MAYASINDA KÖTÜLÜK OLMASINA RAĞMEN SEVİLEN KARAKTERLER
Anti-Kahramanlar Nasıl En Çok Sevilen İsimler Oldular?

- Blog Yazısı
GİRİŞ
Anti-kahramanlar, geleneksel kahramanlık anlayışından ayrılan ve genellikle kusurları, içsel çatışmaları ve ahlaki belirsizlikleriyle eserlere rol edilen karakterlerdir. Son zamanlarda popüleritesinin de artmasıyla sanat akımlarına büyük oranda yön vermişlerdir. Anti-kahramanların net bir tanımı olmamakla beraber net bir şekilde karakterlerin anti-kahraman mı yoksa kötü kahraman mı ayrımı da yapılamamaktadır. Bu yazımda olabildiğince anti-kahmanların neden yükselişe geçtiği ve kişisel özelliklerinden bahsedip neden popüler olduklarını inceleyeceğiz.
Öncelikle “Anti-Kahraman” kimlere denir bunu tanımlamamız gerekmektedir. Süper kahramanlar kötülerle savaşan, onları cezalandıran ve en insancıl şekilde hareket eden karakterlerdir. Anti-kahramanlar ise kötü insanlara kötülük yapmaktan çekinmeyen, iyi insanları genelde rahatsız etmeyen, çoğunlukla iyi olmaktan ziyade çıkarları doğrultusunda hareket eden karakterledir. Yani süper kahramanlarla tek ortak noktası, kendinden daha kötü insanlarla mücadele etmesidir, buna paralel olarak iyilik yapmak ya da günü kurtarmak en önemli amaç değildir.
Aklınıza gelen soruyu da cevaplayayım Batman’ın Jokeri kötü adamdır, anti-kahraman değildir. Wolverin’de anti-kahraman değildir. Tamam, geçmişi işin içine kattığımızda çok da temiz bir sicilinin olmadığını görüyoruz, 2. Dünya savaşı ya da mafya olaylarına karışması onu bir zamanlar kötü karakter yapıyor. Lakin, XMan’e katılınca bir anda kişilik bölünmesi yaşayıp agresif iyi adama dönüşüyor. Anti-kahraman demek beyaz ya da siyah arası ama siyaha daha yakın koyu bir gri demektir. Yazımın sonlarına doğru anti-kahramanlar örnekleri ve neden bu yolu seçtiklerini örnek olarak açıklayacağım.
NEDEN ANTİ-KAHRAMANLAR YÜKSELİŞTELER?
Benim için en büyük sebep: anti-kahramanlar, modern toplumun karmaşıklığına ve ahlaki belirsizliklerine daha iyi uyum sağlamalarıdır. Geleneksel kahramanlar genellikle ahlaki açıdan kesin bir doğrular ve yanlışlar dünyasında hareket ederken, anti-kahramanlar daha “insan dünyasına“ uygun hareket ederler.
Mesela Batman neden jokeri öldürmüyor? Çünkü onu öldürürse ahlaken kötü bir eylem gerçekleştirecektir. Peki, jokeri öldürmeyip hapse attıkça jokerin müritleri sayesinde tekrar hapisten kaçacağı ve yaşadığı her an daha fazla insanı canından ya da malından edeceği bir gerçektir. Bu durumda jokeri fırsatı varken öldürmediği her an Gotham şehrine daha büyük bir kötülük yapmış olmuyor mu? İşte anti-kahramanlar ile kahramanlar arasında ikilemde kaldığımız nokta bu. Anti-kahraman bakış açısıyla bulduğun yerde öldürmen daha yararlı olduğu fikri belki daha az “insancıl” bir karar ama yapılması zorunlu bir eylemdir. Sonuçlarına bakarak, yapılması zorunlu eylemlerin insanlık kriterlerine bakılamaz. Bu sebeple anti-kahramanların günün sonunda daha doğru kararlar verdiğini görüyoruz.
En büyük ikinci sebep ise, aşırı iyimserliğin çocukça olmasıdır. Batman örneğinden devam edelim. Batman, Süperman’e “benden daha insan” demiştir, yani uzaylı ve istediğini her şeyi yapabilecek gücü olmasına rağmen sadece doğru olan seçenekleri yaptığını ima eder burada. Kusura bakmayın da çok klişe. Gerek Süperman gerek Batman fark etmez, ikisi de ergenliğine yani 15 yaşına kadar süper kahramanlıktan uzak bir insan gibi yetiştirilmiş iki farklı bireydir. İkisinin de yaşadığı toplum fazlasıyla kötülüklerden nasibini almış, iyiliklerin yok denecek kadar az olduğu ortamlardır. Hani bütün şehirden izole ve kusursuz bir eğitim almış olması gerçeklikten uzak bir yaklaşım, çocuksu kalıyor.
Bir diğer büyük sebep ise anti-kahramanlar trajik bir hikayeye sahiptirler ve karakter gelişimi sürecinde büyük acılar yaşarlar. Bu, izleyicilerin ve okuyucuların empati duymasını ve karakterlerin yaşadığı zorluklarla bağ kurmasını sağlar. Yani bizim anti-kahramanın sütten çıkmış ak kaşık olmadığı gibi neden kötü seçenekleri seçtiğini yaşadıklarıyla köprü kurarak anlamaya çalışırız.
Bu bütün durumlar için geçerlidir aslında. Mesela bir ceylan belgeseli izlerseniz, aslanlar tarafından nasıl taciz edildiği, ölümden döndüğünü, aslanların onları nasıl travmalar bıraktığını ve bunlara verdiği tepkileri görmek bize ceylanı benimsememizi sağlar. Buna paralel olarak eğer aslan belgeseli izlersek, aslanın avlanamazsa yavrularının aç kalacağını görmek, uzun süre kusursuz av için uğraştığını ve başaramayacağı ihtimalini düşündüğümüzde bu sefer asıl tuttuğumuz hayvan aslan oluverir. O ceylanı avlamasını isteriz.
Yani hem duygusal bağlar kurmak için karakterin aklına girmek her eser için geçerli. Ama ilk iki sebep anti-kahramanları daha ilgi çekici yapmaktadır. Günümüzde çok kaliteli anti-kahraman karakterlerden bazılarını inceleyelim ve çekici olma sebeplerini inceleyelim.
Aslında maddi destek istememizin nedeni çok basit: Çünkü Evrim Ağacı, bizim tek mesleğimiz, tek gelir kaynağımız. Birçoklarının aksine bizler, sosyal medyada gördüğünüz makale ve videolarımızı hobi olarak, mesleğimizden arta kalan zamanlarda yapmıyoruz. Dolayısıyla bu işi sürdürebilmek için gelir elde etmemiz gerekiyor.
Bunda elbette ki hiçbir sakınca yok; kimin, ne şartlar altında yayın yapmayı seçtiği büyük oranda bir tercih meselesi. Ne var ki biz, eğer ana mesleklerimizi icra edecek olursak (yani kendi mesleğimiz doğrultusunda bir iş sahibi olursak) Evrim Ağacı'na zaman ayıramayacağımızı, ayakta tutamayacağımızı biliyoruz. Çünkü az sonra detaylarını vereceğimiz üzere, Evrim Ağacı sosyal medyada denk geldiğiniz makale ve videolardan çok daha büyük, kapsamlı ve aşırı zaman alan bir bilim platformu projesi. Bu nedenle bizler, meslek olarak Evrim Ağacı'nı seçtik.
Eğer hem Evrim Ağacı'ndan hayatımızı idame ettirecek, mesleklerimizi bırakmayı en azından kısmen meşrulaştıracak ve mantıklı kılacak kadar bir gelir kaynağı elde edemezsek, mecburen Evrim Ağacı'nı bırakıp, kendi mesleklerimize döneceğiz. Ama bunu istemiyoruz ve bu nedenle didiniyoruz.
OMNİ MAN
Dc evreninin en beğendiğim karakteridir kendisi. İzlemeye niyeti olanların bu kısımları okumamasını isterim. Viltrumlular yaklaşık 5000 yıl yaşayabilen, ışık hızına yakın hareket edebilen, Süpermen kadar güçlü ve uçabilen, insanlardan daha akıllı olan bir uzaylı ırkı. İşin kötü tarafı bu uzaylı ırkı tamamen galaksiye istilacı bir şekilde yaklaşıyor. İşte bizim Viltrumlu karakterimiz Omni Man ise Dünyayı istila etmek için gelen bir uzaylıdır. Tabi ki kendisini istilacı olarak tanıtmıyor Dünyaya inince. Önce Süpermen misali bir kurtarıcı olarak iniyor ve süper kahramanlarla dost ediniyor. Ta ki uygun zaman gelinceye kadar... Uygun zamanda dünyanın en güçlü süper kahramanlarını bir gecede öldürüp dünyayı istilaya hazırlıyor. Bu karakterin amacı elbette kötülük etmek değildir. Aslında en başta kendi ırkının çıkarını düşünmektedir.
Onlar için dünya küçük ve değersiz canlıların bulunduğu bir gezegen. Şöyle ki biz insanlar sadece 60 yıl yaşayabiliyoruz ama bir Viltrumlu 5000 yıl yaşayabilir. Yani dünyayı işgal etmesini şöyle düşünelim, bir bal çiftliğinde olduğunu hayal edin. Para kazanmak için bal satmak zorundasınız ve bunun için arıları hem canından hem ürettiklerinden ediyorsunuz. Bunun açıklaması ise arıların bizden daha güçsüz, aptal ve kısa yaşam süreleridir. Bir arı ortalama 6-7 hafta yaşar ve ölür, yeri bir insana kıyasla daha kolay doldurulabilir. Bir Viltrumlu için de biz insanlar aynı şekilde, daha aptal güçsüz ve kısa yaşam sürelerine sahibiz. Fiziksel olarak ne kadar benzer olsak da sonuçta bir viltrumlu için bir böcekten çok da farksız değiliz.
Bu seri içerisinde daha çok fazla felsefi düşüncelere yer veren muazzam bir seridir. Hani değer yargıları sorgulamaya itiyor. Omni Man insan öldürürken zevk almıyor ama hiçbir şekilde pişmanlık da hissetmiyor. Biz onların bal toplamak için işgal ettiği kovandan farksızız.
TONY MONTANA
Tony Montana Küba’da doğup büyümüştür. Gençliğinde bile sürekli serserilik yapmış, sayısız kere tutuklanmış bir gençliğe sahiptir. Fidel Castro devrimi kabul etmeyenlerin ülkeden gitmelerinin istemesiyle beraber Amerika’ya yerleşmiştir. Film ve hikayemizde burada başlıyor. Amerika’ya yerleştiği gibi güç kazanmaya çalışıyor ve mafyatik işlere bulaşıyor. Hikayede beni en çok düşündüren kısım inanılmaz bir tatminsizliğinin olmasıydı. Küba’dan taşınınca mülteciyken küçük bir büfede bulaşık yıkıyordu ve söylediği şey “ben buraya köle olmaya gelmedim” idi. Güç kazanınca yani mafya olunca bu sefer kendi üstlerine bulaşmaya ve “ben kimsenin paralı adamı olamam” demeye başlamıştı. Patronuna isyan edip kazanınca ve çetenin başına geçince de aynı şekilde tatminsizliği bitmemişti. Bu sefer büyük miktarda para kazanınca “büyük şirketler beni sömürüyor, sadece param için bana saygı duyuluyor” gibi bir tatminsizlik yaşamaya devam etti. Yani olduğu durumdan memnun olmadığı gibi, hayalindeki konuma gelince de tatmin olmamaya devam etti.
Yani ilk başta dediğimiz gibi kendi de kötülük yapıyordu, uyuşturucu satıyordu ama diğer mafyalarla da sürekli çatışma halinde olduğu için anti kahraman sınıfına giriyor. Filmi kesinlikle izlenmesi gereken bir filmdir felsefi altyapısı sağlam hazırlanmıştır. Ölünceye kadar sadece kendi yükselişini düşünmüş ve günün sonunda kendi kendini harap etmiştir.
JACK SPARROW
PARDON, KAPTAN JACK SPARROW
Jack Sparrow’u biz sadece iyi yönleriyle görsek de aslında korsan olduğu ve insanları mağdur ederek gününü geçirdiğini unutmamalıyız. Jack Sparrow hikayesini öğrendikten sonra aslında ne kadar felsefi bir yapımda oynadığını daha iyi anladım. Aslında Jack Sparrow İngiliz kraliyeti adına çalışan bir denizciydi. Patronu da Cutler Beckett idi. Filmden önce çıkan kitabına göre Jack Sparrow İngiltere adına köle ticareti yapıyordu. Tabi ona söylenen sadece “kargo nakliyesi” olduğu için bunun çok geç farkına varıyor. Beckett ile yaptığı bir konuşmadan onun eline neden korsan damgası olan “P” işareti konduğundan konuşuyorlardı. Bir anda Jack “insanlar kargo değildir” diyor. Beckett’a göre kanunlar izin verdiği sürece Afrika’daki Zencileri köle yapmak iyi bir davranıştır. Ama Jack bunu kendine yediremiyor. İsyan edip korsan olmaya karar veriyor.
İlk baştaki Aztec Altınını keşfettikleri anda bunu İngiltere’den saklayıp kendi yararına kullanıyor ve kendi mürettebatını oluşturuyor. Yani biz filmde bu olaylardan sonrasını görüyoruz. Bir de Barbossa ona ihanet edip bir adaya hapsetme olaylarından sonra. Onu adada ölüme terkediyorlar ama Jack oradan kaçmayı başarıyor. Tabi o adada kalırken çok sussuz çektiği için psikolojik sorunları başlıyor. Filmde öyle yaylana yaylana yürümesi ve sipastik hareketlerinin sebebi budur. Yani Jack hem kendi gibi Korsanlarla ve İngiltere ile sürekli bir çatışma halinde oluyor. Tamamen iyi olmadığı gibi tamamen kötü bir karakter de değil. İnançları uğruna yeri gelince başka insanlara zarar da veren bir kişiliktir.
SONUÇ
Evet durum böyle. Gördüğüm kadarıyla 20. yüzyılın sonlarına doğru artan fantastik edebiyat yavaş yavaş yetişkinlere yönelik çıkmaya başladı ve haliyle anti kahramanlar da bununla paralel olarak popülerleşti. Küçüklüğümüzde beğendiğimiz o fantastik diyarlar yetişkin olunca da bir talebe dönüşmüş ki piyasada fazlaca anti kahraman eserler çıktı. Gayette hoşuma gitti yalan yok. Lakin filmlerin altındaki felsefi görüşler ve vermek istediği mesajları ne kadar iyi izleyicilere yansıttıklarıyla daha çok ilgileniyorum. Onların yaşadığı içsel mücadeleleri, izleyicilere insan doğasının farklı yönlerini yansıtarak, daha derin bir insanlık portresi sunuyorlar.
- 4
- 2
- 2
- 1
- 1
- 1
- 0
- 0
- 0
- 0
- 0
- 0
Evrim Ağacı'na her ay sadece 1 kahve ısmarlayarak destek olmak ister misiniz?
Şu iki siteden birini kullanarak şimdi destek olabilirsiniz:
kreosus.com/evrimagaci | patreon.com/evrimagaci
Çıktı Bilgisi: Bu sayfa, Evrim Ağacı yazdırma aracı kullanılarak 10/05/2025 00:41:24 tarihinde oluşturulmuştur. Evrim Ağacı'ndaki içeriklerin tamamı, birden fazla editör tarafından, durmaksızın elden geçirilmekte, güncellenmekte ve geliştirilmektedir. Dolayısıyla bu çıktının alındığı tarihten sonra yapılan güncellemeleri görmek ve bu içeriğin en güncel halini okumak için lütfen şu adrese gidiniz: https://evrimagaci.org/s/17316
İçerik Kullanım İzinleri: Evrim Ağacı'ndaki yazılı içerikler orijinallerine hiçbir şekilde dokunulmadığı müddetçe izin alınmaksızın paylaşılabilir, kopyalanabilir, yapıştırılabilir, çoğaltılabilir, basılabilir, dağıtılabilir, yayılabilir, alıntılanabilir. Ancak bu içeriklerin hiçbiri izin alınmaksızın değiştirilemez ve değiştirilmiş halleri Evrim Ağacı'na aitmiş gibi sunulamaz. Benzer şekilde, içeriklerin hiçbiri, söz konusu içeriğin açıkça belirtilmiş yazarlarından ve Evrim Ağacı'ndan başkasına aitmiş gibi sunulamaz. Bu sayfa izin alınmaksızın düzenlenemez, Evrim Ağacı logosu, yazar/editör bilgileri ve içeriğin diğer kısımları izin alınmaksızın değiştirilemez veya kaldırılamaz.