Keşfedin, Öğrenin ve Paylaşın
Evrim Ağacı'nda Aradığın Her Şeye Ulaşabilirsin!
Kafana takılan neler var?
Aklımdan Geçen
Komünite Seç
Aklımdan Geçen
Fark Ettim ki...
Bugün Öğrendim ki...
İşe Yarar İpucu
Bilim Haberleri
Hikaye Fikri
Video Konu Önerisi
Başlık
Bugün bilimseverlerle ne paylaşmak istersin?
Gündem
Bağlantı
Ekle
Soru Sor
Stiller
Kurallar
Komünite Kuralları
Bu komünite, aklınızdan geçen düşünceleri Evrim Ağacı ailesiyle paylaşabilmeniz içindir. Yapacağınız paylaşımlar Evrim Ağacı'nın kurallarına tabidir. Ayrıca bu komünitenin ek kurallarına da uymanız gerekmektedir.
1
Bilim kimliğinizi önceleyin.
Evrim Ağacı bir bilim platformudur. Dolayısıyla aklınızdan geçen her şeyden ziyade, bilim veya yaşamla ilgili olabilecek düşüncelerinizle ilgileniyoruz.
2
Propaganda ve baskı amaçlı kullanmayın.
Herkesin aklından her şey geçebilir; fakat bu platformun amacı, insanların belli ideolojiler için propaganda yapmaları veya başkaları üzerinde baskı kurma amacıyla geliştirilmemiştir. Paylaştığınız fikirlerin değer kattığından emin olun.
3
Gerilim yaratmayın.
Gerilim, tersleme, tahrik, taciz, alay, dedikodu, trollük, vurdumduymazlık, duyarsızlık, ırkçılık, bağnazlık, nefret söylemi, azınlıklara saldırı, fanatizm, holiganlık, sloganlar yasaktır.
4
Değer katın; hassas konulardan ve öznel yoruma açık alanlardan uzak durun.
Bu komünitenin amacı okurlara hayatla ilgili keyifli farkındalıklar yaşatabilmektir. Din, politika, spor, aktüel konular gibi anlık tepkilere neden olabilecek konulardaki tespitlerden kaçının. Ayrıca aklınızdan geçenlerin Türkiye’deki bilim komünitesine değer katması beklenmektedir.
5
Cevap hakkı doğurmayın.
Aklınızdan geçenlerin bu platformda bulunmuyor olabilecek kişilere cevap hakkı doğurmadığından emin olun.
Size Özel
Makaleler
Söz
Meryema Şermet
Alıntıyı Ekleyen 5 gün önce
Engel ne kadar büyük olursa olsun. İnanmış insan, iyi iş yapmaya yönelmiş insan başarır.
Kaynak: Bir bulut kaynıyor
10
0 Yorum
  • Şikayet Et
  • Mantık Hatası
0
  • Paylaş
  • Alıntıla
  • Alıntıları Göster
Tüm Reklamları Kapat
Burak Albayrak
Çeviren 24 Kasım 2021 12 dk.

Süper emici polimerler, büyük hacimlerde su ve sulu çözeltileri emme ve tutma yeteneğine sahip malzemelerdir. Bu, onları bebek bezleri ve yetişkinler için inkontinans pedleri gibi su emici uygulamalarda, emici tıbbi pansumanlarda, menstrüasyon pedlerinde, tamponlarda ve kontrollü salım ortamında kullanım için ideal hale getirir.

İlk üretilen süper emiciler, kimyasal olarak modifiye edilmiş nişasta ve selüloz ile polivinil alkol (PVA), polietilen oksit (PEO) gibi tümü hidrofilik olan ve su için yüksek bir afiniteye sahip olan diğer polimerlerden yapılmıştır. Bu polimerler, kimyasal veya fiziksel olarak hafifçe çapraz bağlandıklarında suda şişebilir ama suda çözünmez hâle gelirler.

8
0
  • Paylaş
  • Alıntıla
  • Alıntıları Göster
Evrim Ağacı'ndan Mesaj

Aslında maddi destek istememizin nedeni çok basit: Çünkü Evrim Ağacı, bizim tek mesleğimiz, tek gelir kaynağımız. Birçoklarının aksine bizler, sosyal medyada gördüğünüz makale ve videolarımızı hobi olarak, mesleğimizden arta kalan zamanlarda yapmıyoruz. Dolayısıyla bu işi sürdürebilmek için gelir elde etmemiz gerekiyor.

Bunda elbette ki hiçbir sakınca yok; kimin, ne şartlar altında yayın yapmayı seçtiği büyük oranda bir tercih meselesi. Ne var ki biz, eğer ana mesleklerimizi icra edecek olursak (yani kendi mesleğimiz doğrultusunda bir iş sahibi olursak) Evrim Ağacı'na zaman ayıramayacağımızı, ayakta tutamayacağımızı biliyoruz. Çünkü az sonra detaylarını vereceğimiz üzere, Evrim Ağacı sosyal medyada denk geldiğiniz makale ve videolardan çok daha büyük, kapsamlı ve aşırı zaman alan bir bilim platformu projesi. Bu nedenle bizler, meslek olarak Evrim Ağacı'nı seçtik.

Eğer hem Evrim Ağacı'ndan hayatımızı idame ettirecek, mesleklerimizi bırakmayı en azından kısmen meşrulaştıracak ve mantıklı kılacak kadar bir gelir kaynağı elde edemezsek, mecburen Evrim Ağacı'nı bırakıp, kendi mesleklerimize döneceğiz. Ama bunu istemiyoruz ve bu nedenle didiniyoruz.

Ertuğrul Genç
3 gün önce
Kendi kendinize mutlu olmaya bakın, sadece başkalarıyla değil...
0
0 Yorum
  • Şikayet Et
  • Mantık Hatası
0
  • Paylaş
  • Alıntıla
  • Alıntıları Göster
Blog Yazısı
Meryem Köken
Meryem Köken
23K UP
Blog Yazarı 8 dk.

Bu tezin amacı, Astrolojilin bilimsel olarak kanıtlanabileceğini savunan iddiaları ortaya koymak değildir, aksine İngilizce’de Pseudoscience (Sözdebilim) olarak bilinen kategoriye Astrolojinin girmesinin arkasındaki sebepleri anlamak fakat bunun yanında neden ruh ile ilişkilendirilen bilim dallarıyla ilgilenen ünlü isimlerin bu konularla bu kadar uğraştığını anlamaya çalışmaktır.

Bu yazı daha çok Psikolojik Astrolojiyle ilgilenirken ileri zamanlarda üstüne inşa edilebilecek olan kişilik testleri, arketipler (ilk örnek, asıl numune), Ego-İd, Ana-karakter/Gölge Karakter gibi konuları ele alma hedefi bulunmaktadır. Yazı boyunca kaynaklar verilmiş sonunda da kaynakçada bulunan websiteleri incelenebilir ayrıca alternatif olarak Youtube videoları okuyucunun hizmetine sunulmaktadır.

1
  • Şikayet Et
  • Mantık Hatası
0
  • Paylaş
  • Alıntıla
  • Alıntıları Göster
Fatih Birinci
Yazar 11 Şubat 2019 9 dk.

Özellikle son yıllarda kadınlara yönelik taciz olayları hem artış gösterdi hem de kadınların kendilerini cesurca ifade edebilmesi nedeniyle toplumun iliklerine işlemiş olan kadın şiddeti problemi daha görünür hale geldi. Doğal olarak da tacizci/tecavüzcü erkeklerin neden bu davranışları sergilediği daha sık araştırılmaya başlandı.

Bilindiği gibi insan; biyolojik, psikolojik ve sosyolojik bir varlıktır ve varlığın bu üç boyutu birbiriyle yoğun ve girift bir ilişki içindedir. Bu yüzden konuyla ilgili farklı disiplinleri bir araya getiren, geniş perspektiften çalışmalar yapılmaktadır. Bu üç alandan birden gelen veriler bir bütün olarak değerlendirilmediği müddetçe, eldeki sorunla ilgili tam bir çerçeve elde etmek mümkün değildir. Buna rağmen, bilgi yoğunluğu gözetilecek olursa, bu alanlardan sadece birinden gelen verilere odaklanmak, o alandaki bilgilerimizin sağlamlaşması ve diğer alanlardaki bilgilerimizi yorumlama başarımız açısından faydalıdır.

538
1
  • Paylaş
  • Alıntıla
  • Alıntıları Göster
Çağrı Mert Bakırcı
Yazar 29 Mart 2014 13 dk.

Bir önceki yazımızda, Hardy-Weinberg Dengesi'nin basit ama etkili matematiksel ifadesini görmüştük. Basitçe, herhangi bir gen frekansını, fenotip (fiziksel özellik) frekansını veya genotip (genetik özellik) frekansını bildiğimiz sürece, ideal ve evrimin süregelmediği bir popülasyonda diğer tüm genlerin (alellerin) frekansını bu dengenin matematiği sayesinde hesaplayabiliriz. 

Peki, bu analizi sadece evrimin süregelmediği popülasyonlarda mı yapabiliriz? Çünkü eğer öyleyse, bu Hardy-Weinberg Dengesi neredeyse tamamen işe yaramaz bir denge demektir. Biliyoruz ki var olan tüm popülasyonlar yavaş ya da hızlı bir şekilde evrimleşmektedir. Evrim mekanizmaları, ister istemez popülasyonların hepsine etki etmektedir. Dolayısıyla eğer ki sadece evrimin olmadığı popülasyonlarda işe yarıyorsa, Hardy-Weinberg'in işleyebileceği bir popülasyon bulmamız imkansız demektir. Çünkü doğada evrimleşmeyen veya evrim mekanizmalarından muaf hiçbir tür yoktur (insan bunu bir miktar kırabildiyse de, tamamen kırmaktan acizdir). 

74
0
  • Paylaş
  • Alıntıla
  • Alıntıları Göster
Yunus Sahin
Seslendiren 2 gün önce 10:08
Mewing, zayıf çene yapısına sahip ve ağızdan nefes almaya meyilli kişilerin, dillerini üst damağa yapışık bir pozisyona getirmeleri ve üst damağın dilleriyle...
2
Çağrı Mert Bakırcı
Yazar 29 Ağustos 2011 17 dk.

Homo sapiens, "Taksonomik Olarak İnsan" yazımızda da detaylarıyla ele aldığımız üzere, 275 milyon yıl kadar önce sürüngenlerden evrimleşmiş memeliler içerisinde, 47 milyon yıl kadar önce evrimleşmeye başlamış Primatlar takımı içerisinde bulunan ve son 6-7 milyon yıldır insansılar kolundan evrimleşerek günümüze gelmeyi başaran tek insan türüdür. Yani bu uzun yolculukta, ilk memelilerden günümüze kadar pek çok özellik değişmiş, bunların birikimi sayesinde önce primatlar dediğimiz iri beyinli memeliler evrimleşmeyi başarmış, bunların arasından bir kol da günümüz modern insanına doğru gitmiştir. Bu yoldaki değişimlerden başlıcaları morfolojik, anatomik, fizyolojik ve davranışsal değişimlerdir. Morfolojik değişimler insanın günümüzdeki dış görünümünün değişimini, anatomik değişimler organlarının yapısını, fizyolojik değişimler hücre, doku ve organları arasındaki ilişkileri, davranışsal değişimleri ise sosyal yapı içerisindeki etkileşimleri değiştirmiştir. Bu değişimlerin toplamı, günümüzde sadece insanı değil, her türü kendi atalarından farklılaştıran özelliklerdir. Örneğin bugün yaşayan bir tür, kendi atasından bu özelliklerin toplamı (ve hatta daha fazlası) çerçevesinde farklılaşmıştır, o ata tür ise kendisinden önceki atalardan... Bu böyle ilk canlılara kadar, cansızlıktan canlılığın evrimine kadar takip edilebilir.

İnsanın ve atalarının beslenme eğilimleri ve besinlere olan yaklaşımı da evrimsel süreçte değişmiştir. 6 milyon yıl kadar önce şempanzelerle ayrı yönlere doğru evrimleşmeye başladığımızdan beri, Thomas Hobbes'un tanımıyla "pis, zalim ve kısa" hayatlar yaşayan canlılar haline geldik (Hobbes, evrimleştiğimiz tarihi bilememiş olsa da, bu değişim tanımını Darwin'den bile 200 sene kadar önce yapabilmiş bir İngiliz filozofudur). Zekamızın evrimi pek çok şeyi iyileştirirken, bu iyileşmelerle kıyaslanmayacak miktarda fazla olan pek çok şeyi de kötüleştirdi. Ortalama ömrümüz bilim ve teknolojinin ilerlemesi ve özellikle tıp alanında yaptığımız keşifler sayesinde bundan 50.000 sene öncesine göre 3 katına kadar çıkarken; iklim, belki de canlılık tarihinde siyanobakterilerin evrimleştiği milyarlarca yıl öncesinden beridir ilk defa, tek bir tür tarafından, bu kadar köklü bir biçimde değiştirilmektedir. Dünya'nın milyarlarca yıldır süregelen doğal dengesini denklemin kendi tarafımıza düşecek şekilde değiştmeye çalışmaktayız ve bu işleri daha da karmaşık hale getiriyor. Ancak tüm bu değişimlerden yine en çok etkilenen türlerden biri yine biziz.

127
0
  • Paylaş
  • Alıntıla
  • Alıntıları Göster
Kugumaa .
Öğrenciyim 3 gün önce Sen de Cevap Ver

DNA kendini çoğaltma eğilimde değildir öyle bir amaç doğrultusunda kendini çoğaltmaz. DNA'nın kendini sonraki nesle aktarması yıllar boyu süren doğal seçilim ve evrimin bir sonucudur fakat DNA'nın başarısı kendini ne kadar aktardığıyla ölçülebilir.

0
  • Şikayet Et
  • Mantık Hatası
0
  • Paylaş
  • Alıntıla
  • Alıntıları Göster
Tüm Reklamları Kapat
Çağrı Mert Bakırcı
Yazar 11 Ekim 2014 54s

Güneş, 4.603 milyar yaşındadır. Ancak bu zaman, "Güneş" yılına göre belirlenmektedir.

Unutmayın, 1 yıl dediğimiz şey, Dünya'nın Güneş etrafında 1 tur atmasından ibarettir. Bu, bizim için epey uzun bir süredir. Ancak bizim 1 yılımız, Güneş'in kendi yolculuğunda Samanyolu Galaksisi etrafındaki dönüşüne kıyasla önemsenmeyecek kadar kısa bir süredir. 

29
0
  • Paylaş
  • Alıntıla
  • Alıntıları Göster
Juno’dan Jüpiter’in Bulutlarındaki Yüz

Jüpiter’in bulutlarında ne görüyorsunuz? En geniş ölçekte, Gezegen değişen ışık bölgeleri ve kırmızımsı-kahverengi kuşaklarla çevrelenmektedir. Çoğunluğu hidrojen ve helyumdan oluşan yükselen bölge gazı, genellikle yüksek basınçlı bölgelerin etrafında döner. Bu duruma zıt şekilde, düşen kuşak gazı ise çoğunlukla düşük basınç bölgelerinde dönmektedir. Tıpkı Dünya’daki siklonlar ve kasırgalar gibi. Kuşak fırtınaları, büyük ve uzun ömürlü beyaz oval yapılar ya da uzun ve kırmızı lekeler şeklinde oluşabilir. NASA’nın robotik Juno uzay aracı, 2017 yılında, dev gezegene gerçekleştirdiği 6. geçişteki 2 aylık döngüsel yörünge hareketi, perivoje 6 sırasında bulut yapılarının çoğu yakalandı. Ancak paylaşılan görüntüde dikkatinizi çeken şey kesinlikle bu bulutların kendisi değil, onların dizilişidir. Jovey McJupiterFace lakaplı göze çarpan yüz, komşu fırtına bulutları dönene kadar belki de birkaç hafta görülebilmekteydi. Juno şimdi Jüpiter’in etrafındaki 33. turunu tamamladı ve daha dün Güneş sistemimizin en büyük uydusu olan Ganymede’nin yakınından geçti.

8 Haziran 2021 Günün Astronomi Fotoğrafı (NASA APOD)

📸 Kaynaklar ve Katkıda Bulunanlar:
Görsel Kaynağı: NASA/JPL-Caltech/SwRI/MSSS/Jason Major
Çeviren: Ege Can Karanfil
Çeviri Editörü: Eda Alparslan

🔗 Tüm APOD içeriklerini görmek için:
https://evrimagaci.org/apod
Yaşam Ağacı Gözlemi
Ebru Tuba Ölçücü
Gözlemi Yapan 3 gün önce Türkiye, İstanbul
Bazen dikenlerinden korktuğumuz için kendisine yaklaşmaktan çekiniyoruz ancak bitkinin çiçeğindeki simetriyi size de göstermek istedim! Fotoğrafı çekerken kendimi bitkilerin muhteşem dünyasına tekrar kaptırdım. Uzaktan güzel ve hoş gözüken çiçekler yaklaşınca da bir o kadar büyüleyici. Gözlemlemekten çokça keyif aldığım bir tür :)
2
0 Yorum
0
  • Paylaş
  • Alıntıla
  • Alıntıları Göster
Fatma Nur İnakçı
Yazar 6 gün önce 9 dk.

Sinirli Erkek Sendromu (İng: "Irritable Male Syndrome" , IMS) erkeklerde hormon seviyelerindeki dalgalanmalarla ilişkili olarak ortaya çıkan sinirlilik, depresif ruh hali, anksiyete ve genel huzursuzluk belirtileri ile karakterize edilen bir durumdur. Sendromun temelinde testosteron seviyelerindeki ani değişimler ve bu değişimlerin sinir sistemi üzerindeki etkileri yatmaktadır.

Testosteron seviyelerindeki dalgalanmaların erkek bireylerin psikolojik stres tepkileri üzerinde etkili olabileceğini gösteren çalışmalar bulunmaktadır.[34] Bu durum, testosteronla ilişkili semptomların yalnızca biyolojik değil, aynı zamanda psikososyal faktörlerle de bağlantılı olabileceğine işaret etmektedir. Jed Diamond, IMS'nin yalnızca biyolojik faktörlere değil, aynı zamanda psikososyal etkenlere de bağlı olduğunu şu sözlerle ifade ediyor:[25]

26
1
  • Paylaş
  • Alıntıla
  • Alıntıları Göster
Eser
Ece Müker
Ece Müker
505K UP
Eseri Ekleyen 6 gün önce Film
İnceleme Yaz
Sonra İzleyeceklerime Ekle
Evrim Ağacı'ndan Mesaj

Evrim Ağacı üyeliği tamamen ücretsiz ve sitemizi çok daha etkili, interaktif ve keyifli bir şekilde kullanmanızı sağlayacak. Üye değilseniz, birkaç saniyede üyelik oluşturabilirsiniz! Üyeyseniz de giriş yapmanızı tavsiye ederiz.

Nevzat Keskin
Seslendiren 13 Aralık 10:45
İnternette aralıklarla popüler olan bir görselde, çeşitli kimyasalların ölümcül oldukları dozlar yazılmış ve su için ölümcül doz 6 litre olarak belirtilmiş....
1
Rasul Nurullazade
6 gün önce
Orlaya grandiflora (Koca dilkanatan). Balıkesir Üniversitesi Çağış Kampüsü.
1
0 Yorum
  • Şikayet Et
  • Mantık Hatası
0
  • Paylaş
  • Alıntıla
  • Alıntıları Göster
Medikal Epidemiyoloji: Toplum Sağlığı ve Etkili Sağlık Hizmetleri
  • Boyut: 20,0*24,5
  • Sayfa Sayısı: 277
  • Basım: 1
  • ISBN No: 9786052823828
Devamını Göster
₺797.00
Medikal Epidemiyoloji: Toplum Sağlığı ve Etkili Sağlık Hizmetleri
Sude Akman
Sude Akman
213K UP
Aktaran 3 Eylül 2021 3 dk.

Gebeliğin 37. haftasından önce, yani prematüre doğan bir bebek, genellikle anne ve babasından ayrılarak yoğun bakımda bir küvöze yerleştirilir. Birkaç hafta boyunca; entübasyon, kan alma, beslenme tüpü gibi acı verebilen rutin tıbbi prosedürlere tabi tutulur. Nörolojik gelişimleri üzerindeki kısa ve uzun vadeli yan etkiler önemli olabileceğinden, farmasötik ağrı kesicilerle onları rahatlatmak her zaman mümkün olmaz. Dolayısıyla bu bebekler, bir miktar acı çekebilirler. Peki bebeğin daha iyi hissetmesi için ne yapmalı?

Psikoloji ve Eğitim Bilimleri Fakültesi'nin (FPSE) Psikoloji Bölümü'nde ve UNIGE'nin İsviçre Duyuşsal Bilimler Merkezi'nde (CISA) profesör olan Didier Grandjean'ın ekibi, İtalya'daki Parini Hastanesi ve Valle d'Aosta Üniversitesi ile işbirliği içinde, tıbbi müdahale sırasında annenin bebeğiyle konuştuğunda, bebeğin ağrı ile ilişkili belirtilerinin azaldığını ve bağlılıkta rol oynayan, stresle bağlantılı hormon olan oksitosin seviyesinin önemli ölçüde arttığını gözlemledi.[1] Oksitosin artışı, bebeğin ağrıyla daha iyi baş edebilmesine yardımcı olmaktadır.

23
0
  • Paylaş
  • Alıntıla
  • Alıntıları Göster
Evrim Ağacı'na Destek Ol
Daha Fazla İçerik Göster

Bize Ulaşın

ve seni takip ediyor

Göster

Şifremi unuttum Üyelik Aktivasyonu

Göster

Şifrenizi mi unuttunuz? Lütfen e-posta adresinizi giriniz. E-posta adresinize şifrenizi sıfırlamak için bir bağlantı gönderilecektir.

Geri dön

Eğer aktivasyon kodunu almadıysanız lütfen e-posta adresinizi giriniz. Üyeliğinizi aktive etmek için e-posta adresinize bir bağlantı gönderilecektir.

Geri dön

Close