Keşfedin, Öğrenin ve Paylaşın
Evrim Ağacı'nda Aradığın Her Şeye Ulaşabilirsin!
Kafana takılan neler var?
Aklımdan Geçen
Komünite Seç
Aklımdan Geçen
Fark Ettim ki...
Bugün Öğrendim ki...
İşe Yarar İpucu
Bilim Haberleri
Hikaye Fikri
Video Konu Önerisi
Başlık
Bugün Türkiye'de bilime ve bilim okuryazarlığına neler katacaksın?
Gündem
Bağlantı
Ekle
Soru Sor
Stiller
Kurallar
Komünite Kuralları
Bu komünite, aklınızdan geçen düşünceleri Evrim Ağacı ailesiyle paylaşabilmeniz içindir. Yapacağınız paylaşımlar Evrim Ağacı'nın kurallarına tabidir. Ayrıca bu komünitenin ek kurallarına da uymanız gerekmektedir.
1
Bilim kimliğinizi önceleyin.
Evrim Ağacı bir bilim platformudur. Dolayısıyla aklınızdan geçen her şeyden ziyade, bilim veya yaşamla ilgili olabilecek düşüncelerinizle ilgileniyoruz.
2
Propaganda ve baskı amaçlı kullanmayın.
Herkesin aklından her şey geçebilir; fakat bu platformun amacı, insanların belli ideolojiler için propaganda yapmaları veya başkaları üzerinde baskı kurma amacıyla geliştirilmemiştir. Paylaştığınız fikirlerin değer kattığından emin olun.
3
Gerilim yaratmayın.
Gerilim, tersleme, tahrik, taciz, alay, dedikodu, trollük, vurdumduymazlık, duyarsızlık, ırkçılık, bağnazlık, nefret söylemi, azınlıklara saldırı, fanatizm, holiganlık, sloganlar yasaktır.
4
Değer katın; hassas konulardan ve öznel yoruma açık alanlardan uzak durun.
Bu komünitenin amacı okurlara hayatla ilgili keyifli farkındalıklar yaşatabilmektir. Din, politika, spor, aktüel konular gibi anlık tepkilere neden olabilecek konulardaki tespitlerden kaçının. Ayrıca aklınızdan geçenlerin Türkiye’deki bilim komünitesine değer katması beklenmektedir.
5
Cevap hakkı doğurmayın.
Aklınızdan geçenlerin bu platformda bulunmuyor olabilecek kişilere cevap hakkı doğurmadığından emin olun.
Size Özel
Makaleler
Nazan Bilgin
Nazan Bilgin
3,415 UP
Çeviren 14 Ağustos 2018 18 dk.

Bizim en yakın kuzenlerimiz olan Neandertaller, taştan aletler yapmada ve hayvanları avlamada başarılı olmuş, birçok buzul çağın zor şartlarında hayatta kalmışlardır. Peki, neden 27.000 yıl önce yok oldular?

Neandertaller en az 200.000 yıl boyunca Avrupa ve Batı Asya’da yaşamış ve yaklaşık 27.000 yıl önce yok olmuş bir hominin türüdür. Bu süre içerisinde bu bölgelerde bilinen en soğuk iklim şartlarından bazılarına şahitlik etmişlerdir. Fıçı göğüs, daha kısa uzuv, daha büyük beyin gibi fiziksel özelliklerinin birçoğu onların soğuğa adapte olduklarını ve ısıyı tutmaya adapte olmuş bir vücut biçimine sahip olduklarını gösterir. Hayvan avlamada ve taştan karmaşık aletler yapmada üstün olan Neandertallerin kemikleri son derece kaslı ve güçlü olduklarını, ama sık sık yaralandıklarını ve bu nedenle zor bir hayat sürdürdüklerini ortaya koyar. Şüphesiz Neandertaller 200 bin yılı aşkın bir süre boyunca çevresine başarılı bir şekilde adapte olmuş zeki türlerdir. Peki, onlar ne kadar “insanlardı”? İnsanlara özgü olduğunu düşündüğümüz dil, müzik, sanat ve din gibi davranışlar sergilediler mi? Ve neden modern insanlar Avrupa’ya göç ettikten kısa bir süre sonra ortadan kayboldular?

82
0
  • Paylaş
  • Alıntıla
  • Alıntıları Göster
Tüm Reklamları Kapat
Çağrı Mert Bakırcı
Yazar 2 Temmuz 2017 29 dk.

Bilim camiası içerisinde sıklıkla duymanız mümkündür: türlerin genetik haritalarına bakarak evrimsel geçmişlerinin çıkarılması ve birbirleriyle olan akrabalık ilişkilerinin belirlenmesi... Şempanzelerle genlerimizin %98 benzer olması ama bir pirinç bitkisiyle bu oranın %60'lara kadar düşmesi, bir bakteriyle ise %2-3 arasına kadar gerilemesi. Bunlar uydurma sayılar değil, üzerinde sayısız farklı araştırma grubunun çalıştığı ve milyonlarca nükleotitin bilgisayar programları aracılığıyla taranması ve haftalar süren analizleri sonucunda ortaya konulan gerçeklerdir. Üstelik evrimsel biyolojinin gücü, bu analizlerde saklıdır: genlere bakmaksızın, başka yöntemlerle (morfolojik analizler, fosil kayıtları, fizyolojik incelemeler, vs.) geliştirdiğimiz evrim ağaçları, genetik analizlerle kontrol edildiğinde %100'e yakın bir başarıyla evrimsel biyolojinin doğru sonuçlar verdiğini görürüz. Yani evrim bir gerçektir ve bu gerçek, genlerimizde de net bir şekilde görülmektedir.

Türler arası genetik benzerlikten bahsederken, gerçek bir "benzerlik"ten söz ederiz. Genlerimizin kodladığı ve bizi "biz" yapan bütün özelliklerimizi kazandıran proteinlere ve onların yapıtaşı olan aminoasitlere baktığımızda, sadece 5 nükleotitin (adenin, timin, guanin, sitozin ve urasil) bütün genetik özelliklerimizi belirlediğini görürüz. Aslında teorik olarak bundan çok daha fazlası mümkündür. Üstelik yapılan incelemeler, canlıların genetik haritalarının birbirinden tamamen farklı olmasının onlar için mutlak bir avantaj sağlayacağını göstermektedir. Çünkü örneğin eğer ki şempanzelerle bizlerin genetik kodları bu kadar benzer olmasaydı, onların sahip olduğı SIV (maymun bağışıklık yetmezliği virüsü) bize bulaşarak AIDS'e neden olan HIV (insan bağışıklık yetmezliği virüsü) evrimleşemeyecekti. Peki madem ki mantıklı bir canlılık tasarımında alternatif genetik planlar olması gerekirken, türlerin her birinin (istisnasız olarak her birinin) genetik kodları birbiriyle aynı temele dayanır ve bu kadar benzerdir?

115
0
  • Paylaş
  • Alıntıla
  • Alıntıları Göster
Mert Avşar
Mert Avşar
26K UP
Çeviren 29 Ekim
Yıldızlar, kozmik sütunları birer birer yok ediyor. Görselin merkezinde yer alan yeni oluşmuş bazı yıldızlar öyle yüksek enerjili ışık saçıyorlar ki bu durum, çevredeki gaz ve tozun buharlaşmasına ve nihayetinde sütunların yok olmasına sebep oluyor. Sütunlarsa bu esnada kesintisiz bir şekilde yeni yıldızlar oluşturmaya çalışıyorlar. NGC 602 yıldız kümesini çerçeveleyen bu fotoğraf, Webb Uzay Teleskobu tarafından çeşitli kızılötesi renklerde çekildi ve karşılaştırma yapılabilmesi için üzerine aynı yıldız kümesinin daha önce Hubble Uzay Teleskobu'ndan alınan görünür ışık fotoğrafı eklendi. NGC 602, içerisinde yer aldığımız Samanyolu Galaksisi’nin küçük uydu galaksilerinden biri olan Küçük Macellan Bulutu'na (SMC) yakın bir konumda yer alıyor. SMC'nin tahminî uzaklığından yola çıkılarak bu görüntünün yaklaşık 200 ışık yılını kapsadığını söylemek mümkün. Görselin kenarlarında görülebilen ve yüz milyonlarca ışık yılı ötede bulunan arka plan galaksilerinin cezbedici çeşitliliğiyse bu manzaraya daha da renk katıyor.
2
0 Yorum
1
  • Paylaş
  • Alıntıla
  • Alıntıları Göster
Tüm Reklamları Kapat
Evrim Ağacı'na Destek Ol
Berkay Kalaycık
Yazar 1 Ocak 2021 9 dk.

Kimi zaman bitkilerden bahsederken, hayvanların aksine evrimleşemediklerine dair bir kanı oluşabilmektedir. Evrim, genelde sadece "av-avcı" ilişkileri üzerinden anlatıldığı için, tamamen hatalı bir şekilde "hareket" veya "yer değiştirme" ile ilişkilendirilmektedir. Halbuki evrimin hareket etmek veya yer değiştirmekle hiçbir alakası yoktur; sadece aktif bir şekilde yer değiştirebilen canlılarda (örneğin hayvanlarda) bu özellikler de evrimleşir. Ancak nasıl ki hayvanların hücreleri, hücre altı yapıları ve hareketleriyle doğrudan ilişkili olmayan organları evrimsel süreçte durmaksızın değişiyorsa (ve bu sayede hayvanlar, hareket yetilerinden tamamen alakasız, yepyeni türlere dönüşebiliyorsa), bitkilerin de hücreleri, dokuları ve organları durmaksızın evrimleşir ve yepyeni türler ortaya çıkar. Kaldı ki, bitkiler de hareket edebilirler; sadece bu hareket, hayvanlarınkine göre daha kısıtlıdır ve buna bağlı olarak bitkilerde, hayvanlarda asla görülmeyen ve belki de hiçbir zaman görülemeyecek türde özellikler ortaya çıkmıştır.

Yani bitkilerin evriminden ve ilk ağaçlardan söz edebilmemiz için, öncelikle şunu anlamamız gerekiyor: Evrimsel süreç, sadece hareketle ilgili olanların değil, bir canlıyı oluşturan bütün özelliklerin çevreyle sınanması sonucunda, en başarılarının gelecek nesle daha çok aktarılması yoluyla olan, nesiller içerisinde yaşanan birikimli değişimlerle ilişkili olan bir doğa yasasıdır. Dolayısıyla bir organizmanın evrimleşebilmesi için aktif ve hızlı bir şekilde yer değiştirebilmesi şart değil; tek gereken, genlerle aktarılabilen çeşitliliğe sahip olması ve üremesidir. Bitkiler, bunların her ikisini de başarıyla ve fazlasıyla yaparlar; kimi durumda hayvanlardan bile fazla!

37
0
  • Paylaş
  • Alıntıla
  • Alıntıları Göster
Alper Kaan Selçukoğlu
Yazar 19 Ocak 12 dk.

Bilinen tüm yaşam formları homokiral yapıdadır. DNA ve RNA "sağ elli" nükleotitlerden, proteinler ise "sol elli" aminoasitlerden oluşur. Ancak bilim insanları bu yapının tam tersi olan "ayna görüntüsü" biyomoleküllerinden oluşan yaşam formları yaratmayı hedefleyen çalışmalar yürütmektedir. Ayna yaşam (İng: "mirror life") olarak adlandırılan bu organizmalar, bilinen yaşamdan radikal bir kopuş anlamına gelir ve bu teknolojinin geliştirilmesi ciddi teknik zorluklar ile büyük yatırımlar gerektirmektedir. Ayna yaşam oluşturma kapasitesinin hayata geçmesi muhtemelen onlarca yıl uzaktadır. Ancak bu süre, hem teknik engellerin aşılması hem de doğabilecek risklerin öngörülerek önlemler alınması açısından bir fırsat sunuyor. Bugün bilim insanları, bu sıra dışı yaşam formunu yaratmanın zorluklarını ve potansiyel tehlikelerini daha derinlemesine anlamak için yoğun çaba sarf ediyor. Bu çabanın bir parçası olarak, araştırma grupları ayna yaşamın ilk adımı olarak “ayna bakteriler” üzerinde çalışmalar yürütüyor.[1]

Ayna yaşam fikri geçmişte tartışılmış olsa da, bu teknolojinin potansiyel riskleri bugüne kadar kapsamlı bir şekilde analiz edilmemişti. Ancak son yıllarda, ayna yaşam formlarının yaratılmasını mümkün kılacak teknolojilerin hızla gelişmesi, bu tür bir değerlendirme ihtiyacını daha da önemli hale getirdi.[2] Uzmanlardan oluşan bir araştırma grubu, özellikle ayna bakterilerin yaratılabilirliği ve beraberinde getirebileceği riskler üzerine yoğunlaştı.[1] Çalışma; bu bakterilerin insan, hayvan ve bitki bağışıklık sistemleri üzerindeki etkilerini, çevresel yayılma kapasitelerini ve olası kontrol yöntemlerinin etkinliğini kapsamlı bir şekilde inceledi.

27
3
  • Paylaş
  • Alıntıla
  • Alıntıları Göster
Blog Yazısı
Poyraz Sinangil
Blog Yazarı 4 dk.

Dinozorların ve diğer hayvanların fosilleri genelde bütün halde korunmuş olarak bulunmuyor maalesef. Çünkü bazı parçalar fosilleşirken diğerleri zamanla çürüyüp gidiyor. Bazen bulunan fosiller bu yüzden aşırı kötü durumda olabiliyor. Bilim insanları da canlıları ellerinde ne varsa ona göre düşünüyorlar. Karşılaştırmalı anatomi gibi bilimler de soyu tükenmiş canlıların neye benzediklerini öğrenmemiz açısından aşırı önemli. Tabi bazen hatalar yapılıyor ve bilim insanları soyu tükenmiş canlıları normalde olduklarından apayrı bir şey gibi düşünüyor.

Therizinosaurus gerçekte çok tuhaf bir dinozor. Kendisi Therizinosauridae familyasının en büyük üyesidir. Geç Kretase'de Asya'da yaşamıştır. Therizinosauridae familyası theropodlar arasındadır. Buna rağmen bu familyadan gelen dinozorlar theropodların büyük çoğunluğu gibi etobur değil otoburdur. Therizinosaurus aynı zamanda sahip olduğu devasa tırnaklarla da bilinir. Ayrıca bu familyada sınıflandırılan her türün tüylü olduğu düşünülmekte.

18
  • Şikayet Et
  • Mantık Hatası
0
  • Paylaş
  • Alıntıla
  • Alıntıları Göster
Nevzat Keskin
Seslendiren 1 gün önce 6:56
İşte tüm bu diş aşınmalarıyla mücadele etmek adına diş fırçalamak, birçok insan için tırnak kesmek veya tuvalet yapmak kadar "doğal" bir davranıştır....
0
Çağrı Mert Bakırcı
Yazar 2 Ekim 2020 31 dk.

Daha önceden detaylıca izah ettiğimiz gibi (aşağıdaki videodan da izleyebilirsiniz), insanlar, kuyruksuz maymunlar olarak bilinen bir taksonomik gruba üye bir hayvan türüdür. Kuyruksuz maymunlar, tıpkı "memeli hayvanlar" veya "omurgalı hayvanlar" gibi, çok sayıda türü barındıran bir taksonomik gruptur. Kuyruksuz maymunlar, kuyrukları olan maymunlarla (genel hatlarıyla, Yeni Dünya Maymunları ve Eski Dünya Maymunları olarak iki diğer grup ile) bir araya gelerek "Maymunlar" (Simiiformes infratakımını) oluşturur. Maymunlar da, ön maymunlar ile bir araya gelerek Primatlar takımını oluşturur.

Yani maymun, primat, kuyruksuz maymun, hayvan gibi sözcükler, aşağılama sözcükleri değildir; bilimsel terimlerin halk arasındaki karşılıklarından ibarettir. Bu sözcükler, türleri kategorize etmemize yardımcı olan çatı terimlerdir. Aynı zamanda, kimi zaman o gruptaki canlılara dair önemli bilgiler verebilirler. Örneğin "omurgalılar" (Vertebrata) altşubesinden olan bir hayvandan söz ediyorsanız, o canlının sırt ekseni boyunca uzanan bir omurgası olduğundan emin olabilirsiniz. "Memeliler" sınıfından olan bir hayvandan söz ediyorsanız, memeleri ve süt bezleri olduğundan ve yavrusunu süt ile beslediğinden emin olabilirsiniz. İşte "kuyruksuz maymunlardan" söz ederken, yani kuyruksuz maymunlar süperailesine mensup bir türden söz ederken de emin olduğumuz şey, diğer maymunların aksine, bu maymunların kuyruğunu yitirmiş canlılar olmasıdır.

175
0
  • Paylaş
  • Alıntıla
  • Alıntıları Göster
Çağrı Mert Bakırcı
Uyarlayan 22 Aralık 2014 7 dk.

Charles Darwin'in Türlerin Kökeni'nin ilk baskısı daha yayınlandığı gün tükendiyse bile, kitabın ortaya koyduğu gerçeklerin etkisi ilk birkaç ay/yıl boyunca pek fazla hissedilmedi, üzerinde çok fazla durulmadı. Ancak aradan 1-2 sene geçtikten sonra, bilim camiasında müthiş bir patlamaya neden oldu ve kısa sürede en çok tartışılan konu haline geldi. Aradan 10 sene geçmemişti ki, Dünya çapındaki tüm bilim insanlarının ezici bir çoğunluğu, doğadaki evrim yasasını ve bunu izah eden Darwin'in Evrim Teorisi'ni, canlılığın çeşitliliğini ve değişimini açıklayan tek teori olarak kabul etmişlerdi.

Sonradan, 1900 yılında Hugo de Vries tarafından Mendel Genetiği'nin yeniden keşfiyle bilim insanları kısa bir süreliğine Biyometriciler ve Mutasyoncular olarak ikiye bölündülerse de, kısa bir süre sonra Thomas Morgan Hunt, Sergei Chetverikov, Theodosius Dobzhansky, Ledyard Stebbins, George Gaylord Simpson, Ronald Fisher, JBS Haldane ve Ernst Mayr gibi büyük evrimsel biyologların araştırmaları sayesinde bu kutuplar ortak bir paydada bir araya getirilerek Modern Sentez inşa edildi. Bu sentez, Mendel Genetiği'nin, Darwin'in Evrim Teorisi'ni birebir desteklediğini ve bütünlediğini tüm Dünya'ya ispatlamış oldu. Bu birliktelikten doğan popülasyon genetiği, modern bilimin en güçlü sahalarından biri olarak çalışmalarını sürdürmekte ve biz de dahil olmak üzere tüm türlerin nereden geldiğini, nasıl geldiğini ve şu anda nasıl değiştiğini açıklamayı başarmaktadır.

216
0
  • Paylaş
  • Alıntıla
  • Alıntıları Göster
Okan Nurettin Okur
Aktaran 13 Kasım 2023 3 dk.

Yapay yaşam formları oluşturmak, bilimde ve edebiyatta sürekli işlenen bir temadır. Bu temalar kötücül, balçıktan meydana gelen sürüngen yaratıkları veya son derece sevimli evcil hayvanları çağrıştırabilir. Aynı zamanda şu soruyu akıllara getirir: Doğada oluşan bütün yaşam formlarının biyolojik süreç içerisinde bir rolünün bulunduğu Dünya'da, yapay yaşam nasıl bir rol oynamalıdır?

Güney Danimarka Üniversitesi Fizik, Kimya ve Eczacılık Bölümünden Doçent Chenguang Lou, Kent State Üniversitesinden Profesör Hanbin Mao ile birlikte özel yapay yaşam formlarının oluşturulmasını sağlayan yapay hibrit bir molekül geliştirdi. Molekülün geliştirilmesi hakkındaki çalışmalarını Cell Reports Physical Science dergisinde yayınladılar. On yıldan az süredir bilenen bu çalışma alanı, hibrit peptit-DNA nanoyapıları olarak adlandırılıyor. Lou'nun amacı viral aşılar ve hastalıkların teşhis ve tedavisinde kullanılabilecek yapay yaşam formları geliştirmek. Lou, konu hakkında şunları söylüyor:

31
0
  • Paylaş
  • Alıntıla
  • Alıntıları Göster
Burak Başkan
5 gün önce
Mustafa Kemal Atatürk'ün "Bütün ümidim gençliktedir." dediği noktadayız. 19 Mayıs Atatürk'ü Anma, Gençlik ve Spor Bayramı'mız kutlu olsun. 


4
0 Yorum
  • Şikayet Et
  • Mantık Hatası
0
  • Paylaş
  • Alıntıla
  • Alıntıları Göster
Evrim Ağacı'ndan Mesaj

Evrim Ağacı üyeliği tamamen ücretsiz ve sitemizi çok daha etkili, interaktif ve keyifli bir şekilde kullanmanızı sağlayacak. Üye değilseniz, birkaç saniyede üyelik oluşturabilirsiniz! Üyeyseniz de giriş yapmanızı tavsiye ederiz.

Ulaş Şaroğlu
Etkinliği Ekleyen 1 gün önce IstanbulÜcretsiz31 Mayıs
Uluslararası İTÜ Bilim ve Mühendislik Zirvesi (İngilizce)
31 Mayıs 2025 10:00 tarihinden 02 Haziran 2025 16:00 tarihine kadar.

📅 31 Mayıs – 2 Haziran 2025 tarihlerinde, İTÜ Maçka Kampüsü Mustafa Kemal Amfisi'nde düzenleyeceğimiz International ITU Science and Engineering Summit (SES 2025) etkinliğimiz sizlerledir.

📌 Etkinliğimizin programı ve konuşmacı listesine aşağıdaki bağlantıdan ulaşabilirsiniz:

🔗 https://indico.itu.edu.tr/event/5

📌 Bu ve bu tarz etkinliklerimizden haberdar olmak için kulübümüzün İnstagram sayfasını takip edebilirsiniz:

🔗 https://www.instagram.com/itufmk/

Devamını Göster
1
0 Yorum
0
  • Paylaş
  • Alıntıla
  • Alıntıları Göster
Söz
Zəhra Əzizova
Alıntıyı Ekleyen 3 gün önce
İçimde biri var, ne zaman sustursam daha çok konuşuyor.
Kaynak: Sırça Fanus kitabından
3
0 Yorum
  • Şikayet Et
  • Mantık Hatası
0
  • Paylaş
  • Alıntıla
  • Alıntıları Göster
İnceleme
Bayram Kaya
İnceleyen 18 Mart 2023
1926 yılında Atatütk'ün talimatıyla çevrilip müfredata eklenmiştir. Petrov'un İdeal Öğretmeni de çok güzel,özelllikle toplum bilincine sahip ve toplumu için kendini sorumlu herkes için okunması gereken bir kitaptır ve bugüne bağlarsak hem Ak Zambaklar Ülkesinde hem de İdeal Öğretmen de Türkiyemiz için çıkarılacak çok dersler var. Ve kendimizi bu toplumun bir üyesi olarak neden sorgulamamız gerektiğini ve topluma hesap vermemiz gerektiğini anlatır bize. Bizi var eden içinde yaşadığımız toplumdur. Bizi var ederek verdiklerini misli ile ona iade etmemiz gerekir ki toplumsal gelişmeden ve bir bütün olarak insanlıktan söz edebilelim ve hayatımıza anlam katmış olalım. Arkasında Takiyyeddin Mengüşoğlu "İnsan felsefesini" öneririm.
9.8/10
(82 Kişi)
Puan Ver
İnceleme Yaz
Sonra Okuyacaklarıma Ekle
10
0 Yorum
  • Şikayet Et
  • Mantık Hatası
0
  • Paylaş
  • Alıntıla
  • Alıntıları Göster
Tutulmaya Yakın Bir Uçuş

10 Haziran’da yeni Ay, Güneş’in önünden geçti. Yeröteye yani eliptik yörüngedeki en uzak noktaya ulaştıktan sadece iki gün sonra, Ay’ın nispeten küçük olan boyutu halkalı bir Güneş tutulması oluşturdu. Tutulmanın muhteşem halkalı evresi, bir ateş halkası şeklindeki parlak Güneş diskini gösteriyor. Dünya gezegeninin kuzeyindeki, dar gölge yolu boyunca izlenebilmiştir. ABD’nin doğu kıyısı boyunca, sabahın erken saatlerinde bulutlu olan gökyüzü, yine de görkemli bir parçalı tutulmaya ev sahipliği yaptı. Boston, Massachusetts’in güneyindeki Quincy plajından çekilen ve dijital olarak birleştirilen bir dizi ardışık görselde, Ay ve Güneş birlikte yükseliyor. Rastlantı sonucu elde edilen dizide yükselmekte olan Güneş ve Ay silueti ile birlikte, uçan bir kuşun izlediği dalgalı yol da görülüyor.

11 Haziran 2021 Günün Astronomi Fotoğrafı (NASA APOD)

📸 Kaynaklar ve Katkıda Bulunanlar:
Görsel Kaynağı & Telif Hakkı: Zev Hoover, Christian A. Lockwood ve Zoe Chakoian
Çeviren: Seda Baştürk
Çeviri Editörü: Eda Alparslan

🔗 Tüm APOD içeriklerini görmek için:
https://evrimagaci.org/apod
Evrim Ağacı'ndan Mesaj

Evrim Ağacı'nı sosyal medya hesaplarından takip etmeyi unutmayın! Yeni paylaşımlarımızı görmek için bizi aşağıdaki sosyal medya hesaplarımızdan takip edebilirsiniz.

Cemile Kış
Seslendiren 1 Ağustos 2021 10:11
Amerikan Hastalık Kontrol ve Önleme Merkezi'nden (CDC) uzmanların kendi aralarında paylaştıkları ve The Washington Post gazetesine sızdırılan bir sunum...
27
İnceleme
Ayşenaz Subaşı
İnceleyen10 3 gün önce
Jordan Peele ile ilk tanıştığım film. Sonunda yaşadığım şoku asla unutamam. Tam bir korku filmi klasiği, harika.
Biz
Film
9.4/10
(5 Kişi)
Puan Ver
İnceleme Yaz
Sonra İzleyeceklerime Ekle
1
0 Yorum
  • Şikayet Et
  • Mantık Hatası
0
  • Paylaş
  • Alıntıla
  • Alıntıları Göster
Yaşam Ağacı Gözlemi
Murat Kiri
Murat Kiri
123K UP
Gözlemi Yapan 6 gün önce Türkiye, Yozgat
18.05.2025 Kabaktepe mevkiinde gözlemlenmiştir.
1
0 Yorum
0
  • Paylaş
  • Alıntıla
  • Alıntıları Göster
Daha Fazla İçerik Göster

Bize Ulaşın

ve seni takip ediyor

Göster

Şifremi unuttum Üyelik Aktivasyonu

Göster

Şifrenizi mi unuttunuz? Lütfen e-posta adresinizi giriniz. E-posta adresinize şifrenizi sıfırlamak için bir bağlantı gönderilecektir.

Geri dön

Eğer aktivasyon kodunu almadıysanız lütfen e-posta adresinizi giriniz. Üyeliğinizi aktive etmek için e-posta adresinize bir bağlantı gönderilecektir.

Geri dön

Close