Neandertallerin Yok Oluşu
Ayazın Yalnız İnsanları

- Blog Yazısı
Ön Söz
Bu değerli yazının ortaya çıkması aslında basit bir soruyla başladı, Neandertallerin beyinleri bizlerden daha iri olmasına karşın neden Sapiensler kadar gelişemediler. Elbette beyin boyutu ile zeka arasında doğrusal bir çıkarım yapılamaz, öyle olsaydı insanlardan çok daha iri beyinlere sahip birçok canlının insanlardan çok daha gelişmiş olması gerekirdi. Tabiki buradaki gelişmişlik, anatomik üstünlük değil. Daha fazla bulandırmadan gelin yazımıza başlayalım.
Neandertaller düşündüğümüz kadar basit canlılar değillerdi
Günümüz popüler dünyasında neandertallerin neye benzediği görmeyen kalmamıştır, genelde ilk yargı onların oldukça ilkel, çok düşünemeyen, barbar mağara adamları olduğuydu. Aslında bu yalnızca kaba bir ön yargıdan ibaret, giriş kısmında değindiğim noktaya hemen dönmek istiyorum, canlıların beyin hacimleri ile zekaları arasında bir ilişkiden bahsetmek oldukça zor. Çünkü zeka beynin hacminden çok beynin hangi bölgelerinin geliştiğiyle bağlı, bu bağlamdan yola çıkarak ufak hacimli beyinlere sahip canlıların zeki olabileceği gibi iri beyinli canlılar düşündüğümüz kadar zeki olamayacağı bir gerçektir. Ama söz konusu insanlık olunca Ata İnsan (Homo Antecessor) ile belirgin bir ivme yakalayan türümüz, Ata İnsandan günümüz Modern İnsana kadar beyin hacmi ile zeka arasında bir bağlantı yakalamış olarak görünmekte. Ancak bu serüvendeki yaklaşık 20 farklı türde bu istisnayı bozan tek tür Neandertallerdir. Ya Neandertaller düşündüğümüzden daha zeki, ya da onların beyin hacimlerinin artmasına etki eden bir evrimsel faktör var.
Burada altını çizmek istediğim çok önemli nokta bizim neye göre zeki olduğumuz, inşaat ettiğimiz medeniyetimiz mi? Yoksa teknolojimiz mi bizi diğer türlerden zeki kılıyor? Bu sorulara cevap ararken Sayın İlhan Taşlı ile sohbet ederek soruya daha anlamlı bir cevap aradık. İlhan Taşlı'nın dikkatimi çektiği önemli diğer bir husus ise zeka ile teknoloji ve medeniyet arasında doğru orantıdan söz edilemeyecek olmasıydı. Bugün içerisinde yaşadığımız dünyada her şeyden izole insan toplulukları bulunmakta, halen daha otlardan ördükleri etekleri giyen, mızrak ve yay gibi ilkel savaş aletleri kullanan insanlar. Pekala bu mızraklı kabile üyeleri, günümüz metropol insanından zeka olarak daha mı aşağıda? Elbetteki hayır, Neandertallere dönecek olursak işte aradığımız cevap bu. Bizim kadar değişimlere hızlı tepki veremeyerek bir dizi olumsuz sebepler silsilesinde yok olmuş yakın akrabalarımız, bizler gibi yüksek zekalı primat olabilirler. Hatta kim bilir yaşama kabileyetleri ve inatçı anatomileri göz önüne alındığında bizden daha akıllı bir varlık bile olabilirler.
Pekala ihtimal dahilinde bizden daha fazla zeki bile olabilecek bu canlılar neden yok oldular?
Anatomi kurbanı olmak
Neandertallerin anatomisi sapienslere kıyasla oldukça güçlüdür, geniş yapıları tıknaz boyları onları gerçekten kuvvet konusunda bizden daha üstün kılmaktadır. Bu güçlü anatomileri sayesinde mızrak ile gerçekten iri kütleli hayvanlarla savaşma konusunda inanılmaz bir avantaja sahiptiler. Kalın kemikleri ve fazla kas kütleleri onları adeta bozkırların Herkülü yapmaktaydı, ancak sizinde tahmin edeceğiniz gibi bu yoğun kütleli anatomilerinin dezavantajlarında bulunmaktadır. Enerji bu dezavantajların en başında gelmektedir, yazımızın ilerleyen kısımlarında değineceğimiz gibi enerji yetersizliği bir başka deyişle beslenme konusunda çekecekleri sıkıntılar türlerinin yok olmasında ciddi bir rol oynayacaktır. Saplama, direkt darbe savurma gibi konularda avantaja sahip bu anatomilerin özellikle, omuz eklemleri ve trapez yapıları incelendiğinde görece uzun mesafede avlanma tekniklerinde geride kaldıkları açıkca görülüyor. Oysa modern insanlar, mızrakları yakın mesafede kullandığı gibi uzun mesafelerde de fırlatma yöntemiyle avlarına ve olası düşmanlarına saldırma şansı elde edebilmişti. Ancak Neandertallerin böyle bir avantajı yoktu, anatomileri mızrak atmak gibi bir eylem için yeterli değildi. Açıkcası dünyaya yayıldıkları ve popülasyonlarını arttırdıkları dönemde böyle bir eyleme ihtiyaçda duymuyorlardı. Çünkü başlarda besin konusunda sıkıntı çekmiyorlardı ancak kaynakların azalması, hatta düşündüğünüzden daha hızlı azalması onların yeni dinamiklere uyum sağlamasını engelleyecekti.

Mızrak fırlatma konusunda yeterince başarılı değillerdi, her türlü çarpışmada yakın mesafeden güçlü kaslarını ve dayanıklı kemiklerinin avantajlarını kullanıyorlardı. Konu güçten açıldığına göre ortalama bir yetişkin neandartelin 200 kilogramın üzerinde bir göğüs itişi başarıyla yapabileceği düşünülmekte günümüz modern insanını düşününce anatomik güçlerine hayran olmamak imkansız. Yine de bulunan çoğu Neandertal fosilindeki ağır yaralanmalara bakılacak olursa, bu güçlü soydaşlarımız maalesef şansız günlerinde düşmanlarının ağır darbelerine maruz kalmışlardır. Neandertal popülasyonun %80'i 40 yaşından önce ölürdü, bu çok düşük bir ömür süresi olarak geliyor olabilir. Ama yaşam koşulları ve hayatta kalma dinamikleri göz önüne alındığında 40 yıl bile yaşamak muazzam derecede başarılı sayılır.
Ömürlerinde aldıkları ciddi yaralanmalara rağmen 40 yıl yaşabilmelerinin ardında anatomileri haricinde başka bir sebep daha aramak zorundayız, o da sosyal etkileşimleri. Şanidar Mağarası'nda bulunan fosillerden birinin yaşarken bir elini dirseğinden hemen aşağı olmak suretiyle kaybettiği kaydedilmiştir. Osteolojik bir çalışmayla birlikte incelenen fosilin, elini kaybettikten sonra bir süre daha yaşadığı ortaya çıkmıştır. Yaralanmanın şiddeti ve ellerindeki tedavi yöntemleri düşünüldüğünde bu bireyin yaralanma sonrasında başka bireylerce bakıldığı düşünülmektedir. Zira böylesi bir yara alan birey, bakılmaz ise gerçekten kısa sürede hayatını kaybeder. Ancak görünen o ki Neandertallerin sosyal bağları düşündüğümüzden daha gelişmiş. Toplumsal olarak ne kadar sosyal olduklarını söylemek zor oldukça göçebe bir yaşam biçimleri var ama en azından kendi sürüleri içerisinde hiyerarşi ve sosyaliğe sahipler.
Çiçek Gömü
Neandertallerin ölen bireylerin mezarlarına çiçek bıraktığı ve bundan yola çıkarak bir tür ahiret inancı taşıdıkları düşünülmektedir. Ama ya çiçekler oraya kasten koyulmadıysa ve fosillerle birlikte bulunan çiçek kalıntılarının aslında orada olmasının başka sebepleri var ise?
Yamyamlık mı?
Konu Neandertaller olunca birçok etçil canlı türünde olduğu gibi yamyamlıktan söz edilebilir. Hatta fosillerden yamyamlığa dair vahşice buluntular insanları ürpertebilir ancak bu konuda onları suçlamak çok hatalı bir yaklaşım olacaktır. Modern insan türü bile tarihi boyunca sık sık yamyamlık faaliyetlerinde bulunmuş, hatta bu faaliyetleri zaman zaman dogmatikleştirerek gelenek haline getirmiştir.
Yamyamlık konusunda verilebilecek birden fazla makul cevap var, her şeyden önce Sapienslerden bile sık görülen antik inanışlar kurban etme, ölen kişiyi yemek gibi gelenekler mevcut. Hatta öyleki bu yamyamlık genel bir olgu olmayıp hiyerarşiye bağlanmıştır. Toplulukların liderleri, belirli makam sahipleri, zenginler, askerler, yöneticiler bu hiyearşik insan yeme düzeninin demir başları olmuştur. Bunun bu kadar yayılmasının sebebi ise insanların ölen kişinin etini yedikten sonra onun kudretinin kendilerine geçeceğini düşünmesiydi.
Ölen kral oğullarına yem edilir!

Ölen kişinin kudretini elde etmek için onu yeme fikri sinema dünyasınada zaman zaman taşınmıştır. İlgilenenler için Attack On Titan isimli animeyi önermekteyim, bu animedede ölen kişinin yenilmesi onun güçlerini ve yetenekleri elde etmenin yegane yolu olarak gösterilmektedir. Tabii ki burada Neandertallerin gerçekleştirmiş olduğu yamyamlık faaliyeti yalnızca tanıdıkları bireyler için geçerli değildir, zaman zaman başka Neandertal gruplarla çatışmalara girdikleri bilinen bir gerçek. Savaş sonucunda öldürülen erkekler, av ganimeti olarak beslenme ihtiyacından ötürülü tüketiliyordu. Ancak Neandartellerin yamyamlık faaliyetlerinin onların beslenme düzenlerindeki bir norm olduğu iddia edilmemektedir. Ancak zor durumda kaldıklarında bunu yapmaktan geri kalmazlar, bu konuda Neandertalleri yargılayamayız zira modern insanlarda zorda kaldığında kendi türlerini yemekten geri kalmamaktadır.
Aslında maddi destek istememizin nedeni çok basit: Çünkü Evrim Ağacı, bizim tek mesleğimiz, tek gelir kaynağımız. Birçoklarının aksine bizler, sosyal medyada gördüğünüz makale ve videolarımızı hobi olarak, mesleğimizden arta kalan zamanlarda yapmıyoruz. Dolayısıyla bu işi sürdürebilmek için gelir elde etmemiz gerekiyor.
Bunda elbette ki hiçbir sakınca yok; kimin, ne şartlar altında yayın yapmayı seçtiği büyük oranda bir tercih meselesi. Ne var ki biz, eğer ana mesleklerimizi icra edecek olursak (yani kendi mesleğimiz doğrultusunda bir iş sahibi olursak) Evrim Ağacı'na zaman ayıramayacağımızı, ayakta tutamayacağımızı biliyoruz. Çünkü az sonra detaylarını vereceğimiz üzere, Evrim Ağacı sosyal medyada denk geldiğiniz makale ve videolardan çok daha büyük, kapsamlı ve aşırı zaman alan bir bilim platformu projesi. Bu nedenle bizler, meslek olarak Evrim Ağacı'nı seçtik.
Eğer hem Evrim Ağacı'ndan hayatımızı idame ettirecek, mesleklerimizi bırakmayı en azından kısmen meşrulaştıracak ve mantıklı kılacak kadar bir gelir kaynağı elde edemezsek, mecburen Evrim Ağacı'nı bırakıp, kendi mesleklerimize döneceğiz. Ama bunu istemiyoruz ve bu nedenle didiniyoruz.
Çiçekli mezarlar
Neandertaller düşündüğümüzden daha karmaşık sosyal ilşkilere sahipti şu ana kadar belli hiyerarşi düzenlerine ve bakım konusunda birbirlerine yardımcı olduklarını, yaşlı ve yaralı bireyleri koruduklarını gördük. Neandertaller ölen bireylerin vahşi hayvanlarca parçalanmaması için bir takım önlemler almaya çalışmışlardı. Mağaralarda çok sayıda Neandertal kalıntısı bulunmasının sebeplerinden biriside budur, elbetteki mağara atmosferininde koruyuculuk anlamında etkisi büyük. Yinede Neandertaller ölen bireyleri korumak için onlarınn ölü bedenlerinin üzerini örtme girişiminde bulunmuşturlar, ölen kişilerin üzerlerine ağaç dalları, dikenli çalılar gibi unsurlar çekerek vahşi hayvanların onlara ulaşmasını zorlaştırmıştırlar. Pekala neden dal çekmek yerine direkt olarak onları gömmüyorlardı? Bu konunun net bir bilimsel cevabı bulunmamakta, belkide ölen bireyleri ölümünden kısa süre sonra besin kaynağı kullanabilme ihtimalleri sebebiyle onları gömmekten kaçınıyorlardı.
Ama sizi bu sorudan uzaklaştırıp mezarlardaki çiçeklere dönmek istiyorum. Çiçek kalıntıları mezarlarda bulunduğunda çoğu insan bunun dini bir ritüel yada ahiret inancı olabileceğini düşündü bunu yanlış değil ama dikkat çekmek istediğim nokta ya o çiçekler oraya bilerek konulmadıysa? Az önce bahssettiğimiz gibi ölü bireylerin üzerlerine çekilen dallar-çalılar kendi üzerinde çiçekler ve tomurcuklar taşıyor olabilirler. Böyle dallar ile üzeri örtülen bireylerin etrafında çiçek kalıntıları bulunması hiçte tesadüf değil. Benim bu araştırmalarım sırasında vardığım kanılardan biri çiçeklerin orada kozmetik bir unsurdan ziyade işlevselliğiydi. Ölen bireylerin toplandığı bir mağara hayal edin, bir bireyin bedeni çürürken diğer taraftan sürünün geri kalanları aynı mağarada konaklıyordu bu durumda kimse çürüyen bir bedenle aynı ortamda nefes almak istemezdi. Neandertaller çiçeklerin güzel koktuğunun farkındaydı, bozkırlardan, dağ yamaçlarından, vadilerden topladıkları çiçekleri çürüyen bedenlerin kokusunu bastırmak için kullanıyor olabilirlerdi. Bugün dünyamızda parfüm ve deodorant sektörü göz önüne alındığında mezarlardaki çiçeklerin kozmetik bir naiflik yerine, kötü kokuyu dindirmek için kullanıldığı düşünülebilir.
Neden yok oluştan kurtulamadılar?
Yok oluşlarını anlatmaya başlamadan önce, hatırlamamız gereken bir şey var; modern insanlar yani Sapienslerde, Neandertaller ile uzun bir süreçte eş zamanlı yaşadılar. Günün sonunda Sapiensler yaşama devam ederken Neandertaller tarihin içerisine gömüldü. Ancak Neandertallar halen yok olmuş sayılmaz, afrika dışına çıkan orta avrupa, anadolu ve orta doğu çevresine yayılan sapienslerin dna zincirlerinde Neandertalların izleri bulunmaktadır. Yani modern insan ile Neandertaller zaman zaman bir arada yaşamış ve bu süreçte verimli yavrular meydana getirmiştir. Sapienslerin hayatta kalma konusunda ki avantajlarından belkide en önemli unsur popülasyonlarının genel olarak Pers Platosu'nda yoğunlaşmasıdır. Elbetteki sapienslerde çok geniş coğrafi bölgelere yayılmıştır, kıtalar boyunca ilerlemişlerdir. Ancak çoğunlukla bugün tarih derslerinde adını sıkça duyduğumuz Mezopotamya civarında yoğunlaşmışlardır.


Neandertallerin dağılımı Sapiensler kadar merkezi kalmamış daha geniş bölgelere yayılmıştı, tekrar söylüyorum Neandertaller Sapienslerden daha fazla yayılmıştır demiyorum! Yalnızca yaşam merkezi olarak bakıldığında Neandertallerin çok daha merkezsiz, dağılımcı bir davranış sergilediğini söylemekteyim. Neandertallerin bu dağılımı hayatta kalmalarını zorlaştırmıştır, güçlü anatomileri ile büyük avlar konusunda başarılı olsalarda tecrübelerini aktarma, karşılaştıkları sorunları çözme konusunda nüfuslarıyla alakalı sorunlar yaşamıştırlar. Sapiensler ise görece daha dar bir alanda daha yoğun nüfuslara sahip oldukları için, bilgi aktarımı, tecrübe kazanma, sosyalleşme gibi konularda neandartellere kıyasla daha başarılı olmuşlardır. Neandertallerin bitmek bilmeyen göç hareketleri düşünülünce büyük gruplar halinde yaşaması çok güç bir hale gelmiştir. Avcılık konusunda güçlü bireyler olsada zamanla avladıkları hayvan popülasyonların azalması onları besin bulma konusunda büyük bir çıkmaza yaklaştırmıştır. Hayat mücadelesinde çok kritik tecrübeler elde ederek büyük sorunlara çözüm bulabilen gruplar olsada öğrendiklerini ve tecrübelerini başka gruplara aktarma şansı bulamayan Neandertaller zeki varlıklar oldukları halde bir yok oluşa sürüklenmiştiler. Eş yıllarda Sapiensler bir arada yaşamanın ve görece yerleşik hayata geçmenin ilk adımlarını atarak inanılmaz bir bilgi aktarım ağı kurmaya başlamıştılar.
Buzul çağı
Neandertallerin soğuk ile araları modern insana göre üst seviyedeydi ancak tür olarak yalnızca soğuğa dayanıklı olmak soğuk iklimlerde hayatta kalabilmek için yeterli değildi. Yalnızca bir tür olarak soğuğa dayanıklılık yeterli değildi, dünya buzul çağını yaşıyordu ve buzul çağı büyük iklim ve çevre değişikleriyle birlikte sona ermek üzereydi. Bu büyük değişimler tüm dünyadaki yaşamı etkilemekteydi bu denli şiddetli değişimler birçok canlı türünün yeterince hızlı uyum sağlayamayarak doğal seleksiyon kurbanı olmasıydı sonuçlanan bir tabloyu ortaya çıkarıyordu. Değişen bitki örtüleri Neandertalleri büyük bir sorunla baş başa bırakıyordu, ağaç yapısının değişmesi çoğu coğrafi bölgede yok olan ormanlık araziler Neandertallerin avlanmasını güç hale getiriyordu. Bugün deniz seviyesinin altında bulunan birçok geniş ovada daha önceleri tatlı su kaynakları, ormanlık araziler bulunurken deniz seviyesi hızlıca artarak tüm bu kaynakları yok ediyordu. Yazımızın başlarında Neandertallerin anatomik yapıları sebebiyle güçlü savaşçılar olduğunu ancak mızrak atma gibi görece uzak menzil saldırılarda büyük dejavantajlara sahip olduğunu söylemiştim. Ağaçları kendilerini saklamak için kullanan Neandertaller artık avlanmak için çorak arazilerde savaşmak zorundaydılar, güçlülerdi ama sapiensler kadar pratik değillerdi. Uzak mesafelerden fark ediliyor, savaşmak için etkili menzile giremiyorlardı buda onların için sonun başlangıcıydı. on binlerce yıl yaşadıkları çevrenin bu denli değişimine ayak uydurmakta zorlanıyorlardı. Çünkü evrimsel süreç bu kadar hızlı değildi dünya ise çok hızlı şekilde değişiyordu, yine yazımızın başlarında değindim gibi yaşamak için bizden daha fazla enerjiye ihtiyaç duyuyorlardı. Açık arazilerde koşmak ve av yakalamayı deneselerde çok daha fazla enerjiye ihtiyaçları oluyordu bu durum besinsizliğe bağlı büyük bir doğal seleksiyondu.
Son Söz
Neandertalleri özetleyecek olursam onlar için "Ayazın yanlız insanları" derdim yüz binlerce yıllık yaşamak için adapte oldukları doğa onlara aşina olmadıklar bir kapıyı aralamıştı. Yaşamak için elde ettikleri o güçlü uzuvları, sert kemikleri bir anda yalın bir çaresizlik ile çevrelenmişti. Zekilerdi ancak popülasyonlarının bir arada yoğunlaşmaması sebebiyle tecrübelerini aktarmakta büyük sorunlar yaşamıştılar, öğrendikleri çoğu şeyi kendi sürüleriyle birlikte toprağa götürmüştüler. Yüz binlerce yıl hayatta kalmak konusunda avantajlıydılar, medeniyetleşme onlar için hiçbir zaman anlam teşkil etmemiş olabilirdi. İçlerinde büyük bir potansiyel vardı ama hayatın getirdikleri dinamikler acımasızdı.
- 4
- 3
- 2
- 2
- 1
- 1
- 1
- 1
- 0
- 0
- 0
- 0
- Paula Berman. Reconsidering The Neanderthals. (25 Kasım 2014). Alındığı Tarih: 11 Mayıs 2024. Alındığı Yer: Broad Street Review | Arşiv Bağlantısı
- C. Ward. Instead Of Burying Their Dead, Ancient Europeans Ate Them!. (9 Ekim 2023). Alındığı Tarih: 11 Mayıs 2024. Alındığı Yer: SYFY Official Site | Arşiv Bağlantısı
- J. INTERACTİVE. Homo Sapiens'in Afrika Dışındaki İlk Vatanı Bulundu. Alındığı Tarih: 11 Mayıs 2024. Alındığı Yer: aktuelarkeoloji | Arşiv Bağlantısı
- E. Trinkaus, et al. Neanderthal | Characteristics, Dna, & Facts. (7 Mayıs 2024). Alındığı Tarih: 11 Mayıs 2024. Alındığı Yer: Encyclopedia Britannica | Arşiv Bağlantısı
- IMDb. Titanlar Hujumi (Tv Series 2013–2023) ⭐ 9.1 | Animation, Action, Adventure. (7 Nisan 2013). Alındığı Tarih: 11 Mayıs 2024. Alındığı Yer: IMDb | Arşiv Bağlantısı
- K. Özçelik. (2017). Ege Bölgesi'nde Neandertal İnsanin İzleri. Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi Dergisi, sf: 524-537. | Arşiv Bağlantısı
- Jürgen Richter. Page Restricted | Sciencedirect. Alındığı Tarih: 11 Mayıs 2024. Alındığı Yer: sciencedirect | Arşiv Bağlantısı
- Rebecca Wragg Sykes. Neandertal - Soydaşlarımızda Hayat, Sevgi, Ölüm Ve Sanat.
- Dimitra Papagianni, Micheal A. Morse, et al. Neandertal - Modern Bilim Onların Hikayesini Yeniden Yazı.
- .. Homo Sapiens Vs Neanderthal / İlk İnsanlar- Avrupa / Lima Virtus. Alındığı Tarih: 11 Mayıs 2024. Alındığı Yer: youtube | Arşiv Bağlantısı
Evrim Ağacı'na her ay sadece 1 kahve ısmarlayarak destek olmak ister misiniz?
Şu iki siteden birini kullanarak şimdi destek olabilirsiniz:
kreosus.com/evrimagaci | patreon.com/evrimagaci
Çıktı Bilgisi: Bu sayfa, Evrim Ağacı yazdırma aracı kullanılarak 25/04/2025 12:44:54 tarihinde oluşturulmuştur. Evrim Ağacı'ndaki içeriklerin tamamı, birden fazla editör tarafından, durmaksızın elden geçirilmekte, güncellenmekte ve geliştirilmektedir. Dolayısıyla bu çıktının alındığı tarihten sonra yapılan güncellemeleri görmek ve bu içeriğin en güncel halini okumak için lütfen şu adrese gidiniz: https://evrimagaci.org/s/17553
İçerik Kullanım İzinleri: Evrim Ağacı'ndaki yazılı içerikler orijinallerine hiçbir şekilde dokunulmadığı müddetçe izin alınmaksızın paylaşılabilir, kopyalanabilir, yapıştırılabilir, çoğaltılabilir, basılabilir, dağıtılabilir, yayılabilir, alıntılanabilir. Ancak bu içeriklerin hiçbiri izin alınmaksızın değiştirilemez ve değiştirilmiş halleri Evrim Ağacı'na aitmiş gibi sunulamaz. Benzer şekilde, içeriklerin hiçbiri, söz konusu içeriğin açıkça belirtilmiş yazarlarından ve Evrim Ağacı'ndan başkasına aitmiş gibi sunulamaz. Bu sayfa izin alınmaksızın düzenlenemez, Evrim Ağacı logosu, yazar/editör bilgileri ve içeriğin diğer kısımları izin alınmaksızın değiştirilemez veya kaldırılamaz.