İnsanın Varoluşu: Wanjina ve Düşzamanı
İnsanların Varoluşuna Dair En Eski Kaynakları Görmezden Gelebilir miyiz?

- Blog Yazısı
Aborijin İnançları ve Düşzamanı
Aborijin toplulukları hakkında beni en çok etkileyen ve düşündüren konu, hiç şüphesiz "Düşzamanı" adını verdikleri, varoluşlarını açıklayan mitlerden ve mitolojiden oluşan inançlarıdır. Her ne kadar dünyada birçok yaratılış mitolojisi bulunsa da Aborijinlerin Düşzamanı, üzerinde uzun uzun düşünmemi sağlayacak kadar derin bir kavramdır. Öyleyse, bu etkileyici inanç sistemine daha yakından bakalım.
Kurucu Mitoslar
Düşzamanı, Aborijinlerin varoluşa dair benimsedikleri temel inançtır. Bu kavram, varoluşu, ölümü, yaşamı ve sayısız miti, efsaneyi ve öyküyü barındırır. Yazıya konu olan bu mitoloji, Yunan mitolojisinden aşağı kalır bir yanı olmayan bir derinlik taşır. Hatta uzmanlara göre, Aborijinlerin Düşzamanı mitolojisi, Helen mitolojisinden çok daha geniş ve kapsamlıdır.
Wanjina İnsanı Nasıl Yarattı?
Yaratılış mitlerinin okunması oldukça keyiflidir; ancak tüm anlatıları yazmak yüzlerce sayfa tutabilir. Bu nedenle, asıl merak edilen noktaya odaklanmak istiyorum: Aborijinlerin mitlerinde insanın yeri nedir? İnsan nasıl var olmuştur?
Aborijinlerin kutsal mitolojisine göre Wanjina, ilk insanı otlardan yaratmıştır. İnsanın vücudunu ve organlarını, otları birbirine tutturup şekillendirerek oluşturmuştur. Ardından, bu bedeni ülkenin kara toprağından elde ettiği çamura bırakmış ve ona can vermiştir.
İnsanın yaratılışı açısından bu mit, günümüzdeki semavi dinlerle dikkat çekici bir paralellik taşır. Ancak Düşzamanı mitolojisini özel kılan nokta, bu inanışın temellerinin 65.000 yıl öncesine kadar uzanması ve tamamen sözlü bir aktarım yoluyla günümüze ulaşmasıdır.
Yeryüzü Oluşuyor
Varoluşun başlangıcında dünyanın şekillenmeside yer alır. Kurucu varlıklar olan kutsal ata ruhlar, nehirleri ve doğanın temel unsurlarını yaratmıştır. Aborijin mitolojisinde nehirlerin yaratımıyla ilgili iki güçlü anlatı dikkat çeker. Bunlardan ilki, şeytani bir kadın olarak tasvir edilen Dirrangun’un hikâyesidir. Dirrangun, büyücü bir varlıktır ve kızları ile damatlarıyla birlikte bir incir ağacının altında yaşamaktadır. Nehirleri oluşturan suyu dünyadan saklamaktadır. Ancak bir gün ağır bir hastalığa yakalanır ve suya ulaşamayacak kadar güçsüz hale gelir. O sırada karşısına genç ve güçlü bir delikanlı olan Buloogan çıkar. Dirrangun, Buloogan’dan kendisine su getirmesini rica eder ve ona suyun yerini tarif eder.
Buloogan, dünyadan saklanmış olan suyu bulmak için uzun bir maceraya atılır. Sonunda suyun yerini bulur ve önünde büyük bir set olduğunu fark eder. Suyun yeryüzüne ait olduğunu anlayarak bu sete saldırır ve onu yıkar. Böylece, su yeryüzüne kavuşur; nehirler dolar, denizlere akar. Yaşlı Dirrangun, olanları görür ancak artık gücünü kaybettiği için müdahale edemez.
Büyük Balık ve Morinalar
Bir zamanlar Totyerguil adında bir avcı, ailesiyle birlikte yurdunu terk edip yeni bir yaşam kurmak için uzak bir yere taşınır. Bir akşam, ailesiyle birlikte büyük bir ziyafet hazırlarlar. Yemekten sonra Totyerguil’in çocukları, çok sevdikleri kamış sakızını toplamak için bir göl kenarına gider. Göle vardıklarında, su yüzeyinde uyuyan ve altın sarısı ışıltılarla parlayan bir balık görürler. Hemen babalarına haber vermek için geri dönerler.
Olanları duyan Totyerguil, mızraklarını ve kanosunu alarak göle gider. Göle vardığında, kanosuyla balığa yaklaşır ve uyuyan balığa ilk mızrağını fırlatır. Bu balık, bir morina balığı şeklindeki efsanevi varlık Otchout’tur. Sırtına mızrak saplanan Otchout, acıyla uyanır ve kaçmaya başlar. Ancak Totyerguil balığın peşini bırakmaz.
Bu kovalamaca günlerce sürer ve Totyerguil, Otchout’un sırtına sayısız mızrak saplamayı başarır. Otchout’un sırtına saplanan bu mızraklar, günümüzde morina balıklarının sırt kılçıkları olarak kabul edilir. Kovalamaca sırasında Totyerguil ve Otchout’un izleri, birçok yeni göl, yarık ve nehir yatağı oluşturur. Bu kovalamacanın en bilindik sonucu, bugün hâlâ varlığını sürdüren Murray Nehridir.
Sonunda, Totyerguil’in mızrakları biter ve yeni mızraklar yapmak için ava ara verir. Bu fırsattan yararlanan Otchout, gökyüzüne yükselir ve Delphinus Takımyıldızına dönüşür.
Aslında maddi destek istememizin nedeni çok basit: Çünkü Evrim Ağacı, bizim tek mesleğimiz, tek gelir kaynağımız. Birçoklarının aksine bizler, sosyal medyada gördüğünüz makale ve videolarımızı hobi olarak, mesleğimizden arta kalan zamanlarda yapmıyoruz. Dolayısıyla bu işi sürdürebilmek için gelir elde etmemiz gerekiyor.
Bunda elbette ki hiçbir sakınca yok; kimin, ne şartlar altında yayın yapmayı seçtiği büyük oranda bir tercih meselesi. Ne var ki biz, eğer ana mesleklerimizi icra edecek olursak (yani kendi mesleğimiz doğrultusunda bir iş sahibi olursak) Evrim Ağacı'na zaman ayıramayacağımızı, ayakta tutamayacağımızı biliyoruz. Çünkü az sonra detaylarını vereceğimiz üzere, Evrim Ağacı sosyal medyada denk geldiğiniz makale ve videolardan çok daha büyük, kapsamlı ve aşırı zaman alan bir bilim platformu projesi. Bu nedenle bizler, meslek olarak Evrim Ağacı'nı seçtik.
Eğer hem Evrim Ağacı'ndan hayatımızı idame ettirecek, mesleklerimizi bırakmayı en azından kısmen meşrulaştıracak ve mantıklı kılacak kadar bir gelir kaynağı elde edemezsek, mecburen Evrim Ağacı'nı bırakıp, kendi mesleklerimize döneceğiz. Ama bunu istemiyoruz ve bu nedenle didiniyoruz.

Prometheus ve Ateşin Hikayesi
Tarih boyunca insan yaratılışı ve ateşin elde edilmesi, farklı mitolojilerde önemli yer tutmuştur. Yunan mitolojisinin ikonik karakterlerinden Prometheus, tanrılar kralı Zeus’un emrine karşı çıkarak ateşi çalmış ve insanlara sunmuştur.
Benzer şekilde, Aborijinlerin Düşzamanı inanışında da ateşle ilgili mitler yer alır. Hikâyeye göre, Su Faresi Koorambin ve bir Morina balığı olan Pandawina, ateşi insanlardan saklamaktadır. İnsanlar, yeryüzünde ateş kıvılcımı elde etmek için ne kadar çabalasalar da başarılı olamazlar. Ancak bu iki varlığın dikkatsizliği sonucunda, ilahsal bir canlı olan Balıkçı Kartal, şiddetli rüzgarlar estirir ve ateşi her yere yayar.
Bu olay sırasında büyük yangınlar çıkar; Avustralya’nın pek çok kısmı yanar. Ancak bu trajedi, insanlığın ateşe kavuşmasını sağlar. Ateşi elde etmelerinin bedeli ise gökyüzüne erişimin sonu olur. Eskiden insanların gökyüzüne tırmanabilmesini sağlayan büyük bir çam ağacı, çıkan yangınlarda küle döner. Gökyüzüne çıkmış olan insanlar orada mahsur kalır, yeryüzündekiler ise yeryüzünde kalır.
Aborijin mitlerine göre, bugün gökyüzünde gördüğümüz yıldızlar, gökyüzünde mahsur kalan bu insanlardır. Bunun sebebi, insanların diz, dirsek ve eklem yerlerinde kristallere benzeyen yapılara sahip olduğuna inanılmasıdır. Bu kristal yapılar, Düşzamanı mitolojisinde farklı hikayelerde de yer alır.

İyinin ve Kötünün Büyü Savaşı
Birçok mitolojide olduğu gibi, Aborijinlerde de felaketlerin nedeni genellikle kötü ruhlara bağlanır. Doğal afetler ve beklenmedik ölümler, kötü ruhların eseri olarak görülür. İnsanların, hayvanların, nehirlerin, dağların, ağaçların; kısacası, içinde yaşadığımız bu tabiatın her unsurunun kendine özgü bir ruhu veya ruhları olduğu kabul edilir. Yasaklı bölgeler, yapılmaması gereken davranışlar ve karanlık büyüler, Aborijin halkları arasında geniş bir etkiye sahiptir.
Hafif hastalıklar ise genellikle bu kötücül ruhlarla ilişkilendirilmez. Topluluk üyelerinin çoğu, kendi kendilerine iyileştirebilecekleri ufak hastalıkların çözümlerini zaten bilir. Ancak daha ciddi ve büyük kayıplara yol açabilecek durumlar söz konusu olduğunda, Aborijin halklarının elindeki en güçlü silah, iyicil büyüler ve bu büyüleri yapabilen büyücülerdir.
Eğer bir birey kötü bir ruhun büyüsüyle etkilenmişse, onu kurtaracak tek şey daha güçlü bir büyüdür. Bu iyicil büyüleri gerçekleştirebilecek kişiler, topluluk içinde büyük saygı gören bireylerdir. Ayrıca bu kişiler, doğuştan ata ruhlar tarafından seçilmiş ve büyü konusunda özel bir eğitimden geçirilmiştir. Daha önce Aborijinlerde inisiyasyon[1] ritüellerinden bahsetmiştim; bu ritüeller sırasında normal bir insandan çok daha dayanıklı davranan adayların kutsal ruhların yardımını aldığına inanılır. Büyücü olma yolundaki bireyler, bu ritüeller sırasında sergiledikleri cesaret ve dayanıklılıkla topluluğun hayranlığını kazanmalıdır.

Şifacılar ve Şifa Büyüleri
Aborijin toplumunda büyücü ve şifacı kavramları son derece önemli bir yere sahiptir. Şifacılar üzerine yapılan araştırmalar, bu kişilerin ilaç hazırlamada ve büyü ritüellerinde kullanılan yüzün üzerinde bitki çeşidini bildiğini ortaya koymuştur. Hem ilaç yapımında hem de büyü malzemesi olarak kullanılan bu geniş bitki çeşitliliği, şifacılığın ne kadar çok katmanlı ve karmaşık bir bilim haline geldiğini göstermektedir.
Şifacılar, güçlerini yalnızca halkın yararına kullanmayı taahhüt eden bir yaşam biçimine sahiptir. Günümüzdeki Hipokrat yeminiyle benzerlik gösteren bu anlayışa göre, şifacılar hiçbir şekilde zarar verici büyüler yapmazlar, tarafsız kalırlar ve savaşlara katılmazlar. Hatta düşman halklara dahi şifa sağlamaktan çekinmezler. Bu bile, Aborijin kültürünün temel değerlerinin ne denli güçlü olduğunu kanıtlamaktadır.
Kötücül Büyücüler
Öte yandan, büyü güçlerini kötü amaçlarla kullanan bireyler de vardır. Bu kişiler, güçlerini ata ruhlardan değil, doğadaki kötücül ve vahşi ruhlardan alır. Yapılan kötü büyülerin bireyleri öldürebileceğine, toprağı verimsizleştirebileceğine ve hava olaylarını kontrol edebileceğine inanılır. Dahası, doğadaki hemen her şeyle ilgili kötücül bir büyü yapılabileceği düşünülür.
Ölüm
Birçok inanışta olduğu gibi, Aborijinlerin inancına göre de ölüm, bir son değil; ruhsal anlamda esas varoluşun başlangıcıdır. İnsanın fiziksel bedeni son bulur ve ruhu nihayet tamamen özgür hale gelir. Aborijinler, ruhlarının yaratıldıkları kaynağa döndüğüne inanır. Yani ölüm, ilahi bir varlıkla yeniden birleşmedir. Aborijinler, ata ruhlarının kendilerini yarattığına inandıkları için, yeryüzündeki bazı egzotik yapıların ve bölgelerin ata ruhlara ait olduğuna inanır. Bu nedenle, bu doğal yapılar kutsal kabul edilir ve bozulmalarından kaçınılır.
Bir Aborijin öldüğünde, kişisel eşyaları derhal imha edilir ve kabilesi, yaşadıkları yeri terk eder. Bunun sebebi, ölen kişinin ruhunun öldüğünün farkında olmadan yaşadığı yere geri dönüp yaşayanlara zarar verebileceği düşüncesidir. Aborijinlere göre, kötücül ruhlar da insanlar gibi iz sürer ve insanları bulabilir. Yeni ölmüş bir bireyin şaşkın ruhu, henüz öldüğünün farkında olmadan, peşine takılan kötü ruhların farkına varmadan yaşadığı yere döner. Eğer kabilenin üyeleri hâlâ oradaysa, bu kötü ruhlar tüm kabileye musallat olur. Bu yüzden, birisi öldüğünde, birkaç gün içinde kamp yeri değiştirilir.
Ölen kişinin eşyaları yakıldıktan ve kamp yeri değiştirildikten sonra, bizlere pek de yabancı olmayan bir ağıt ritüeli gerçekleştirilir. Bu ritüel, Düşzamanı öğretilerinin yüksek sesle okunması, kabilenin bir araya gelmesi ve ölen kişinin yakınlarına taziye sunulması gibi uygulamaları içerir. Aborijinlerde yas tutmak bir meslek haline gelmiştir. Yas tutucular, yaslarını göstermek için bedenlerini küllerle kaplar ve yas süreci boyunca bu ritüeli devam ettirir.

Kemiklerin Kutsal Mezarı
Aborijinler, ölülerin kemikleri için oldukça ilginç bir mezar sistemi uygular. Çoğu zaman, ölen kişinin bedeni eşyalarıyla birlikte yakılır. Geriye yalnızca kemikleri kaldığında, bu kemikler, içi oyulup yakılarak boşaltılmış bir ağaç kütüğünün içine yerleştirilir.
Bu uygulama, diğer kültürlerdeki, ölen kişinin küllerinin kavanoz benzeri eşyalara konulması geleneğini andırır. Ancak Aborijinlerde, içi kemiklerle doldurulan bu kütükten tabutlar, kutsal kabul edilen bölgelere topluca istiflenir.

Çıkarımlar
Aborijinlerin Düşzamanı inanışını inceleyerek insanın varoluşundan yeryüzü şekillerinin oluşumuna, ruhların âlemlerine ve sosyal hayatı düzenleyen kurallara kadar pek çok konuda bilgi sahibi olabiliriz. Ancak Düşzamanı'nın, hikâye ve mitlerden oluşan bir kültürel aktarım geleneği olduğunu unutmamalıyız.
Bununla birlikte, bu anlatılar sadece masalsı hikayeler değildir. Çünkü Aborijinlerin öğretileri, pratikte işe yarayan ve tutarlı sonuçlar ortaya koyabilen bilgiler içerir. Özellikle insanın yaratılışıyla ilgili Wanjina mitleri, semavi dinlerin yaratılış anlatılarıyla büyük ölçüde örtüşür.
Bu benzerlik, Aborijinlerin tarihsel olarak semavi dinlerle hiçbir bağlantısının olmaması nedeniyle daha da dikkat çekicidir. Kendilerinden on binlerce yıl sonra ortaya çıkacak bu dinlerle paralel bir yaratılış hikayesi benimsemiş olmaları, insanın varoluşuna dair derin düşüncelere yol açar.
Bilim insanları arasında, Aborijinlerin Avustralya’ya ne zaman geldikleri konusunda farklı görüşler olsa da genel kanı bu göçün en az 47.000 yıl önce gerçekleştiği yönündedir. İzole bir yaşam süren ve dünyanın geri kalanıyla sınırlı bir iletişime sahip olan Aborijinlerin bu yaratılış hikayeleri, insanlık tarihine dair pek çok soruyu gündeme getirmektedir.
- 4
- 4
- 3
- 1
- 1
- 1
- 1
- 1
- 1
- 0
- 0
- 0
- ^ Gökdeniz Sağlam. Aborijinlerde Ergin Olmak (İnisiyasyon). Alındığı Tarih: 7 Aralık 2024. Alındığı Yer: Evrim Ağacı | Arşiv Bağlantısı
- R. M. Berndt, et al. Australian Aboriginal Peoples - Leadership, Social Control, Culture | Britannica. (5 Aralık 2024). Alındığı Tarih: 7 Aralık 2024. Alındığı Yer: Encyclopedia Britannica | Arşiv Bağlantısı
- Jennifer İsaacs. Australian Dreaming 40000 Years. Alındığı Tarih: 7 Aralık 2024. Alındığı Yer: Scribd | Arşiv Bağlantısı
- M. P. Art. Exploring The Cultural Splendor Of Australian Aboriginal Art: A Journey Through Dreamtime Symbols And Stories| Metal Poster Art. (11 Eylül 2024). Alındığı Tarih: 7 Aralık 2024. Alındığı Yer: Metal Poster Art | Arşiv Bağlantısı
- Joanna Gılan. The Mysterious Aboriginal Rock Art Of The Wandjina Sky Beings. Alındığı Tarih: 7 Aralık 2024. Alındığı Yer: Anceint Origins | Arşiv Bağlantısı
- National Gallery of Australia. Burial Ceremonies. Alındığı Tarih: 7 Aralık 2024. Alındığı Yer: National Gallery of Australia | Arşiv Bağlantısı
- K. Stevenson, et al. How Australia’s Aboriginal People Fight Fire—With Fire. (8 Nisan 2022). Alındığı Tarih: 7 Aralık 2024. Alındığı Yer: Magazine | Arşiv Bağlantısı
- George Thomson. İnsanın Özü.
- Bozkurt Güvenç. İnsan Ve Kültür.
- Bronıslaw Malinowski. Bilimsel Bir Kültür Teorisi.
Evrim Ağacı'na her ay sadece 1 kahve ısmarlayarak destek olmak ister misiniz?
Şu iki siteden birini kullanarak şimdi destek olabilirsiniz:
kreosus.com/evrimagaci | patreon.com/evrimagaci
Çıktı Bilgisi: Bu sayfa, Evrim Ağacı yazdırma aracı kullanılarak 25/04/2025 13:16:01 tarihinde oluşturulmuştur. Evrim Ağacı'ndaki içeriklerin tamamı, birden fazla editör tarafından, durmaksızın elden geçirilmekte, güncellenmekte ve geliştirilmektedir. Dolayısıyla bu çıktının alındığı tarihten sonra yapılan güncellemeleri görmek ve bu içeriğin en güncel halini okumak için lütfen şu adrese gidiniz: https://evrimagaci.org/s/19206
İçerik Kullanım İzinleri: Evrim Ağacı'ndaki yazılı içerikler orijinallerine hiçbir şekilde dokunulmadığı müddetçe izin alınmaksızın paylaşılabilir, kopyalanabilir, yapıştırılabilir, çoğaltılabilir, basılabilir, dağıtılabilir, yayılabilir, alıntılanabilir. Ancak bu içeriklerin hiçbiri izin alınmaksızın değiştirilemez ve değiştirilmiş halleri Evrim Ağacı'na aitmiş gibi sunulamaz. Benzer şekilde, içeriklerin hiçbiri, söz konusu içeriğin açıkça belirtilmiş yazarlarından ve Evrim Ağacı'ndan başkasına aitmiş gibi sunulamaz. Bu sayfa izin alınmaksızın düzenlenemez, Evrim Ağacı logosu, yazar/editör bilgileri ve içeriğin diğer kısımları izin alınmaksızın değiştirilemez veya kaldırılamaz.