Bugüne kadar keşfedilen bütün türlerin ve bütün fosillerin ara geçiş türü olduğu tespit edilmiştir!
"Bir dakika! Nasıl yani? Nasıl tüm fosiller ara geçiş türü olur? Hatta sadece fosil bile demiyorsunuz, türler diyorsunuz!"
Bugüne kadar keşfedilen bütün türlerin ve bütün fosillerin ara geçiş türü olduğu tespit edilmiştir!
"Bir dakika! Nasıl yani? Nasıl tüm fosiller ara geçiş türü olur? Hatta sadece fosil bile demiyorsunuz, türler diyorsunuz!"
Penis, yapı ve görevi itibariyle tüm zamanların en ilgi çeken organları arasında yer almaktadır. Kültürel bir tabu haline getirilmiş olmasından ötürü, dalak ya da pankreas hakkında konuşurken kimsenin yüzü kızarmasa da, penis hakkında konuşurken kıkırdamalar, utanıp bozarmalar ve benzeri duygu ve davranışlar oldukça yaygındır. Halbuki, ortalama bir insan söz konusu olduğunda, vücudumuzun kütlece binde 2'sini, yani %0.2'sini oluşturan, kemiksiz, sıklıkla kanla dolarak şişen, damar ve sinir yığını olan bu organ hakkında bahsederken de, en az saçlarımız ya da parmaklarımız ile ilgili konuşurken olduğu kadar rahat olabilmeliyiz.
Dahası, merak etmiyoruz da değil! Bize en sık gelen sorular, cinsellik ve üreme organlarıyla ilgili sorular oluyor. Bu da çok normal; çünkü var oluşumuzu bu organlara ve sistemlere borçluyuz. Örneğin vajina ile ilgili bilmeniz gereken her şeye buradaki yazımızda yer vermiştik. Bu yazıda da penise bir bakış atalım.
Evrimle doğrudan ilgisi olmayan herkesin yakından tanıdığı bir sorudur bu: "Madem insanlar maymundan geliyor, şimdiki maymunlar neden insan olmuyor?" Soru, evrimle ilgili o kadar ikonik ve komik bir hale geldi ki, internette şunun gibi oldukça ilginç videolar bulmak bile mümkün:
Buna rağmen, soru aslında son derece önemli ve bilgilendiricidir. Ancak bu soruyu art niyetli amaçlarına, kendi öznel emellerine ve şahsi inançlarına alet eden evrim karşıtları ve bilim düşmanları, soruyu o kadar fazla "ayağa düşürdü" ki, evrime yeni giriş yapan birçok insan soruyu sormaktan ve cevabını aramaktan çekiniyor.
Sürtünme kuvveti, cismin hareket karşı olan direncidir. Genel fizikteki sürtünmeyi, iki katı yüzeyin birbirine göre olan hareketi sırasında ortaya çıkan direnç olarak kullanacağız. Fakat sürtünme kuvveti sadece katı cisimler arasında olmaz, birbirleri arasında kayan cisimlerde ve akışkan katmanları arasında da gerçekleşir.
Her ne kadar lise konu anlatımlarda problemi kolaylaştırmak için ihmal edilen unsur olarak akıllarda yer etmiş olsa da, sürtünme gündelik hayatta tecrübe ettiğimiz birçok olayın temelinde yer alır. Örneğin sürtünme kuvveti olmadan ayakta duramaz ya da koşamayız. Araçlar hareket edemez, çünkü hareket için tekerlerin yola sürtünüp onu itebilmesi gerekir. Birçok hareket, sürtünmenin varlığını mutlak kılar. Yani sürtünme, ekstra bir durum değil, doğal olarak var olan ve varlığı etrafımızdakileri açıklamamız için gerekli olan bir kuvvettir.
Evrim Ağacı üyeliği tamamen ücretsiz ve sitemizi çok daha etkili, interaktif ve keyifli bir şekilde kullanmanızı sağlayacak. Üye değilseniz, birkaç saniyede üyelik oluşturabilirsiniz! Üyeyseniz de giriş yapmanızı tavsiye ederiz.
İngiliz evrimsel biyolog J.B.S. Haldane'nin, Tanrı varsa böceklere karşı özel bir sevgi beslediğini esprili bir şekilde ifade ettiği söylenir. Bu söz, aslında önemli bir gerçeği ifade ediyordu. Yaşam ağacı oldukça düzensiz bir yapıya sahiptir. Yaşayan veya soyu tükenmiş tüm türlerin bulunduğu bu soy ağacı, bazı yerlerde kısa dallardan oluşan sık bir çalılığa benzerken, bazı yerlerde ise seyrek ama uzun dalları vardır. Ayrıca birkaç grup baskın olma eğilimindedir. Haldane'ın belirttiği gibi, yaşayan böceklerin %40'ından fazlası kınkanatlı, kuşların %60'ı ötücü kuş ve bitkilerin %85'inden fazlası çiçekli bitkilerden oluşmaktadır.
Peki, birkaç büyük grubun bu kadar yoğun tür çeşitliliği barındırması, Dünya'daki yaşamın evrensel bir özelliği midir? Evrim ve ekolojiyi anlamamız açısından kritik olan bu soru, biyologlar arasında uzun süredir tartışılmaktadır. Ancak yakın zamana kadar, dünyada kaç türün var olduğunu, bunların evrimsel ilişkilerini ve her bir grubun yaşını yeterince bilmediğimiz için kesin cevap verilemiyordu. Şimdi ise ABD'li bilim insanları, bu soruya net bir yanıt vermeyi başardı. Bulgular Frontiers in Ecology and Evolution dergisinde yayınlandı.[1] Arizona Üniversitesi'nden Prof. Dr. John J. Wiens bu konuda şunları söylüyor:
Biliyor olabileceğiniz gibi insan ve şempanze arası benzerlik ortalama %98.77'dir.[1] Evrim karşıtlarının sürekli bu orana itiraz ettiğine denk gelmiş olabilirsiniz. Kimisi bu oranın eksik bir hesaplama ile ortaya koyulduğundan yakınır, kimisi başka hesaplamalarda %95, %85 gibi farklı oranlar çıktığından yakınır. Bunun temel sebebi onlara göre şempanze ile benzerlik %85 iken, bizimle çok daha farklı olarak gördüğümüz bir türün %90 olmasının "evrimin saçma bir teori" olduğunu göstermesidir.
Benzerliği ölçmenin birçok farklı yolu olduğundan farklı yöntemler farklı sonuçlar verecektir. Evrim karşıtları, bu farklı yöntemleri aynıymış gibi sunabilmektedir. Örneğin bir grup araştırmacı belirli bir proteine yönelik benzerliği kıyaslarken başka bir grup başka bir proteini, hatta tüm genomu bile kıyaslıyor olabilir.[2] Evrim karşıtları, örneğin şempanze ile benzerlik %85 olduğu söylenen bir çalışmada fare ile benzerlik %90 mı çıkmış, yoksa bunlar tamamen farklı çalışmalar mı, söylememektedir.
Evrim Ağacı'nı sosyal medya hesaplarından takip etmeyi unutmayın! Yeni paylaşımlarımızı görmek için bizi aşağıdaki sosyal medya hesaplarımızdan takip edebilirsiniz.
Alan Turing'in 1950 yılında Mind dergisinde yayımlanan "Computing Machinery and Intelligence" başlıklı makalesi, yapay zeka tarihi için bir dönüm noktası olarak kabul edilir. Bu eserde Turing, daha sonraları "Turing Testi" olarak adlandırılacak olan fikri ortaya atarak makinelerin düşünme yeteneğini sorgulamış ve bilgisayar biliminin temel taşlarını döşemiştir. Bu test, insan bir "sorgucu"nun, hangisinin hangisi olduğunu bilmeden bir makine ve başka bir insanla yazılı olarak veya doğal dilde konuşmasını içerir. Sorgucu, makineyi insandan güvenilir bir şekilde ayıramazsa, makinenin insan benzeri bir zeka sergilediği kabul edilir.
Turing'in makalesi, tartışmayı zihin ve bilincin doğasına ilişkin soyut felsefi tartışmalardan pratik ve operasyonel bir perspektife temelden kaydırmaktadır. Bunu yaparak, insan düşünce sürecinin kendisini taklit etmek yerine, makinelerin insan zekasına davranışsal eşdeğerlik sergileme becerisine odaklanan zeka için net, ölçülebilir bir standart belirler. Bu pratik yaklaşım, sadece yapay zeka araştırmacılarına somut bir hedef sunmakla kalmamıştır, aynı zamanda psikoloji, bilişsel bilim ve bilgisayar bilimlerinden daha geniş bir disiplinlerarası katılımı davet ederek akıllı sistemlerin geliştirilmesinin önünü açmıştır. Turing'in çalışması bu nedenle sadece makinelerin yeteneklerine bir meydan okuma olarak değil, aynı zamanda zekanın doğasına ilişkin felsefi bir sorgulama olarak da hizmet etmekte ve onlarca yıllık tartışma, araştırma ve yeniliği teşvik etmektedir.
Öldürmenin provasını yapmak için buradalar. Kendilerini ya da başkasını. Fark etmez çünkü onlar Batı'dalar...
Evrim Ağacı'nın %100 okur destekli bir bilim platformu olduğunu biliyor muydunuz? Evrim Ağacı'nın maddi destekçileri arasına katılarak Türkiye'de bilimin yayılmasına güç katın.