LSD Nedir? Tarihçesi, Kimyasal Yapısı, Etkileri, Kullanım Alanları Nelerdir?
LSD literatürde LSD-25 olarak da anılan, halk arasında asit (İng: "acid") olarak bilinen kimyasal bir bileşiktir. Güçlü bir psikoaktif madde ve halüsinojen olan LSD'nin kimyasal yapısı C20H25N3'dür. Ergot mantarları tarafından üretilen liserjik asidin bir türevidir ve serotonin reseptörleri aracılığıyla etki gösterir. İlk olarak 1937 yılında Albert Hoffman tarafından sentezlenmiştir, LSD'nin psikoaktif özellikleri 1943 yılında yine Albert Hoffman tarafından keşfedilmiştir. LSD keşfedildiğinden beri hakkında binlerce rapor ve akademik makale yayımlanmıştır. Bu çalışmalarda LSD'nin psikiyatrik hastalıkların tedavisinde kullanılabileceği fikri ortaya atılmıştır.
Çavdar mahmuzu (Claviceps purpurea) adlı mantarın çavdar gibi tahıllarda oluşturduğu ve tahıl tanesinin yerini alan sert, koyu renkli bir yapıdır. Bu yapı, mantarın üreme evresinde oluşur ve içerdiği maddeler zehirli olabilirken tıbbi açıdan önemlidir. Bu mantar tarih boyunca ergotizm (çavdar mahmuzu zehirlenmesi) salgınlarına sebep olmuştur. Ergot salgınlarından biri, M.S. 944 yılında 40.000 kadar insanın ölümüne neden olmuştur. Ancak bahsedildiği gibi ergotun tıbbi açıdan faydaları da mevcuttur. Örneğin on altıncı yüzyılda ergotun rahim kasılmalarını tetiklediği kaydedilmiştir. Bu sayede ergot doğumlarda suni sancı gibi bir işlevle kullanılmıştır.
LSD'nin Tarihi
LSD, İsviçre'nin Basel şehrindeki Sandoz Labaratuvarları'nda keşfedilmişti. 1938 yılında, burada çalışan İsviçreli kimyager Albert Hoffman farmakolojik açıdan potansiyel taşıyan ergot alkaloidlerini araştırmaktaydı. Bu alkaloidler Claviceps purpurea adlı mantardan elde edilen liserjik asit türevlerinden oluşuyordu. Hoffman'ın odağı ergot türevlerinin potansiyellerini keşfetmekti. Bu kapsamda sinir ve dolaşım sistemleri üzerinde olası pozitif etkilere sahip ilaçlar geliştirmeyi hedeflemekteydi. Bunun için liserjik asitten birçok bileşik türetti. Türetilen bileşikler arasında günümüzde LSD olarak andığımız, 25. bileşik olduğu için LSD-25 olarak adlandırılan bileşik de vardı. Ancak belirgin tıbbi etkiler göstermeyen LSD-25 bileşiği de diğerleriyle birlikte rafa kaldırıldı.
Ardından geçen yıllarda bu bileşiklerle çalışmalar yapılmadı. Ta ki 1943 yılına kadar... Hoffman, daha fazla çalışma yapmanın faydalı olacağını düşünerek bir dizi bileşik hazırladı. 16 Nisan 1943 tarihinde çalışmalarına devam eden Hoffman, öğleden sonra çalışmalarını durdurmak ve eve gitmek zorunda kaldı. Kendi anlatımıyla üzerinde hafif bir baş dönmesi ve huzursuzluk vardı. Hoffman durumu şöyle anlatıyordu:
Geçen Cuma, 16 Nisan 1943, öğleden sonra laboratuvardaki çalışmamı durdurmak ve eve gitmek zorunda kaldım, çünkü hafif bir baş dönmesiyle birlikte tuhaf bir huzursuzluk beni ele geçirdi. Eve vardığımda uzandım ve hoş olmayan ve aşırı hayal gücü faaliyetiyle karakterize edilen bir tür sarhoşluğa daldım. Gözlerim kapalı bir şekilde sersemlemiş bir halde yatarken (gün ışığını rahatsız edici derecede parlak olarak deneyimledim), olağanüstü esneklikte, canlılık ve yoğunlukta, kaleydoskop benzeri bir renk oyununun eşlik ettiği fantastik görüntülerin kesintisiz bir akışı üzerime geldi. Bu durum yaklaşık iki saat sonra yavaş yavaş geçti.
Hoffman, bunu yaşamasının sebebini zehirlenmeye bağladı ve o gün çalıştığı liserjik asit bileşiklerinden şüphelendi. Ancak bu etkiyi oluşturacak miktarda bir bileşiğin nasıl olup da vücuduna girdiğini anlamadı. Semptomlarını ergot zehirlenmesi vakalarıyla karşılaştırdı ancak ortak bir yön bulamadı. Bunun üzerine yaşadıklarına bileşiklerin mi sebep olduğunu anlamak için kendisi üzerinde deney yaptı, bu deneyinde 0.25mg LSD kullandı. Hoffman'ın laboratuvar günlüğündeki notları şöyle devam ediyor:
19 Nisan 1943: 0,5'lik sulu d-liserjik asit dietilamin tartarat çözeltisinin hazırlanması. 16:20: 0.5 cc (0.25 mg LSD) ağızdan alındı. Çözelti tatsız.
16:50: Herhangi bir etkiden eser yok.
Tüm Reklamları Kapat17:00: Hafif baş dönmesi, huzursuzluk, konsantrasyon güçlüğü, görme bozuklukları, belirgin gülme isteği...
Hoffman son cümlelerini büyük zorluklarla yazabildi ve ardından notlarına son verdi. Daha önce yapacağı deneyden bahsettiği laboratuvar asistanından onu eve götürmesini istedi. Ancak o sırada hissettiği semptomlar ilk seferkilerden çok daha güçlüydü. Tutarlı bir şekilde konuşmakta güçlük çekiyor, nesnelerin şekillerini yamuk ve bozuk görüyordu. Asistanının Hoffman'ı eve bisikletle ve yavaş olmayan bir hızda götürmesine rağmen o hiç hareket etmiyormuş gibi bir izlenime kapılıyordu. Eve vardıklarında asistanı eve doktor çağırdı ancak doktor geldiğinde semptomlar iyice hafifledi.
Doktor, Hoffman'ın göz bebeklerinin normalden daha büyük olduğunu fark etti. Hoffman şu belirtileri yaşadığını anlattı: Baş dönmesi, görme bozuklukları, insanların yüzlerinin maske gibi görünmesi, felçli gibi hissetme, tüm vücudu kurşunla kaplıymış gibi bir ağırlık hissi, boğulma hissi, bedenden çıkmış gibi hissetme... LSD'yi aldıktan 6 saat sonra Hoffman daha iyiydi. Sadece görsel rahatsızlıklar mevcuttu. Bu rahatsızlıkların başında her şeyin sallanıyor gibi veya hareketli bir suya olan yansımaları gibi görünmesi yer alıyordu. Her şeyin rengi sürekli değişiyor, Hoffman gözlerini kapatsa bile renkli, gerçekçi ve fantastik görüntüler üstüne geliyordu. Hatta kendisi sinestezi de yaşamıştı, onun anlatımına göre duyduğu tüm sesler görsel halüsinasyonlara sebep oluyordu. O gece saat 01:00 sularında uyudu ve ertesi sabah kalktığında her şey normaldi. Hoffman, kitabında uyandıktan sonrasını şöyle anlatıyor:
İçimden bir esenlik ve yenilenmiş yaşam hissi akıyordu. Kahvaltım çok lezzetliydi ve bana olağanüstü bir keyif verdi. Bahar yağmurundan sonra güneşin parladığı bahçeye çıktığımda, her şey taze bir ışıkla parlıyor ve ışıldıyordu. Dünya sanki yeni yaratılmış gibiydi.
LSD akademik çevrede büyük bir ilgi uyandırdı. Sandoz'daki diğer çalışanlar üzerinde gönüllü olarak yapılan deneylerde diğerleri de LSD'nin ne kadar etkili olduğunu onayladı. O deneylerde etkili dozun 0.03 mg ila 0.05 mg arasında olduğu gösterildi, Hoffman ise bunun yaklaşık 5 kat fazlasını denemişti. İlerleyen yıllarda LSD, Delysid ismiyle ilaç olarak satılmaya başlanacaktı.
Evrim Ağacı'nın çalışmalarına Kreosus, Patreon veya YouTube üzerinden maddi destekte bulunarak hem Türkiye'de bilim anlatıcılığının gelişmesine katkı sağlayabilirsiniz, hem de site ve uygulamamızı reklamsız olarak deneyimleyebilirsiniz. Reklamsız deneyim, sitemizin/uygulamamızın çeşitli kısımlarda gösterilen Google reklamlarını ve destek çağrılarını görmediğiniz, %100 reklamsız ve çok daha temiz bir site deneyimi sunmaktadır.
KreosusKreosus'ta her 10₺'lik destek, 1 aylık reklamsız deneyime karşılık geliyor. Bu sayede, tek seferlik destekçilerimiz de, aylık destekçilerimiz de toplam destekleriyle doğru orantılı bir süre boyunca reklamsız deneyim elde edebiliyorlar.
Kreosus destekçilerimizin reklamsız deneyimi, destek olmaya başladıkları anda devreye girmektedir ve ek bir işleme gerek yoktur.
PatreonPatreon destekçilerimiz, destek miktarından bağımsız olarak, Evrim Ağacı'na destek oldukları süre boyunca reklamsız deneyime erişmeyi sürdürebiliyorlar.
Patreon destekçilerimizin Patreon ile ilişkili e-posta hesapları, Evrim Ağacı'ndaki üyelik e-postaları ile birebir aynı olmalıdır. Patreon destekçilerimizin reklamsız deneyiminin devreye girmesi 24 saat alabilmektedir.
YouTubeYouTube destekçilerimizin hepsi otomatik olarak reklamsız deneyime şimdilik erişemiyorlar ve şu anda, YouTube üzerinden her destek seviyesine reklamsız deneyim ayrıcalığını sunamamaktayız. YouTube Destek Sistemi üzerinde sunulan farklı seviyelerin açıklamalarını okuyarak, hangi ayrıcalıklara erişebileceğinizi öğrenebilirsiniz.
Eğer seçtiğiniz seviye reklamsız deneyim ayrıcalığı sunuyorsa, destek olduktan sonra YouTube tarafından gösterilecek olan bağlantıdaki formu doldurarak reklamsız deneyime erişebilirsiniz. YouTube destekçilerimizin reklamsız deneyiminin devreye girmesi, formu doldurduktan sonra 24-72 saat alabilmektedir.
Diğer PlatformlarBu 3 platform haricinde destek olan destekçilerimize ne yazık ki reklamsız deneyim ayrıcalığını sunamamaktayız. Destekleriniz sayesinde sistemlerimizi geliştirmeyi sürdürüyoruz ve umuyoruz bu ayrıcalıkları zamanla genişletebileceğiz.
Giriş yapmayı unutmayın!Reklamsız deneyim için, maddi desteğiniz ile ilişkilendirilmiş olan Evrim Ağacı hesabınıza üye girişi yapmanız gerekmektedir. Giriş yapmadığınız takdirde reklamları görmeye devam edeceksinizdir.
LSD'nin Bilimsel Araştırmalarda ve Klinikte Kullanımı
Hoffman, henüz ilk deneyinden sonraki kısacık sürede bile LSD bileşiğinin farmakoloji, nöroloji ve psikiyatride kullanılabileceğini fark etti. İlerleyen zamanlarda insanlardan önce hayvanlar üzerinde deneyler yapıldı. Yapılan deneylerde LSD'nin daha çok "entelektüel" beyin bölgelerinde değişiklik yaptığı sonucuna varıldı. Hayvanlar üzerinde yapılan deneylerde insanlara göre daha çok LSD kullanılmak zorunda kalındı. Ayrıca hayvanların bazı hareket değişiklikleri hariç tam olarak ne deneyimlediği hiçbir zaman anlaşılamadı.
Fareler üzerinde yapılan çalışmalarda farelerde motor bozukluklar ve yalama davranışında; kedilerde tüylerin kabarması ve salya akması gibi davranışlarında değişiklikler gözlemlendi. Kafeste bulunan şempanzeler üzerinde yapılan deneylerde LSD verilen şempanzelerin hiyerarşik düzene uymadığı ve kafeste kargaşa çıkardığı gözlemlendi. Üzerinde çalışmalar yapılan bir diğer hayvan grubu ise balıklar ve örümceklerdi. LSD verilen balıkların normalden farklı şekilde yüzdüğü gözlemlendi. Örümceklerde ise minimum düzeyde verilen LSD'nin ağ kalitesini ve orantısını iyileştirdiği, fazla verildiğinde ise kötüleştirdiği görüldü.
Hayvanlar üzerinde deneyler yapıldıktan ve toksisitesi gibi bilgiler edinildikten sonra insanlar üzerinde deneyler yapılmaya başlandı.
LSD'nin Yasaklanması
Hoffman, LSD'nin de tıpkı meskalin maddesi gibi araştırmalarda ve yazarlar, ressamlar ve diğer entelektüeller tarafından merak edilip kullanılabileceğini düşündü. Ancak genel olarak insanlar tarafından kullanılacağını, hatta dünya çapında kullanılacağını hiç düşünmedi. Kendisi, hiçbir zaman LSD'yi diğer uyuşturucularla karakterize etmedi, benzetmedi.
Hatta Cesur Yeni Dünya isimli kitabıyla tanıdığımız Aldous Huxley de benzer bir görüşe sahipti: LSD'yi uyuşturucu olarak adlandırılmamayı tercih etti çünkü uyuşturucu kelimesi aşağılayıcı bir kelimeydi. 1950'li yılların sonlarında LSD kullanımı halk arasında kontrollü olmayan bir biçimde salgın gibi yükseldi. Hatta gazete haberlerinde LSD deneyen muhabirlere bile yer verildi. Alman dergisi Quick, 21 Mart 1954 tarihli 12. sayısında LSD ile yapılan kontrolsüz bir deneye yer verdi. Bu ve diğer örnekler bilimsel dergilerde yayımlanmak yerine gazetelerde ve magazinsel dergilerde yayımlandı. Aktarılan fazlaca kişisel, renkli ve hayali deneyimler insanların LSD'yi merak etmesine ve denemek istemesine sebep oldu. Bu yüzden kendi kendine deney yapan insanların sayısı bir hayli arttı.
LSD kullanımının hızla artmasının sebeplerinden bir diğeri de LSD karşısındaki yasaların eksikliğiydi. Zamanın uyuşturucu bağımlıları yasaklanmış uyuşturucuları bırakıp LSD kullandmaya başladı. Halüsinojenlerin bulundurulması, kullanılması ve satılmasını engelleyen hiçbir yasal düzenleme yoktu. İlerleyen yıllarda bu yasal düzenlemeler ilan edilmiş olsa da bunun LSD kullanımını önlemeye çok etkisi olmadı. Bunun üzerine LSD, "delilik ilacı" veya "şeytan icadı" gibi kötü şöhretler kazandı çünkü gerçeklikle bağlantılı olmayan haberler yapılmaya başlandı. Örneğin gazetelerde LSD'den kaynaklı ölümler, saldırılar gibi durumlar aktarıldı ancak bunların doğruluğu şüpheliydi.
ABD, 1965 yılında LSD üretimi ve dağıtımı üzerine sıkı kontroller getirdikten sonra 1968 yılında LSD'yi Kontrol Edilen Maddeler Yasası kapsamına aldı ve tamamen yasakladı. Uluslararası yasak ise Birleşmiş Milletler'in 1971 Psikotropik Maddeler Sözleşmesi ile oldu.
LSD'nin Kimyasal Yapısı ve Özellikleri
LSD, ergot alkaloidlerinden türetilen yarı sentetik bir psikoaktif maddedir. Yarı sentetik olarak adlandırılmasının sebebi üretiminin başlangıç maddesi olarak doğal bir madde olan ergotun kullanılmasıdır. Kimyasal formülü C20H25N3O olan LSD'nin moleküler ağırlığı yaklaşık 323.44 g/mol'dür. LSD'nin temel yapısı indol halkası içerir, bu yapı triptofan ve serotonin gibi biyomoleküllerde de bulunur.
LSD, temel olarak liserjik asit molekülünün bir türevidir. Liserjik asit, ergot mantarından elde edilen doğal bir bileşiktir. Liserjik asidin karboksil grubuna dietilamin bağlanmasıyla LSD oluşur. Bu dietilamin grubu, molekülün psikodelik özelliklerinden sorumludur. LSD'nin kimyasal yapısı, özellikle serotonin (5-HT) reseptörleriyle yüksek afiniteli etkileşimlere izin verir. Beyinde özellikle 5-HT2A reseptörlerine bağlanarak algısal, duygusal ve bilişsel süreçlerde derin değişikliklere neden olur.
LSD fiziksel olarak renksiz, kokusuz ve kristal formda bulunur. Bunun yanında bir tadı yoktur. Işığa, oksijene ve ısıya karşı duyarlıdır. Doğru saklama yöntemi karanlık ve serin bir yerde saklamaktır. Belirtmek gerekir ki LSD her zaman kristal formda bulunmaz, kullanım ve dağıtım amaçlarına göre farklı şekillerde de bulunabilir:
- Emici Kağıtlar: LSD'nin en yaygın bulundurulma şekli emici küçük kağıtlara sıvı LSD'nin emdirilmesi yoludur. Bu kağıtlar renkli desenler veya simgeler barındırır.
- Sıvı Form: Çözelti halinde, damlalık şişelerde bulundurulabilir. Bu yöntemde LSD damlatılarak kullanılır. Çözeltiye göre her damlalık şişe farklı miktarlarda LSD içerebilir. Genelde küp şekere damlatılır ve öyle kullanılır.
- Jelatin Form: LSD, küçük jelatin parçaları halinde bulundurulabilir.
LSD, tablet şeklinde alındığında yaklaşık yarım saat dil üstünde veya altında bekletilerek kullanılır. Böyle yapılmasının sebebi LSD'nin kana daha çabuk karışmasını sağlamaktır. Yutularak kullanıldığı taktirde madde önce mideden bağırsaklara giderek orada emilir ve bu süreç hem uzun sürer hem de mide asiditesi maddenin kimyasını değiştirebilir. Dil altında bekleterek kullanmak bu sürecin hızlıca geçilmesini sağlar.
Toksisite
LSD literatürüne bakıldığında diğer uyuşturucular gibi net ve pratik bir öldürücü doz bilgisi bulunamamaktadır. Bir çalışmada insanlarda öldürücü LSD dozunun 100 mg olduğunu belirtilmiştir. Bu doz, Hoffman'ın kendi üzerinde yaptığı 250 mikrogramlık LSD deneyinde kullanılan dozdan 400 kat daha fazladır. Dolayısıyla pratikte böyle bir doz mümkün değildir.
LSD'ye bağlı ölümler genelde yüksek dozdan değil, LSD'nin başka maddelerle birlikte alınmasından veya kötü yolculuklardan kaynaklanmaktadır. LSD gibi halüsinojenlerin alınmasıyla ortaya çıkabilen olumsuz etkiler kötü yolculuk (İng: "bad trip") olarak adlandırılmaktadır. Örneğin LSD kullanıldıktan sonra yaşanan korku, panik, hezeyan, paranoya, rahatsız edici halüsinasyonlar, anksiyete, huzursuzluk gibi durumların hepsi kötü yolculuktur.
Bir raporda, kokain zannederek LSD tartarat tozunu burunlarına çeken sekiz arkadaştan bahsedilmektedir. Bu kişiler, yaklaşık 15 dakika sonra acil servise başvurmuşlardır. Sekiz kişiden beşi komaya girmiş, diğerleri ise şiddetli halüsinasyonlar ve hiperaktivite yaşamışlardır. Hepsi kusmakla birlikte hepsinin kalp ritimleri yükselmiştir ve göz bebekleri büyümüştür. Sonuç olarak, sekiz hastanın tamamı destekleyici tedavilerle 2-3 gün içinde tamamen iyileşmiştir.
Başka bir raporda LSD kullanan ve kötü yolculuk yaşayan 14 yaşındaki bir çocuktan bahsedilmektedir. Pencereden atlayan, bacağı kesik, sürekli küfürler eden, çığlıklar atan, tüküren bir çocuktan dolayı polis çağrılmıştır. Çocuğu ancak 4 kişi zapt edebilmiştir. Çocuğun üzerindeki kesiklere dikiş atılamamış çünkü çocuk sürekli çırpınmıştır. Elleri arkadan kelepçelenip bir hastane sedyesine yatırılmış, hâlâ tükürmesi ve çırpınması sebebiyle bağlanmıştır. Bu sırada sırtına da baskı yapılmış, geçen birkaç dakika sonra çocuk hareketsiz ve nefessiz kalmış ve 7 gün süren bir komadan sonra hayatını kaybetmiştir. Bu ölüm, hezeyan sırasında kısıtlı boğulmaya bağlanmıştır.
Bahsedeceğimiz üçüncü ve son raporda 28 yaşında sağlıklı bir erkekten bahsediliyor. Bu kişi erkek kardeşleriyle birlikte bir öğleden sonra bira içiyormuş. Markete gitmek için minibüslerine yöneldiklerinde birinin minibüsü kurcaladığını fark etmişler. Ortaya çıkan gürültüden dolayı komşular polis çağırmış. Polis geldiğinde bahsi geçen kişinin kayıtlarında trafik cezası olduğu tespit edilmiş. Bunun üzerine bu kişi korkup kaçmaya başlamış. Kafasına da dahil olmak üzere birkaç kez cop darbesi aldıktan sonra yüz üstü şekilde yere yatırılmış ve domuz bağıyla bağlanmış. Polis arabasının koltuğuna yüz üstü şekilde yatırılmış. Yolda, bulunduğu yerden kayıp iki koltuk arasına sıkışmış ve birkaç dakika sonra hırıltılı şekilde nefes almaya başlamış. Nakil görevlileri sağlık ekiplerine haber vermişse de buluşulan hapishaneye ulaşılana kadar geçen 4 dakikada kurban hayatını kaybetmiş. Daha sonra yapılan çalışmalarda kurbanın kanında alkol, THC (esrar) ve LSD tespit edilmiş. Kurbanın ölüm nedeni ise vücut pozisyonu sebebiyle solunum yollarının tıkanması anlamına gelen pozisyonel asfiksi olarak açıklanmış.
Dozaj
Kullanım dozajı 3 farklı başlıkta incelenmektedir:
- Mikro doz: 5-20 mikrogram arasında alınan dozlardır. Psikoaktif etkiler hissedilmez.
- Orta doz: 20-100 mikrogram arasında alınan dozlardır. Psikoaktif etkiler hissedilmeye başlanır.
- Yüksek doz: 100 mikrogram üstü dozlardır. Psikoaktif etkiler doz artırıldıkça daha çok hissedilir.
LSD'nin etkileri, alınan doza bağlı olarak önemli ölçüde değişiklik göstermektedir. Klinik çalışmalarda farklı dozlarda LSD alımının insan üzerindeki etkilerini incelenmiştir. Son dönemlerde yapılan bir çalışmada LSD'nin 25'ten 200 mikrograma kadar olan etkileri araştırılmıştır. Bu araştırmada 25 mikrogram LSD'nin minimal etkiler gösterdiği, 50 mikrogramlık dozun hafif algısal ve duygusal değişikliklere yol açtığı, 100 mikrogramlık dozun orta şiddette psikedelik deneyimler yarattığı ve 200 mikrogramlık dozun ise güçlü psikedelik etkiler oluşturduğu gözlemlenmiştir. Etkilerin genellikle 30-90 dakika içinde başladığı, 2-3 saat içinde en yüksek seviyeye ulaştığı ve toplam 8-12 saat sürdüğü bildirilmiştir.
Bir başka çalışmada 5-20 mikorogramlık dozlar araştırılmıştır. Bu çalışmada, 5-10 mikrogramlık dozların minimal algılanabilir etkiler ve hafif ruh hali değişiklikleri yarattığı, 20 mikrogramlık dozun ise daha belirgin ruh hali değişiklikleri ve hafif algısal değişiklikler oluşturduğu, ancak belirgin psikedelik etkilere yol açmadığı tespit edilmiştir. Bu düşük dozlarda bilişsel performansta önemli bir bozulma gözlenmemiş ve tüm dozlar genel olarak güvenli bulunmuştur. Bu çalışmada dozaj sınıflandırması şöyle yapılmıştır:
- 5 mikrogram: Etkiler genelde algılanamaz, çok hafiftir. Mikro doz olarak kabul edilir ve algıyı veya ruh halini fark edilebilir derecede etkilemez.
- 10 mikrogram: Ruh hali iyileşebilir. Bazı kişilerde hafif bir enerji artışı veya yaratıcılık hissi uyandırabilir. Yine mikro doz olarak kabul edilir.
- 20-25 mikrogram: Hafif algı ve ruh hali değişiklikleri gözlenir. Bazı görsel ve duyusal algı değişiklikleri başlayabilir. Bu dozda psikedelik etkiler minimal olur, ancak ruh hali üzerinde hafif etki gözlemlenebilir. Sosyal bir ortamda fark edilmez.
- 50 mikrogram: Hafif psikedelik etkiler, algıda ve duygusal değişiklikler yaşanır. İşitsel ve görsel algıda değişiklikler başlayabilir. Hafif duygusal veya bilişsel değişiklikler gözlemlenebilir. Sosyal ortamlarda hâlâ yönetilebilir bir düzeydedir.
- 100 mikrogram: Orta derecede psikedelik etkiler beklenir. Algı ve duyusal değişiklikler belirginleşir. Zaman algısı bozulabilir, düşüncelerde değişiklikler fark edilir. Duysal zenginlik artar ve etkiler daha derinlemesine hissedilir.
- 200 mikrogram: Güçlü psikedelik etkiler görülür. Derin algısal ve duyusal değişiklikler, yoğun duygusal ve zihinsel deneyimler oluşur. Gerçekliğe dair algıda büyük değişiklikler meydana gelebilir. Bu dozda deneyimler genellikle oldukça yoğun olur.
200 mikrogram üstündeki dozlar genellikle fazla çalışılmamış olduğundan hakkındaki bilgilerimiz daha spekülatif olabilir. Ancak eldeki bilgiler şu yöndedir:
- 300 mikrogram: Çok güçlü psikedelik etkiler, duyusal halüsinasyonlar ortaya çıkar. Algı yanılsamaları ve halüsinasyonlar belirgin hale gelir. Zihinsel deneyimler daha derin ve bazen kontrol edilemez olabilir. Duygusal dalgalanmalar artar ve zaman algısı ciddi şekilde değişir. Örneğin zaman durmuş gibi hissedilebilir.
- 500 mikrogram: Tam anlamıyla psikedelik bir süreç, yoğun ve sarmalayan deneyimler yaşanır. Dünya ile ilişkili algılarda ciddi çarpıtmalar söz konusu olur. Fiziksel hareketler zorlaşabilir.
- 1000 mikrogram (1 miligram): Aşırı güçlü psikedelik deneyimler yaşanır, tüm algısal ve zihinsel sınırlar belirsizleşir. Bu seviyede, kişi bilinç kaybı veya tamamen gerçek dışı deneyimler yaşayabilir. Fiziksel dünyayla bağlantılar tamamen kopabilir, bu da korkutucu olabilir. Tıbbi gözetim ve müdahale gerekli olabilir, zira bu doz aşırı derecede yüksek ve tehlikelidir.
Mikro Dozlama
Mikro Dozlama, LSD özelinde 5-20 mikrogramlık dozlar almayı ifade eder. Bazı kişiler LSD'yi tıpkı bir ilaç gibi belirli aralıklarla almayı tercih eder. Bunun çeşitli sonuçları vardır:
- Artan Yaratıcılık ve Odaklanma: Kullanıcılar genellikle yaratıcı düşünce kabiliyetlerinin ve problem çözme becerilerinin arttığını bildirmektedir.
- Duygu Durumu İyileşmesi: Mikro dozlar bazı kişilerde depresyon ve anksiyete semptomlarının azalmasında yardımcı olmaktadır.
- Enerji ve Üretkenlik: Daha yüksek bir enerji seviyesi ve artan üretkenlik becerisi ortaya çıkmaktadır.
- Sosyal Etkileşimlerin Gelişmesi: Kullanıcıların sosyal becerilerinde ve empati duygusunda kapasite artışı gözlemlenmektedir.
Mikro dozlama 2015 yılı civarında hakkında yapılan olumlu haberlerle popülerlik kazanmıştır. Aynı zamanlarda mikro dozlama çok küçük LSD dozlarıyla yapıldığından ötürü araştırmacılar arasında etkilerinin plasebo etkisi olduğuna yönelik iddialar ortaya çıkmıştır. Benzer şekilde, LSD olmasa da farklı psikodeliklerde plasebo etkisinin insanlara olumlu deneyimler yaşatan şeyin kendisi olduğu gösterilmiştir.
Bu bakış açısına göre mikro dozlama yapan bireylerin hissettiği etkiler aslında o deneyimden ne bekledikleriyle ilişkilidir. Kişiler yaratıcılıklarının artacağına, daha enerjik hissedeceklerine dair bir ön kabulle mikro dozlama yaptıklarından dolayı bu etkileri yaşamaktadır. Çeşitli araştırmalar bu etkilerin plasebo olmadığını iddia etmiş olsa da bir fikir birliği bulunmamaktadır.
Bağımlılık
LSD ile yapılan klinik çalışmalar LSD'nin bağımlılık yapmadığını göstermektedir.[20] Bağımlılık yapan maddelerin ortak özelliği hepsinin dopaminerjik iletimi etkilemesidir. Yani beynin ödül yollarını aktive etmesidir. Bu da insanlarda yeniden kullanma dürtüsü yaratmakta, kişinin istemsiz olarak maddeyi yeniden istemesine neden olmaktadır. Nikotin, esrar, kokain, alkol ve hatta kafein ödül yollarını aktive eden maddeler arasındadır. Ancak LSD, dopaminerjik reseptörleri etkilemez. Bu sayede kullanıcılar yeniden kullanma isteği hissetmez, fiziksel yoksunluk belirtileri göstermezler. Ancak LSD'nin güçlü psikoaktif özellikleri her zaman göz önünde bulundurulmalıdır. Hayvanlar üzerinde yapılan deneylerde de herhangi bir bağımlılık belirtisi görülmemiştir.
LSD'nin Etkileri
LSD, halüsinojenik özellikleriyle psikoaktif bir maddedir. Etkilerini beyindeki serotonin reseptörleriyle etkileşime girerek gösterir. Beyindeki bu etkileşimler algılarda, duygularda, bilişsel süreçlerde derin değişikliklere yol açar. Görsel ve işitsel halüsinasyonların yanı sıra LSD kullanan bireylerin gerçeklik algıları değişir, yoğun duygusal dalgalanmalar yaşar. LSD etkileri kişiden kişiye göre değişkenlik gösterir. Ayrıca bazı etkileri uzun vadeli olabilir.
LSD'nin tipik klinik etkileri şöyledir:
- Somatik Semptomlar: Baş dönmesi, halsizlik, titreme, bulantı, uyuşukluk, karıncalanma ve bulanık görme.
- Algısal Semptomlar: Şekil ve renklerin değişmesi, nesnelere odaklanmada zorluk, keskinleşmiş işitme duyusu ve sinestezi.
- Bilişsel Semptomlar: Ruh halinde değişiklikler (sürekli değişen mutlu, üzgün veya sinirlilik hâli), gerginlik, çarpık zaman algısı, düşünceleri ifade etmede zorluk, duyarsızlaşma, rüya benzeri duygular ve görsel halüsinasyonlar.
LSD günümüze doğru gelindikçe halüsinojen olarak adlandırılmak yerine enteojen bir madde olarak adlandırılmaya başlanmıştır. Bunun sebebi kısaca ekstazi, MDMA gibi maddelerin de gerçeklik algısında değişikliklere yol açmasıyla onların da halüsinojen olarak adlandırılmasıdır.
Enteojen (İng:"Entheogen") maddeler, insanlar tarafından ruhani amaçlarla kullanılabilen, gerçek üstü ve manevi yönleri bulunduğu söylenen maddelerdir. Kişinin gerçeklik kavramlarının, yaşam ve ölüm hakkındaki düşüncelerin değişmesi, inançların ve gerçekliğe dair bilinenlerin sorgulanması hatta manevi anlam arayışlarına girilmesi LSD'nin de enteojen bir madde olduğu gerçeğini ortaya koyar.[21] LSD araştırmalarının öncülerinden olan Daniel X. Freedman, LSD deneyimlerini zihnin anlatabileceğinden fazlasını görme, açıklanabilir olandan daha fazlasını deneyimleme, rasyonel olarak gerekçelendirilebilecek yani mantıklı bir şekilde açıklanabileceklerden daha fazlasına inanma ve tüm bunlardan etkilenme, sıradanlıktan derinliğe kadar sınırsız bir deneyimleme kapasitesi olarak açıklamıştır.
Algısal Değişiklikler
LSD, algılarda çok derin değişikliklere yol açar. Bu değişiklikler görsel ve işitsel halüsinasyonlardan gerçeklik ve zaman algılarının bozulmasına kadar uzanır.
LSD kullanıcılarında sıkça gözlemlenen görsel halüsinasyonlar, renklerin daha parlak, canlı, gerçek dışı ve yoğun görünmesiyle karakterize edilir. Kişiler çevrelerinde geometrik desenler görebilir, çevrelerindeki nesneler dalgalanabilir veya titreşebilir; renk, şekil ve boyut değiştirebilir ve hatta hiç var olmayan unsurlar görülebilir. Gerçeklik çarpıktır.
Öte yandan
şitsel halüsinasyonlar görsel halüsinasyonlar kadar sık değildir. İşitsel halüsinasyonların oluşabilmesi için daha yüksek dozlar gerekebilir. Değişiklikler seslerin olduğundan daha yüksek veya düşük, yoğun veya yankılı olarak duyulması şeklinde olur. Hatta kimi zaman hiç olmayan sesler veya şarkılar duymak mümkün olabilir.
LSD'nin en belirgin etkilerinden birisi de gerçeklik algısının bozulmasıdır. Kişiler gerçek dışı bir deneyim hissedebilir. Hatta kendilerini bir rüyada, fantezi dünyasındaymış gibi hissedebilirler. Bunun haricinde zamansal ve mekânsal algılar değişebilir. Zamanın durması, yavaşlaması veya hızlanması gibi deneyimler yaygındır.
Duygusal Değişiklikler
LSD, kişilerin duygu durumlarında da derin ve ani değişiklikler yapar. Bu kişiler çevredeki insanlarla etkileşim kurmakta zorlanabilecek kadar etkilenebilirler. Kimi zaman kişiler nasıl ve ne hissettiklerini bile bilmezler. Duygusal değişimler öfori gibi olumlu sayılabilecek bir etkiden anksiyete ve paranoya gibi olumsuz etkilere kadar uzanabilir. Daha önce bahsedildiği gibi bu olumsuz değişiklikler kötü yolculuk olarak adlandırılmaktadır.
Bazı kişiler LSD deneyiminde ve hatta sonrasındaki uzun dönemde artan empati kurma ve bağlılık hissi yaşadığını bildirmiştir. Kişiler; insanlar ve doğayla çok yoğun bir bağlantıları varmış veya kendilerini onlara adamış gibi hissedebilir. Bu bağlılık artan sevgi ve anlayış duygularını ortaya çıkarır.
LSD kullanımı; mutluluk, coşku, sevgi gibi duyguların yerlerini bir anda korku, endişe ve panik yerine bıraktırabilir. Yani hızlı bir duygusal değişim söz konusu olabilir. Bu değişimler çevresel faktörlerin ve kişinin o anki duygu durumunun bir etkileşimi sonucu oluşur.
Bilişsel ve Zihinsel Değişiklikler
LSD, kişilerin düşünce ve düşünce süreçlerinde belirgin değişikliklere yol açar. Daha önce bahsettiğimiz algısal değişiklikler bu başlık altında da değerlendirilebilir. Onlar haricinde ego kaybı denilen bir durum bu başlık altında değerlendirilmelidir.
LSD kullanan bireyler, özellikle de yüksek dozlarda, kendilik algılarında çözülmeler veya kayıplar yaşar. Bu durumda kişilerin benlik algıları ve dış dünyayla ilişkisi bulanıklaşır. Ego kaybı (İng:"Ego Disintegration") yaşayan bazı kişiler bu durumu özgürleştirici, manevi bir deneyim olabilirken bazıları için korkutucu, kafa karıştırıcı olabilir. Aslında bu durum LSD etkilerinin en yoğun ve karmaşık şekilde yaşandığı zamanlardır. Ego kaybı sırasında kişiler içsel ve dışsal sınırların silikleştiğini hisseder, kendi kimliğinden özgürleşir. Kendisini evrenle bir bütün hisseder. Ego kaybı derin bir içsel yolculuk olduğu için kimileri bunu aydınlanma olarak adlandırır.
Fiziksel Etkiler
LSD, psişik ve duygusal etkilerinin yanı sıra fiziksel etkileri de olan bir maddedir.
LSD kullanımında göz bebeklerinin genişlemesi sıkça karşılaşılan bir durumdur. Bu genişleme sayesinde çevredeki ışığa daha duyarlı olunur. Kişiler normalden farklı bir görünüm sergileyecektir. LSD'nin tarihini anlatırken Albert Hoffman'ın göz bebeklerinin genişlediğini de aktarmıştık.
LSD, otonom sinir sistemi üzerinde de çeşitli değişikliklere yol açar. Kalp atışında artış, terleme, titreme, mide bulantısı gibi etkiler LSD'nin bu etkilerinden kaynaklanır. Çoğu zaman bu etkiler korkutucu olur.
Daha çok "flashbacks" olarak anılan geçmişe dönüş fenomeni LSD kullanımından sonra istemsiz olarak meydana gelen semptomlardır. Geçmişe dönüş yaşayan bireyler LSD kullanımının ardından haftalar, günler hatta yıllar geçmiş olmasına rağmen uyuşturucu etkisini belirli bir sebep olmaksızın yeniden deneyimleyebilir. Bu durum herhangi bir tetikleyici olmadan ortaya çıkabilir, kişinin duygusal etkiler hissetmesine, görsel ve duyusal bozukluklar yaşamasına sebep olabilir. Ancak bu fenomen herkes tarafından yaşanmaz. Kullanım sıklığı, geçmiş deneyimler, psikolojik durum gibi faktörler geçmişe dönüş yaşanmasını tetikleyebilir.
Daha önce de açıkladığımız gibi, LSD'nin en tehlikeli etkileri psikolojik olan etkilerdir. Bilişsel işlevlerin değişmesi ve duyarsızlaşma gibi psikoz belirtileri LSD sebebiyle ortaya çıkabilir. LSD'nin de dahil olduğu halüsinojenler, bazen intihara yol açan psikoz veya depresyonu başlatabilir. Yapılan araştırmalarda LSD kaynaklı psikozun 10.000 kişide 8 oranında yaşandığı belirlenmiştir. Bu ve yapılan diğer çalışmalar, LSD kaynaklı psikozun sağlıklı kişilerde değil halihazırda psikoza yatkın kişilerde ortaya çıktığını göstermektedir.
LSD'nin görsel etkilerini yaklaşık olarak gösteren bir video aşağıda görülebilir.
Tehlikeler ve Riskler
LSD nihayetinde psikoaktif bir bileşen olduğu ve kişilerin deneyimleri çevresel faktörlere, zihin durumlarına, kişisel özelliklerine bağlı olduğundan dolayı çeşitli tehlikeler, riskler ve yan etkiler mevcuttur. Olası tehlikeler şöyle sıralanabilir:
- Psikoaktif Etkiler: LSD kullanan bireyler algıları, duyguları ve düşünceleri önemli ölçüde değişebilir. Bu değişimlere halüsinasyonlar, zaman algısının kaybı ve delüzyonlar eşlik edebilir. Bireyler hem tehlikeli durumların içine düşebilir hem de kendilerine zarar vermek isteyebilir.
- Tolerans: LSD fiziksel bir bağımlılık yaratmazken kişilerin tolerans geliştirmesine sebep olabilir. Bu da kişilerin psikolojik olarak bağımlılık geliştirmesine yol açabilir.
Bunların yanı sıra, tehlike denemeyecek olumsuz yan etkiler de mevcuttur. Daha önce bahsettiğimiz korku, panik, anksiyete gibi kötü yolculuk deneyimleri kısa vadeli yan etkiler olarak sınıflandırılır. Geçmişe dönüş ise uzun vadeli yan etkilerden birisi olarak sınıflandırılır. Bunun yanı sıra bazı kişilerde dünyadan kopma hissi kalıcı olabilir.
Bunların dışında LSD kullanımının sosyal riskleri de vardır:
- Toplumsal Riskler: LSD kullanımı topluluklar arasında çatışmalara, uyumsuzluklara ve anlaşmazlıklara sebep olabilir. Örneğin uyuşturucu karşıtı ve destekleyici kampanyalar birbirine zıttır.
- Yasal Riskler: Birçok ülkede LSD bulundurmak, satmak ve tüketmek yasal düzenlemelerle yasaktır.
Psikiyatride LSD Kullanımı
Hoffman, LSD'yi keşfettiğinde LSD'de terapötik bir potansiyeli görmüştür. LSD'nin keşfinden sonra yapılan çalışmalar psikiyatri alanında kullanılabileceğini göstermiştir. Ancak LSD'nin 70'li yılların başlarında yasaklanması yapılan bu çalışmaları da büyük bir sekteye uğratmıştır. Günümüze doğru yaklaştıkça LSD hakkındaki katı kurallar gittikçe gevşetilmeye başlanmış ve LSD'nin tedavilerde kullanılabilme potansiyeli yeniden açığa çıkmıştır.
LSD, farklı çeşitlerde psikedelik deneyimi açığa çıkarmaktadır. Bu deneyimler LSD'nin bahsedilecek hastalıklarda kullanılabilmesine olanak sağlamaktadır. Bu deneyimler şöyle sıralanabilir:
- Bilişsel Psişik Deneyim: Tüm sorun ve olayların farklı bakış açılarıyla ve boyutlarda görülmesi. Yaratıcılıkla birleşmiş bir düşünsel yetenekten söz edilir.
- Estetik Duygusal Deneyim: Tüm duyguların ve işlenme biçimlerinin değişmesi. Algılanan şeylerin "büyüleyici" görünmesi; seslerin duyulabildiği, kokunun tadılabildiği sinestezi deneyimleri, sıradan şeylerin büyüleyici güzelliğinin fark edilmesi, gözler kapalıyken bile hayal edilen her şeyin çok net, berrak gözükmesi gibi deneyimlerdir.
- Psikodinamik Psişik Deneyim: Geçmiş deneyimlerin zihin içinde çok gerçekçi bir biçimde yeniden yaşanmasıdır.
- Psikedelik Aşkınlık: Bilinç kaybı yaşamadan her şeyle bütünleşme, zamandan ve mekandan bağımsızlaşma, hissedilen derin huzur, mutluluk, huşu, saygı ve merak, çok anlamlı iç görüler ve yaşanılan deneyimin tarif edilemezliği.[15]
LSD, depresyon tedavisinde kullanılabilecek bir araç olarak görülmektedir. Yapılan çalışmalarda hastalara doktor kontrolünde genel düşük dozlar verilmiştir. Çalışmalar, hastaların duygusal ve zihinsel durumlarının değiştiğini göstermiştir. LSD, depresyon tedavisinde umut verici bir gelecek sunmaktadır.[22]
1970 yılında yayımlanan bir makalede 58 yaşındaki meme kanseri hastası bir kadından bahsedilmektedir. Kadın, yıllarca bu hastalığıyla mücadele etse de kanseri omurgasında yayılmıştır. Hatta LSD tedavisi için başvuru yaptığı sırada zedelenen sinirlerindeki baskı vücudunun alt kısmının felç olmasına sebep olmuştur. LSD tedavisi için kabul edildiğinde kendisine 300µg (mikrogram) LSD verilmiştir. Hasta, bir süre bazı korku ve kafa karışıklıkları yaşasa da bu olumsuz duygular bir süre sonra yerini yoğun olumlu duygulara bırakmış, huzur ve neşe hissetmiştir. Terapi sırasında hasta o zamanki durumundan kaynaklanan depresyonundan kurtulmuştur. Hatta tedaviden 4 ay sonra hasta yürüteç yardımıyla yürüyebilir hale gelmiştir.
Daha da ilerleyen zamanlarda hasta yeniden depresyona girdiği için yeniden bir LSD terapisi talep etmiştir. Bu terapide hasta, hasta olduğunu inkar etmeye çalıştığını kabullenmiştir. Terapinin devamında kendisini gökyüzünde süzülen bir kuş gibi hissettiğini aktaran hasta, içindeki bazı kararsızlıklara çözümler bulmuştur. Terapi sonunda ailesiyle görüşen hasta onlara deneyimini anlatsa bile onların inanmayacağını söylemiştir. Daha önce bahsettiğimiz psikedelik aşkınlık kavramı burada kendini göstermiştir. Bu deneyimleri yaşayan bireyler deneyimlerinin kelimelerle tarif edilemeyeceğini düşünebilmektedir. Hasta, birkaç gün sonra kızının düğüne katılmıştır ve diğerlerinin deyimiyle partinin neşesi olmuştur.
6 ay içinde hasta yeniden bir LSD terapisi talep etmiştir. Terapi başladığında hasta kendisini büyük bir alev kuyusunda görmüş, doktorunun yardımıyla alevler içinde yürümüştür. O sırada ego kaybı yaşamıştır. Başka bir dünyada olduğunu, bedenini terk ettiğini ve devasa bir elmas şeklinde olan Tanrı'nın huzurunda olduğunu anlatmıştır.
Bir sonraki LSD terapisi yaklaşık 2 ay sonra yapılmıştır. Bu terapide de olumlu sonuçlar alınmıştır. Terapiden sonraki dönemde kanserin yayılmasını engellemek için hastanede yapılan tıbbi bir işlem başarısız olduğu için hasta hayatını kaybetmiştir.
Bu hastadan öğrenilebilecek şey şudur: Hasta yaşadığı zaman boyunca çektiği fiziksel acılarından, depresyondan LSD yardımıyla uzaklaşmıştır ve iyi hissetmiştir. Kendisinin psikolojik dayanıklılığı artmış ve depresyona çok daha az kapılmıştır. Seanslardan sonra kendisini rahatlamış ve iyi hissetmiştir.
Travma Sonrası Stres Bozukluğu (TSSB) yaşayan hastalar üzerinde de çeşitli araştırmalar yapılmıştır. Bu araştırmaların sonuçları yine LSD'nin potansiyel faydalarını gözler önüne sermiştir. Bunlar haricinde anksiyete, bağımlılık, obsesif-kompulsif bozukluk gibi rahatsızlıklar yaşayan hastalar olumlu sonuçlar bildirmiştir. Ancak bazı çalışmalar, LSD'nin bir tedavi yöntemi olması bir yana, hastalığı ortaya çıkarıcı bir unsur olduğunu göstermektedir. 2021 yılında yayımlanan bir vaka raporunda hem LSD hem de DMT kullanan genç bir bireyden bahsedilmiştir. Bu birey, yaşadığı psikedelik deneyimde çocukluğunda başına gelen cinsel istismarı yeniden yaşamıştır. O günden sonra travma sonrası stres bozukluğuna sahip olmuştur.[24] 2024 yılında yapılan bir başka çalışmada LSD kullanan bireylerin şizofreni geçirme riskinin 3,5 kat arttığı bulunmuştur.[23]
LSD'nin Yasal Durumu
LSD, sihirli mantarlar, meskalin gibi maddeler psikedelikler olarak sınıflandırılmaktadır. Psikedeliklerin yasal durumlarını haritalaştırarak sunan Psychedelic Alpha web sitesine göre, yasallık durumları 19/11/2024 tarihinde şu şekildedir:
- Peru, Brazilya, Bolivya ve Uruguay, psikedelikleri belirli şartlara uyulması ve lisansların alınması koşuluyla tamamen yasallaştırmıştır.
- Amerika Birleşik Devletleri'nin bazı eyaletlerinde ve İsviçre'de tıbbi kullanım için izin verilmiştir ve dini muafiyet uygulanmıştır. Dini muafiyet sayesinde insanlar, psikedelikleri sadece belirli ibadet yerlerinde de olsa kullanabilme özgürlüğü kazanmıştır.
- İsrail, Kanada, Danimarka ve Avustralya, psikedeliklerin tıbbi alanda kullanılmasını yasallaştırmıştır.
- İspanya, Portekiz, Ukrayna, Letonya, Kolombiya ve Arjantin de dahil olmak üzere bazı ülkeler psikedeliklerin kullanılmasını suç olmaktan çıkarmıştır veya cezaları azaltmıştır.
- Türkiye'de LSD tamamen yasaklanmıştır.[17]
LSD Hakkında Yaygın Efsaneler ve Bilimsel Gerçekler
LSD üzerinde yapılan çalışmalar, LSD'nin beyin üzerinde herhangi bir hasara neden olmadığını göstermiştir. Hasara neden olduğu iddiasını destekleyen sağlam bilimsel kanıtlar yoktur. Ancak psikiyatrik bozuklukları olan insanlarda bu hastalıklar tetiklenebilir.
LSD bağımlılık yaratabilecek kimyasal bir yapıya sahip değildir. LSD, fiziksel anlamda bir bağımlılık yapmaz. Ancak kullanıcılar duygusal olarak bir çekim hissedebilir.
Olmayan şeyleri görmek ve duymak ileri düzey birer halüsinasyon belirtisidir. LSD çok yüksek dozlarda alındığında bu tarz belirtiler ortaya çıkabilir ancak nadirdir. Dolayısıyla çok yüksek dozlar alınmadığında algısal bozulmalar bu kadar büyük olmaz.
Yazımızın tamamında anlattığımız üzere LSD her ne kadar iyi yönleri de bulunan bir madde olsa da hiçbir zararının olmadığını söylemek tamamen yanlıştır. Klinik koşullarda oldukça iyi sonuçlar alınabilmiş olsa da kişisel denemeler asla önerilmez.
Sonuç
Bu yazı kapsamında LSD'nin tarihi, biyokimyasal etkileri ve potansiyel terapötik uygulamaları ele alınmıştır. Albert Hoffman'ın 1938 yılında sentezleyip 1943 yılında psikoaktif etkilerini keşfettiği LSD, özellikle 1960'lı yıllarda hem akademik çevrelerde hem de toplum genelinde geniş yankı bulmuştur. LSD'nin, serotonin reseptörleri aracılığıyla beyindeki etkilerini gerçekleştirdiği ve bu etkinin algısal, emosyonel ve bilişsel süreçlerde derin değişikliklere neden olduğu anlaşılmıştır.
LSD'nin klinik açıdan bağımlılık yapmayan, ancak güçlü psikoaktif özellikler gösteren bir madde olması, dikkatli kullanılması gerektiğini göstermiştir. Başta ego kaybı ve hızlı duygusal değişimlere yol açabilen etkileri, kullanıcıların deneyimlerinin kişisel ve çevresel faktörlere büyük ölçüde bağlı olduğunu ortaya koymuştur.
Psikiyatrik tedavi uygulamaları açısından LSD, depresyon, travma sonrası stres bozukluğu ve kaygı bozuklukları gibi rahatsızlıkların tedavisinde umut veren sonuçlar göstermiştir. Araştırmalar, LSD'nin bireylerdeki duygusal dayanıklılığı arttırabileceğini, algısal genişleme sağlayarak depresyon gibi psikiyatrik rahatsızlıkları hafifletebileceğini ortaya koymuştur. Ancak, etkilerin bireysel farklılıklara bağlı olarak değişiklik göstermesi sebebiyle kapsamlı kontroller altında çalışılmasına olan ihtiyaç vurgulanmıştır.
Tüm bu faktörler, LSD'nin dikkatle değerlendirilmesi gerektiğini gösterir. LSD'nin yanlış kullanımı potansiyel olarak zararlı sonuçlar doğurabileceği gibi, özellikle kontrollü ortamlarda ve uygun dozlarda kullanıldığında ciddi bilimsel ve tıbbi faydalar sunma kapasitesine sahiptir.
İçeriklerimizin bilimsel gerçekleri doğru bir şekilde yansıtması için en üst düzey çabayı gösteriyoruz. Gözünüze doğru gelmeyen bir şey varsa, mümkünse güvenilir kaynaklarınızla birlikte bize ulaşın!
Bu içeriğimizle ilgili bir sorunuz mu var? Buraya tıklayarak sorabilirsiniz.
Soru & Cevap Platformuna Git- 1
- 1
- 1
- 1
- 1
- 1
- 1
- 1
- 0
- 0
- 0
- 0
- R. L. Carhart-Harris, et al. (2016). Neural Correlates Of The Lsd Experience Revealed By Multimodal Neuroimaging. Proceedings of the National Academy of Sciences, sf: 4853-4858. doi: 10.1073/pnas.1518377113. | Arşiv Bağlantısı
- F. J. Ayd, et al. (1970). Discoveries In Biological Psychiatry. sf: Chapter 7.
- R. F. Ulrich, et al. (2015). The Rise, Decline, And Fall Of Lsd. Perspectives in Biology and Medicine, sf: 561-578. doi: 10.1353/pbm.1991.0062. | Arşiv Bağlantısı
- A. Hofmann. (1980). Lsd: My Problem Child. ISBN: 9780070293250. Yayınevi: McGraw-Hill Book Company.
- F. Holze, et al. (2021). Acute Dose-Dependent Effects Of Lysergic Acid Diethylamide In A Double-Blind Placebo-Controlled Study In Healthy Subjects. Neuropsychopharmacology, sf: 537-544. doi: 10.1038/s41386-020-00883-6. | Arşiv Bağlantısı
- D. E. Nichols, et al. (2018). Is Lsd Toxic?. Elsevier BV, sf: 141-145. doi: 10.1016/j.forsciint.2018.01.006. | Arşiv Bağlantısı
- J. C. Klock, et al. (2009). Coma, Hyperthermia, And Bleeding Associated With Massive Lsd Overdose A Report Of Eight Cases. Informa UK Limited, sf: 191-203. doi: 10.3109/15563657508988063. | Arşiv Bağlantısı
- O'Halloran, et al. (1993). Restraint Asphyxiation In Excited Delirium : The American Journal Of Forensic Medicine And Pathology. The American Journal of Forensic Medicine and Pathology, sf: 14. | Arşiv Bağlantısı
- R. L. OʼHalloran, et al. (2006). Restraint Asphyxiation In Excited Delirium. The American Journal of Forensic Medicine and Pathology, sf: 289-295. doi: 10.1097/00000433-199312000-00004. | Arşiv Bağlantısı
- T. Hirschfeld, et al. (2023). Dose-Response Relationships Of Lsd-Induced Subjective Experiences In Humans. Neuropsychopharmacology, sf: 1602-1611. doi: 10.1038/s41386-023-01588-2. | Arşiv Bağlantısı
- N. R. P. W. Hutten, et al. (2020). Mood And Cognition After Administration Of Low Lsd Doses In Healthy Volunteers: A Placebo Controlled Dose-Effect Finding Study. Elsevier BV, sf: 81-91. doi: 10.1016/j.euroneuro.2020.10.002. | Arşiv Bağlantısı
- D. E. Nichols. (2004). Hallucinogens. Elsevier BV, sf: 131-181. doi: 10.1016/j.pharmthera.2003.11.002. | Arşiv Bağlantısı
- A. Schmidt, et al. (2018). Acute Lsd Effects On Response Inhibition Neural Networks. Psychological Medicine, sf: 1464-1473. doi: 10.1017/S0033291717002914. | Arşiv Bağlantısı
- M. P. Naditch, et al. (2006). Lsd Flashbacks And Ego Functioning.. American Psychological Association (APA), sf: 352-359. doi: 10.1037/0021-843X.86.4.352. | Arşiv Bağlantısı
- ^ W. N. Pahnke. (2011). The Experimental Use Of Psychedelic (Lsd) Psychotherapy. American Medical Association (AMA), sf: 1856. doi: 10.1001/jama.1970.03170240060010. | Arşiv Bağlantısı
- O. G. Bosch. (2022). Psychedelics In The Treatment Of Unipolar And Bipolar Depression. International Journal of Bipolar Disorders, sf: 1-16. doi: 10.1186/s40345-022-00265-5. | Arşiv Bağlantısı
- ^ Psychedelic Alpha. Worldwide Psychedelic Laws - Psychedelic Alpha. Alındığı Tarih: 19 Kasım 2024. Alındığı Yer: Psychedelic Alpha | Arşiv Bağlantısı
- V. Polito, et al. (2024). Is Microdosing A Placebo? A Rapid Review Of Low-Dose Lsd And Psilocybin Research. SAGE Publications, sf: 701-711. doi: 10.1177/02698811241254831. | Arşiv Bağlantısı
- R. J. Murphy, et al. (2024). Microdosing Psychedelics: Current Evidence From Controlled Studies. Elsevier BV, sf: 500-511. doi: 10.1016/j.bpsc.2024.01.002. | Arşiv Bağlantısı
- ^ S. C. Bhatia. (2017). Diagnosis And Treatment: Substance And Non Substance Related Addiction Disorders. ISBN: 9781681083445. sf: 128.
- ^ C. A. P. Ruck, et al. (2012). Entheogens. Informa UK Limited, sf: 145-146. doi: 10.1080/02791072.1979.10472098. | Arşiv Bağlantısı
- ^ S. Muttoni, et al. (2019). Classical Psychedelics For The Treatment Of Depression And Anxiety: A Systematic Review. Elsevier BV, sf: 11-24. doi: 10.1016/j.jad.2019.07.076. | Arşiv Bağlantısı
- ^ D. T. Myran, et al. (2024). Emergency Department Visits Involving Hallucinogen Use And Risk Of Schizophrenia Spectrum Disorder. American Medical Association (AMA). doi: 10.1001/jamapsychiatry.2024.3532. | Arşiv Bağlantısı
- ^ D. S. Rubin-Kahana, et al. (2020). Posttraumatic Stress Disorder After A Psychedelic Experience, A Case Report. Journal of Addiction Medicine, sf: 248-251. doi: 10.1097/ADM.0000000000000734. | Arşiv Bağlantısı
Evrim Ağacı'na her ay sadece 1 kahve ısmarlayarak destek olmak ister misiniz?
Şu iki siteden birini kullanarak şimdi destek olabilirsiniz:
kreosus.com/evrimagaci | patreon.com/evrimagaci
Çıktı Bilgisi: Bu sayfa, Evrim Ağacı yazdırma aracı kullanılarak 23/12/2024 22:34:52 tarihinde oluşturulmuştur. Evrim Ağacı'ndaki içeriklerin tamamı, birden fazla editör tarafından, durmaksızın elden geçirilmekte, güncellenmekte ve geliştirilmektedir. Dolayısıyla bu çıktının alındığı tarihten sonra yapılan güncellemeleri görmek ve bu içeriğin en güncel halini okumak için lütfen şu adrese gidiniz: https://evrimagaci.org/s/18871
İçerik Kullanım İzinleri: Evrim Ağacı'ndaki yazılı içerikler orijinallerine hiçbir şekilde dokunulmadığı müddetçe izin alınmaksızın paylaşılabilir, kopyalanabilir, yapıştırılabilir, çoğaltılabilir, basılabilir, dağıtılabilir, yayılabilir, alıntılanabilir. Ancak bu içeriklerin hiçbiri izin alınmaksızın değiştirilemez ve değiştirilmiş halleri Evrim Ağacı'na aitmiş gibi sunulamaz. Benzer şekilde, içeriklerin hiçbiri, söz konusu içeriğin açıkça belirtilmiş yazarlarından ve Evrim Ağacı'ndan başkasına aitmiş gibi sunulamaz. Bu sayfa izin alınmaksızın düzenlenemez, Evrim Ağacı logosu, yazar/editör bilgileri ve içeriğin diğer kısımları izin alınmaksızın değiştirilemez veya kaldırılamaz.