ATIK PİLLERİN ÇEVRE VE İNSAN SAĞLIĞI ÜZERİNDEKİ ETKİLERİ İLE GERİ DÖNÜŞÜM VE ÜLKE EKONOMİSİ
Doğal kaynaklarımız, dünya nüfusundaki artış, denetimsiz sanayileşme, tüketim alışkanlıklarının değişmesi ve dolayısıyla tüketilen malzeme miktarındaki artışla birlikte gün geçtikçe azalmaktadır.
Küresel ısınmanın olduğu çağımızda doğayı korumanın kavranması daha da önem kazanmıştır. Geri dönüşüm, en önemlisi doğal kaynaklarımızın tasarruflu kullanılması olmakla birlikte, ekonomiye olan katkısı, enerji kaynaklarının verimli kullanılmasına da olan olumlu etkisiyle desteklenmektedir. Bazı ülkeler geri dönüşümü zorunlu kılmışlardır.
Geri dönüşümle doğal kaynakların verimli kullanılması tüm insanlığın sorumluluğudur. Gelecek nesillere yaşanabilir bir dünya bırakmak istiyorsak bu konuda daha fazla bilinçlenmeli ve toplumu bilgilendirmeliyiz.
Yaşadığımız çevrede insan faaliyetleri sonucu çıkan evsel atıklarımız ayrıştırılarak çeşitli yöntemlerle yeniden kullanılabilir hale getirilmektedir. Evlerde kullandığımız taşınabilir cihazların enerji kaynağı olan piller, kullanım ömrünü tamamlamasıyla, fiziksel hasar görerek veya kimyasal değişimlere uğrayarak kullanılamaz hal almasıyla atık halini alır. Atık haline gelen pillerin onarılarak tekrar kullanılması mümkün değildir.
Kimyasal enerjiyi elektrik enerjisine dönüştürerek bünyesinde depolayan piller tek kullanımlık veya şarjsız ve çok kullanımlık veya şarjlı sistemler olmak üzere iki ana gruba ayrılır.
Şarj edilemeyen piller çinko – karbon, alkali – mangan ve lityum pil türleridir ve düğme pil türleri olan gümüş – oksit, çinko – hava, lityum, alkali – mangan türleri de şarj edilemez. Şarj edilebilen piller ise nikel – kadmiyum, nikel – metal hidrit, lityum – iyon, lityum – polimer pil türleridir.
Atık piller içerdikleri ağır metaller nedeniyle diğer evsel atıklardan daha dikkatli ayrıştırılmalı ve bertarafı sağlanmalıdır. Atık piller taşıdıkları bu metaller nedeniyle AB ülkelerinde metal ihtiyacının büyük çoğunluğunu karşılayacağı düşünülüp yayınlanan AB pil direktifiyle kullanılmış atık pillerin geri dönüştürülmesi zorunlu tutulmuştur.
Ülkemizde pil üretimi yapılmamakta dolayısıyla pil ihtiyacı ithalat yoluyla karşılanmaktadır. İthalatla ülkemize gelen piller gümrükte kontrollerden geçirilir ve içerdikleri kimyasal maddeler “Atık Pil ve Akümülatörlerin Kontrolü Yönetmeliği” içinde belirlenmiş oranlardan yüksekse ithalata izin verilmemektedir. Fakat yine de piller, türlerine göre, çinko, demir, mangan, nikel, lityum, kobalt, kadmiyum, bakır, alüminyum gibi metalleri, çeşitli kimyasal çözeltileri, plastik ve kâğıt/karton gibi maddeleri içerirler.
Atık piller yapılarındaki ağır metaller nedeniyle biyolojik olarak çürüme göstermezler. Yapıları gereği iyi yanmadıklarından ve kütleleri yeterli oranda küçülmediklerinden yakılarak bertarafları da yapılamaz.
Geri dönüşümleri; mekanik, fiziksel + kimyasal veya termal olarak yapılabilmektedir. Kimyasal işlemlerde verimlilik düşüktür ve çeşitli kimyasalların kullanımı zorunludur. Fakat termal metotlarda yüksek verimlilik elde edilir hatta sıfır atık durumuna da ulaşabilmektedir.
Doğamızı korumak ve yaşanılabilir çevreyi sürdürmek adına, büyük tehlike arz eden atık piller sıfır atık mantığı güdülerek geri dönüştürülmeleri gerekmektedir. Fakat tam aksine pillerin bünyesindeki değerli metallerin zaman içerisinde azaltılması veya oranlarının düşürülmesi, elde edilen nihai ürünlerin borsa değerlerinin düşmesi veya ürünlerdeki pazar değeri kayıpları nedeniyle geri dönüşüm ekonomisini yavaş yavaş negatif konuma getirmiştir.
Evrim Ağacı'nın çalışmalarına Kreosus, Patreon veya YouTube üzerinden maddi destekte bulunarak hem Türkiye'de bilim anlatıcılığının gelişmesine katkı sağlayabilirsiniz, hem de site ve uygulamamızı reklamsız olarak deneyimleyebilirsiniz. Reklamsız deneyim, sitemizin/uygulamamızın çeşitli kısımlarda gösterilen Google reklamlarını ve destek çağrılarını görmediğiniz, %100 reklamsız ve çok daha temiz bir site deneyimi sunmaktadır.
KreosusKreosus'ta her 10₺'lik destek, 1 aylık reklamsız deneyime karşılık geliyor. Bu sayede, tek seferlik destekçilerimiz de, aylık destekçilerimiz de toplam destekleriyle doğru orantılı bir süre boyunca reklamsız deneyim elde edebiliyorlar.
Kreosus destekçilerimizin reklamsız deneyimi, destek olmaya başladıkları anda devreye girmektedir ve ek bir işleme gerek yoktur.
PatreonPatreon destekçilerimiz, destek miktarından bağımsız olarak, Evrim Ağacı'na destek oldukları süre boyunca reklamsız deneyime erişmeyi sürdürebiliyorlar.
Patreon destekçilerimizin Patreon ile ilişkili e-posta hesapları, Evrim Ağacı'ndaki üyelik e-postaları ile birebir aynı olmalıdır. Patreon destekçilerimizin reklamsız deneyiminin devreye girmesi 24 saat alabilmektedir.
YouTubeYouTube destekçilerimizin hepsi otomatik olarak reklamsız deneyime şimdilik erişemiyorlar ve şu anda, YouTube üzerinden her destek seviyesine reklamsız deneyim ayrıcalığını sunamamaktayız. YouTube Destek Sistemi üzerinde sunulan farklı seviyelerin açıklamalarını okuyarak, hangi ayrıcalıklara erişebileceğinizi öğrenebilirsiniz.
Eğer seçtiğiniz seviye reklamsız deneyim ayrıcalığı sunuyorsa, destek olduktan sonra YouTube tarafından gösterilecek olan bağlantıdaki formu doldurarak reklamsız deneyime erişebilirsiniz. YouTube destekçilerimizin reklamsız deneyiminin devreye girmesi, formu doldurduktan sonra 24-72 saat alabilmektedir.
Diğer PlatformlarBu 3 platform haricinde destek olan destekçilerimize ne yazık ki reklamsız deneyim ayrıcalığını sunamamaktayız. Destekleriniz sayesinde sistemlerimizi geliştirmeyi sürdürüyoruz ve umuyoruz bu ayrıcalıkları zamanla genişletebileceğiz.
Giriş yapmayı unutmayın!Reklamsız deneyim için, maddi desteğiniz ile ilişkilendirilmiş olan Evrim Ağacı hesabınıza üye girişi yapmanız gerekmektedir. Giriş yapmadığınız takdirde reklamları görmeye devam edeceksinizdir.
Günümüzde şarj edilebilen pil atıkları hala pozitif geri dönüşüm ekonomisine sahiptir. Li – I pillerinden çok değerli kobalt metali elde edilmekte ve Ni – MH pil atıklarından da nadir toprak elementleri çıkarılmaktadır.
Ülkemizde ise geri dönüşüm işlemi yapabilen bir tesis olmadığından atık pillerin geri dönüşümü yapılamamaktadır. Ulusal ve uluslararası yasal düzenlemeler çerçevesinde Türkiye’de taşınabilir atık pillerin çevreyle uyumlu yönetiminin sağlanması ve ekolojik dengenin bozulmasını önlemek için atık pillerin toplanmasına, taşınmasına, geri kazanılmasına ve bertarafına dair yükümlülüklerin yerine getirilmesine yönelik faaliyetlerde bulunan TAP bulunmaktadır. Toplanan tüm atık piller yer altında veya yer üstünde inşa edilmiş düzenli katı atık sahalarında kontrollü biçimde Taşınabilir Pil Üreticileri ve İthalatçıları Derneği (TAP) tarafından bertaraf edilmektedir.
Ülkemizde geri dönüşüm kültürünün istenen seviyede olmaması, tüketicilerin bilinçli ve duyarlı olmaması kaynaklı evlerimizden çıkan atık piller nedeniyle toprağımız, suyumuz kirlenmektedir. Her birimizin alacağı çok basit önlemlerle doğamıza ve aslında tüm canlı yaşamına katkıda bulunabiliriz. Atık pilleri çevremizi ve doğamızı kirletmemesi için çevreye veya çöpe atmamalıyız, toprağa gömmemeliyiz; akarsulara, göllere, denizlere atmamalıyız ve yakmamalıyız.
Atık pillerin geri kazanılmasıyla doğal kaynakların verimli kullanımını artırmak için evlerimizde, iş yerlerimizde biriktirdiğimiz atık pilleri poşette, karton kutu ya da kavanozlarda biriktirerek süpermarketlerde, okullarda, hastanelerde, eczanelerde, muhtarlıklarda, belediyelerin belirlediği toplama merkezlerinde bulunan atık pil kutularına atmalıyız.
Evlerimizde ömrünü tamamlamış pillerin doğru bir şekilde biriktirilmesi gerekmektedir. Akmış, bütünlüğü bozulmuş pillere direkt temas etmemeli, kapalı bir kutuda fazla bekletmeden pil toplama kutularına ulaştırmalıyız. Pilleri ısırılması içerdikleri ağır metaller nedeniyle çok ciddi, hatta bazen geri dönüşümsüz hasarlara neden olmaktadır. Pillerin küçük çocukların eline geçmesi ve yutma, hasarlı pillere temas etme gibi olası kazaları önlemek adına toplumun bilinçlenmesi konusunda ek çaba harcanmalıdır.
PİLLERİN İÇERMEKTE OLDUĞU AĞIR METALLERİN ÇEVREYE SALINIMININ DOĞA VE EKOSİSTEM, EKOSİSTEMİN BİR PARÇASI OLAN CANLILAR VE İNSANLAR ÜZERİNDEKİ ETKİLERİ
Evlerimizden çıkan çöplere attığımız atık pillerin içerisindeki karbon, çinko, demir, mangan, nikel, lityum, kobalt, kadmiyum, bakır, alüminyum gibi kimyasal maddeler çöp depolama alanlarından toprağa karışarak toprağın kirlenmesine sebep olmaktadır. Toprağın kirlenmesi toprakta yaşayan canlılara, bu toprakta yetişen bitkilere veya bu bitkilerle beslenen canlılara toksik etki yapmaktadır.
Toprağa gelen kimyasal maddelerin toprağın özümleme kapasitesinin üzerine çıkması, toprağın verim kapasitesinin de düşmesine neden olmaktadır. Atık piller topraktan sulama sularına geçerek sularımızı da kirletmektedir. Suyun kirlenmesiyle suda yaşayan canlılar ve bu suyu tüketen canlılar için de toksik etki oluşturmaktadır.
Ağır metaller vücuda; ağız, solunum ve deri yolu ile girmektedir ve metabolizmadan dışarı çok yavaş atılımları olduğu için zamanla vücutta birikerek tehlikeli doza ulaşırlar. Atık pillerin içerdiği ağır metaller, metalik özellik gösterdiğinden yüksek yoğunluğa sahiptir ve düşük derişimlerde bile toksik etki gösterebilirler. Ağır metallerin diğer toksik maddelerden farklı olarak yer kabuğunda doğal olarak bulunurlar. İnsanlar tarafından oluşturulamayacağı gibi yok edilemezlerde.
Atık pillerin içerdiği bu ağır metaller insan vücudu için gerekli değildir. Fakat atık pillerin geri dönüşümünün olmamasından kaynaklı doğaya atılmış ve toprağa, içme sularımıza karışmış bu ağır metaller başta besinlerimiz olmak üzere su veya solunum yoluyla vücuda alınarak ‘metal yük’ oluşturur. Canlıların bünyesinde yoğunluğu artan bu ağır metaller birçok kronik ve dejeneratif hastalığa neden olmaktadır.
Bu ağır metaller insan vücudunda birçok fonksiyonun çalışmasını olumsuz etkiler. Proteinlerin fonksiyonel gruplarına bağlanır ve biyokimyasal reaksiyonları etkiler, önemli enzim gruplarının fonksiyonlarını bloke eder, çekirdek metabolizmasına ve ATP sentezine etki eder, sinirlere ve kemik dokuya zarar verir ve kansere neden olur.
Her bir ağır metal çoklu organ ve sistemi etkilemektedir. DNA hasarı, oksidatif stresin artışına bağlı olarak oksidatif protein yıkımı, mitokondri hasarı ve apoptozisin indüklenmesi gibi hücre içi metabolik süreçlerde bozukluklara neden olurlar. Ülseratif kolit, crohn hastalığı, romatizma gibi otoimmün hastalıklara, böbrek hastalığı, alerji, egzama, astım gibi organik hastalıklara ve depresyon, migren, Alzheimer, Parkinson hastalığı gibi nörolojik hastalıklara neden olurlar.[1]
Denekler üzerinde yapılan çalışmalarda ağır metallere maruz kalan insanlarda, ruhsal ve nörolojik etkilere bağlı davranış bozuklukları görülmüştür. Nörotransmiter üretimi ve bunların fonksiyonunda düzensizliklerin ortaya çıkması gözlenmiştir.
Ağır metaller biyolojik süreçlere etki derecelerine göre yaşamsal ve yaşamsal olmayan olarak sınıflandırılırlar. Çoğunlukla enzimatik bir tepkimede ko-faktör olarak rol oynayan, organizma yapısında belirli bir derişimde bulunması gerekli olan vitamin ve hormonların bileşenlerinde bulunanlar yaşamsal olarak sınıflandırılırlar.
Demir, bakır, çinko, nikel, selenyum gibi ağır metaller 1-10 ppm derişimden sonra toksik olarak etki gösterirler. Civa, kadmiyum, kurşun gibi yaşamsal olmayan ağır metaller başlangıç derişimlerinden itibaren toksik etki göstermekte ve çok düşük derişimlerde bile psikolojik yapıyı etkileyerek sağlık problemlerine yol açabilmektedirler. Özellikle civa ve kadmiyum 0,001-0,1 ppm gibi çok düşük derişimlerde bile toksik olabilmektedirler.
Atık pillerin içerdiği bu ağır metallerin canlı vücudunda yarattığı zehirli etki metalin özelliğine göre de değişmektedir. Bu etki ağır metalin derişimine, metal iyonunun yapısına, çözünürlük değerine, kimyasal yapısına, redoks ve kompleks oluşturma yeteneğine, vücuda alınış şekline ve çevrede bulunma sıklığına bağlıdır.
Civa; vücuda girdiğinde kana karışarak beyin dâhil tüm dokulara kolayca ulaşır ve beyinde birikir. Metalik civa buharı akciğerden hızla emilerek merkezi sinir sisteminde dağılır. Maruz kalanda merkezi sinir siteminin etkilenmesine bağlı semptomlar görülür. Bunlar; aşırı sinirlilik, unutkanlık, güçsüzlük, görme bozuklukları, el, kol, bacaklar ve başta titremeler gibi belirtilerdir. Son yıllarda yapılan çalışmalar, Alzheimer ve Parkinson hastalıkları gibi dejeneratif hastalıkların da en önemli sebebinin toksik düzeyde ağır metallere maruz kalmak olabileceği anlaşılmaya başlanmıştır.
Kurşunun en bilinen toksik etkisi anemidir. Pirimidin 5’-nükleotidaz aktivitesini bozar ve alyuvarlar içindeki pirimidin nükleotidlerini arttırır. Bu durum eritrositlerin olgunlaşmasını önler, eritrosit sayısını düşürür ve anemi ile sonuçlanır. Kurşunun majör emilim yolları gastrointestinal sistem ve solunum sistemidir. Gastrointestinal sistemin etkilenmesine bağlı iştahsızlık, şiddetli zehirlenmelerde kolik karın ağrısı, kabızlık şikâyetleri ortaya çıkar. Vücuduna giren kurşunun %85-90’lık kısmı kanda eritrositlerin zarına bağlanır, %1’i serbest kalır, geri kalanı ise albümine bağlı olarak taşınır. İnhalasyon yoluyla alınan kurşun partiküllerinin %90’ı emilir. Kurşunun vücuttan atılım hızı çok yavaştır. Kurşun kandan 30 günde, kemiklerden 27 yılda atılabilir. Uzun süreli kurşuna maruz kalınması halinde ise vücutta depolanır. Öncelikle yumuşak dokularda ve parankimal organlarda dağılım gösterir. Esas yerleşim yeri kemikler ve dişlerdir. Kurşunun yaklaşık %94’ü diş ve kemiklerde birikir. Bundan dolayı kemik tümörleri, osteoporoz gibi hastalıklar ortaya çıkmaktadır.
Kurşunun kadın ve erkek üreme sistemine de olumsuz etkileri vardır. Annenin kanından plasentaya ve fetüse kolaylıkla geçer. Annenin maruz kalması yıllar sonra bile yeni doğan bebeğin kurşundan olumsuz etkilenmesine neden olur. Bu maruz kalma hem embriyonik organ gelişimini hem de bilişsel gelişimi olumsuz etkilemektedir. Kurşunun toksik etkisi daha çok sinir sistemini hedef almaktadır. Sinir sisteminin etkilenmesine bağlı olarak duyu ve motor sinir iletim hızında yavaşlama, saldırganlık, zeka geriliği, hafıza kaybı, öğrenme güçlüğü, gibi belirtiler görülür. Sinir sisteminin yanı sıra hematolojik sistem, kalp-damar sistemi ve böbreklerin de kurşuna karşı duyarlılığı vardır. Böbreklerin olumsuz etkilenmesine bağlı olarak birçok renal problem görülür. Hematolojik sistemin etkilenmesine bağlı olarak yüksek tansiyon, hemoglobin biyosentezinde aksama gibi anormallikler ortaya çıkmaktadır. Dünya Sağlık Örgütü sınıflandırmasına göre kurşun 2. sınıf kanserojen gruptadır.
Bakır birçok çeşit gıdada, içme suyunda ve havada bulunabildiği için her gün yiyerek, içerek ve soluyarak önemli bir miktar bakırı vücudumuza alırız. Normal bir erişkin insanda 100-150 mg’a kadar bakır bulunur. Bunun %90 kadarı kas, kemik ve karaciğerde depolanmış haldedir. Vücutta bakır Cu¹⁺ ve Cu²⁺ formlarında değişkenlik gösterir. Bakır vücut işlevleri açısından önemli olmakla beraber özellikle saç, deri esnek kısımları, kemik ve bazı iç organların temel bileşenidir. Aminoasitler, yağ asitleri ve vitaminlerin normal koşullarda metabolizmadaki tepkimelerin vazgeçilmez öğesidir. Demirin vücutta düzenli bir şekilde kullanılması için de gereklidir. Bakır olmazsa demir hemoglobine bağlanamaz. Bakır insan vücudunda tüm organ ve dokularda bulunmaktadır. Karaciğerde yüksek derişimlerde bulunur. Ayrıca beyin, kalp, mide, bağırsağın çeşitli kısımlarında yüksek miktarda bulunur. Toksik bir madde olmasının yanı sıra esansiyel bir besin maddesi olan bakır ince bağırsaklardan emilir, emilen bakır serum albüminine ve aminoasitlere gevşek bir şekilde bağlanarak tüm vücuda dağılır. Bakırla ilgili en ciddi zehirlenmeler oral yolla olmaktadır.
Geri dönüşümü yapılmamış atık piller nedeniyle doğada toprağa, suya karışmış bakır metaline maruz kalınması durumunda başta karaciğer ve böbrek olmak üzere, pek çok dokuda patolojik değişiklikler olmaktadır. Bağırsaktan bakır emiliminde bir hata oluşursa “Menkes Sendromu” ortaya çıkar.Bu hastalıkta büyüme yavaşlar, vücut ısısı düşer, saçlar ağarır ve beyinde dejenerasyon meydana gelir.
Bakır eksikliği kalp hastalığı riskini azaltır. Bağırsaktan bakır emilimi artarsa “Wilson Hastalığı” görülür. Bakır, beyin ve karaciğerde birikir. Normalde dışkıyla ve çok azı idrar ile atılır. Bulantı, kusma, midede yanma ve diyare, bakır zehirlenmesinin belirtileridir. 15 mg’dan daha fazla elementel bakır yutulması halinde, bulantı, kusma, ishal, karın ağrısı, yaygın kas ağrıları gibi belirtiler ortaya çıkar. Zihinsel kusurlar ile koma ve ölüm de görülebilir.
Arsenik, vücuttaki fonksiyonel grupları hedefler ve dokuya, doza, maruz kalma süresine ve metabolizmasına bağlı olarak farklı biyolojik etkiler gösterir. Arsenik bileşiklerinin toksisitesinin meydana gelmesinde en önemli mekanizma, organizmada tiyol grubu içeren enzimlerin bloke edilmesidir. Arseniğin yüksek reaktifli formları, DNA onarım enzimleri ve antioksidan enzimleri gibi birçok enzimlere bağlanarak bu enzimlerin inhibisyonuna neden olur.
Düşük dozda alınan arsenik bile oksidatif DNA hasarına neden olur. Lipoik asitle birleşerek pirüvik asiti inhibe eder. Yapılan deneyler, arseniğin endokrin bozukluklara, hücre döngüsü kinetiğinin değişimine, epigenetik etkilere ve transkripsiyon değişimine neden olduğunu göstermiştir. Ayrıca arsenik fizyolojik olarak iyodin, selenyum ve fosfor antagonisti etkisi de yapar. Ağızdan alınan arsenik 1 mg’dan itibaren insanda toksik belirtilere yol açar. İnsanda toksik dozu 10-50 mg, öldürücü doz 60-200 mg’ dır.
Atıl pillerde bulunan ağır metaller içerisindeki en tehlikeli ve toksit maddelerden biri de kadmiyumdur. Piller çöpe atıldığında kadmiyum ve bileşikleri serbest hale geçerek toprağa ve suya karışır. Kadmiyumlu sızıntı suyu, içme suyunu ve toprağı kirleterek gıda zinciri ve içme suyu yolu ile insan vücuduna girer.
Kadmiyumun vücuttaki yarılanma ömrü 10-25 yıl arasında değişir. Dolayısıyla havada, gıdada ve içme suyunda kadmiyum bulundukça, kadmiyumun sudaki birikmesi artarak devam eder. İçme suyu veya gıda zinciri ile kadmiyumun %2’si vücutta birikirken, solunum yolu ile gelen kadmiyumun %10-50’si vücutta tutulur. Kadmiyum; akciğer hastalıklarına, prostat kanserine, kansızlığa, doku tahribine, kronik neval tübüler bozukluğa ve böbrek üstü bezlerin tahribine neden olur. . Düşük miktarda kadmiyum alınmasına bağlı olarak kronik obstrüktif akciğer hastalıkları, anfizem ve kronik renal tübüler bozukluklar oluşmasına neden olur. Ayrıca kardiovasküler sistem ve iskelet sisteminde de bozukluklar oluşmaktadır. 1965'te İngiltere'de pil yapımında çalışan işçilerde prostat karsinomlarının belirlenmesi üzerine yapılan araştırmalarda kadmiyumun karsinojenik etkiye sahip olduğu da tespit edilmiştir.[2]
Buna rağmen bu ağır metaller endüstride yoğun biçimde kullanılmakta ve endüstriyel atıklardan canlılara ulaşmaktadır. Vücudumuzun ise ağır metallerle olan bu mücadelesine yardım etmenin tek yolu vücuttan ağır metallerin uzaklaştırılması ve tekrar maruz kalma ihtimalini ortadan kaldırmaktır. Bu ihtimal düşük olsa da hepimizin sağlığı için bütün dünyadaki ülkelerin bu konunun üzerinde durması gerekmektedir.
Daha bilinçli ve duyarlı bir toplumla olabilecek tüm bu kötü tablolar en aza indirilip daha yaşanılabilir bir çevreye kavuşulabilir. Bu tek bir ülkenin üzerin düşeni yapmasıyla mümkün değildir. Doğamızın dengesinin bozulması hepimizin sonuçlarına katlanacağımız anlamına gelmektedir. Bireysel farkındalığımızın artması ve bu konuda üzerimize düşeni yapmamız elbette çok güzel olur fakat ülkelerin yetkili makamlarının bu konunun öneminin farkına varması çok daha elzemdir. Kitle iletişim araçlarıyla, sosyal sorumluluk projeleriyle, bir takım teşviklerle bu sorumlu davranışın toplum nezdinde benimsenmesi sağlanabilir.
- 1
- 1
- 0
- 0
- 0
- 0
- 0
- 0
- 0
- 0
- 0
- 0
Evrim Ağacı'na her ay sadece 1 kahve ısmarlayarak destek olmak ister misiniz?
Şu iki siteden birini kullanarak şimdi destek olabilirsiniz:
kreosus.com/evrimagaci | patreon.com/evrimagaci
Çıktı Bilgisi: Bu sayfa, Evrim Ağacı yazdırma aracı kullanılarak 12/12/2024 10:31:42 tarihinde oluşturulmuştur. Evrim Ağacı'ndaki içeriklerin tamamı, birden fazla editör tarafından, durmaksızın elden geçirilmekte, güncellenmekte ve geliştirilmektedir. Dolayısıyla bu çıktının alındığı tarihten sonra yapılan güncellemeleri görmek ve bu içeriğin en güncel halini okumak için lütfen şu adrese gidiniz: https://evrimagaci.org/s/12449
İçerik Kullanım İzinleri: Evrim Ağacı'ndaki yazılı içerikler orijinallerine hiçbir şekilde dokunulmadığı müddetçe izin alınmaksızın paylaşılabilir, kopyalanabilir, yapıştırılabilir, çoğaltılabilir, basılabilir, dağıtılabilir, yayılabilir, alıntılanabilir. Ancak bu içeriklerin hiçbiri izin alınmaksızın değiştirilemez ve değiştirilmiş halleri Evrim Ağacı'na aitmiş gibi sunulamaz. Benzer şekilde, içeriklerin hiçbiri, söz konusu içeriğin açıkça belirtilmiş yazarlarından ve Evrim Ağacı'ndan başkasına aitmiş gibi sunulamaz. Bu sayfa izin alınmaksızın düzenlenemez, Evrim Ağacı logosu, yazar/editör bilgileri ve içeriğin diğer kısımları izin alınmaksızın değiştirilemez veya kaldırılamaz.