Psikopolitikanın Anatomisi
Toplum üzerine

- Blog Yazısı
Giriş
Geleneksel iktidar biçimleri genellikle çıplak şiddet, açık baskı ve disiplin mekanizmaları üzerinden işlerdi. Ancak 21. yüzyılda iktidarın işleyiş biçimi radikal bir dönüşüme uğradı. Gücün dışarıdan dayatıldığı, cezaların gözle görülür olduğu bir dünyadan; bireyin gönüllü katılımı, içsel motivasyonu ve özgürlük yanılsaması üzerinden şekillenen yeni bir iktidar düzenine geçtik. Byung-Chul Han, bu yeni iktidar düzenini “psikopolitika” kavramıyla tanımlar. Psikopolitika, bireyin ruhsal dünyasını, duygularını ve bilinç yapısını hedef alan, baskıyı sevecenlik, özgürlüğü kontrol, mutluluğu zorunluluk hâline getiren bir iktidar formudur. Ana kaynak olarak Byung-Chul Han'ın Psikopolitika kitabını kullandım, iyi okumalar.
1) Disiplin Toplumundan Performans Toplumuna
Michel Foucault, modern iktidar biçimlerini analiz ederken “disiplin toplumu” kavramını ortaya koymuştur. Ona göre modern çağın kurumları –okullar, kışlalar, fabrikalar, hapishaneler ve hastaneler– yalnızca işlevsel mekânlar değil, aynı zamanda bireyi disipline eden ve gözetim altında tutan yapılardır. Foucault, Jeremy Bentham’ın tasarladığı Panoptikon modelinden yola çıkarak, gözetimin sürekliliğini ve görünmezliğini açıklamıştır. Panoptikon’da birey, gardiyanın onu izleyip izlemediğini asla bilemez; fakat her an izleniyor olma ihtimali, bireyin davranışlarını sürekli denetim altında tutmasına yol açar. Bu nedenle disiplin toplumu, bireyin üzerinde kurulan görünür ve dışsal bir baskı ile işler.
Byung-Chul Han ise çağımızda iktidarın işleyiş biçiminin büyük ölçüde değiştiğini öne sürer. Ona göre artık dışarıdan dayatılan, cezalandırıcı ve otoriter bir gözetim sistemine ihtiyaç yoktur. Çünkü bireyler, kendi içlerinden yükselen başarı arzusu, üretkenlik tutkusu ve performans takıntısıyla kendilerini yönetmeye başlamışlardır. Modern insan, zorla çalıştırılan bir işçi değil, kendi motivasyonuyla tükenen bir performans öznesidir. Artık birey, dışarıdan gelen bir disiplin baskısıyla değil; kendi içsel hedefleri, bitmeyen kariyer hayalleri, kişisel gelişim saplantıları ve sürekli “daha iyi” olma zorunluluğu ile yönlendirilmektedir.
Bu dönüşüm, iktidarın doğasını kökten değiştirmiştir. Disiplin toplumunda iktidar, bireyi cezalandırarak ve sınırlandırarak işlerdi. Oysa performans toplumunda birey, cezalandırılmak için dışsal bir otoriteye ihtiyaç duymaz; kendi kendisinin gardiyanı hâline gelir. Daha çok çalışmadığında, daha fazla üretmediğinde ya da kendi potansiyelini “maksimum”a çıkarmadığında duyduğu suçluluk duygusu, bireyi içsel bir cezalandırma döngüsüne sürükler. Başarısızlık korkusu, bireyin kendi üzerine uyguladığı baskının en güçlü aracıdır.
Bu bağlamda modern insanın trajedisi açıktır: Foucault’nun tarif ettiği disiplin toplumunda birey, iktidarın tutsak bir nesnesiydi. Ancak Han’ın “performans toplumu”nda birey, gönüllü olarak kendi köleliğini üstlenmektedir. Kendini geliştirme söylemleri, pozitif düşünce kültürü, verimlilik fetişi ve girişimcilik ideolojisi, bireyin kendi kendini sömürmesini meşrulaştırır. Artık zincirler görünmezdir; çünkü zincir, bireyin kendi içsel motivasyonlarından örülmüştür. Bu nedenle günümüz insanı, özgürlüğünü kullandığını sanarken aslında kendi köleliğini üretmektedir.
2) İçselleştirilmiş İktidar ve Kendini Sömüren Bireyin Trajedisi
Psikopolitik çağın en belirgin özelliği, iktidarın bireyin içine sızmasıdır. Dışarıdan dayatılan kuralların yerine, bireyin içselleştirdiği normlar geçmiştir. Artık insanlar, kendilerini dışsal baskılarla değil, içsel motivasyonlarla sömürmektedir. Çalışmamak bir suç değil ama bir eksiklik, bir yetersizlik olarak görülür. Dinlenmek, tembellik ya da başarısızlıkla eşleştirilir. Sosyal medyada sürekli kendini göstermek, kişisel gelişim kitaplarıyla kendi potansiyelini “optimize etmek” ya da üretkenliği kutsallaştırmak bu içselleştirilmiş iktidarın tipik örnekleridir. Birey, kendi kendisinin patronu, kendi kendisinin gardiyanı, hatta kendi kendisinin celladı hâline gelir.
3) Pozitiflik Zorlaması: Mutluluk İdeolojisinin Karanlık Yüzü
Byung-Chul Han’ın kavramsallaştırdığı “pozitiflik terörü”, çağımızın en dikkat çekici fenomenlerinden biridir. İnsanlar sürekli mutlu, enerjik, üretken ve uyumlu olmak zorundaymış gibi bir kültürel baskı altındadır. Negatif duygular –mutsuzluk, yorgunluk, öfke ya da yalnızlık– sistem tarafından dışlanır. Böylece birey, kendi olumsuzluklarını bastırmak yerine onlardan utanmaya başlar. Bu durum, görünürde iyimser ama aslında ruhsal yıkımı derinleştiren bir şiddet biçimidir. Mutluluk, artık bireysel bir tercih değil; toplumsal bir zorunluluk hâline gelmiştir.
4) Özgürlük Yanılsaması: Algoritmalar, Beğeniler ve Görünmez Ekonomik Çıkarlar
Psikopolitikanın en çarpıcı boyutlarından biri, bireye özgür olduğunu düşündüren fakat gerçekte onu görünmez bir denetim ağına hapseden mekanizmaların varlığıdır. Modern birey, kararlarını kendisinin aldığını, seçimlerinin kendi özgür iradesinin ürünü olduğunu varsayar. Oysa bu kararların arkasında, son derece karmaşık algoritmalar, davranış mühendisliği stratejileri ve küresel ekonomik çıkarların sistematik yönlendirmeleri vardır.
Geleneksel iktidar biçimleri bireyin üzerinde baskı kurarak ona neyi yapması gerektiğini söylerdi. Bugünün iktidarı ise bireye emir vermez; bireyi özgürmüş gibi hissettirir. İşte bu noktada özgürlük, aslında yalnızca “seçenekler arasında tercih yapabilme”ye indirgenmiştir. Ancak bu seçeneklerin ne olacağına, bireyin önüne hangi alternatiflerin çıkarılacağına, hangi içeriklerin görünür olacağına artık birey değil, algoritmalar karar verir. Bir sosyal medya kullanıcısının karşısına çıkan haber akışı, onun kişisel tercihleriyle şekillenmiyor gibi görünse de, aslında bu tercihler algoritmalar tarafından önceden yönlendirilmiştir. Böylece birey, seçim yaptığını düşünürken gerçekte yönlendirilmiş bir rotada ilerler.
Bu yanılsamanın bir diğer boyutu ise “beğeni kültürü”dür. Sosyal medya platformlarında birey, aldığı beğeniler ve onaylar üzerinden kendi varlığını ölçmeye başlar. Ne kadar beğeni aldığı, kaç kişi tarafından takip edildiği ya da içeriklerinin ne kadar paylaşıldığı, onun kendilik algısının belirleyici unsurlarına dönüşür. Böylelikle birey, görünüşte özgürce içerik üreten bir özne gibi görünürken aslında platformun onay mekanizmalarına bağımlı hâle gelir. İktidarın görünmez yüzü, bireyin kendi arzusunu manipüle ederek işlev görür. Beğeni, bireyin özgürce seçtiği bir eylem değil; sosyal onay ihtiyacının ustaca sömürülmesidir.
Küresel ekonomik çıkarlar ise bu psikopolitik mekanizmayı daha da derinleştirir. Dijital platformlar, kullanıcıların davranışlarını takip eder, verilerini toplar ve onları gelecekteki davranışlarını tahmin etmek için kullanır. Bu “davranışsal veriler”, yalnızca reklamcılık için değil, aynı zamanda bireylerin politik tercihlerini, kültürel eğilimlerini ve tüketim alışkanlıklarını yönlendirmek için de kullanılır. Shoshana Zuboff’un “gözetim kapitalizmi” olarak adlandırdığı bu süreç, özgürlüğün yalnızca bir tüketim yanılsamasına indirgenmesine yol açar. İnsanlar hangi markayı satın aldıklarını, hangi politik görüşü savunduklarını veya hangi içeriklerle etkileşime geçtiklerini özgür bir tercih olarak görürler. Oysa bu tercihler, ekonomik çıkarların ve veri odaklı algoritmaların görünmez yönlendirmeleri tarafından çoktan belirlenmiştir.
Evrim Ağacı'nın çalışmalarına Kreosus, Patreon veya YouTube üzerinden maddi destekte bulunarak hem Türkiye'de bilim anlatıcılığının gelişmesine katkı sağlayabilirsiniz, hem de site ve uygulamamızı reklamsız olarak deneyimleyebilirsiniz. Reklamsız deneyim, sitemizin/uygulamamızın çeşitli kısımlarda gösterilen Google reklamlarını ve destek çağrılarını görmediğiniz, %100 reklamsız ve çok daha temiz bir site deneyimi sunmaktadır.
KreosusKreosus'ta her 50₺'lik destek, 1 aylık reklamsız deneyime karşılık geliyor. Bu sayede, tek seferlik destekçilerimiz de, aylık destekçilerimiz de toplam destekleriyle doğru orantılı bir süre boyunca reklamsız deneyim elde edebiliyorlar.
Kreosus destekçilerimizin reklamsız deneyimi, destek olmaya başladıkları anda devreye girmektedir ve ek bir işleme gerek yoktur.
PatreonPatreon destekçilerimiz, destek miktarından bağımsız olarak, Evrim Ağacı'na destek oldukları süre boyunca reklamsız deneyime erişmeyi sürdürebiliyorlar.
Patreon destekçilerimizin Patreon ile ilişkili e-posta hesapları, Evrim Ağacı'ndaki üyelik e-postaları ile birebir aynı olmalıdır. Patreon destekçilerimizin reklamsız deneyiminin devreye girmesi 24 saat alabilmektedir.
YouTubeYouTube destekçilerimizin hepsi otomatik olarak reklamsız deneyime şimdilik erişemiyorlar ve şu anda, YouTube üzerinden her destek seviyesine reklamsız deneyim ayrıcalığını sunamamaktayız. YouTube Destek Sistemi üzerinde sunulan farklı seviyelerin açıklamalarını okuyarak, hangi ayrıcalıklara erişebileceğinizi öğrenebilirsiniz.
Eğer seçtiğiniz seviye reklamsız deneyim ayrıcalığı sunuyorsa, destek olduktan sonra YouTube tarafından gösterilecek olan bağlantıdaki formu doldurarak reklamsız deneyime erişebilirsiniz. YouTube destekçilerimizin reklamsız deneyiminin devreye girmesi, formu doldurduktan sonra 24-72 saat alabilmektedir.
Diğer PlatformlarBu 3 platform haricinde destek olan destekçilerimize ne yazık ki reklamsız deneyim ayrıcalığını sunamamaktayız. Destekleriniz sayesinde sistemlerimizi geliştirmeyi sürdürüyoruz ve umuyoruz bu ayrıcalıkları zamanla genişletebileceğiz.
Giriş yapmayı unutmayın!Reklamsız deneyim için, maddi desteğiniz ile ilişkilendirilmiş olan Evrim Ağacı hesabınıza üye girişi yapmanız gerekmektedir. Giriş yapmadığınız takdirde reklamları görmeye devam edeceksinizdir.
Dolayısıyla özgürlük, çağımızda radikal bir dönüşüme uğramıştır. Bireyin özgür olduğunu hissetmesi, aslında onun en derin esaret biçimidir. Çünkü baskının olmadığı yerde özgürlük olduğu sanılır; fakat gerçekte baskı daha rafine bir hâlde, “özgürlük” kılığında işlemektedir. Birey, kendisini özgür hissettiği an, psikopolitikanın en etkili ağına yakalanmış demektir. Bu durum, klasik iktidar anlayışlarından tamamen farklıdır: Artık iktidar dışarıdan zorla dayatılmaz, bireyin arzularının içine işlenir ve birey kendi esaretini özgürlük olarak yaşar.
5) Şeffaflık Toplumu ve Mahremiyetin Çöküşü
Psikopolitik düzenin en sinsi sonuçlarından biri de mahremiyetin erozyonudur. Şeffaflık çağında birey, kendi özel hayatını gönüllü olarak ifşa eder. Paylaşımlar, beğeniler, sürekli görünür olma arzusu aslında iktidarın işine yarar. Çünkü birey ne kadar şeffaf olursa, denetim de o kadar kolaylaşır. Mahremiyet, özgürlüğün son kalesidir; ancak günümüzde insanlar gönüllü olarak bu kaleyi terk etmektedir. Byung-Chul Han’ın ifadesiyle, şeffaflık toplumu aslında özgürlüğün değil, kontrolün en rafine biçimidir.
Sonuç: Gönüllü Köleliğin Psikopolitik Mantığı
Psikopolitika, çağımızın en incelikli iktidar formunu açığa çıkarır. Bireyler, özgür olduklarını sanarak aslında kendilerini sömürmekte, kendi içsel baskılarının kurbanı hâline gelmektedir. Pozitiflik zorlaması, özgürlük yanılsaması ve şeffaflık toplumu, modern insanın ruhsal tükenişini hızlandırmaktadır. Dolayısıyla en temel soru şudur: Gerçekten özgür müyüz, yoksa özgürlüğün tatlı yanılsaması içinde yaşayan gönüllü köleler miyiz?
- 2
- 1
- 0
- 0
- 0
- 0
- 0
- 0
- 0
- 0
- 0
- 0
Evrim Ağacı'na her ay sadece 1 kahve ısmarlayarak destek olmak ister misiniz?
Şu iki siteden birini kullanarak şimdi destek olabilirsiniz:
kreosus.com/evrimagaci | patreon.com/evrimagaci
Çıktı Bilgisi: Bu sayfa, Evrim Ağacı yazdırma aracı kullanılarak 14/09/2025 01:20:06 tarihinde oluşturulmuştur. Evrim Ağacı'ndaki içeriklerin tamamı, birden fazla editör tarafından, durmaksızın elden geçirilmekte, güncellenmekte ve geliştirilmektedir. Dolayısıyla bu çıktının alındığı tarihten sonra yapılan güncellemeleri görmek ve bu içeriğin en güncel halini okumak için lütfen şu adrese gidiniz: https://evrimagaci.org/s/21431
İçerik Kullanım İzinleri: Evrim Ağacı'ndaki yazılı içerikler orijinallerine hiçbir şekilde dokunulmadığı müddetçe izin alınmaksızın paylaşılabilir, kopyalanabilir, yapıştırılabilir, çoğaltılabilir, basılabilir, dağıtılabilir, yayılabilir, alıntılanabilir. Ancak bu içeriklerin hiçbiri izin alınmaksızın değiştirilemez ve değiştirilmiş halleri Evrim Ağacı'na aitmiş gibi sunulamaz. Benzer şekilde, içeriklerin hiçbiri, söz konusu içeriğin açıkça belirtilmiş yazarlarından ve Evrim Ağacı'ndan başkasına aitmiş gibi sunulamaz. Bu sayfa izin alınmaksızın düzenlenemez, Evrim Ağacı logosu, yazar/editör bilgileri ve içeriğin diğer kısımları izin alınmaksızın değiştirilemez veya kaldırılamaz.