illaki sanatçının da bi kazancı olması gerekir aksi halde yeterince zaman harcayamaz ve profesyonelleşemez. Bu sebeple sanat ile ilgili bir piyasa oluşması ve bir mesleki olarak kazanç sağlaması kaçınılmazdır.
Sanatının değerine gelirsek, Aslında endüstriyel-kapitalist toplumda her şeyin metalaştırıldığına tanık oluyoruz. Sanatın maddi değeri, fiyatı onun "niteliğinin" önüne geçmiş durumda. Burada eserin fiyatını sanat simsarları, sanat alıcısı ve onu pazarlayan kişi belirliyor. Buna bağlı olarak bir arz-talep dengesi oluşuyor. Eserin özgün olması, sanatçının gelecek vadetmesi bu alış verişin iyi bir yatırım olmasını sağlıyor. Dikkat ettiyseniz burada eserin niteliği ile asıl değerini konuşamıyoruz. Çünkü kapitalist sınıflı toplumda eserin değişim değeri gerçek değerinin önüne geçiyor. Dolayısıyla o eserin astronomik bir bedele sahip olması tamamen spekülatif. Eserin sanatsal niteliğiyle ilgilendiğimizde hiç bir anlam ifade etmeyecek.
Devlet sanatçılarına gelirsek, piyasadan bağımsız sadece devletin sanatçıları olması durumunda önemli iki sorun ortaya çıkıyor. İlki sanatın yeterince teşvik edilmemesi geliyor. Yani sanatçı olan kişi devletin kanatları altında kendini geliştirmesini durdurup serbest çalışan sanatçılar kadar özen göstermemiş bireyler yaratma ihtimalini artmış olur. Bir diğer sıkıntı ise devlet çatısı altında çalışan sanatçılar kendi isteklerinden bağımsız devletin istekleri doğrultusunda sanat üretmeye başlar. Yani sanat bir bakıma propaganda malzemesi haline dönüşme ihtimalini arttırmış oluyor. Ama devletin çatısı altında olmasının avantajı, sanatçının harcanmasını engellemektir. Bakınız Vincent Van Gogh kendi döneminde sadece 1 tane tablo satmıştı, günümüzde modern sanatın kurucusu ve en ünlü ressamlardan biridir. Devlet çatısı altında olsa hiçliğin ortasında harcanmazdı mesela.
Görüldüğü gibi pozitif ve negatif bir yumağa dönmüş durumda sanatın metalaştırılması. Sadece sanat değil başka konular için de geçerli lakin sanatı çok meşgul eden, kimi zaman sanatın önünü kapatan kimi zaman kalkındıran bir konudur. Bir diğer tartışmalı konudaki argümanları sunarak sanat tartışmalarının derinine inelim.
Sanatta cinsellik
Gene çok sakıncalı bir konu hakkında düşüncelerimi yazacağım. Öncelikle kendi sanat tanımımı yapmakla başlasam daha iyi olur. Ben sanat olarak, belli bir duyguyu(aşk olmak zorunda değil) bana yaşatabilen, belli bir profesyonelliği olan, doğru zamanda doğru hamleyi yapabilen her türlü görsel iş sanattır. Benim sanattan beklentim en kısa haliyle 3 şeyin olması: yaratıcılık, duygusallık ve etkileyici olmasıdır.Yani resim ya da sinema olarak değerlendirirsem bana oradaki, sahne ya da tuval fark etmez, duygusal bir bağ kurmamı sağlıyorsa o sanatsal bir niteliği vardır diyebilirim. Yani erotizm denilen duyguyu yaşatmayı da şahsen savunan ve çıplaklığı sanat içerisinde “normal” karşılamaktayım.
Kendi tecrübelerime dayanarak söylüyorum ki çıplaklığı yasaklayan ve onu ahlaksızlık olarak gören toplumların, sadece “çıplaklığa” yabancılaşmadığıdır. Yani “sanatta çıplaklık” sadece kadın bedeninde sınırlanmamıştır. Bir toplumda toplumsal gerçeklere bakmak ne kadar yasak ise Çıplak'a bakmak da o kadar yasaktır ve bu yasak bir rastlantı değildir. Baskıcı ve muhafazakar toplumlar genelde insanların eğlenmesine ya da duygusallığının yaşanmasına pek müsaade etmezler. Eğlenceden ve sanattan yoksun insan toplulukları daha “tek düze” olur. İnsanları eğlenceden uzaklaştırmak demek onların yaşama hevesini de kısıtlamak ve haliyle daha itaatkar yapmak demektir.
Bu sebeplerden dolayıdır ki sanatta çıplaklığın olmasını normalleştiren bir insanım. Lakin, çıplaklığın normalleşmesi demek her dizide filmde aldatmayı veya absürt ilişkiyi onaylayacağım anlamına gelmez. Aldatmanın sanatın içinde yer bulması “ahlaksızlıktır” eğlence değildir. Yani sanatta çıplaklığı normal karşılasam da her filmde aldatma ve türevlerini görmekten bıkmış bir insanım. Yani çıplaklığı onaylamakla, onu her yere yakıştırmak farklı kavramlardır. Ben burada normalleşmenin sınırlarını çizilmiş bir şekilde bahsediyorum. Karşımıza çıkan her sanat eserinde cinselliğin sunulması taraftarı değilim ya da abartılmasının. Her şeyi dozunda bırakalım taraftarındayım.
Sonuç
İşte böyle, Sanatın bu çok boyutlu etkileri, onun insan yaşamındaki yerini daha iyi anlamamıza yardımcı olduğunu düşünüyorum. Sanat boşa giden zaman ya da para değildir, filhakika 7’sinden 70’ine herkesin uğraşı olması gereken bir uğraştır. Toplumsal düzeyde sanat, her daim sosyal farkındalığı artırarak toplumsal değişim ve ilerlemeye katkı sağlamıştır. Sanat, toplumsal sorunlara dikkat çekmiş ve bu sorunların çözümü için ilham kaynağı olmuştur. O sebeple sanat, sihirli dokunuşuyla, dünya daha anlamlı, daha renkli ve daha yaşanabilir bir yer haline getiren sihirli bir değnektir desek yanlış söylemiş olmayız. Sevgili okurum ne olursa olsun, hangisi olursa olsun mutlaka sanatla ilgilen ve sanatı hayatından hiç eksik etme
"Sanat, gerçekliği yansıtan bir ayna değil, ona şekil veren bir çekiçtir." - Bertolt Brecht
- 1
- 1
- 1
- 1
- 1
- 1
- 0
- 0
- 0
- 0
- 0
- 0
Evrim Ağacı'na her ay sadece 1 kahve ısmarlayarak destek olmak ister misiniz?
Şu iki siteden birini kullanarak şimdi destek olabilirsiniz:
kreosus.com/evrimagaci | patreon.com/evrimagaci
Çıktı Bilgisi: Bu sayfa, Evrim Ağacı yazdırma aracı kullanılarak 12/12/2024 14:35:20 tarihinde oluşturulmuştur. Evrim Ağacı'ndaki içeriklerin tamamı, birden fazla editör tarafından, durmaksızın elden geçirilmekte, güncellenmekte ve geliştirilmektedir. Dolayısıyla bu çıktının alındığı tarihten sonra yapılan güncellemeleri görmek ve bu içeriğin en güncel halini okumak için lütfen şu adrese gidiniz: https://evrimagaci.org/s/17994
İçerik Kullanım İzinleri: Evrim Ağacı'ndaki yazılı içerikler orijinallerine hiçbir şekilde dokunulmadığı müddetçe izin alınmaksızın paylaşılabilir, kopyalanabilir, yapıştırılabilir, çoğaltılabilir, basılabilir, dağıtılabilir, yayılabilir, alıntılanabilir. Ancak bu içeriklerin hiçbiri izin alınmaksızın değiştirilemez ve değiştirilmiş halleri Evrim Ağacı'na aitmiş gibi sunulamaz. Benzer şekilde, içeriklerin hiçbiri, söz konusu içeriğin açıkça belirtilmiş yazarlarından ve Evrim Ağacı'ndan başkasına aitmiş gibi sunulamaz. Bu sayfa izin alınmaksızın düzenlenemez, Evrim Ağacı logosu, yazar/editör bilgileri ve içeriğin diğer kısımları izin alınmaksızın değiştirilemez veya kaldırılamaz.