Atatürk'ü Musta Kemal'in Kaleminden Tanımak
Mustafa Kemal Atatürk'ün Mektupları

- Blog Yazısı
[6], [5], [4], [3], [2], [1]Mustafa Kemal Atatürk'ün kendi fikir ve düşüncelerine bizzat kendi elinden çıkmış olan kelimelerle eşlik edelim. Birazdan okuyacaklarınız tarihi belgelerdir, Atatürk'ün kendi eliyle imzaladığı mektuplar hayatı boyunca bulunduğu çeşitli vazifelerden çekildiği ender karizmatik fotoğraflar öyleyse yazımıza başlayalım.
Çöküşün Eşiğinde
Mustafa Kemal Atatürk'ün mektuplarının başında Osmanlı'nın saray yapısının giderek bozulduğunu devlette yetki ve makam sahibi kişilerin liyakat sahibi kimseler olduğunu görüyoruz, kısacası sarayla birlikte yönetimin de bozulduğunu net bir şekilde görebiliyoruz. Ancak bugünkü konumuz saray ve yönetim siyasetinden uzak sade bir şekilde Atatürk'ün öz düşünceleri olacaktır.
Mustafa Kemal Atatürk İstanbul'da bulunduğu sürece Madam Corinne Lütfü’nün evinde düzenlenen cumartesi toplantılarına katılmaya özen göstermiştir, bu toplantılar sayesinde hem bizzat Corinne hanımın kendisinden Fransızca dersleri almış, hem de birçok popüler konuda fikir sahibi olmuştur. O yıllarda bu toplantılara beraberinde Halide Edip Adıvar’ı da götürmesi Atatürk'ün kadınları topluma kazandırma konusundaki düşüncelerinin göstergesidir. Bildiğiniz üzere daha sonraki yıllarda Kurtuluş Savaşı sırasında Halide Edip Adıvar Onbaşı olarak anılacak Cumhuriyet döneminde de Türkiye Büyük Millet Meclisi üyeliği yapacaktır.

Mustafa Kemal Atatürk Sofya’ya Ataşe olarak atanmıştır, Sofya’da geçirdiği yıllar onun ileride gerçekleştireceği reformlar hakkında çok daha fazla şey düşünmesine olanak sağlamıştır. Ataşelik görevinden kısa süre sonra Sofya'da bu sefer Kaymakamlığa yani Yarbaylığa yükselmiştir. Bu muhterem bilgiyi Atatürk'ün arkadaşı Corinne Lütfü’nün yazdığı mektuba karşılık Atatürk'ün kendisinin yazdığı 28 Şubat 1914 tarihli mektuptan biliyoruz.
Atatürk Sofya’daki vaktini ülkesinin geleceği ve kendi idealleri için çalışarak geçirmiştir, Sofya'da bulunduğu sürede Corinne Lütfü ile mektup ulaşırken 1928'de gerçekleştireceği harf inkılabının antrenmanlarını yapmaya başlamıştır. Öyle ki 13 Mayıs 1913’te yazdığı mektubun sonunda Latin harfleri kullanarak Türkçe bir not yazmıştır o not ise aynen şöyledir:
“Dünya insanlar için imtihan yeridir. İmtihan edilen insanın her soruya mutlaka pek uygun cevaplar vermesi mümkün değildir fakat düşünmelidir ki hüküm, cevapların bütününden ortaya çıkan neticeye göre verilir. Bu teoriyi kabul ettikten sonra beni bazı noktalarda zayıf ve noksan bulmakla beraber, hemen menfi hüküm vermekte acelecilik göstermez ve Cevdet Bey’in mektubunda yer alan satırlarınız başka manada kelimelerden oluşurdu.”
Atatürk'ün Corinne hanıma karşı sitemini göz ardı edersek, bu mektuba ilave not Latin harfleri yazılan ilk Türkçe metinlerden biridir.
Bu cümleleri özel yapan şeylerden bazıları ise;
Hüküm kelimesi yerine heuqume
Cevdet kelimesi yerine Djcevdete
Başka kelimesi yerine Backha
Bu sayede Atatürk’ün hayal dünyasının ve zekasının ne derece ilerde olduğuna şahit olmuş oluyoruz.
Aslında maddi destek istememizin nedeni çok basit: Çünkü Evrim Ağacı, bizim tek mesleğimiz, tek gelir kaynağımız. Birçoklarının aksine bizler, sosyal medyada gördüğünüz makale ve videolarımızı hobi olarak, mesleğimizden arta kalan zamanlarda yapmıyoruz. Dolayısıyla bu işi sürdürebilmek için gelir elde etmemiz gerekiyor.
Bunda elbette ki hiçbir sakınca yok; kimin, ne şartlar altında yayın yapmayı seçtiği büyük oranda bir tercih meselesi. Ne var ki biz, eğer ana mesleklerimizi icra edecek olursak (yani kendi mesleğimiz doğrultusunda bir iş sahibi olursak) Evrim Ağacı'na zaman ayıramayacağımızı, ayakta tutamayacağımızı biliyoruz. Çünkü az sonra detaylarını vereceğimiz üzere, Evrim Ağacı sosyal medyada denk geldiğiniz makale ve videolardan çok daha büyük, kapsamlı ve aşırı zaman alan bir bilim platformu projesi. Bu nedenle bizler, meslek olarak Evrim Ağacı'nı seçtik.
Eğer hem Evrim Ağacı'ndan hayatımızı idame ettirecek, mesleklerimizi bırakmayı en azından kısmen meşrulaştıracak ve mantıklı kılacak kadar bir gelir kaynağı elde edemezsek, mecburen Evrim Ağacı'nı bırakıp, kendi mesleklerimize döneceğiz. Ama bunu istemiyoruz ve bu nedenle didiniyoruz.


Dünya Harbi
28 Haziran 1914 günü Avusturya Macaristan veliahdı ve eşinin öldürülmesiyle başlayan Birinci Dünya Savaşına Osmanlı Devleti 29 Ekim 1914 tarihinde resmen katılır.
Atatürk bu hadiseden sonra vatani hizmet için gönüllü olarak İstanbul'a dönmüştür; Atatürk vatani görevi için gönüllü olurken bazı siyasi oyunlar sebebiyle oyalanmıştır. İstanbul hadisesini özetleyecek olursak:
Mustafa Kemal bu durumda askeri ateşe olarak kalmak istememiş, vatani tehlike içindeyken derhal kendisine de bir aktif görev verilmesini istemiyle Harbiye nezaretine başvurur. Nezaretten gelen “Sizin için orduda daima bir görev vardır fakat Sofya askeri ataşeliğinde kalmanız çok önemli sayıldığı içindir ki sizi orada bırakıyoruz.” şeklinde cevap alan Mustafa Kemal'i bu cevap, tatmin etmez genç yarbay cephede görev alma isteğini ısrarla ve inatla tekrarlar. Nihayet Harbiye nazır vekili İsmail Hakkı imzalı “19. Tümen kumandanlığına tayin buyruldunuz. Hemen hareket ediniz.” Telgrafını alır, hemen İstanbul'a gelen Mustafa Kemal büyük bir sürprizle karşılaşır.
19.Tümenin varlığından kimsenin haberi yoktur. Arkadaşlarına kendini “19. Tümen kumandanı” olarak takdim edince yüzüne hayretle bakılması Mustafa Kemal'i zor durumda bırakır.
Corinne'ye yazdığı 17 Mayıs 1915 tarihli mektuptan Tekirdağ'da bulduğu perişan kuvvetleri teşkilatlandırdıktan sonra Maydos’a giderek oradaki bütün kuvvetlerin kumandasını nasıl aldığını ve 19. Tümeni nasıl kurduğunu öğrenebilirsiniz.
25 Nisan 1915’te başlayan Arıburnu Muharebelerinde Mustafa Kemal’in kaleminden şu kelimeler dökülür:
“Gece karanlıkta yaralıları dolaştığım sırada Mehmet Çavuş adındaki birinin düşmana hücum ettiğinde elindeki silahın kullanılmaz hale gelmesi üzerine elindeki taşla devam ettiğini anladığımdan diğerlerine örnek olacağı düşüncesiyle derhal adı geçenin orada nişanla ödüllendirilmesini arz ve istirham ettim”

17 Mayıs 1915 tarihli mektubunda ise Atatürk mektubunu şu etkileyici cümleler ile bitiriyor:
“Milletim beni istediği yere gömebilir, yeter ki beni unutmasın.”
24 Mayıs 1915 tarihli kartta ise devam eden harple alakalı şu çıkarımda bulunur:
“İşte Arıburnu’nda İngilizlerle savaştayım. Düşmanın esaslı kuvvetini ezdim, kalanını da cesur kıtalarım tarafından sahile, donanmanın himaye ettiği bir noktaya sürüldü. Pek ziyade ümit ederiz ki düşmanın tam imhası haberini yakında alacaksınız.”
Arıburnu’ndan sonra 16. Kolordu kumandanlığına atanan Mustafa Kemal, 6 Mart 1916’da yazdığı mektubunu şu alıntıyla sonlandırıyor:
“Ya hiç doğmamış olmak veya hiç unutulmamak isterdim. -Chateaubriand.”
Burada unutulmamak arzusuyla Mustafa Kemal Atatürk, Türk Milleti uğruna yaptığı her türlü fedaya karşılık yalnızca hatırlanmak istiyor. Buda onun mütevazi ve kararlı yapısını bizlere gösteriyor.

Bu başarıların ardından iyice nam kazanan Mustafa Kemal Veliaht Vahdeddin Efendi’nin de dikkatini çeker ve onun maiyetindeki heyetle beraber Almanya’ya gider. Bu yolculuk sırasında İmparator II. Wilhelm, Mareşal Hindenburg ve General Ludendorff ile tanışır. Ancak maalesef ki bu yolculuktan hasta olarak dönen Mustafa Kemal kendisini Pera Palas otelinin 201 numaralı odasına kapatır.

Atatürk hastalığı neticesinde ilerleyen günlerde balkanlarda tedavi görmeye gidecektir ancak böbrek hastalığının nüksettiği o günlerde Atatürk ileride gerçekleştireceği reformları düşünmekte ve şu altın sözlerini Türk kadınlarına armağan etmektedir.
“Türk kadınının Batılı kadınlar gibi toplumda yerini alması lüzumludur. Kadınlar konusunda cesur olalım. Vesveseyi bırakalım. Onların beyinlerini ciddi bilim ve fenle süsleyelim. Şeref ve haysiyet sahibi olmalarına birinci derecede önem verelim.”
Atatürk kadınlara değer veren bir şahsiyetti, Türk kadınının emek gücünde kesinlikle yeri olması gerektiğini, eğitim, bilim ve her konuda erkeklerden geri kalmaması gerektiğini savunuyordu. Atatürk’ün mektuplarından yola çıkacak olursak kadınlara karşı bu tasarımlarının esas temellerini Sofya’da konakladığı dönemde kiracısı olduğu Christianus ailesinde attığını söyleyebiliriz. Bu aile ile uzun yıllar dostluğunu sürdürmüş Atatürk, bu ailenin yanında kaldığı sürede Almanca dilini de iyice geliştirmiş ve Hilda Christianus ile uzun süre mektuplaşmıştır.
Mektuplardan anladığımız kadarıyla bir gün sohbet esnasında Madam Hilda, Mustafa Kemal’e şöyle sorar: “Siz ne zaman albaylığa terfi edeceksiniz?” Atatürk bu soruya bir başka mektubunda Hilda’ya ithafen şöyle cevap verir:
“Siz bana mukabele ettiniz: ‘Bunu ispat ediniz.’ Sizin arzunuza uyarak beş günden beri albayım.”
Korkulan Adam
Mustafa Kemal Atatürk’ün Samsun’a hareket etmesinden kısa süre sonra devreye giren İngiliz kuvvetleri Mustafa Kemal’in ciddi bir tehdit oluşturabileceğini söyleyerek Sultan Vahdeddin’e baskı yaparlar. Bu baskılar sonucu Samsun’a telgraf çekilir, Mustafa Kemal’in görevden alı koyulması istenir.
İngiliz raporlarında sıkça adı geçen Mustafa Kemal’in varlığı itilaf devletleri için tehlike arz etmektedir. Balkan savaşlarının ardından askeri ataşelikte siyasi ve ideoloji anlamında nam kazanan Atatürk I. Dünya Harbi’nin başlaması ile ne derecede bir asker olduğunu herkese ispat etmiş, Çanakkale Savaşı ve Kafkasya Cephesindeki başarılarıyla payitahtın bile merakla izlediği birisi haline gelmiştir.
İngiliz subayları Atatürk’ün İstanbul’daki tüm dostlarına baskınlar düzenlerler Ali Fethi, Rauf Orbay’ın da aralarında bulunduğu birçok kişi yakalanıp sürgüne gönderilir. Madam Corinne’nin evi de bu baskınlara uğrar. Baskın sırasında duvarda Atatürk’ün imzalı bir resmi bulunmaktadır, baskına giden subaylar sert dille Atatürk’ün resminin duvardan indirilmesini isterler. İngiliz subaylarının bu isteğine karşılık Corinne ve ailesi şöyle karşılık verir:
“Bir resimden mi korkuyorsunuz?..”
Evet tamda öyle olur bir resimden bile korkarlar… Elbette bu yazımızda yazılabilecek onlarca sayfa var ancak tüm bunları bir blog yazısına sığdırmam mümkün değil. Bu yazıda sizleri yalnızca Atatürk’ün gözünden olanları seyretmek için kısa bir tura davet ettim. Hepinize iyi günler dilerim.
- 2
- 1
- 0
- 0
- 0
- 0
- 0
- 0
- 0
- 0
- 0
- 0
- ^ a b Şükrü TEZER. Atatürk'ün Hatıra Defteri.
- ^ a b Sadi BORAK. Atatürk'ün Özel Mektupları.
- ^ a b .. Milliyet Gazetesi Arşiv 1954/11/23. Alındığı Tarih: 27 Ocak 2024. Alındığı Yer: Milliyet Gazete Arşivi | Arşiv Bağlantısı
- ^ a b .. Madam Hilda Christianus’a Yazdığı Mektup, 06.06.1915. Alındığı Tarih: 27 Ocak 2024. Alındığı Yer: İşte Atatürk | Arşiv Bağlantısı
- ^ a b Falih Rıfkı Atay. Çankaya.
- ^ a b Dietrich Gronau. Mustafa Kemal Atatürk Ve Cumhuriyetin Doğuşu.
Evrim Ağacı'na her ay sadece 1 kahve ısmarlayarak destek olmak ister misiniz?
Şu iki siteden birini kullanarak şimdi destek olabilirsiniz:
kreosus.com/evrimagaci | patreon.com/evrimagaci
Çıktı Bilgisi: Bu sayfa, Evrim Ağacı yazdırma aracı kullanılarak 25/04/2025 13:41:30 tarihinde oluşturulmuştur. Evrim Ağacı'ndaki içeriklerin tamamı, birden fazla editör tarafından, durmaksızın elden geçirilmekte, güncellenmekte ve geliştirilmektedir. Dolayısıyla bu çıktının alındığı tarihten sonra yapılan güncellemeleri görmek ve bu içeriğin en güncel halini okumak için lütfen şu adrese gidiniz: https://evrimagaci.org/s/16638
İçerik Kullanım İzinleri: Evrim Ağacı'ndaki yazılı içerikler orijinallerine hiçbir şekilde dokunulmadığı müddetçe izin alınmaksızın paylaşılabilir, kopyalanabilir, yapıştırılabilir, çoğaltılabilir, basılabilir, dağıtılabilir, yayılabilir, alıntılanabilir. Ancak bu içeriklerin hiçbiri izin alınmaksızın değiştirilemez ve değiştirilmiş halleri Evrim Ağacı'na aitmiş gibi sunulamaz. Benzer şekilde, içeriklerin hiçbiri, söz konusu içeriğin açıkça belirtilmiş yazarlarından ve Evrim Ağacı'ndan başkasına aitmiş gibi sunulamaz. Bu sayfa izin alınmaksızın düzenlenemez, Evrim Ağacı logosu, yazar/editör bilgileri ve içeriğin diğer kısımları izin alınmaksızın değiştirilemez veya kaldırılamaz.