Keşfedin, Öğrenin ve Paylaşın
Evrim Ağacı'nda Aradığın Her Şeye Ulaşabilirsin!
Paylaşım Yap
Tüm Reklamları Kapat

Prometheus’un Gölgesinde: Bilim İlerler, İnsan Yanarken

Fizik Bir Bilim Değil, Yüktür

8 dakika
27
Prometheus’un Gölgesinde: Bilim İlerler, İnsan Yanarken Laphamsquarterly
  • Blog Yazısı
Blog Yazısı
Tüm Reklamları Kapat

"Prometheus’un cezası bireyseldi. Bugünse, ceza kolektiftir. Çünkü artık ateşi tek bir kişi taşımıyor. Hepimiz o ateşe bakıyoruz. Ve belki de, hepimiz onunla yanıyoruz."

Fizik, sadece doğayı açıklamakla yetinmez; aslında insanın doğaya karşı koyma isteğinin bir yansımasıdır. Prometheus’un insanlığa sunduğu o ilk ateş hâlâ yanıyor. Fakat bu ateş artık sadece ısıtmıyor.

Yoruyor.

Tüm Reklamları Kapat

Yakıyor.

Parçalıyor.

İnsanlık, bilgiyi tutkuyla istedi. Ama bu bilginin ağırlığını ne kadar taşıyabileceğini hiç düşünmedi. Bugün fizik, yalnızca bilimsel bir uğraş değil; varoluşun kendisine yüklediğimiz bir anlam, bir yük haline geldi. Ve bu yük, yüzyıllardır Prometheus’un zincirlerinde asılı durmaya devam ediyor.

“Beni tanrılar cezalandırmadı. Beni siz cezalandırdınız.”

Tüm Reklamları Kapat

Bir zamanlar bir tanrı, ateşi çaldı ve insanlara sundu. O kıvılcım yalnızca soğuktan donmuş bedenleri değil, durağan bir evreni de ısıttı. Prometheus’un hediyesi sadece sıcaklık değildi; evrenin yasalarını kökten dönüştürebilecek bir bilgiydi. Bugün fizik dediğimiz şey, o kıvılcımın ardından binlerce yıldır yürüyen insanlığın öyküsüdür. Ve her yeni keşif, o ateşi biraz daha büyütmektir.

Fizik tarihi, bir anlamda, Prometheus’un yaktığı ateşin modern laboratuvarlara, parçacık hızlandırıcılara, teleskoplara ve algoritmalara dönüşen bir yangına evrilmesidir. Bu yazı, o yangının detaylı bir haritasıdır.

I. Termodinamiğin İsyanı: Evrenin Kalbinde Yanan Ateş

Fiziğin sahneye ilk büyük çıkışı, insanın doğayı yalnızca izlemekle yetinmediği, ona müdahale etmeye başladığı anda gerçekleşti: Termodinamik. Sanayi Devrimi’nin pratik ihtiyaçları bu alanın filizlenmesini sağladı. Ancak termodinamik, sadece buhar makinelerini geliştirmekle kalmadı; aynı zamanda fizikçilerin zaman, enerji ve düzen üzerine felsefi sorular sormasına da yol açtı.

Evrim Ağacı'ndan Mesaj

Aslında maddi destek istememizin nedeni çok basit: Çünkü Evrim Ağacı, bizim tek mesleğimiz, tek gelir kaynağımız. Birçoklarının aksine bizler, sosyal medyada gördüğünüz makale ve videolarımızı hobi olarak, mesleğimizden arta kalan zamanlarda yapmıyoruz. Dolayısıyla bu işi sürdürebilmek için gelir elde etmemiz gerekiyor.

Bunda elbette ki hiçbir sakınca yok; kimin, ne şartlar altında yayın yapmayı seçtiği büyük oranda bir tercih meselesi. Ne var ki biz, eğer ana mesleklerimizi icra edecek olursak (yani kendi mesleğimiz doğrultusunda bir iş sahibi olursak) Evrim Ağacı'na zaman ayıramayacağımızı, ayakta tutamayacağımızı biliyoruz. Çünkü az sonra detaylarını vereceğimiz üzere, Evrim Ağacı sosyal medyada denk geldiğiniz makale ve videolardan çok daha büyük, kapsamlı ve aşırı zaman alan bir bilim platformu projesi. Bu nedenle bizler, meslek olarak Evrim Ağacı'nı seçtik.

Eğer hem Evrim Ağacı'ndan hayatımızı idame ettirecek, mesleklerimizi bırakmayı en azından kısmen meşrulaştıracak ve mantıklı kılacak kadar bir gelir kaynağı elde edemezsek, mecburen Evrim Ağacı'nı bırakıp, kendi mesleklerimize döneceğiz. Ama bunu istemiyoruz ve bu nedenle didiniyoruz.

Isı, yüzyıllar boyunca doğanın temel güçlerinden biri olarak kabul edildi, ama onu fiziksel yasalarla tanımlamak 19. yüzyıla kadar mümkün olmadı. Sadi Carnot’nun “ısı makineleri” üzerine düşünceleri, enerjinin bir yerden başka bir yere aktarılabileceğini anlamaya yönelik ilk büyük adımdı. Ardından gelen Clausius, enerjinin korunumu ilkesini ortaya koydu ve entropi kavramını tanımladı: Her kapalı sistem zamanla daha az düzenli hale gelir. Bu fikir yalnızca mühendislik için değil, evrenin yapısını anlamaya çalışan kozmoloji için de temel bir kavrayış sundu.

Termodinamik yasaları yalnızca makinelerle ilgili değildir. Onlar aynı zamanda evrenin yönünü belirler. Geriye döndürülemezlik ilkesi, zamanın doğasını sorgulamaya itmiştir insanı. Neden zaman ileri akar da geri akmaz? Entropi, zamanın okudur. Bu nedenle termodinamik, yalnızca fiziksel değil, varoluşsal bir yasalar sistemidir.

Prometheus’un çaldığı ilk ateş tam da burada ortaya çıkar: İnsan artık doğayı dönüştürebilen bir varlıktır. Ancak bu yeti, ona aynı zamanda doğanın sonunu da önceden görebilecek bir farkındalık kazandırır. Evreni dev bir makine gibi tasavvur ederken, o makinenin sonsuza kadar çalışamayacağını idrak etmek, insana bilgiyle birlikte bir kader bilinci de yükler: Her şey sonunda dağılacak.[1]

II. Newtoncu Kozmosun Kurulması ve Yıkılması

Isaac Newton, doğa yasalarını tanrısal bir geometriyle formüle ettiğinde, insanlık tarihinde ilk defa evrenin işleyişi rasyonel bir açıklamaya kavuştu. Newton’un Principia Mathematica’sı, evrenin tüm hareketlerini üç yasa ve evrensel çekim yasası ile açıklayabileceğimizi iddia ediyordu. Bu öylesine güçlü bir paradigma oldu ki, 19. yüzyıl boyunca fiziğe dair tüm çalışmalar, Newton’un çizdiği bu çerçevede yürüdü.

Bu dönem, fizikçilerin evreni bir saat gibi görmeye başladığı dönemdir. Her parçacığın konumu ve hızı bilinirse, geçmişi ve geleceği kesin olarak belirlemek mümkündür. Bu tür bir determinizm, bilginin Tanrı’nın yerine geçtiği fikrini doğurur. Artık her şey ölçülebilir, her şey tahmin edilebilir, her şey hesaplanabilirdi. Prometheus’un armağanı, bir evreni düzenli çalıştıran kusursuz saatler hâline gelmişti.

Tüm Reklamları Kapat

Ancak bu sistem, bazı deneylerle sarsılmaya başladı. Michelson-Morley deneyleri, ışığın eter içinde yayılması varsayımını çürüttü. Elektromanyetik alanların doğası Newtoncu mekaniğin sınırlarını zorluyordu. Bu çatlaklar, yeni bir devrimin habercisiydi: Görelilik teorisi.

III. Görelilik: Zamanın Bile Göreli Olduğu Bir Dünya

Albert Einstein’ın özel ve genel görelilik teorileri, Newtoncu kozmosu paramparça etti. Öncelikle zaman ve mekânın mutlak olduğu fikri yerle bir edildi. Işığın hızı sabitti, ama zaman ve mekân bu hız karşısında bükülebiliyordu. Zaman, artık tüm evren için ortak bir saat değildi; her gözlemciye göre değişebiliyordu.

Tüm Reklamları Kapat

Einstein’ın kütle-enerji eşdeğerliği formülü, kütlenin saf enerjiye dönüşebileceğini öne sürdü. Bu yalnızca teorik bir devrim değildi. Nükleer enerjinin ve dolayısıyla atom bombasının yolu da bu eşitlikten geçiyordu. Bilginin doğrudan maddeyi dönüştürebildiği bir evrende, artık fizik yalnızca anlamak için değil, müdahale etmek için de vardı.[3]

Görelilik, insanın evrendeki yerini de yeniden tanımladı. Uzay düz değildir. Kütle, uzayı büker. Işık bile bu eğrilikten etkilenir. Yani evrenin dokusu, bilgiyle bükülebilir hâle gelmiştir. Prometheus’un getirdiği ateş, bu noktada zamanın kendisini eritmeye başlamıştır. Artık yalnızca nesneler değil; onların içinden geçen zaman da insan bilgisine tabidir.

Bu bilgi, büyük sorumlulukları beraberinde getiriyordu. Einstein, teorilerinin Hiroşima ve Nagazaki’ye giden yolu açtığını görüp ömrü boyunca pişmanlık duydu. Prometheus gibi, verdiği ateşin nasıl kullanılacağını kendisi belirleyememişti. Bilgi, taşıyanın niyetiyle değil, kullananın iradesiyle hükme dönüşüyordu.

IV. Kuantum Mekaniği: Gerçekliğin Kendisi Parçalanıyor

Tüm Reklamları Kapat

Agora Bilim Pazarı
Edebiyat Seti 3 (6 kitap)

Dilenciler ve Kibirliler

Albert Cossery

“Hayatı yaşamadan öğretmek cehaletin işlediği en iğrenç suçtu.”

İnsan ilişkilerine ve topluma getirdiği nüktedan ve kışkırtıcı bakışla Batı kültürünün son gerçek anarşist yazarı kabul edilen Albert Cossery’nin döneminin avangard yazarlarının aksine can sıkıntısı ve muğlaklıklardan uzak romanı, adaletsiz toplumların düzenini bozan hırsızlar, züppeler, dilenciler ve yersiz yurtsuzlardan oluşuyor. Eski felsefe hocası ve dilenci Gohar, uyuşturucu satıcısı ve şair Yeghen, otoriter ve eşcinsel polis amiri Nur El Dine, Kahire sokaklarında bir araya geliyor. Peki, toplumsal norm ve heveslere karşı çıkarken iç huzuru nasıl koruyorlar? Fakirliğin ortasında, usanmaz devlet güçlerinin durduramadığı yaşam enerjisini nasıl muhafaza ediyorlar?

“Karakterlerinin içinden geçtiği dinmeyen hüzne ve beyhudeliğe rağmen, Cossery her eserinde boyunduruğa karşı insanlardaki inatçı inancın gücünü göstermeye devam ediyor.”

—Henry Miller

“Bir efsane… Otoritenin tüm biçimlerini çürüten yakıcı bir hiciv onunkisi. Mesajı çok açık: Cennet kaybolmadı, sadece hepimiz dünyanın cennetvari sadeliğinin tadına varamayacak kadar meşgulüz.”

—Guardian

“Camus gibi Cossery de ahlaki soruları absürdün filtresinden geçirerek inceler; Miller gibi o da başıboşları kucaklar. Bununla birlikte onun yazınında çok güçlü bir politik görev duygusu vardır. Cossery’e göre en şiddetli isyan edimi,iştirak etmemeyi tercih etmektir.”

—Los Angeles Times

“Albert Cossery… her gün karşımıza çıkması gereken bir isim. O kadar iyi ki: kusursuz bir üslupçu, boyun eğmez bir mizahçı, en önemli meselesi ise “her şeyin yanlış olduğu bir dünyada” hevesin beyhudeliği.”
—David Ulin, Los Angeles Times

Düzen Adamı

Alberto Moravia

Düzen Adamı çocukluğundan itibaren normalliğin peşine düşen Marcello’nun hayatı ekseninde toplumsal

alışkanlıkların ikiyüzlülüğünü ortaya koyuyor. Alberto Moravia kahramanı Marcello’nun takıntı

derecesindeki normallik arzusunu bir dürtü olarak tarif ediyor: “Kabul gören genel bir kurala uyma

iradesiydi, farklı olmak suçlu olmak anlamına geldiğine göre başkalarına benzeme isteğiydi” onunki.

“Maneviyatla sanatsal bütünlüğün nadiren rastladığımız birleşimi Moravia’yı Avrupa’nın en iyi yazarları

arasına yerleştiriyor.”

– John Burnside, Guardian

“En önemli romanı Düzen Adamı’nda Moravia, sinik fırsatçılar ülkesinde cinsellikle siyaset arasındaki

karmaşık ilişkiyi keşfediyor.”

– Rachel Donadio, New York Times

HAV

Jan Morris

Ursula K. Le Guin’in Önsözüyle

Hav kurmaca bir şehir devleti, bir Akdeniz şehri, sokaklarında Türkçenin, Ermenicenin, Rumcanın, Arapçanın, Rusçanın, İtalyancanın bir arada duyulduğu bir coğrafya. Yirmi yıl arayla bu coğrafyaya giden bir seyyah yazar, şehrin iki yakın dönemi arasındaki siyasi, kültürel, yaşamsal doku değişimlerini nefis bir dille anlatıyor.

Önce 1985 yılının Hav’ını tanımaya başlıyoruz, sonra bir “Müdahale” oluyor, altüst oluyor şehir, yirmi yılın ardından aynı yere dönüyoruz, yirmi birinci yüzyılın Yeni Hav’ına, Kutsal Mirmidon Cumhuriyeti’ne. Eskisinin izini sürmeye çalışsak da zorlanıyoruz, şehrin tarihini bağnaz bir bakışla baştan yazanların eliyle görgüsüzlüğün tüm şehirde itinayla teşhir edildiğini görüyoruz.

Hav hibrit edebiyatın usta bir örneği, seyahat edebiyatıyla bilimkurguyu bir araya getiriyor. Hav diye bir şehir yok ama pekâlâ olabilir.

“Hav, tüm Akdeniz tarihinin, âdetlerinin ve politikasının birkaç bin yılına tutulmuş bir ayna gibi… Suudi Arabistan, Türkiye veya Downing Street’in geçmişine ve mevcut haline gerçekten vâkıf, son derece gerçekçi, kesinlikle gözleme dayanan bir eser. Ciddi bilimkurgu eserleri hayal ürünlerinin değil bir gerçekçiliğin biçemidir; Hav alternatif bir coğrafyanın ne kadar kullanışlı olabileceğine mükemmel bir örnek. Eğer bilimkurguyu bilmedikleri nispetle küçük gören üstatların ahmakça züppelikleri aklınızı çelip de Hav’a sırtınızı çevirirseniz hem yazık olur hem de çok büyük bir kayıp.”

Ursula K. Le Guin

“Hav’ı okuyan hangi seyahat yazarı gerçekten var olan bir yeri anlatmaya devam etsin ki? Hibrit edebiyatın güçlü bir örneği Hav; hem başlı başına mükemmel bir kurmaca hem de Lawrence, Burton ve Blanch gibi yenilmez seyahat yazarlarına nükteli bir saygı duruşu.”
Elaine Kendall, Los Angeles Times

“Dokunaklı bir aşk mektubu [Hav], görünmez bir şehre değil, yaşamın kendisine yazılmış. Morris bize ‘şimdi ve burada’yı anlatmak için hayali bir gurbetin hikâyesini kaleme almış.”

Peter J. Conradi, The Independent

“Jan Morris gezegende ilginç neresi varsa neredeyse hepsini anlamak için edebi kabiliyetiyle muhabirlik görüsünü işe koşuyor. Kaleme aldıkları arasında Hav’ın eşsiz bir yeri var, belki de kavrayış bakımından en kuvvetli eserlerinden biri.”

Donald Morrison, Time

“1985’te ilk yayımlandığında gerçek bir yer sanılarak kafası karışmış seyahat acentelerini boş yere aramış insanlar. Boşuna değil ama, Morris’in hayal gücü hayranlık uyandırıyor, kurmaca şehir devleti dört başı mamur bir yer ve olağanüstü bir yer. Hav, Akdeniz Yarımadası’nın doğusunda, soğan kubbeleri, minareleri ve parlak olduğu kadar karmaşık tarihiyle insana son derece inandırıcı geliyor. Hav’ın geçmişi yaşanmış olaylarla ustaca örülmüş; şimdisiyse soluk ve yalıtılmış, insana rahatsız edici bir şekilde kayıp bir dünyayı gözetliyormuş hissi veriyor.”
Publishers Weekly

“Şehrin tüm tarihi bu güzel edisyonda bir araya geliyor. Okurlarsa en çok ilk bölümü sevmeye devam ediyor, yani Akdeniz Ekspres’in son durağı olan Hav’ın ilk haline yapılan o nostaljik gezinin güzel anlatımını. O romantik hırpani şehir (eğer bir zamanlar gerçekten vardıysa bile) artık yok. Fakat ne yazık ki Kutsal Mirmidon Cumhuriyeti (başka başka isimlerde) bugün hâlâ gerçekliğini koruyor.”

Michael Dirda, The Washington Post

Müzikli Beyin
Latin Amerika’nın usta kalemi César Aira, kısacık romanlarının yanı sıra öyküleriyle de tecrübeli edebiyat okurunun radarına takılıyor. Sıradan olayların, hatta kendi hayatına dair bazı unsurların üzerine kurguladığı, bağlamından sapan gerçeküstü metinleriyle Aira okurunu, zihninin karmaşık ve soyut patikalarında beraber çıkacakları kısa yürüyüşlere davet ediyor.

Tanrı’nın doğum gününü kutlayan maymunlar, varoluşunu sorgulayan çömleçikuşu, Mona Lisa’nın dünyaya yayılıp kendilerine yeni hayatlar kuran boya partikülleri, yolunu kaybetmiş çizgi roman serserileri, gezici sirklerin doğaüstü yaratıkları… Aira’nın hikâyelerinde tüm bu tuhaf karakterler, gündelik hayatın sıradanlığı içinde ete kemiğe bürünüyor.

“Aira’yı okumaya başladığınızda, durmak istemeyeceksiniz.”

Roberto Bolano

“Arjantinli yazar César Aira, avangard tekniklerle uğraşan seçkin bir minyatürcü. Çalışmalarındaki neşeli edebi oyunculuğu ve hikâye-içinde-hikâyeleriyle, Vladimir Nabokov ve Italo Calvino’yu andırıyor.”

The Wall Street Journal

Sessizliğin Yanıtı – Bir Dağ Hikâyesi

Max Frisch

Sonsöz: Peter von Matt

“Rüzgârlar gibidir hayatımızın imkânları, yine de insan neden cesaret etmez ki yelken açmaya? Her şey yaşanmamış bir hayattan daha iyidir, hatta felaket bile – acı, ümitsizlik, cürüm, her şey ama her şey boşluktan daha iyidir!”

Sessizliğin Yanıtı hayatın sıradanlığına, beyhudeliğine katlanamayan otuz yaşındaki bir adamın varoluşunun sınırlarını zorladığı bir kendini arayış hikâyesi. Max Frisch, kendi yaşamından da ipuçları barındıran bu ilk dönem eserinde, heba edilmiş bir hayatın tek sorumlusunun o hayatın sahibi olduğunu gösteriyor bize.

“Sessizliğin Yanıtı burjuva dünya görüşünün hayata geçirilmesi fikriyle uzlaşmanın peşi sıra gelecek krizi daha başından ele alır.”

– Peter von Matt

Yedi Deli Adam

Roberto Arlt

Yedi Deli Adam, kendisine sürekli acı veren ruhunu görüp anlamaya çalışan bahtsız bir adamı ve etrafında şekillenen karanlık, absürd olaylar silsilesini anlatıyor. Delilik nöbetleriyle, ruhun ve zihnin tikleriyle, birbirinden ilginç karakterlerle, devrimci, anarşist yaklaşımlarla dolu, yazıldığı dönemin Buenos Aires’inin çarpıcı bir portresini çizen roman, Roberto Arlt’ın başyapıtı kabul ediliyor.

“Âcizane, Arlt’ın İsa olduğunu varsayalım. Dolayısıyla Arjantin İsrail, Buenos Aires de Kudüs’tür… Arlt keskin zekâlı, tehlikeyi göze alan, koşullara ayak uydurabilen, doğuştan hayatta kalma becerisine sahip biri… hiç kuşkusuz Arjantin ve Latin Amerika edebiyatının önemli bir parçası.”

— Roberto Bolaño

“Kitaptaki karakterler okurun ruhuna adeta musallat oluyor.”

—Julio Cortázar

“Bu kıyılarda edebiyat dâhisi olarak adlandırılacak biri varsa o Roberto Arlt’tır… sanattan ve büyük, tuhaf bir sanatçıdan… doğduğu şehri herkesten daha iyi, muhtemelen ölümsüz tangolar yazmış olanlardan bile daha derin anlamış birinden bahsediyorum.”

—Juan Carlos Onetti

Devamını Göster
₺1,400.00
Edebiyat Seti 3 (6 kitap)

Eğer görelilik kuramı uzay-zamanın dokusunu eğip büküyorsa, kuantum mekaniği gerçekliğin kendisini parçalarına ayırıyordu. 20. yüzyılın başında doğan bu teori, maddenin en küçük yapıtaşlarına dair tüm bildiklerimizi altüst etti. Max Planck, enerjinin sürekli değil, kesikli paketler halinde yayıldığını fark ettiğinde, klasik fiziğin süreklilik ilkesi büyük bir darbe almıştı.

Niels Bohr’un atom modeli, elektronların ancak belirli enerji düzeylerinde var olabileceğini gösterdi. Ancak asıl devrim, Heisenberg’in belirsizlik ilkesiydi: Bir parçacığın konumunu ve momentumunu aynı anda kesin olarak bilmek imkânsızdı. Üstelik gözlem yapıldığında, ölçülen sistem değişiyordu. Gerçeklik artık sabit bir dış dünya değildi; gözlemle şekillenen bir olasılıklar evreniydi.

İşte burada fizik, felsefeye en çok yaklaştığı noktaya geldi. “Gerçek nedir?” sorusu, artık sadece düşünsel bir tartışma değil, bilimsel bir problem haline gelmişti. “Ölçülmeyen bir şey gerçekten var mıdır?” diye sorarken, Schrödinger’in kedisi bu ikilemin hem ironik hem de trajik simgesi oldu. Prometheus’un ateşi burada başka bir şekle büründü: Bilgi artık açıklamakla yetinmiyordu; gerçekliği inşa etmeye başlamıştı. Gözlem, bir tür yaratım haline gelmişti.[4]

Fakat kuantum mekaniği yalnızca teorik bir çerçeve değildi; aynı zamanda yeni bir teknolojik çağın temeliydi. Lazerlerden MR cihazlarına, yarı iletkenlerden bilgisayarlara kadar pek çok modern teknolojinin arkasında bu teori vardı. Ancak beraberinde yeni sorular da getirdi. Prometheus’un hediyesi artık yalnızca aydınlatmıyordu; onun ışığında karanlık da büyüyordu.

V. Kozmoloji: Başlangıcı ve Sonu Bilmek

Fizik, mikro dünyanın derinliklerine indikten sonra yeniden gözünü makroya, evrenin büyüklüğüne çevirdi. Ama bu kez yeni bir araçla: Kozmoloji. 20. yüzyılın ortalarından itibaren, evrenin yapısı, tarihi ve kaderi üzerine bilimsel teoriler gelişti. Georges Lemaître’in Büyük Patlama hipotezi, Edwin Hubble’ın galaksilerin birbirinden uzaklaştığını gösteren gözlemleriyle doğrulandı. Artık evrenin bir başlangıcı olduğu kesindi.[5]

Kozmik mikrodalga arka plan ışıması, bu doğumun yankısı gibi hâlâ uzayda dolaşıyor. Bilim insanları artık evrenin yaşı, büyüklüğü ve bileşimi gibi temel bilgileri sayılarla ifade edebiliyor. Prometheus’un çaldığı o kıvılcım, şimdi evrenin doğduğu ana kadar ışık tutabilecek kadar güçlü.

Fakat bu büyük bilgi, insanın evrendeki yerini bambaşka bir bakış açısıyla görmesine neden oldu. Dünya artık evrenin merkezi değildi. Güneş, milyarlarca benzerinden sadece biriydi. Ve bizim galaksimiz bile kozmik ölçekte neredeyse görünmezdi. Kozmoloji, insana evrenin sırlarını sunmadı; onun ne kadar küçük ve yalnız olduğunu hatırlattı. Bilgi arttıkça yalnızlık da büyüdü.

Ve ardından şu kaçınılmaz soru geldi: Peki evrenin sonu ne olacak? Her şey yavaş yavaş donarak mı bitecek? Yoksa bir noktada her şey parçalanacak mı? Belki de evren tekrar doğacak… Bilgi, bizi başlangıca kadar götürebildi ama sonu hâlâ karanlık. İşte burada Prometheus’un ateşi bir cevaptan çok, bir soruya dönüşüyor: Bilgi bizi gerçekten kurtarabilir mi, yoksa yalnızca kaderimizi daha net görmemizi mi sağlar?

VI. Modern Fizik: Tanrıya Meydan Okumak mı, Onu Taklit Etmek mi?

Tüm Reklamları Kapat

Bugün fizik, artık klasik soruların çok ötesinde yol alıyor. Simülasyon teorileri, çoklu evren modelleri, holografik evren tasarımları, süpersicim kuramları… Artık fizik yalnızca doğayı anlamaya çalışmıyor; doğanın altında yatan bilginin yapısını da çözmeye uğraşıyor. Evren bir algoritma olabilir mi? Bilinç, yalnızca fiziksel bir sistemin ürünü mü? Ya evrenin kendisi sadece bir simülasyon ise?

Bu sorular, fizikçiyi önce bir rahibe, ardından bir filozofa ve sonunda bir tür yaratıcıya dönüştürüyor. Bir yanda CERN'de parçacıklar çarpıştırılıyor, diğer yanda kuantum bilgisayarlarla zamanın bükülmesi deneniyor. Prometheus’un meşalesi, artık tanrısal oyunların aracı haline geliyor.

Ve tüm bu gelişmelerin eşiğinde, fiziğin yeni sınırları sadece bilimsel değil, etik sorularla da şekilleniyor. Artık bilgi yalnızca “bilmek” değil. Onu taşıyan kişiyi değiştiriyor, güçlendiriyor ama aynı zamanda yozlaştırabiliyor da. Prometheus’un cezası bir zamanlar sadece ona aitti. Ama bugün? Ceza kolektif olabilir. Çünkü artık ateşi tek bir kişi taşımıyor.

Hepimiz o ateşe bakıyoruz.

Tüm Reklamları Kapat

Ve belki de... hepimiz onunla birlikte yanıyoruz.

Sonuç: Ateşin Sorumluluğu

Prometheus’un çaldığı ateş, insanlığın ellerinde bir meşaleye dönüştü: Evrenin sırlarını aydınlatan, ama aynı zamanda gölgeleri de derinleştiren bir iktidar simgesi. Fizik, başlangıçta bir merak kıvılcımıydı; şimdiyse kontrol edilemeyen bir yangın. Her keşifle büyüyen bu ateş, bize evrenin işleyişini öğrettiği kadar, bilginin yükünü de hatırlatıyor:

Isıtırken yakabilir, aydınlatırken kör edebilir, özgürleştirirken zincire vurabilir.

Tanrıların gazabından kaçan Prometheus, insanlığın kendi yarattığı kaderle yüzleştiği bir çağda bize sesleniyor: "Ateşi taşımak, onunla yanmayı göze almaktır." Bilimin sınırları genişledikçe, bu yükün ağırlığı da artıyor. Çünkü artık ateşi tek bir kişi taşımıyor; hepimiz o ateşe bakıyoruz. Ve belki de hepimiz onunla yanıyoruz.

Okundu Olarak İşaretle
2
1
  • Paylaş
  • Alıntıla
  • Alıntıları Göster
Paylaş
Sonra Oku
Notlarım
Yazdır / PDF Olarak Kaydet
Raporla
Mantık Hatası Bildir
Yukarı Zıpla
Bu Blog Yazısı Sana Ne Hissettirdi?
  • Muhteşem! 1
  • Tebrikler! 1
  • Bilim Budur! 1
  • Mmm... Çok sapyoseksüel! 0
  • Güldürdü 0
  • İnanılmaz 0
  • Umut Verici! 0
  • Merak Uyandırıcı! 0
  • Üzücü! 0
  • Grrr... *@$# 0
  • İğrenç! 0
  • Korkutucu! 0
Kaynaklar ve İleri Okuma
Tüm Reklamları Kapat

Evrim Ağacı'na her ay sadece 1 kahve ısmarlayarak destek olmak ister misiniz?

Şu iki siteden birini kullanarak şimdi destek olabilirsiniz:

kreosus.com/evrimagaci | patreon.com/evrimagaci

Çıktı Bilgisi: Bu sayfa, Evrim Ağacı yazdırma aracı kullanılarak 27/06/2025 13:10:05 tarihinde oluşturulmuştur. Evrim Ağacı'ndaki içeriklerin tamamı, birden fazla editör tarafından, durmaksızın elden geçirilmekte, güncellenmekte ve geliştirilmektedir. Dolayısıyla bu çıktının alındığı tarihten sonra yapılan güncellemeleri görmek ve bu içeriğin en güncel halini okumak için lütfen şu adrese gidiniz: https://evrimagaci.org/s/20905

İçerik Kullanım İzinleri: Evrim Ağacı'ndaki yazılı içerikler orijinallerine hiçbir şekilde dokunulmadığı müddetçe izin alınmaksızın paylaşılabilir, kopyalanabilir, yapıştırılabilir, çoğaltılabilir, basılabilir, dağıtılabilir, yayılabilir, alıntılanabilir. Ancak bu içeriklerin hiçbiri izin alınmaksızın değiştirilemez ve değiştirilmiş halleri Evrim Ağacı'na aitmiş gibi sunulamaz. Benzer şekilde, içeriklerin hiçbiri, söz konusu içeriğin açıkça belirtilmiş yazarlarından ve Evrim Ağacı'ndan başkasına aitmiş gibi sunulamaz. Bu sayfa izin alınmaksızın düzenlenemez, Evrim Ağacı logosu, yazar/editör bilgileri ve içeriğin diğer kısımları izin alınmaksızın değiştirilemez veya kaldırılamaz.

Aklımdan Geçen
Komünite Seç
Aklımdan Geçen
Fark Ettim ki...
Bugün Öğrendim ki...
İşe Yarar İpucu
Bilim Haberleri
Hikaye Fikri
Video Konu Önerisi
Başlık
Bugün bilimseverlerle ne paylaşmak istersin?
Gündem
Bağlantı
Ekle
Soru Sor
Stiller
Kurallar
Komünite Kuralları
Bu komünite, aklınızdan geçen düşünceleri Evrim Ağacı ailesiyle paylaşabilmeniz içindir. Yapacağınız paylaşımlar Evrim Ağacı'nın kurallarına tabidir. Ayrıca bu komünitenin ek kurallarına da uymanız gerekmektedir.
1
Bilim kimliğinizi önceleyin.
Evrim Ağacı bir bilim platformudur. Dolayısıyla aklınızdan geçen her şeyden ziyade, bilim veya yaşamla ilgili olabilecek düşüncelerinizle ilgileniyoruz.
2
Propaganda ve baskı amaçlı kullanmayın.
Herkesin aklından her şey geçebilir; fakat bu platformun amacı, insanların belli ideolojiler için propaganda yapmaları veya başkaları üzerinde baskı kurma amacıyla geliştirilmemiştir. Paylaştığınız fikirlerin değer kattığından emin olun.
3
Gerilim yaratmayın.
Gerilim, tersleme, tahrik, taciz, alay, dedikodu, trollük, vurdumduymazlık, duyarsızlık, ırkçılık, bağnazlık, nefret söylemi, azınlıklara saldırı, fanatizm, holiganlık, sloganlar yasaktır.
4
Değer katın; hassas konulardan ve öznel yoruma açık alanlardan uzak durun.
Bu komünitenin amacı okurlara hayatla ilgili keyifli farkındalıklar yaşatabilmektir. Din, politika, spor, aktüel konular gibi anlık tepkilere neden olabilecek konulardaki tespitlerden kaçının. Ayrıca aklınızdan geçenlerin Türkiye’deki bilim komünitesine değer katması beklenmektedir.
5
Cevap hakkı doğurmayın.
Aklınızdan geçenlerin bu platformda bulunmuyor olabilecek kişilere cevap hakkı doğurmadığından emin olun.
Size Özel
Makaleler
Daha Fazla İçerik Göster
Popüler Yazılar
30 gün
90 gün
1 yıl
Evrim Ağacı'na Destek Ol

Evrim Ağacı'nın %100 okur destekli bir bilim platformu olduğunu biliyor muydunuz? Evrim Ağacı'nın maddi destekçileri arasına katılarak Türkiye'de bilimin yayılmasına güç katın.

Evrim Ağacı'nı Takip Et!
Yazı Geçmişi
Okuma Geçmişi
Notlarım
İlerleme Durumunu Güncelle
Okudum
Sonra Oku
Not Ekle
Kaldığım Yeri İşaretle
Göz Attım

Evrim Ağacı tarafından otomatik olarak takip edilen işlemleri istediğin zaman durdurabilirsin.
[Site ayalarına git...]

Filtrele
Listele
Bu yazıdaki hareketlerin
Devamını Göster
Filtrele
Listele
Tüm Okuma Geçmişin
Devamını Göster
0/10000

Bize Ulaşın

ve seni takip ediyor

Göster

Şifremi unuttum Üyelik Aktivasyonu

Göster

Şifrenizi mi unuttunuz? Lütfen e-posta adresinizi giriniz. E-posta adresinize şifrenizi sıfırlamak için bir bağlantı gönderilecektir.

Geri dön

Eğer aktivasyon kodunu almadıysanız lütfen e-posta adresinizi giriniz. Üyeliğinizi aktive etmek için e-posta adresinize bir bağlantı gönderilecektir.

Geri dön

Close