Keşfedin, Öğrenin ve Paylaşın
Evrim Ağacı'nda Aradığın Her Şeye Ulaşabilirsin!
Paylaşım Yap
Tüm Reklamları Kapat

Sühreverdi’nin Işık Ontolojisi

"Hakikate ulaşmak için seyr u sülûk gerekir; ışık yolcunun kalbinde açılır."

17 dakika
9
Sühreverdi’nin Işık Ontolojisi
  • Blog Yazısı
Blog Yazısı
Tüm Reklamları Kapat

1. Giriş: Işık Felsefesinin Doğuşuna Dair Bir Çerçeve

"Hakikat, gizlenen değil; ışıkla açığa çıkan şeydir."

İslam düşünce geleneğinde ‘ışık’ kavramı, basit bir fiziksel fenomen olmanın çok ötesine geçerek, esas itibarıyla hakikatin ve ilahi olanın en yalın ve en anlaşılır sembolü olarak benimsenmiştir. Bu düşüncenin temelleri, Kur’an-ı Kerim’de Allah’ın kendisini “göklerin ve yerin nuru” olarak tanımlamasıyla atılmış, böylece ışık, ontolojik ve metafizik bir derinlik kazanmıştır. Ancak bu dini ve sembolik vurgu, sistematik ve felsefi bir yapıya, büyük filozof Şihabeddin Sühreverdi eliyle kavuşmuştur. Sühreverdi’nin kurucusu olduğu İşrakiyye (Aydınlanma) ekolünün temel eseri olan Hikmetü’l-İşrak, ışığı merkeze alan kapsamlı bir dünya görüşünün manifestosudur.

Sühreverdi için ışık, yalnızca varlığın ne olduğunu açıklayan bir ilke değil, aynı zamanda varlığın kendisidir; her şeyin özü ve aslıdır. Onun ontolojisinde varlıklar, ışıktan pay alma derecelerine göre bir hiyerarşi içinde sıralanır. Bu hiyerarşinin en tepesinde, mutlak ve kayıtsız şartsız varlık olan, her şeyi varlıkta tutan ve aydınlatan ‘Nûru’l-Envar’ (Işıkların Işığı) bulunur. Bu Mutlak Işık’tan, bir ışık seli gibi yoğunluk ve yoğunluk bakımından farklılaşan diğer ışıklar (nurlar) taşar ve nihayetinde en zayıf ışık olan karanlıklar (maddi varlıklar) âlemi meydana gelir. Buradaki karanlık, mutlak yokluk değil, ışığın en asgari düzeyde bulunuşudur.

Tüm Reklamları Kapat

Epistemoloji de bu ışık merkezli sistem içinde şekillenir. Sühreverdi’ye göre bilgi, aydınlanmanın bir sonucudur. Zihin, tıpkı gözün fiziksel ışığa ihtiyaç duyması gibi, hakikati görebilmek için sezgisel ve manevi bir ışığa, yani bir iç aydınlanmaya muhtaçtır. Bu, salt akılcı çıkarımla ve mantık yürütmeyle elde edilebilecek bir bilgi türü değildir; doğrudan ve temas halinde olunan bir bilgidir. Bu nedenle, İşrakî bilgi yöntemi, Aristoçu mantığın sınırlarını aşarak mistik sezgi ve müşahede ile akıl yürütmeyi birleştirir. Filozof, hakikate ulaşmak için hem aklı hem de kalbi, yani hem nazari düşünceyi hem de manevi temizlenmişliği ve içsel tecrübeyi gerekli görür.

Sonuç olarak Sühreverdi’nin felsefesi, ontolojiyi, epistemolojiyi ve mistisimi, ışık metaforu etrafında birbirine kenetleyen çok katmanlı ve bütünleşik bir sistemdir. Işık, onun düşüncesinde hem varlığın hem de bilginin nihai ilkesidir. Bu sistem, insanı, Mutlak Işık’tan taşan bir parça olarak görür ve nihai hedefi, insan ruhunun kendi aslına, yani saf ışık kaynağına yönelerek manevi bir yolculukla arınması ve yükselmesi olarak tanımlar.

2. Sühreverdi’nin Hayatı ve Arka Planı

Şihabeddin Yahya es-Sühreverdi'nin hayatı, entelektüel bir arayışın trajik bir şekilde kesintiye uğramasının hikayesidir. 1154 yılında doğan ve henüz 36 yaşında, 1191'de Halep'te öldürülen Sühreverdi, kısa ömrüne son derece zengin ve özgün bir felsefi sistem sığdırmayı başarmıştır. Onun erken ve şüpheli ölümü, dönemin siyasi ve dini çekişmeleriyle doğrudan bağlantılıdır. Geleneksel anlayışa meydan okuyan radikal fikirleri, özellikle de eleştirel çevreler tarafından 'zındıklık' olarak yorumlanabilecek iddiaları, nihayetinde Selahaddin Eyyubi'nin oğlu el-Melikü'z-Zahir'in hükümdarlığı sırasında idamına yol açmıştır. Bu trajik son, onun düşüncelerinin ne kadar güçlü ve tehditkar bulunduğunun bir göstergesi olarak yorumlanabilir.

Sühreverdi'nin entelektüel formasyonu, kendisinden önceki iki büyük geleneği derinlemesine özümsemiş olmasıyla şekillenir. Bir yandan, İbn Sina'nın temsil ettiği Meşşai (Peripatetik) felsefenin mantık, fizik ve metafizik sistemine tam anlamıyla hakimdi. Diğer yandan ise, İslam'ın batıni ve irfani geleneklerine, özellikle de tasavvufa ve daha eski kadim bilgelik iddiasındaki Hermetik ve Zerdüşti öğretilere derin bir ilgi duyuyordu. Onun asıl büyük başarısı ve özgünlüğü, bu iki görünüşte ayrı, hatta çatışan yolu -akılcı felsefe ile mistik sezgiyi- tek bir potada eriterek sentezleyebilmesidir.

Tüm Reklamları Kapat

Sühreverdi, sadece Meşşai filozoflar gibi soyut akıl yürütmeyi veya sadece mutasavvıflar gibi içe kapanıp keşif yoluyla bilgi edinmeyi yetersiz görüyordu. Onun nihai amacı, aklın kavramsal analiz gücü ile kalbin doğrudan ve aracısız sezgisel bilgisi arasında sağlam bir köprü inşa etmekti. İşte bu köprünün adı, 'İşrak' yani 'ışığın doğuşu' ve 'aydınlanma' kavramı üzerine kurulu olan 'İşrakiyye' felsefesidir. Sühreverdi için gerçek bilgi, ancak keskin bir akli analizle arınmış bir zihnin, saf bir ışık gibi parlayan hakikati doğrudan müşahede etmesiyle elde edilebilirdi. Bu nedenle onun sistemi, bir yanıyla son derece rasyonel ve karmaşık bir metafizik içerirken, diğer yanıyla derunî bir manevi tecrübeyi zorunlu kılar.

3. Işık Ontolojisinin Temel Kavramları

Sühreverdi’nin ontolojik sistemi, ‘varlık’ ile ‘ışık’ (nur) kavramlarını özdeşleştiren radikal ve şiirsel bir metafizik üzerine kuruludur. Onun felsefesinde bir şeyin var olması, özü itibarıyla ışık olması veya bir dereceye kadar ışığa katılması demektir. Bu temel ilkeden hareketle, varlığın tamamı, yoğunluk ve kemiyet bakımından farklılaşan bir ışıklar hiyerarşisi olarak yeniden tanımlanır.

Bu sistemin zirvesinde, hiçbir şeye bağımlı olmayan, mutlak ve yalın bir varlık olan ‘Nûru’l-Envâr’ (Işıkların Işığı) bulunur. O, her şeyin kaynağıdır; tüm diğer varlıklar, ondan taşan bir feyz ile varlık kazanır. Bu taşma süreci, güneşin etrafına ışık saçması gibi düşünülebilir. Nûru’l-Envâr’dan ilk çıkan, onun en yüce ve en yakın ‘ışıkî varlığı’dır. Bu ilk ışık, kendisinden sonra geleni hem varlıkta tutar hem de onu bilir ve bu şekilde, her biri bir üstündekine hayranlık duyarak ve bir altındakini yöneterek neredeyse sonsuz sayıda ışık katmanları (nurlar ve ruhanî ışıklar) meydana gelir. Bu, feleklere ve yıldızlara karşılık gelen, maddi olmayan saf ışıklardan oluşan bir âlemdir.

Işığın zayıflayıp seyrelerek en son ve en karmaşık formu ise maddi âlemdir. Sühreverdi, maddi varlıkları ‘karanlıklar’ (zulmât) olarak adlandırır. Ancak buradaki karanlık, mutlak yokluk anlamına gelmez. Aksine, karanlık, ışığın en asgari düzeyde bulunduğu, kendi başına var olamayan ve ancak üzerine düşen bir ışık sayesinde bir suret kazanabilen şeffaf bir cevherdir. Yani karanlık, ışığın yokluğu değil, onun en zayıf, en edilgin halidir. Bu nedenle, gölge gibi görünen her şey, aslında ışığın bir çeşididir.[1]

Evrim Ağacı'ndan Mesaj

Evrim Ağacı'nın çalışmalarına Kreosus, Patreon veya YouTube üzerinden maddi destekte bulunarak hem Türkiye'de bilim anlatıcılığının gelişmesine katkı sağlayabilirsiniz, hem de site ve uygulamamızı reklamsız olarak deneyimleyebilirsiniz. Reklamsız deneyim, sitemizin/uygulamamızın çeşitli kısımlarda gösterilen Google reklamlarını ve destek çağrılarını görmediğiniz, %100 reklamsız ve çok daha temiz bir site deneyimi sunmaktadır.

Kreosus

Kreosus'ta her 50₺'lik destek, 1 aylık reklamsız deneyime karşılık geliyor. Bu sayede, tek seferlik destekçilerimiz de, aylık destekçilerimiz de toplam destekleriyle doğru orantılı bir süre boyunca reklamsız deneyim elde edebiliyorlar.

Kreosus destekçilerimizin reklamsız deneyimi, destek olmaya başladıkları anda devreye girmektedir ve ek bir işleme gerek yoktur.

Patreon

Patreon destekçilerimiz, destek miktarından bağımsız olarak, Evrim Ağacı'na destek oldukları süre boyunca reklamsız deneyime erişmeyi sürdürebiliyorlar.

Patreon destekçilerimizin Patreon ile ilişkili e-posta hesapları, Evrim Ağacı'ndaki üyelik e-postaları ile birebir aynı olmalıdır. Patreon destekçilerimizin reklamsız deneyiminin devreye girmesi 24 saat alabilmektedir.

YouTube

YouTube destekçilerimizin hepsi otomatik olarak reklamsız deneyime şimdilik erişemiyorlar ve şu anda, YouTube üzerinden her destek seviyesine reklamsız deneyim ayrıcalığını sunamamaktayız. YouTube Destek Sistemi üzerinde sunulan farklı seviyelerin açıklamalarını okuyarak, hangi ayrıcalıklara erişebileceğinizi öğrenebilirsiniz.

Eğer seçtiğiniz seviye reklamsız deneyim ayrıcalığı sunuyorsa, destek olduktan sonra YouTube tarafından gösterilecek olan bağlantıdaki formu doldurarak reklamsız deneyime erişebilirsiniz. YouTube destekçilerimizin reklamsız deneyiminin devreye girmesi, formu doldurduktan sonra 24-72 saat alabilmektedir.

Diğer Platformlar

Bu 3 platform haricinde destek olan destekçilerimize ne yazık ki reklamsız deneyim ayrıcalığını sunamamaktayız. Destekleriniz sayesinde sistemlerimizi geliştirmeyi sürdürüyoruz ve umuyoruz bu ayrıcalıkları zamanla genişletebileceğiz.

Giriş yapmayı unutmayın!

Reklamsız deneyim için, maddi desteğiniz ile ilişkilendirilmiş olan Evrim Ağacı hesabınıza yapmanız gerekmektedir. Giriş yapmadığınız takdirde reklamları görmeye devam edeceksinizdir.

Bu ontoloji, aynı zamanda bir bilgi teorisinin de temelidir. Bir şeyi bilmek, onun suretine sahip olmak değil, onun ışığıyla aydınlanmaktır. Tıpkı gözün güneşin ışığı olmadan hiçbir şeyi görememesi gibi, insan ruhu da ancak saf bir ışığın, yani Nûru’l-Envâr’ın veya onun temsilcileri olan meleksi ışıkların yardımıyla hakikati bilebilir. Böylece Sühreverdi, varlık zincirini bir ışıklar zinciri, bilme edimini ise bir aydınlanma süreci olarak açıklayarak ontoloji ile epistemolojiyi ayrılmaz bir bütün haline getirir. (Çağrıcı, M. "Sühreverdî" maddesi, Türkiye Diyanet Vakfı İslam Ansiklopedisi.)

4. “Nurü’l-Envar” Kavramı: Mutlak Işığın Ontolojik Statüsü

Sühreverdi’nin metafizik sisteminin zirvesinde ve merkezinde, her şeyin kaynağı ve nihai gerçekliği olan “Nûru’l-Envâr” (Işıkların Işığı) kavramı bulunur. Bu kavram, geleneksel teolojideki Tanrı fikrine tekabül eder, ancak Sühreverdi onu tamamen ışık metaforu ve ontolojisi içinde yeniden tanımlayarak son derece özgün bir anlam yükler.

Nûru’l-Envâr, mutlak ve kayıtsız şartsız varlıktır. Hiçbir tanıma, sınıra veya benzerliğe sığdırılamaz. Onun varlığı kendindendir; ne bir kaynaktan doğar ne de yok olur, ezelî ve ebedîdir. Kendi kendine yeterlidir ve hiçbir şeye ihtiyaç duymaz. Aksine, var olan her şey, varlığını ona borçludur. Sühreverdi’nin sisteminde var olmak, ‘nur’ olmakla eşdeğer olduğu için, Nûru’l-Envâr, en saf, en yoğun ve mutlak anlamıyla Işık’ın ta kendisidir. Bu nedenle, hiçbir şekilde karanlıkla (zulmet) temas etmez, çünkü onun varlık alanında karanlığa yer yoktur. O, salt aydınlık ve saf varlıktır.[2]

Diğer tüm varlıklar, bu Mutlak Işık’tan “taşma” (sudûr) veya “tecelli” (emanasyon) yoluyla meydana gelir. Ancak Sühreverdi’nin tasvir ettiği bu süreç, maddi ve mekanik bir neden-sonuç ilişkisinden tamamen farklıdır. Nûru’l-Envâr, kendi özünün kemalinden ve taşkınlığından, zorunlu olarak bir ilk varlığı/ışığı yayar. Tıpkı güneşin, bir çaba sarf etmeden, özünün gereği olarak ışık yayması gibi, Mutlak Işık da varlık yayar. Bu, onun cömertliğinin ve mutlak kemalinin bir sonucudur. Bu yayılış hiyerarşik bir düzen içinde gerçekleşir; her bir ışık, kendisinden sonra geleni hem varlıkta tutar hem de onu bilir, ta ki ışığın en zayıf formu olan maddi âleme (karanlıklar âlemi) ulaşana kadar. Bu süreçte Nûru’l-Envâr hiçbir eksilme yaşamaz, değişmez ve âleme müdahale etmez; o, olduğu yerde durarak, varlığın nihai ilkesi olarak kalır.

5. Varlığın Dereceleri ve Işığın Yoğunluğu

Ontolojik yapı yukarıdan aşağıya doğru bir ışık piramidi gibidir. En üstte Nurü’l-Envar bulunur; ardından daha düşük yoğunluktaki nurlar gelir: “Mücerret nurlar” (melekler, ruhlar) ve nihayetinde “bağlı nurlar” (insan ruhu). En aşağıda ise neredeyse tamamen karanlık olan maddi dünya yer alır. İnsan varlığı bu düzenin merkezindedir çünkü hem ruhuyla ışığa, hem de bedeniyle karanlığa aittir. Bu durum insanı ontolojik bir gerilim içine sokar: yükselme potansiyeli de vardır, düşme riski de.

6. Bilgi Anlayışı: İşrakî Epistemoloji

Sühreverdi’nin bilgi anlayışı, onun ışık ontolojisinden ayrı düşünülemeyecek radikal ve bütünleşik bir epistemolojidir. Ona göre gerçek ve güvenilir bilgi, soyut kavramların mantıksal çıkarımlarla işlendiği dolaylı bir süreçle (tasavvur ve tasdik) değil, doğrudan ve aracısız bir temas ve hazır bulunuşla elde edilir. Bu bilgi türünün adı ‘hudûrî bilgi’dir, yani bilen öznenin, bilinen nesne ile arada hiçbir temsil, suret veya sembol olmaksızın birebir yüz yüze gelmesi, onunla doğrudan buluşmasıdır.

Tüm Reklamları Kapat

Hudûrî bilginin en basit örnekleri, kişinin kendi varlığının, duygularının veya acısının farkında olmasıdır. Bir insan, "Acı çekiyor muyum?" diye düşünmez ve mantık yürütmez; acıyı doğrudan ve içkin bir şekilde yaşar, onunla bizzat yüzleşir. İşte Sühreverdi, tüm gerçek bilginin nihai olarak bu doğrudan temas modeline dayandığını savunur. Hakikati bilmek, onun hakkında zihinde kavramlar oluşturmak değil, onun ışığı altında doğrudan aydınlanmaktır.

Bu noktada epistemoloji ile ontoloji iç içe geçer. Sühreverdi’ye göre bir şeyin bilinebilir olması, onun ontolojik olarak bir ışık derecesine sahip olması demektir. Bir nesne ne kadar çok ışık (nur) içeriyorsa, o kadar fazla bilinebilir ve aydınlatıcıdır. En yüksek ve en saf varlık olan Nûru’l-Envar (Işıkların Işığı), aynı zamanda mutlak anlamda en bilinebilir olandır. Bilme edimi, bu ontolojik ışığın, bilenin ruhunun ışığı ile birleşmesi, bir aydınlanma ve temas sürecidir. Ruh, ancak kendisinden daha üstün ve daha saf bir ışığın onu aydınlatmasıyla, yani onunla doğrudan temas etmesiyle hakikati bilebilir.

Bu nedenle Sühreverdi’nin İşrakî yöntemi, salt akılcı çıkarımı (bahs) yetersiz görür ve onu sezgiye (sezgi ve müşahede) dayalı doğrudan bilgiyle (irfan) tamamlamayı şart koşar. Gerçek filozof, hem aklı hem de kalbi çalıştıran, nazari çalışmayı manevi bir arınma süreciyle birleştirerek hakikatin ışığına kavuşmayı bekleyen kişidir. Böylece bilgi, entelektüel bir edinim olmaktan çıkar, varoluşsal ve ontolojik bir aydınlanma haline dönüşür.

Tüm Reklamları Kapat

7. Işık Ontolojisinin Kozmolojik Boyutu

Sühreverdi’nin sistemi yalnızca varlığı değil, evrenin düzenini de açıklamaya yöneliktir. Kozmos, farklı ışık derecelerinden oluşmuş çok katmanlı bir yapıdır. Melekler, göksel felekler ve ruhani varlıklar ışığın daha yüksek derecelerini temsil ederken, maddi alem en alt seviyede bulunur. Bu hiyerarşi, sadece metafizik bir düzenleme değil, aynı zamanda ahlaki ve varoluşsal bir çağrıdır: insan ruhu, kozmik düzen içinde kendi ışığını yükseltmekle yükümlüdür.

8. Sühreverdi’de İnsan ve Ontolojik Yolculuk

Sühreverdi’nin felsefesinde insan, varlık hiyerarşisinde son derece özel ve ayrıcalıklı bir konuma sahiptir; o, maddi karanlıklar âlemi ile saf ışıktan oluşan ruhani âlem arasında duran bir köprü, bir mikrokozmostur. İnsanın özü, bedenin maddi karanlığına (zulmet) hapsolmuş, ancak kökeni itibarıyla saf nur olan ve sürekli olarak aslına, yani Işıkların Işığı'na (Nûru'l-Envâr) dönmek için özlem duyan bir 'ışık cevheri'dir (cevher-i nurânî). Bu nedenle, insanın dünyadaki varoluşu, ontolojik bir yolculuk, bir tür manevi göç (seyr ü sülûk) olarak tanımlanır.

Bu yolculuk, salt entelektüel bir birikim ve felsefi spekülasyonla sınırlı değildir. Sühreverdi'ye göre gerçek kurtuluş, hem aklın hem de kalbin birlikte katıldığı bütünleşik bir çabayı gerektirir. Kişi, öncelikle Meşşai felsefenin mantık ve muhakeme disiplininden geçerek aklını sağlam bir temele oturtmalı, hakikatı kavramsal olarak anlamalıdır. Ancak bu, yolun sadece ilk yarısıdır. Asıl nihai hedefe ulaşmak, yani hakikate doğrudan temas etmek için kişinin sezgi (sezgi) yeteneğini de harekete geçirmesi gerekir. Bu da derin bir içsel arınma, nefsi maddi tutkulardan ve dünyevi bağlardan temizleme süreciyle mümkündür.

Ruh, ancak bu şekilde saflaştığında, kendi aslındaki nuraniyetini ortaya çıkarabilir ve kendisinden daha yüksek olan meleksi ışıkları (kuvve-i kudsiyye) algılayabilecek bir hale gelebilir. Bu aşamada bilgi, artık kitaplardan öğrenilen dolaylı bir malumat olmaktan çıkar; bir aydınlanma, bir 'işrak' halini alır. Ruh, tıpkı bir ayna gibi temizlendiğinde, Mutlak Işık'ın tecellilerini yansıtabilir ve onunla doğrudan temas kurabilir.

Tüm Reklamları Kapat

Agora Bilim Pazarı
Algoritmalara Giriş

Boyut: 20,5×23,5
Sayfa Sayısı: 1292
Basım: 3
ISBN No: 9786053556497

Devamını Göster
₺1,098.00
Algoritmalara Giriş

İşte bu nedenle Sühreverdi’nin ışık ontolojisi, aynı zamanda pratik bir etik ve mistik bir yaşam rehberine dönüşür. Ontolojik sistem, sadece varlığın ne olduğunu açıklamakla kalmaz, insana kim olduğunu, nereden geldiğini ve nihai hedefinin ne olması gerektiğini gösterir. Bu, maddi bedenin zindanından kurtularak ruhun özlem duyduğu nurani âleme yükselmek ve nihayetinde kendi varlığını Mutlak Işık'ta yok olma (fenâ) derecesinde birliği tecrübe etmektir.[3]

9. İşrakîlik ile Meşşailik Arasındaki Ayrımlar

İbn Sina’nın temsil ettiği Meşşai (Peripatetik) gelenek ile Sühreverdi’nin kurucusu olduğu İşraki (Aydınlanmacı) ekol arasındaki temel ayrım, her iki düşünürün de aynı nihai hakikati açıklamaya çalışmasına rağmen, bu açıklamada izledikleri yöntem, kullandıkları dil ve vurguladıkları bilgi türlerinde belirginleşir. Bu fark, en temelde ontolojik bir başlangıç noktasına dayanır.

Ontolojide, İbn Sina varlığı anlamlandırmak için son derece rasyonel, kavramsal ve analitik bir çerçeve olan “zorunlu varlık” (vâcibü'l-vücûd) ile “mümkün varlık” (mümkinü'l-vücûd) ayrımını kullanır. Bu sistem, mantıksal zorunluluk ve nedensellik ilişkileri üzerine inşa edilmiştir. Zorunlu Varlık, kendi başına var olan ve diğer everything else var olmak için O'na muhtaç olan tek varlıktır. Mümkün varlıklar ise, var olmaları için bir nedene ihtiyaç duyarlar. Bu yaklaşım, varlığı soyut bir kavramsal analize tabi tutar.

Sühreverdi ise aynı gerçekliği, son dereze şiirsel, sembolik ve sezgisel bir metafor olan “ışık” (nur) ve “karanlık” (zulmet) dikotomisiyle açıklar. Onun sisteminde Varlık, ışığın ta kendisidir ve her şey, Mutlak Işık'tan (Nûru'l-Envâr) taşma yoluyla ve bir ışık hiyerarşisi içinde var olur. Buradaki ilişki, mantıksal bir nedensellikten ziyade, ontolojik bir aydınlanma ve yoğunluk ilişkisidir. Karanlık, mutlak yokluk değil, ışığın en zayıf halidir.

Bu ontolojik farklılık, doğrudan epistemolojilerine yansır. Meşşai gelenek için nihai bilgiye ulaşmanın yolu, kesin tanımlar, sağlam öncüller ve katı mantık kurallarıyla ilerleyen akılcı çıkarımdır (burhan). Bilgi, büyük ölçüde kavramsal ve dolaylıdır. İşrakîlikte ise gerçek bilgiye ulaşmanın nihai yolu, doğrudan temas ve sezgisel müşahede (mükâşefe) ile gerçekleşen bir “iç aydınlanma”dır (işrak). Akıl (akl), bu yolculukta gerekli ancak yetersiz bir araçtır; asıl olan, aklın sınırlarını aşan ve kalbin gözüyle gerçekleşen doğrudan bir tecrübedir. Sühreverdi, Meşşai mantığın araçlarını kullanmayı reddetmez, ancak onları nihai hedefe götüren asıl vasıta olarak görmez.

Sonuç olarak, İbn Sina’nın sistemi, varlığı ve bilgiyi anlamlandırmada soyut akıl yürütmeyi merkeze alan daha teknik ve felsefi bir dil kurarken, Sühreverdi’nin İşrakîliği, aklı sezgiyle, kavramı tecrübeyle, felsefeyi mistisizmle birleştiren daha bütüncül ve sembolik bir dil inşa eder.[4]

10. Sühreverdi’nin Işık Ontolojisinin Tasavvuf ile İlişkisi

Sühreverdi’nin ışık ontolojisi, İslam düşünce geleneği içinde tasavvufla kesişen, onunla derin bir diyalog içinde olan, ancak onunla tamamen özdeşleşmeyen özgün ve sentezci bir karaktere sahiptir. İki gelenek arasındaki en belirgin ortaklık, nihai hedefte ve bu hedefe ulaşmak için izlenmesi gereken yolda kendini gösterir. Her iki sistem de insan ruhunun maddi dünyanın sınırlarından ve karanlığından sıyrılarak aslına, yani Mutlak ve İlahi olana doğru bir dönüş (rucû`) yapması gerektiği fikrini merkeze alır. Bu yolculuk, salt entelektüel bir çabanın değil, deruni bir arınma (tezkiye), ahlaki olgunlaşma ve manevi disiplin sürecinin eseridir. Tasavvuftaki ‘seyr ü sülûk’ kavramı ile Sühreverdi’nin ‘nuri âlemlere yükseliş’ olarak betimlediği ontolojik yolculuk arasında güçlü bir paralellik vardır.

Benzer bir diğer ortak nokta, hakikate ulaşmada doğrudan tecrübe, keşif (mükâşefe) ve sezginin (sezgi) rolüne yapılan vurgudur. Sühreverdi’nin ‘hudûrî bilgi’ ve ‘işrak’ kavramları, tasavvuftaki ‘marifet’ ve ‘hâl’ kavramlarıyla akrabadır. Her ikisi de kavramsal ve dolaylı bilginin ötesinde, bizzat yaşanan ve temas edilen bir bilgi türünü işaret eder.

Ancak, özellikle İbn Arabi’nin temsil ettiği Vahdet-i Vücûd (Varlığın Birliği) öğretisi ile Sühreverdi’nin sistemi arasında ontolojik düzlemde temel bir farklılık mevcuttur. Vahdet-i Vücûd anlayışında, gerçekte var olan yalnızca Mutlak Varlık’tır; diğer her şey onun tecellilerinden, görünüşlerinden (zuhurât) ibarettir ve nihai hakikat göz önüne alındığında bu çokluk gerçek değil, izafidir. Sühreverdi ise, ışıklar hiyerarşisi içinde ontolojik bir çoğulluğu ve gerçek bir farklılığı korur. Onun sisteminde, Nûru’l-Envâr’dan taşan her bir ışık (nur), kendi başına gerçek ve özgün bir varlıktır. Işıklar arasındaki hiyerarşi, yalnızca bir gölge-gerçeklik ilişkisini değil, yoğunluk, kemal ve aydınlatıcılık derecesi bakımından gerçek ve objektif bir farklılığı ifade eder. En alt seviyedeki bir nur bile, kendisinden daha üstün bir nurun varlığına bağımlı olsa da, kendi düzeyinde gerçek bir varlık ve ışık statüsüne sahiptir.

Bu nedenle Sühreverdi’nin felsefesi, tasavvufi düşüncenin derinlikli motiflerini ve yöntemlerini bünyesine almakla birlikte, onları rasyonel ve hiyerarşik bir metafizik çerçeve içine yerleştirir. Sonuç, ne salt akılcı Meşşai felsefesi ne de salt mistik bir tasavvuf öğretisidir. Her iki geleneği, ‘ışık’ merkezli yepyeni bir ontolojik ve epistemolojik sistemde birleştiren, hem tasavvufla akraba hem de ondan ayrı, kendine has özgünlükte bir düşünce okuludur.

Tüm Reklamları Kapat

11. Batı Düşüncesi ile Paralellikler

Sühreverdi’nin kurduğu İşrakîlik sistemi, yalnızca İslam düşünce geleneğinin içinde değil, aynı zamanda dünya felsefe tarihinin büyük anlatısı içinde değerlendirildiğinde, evrensel bir öneme sahiptir. Onun ‘ışık’ merkezli ontolojisi ve epistemolojisi, insanlığın hakikati anlamlandırma çabasında farklı kültür ve zamanlarda ortaya çıkan bazı temel eğilimlerle belirgin paralellikler taşır, bu da onu Doğu ile Batı arasında kavramsal bir köprü kuran önemli bir figür haline getirir.

Bu paralelliklerin en kadim ve en çarpıcı olanı, Yeni-Platoncu filozof Plotinos’un ‘Bir’ (to Hen) anlayışı ile kurulabilir. Plotinos’a göre her şey, kendi kendine yeterli, tanımlanamaz ve mutlak olan ‘Bir’den taşar (emanatio). Bu süreç, Bir’in doluluğundan ve mükemmelliğinden zorunlu olarak dışa vurumudur. Sühreverdi’nin, Mutlak Işık’tan (Nûru’l-Envâr) diğer ışıkların ve nihayetinde âlemin taşması (sudûr) fikri, yapısal olarak Plotinos’un sistemine büyük benzerlik gösterir. Her iki sistem de varlığı, tek ve mutlak bir kaynaktan çıkan, giderek yoğunluğu azalan bir hiyerarşi olarak görür.

Hristiyan teolojisi ve felsefesinde de ışık metaforu merkezi bir rol oynamıştır. Aziz Augustinus, Tanrı’yı anlamak için ışık benzetmesine sıklıkla başvurur. Ona göre Tanrı, ruhun gözünü aydınlatan ve hakikati görmesini sağlayan manevi bir ışıktır. Tıpkı gözün güneşin ışığı olmadan görememesi gibi, ruh da Tanrı’nın aydınlatıcı ışığı olmadan hakikati bilemez. Bu epistemolojik ve ontolojik ışık anlayışı, Sühreverdi’nin ‘bilginin aydınlanma yoluyla doğrudan edinilmesi’ fikriyle doğrudan örtüşür.

Daha modern bir örnek olarak Martin Heidegger’in ‘aletheia’ kavramı ile de bir bağ kurulabilir. Heidegger, hakikati (Yunanca: a-letheia), ‘gizlilikten çıkma’, ‘açığa çıkma’ veya ‘örtüsüzleşme’ olarak tanımlar. Bu, varlığın kendisini gizlilikten kurtarıp açıklığa kavuşması sürecidir. Sühreverdi’nin sisteminde bir şeyin bilinebilir olması, onun ışığa (nur) sahip olması, yani karanlık ve gizlilik perdesinden sıyrılarak aydınlık sahasına çıkmasıdır. Her iki düşünürde de hakikat, edilgen bir keşif değil, ontolojik bir açılma, varlığın kendini ifşa etmesi sürecidir.

Tüm Reklamları Kapat

Bu bağlamlar göz önüne alındığında, Sühreverdi yalnızca İslam düşüncesinin içine hapsedilemeyecek evrensel bir filozoftur. O, Zerdüştî, Platoncu ve Plotinosçu geleneklerle İslami düşünceyi sentezleyerek, insanlığın ortak bir felsefi mirası olan ‘ışık metaforu’nu en sistematik ve kapsamlı şekilde işleyen düşünürlerden biridir. Bu nedenle onun felsefesi, Doğu ile Batı’yı, antikite ile moderniteyi, rasyonalite ile mistisizmi aynı potada buluşturan ve birbirleriyle konuşturan bir köprü işlevi görür.

12. Eleştiriler ve Tartışmalar

Sühreverdi’nin ışık metafiziği, soyutluğu nedeniyle eleştirilmiştir. Meşşai geleneğin takipçileri, ışığın ontolojik ilke olarak kullanılmasını “şiirsel” ve “mistik” bulmuşlardır. Ayrıca ışığın fiziksel bir fenomen mi, yoksa salt metafor mu olduğu tartışması da günümüze kadar sürmüştür. Buna karşın birçok düşünür, onun sistemini rasyonel ve sezgisel boyutu birleştiren özgün bir felsefi sentez olarak görür.

Okundu Olarak İşaretle
1
0
  • Paylaş
  • Alıntıla
  • Alıntıları Göster
Paylaş
Sonra Oku
Notlarım
Yazdır / PDF Olarak Kaydet
Raporla
Mantık Hatası Bildir
Yukarı Zıpla
Bu Blog Yazısı Sana Ne Hissettirdi?
  • Muhteşem! 0
  • Tebrikler! 0
  • Bilim Budur! 0
  • Mmm... Çok sapyoseksüel! 0
  • Güldürdü 0
  • İnanılmaz 0
  • Umut Verici! 0
  • Merak Uyandırıcı! 0
  • Üzücü! 0
  • Grrr... *@$# 0
  • İğrenç! 0
  • Korkutucu! 0
Kaynaklar ve İleri Okuma
  • ^ Seyyid Hüseyin Nasr, Oliver Leaman. İslam Felsefesi Tarihi. ISBN: 9789944105002. Yayınevi: açılım kitap.
  • ^ Şihabüddin Es-Sühreverdi. Hikmetü'l İşrak. ISBN: 978-625-7587-74-7. Yayınevi: Ketebe.
  • ^ John Walbridge. The Wisdom Of The Mystic East: Suhrawardī And Platonic Orientalism (Islam). ISBN: 978-0791450529. Yayınevi: State University of New York Press.
  • ^ Ibnisina. Kitabu'ş-Şifa Metafizik. ISBN: 9786052023143. Yayınevi: LİTERA YAYINCILIK ANSİKLOPEDİK KİTAPLAR.
Tüm Reklamları Kapat

Evrim Ağacı'na her ay sadece 1 kahve ısmarlayarak destek olmak ister misiniz?

Şu iki siteden birini kullanarak şimdi destek olabilirsiniz:

kreosus.com/evrimagaci | patreon.com/evrimagaci

Çıktı Bilgisi: Bu sayfa, Evrim Ağacı yazdırma aracı kullanılarak 13/09/2025 23:27:07 tarihinde oluşturulmuştur. Evrim Ağacı'ndaki içeriklerin tamamı, birden fazla editör tarafından, durmaksızın elden geçirilmekte, güncellenmekte ve geliştirilmektedir. Dolayısıyla bu çıktının alındığı tarihten sonra yapılan güncellemeleri görmek ve bu içeriğin en güncel halini okumak için lütfen şu adrese gidiniz: https://evrimagaci.org/s/21448

İçerik Kullanım İzinleri: Evrim Ağacı'ndaki yazılı içerikler orijinallerine hiçbir şekilde dokunulmadığı müddetçe izin alınmaksızın paylaşılabilir, kopyalanabilir, yapıştırılabilir, çoğaltılabilir, basılabilir, dağıtılabilir, yayılabilir, alıntılanabilir. Ancak bu içeriklerin hiçbiri izin alınmaksızın değiştirilemez ve değiştirilmiş halleri Evrim Ağacı'na aitmiş gibi sunulamaz. Benzer şekilde, içeriklerin hiçbiri, söz konusu içeriğin açıkça belirtilmiş yazarlarından ve Evrim Ağacı'ndan başkasına aitmiş gibi sunulamaz. Bu sayfa izin alınmaksızın düzenlenemez, Evrim Ağacı logosu, yazar/editör bilgileri ve içeriğin diğer kısımları izin alınmaksızın değiştirilemez veya kaldırılamaz.

Aklımdan Geçen
Komünite Seç
Aklımdan Geçen
Fark Ettim ki...
Bugün Öğrendim ki...
İşe Yarar İpucu
Bilim Haberleri
Hikaye Fikri
Video Konu Önerisi
Başlık
Kafana takılan neler var?
Gündem
Bağlantı
Ekle
Soru Sor
Stiller
Kurallar
Komünite Kuralları
Bu komünite, aklınızdan geçen düşünceleri Evrim Ağacı ailesiyle paylaşabilmeniz içindir. Yapacağınız paylaşımlar Evrim Ağacı'nın kurallarına tabidir. Ayrıca bu komünitenin ek kurallarına da uymanız gerekmektedir.
1
Bilim kimliğinizi önceleyin.
Evrim Ağacı bir bilim platformudur. Dolayısıyla aklınızdan geçen her şeyden ziyade, bilim veya yaşamla ilgili olabilecek düşüncelerinizle ilgileniyoruz.
2
Propaganda ve baskı amaçlı kullanmayın.
Herkesin aklından her şey geçebilir; fakat bu platformun amacı, insanların belli ideolojiler için propaganda yapmaları veya başkaları üzerinde baskı kurma amacıyla geliştirilmemiştir. Paylaştığınız fikirlerin değer kattığından emin olun.
3
Gerilim yaratmayın.
Gerilim, tersleme, tahrik, taciz, alay, dedikodu, trollük, vurdumduymazlık, duyarsızlık, ırkçılık, bağnazlık, nefret söylemi, azınlıklara saldırı, fanatizm, holiganlık, sloganlar yasaktır.
4
Değer katın; hassas konulardan ve öznel yoruma açık alanlardan uzak durun.
Bu komünitenin amacı okurlara hayatla ilgili keyifli farkındalıklar yaşatabilmektir. Din, politika, spor, aktüel konular gibi anlık tepkilere neden olabilecek konulardaki tespitlerden kaçının. Ayrıca aklınızdan geçenlerin Türkiye’deki bilim komünitesine değer katması beklenmektedir.
5
Cevap hakkı doğurmayın.
Aklınızdan geçenlerin bu platformda bulunmuyor olabilecek kişilere cevap hakkı doğurmadığından emin olun.
Size Özel
Makaleler
Daha Fazla İçerik Göster
Popüler Yazılar
30 gün
90 gün
1 yıl
Evrim Ağacı'na Destek Ol

Evrim Ağacı'nın %100 okur destekli bir bilim platformu olduğunu biliyor muydunuz? Evrim Ağacı'nın maddi destekçileri arasına katılarak Türkiye'de bilimin yayılmasına güç katın.

Evrim Ağacı'nı Takip Et!
Geçmiş ve Notlar
Yazı Geçmişi
Okuma Geçmişi
Notlarım
İlerleme Durumunu Güncelle
Okudum
Sonra Oku
Not Ekle
İşaretle
Göz Attım
Site Ayarları

Evrim Ağacı tarafından otomatik olarak takip edilen işlemleri istediğin zaman durdurabilirsin.

[Site ayalarına git...]
Bu Yazıdaki Hareketleri
Daha Fazla göster
Tüm Okuma Geçmişin
Daha Fazla göster
0/10000
Kaydet
Keşfet
Ara
Yakında
Sohbet
Agora

Bize Ulaşın

ve seni takip ediyor

Göster

Şifremi unuttum Üyelik Aktivasyonu

Göster

Şifrenizi mi unuttunuz? Lütfen e-posta adresinizi giriniz. E-posta adresinize şifrenizi sıfırlamak için bir bağlantı gönderilecektir.

Geri dön

Eğer aktivasyon kodunu almadıysanız lütfen e-posta adresinizi giriniz. Üyeliğinizi aktive etmek için e-posta adresinize bir bağlantı gönderilecektir.

Geri dön

Close