Paranoid Kişilik Bozukluğu Nedir? Belirtileri ve Tedavi Seçenekleri Nelerdir?
Bu içerik tıp ve sağlık ile ilişkilidir. Sadece bilgi amaçlı olarak hazırlanmıştır. Bireysel bir tıbbi tavsiye olarak görülmemelidir. Evrim Ağacı'ndaki hiçbir içerik; profesyonel bir hekim tarafından verilen tıbbi tavsiyelerin, konulan bir teşhisin veya önerilen bir tedavinin yerini alacak biçimde kullanılmamalıdır.
- Türkçe Adı Paranoid Kişilik Bozukluğu
- İngilizce Adı Paranoid Personality Disorder
- DSM 301.0 (F60.0)
Paranoid Kişilik Bozukluğu; paranoid sanrılar ve yaygın, uzun süre devam eden bir şüphecilik ve başkalarına karşı genel bir güvensizlik ile karakterize bir bozukluktur. Bozukluğa sahip bireyler, başkalarının sürekli olarak onları küçük düşürmeye, zarar vermeye veya tehdit etmeye çalıştığına inanarak her zaman tetiktedir. Paranoid Kişilik Bozukluğu olan kişiler genellikle davranışlarının ve düşünme biçimlerinin sorunlu olduğunu düşünmezler.
Paranoid Kişilik Bozukluğuna sahip bireylerin Şizofreni, Şizoaffektif Bozukluk ve Bipolar Bozuklukta görülen şiddetli manik ataklarda olduğu gibi, paranoya ile ilgili sanrı veya halüsinasyonlar yaşamadıklarını belirtmek önemlidir. Paranoyanın nedeni bilinmemekle birlikte genetiğin bu hastalığın ortaya çıkmasında rol oynadığı düşünülmektedir. Bozukluğun teşhisi klinik kriterlere göre konulur ve tedavi, hastalık nedeni olarak teşhis edilen duruma bağlıdır. Psikoterapi veya ilaç tedavisi ile tedavi seçenekleri mevcuttur.
Genel popülasyonda, paranoid düşüncelerin dağılımı oldukça çarpıktır. Öyle ki birçok insan tipik olarak hafif şüpheli düşüncelere sahiptir ancak insanların yalnızca küçük bir azınlığı açıkça zulmedilme sanrılarına sahiptir. Paranoid Kişilik Bozukluğu genellikle erken yetişkinlikte ortaya çıkar ve erkeklerde kadınlardan daha yaygındır. Araştırmalar ailede şizofreni öyküsü olanlarda daha yaygın olabileceğini düşündürmektedir.
Terminoloji ve Sınıflandırma
Çağdaş psikolojide paranoya, tipik olarak kişinin başkaları tarafından kasıtlı olarak zarar göreceği endişesi ile karakterize edilir. Başkalarına yönelik bu temelsiz güvensizlik, paranoyası olan bir kişinin sosyal ilişkiler kurmasını zorlaştırabilir. Paranoya belirtileri altta yatan inançlara göre değişebilir. Bu inançlar aşağıdaki gibi ortak alt tipler veya temalar halinde gruplandırılabilirler:
- Zulüm Sanrıları: Zulüm sanrısı; etkilenen kişinin açık bir kanıt olmamasına rağmen bir "zulmeden" biri tarafından kendisine zarar geleceğine inandığı yaygın bir sanrısal durumdur. Kişi, bir birey veya bir grup insan tarafından hedef alındığına inanabilir. Zulüm sanrıları içerik açısından çok çeşitlidir ve olasılık dışı olsa da mümkün olandan tamamen imkânsız olana kadar birçok şekli olabilir. Zulüm sanrısı paranoya spektrumunun daha şiddetli tarafındadır ve genellikle kaygı, depresyon ve uyku bozukluğuna neden olur. Bu sanrıya sahip hastaların ayrıca daha düşük benlik saygısına sahip olduğu gözlenmiştir.
- Büyüklenme Sanrısı: Büyüklenme sanrısının da yaygın olduğu kabul edilir. Bu sanrılar kişinin kendisini tatmin eden inançlarına atıfta bulunur (Mesela, doğanız gereği diğerlerinden üstünsünüzdür). Büyüklenme sanrıları yaşayan hastalar tartışmacı veya sert olabilirler.
- Erotomani (Erotik Sanrılar): Erotomani, nadir görülen bir paranoid sanrı biçimidir. Etkilenen kişi, başka bir kişinin kendisine aşık olduğuna inanır. Bu sanrı, aksi yöndeki açık kanıtlara rağmen gelişir ve devam eder. Bu sanrı türü nadirdir ve kadınları erkeklerden daha sık etkiler.
- Dinsel Sanrılar: Kişinin bazı dini bağlamlar içinde veya bunlar aracılığıyla bir dış etmen(ler) tarafından kasıtlı olarak saldırıya uğramaktan irrasyonel bir biçimde korkmasıdır. Örneğin, kişi ruhunun çalınmasından korkabilir. Bir başka örnekte, kişi bazı dinleri yaymak için Tanrı tarafından dünyaya gönderilen bir elçi olduğuna inanabilir.
Klinik bir bozukluk olarak paranoya, şu üç temel durumla ilişkilidir:
- Paranoid Kişilik Bozukluğu: Bu yazının konusu olan Paranoid Kişilik Bozukluğu paranoya tipleri arasında en hafif tip olarak kabul edilir. Paranoid Kişilik Bozukluğu olan çoğu insan, dünyaya olan güvensizliklerine rağmen iyi işlev görebilirler. Bu bozuklukla ilişkili tutum ve davranışlar, aşikâr hale geldiklerinde genellikle kişinin yaşamının büyük bir kısmında fark edilirler.
- Sanrılı Paranoid Bozukluk: Başka herhangi bir akıl hastalığı belirtisi olmaksızın bir sanrının (yanlış inanç) baskın olmasıyla karakterizedir. Kişinin davranışları sahip olduğu sanrıya bağlıdır. Örneğin zulüm sanrısı olan bir kişi, diğer insanların onu gözetlediğine veya bir şekilde ona zarar vermeyi planladığına inanır. Bir insanı sürekli takip etme (İng: "Stalking"), sanrısal bir bozukluğun sonucu olabilir. Örneğin kişi hiç tanışmadığı bir film yıldızıyla ilişkisi olduğuna inanabilir. Başka bir durumda kişi, doktorların defalarca güvence vermesine rağmen korkunç bir hastalığı olduğuna inanabilir.
- Paranoid Şizofreni: Paranoid şizofreni en şiddetli tip olarak kabul edilir. Kişinin düşüncelerinin radyodan yayınlandığına inanmak gibi tuhaf sanrılarla karakterizedir. Bu tipte halüsinasyonlar da yaygındır. Paranoid şizofreni hastası bir kişi genellikle dünyayı kafa karıştırıcı bulur ve tedavi olmadan işlevlerini yerine getiremez.
Belirti ve Bulgular
Paranoid Kişilik Bozukluğu'nun karakteristik özelliği başkalarına karşı güvensizliktir. Aynı kümede yer alan şizoid ve şizotipal kişilik bozukluklarında baskın özellikler sırasıyla başkalarına karşı ilgisizlik ve eksantrik düşünce ve davranışlardır. Diğer yaygın belirtiler şunları içerebilir:
- Eleştiriye aşırı duyarlılık,
- Yapıcı eleştirileri bile kötü olarak algılamak,
- İlişkilerde soğuk ve mesafeli bir tutum,
- İlişkilerde kontrol edici veya kıskanç davranışlar,
- Rahatlamakta zorlanma,
- Diğer insanlar hakkında olumsuz klişe düşüncelere sahip olma,
- Alışılmadık düzeyde düşmanlık ve inatçılık, tartışmacı olma,
- Sosyal izolasyon.
Paranoid Kişilik Bozukluğu olan biri şüpheli davranışlarını olağandışı veya yersiz görmez. Aksine bu davranışlarını çevredekilerin kötü niyetlerine ve aldatıcı, güvenilmez faaliyetlerine karşı kendilerini savunmak olarak görür. Paranoid Kişilik Bozukluğu belirtilerini tespit etmek, bu belirtiler genellikle anksiyete bozukluğu, obsesif kompulsif bozukluk, madde kullanımı veya depresyon gibi başka akıl sağlığı sorunlarıyla birlikte ortaya çıktığı için daha da zor olabilir.
Hastalıkla İlişkili Genler, Etken Faktörler ve Risk Faktörleri
Paranoid Kişilik Bozukluğu'nun bilinen bir nedeni yoktur ancak biyolojik, psikolojik ve sosyolojik faktörlerin bir kombinasyonundan kaynaklandığına inanılmaktadır. Genetik, paranoid özelliklere katkıda bulunmada rol oynar. Ayrıca Paranoid Kişilik Bozukluğu ile şizofreni arasında olası bir genetik bağ vardır.
İrlanda'da yürütülen epidemiyolojik bir çalışma olan Roscommon aile çalışmasından elde edilen veriler kullanılarak, şizofreni hastalarının biyolojik akrabalarında, kontrollerin akrabalarına kıyasla önemli ölçüde daha yüksek miktarda Paranoid Kişilik Bozukluğu olduğu keşfedilmiştir.
Büyük, uzun vadeli bir Norveç ikiz araştırması; Paranoid Kişilik Bozukluğu'nun orta derecede kalıtsal olduğunu ve genetik ve çevresel risk faktörlerinin bir kısmını diğer A Kümesi kişilik bozuklukları (şizoid ve şizotipal) ile paylaştığını tespit etmiştir.
Psikososyal teoriler; bozukluğun, muhtemelen olumsuz içsel duyguların yansıtılmasından veya ebeveyn modellemesinden kaynaklanan erken travma veya çocukluk istismarından kaynaklandığını iddia eder. Bilişsel teorisyenler bozukluğun, öz farkındalık eksikliği ile birlikte diğer insanların düşmanca olduğuna dair temel bir inancın sonucu olduğuna inanırlar.
Aslında maddi destek istememizin nedeni çok basit: Çünkü Evrim Ağacı, bizim tek mesleğimiz, tek gelir kaynağımız. Birçoklarının aksine bizler, sosyal medyada gördüğünüz makale ve videolarımızı hobi olarak, mesleğimizden arta kalan zamanlarda yapmıyoruz. Dolayısıyla bu işi sürdürebilmek için gelir elde etmemiz gerekiyor.
Bunda elbette ki hiçbir sakınca yok; kimin, ne şartlar altında yayın yapmayı seçtiği büyük oranda bir tercih meselesi. Ne var ki biz, eğer ana mesleklerimizi icra edecek olursak (yani kendi mesleğimiz doğrultusunda bir iş sahibi olursak) Evrim Ağacı'na zaman ayıramayacağımızı, ayakta tutamayacağımızı biliyoruz. Çünkü az sonra detaylarını vereceğimiz üzere, Evrim Ağacı sosyal medyada denk geldiğiniz makale ve videolardan çok daha büyük, kapsamlı ve aşırı zaman alan bir bilim platformu projesi. Bu nedenle bizler, meslek olarak Evrim Ağacı'nı seçtik.
Eğer hem Evrim Ağacı'ndan hayatımızı idame ettirecek, mesleklerimizi bırakmayı en azından kısmen meşrulaştıracak ve mantıklı kılacak kadar bir gelir kaynağı elde edemezsek, mecburen Evrim Ağacı'nı bırakıp, kendi mesleklerimize döneceğiz. Ama bunu istemiyoruz ve bu nedenle didiniyoruz.
Risk Faktörleri
Çocukluk çağı travması, en az 4 kesitsel ve bir boylamsal çalışmada Paranoid Kişilik Bozukluğu için bir risk faktörü olarak tanımlanmıştır. Uzunlamasına çalışma; çocuklukta duygusal veya fiziksel ihmalle birlikte gözetim ihmalinin ergenlik ve erken yetişkinlik döneminde gözlenen Paranoid Kişilik Bozukluğu semptom düzeylerini öngördüğünü bulmuştur. Ergenlikte Paranoid Kişilik Bozukluğu, çocukluk ve ergenlik döneminde artan fiziksel istismarla kesitsel olarak ilişkilendirilmiştir ancak cinsel istismarla ilişkilendirilmemiştir. Bu çalışmada, Paranoid Kişilik Bozukluğu olan hastaların Travma Sonrası Stres Bozukluğu'na sahip olma olasılığının da yüksek olduğu tespit edilmiştir.
Ayakta tedavi gören yetişkin psikiyatrik hastalarda yapılan bir çalışmada, Paranoid Kişilik Bozukluğu'nun hem cinsel hem de fiziksel istismarla ilişkili olduğu bulunmuştur. Ancak bu ilişkiler diğer kişilik bozukluklarında da gözlenmiştir ve Paranoid Kişilik Bozukluğu'na özgü değildir. Beyin travmasının paranoya için bir risk faktörü olduğu varsayılmıştır. Ampirik, kesitsel araştırma; beyin hasarı hastalarının %8,3 ila %26'sının Paranoid Kişilik Bozukluğu kriterlerini karşıladığını bulmuştur.
Beyin hasarı ve Paranoid Kişilik Bozukluğu arasındaki ilişkiye ilişkin önemli bir soru da ilişkinin nöral devre işlev bozukluğundan mı kaynaklandığı yoksa yaralanma sonucu işlevde meydana gelen bir değişikliğin mi sosyal etkileşimleri değiştirdiğidir. Örnek vermek gerekirse işitme güçlüğü çeken kişiler muhtemelen başkalarıyla iletişim kurmada artan zorluk ve stres nedeniyle paranoya geliştirmeye daha yatkın olabilir.
Teorik Etiyoloji
Psikodinamik Model
Freud, paranoid sanrılar sergileyen Schreber vakasına dayanarak paranoyanın bilinçsiz eşcinsel arzulara karşı dışsallaştırıcı bir savunma olduğunu teorileştirmiştir. Paranoyanın bir nedeni olarak eşcinsel dürtülerle ilgili kaygı teori için çok az teorik veya ampirik destek bulunmuştur. Ancak teorik çalışma, paranoyanın içsel çatışmanın dışa yansımasını temsil ettiği fikrini çürütememiştir. Bu içsel çatışmalar utançtan hoşgörüsüzlüğe ve kayıtsızlığa kadar değişebilir. Otto Kernberg, Paranoid Kişilik Bozukluğu'nu Borderline karakter patolojisinin bir alt tipi; minimal süper ego bütünleşmesi, aşırı agresif dürtüler ve bölünme gibi ilkel zihinsel süreçlere doğru bir eğilim ile karakterize olan "alt düzey" bir karakter organizasyonu düzeyi olarak sınıflandırmıştır.
Kernberg'in hem Borderline Kişilik Bozukluğu hem de Paranoid Kişilik Bozukluğu'na sahip hastaların psikotik hastalarla aynı özelliklere sahip olduğunu, ancak genellikle psikotik hastaların yapamayacağı bir şekilde gerçeklik testi yapabildiğini görmesi ilginçtir. Ancak Paranoid Kişilik Bozukluğu'nun psikozla ilişkisi sorusu, daha sonra Paranoid Kişilik Bozukluğu'nun kalıtsallığı ve aile öyküsü ile ilgili ampirik çalışmaları meşgul edecek bir konuydu. Psikodinamik teori, ayrıca travmanın bir risk faktörü olarak rolünü de öngörmüştür. Bölünmenin psikolojik sürecinin, sorunlu bağlanmalardan kaynaklandığı teorileştirilmiştir.
Ampirik çalışma, Paranoid Kişilik Bozukluğu ve paranoyanın psikodinamik teorileri için ancak çelişkili kanıtlar sağlayabilmiştir. 1990'larda paranoid sanrıların bir bireyin örtük, olumsuz bir benlik görüşüyle çelişen idealize edilmiş bir olumlu benlik kavramı arasındaki tutarsızlığa tahammül edemediğinde ortaya çıktığını öne süren sistematik, kendilik psikolojisi modeli ortaya çıkmıştır.
Bu tür bireylerde suçlama, paranoid sanrılar şeklinde başka bir kişiye dışsallaştırılmalıdır. Bununla birlikte daha sonraki çalışmalar, kendiliğin örtük ve açık deneyimleri arasındaki tutarsızlığın önemine yönelik destekleyici kanıtları tekrarlamakta başarısız olmuştur. Bunun yerine paranoya ile düşük benlik saygısı ve utanç arasında basit, doğrudan bir ilişkiyi desteklemekle yetinmiştir.
Bilişsel Model
Paranoid Kişilik Bozukluğu'nun bilişsel teorileri; benlik, bilişsel tarz ve sosyal biliş hakkındaki işlevsiz inançları vurgulama eğiliminde olmuştur. Aaron Beck, Paranoid Kişilik Bozukluğu olan bireylerin diğerlerinin kötü niyetli ve aldatıcı olduğu, kendilerininse etkisiz olduğuna dair işlevsel olmayan inançlara sahip olduklarını teorileştirmiştir. Bu durum savunmasızlık, korunma eğilimi ve duygusal yakınlıktan rahatsız olmaya yol açar. Öz-yetersizlik kavramının Paranoid Kişilik Bozukluğu'nun merkezinde yer aldığı varsayımında psikodinamik teorilerle bazı paralellikler olsa da yansıtma ve duygunun rolü burada vurgulanmaz.
Beck'in Paranoid Kişilik Bozukluğu teorisi sınırlı destek görmüştür. Üniversite öğrencileri üzerinde yapılan bir çalışmada, kendisi ve başkaları hakkındaki olumsuz inançlar paranoyayı öngörmüştür. Klinik popülasyonlarda, bir tür psikolojik hedef alınma durumu olan eleştiriye karşı aşırı duyarlılık paranoya ile ilişkilendirilir. Hemen sonuca varan bir muhakeme yanlılığına yönelik bir eğilim, paranoya üzerine ampirik araştırmaların tutarlı ve güçlü bir şekilde tekrarlanan bir bulgusu olmuştur.
Bu çalışma, psikotik popülasyonlarda karşılaşılan şiddetli düşünce bozukluğu ışığında yorumlanmalıdır. Psikotik olmayan ancak Paranoid Kişilik Bozukluğuna sahip bireylerden oluşan örneklemlerde yapılan araştırmalar, aynı muhakeme yanlılığının Paranoid Kişilik Bozukluğu'nda da geçerli olduğunu doğrulamıştır.
Benzer şekilde psikotik olmayan, sağlıklı topluluk örneklerinde “sonuca atlama” paranoyanın habercisi olabilir. Paranoid Kişilik Bozukluğu'nda muhakeme yanlılığının bulguları şaşırtıcı olmasa da bu muhakeme yanlılığının neden ortaya çıktığı ve psikotik bozukluklara yatkınlığı ne ölçüde yansıttığı henüz bilinmemektedir. Paranoid Kişilik Bozukluğu'nun şizofreni spektrumlu bir psikiyatrik bozukluğu temsil etmediğine dair kanıtların ağırlığı göz önüne alındığında, muhakeme yanlılığının tek başına paranoya için yeterli bir açıklama olmaması muhtemel görünmemektedir.
Sosyobilişsel Model
Paranoid Kişilik Bozukluğu'nun daha önce incelenen demografik özellikleri, sosyal faktörlerin bu hastalık için önemli risk faktörleri olduğunu göstermektedir. Çocukluk çağı travmasının Paranoid Kişilik Bozukluğu semptomlarının bir öncüsü olarak önemi, sosyal öğrenmenin ve ilişki geçmişinin aslında bozukluğun gelişiminde nedensel bir rol oynayabileceğini gösterir. Düşük sosyal konum da paranoya ile ilişkilidir.
Daha düşük sosyal konum, bireyin sosyal etkileşimleri deneyimleme biçimindeki bir değişiklik nedeniyle paranoyaya yol açabilir; buna “Disforik öz-bilinç” denir. İşletme okulu mezunu öğrenciler üzerinde yapılan bir araştırma, kısa süredir çalışmalar yapan kişilerin (1. ve 2. sınıf öğrencileri), bu alanda kıdemli kişilere kıyasla deneyimleri düşmanlıkla kişiselleştirme olasılığının daha yüksek olduğunu bulmuştur. Bu durum aşırı uyanıklık olarak tanımlanabilir. Bu iki özelikten hangisinin neden hangisinin sonuç olduğunu araştırmak için sanal gerçekliği kullanan ilgi çekici bir çalışma; simüle edilmiş bir sosyal etkileşimde bireyin görünen boyunu düşürmenin, etkileşimlerin paranoyak ve şüpheli biçimde değerlendirilme oranını artırdığını bulmuştur.
Bu deneysel çalışmanın sonuçları, sosyal etkileşimlerde özbilincin paranoya oluşumundaki nedensel rolünü doğrulamaktadır. Sosyal bilişteki eksikliklerin kişide şüphe uyandırması da mümkündür. Kişinin belirli bir rol oynaması gereken yerlerde oynadığı role alternatif bakış açılarından bakma becerisinin düşüklüğünün, A Kümesi kişilik bozukluklarının ve sanrılı bozukluğun gelişimini öngördüğü bulunmuştur.
Zayıf zihin kuramı becerileri, düşmanlık özellikleriyle ilişkilidir. Deneysel bir çalışmada, zihin kuramı eksikliklerinin varlığı paranoid atıfın varlığına işaret edebiliyordu.
Sonuç olarak sosyal bağlam ve bilişsel empati gibi doğuştan gelen "sosyal beceriler" paranoid düşüncelerin oluşumunda önemli bir rol oynuyor gibi görünmektedir. Ancak henüz Paranoid Kişilik Bozukluğu'nda sosyal bilişi inceleyen ampirik bir araştırma yapılmamıştır.
Teşhis Yöntemleri
Paranoid Kişilik Bozukluğu, semptomların tıbbi nedenlerini dışlamak etmek için fiziksel ve tıbbi bir değerlendirme sonrasında psikiyatrik değerlendirme, gözlem ve mümkünse aile ile iletişim kurularak teşhis edilebilir. Ruh sağlığı uzmanları, tanı koymak için Mental Bozuklukların Teşhis ve İstatistik El Kitabındaki (DSM-5) kriterleri kullanır.
Kriterler, bir kişinin teşhis edilebilmesi için diğer insanlara karşı ciddi bir güvensizlik göstermesi, başkalarından şüphelenmesi ve etrafındaki insanların kötü niyetli olduğuna inanması gerektiğini belirtir. Bozukluğun belirtileri başka bir akıl hastalığı veya madde kullanımı ile daha iyi açıklanamamalıdır. Ayrıca çeşitli durumlarda görülmeli ve bir gelişim aşamasının veya belirli bir bağlamın sonucu olmamalılardır.
DSM-5'e göre Paranoid Kişilik Bozukluğu tanısını koymak için bir kişinin aşağıdaki belirtilerden dördü veya daha fazlasına sahip olması gerekir:
- Başkalarının kendisini istismar ettiğinden, ona zarar verdiğinden veya onu aldattığından yeterli dayanak olmaksızın şüphelenmek;
- Arkadaşlarının veya iş arkadaşlarının sadakati veya güvenilirliği hakkında yersiz şüpheler;
- Verdiği bilgilerin kendilerine karşı kullanılacağına dair yersiz korku nedeniyle başkalarına güvenme konusunda isteksizlik;
- İyi niyetli sözlere veya olaylara gizli küçük düşürücü veya tehdit edici anlamlar yükleme,
- Uzun süre kin tutma (Hakaret veya aşağılanmaları affetmeme);
- Karakterine veya itibarına yönelik başkaları tarafından fark edilmeyen saldırıları algılama ve hızlı bir şekilde öfkeyle tepki verme veya karşı saldırıya geçme;
- Eşinin veya cinsel partnerinin sadakatiyle ilgili gerekçesiz, yineleyici şüpheler.
Kişilik bozukluğu olan çoğu insan davranışlarında veya düşünce tarzlarında bir sorun olduğunu düşünmediğinden, Paranoid Kişilik Bozukluğu da dahil olmak üzere kişilik bozukluklarının teşhis edilmesi zor olabilir. Bozukluğu olan kişiler yardım aradıklarında bu genellikle bozukluğun kendisiyle değil, kişilik bozukluklarının neden olduğu ilişkilerdeki sorunlar gibi durumlarla ilgilidir.
Ek olarak kişilik, çocukluk ve ergenlik dönemi boyunca gelişmeye devam eder. Bu nedenle, sağlık hizmeti sağlayıcıları tipik olarak 18 yaşına kadar Paranoid Kişilik Bozukluğu olan birine teşhis koymazlar.
Kötü muamele, dil engelleri ve ana akım topluma aşina olmama nedenleriyle paranoyak özellikler göstermekle etiketlenebilecek bazı gruplar vardır. Bu nedenle diğer bozukluklarda olduğu gibi, bu bozukluğun teşhisinde de kültürel faktörler dikkate alınmalıdır.
Tedaviler veya İdare Yöntemleri
Paranoid Kişilik Bozukluğu'nun tedavisi tipik olarak terapiye odaklanır; nadiren ilaç müdahalesi gerektirir. Klinisyenin önereceği spesifik müdahale, hangi paranoid kişilik özelliklerinin veya davranışlarının en belirgin olduğuna ve bireyin eşlik eden herhangi bir bozukluğu olup olmadığına bağlı olarak değişebilir.
Paranoid Kişilik Bozukluğu olan kişilerin, duygusal ifadelerden çok gerçeklere odaklanan açık sözlü bir terapistle güven oluşturma olasılığı daha yüksektir. Terapistler, Paranoid Kişilik Bozukluğu olan kişiler için önemli destekleyici roller oynayabilir; olumlu ve güvenilir etkileşimleri modelleyebilir ve hastalarının tedaviyi daha fazla kabul etmelerine ve tedaviye katılmalarına yardımcı olabilir.
Paranoid Kişilik Bozukluğu için psikoterapinin en etkili olduğu durum, terapistlerin problem çözme ve rasyonel içgörü odaklı teknikler kullandıkları durumdur. Paranoid Kişilik Bozukluğu olan kişiler genellikle başkalarıyla yakın duygusal bağlar kurmakta zorlanırlar ve başka birinin fazla müdahaleci olduğunu hissettiklerinde kendilerini geri çekerler. Birçok insan, bir terapistle duygusal düzeyde bağlantı kurmakta veya duygusal ipuçlarına yanıt vermekte zorlanır. PKB hastaları doğrudan ifadelerde bulunan ve duygusal çağrılardan kaçınan terapistlere daha iyi yanıt verirler.
Bilişsel Davranışçı Terapi
Bilişsel Davranışçı Terapi, Paranoid Kişilik Bozukluğu olan kişiler için pratik bir seçimdir. Paranoid Kişilik Bozukluğu ile ilişkili özelliklerin neredeyse tamamı, potansiyel kişilerarası tehditleri vurgulayan ve büyüten ve nötr insanlara veya olaylara kötülük atfeden çarpık bilişsel kalıplara dayanır.
Paranoid Kişilik Bozukluğu olan kişiler, bilişsel davranışçı terapide mantıksız veya çarpıtılmış inançları nasıl belirleyeceklerini ve bunlarla nasıl mücadele edeceklerini öğrendiklerinde semptomlarında önemli bir iyileşme yaşayabilirler.
Bireysel Terapi
Bir terapist ister Bilişsel Davranışçı isterse başka bir yaklaşımla terapi uygulasın, Paranoid Kişilik Bozukluğu için bireysel terapi tipik olarak bozukluğun bilişsel yönlerine veya paranoid düşünce kalıplarına ve inanç sistemlerine odaklanır. Bireysel terapiye katılan kişiler, farklı düşünme ve davranma biçimlerini öğrenmelerine ve uygulamalarına yardımcı olan terapistlerden destek ve cesaret alırlar.
Bireysel terapi kendi başına yararlı olsa da Paranoid Kişilik Bozukluğu olan kişiler, farklı semptomları hedef alacak şekilde koordine edilen entegre hizmetlere katıldıklarında genellikle daha iyi sonuçlar elde ederler.
Psikodinamik Terapi
Psikodinamik terapi, kontrol odağı adı verilen bir kavrama odaklanır. İki tane kontrol odağı mevcuttur:
- İç Kontrol Odağı: İç odağınız varsa, ortaya çıkan her durumun sonucunu kontrol ettiğinize inanırsınız. Bir şeyi başarmanın tamamen sizin çabanıza ve kararlılığınıza bağlı olduğunu hissedebilirsiniz.
- Dış Kontrol Odağı: Dış odağınız varsa, nasıl hissettiğinizin veya başınıza gelenlerin tamamen kader, şans veya diğer insanların ne yaptığı gibi dış etkenlere bağlı olduğuna inanabilirsiniz.
Çoğu hasta, hem iç hem de dış kontrol odağının bir kombinasyonuna sahiptir. Bu terapi, odağınızı içe yönlendirmenize yardımcı olabilir. Bu sayede diğer insanlara güvenip güvenemeyeceğiniz konusunda daha az endişelenmeniz için kendi güvenliğiniz üzerinde daha fazla kontrole sahip olduğunuzu hissetmenize yardımcı olabilir.
Grup Terapisi
Grup terapisi, ilişkilerini etkileyen bozuklukları olan insanlar için verimli ve etkili bir tedavi seçeneği olabilir. Bu format, terapistlerin bir kişinin diğer insanlar hakkındaki inançlarını gerçek zamanlı olarak keşfetmesine ve bunlara meydan okumasına yardımcı olurken bireysel terapide yaşanacak aynı müdahalelerin ve eğitimin bazıları burada da gerçekleştirilebilir.
Tedavi grupları, insanların benzer semptomları veya rahatsızlıkları olan diğer insanlardan bir şeyler öğrenmelerine olanak tanır. Paranoid Kişilik Bozukluğu için grup tedavisi gören kişiler, başka bir kişinin paranoyak düşüncelerinin ne kadar sanrılı olduğunu görebilir ve inançlarını sorgulamaya başlayabilir. Terapi grupları aynı zamanda insanların kendilerini daha az yalnız hissetmelerini sağlayabilir ve damgalanmanın olmadığı bir ortamda zorlukları hakkında konuşmaları için onlara güvenli bir alan sağlayabilir.
Gerçeklik Testi
Gerçeklik testi, inandığınız veya algıladığınız şey ile etrafınızdaki gerçeklik arasındaki farkları inceleme sürecidir. Terapistiniz düşüncelerinizi değerlendirmenize, onları destekleyecek kanıtları incelemenize ve düşünceniz gerçekle uyuşmuyorsa alternatif düşünceleri değerlendirmenizde yardımcı olabilir. Gerçekliği test etme terapisinin amacı, birinin davranışının farklı nedenlerini keşfetmenize yardımcı olmaktır.
Örneğin, eşiniz size nereye gittiğini söylemiyorsa sizi aldattığınızı veya bir konuda yalan söylediğini düşünebilirsiniz. Ancak eşiniz aslında sizin için bir sürpriz hazırlıyor veya paylaşmaya hazır olmadığı özel bir sorunla uğraşıyor da olabilir.
Farmakoterapi
Potansiyel Paranoid Kişilik Bozukluğu ilaçları hakkında çok az araştırma yapılmıştır, ancak bazı çalışmalar farmakolojik müdahalelerin belirli koşullar altında yararlı olabileceğini göstermektedir. Paranoid Kişilik Bozukluğu ve birlikte ortaya çıkan rahatsızlıkları olan kişiler, ilaç kullanımından özellikle fayda sağlayabilir.
Anti-Anksiyete İlaçları
Anksiyete semptomlarını tedavi etmek için yaygın olarak kullanılan iki tür ilaç vardır: Yatıştırıcılar ve seçici serotonin geri alım inhibitörleri (SSRI'lar).
Benzodiazepinler gibi yatıştırıcı ilaçlar, şiddetli anksiyete belirtileri olan kişiler için yararlı olabilir ancak bu ilaçların birçok tehlikeli yan etkisi ve yüksek bağımlılık riski vardır. Bu nedenle, kendilerine zarar verme riski yüksek olan veya madde kullanım bozuklukları olan kişilere daha az reçete edilirler.
Pek çok insan için, SSRI'lar anksiyete semptomlarını aynı derecede etkili bir şekilde azaltır ve daha az yan etkiye sebep olduklarından daha güvenli bir seçenektir. Kaygı için en yaygın olarak reçete edilen SSRI'lar şunları içerebilir:
- Paroksetin (Paxil),
- Sitalopram (Celexa),
- Escitalopram (Lexapro),
- Sertralin (Zoloft),
- Fluoksetin (Prozac).
Paranoid Kişilik Bozukluğu ve birlikte ortaya çıkan anksiyetesi olan kişiler, hangi anti-anksiyete ilacının önerildiğini belirlemek için bir klinisyen tarafından değerlendirmelidir.
Antidepresanlar
Seçici serotonin geri alım inhibitörleri en çok araştırılan ve en sık kullanılan antidepresan ilaçlardır. Beynin serotonin seviyelerini düzenlemesine, yeni bağlantılar kurmasına ve yeni sinir hücreleri oluşturmasına yardımcı olarak hem depresyon hem de kaygı düzeylerini azaltabilirler.
Çalışmalar, Prozac ve Zoloft gibi yaygın olarak reçete edilen SSRI'ların, hastalıkla birlikte ortaya çıkan depresyonu olan çoğu insan için güvenli olduğunu göstermektedir.
Antipsikotikler
Psikiyatristler kişilik bozukluklarını, hatta psikotik bozukluklara benzeyen paranoid kişilik bozukluğu gibi A Kümesi bozukluklarını tedavi etmek için tarihsel olarak antipsikotik ilaçlar kullanmamışlardır. Ancak daha yakın zamanlarda araştırmacılar, risperidon (Risperdal) ve olanzapin (Zyprexa) gibi atipik antipsikotiklerin Paranoid Kişilik Bozukluğu semptomlarını hafifletebileceğini bulmuşlardır.
Yine de bu ilaçlar paranoid kişilik bozukluğu olan kişilerde şizofreni hastalarında olduğu kadar belirgin bir etkiye sahip değil gibi görünmektedir. Bu nedenle, genellikle yalnızca şiddetli veya kuruntulu belirtiler hastayı zarar görme riskine soktuğunda veya psikoterapiye katılma yeteneğini kısıtladığında önerilmektedir.
Müddet Tahminleri (Prognoz)
Paranoid Kişilik Bozukluğu olan çoğu insanın teşhis konması ve tedaviyi kabul etmesi için sevdikleri tarafından teşvik edilmesi gerekir. Kronik bir hastalıktır, yani bireyin hayatı boyunca devam etme eğilimindedir. Bazı insanlar Paranoid Kişilik Bozukluğu ile oldukça iyi işlev görebilse ve evlenip iş sahibi olabilse de bazılarının işlevleri hastalık tarafından tamamen engellenir.
Paranoid Kişilik Bozukluğu'nun müddeti kişiye bağlıdır. Yardımı kabul etmeye istekli biri için tedavi, paranoya duygularını azaltabilir ve durumun evde, işte veya ilişkilerde normal şekilde işlev görme yeteneği üzerindeki etkisini en az indirebilir. Tedaviye direnen bireylerin prognozu daha kötüdür, ancak bu hastalığa sahip herkes için durum ömür boyu sürer ve sürekli yönetim ve destek gerektirir.
Görülme Sıklığı ve Dağılımı (Epidemiyoloji)
Paranoid Kişilik Bozukluğunun yaygınlığına ilişkin tahminler, toplumun %1,21 ile %4,4 'ünde bulunduğu yönündedir. Avustralya nüfusunun epidemiyolojik bir araştırmasında, 10.641 katılımcı telefon görüşmesiyle değerlendirilmiştir. Yetişkin nüfusun %6,5'ine kişilik bozukluğu teşhisi konmuştur ve nüfusun %1,2'sini Paranoid Kişilik Bozukluğu oluşturmaktadır. Norveç'te yapılan bir araştırma Paranoid Kişilik Bozukluğu hastalarının topluma oranını % 2,4 olarak bulmuştur.
Amerika Birleşik Devletleri'ndeki 43.093 yetişkinden oluşan bir örneklemle yapılan Alkol ve İlgili Durumlar Üzerine Epidemiyolojik Araştırma, Amerikalıların %14,8'inin veya 30,8 milyon kişinin kişilik bozukluğuna sahip olduğunu bulmuştur. Bu araştırmanın sonuçlarına göre Paranoid Kişilik Bozukluğu, Obsesif Kompulsif Kişilik Bozukluğu'ndan sonra ikinci en yaygın kişilik bozukluğudur (%4,4). Bu tahminlerin doğruluğunu azaltabilecek metodolojik sorunların olasılığı hesaba katıldığında bile, klinikte veya laboratuvarda gördüğü yetersiz ilgi göz önüne alındığında Paranoid Kişilik Bozukluğu beklenenden daha yaygındır.
Psikiyatri kliniklerinde prevalans %2-10 ve psikiyatri hastanelerinde %10-30 arasında değişmektedir. Bazı çalışmalar hastane ortamlarında daha düşük bir yaygınlık olduğunu öne sürse de hapishane popülasyonundaki yüksek yaygınlık (%23), daha yüksek yaygınlık oranlarının geçerliliğini desteklemektedir.
Paranoid Kişilik Bozukluğu'nda kültürün rolüne ilişkin çok az veri mevcuttur. Paranoyak, güvensiz düşünce her kültür ve yaşta gözlenebilir. Mevcut veriler, İngiltere ve Hong Kong'da yaşayan çocuklar arasındaki güvensizlik düzeylerinin benzer olduğunu göstermektedir. Öte yandan, kültürel davranışların semptom sunum modelini kültüre özgü şekillerde değiştirebileceğini gösteren bazı kanıtlar vardır. Bu alanda daha fazla çalışmaya ihtiyaç vardır.
Önlem Yöntemleri
Paranoid Kişilik Bozukluğu'nu önlemenin bilinen bir yolu yoktur.
Etimoloji
Paranoya, Yunanca'da "dışarıda" anlamına gelen "para" ve "akıl" anlamına gelen "nous" kelimelerinin birleşiminden oluşur ve "düpedüz delilik" anlamına gelir.
Diğer Başlıklar
Paranoya ve Komplo Düşüncesi
Paranoya ve komplocu düşünme; mağduriyet, yoksulluk ve sosyal izolasyon gibi birçok risk faktörünü paylaşır. Ayrıca, olumsuz sonuçları kötü niyetli etkenlere atfetme eğilimi ve kendine özgü örüntü tespiti dahil olmak üzere birçok ortak fenomenolojik özelliğe sahiptirler.
Bununla birlikte, paranoya ve komplo düşüncesi önemli açılardan farklılıklar da gösterir. Spesifik olarak paranoid düşünceler izole edilmeye eğilimlidir ve kendine zarar verme algılarını içerir. Komplo inançları ise başkaları tarafından paylaşılır ve kişisel zarardan ziyade kolektif zarar algısını içerir.
Paranoid düşünceler güvensizlik, kişilerarası duyarlılık, referans fikirleri ve zulüm fikirleri olmak üzere dört temada kümelenme eğilimindedir. Örneğin yaygın bir referans fikri, başkalarının sizin hakkınızda konuştuğudur ve tipik bir zulmedici inanç, diğerlerinin kafanızı karıştırmaya çalıştığıdır. Bu düşünceler muhtemelen, hafif sosyo-değerlendirme kaygılarının en yaygın olduğu ve daha şiddetli zulmedici düşüncelerin temelini oluşturan heterarşik bir ağ oluşturur.
Komplo algısı, paranoyanın kilit fenomenolojik bir özelliğidir ve genellikle bireye zarar verme girişimlerinde koordine olan bir grup tarafından zulme uğramakla ilgili endişeleri içerir. Daha da önemlisi, bu insan grubu gerçekte bilinen herhangi bir gruba tekabül etmeyebilir veya belirli zararlı amaçlara ulaşmak için koordine edilmemiş bir gruba tekabül edebilir.
Genel nüfus örneklemlerinde paranoid düşünceye yönelik daha yüksek eğilim, başkalarının zararlı niyetleri paylaştığı inancıyla pozitif olarak ilişkilidir. Bu tür komplo endişelerinin sıklığı, paranoya sürekliliği boyunca değişir ve paranoya yoğunlaştıkça daha yaygın hale gelir. Örneğin bir klinik çalışmada, halihazırda zulmedilme sanrıları olan bireylerin %81,7'si, zulmedenlerin kendilerine karşı bir komplo içinde örgütlendiğine inanmaktadır. Bu tür komplo nosyonları tipik olarak klinik zulmedilme sanrısı ölçümlerine dahil edilir.
Paranoya ve Komplo Düşüncesi Arasındaki Benzerlikler
Komplo düşüncesi veya komplo teorilerine inanma eğilimi, paranoya ile bazı özellikleri paylaşır. Her ikisi de zararlı sonuçların daha iyi huylu veya aracı olmayan nedenlerden ziyade kötü niyetli etkenlere atfedilebileceği fikirlerini ve insanların bu olumsuz sonuçları meydana getirme amaçlarında koordine oldukları algısını içerir. Kavramla arasındaki diğer benzerlikler dikkate değerdir. Örneğin hem paranoya hem de komplo düşüncesi, tahrif edilmesi zor olabilecek şüpheleri temsil eder ve daha sonra doğru olduğu ortaya çıkan olaylar veya teorilerle ilgili olabilir.
Sosyal, Psikolojik ve Bilişsel Faktörlerle İlişkiler
Paranoya ve komplo düşüncesi, çeşitli risk faktörlerini paylaşır. Sosyo-çevresel düzeyde her ikisi de mağduriyet, yoksulluk, istismar ve sosyal izolasyon gibi olumsuz yaşam koşullarını deneyimlemekle ilişkilidir. Psikolojik düzeyde ise her ikisi de algılanan sosyal statü, kontrol duyguları, mutluluk, uyku kalitesi ile negatif ve yalnızlık, intihar düşüncesi, sosyal kaçınma, kaygı, depresyon ve anormal deneyimler ile pozitif olarak ilişkilidir. Paranoya ve komplo düşüncesinin benzer bilişsel öncülleri var gibi görünmektedir. Bunlar, inanç güncelleme süreçlerindeki çeşitliliği, azaltılmış analitik muhakemeyi ve "sonuçlara atlama" eğilimini içerir.
Paranoya ve komplocu düşünme, tehdit işleme mekanizmalarında da benzerlikler taşır. Özellikle daha düşük tehdit algılama eşikleri ve buna rağmen sosyal tehdide karşı bozulmamış yanıt verme ile ilişkilendirilir. Deneysel ortamlarda daha paranoyak bireyler, tarafsız rakiplerle karşılaştıklarında daha güçlü zararlı niyet atıfları yapar ve bu da tehdit algısı için daha düşük bir eşik (veya daha yüksek bir temel) gösterir.
Bununla birlikte paranoya tehdide verilen tepkileri etkilemiyor gibi görünmektedir. Sosyal olarak daha tehdit edici senaryolarda (örneğin, grup dışı bir partnere veya daha yüksek statüde birine karşı oynamak) bireyler, önceden var olan paranoya seviyelerine bakılmaksızın, zararlı niyet atıflarını aynı ölçüde yukarı doğru revize etme eğilimindedir. Komplo düşüncesinde yüksek puan alan kişilerde de benzer modeller bulunmuştur.
Paranoya ve Komplo Düşüncesi Arasındaki Farklılıklar
Benzerliklerine rağmen, paranoya ve komplo düşüncesi farklı yapılardır. Örneğin, komplo düşüncesi algılanan bir gizlilik unsuru içerirken paranoya böyle bir unsur içermeyebilir. Paranoid düşünce ergenlikte zirveye çıkma eğilimindedir ve yaşla birlikte azalır, oysa komplo düşüncesi yaşla hiçbir ilişki göstermemiştir.
Çok özellikli, çok yöntemli bir çalışmada komplo düşüncesinin sosyo-politik yapılarla (örneğin hükümete düşük güven, sosyal olaylar üzerinde kontrol) daha yakından ilişkili olduğu; paranoyanın ise kişinin kendisiyle ilgili yapılarla (örneğin, nevrotiklik ve kişilerarası kontrol algısı gibi belirli kişilik özellikleri) daha yakından ilişkili olduğu bulunmuştur. Ayrıca genel popülasyonda komplo düşüncesi düşük sosyal destek, psikiyatrik sıkıntı ve olumsuz çocukluk deneyimleri gibi risk faktörleriyle ilişkilidir. Başka bir deyişle bu risk faktörleri ile paranoya arasındaki ilişki, onların komplocu düşünceyle ilişkisini tam olarak açıklamaz.
Hem genel popülasyondaki paranoya hem de komplo düşüncesi sağcı siyasi yönelimle ilişkilendirilmiş olsa da komplo düşüncesinin bu ilişkinin doğrusal olmadığı durumlarda siyasi yönelime daha fazla bağlı olduğu düşünülmektedir.
Kendine Gönderme ve Sıkıntı
Belki de paranoya ile komplocu düşünce arasındaki en önemli ayrım, kendine gönderme yapan kaygıların boyutudur. Hem komplocu düşünme hem de paranoya, kötü niyetleri olan grupların algılanmasını içerebilirken paranoya tipik olarak başkaları tarafından kişisel olarak hedef alınma algısını içerir. Buna karşın komplo düşüncesi, kişinin ait olduğu grubun veya genel olarak toplumun zarar göreceği algısını içerir.
Sosyal Bağlama Duyarlılık
Paranoya durumundaki kişinin kendisine yönelik kolektif zarar algısı ile komplo teorilerindeki toplu zarar algısı arasındaki fark bu kişilerin başkalarının neye inandığı konusuna olan duyarlılıkların farklılığında ortaya çıkar. Açık paranoid sanrılar sıklıkla sosyal bağlama direnç gösterir: Paylaşılan bir g inançlarına karşı duyarsız olabilirler ve sosyal dışlanma ve bozulma ile sonuçlanabilirler. Komplo inançları, sosyal bağlamdan büyük ölçüde etkilendikleri ve genelde sosyal olarak yayıldıkları için genellikle farklıdır.
Örneğin insanlar, dış grup üyelerini komplocu olarak gösteren komplo teorilerini onaylamaya ve iç gruplarının inandığını düşündükleri komplo teorilerine inanmaya daha yatkındır. Dahası, zulmedilme sanrılarından farklı olarak komplo teorilerine olan inanç; komplo kurulan topluluk içinde bir aidiyet duygusu bulmak gibi bireye kısa vadeli sosyal faydalar için daha fazla potansiyel sunabilir.
Bununla birlikte, komplo inançlarının genellikle toplumsal ve uzun vadeli bireysel düzeyde zarar verici olduğu ve bu inançları paylaşmayan bireyler veya topluluklar tarafından sosyal dışlanmaya yol açabileceği unutulmamalıdır. Gelecekteki araştırmalar, sosyal bağlama duyarlılığın komplo inancının türü ve gücüne göre nasıl değiştiğini araştırmak için daha fazla bilgi sağlayabilir.
İçeriklerimizin bilimsel gerçekleri doğru bir şekilde yansıtması için en üst düzey çabayı gösteriyoruz. Gözünüze doğru gelmeyen bir şey varsa, mümkünse güvenilir kaynaklarınızla birlikte bize ulaşın!
Bu içeriğimizle ilgili bir sorunuz mu var? Buraya tıklayarak sorabilirsiniz.
Soru & Cevap Platformuna Git- 5
- 4
- 1
- 0
- 0
- 0
- 0
- 0
- 0
- 0
- 0
- 0
- Mayo Clinic. Personality Disorders - Symptoms And Causes. (23 Kasım 2016). Alındığı Tarih: 19 Aralık 2022. Alındığı Yer: Mayo Clinic | Arşiv Bağlantısı
- M. Zimmerman. Paranoid Personality Disorder (Ppd) - Psychiatric Disorders - Msd Manual Professional Edition. (1 Mayıs 2021). Alındığı Tarih: 19 Aralık 2022. Alındığı Yer: MSD Manual Professional Edition | Arşiv Bağlantısı
- WebMD. Paranoid Personality Disorder. (25 Ağustos 2022). Alındığı Tarih: 19 Aralık 2022. Alındığı Yer: WebMD | Arşiv Bağlantısı
- Cleveland Clinic. Paranoid Personality Disorder (Ppd): Symptoms & Treatment. (28 Nisan 2022). Alındığı Tarih: 19 Aralık 2022. Alındığı Yer: Cleveland Clinic | Arşiv Bağlantısı
- M. D. Bienenfeld. Personality Disorders: Background, Pathophysiology, Etiology. (22 Kasım 2021). Alındığı Tarih: 19 Aralık 2022. Alındığı Yer: Medscape | Arşiv Bağlantısı
- J. Triebwasser, et al. (2013). Paranoid Personality Disorder. Journal of Personality Disorders, sf: 795-805. doi: 10.1521/pedi_2012_26_055. | Arşiv Bağlantısı
- A. Carroll. (2009). Are You Looking At Me? Understanding And Managing Paranoid Personality Disorder. Advances in Psychiatric Treatment, sf: 40-48. doi: 10.1192/apt.bp.107.005421. | Arşiv Bağlantısı
- W. L. Gore, et al. (2013). The Dsm-5 Dimensional Trait Model And Five-Factor Models Of General Personality. Journal of abnormal psychology, sf: 816-821. doi: 10.1037/a0032822. | Arşiv Bağlantısı
- B. F. Grant, et al. (2004). Prevalence, Correlates, And Disability Of Personality Disorders In The United States: Results From The National Epidemiologic Survey On Alcohol And Related Conditions. The Journal of Clinical Psychiatry, sf: 948-958. doi: 10.4088/jcp.v65n0711. | Arşiv Bağlantısı
- P. E. Mullen, et al. (2006). Vexatious Litigants And Unusually Persistent Complainants And Petitioners: From Querulous Paranoia To Querulous Behaviour. Behavioral Sciences & The Law, sf: 333-349. doi: 10.1002/bsl.671. | Arşiv Bağlantısı
- PubMed. (1993). A Comparative Study Of Paranoid And Schizoid Personality Disorders. The American Journal of Psychiatry, sf: 1363-1367. doi: 10.1176/ajp.150.9.1363. | Arşiv Bağlantısı
- G. T. Raza, et al. (2014). Paranoid Personality Disorder In The United States: The Role Of Race, Illicit Drug Use, And Income. Journal of Ethnicity In Substance Abuse, sf: 247-257. doi: 10.1080/15332640.2013.850463. | Arşiv Bağlantısı
- J. M. Iacovino, et al. (2014). The Relative Impact Of Socioeconomic Status And Childhood Trauma On Black-White Differences In Paranoid Personality Disorder Symptoms. Journal of Abnormal Psychology, sf: 225-230. doi: 10.1037/a0035258. | Arşiv Bağlantısı
- K. K. Wong, et al. (2014). Suspicious Young Minds: Paranoia And Mistrust In 8- To 14-Year-Olds In The U.k. And Hong Kong. The British Journal Of Psychiatry : The Journal Of Mental Science, sf: 221-229. doi: 10.1192/bjp.bp.113.135467. | Arşiv Bağlantısı
- E. Falkum, et al. (2009). Diagnostic And Statistical Manual Of Mental Disorders, Fourth Edition, Paranoid Personality Disorder Diagnosis: A Unitary Or A Two-Dimensional Construct?. Comprehensive Psychiatry, sf: 533-541. doi: 10.1016/j.comppsych.2009.01.003. | Arşiv Bağlantısı
- D. Freeman, et al. (2005). Psychological Investigation Of The Structure Of Paranoia In A Non-Clinical Population. The British Journal Of Psychiatry : The Journal Of Mental Science, sf: 427-435. doi: 10.1192/bjp.186.5.427. | Arşiv Bağlantısı
- D. Freeman, et al. (2011). Concomitants Of Paranoia In The General Population. Psychological Medicine, sf: 923-936. doi: 10.1017/S0033291710001546. | Arşiv Bağlantısı
- P. E. Bebbington, et al. (2013). The Structure Of Paranoia In The General Population. The British Journal Of Psychiatry : The Journal Of Mental Science, sf: 419-427. doi: 10.1192/bjp.bp.112.119032. | Arşiv Bağlantısı
- K. S. Kendler. (1998). Kraepelin And The Diagnostic Concept Of Paranoia. Comprehensive Psychiatry, sf: 4-11. doi: 10.1016/0010-440x(88)90031-4. | Arşiv Bağlantısı
- D. R. Combs, et al. (2007). The Ambiguous Intentions Hostility Questionnaire (Aihq): A New Measure For Evaluating Hostile Social-Cognitive Biases In Paranoia. Cognitive Neuropsychiatry, sf: 128-143. doi: 10.1080/13546800600787854. | Arşiv Bağlantısı
- J. Reich, et al. (1984). Paranoid Personality Traits In A Panic Disorder Population: A Pilot Study. Comprehensive Psychiatry, sf: 260-264. doi: 10.1016/0010-440x(94)90017-5. | Arşiv Bağlantısı
- A. Munro. (1988). Delusional (Paranoid) Disorders: Etiologic And Taxonomic Considerations. I. The Possible Significance Of Organic Brain Factors In Etiology Of Delusional Disorders. Canadian Journal of Psychiatry. Revue Canadienne De Psychiatrie, sf: 171-174. doi: 10.1177/070674378803300301. | Arşiv Bağlantısı
- M. Klein, et al. (1946). Notes On Some Schizoid Mechanisms. The International Journal of Psycho-Analysis, sf: 99-110. | Arşiv Bağlantısı
- G. M. Abroms. (1966). Percept Assimilation And Paranoid Severity. Archives of General Psychiatry, sf: 491. doi: 10.1001/archpsyc.1966.01730110043006. | Arşiv Bağlantısı
- D. Freeman. (2007). Suspicious Minds: The Psychology Of Persecutory Delusions. Clinical Psychology Review, sf: 425-457. doi: 10.1016/j.cpr.2006.10.004. | Arşiv Bağlantısı
- S. Kellett, et al. (2014). Treatment Of Paranoid Personality Disorder With Cognitive Analytic Therapy: A Mixed Methods Single Case Experimental Design. Clinical Psychology & Psychotherapy, sf: 452-464. doi: 10.1002/cpp.1845. | Arşiv Bağlantısı
- R. Lee. (2017). Mistrustful And Misunderstood: A Review Of Paranoid Personality Disorder. Current Behavioral Neuroscience Reports, sf: 151. doi: 10.1007/s40473-017-0116-7. | Arşiv Bağlantısı
- S. Hartley, et al. (2013). Anxiety And Depression In Psychosis: A Systematic Review Of Associations With Positive Psychotic Symptoms. Acta Psychiatrica Scandinavica, sf: 327-346. doi: 10.1111/acps.12080. | Arşiv Bağlantısı
- A. Greenburgh, et al. (2022). Paranoia And Conspiracy Thinking. Current Opinion in Psychology, sf: 101362. doi: 10.1016/j.copsyc.2022.101362. | Arşiv Bağlantısı
Evrim Ağacı'na her ay sadece 1 kahve ısmarlayarak destek olmak ister misiniz?
Şu iki siteden birini kullanarak şimdi destek olabilirsiniz:
kreosus.com/evrimagaci | patreon.com/evrimagaci
Çıktı Bilgisi: Bu sayfa, Evrim Ağacı yazdırma aracı kullanılarak 21/11/2024 16:35:12 tarihinde oluşturulmuştur. Evrim Ağacı'ndaki içeriklerin tamamı, birden fazla editör tarafından, durmaksızın elden geçirilmekte, güncellenmekte ve geliştirilmektedir. Dolayısıyla bu çıktının alındığı tarihten sonra yapılan güncellemeleri görmek ve bu içeriğin en güncel halini okumak için lütfen şu adrese gidiniz: https://evrimagaci.org/s/13460
İçerik Kullanım İzinleri: Evrim Ağacı'ndaki yazılı içerikler orijinallerine hiçbir şekilde dokunulmadığı müddetçe izin alınmaksızın paylaşılabilir, kopyalanabilir, yapıştırılabilir, çoğaltılabilir, basılabilir, dağıtılabilir, yayılabilir, alıntılanabilir. Ancak bu içeriklerin hiçbiri izin alınmaksızın değiştirilemez ve değiştirilmiş halleri Evrim Ağacı'na aitmiş gibi sunulamaz. Benzer şekilde, içeriklerin hiçbiri, söz konusu içeriğin açıkça belirtilmiş yazarlarından ve Evrim Ağacı'ndan başkasına aitmiş gibi sunulamaz. Bu sayfa izin alınmaksızın düzenlenemez, Evrim Ağacı logosu, yazar/editör bilgileri ve içeriğin diğer kısımları izin alınmaksızın değiştirilemez veya kaldırılamaz.