Paylaşım Yap
Tüm Reklamları Kapat

LİBERAL FELSEFENİN EN BÜYÜK YANILGISI: REKABET

Türk Liberalizminin Eleştirisi: Piyasa Her Daim En İyi Yolu Bulur Mu?

LİBERAL FELSEFENİN EN BÜYÜK YANILGISI: REKABET England_und_der_Krieg_in_Südafrika_-_Rata_Langa_1899
Anti-kapitalizm Posteri
13 dakika
111
  • Blog Yazısı
Blog Yazısı
Tüm Reklamları Kapat

Liberalizm en basit tanımıyla, bireysel özgürlükleri yücelten, serbest piyasa ekonomisini savunana ve devletin belli bir miktarda kısıtlanması gerektiğini savunan (genelde) sağ politik kanatta yer alan siyasi düşünce ve ekonomik modeldir. Sağcılık-solculuk Türkiye’de inanılmaz yanlış bilinir. Türkiye siyasetle bu kadar ilgili olup da siyasi bilgi “magazin siyasetinden” çok da uzaklaşamaması çok ilginçtir. Sağcılık-solculuk ekonomik ifadelerdir ve en kısa haliyle solculuk gelir eşitsizliğini azaltma, refah programlarını genişletme ve toplumsal adaleti teşvik etme eğiliminde iken sağcılık bireyselliği, düşük vergileri ve iş dünyasının serbest rekabetini ön plana çıkarırlar. Bu yönden sağcılar toplumsal sınıf farklılıkları ve hiyerarşiyi savunur, sol görüşler ise toplumsal eşitliği savunurlar. Konudan bağımsız bir yanlış anlaşılmayı da düzeltmek isterim ki “faşizm” sol görüş değildir, faşizm aşırı sağ ideolojidir, sosyalizmle alakası yoktur. Faşizm sınıf farklılıklarını dibine kadar savunur hatta ve hatta en üstte “ırksal” olarak üstün gördüğü kişiler hariç herkesin yok olmasını ister, sosyalizm ise sınıf farklılıklarını ortadan kaldırmaya çalışır.

Kafamızda oluşacak bazı kavramları kabaca öğrendiğimizi varsayarak liberalizmden devam etmek isterim. Şayet liberalizmi tanımlarken “genelde sağ politik kanatta yer alır” dedim. Yani liberal sistemler her zaman “sağcı” olmak zorunda değildir, sol liberal ekonomiler de mevcuttur. Mesela Almanya sol liberal sistemi benimser ve fırsat eşitliği temelinde liberal sistemi kabul ederler ve uygular. Bu yazı Türkiye’deki son zamanlarda popüler olan liberalizm maskesi altında “kapitalizmi” savunan kişilerin en büyük argümanı olan rekabetin her daim doğru yolu bulduğu düşüncesini eleştireceğiz. Kapitalizm ile liberalizm arasındaki en büyük fark kapitalizm serbest piyasayı olabildiğince büyültür ve devleti olabildiğince küçültür. Bunun sonucunda kapitalist sistemlerde devletin görevi sadece güvenlik(iç ve dış) olarak kısıtlanır.

Liberal sistemlerde devlet kapitalist yönetim şekline göre daha fazla piyasayı kısıtlar ve müdahale eder, kapitalizm ise bunun dengesini rekabet ile çözüleceğine inanır. Şöyle ki, mesela bir ürünün üreticisi olalım sallıyorum telefon. Telefonda rekabet olduğu sürece sürekli bir gelişim içerisinde olacaktır. Yani tüketici üretici markalardan, en ucuz, en kaliteli, en verimli olan telefonu satın almak isteyecektir. Eğer ki piyasada kalitesiz ve pahalı telefonlar varsa bu marka piyasada tutunamaz ve batar, en kaliteli ve ucuzu üreten firmalar ayakta kalır. Bunun yanı sıra her fabrika ya da marka kendi bünyesinde çalışan işçi sınıfına da iyi davranmak zorunda kalır. Çünkü rekabet sürekli bir gelişim gerektirir ve bu gelişimi sağlamak için kaliteli çalışana ihtiyaç duyar. Kim mühendislerine ve işçilere iyi çalışma ortamı ve yüksek ücret verirse onun yanında kaliteli işçi sınıfı toplanır. Ayrıca bu düşünceye göre, üretim tamamen devletin elinde olduğu sürece telefonda bir gelişme olamaz, çünkü buna gerek duymaz. Ayrıca devletin yaptığı her işi de verimsiz ve haksız kazanç olarak kabul eder çünkü, her daim vergilerle zararı kapatabilir.

Tüm Reklamları Kapat

Bu sebeple kapitalizm devleti olabildiğince piyasadan elini çekmesini bekler. Ayrıca kapitalizm zenginlerin değil, işçi sınıfının yanında olduğunu savunur. Bu rekabet ortamının aslında “kapitali” mahvettiğini ileri sürer. Adam Smith buna “görünmez el kuramı” adı verir. Yani piyasada en doğru yolu bulan ve parayı oraya yönlendiren görünmez bir elin olduğunu ileri sürer. O sebeple bu görünmez elin çalışması için devletin piyasaya kontrolü olabildiğince azaltılmalıdır der. Şunun da altını çizmek gerekir ki, Adam Smith bile sağlık ve eğitim sektörünün tamamen özelleştirilmesine karşıdır. Adam Smith iş adamlarının ve iş yaşamının "sütten çıkmış kaşık" olmadıklarını ve burjuva sınıfının çıkarlarıyla eğitim ve sağlığın asıl amaçlarının çelişeceğini düşündüğünden “Ulusların Zenginliği” kitabında anlatmıştır. Yani “serbest Pazar (free market)” anlayışını “liberteryen” şekilde savunmadığının altını çizmek isterim. Serbest Pazar o kadar da serbest olmamalı ve devlet tarafından denetlenmeli, en azından bir liberal böyle düşünmeli.

Liberal görüşteki insanların argümanlarını dinlerken gerçeklikle çok uyuşmayan senaryolar dinliyorum. Dürüst olalım, dünyada bile çok sayıda örneği var, serbest piyasa her ülkeye yakışmaz hatta gelişmemiş ülkelere yarardan çok zarar getirir. Serbest ticaret zaten hali hazırda serbest ticaret kapasitesi yüksek, fabrikaları ve sektörün tam anlamıyla oturduğu ülkelerde işe yarar. Ortada belirli bir üretimin olmadığı, sanayinin tam anlamıyla her şeyi üretemediği ülkelerde işe yaramaz. Yani Türkiye kapitalizme geçse, ya da liberallerin söylediği gibi her kurum özelleşse sadece pazar haline gelir sadece ithalat yapar. Çünkü üretemediği sanayi ürünlerinin daha üstün şekilde üreten ve pazara sokmuş büyük şirketlerle rekabet edemez, yeni bir ürün ortaya çıkaramaz. Bir ürünü verimli ya da düşük bütçeyle bir şekilde üretebilmek için sektörde halihazırda bir büyüklüğünün olması lazım, o işi önceden üretmeye başlamış olmak lazım, ülke yeterince zengin ve gerekli rekabet ortamının da olması lazım.

Durumu daha iyi anlayabilmeniz için örneklerle anlatmaya çalışalım. Bir ülke her türlü ürünü üretemez, Çin, Hindistan ve Amerika gibi dünyaları üretmediği sürece. Bu sebeple ülkeler ticaretle üretim kapasitelerini arttırmak ve daha verimli bir kaynak kullanımı ile üretemediği ürünleri temin etmek. Mesela Tr’de X ürününü üretmek, USA’ya göre daha pahalı olduğunu düşünelim. Aynı şekilde Y ürününü üretmek USA’da, Tr’de üretmekten daha pahalı olduğunu düşünelim. Adam Smith der ki aradaki gümrük vergilerini azaltarak ve her iki ülke kendi iyi ürettiği ürünü üretse daha az maliyetle daha fazla ürün elde eder iki ülke. Bu daha verimli bir üretim olur her iki ülke içinde evet. Ama sorun şu diyelim ki X ürünü USA verimli üretiyor ama Tr buna karşılık bir Y ürünü ile rekabet edemiyor, ayrıca Tr X ürününe de muhtaç olsun. Bu durumda Tr, USA’nın pazarı olmaktan öteye gidemez. Mesela örnek verelim telefon olsun bu X ürünü. Eğer Türkiye kapitalist olursa ve telefon sanayisi şu an az var ama hiç olmadığını kabul edersek, hiçbir zaman USA gibi Apple üretemeyecek ya da başarılı bir telefon üreticisi olamayacak. Çünkü hiçbir zaman oturmuş bir sanayi olan USA gibi ucuza telefon üretemeyecek, ürettikleri telefonlar kaliteli olmayacak. Çünkü devleti olabildiğince küçültünce devlet desteğini de ortadan kaldırmış oluyoruz. Devletin destekleyip de büyültmeye çalıştığı bir sanayi de olmayacak. Sonsuza kadar gelişmemiş bir sanayiye mahkûm etmekten hiçbir farkı yok bu durumun. Yani bırakın Türkiye’yi Avrupa için bile çok uygun bir sistem olmadığını söylemek mümkün.

Rekabet artınca ve her şey özelleşince gerçekten her ürünü hizmeti en kaliteli ve ucuz bir şekilde alacağımız iddiası üzerinde de durmak istiyorum. LDP başkanı Besim Tibuk’un geçmiş konuşmalarını dinleyince özel sektörün bütün boşlukları hıphızlı bir şekilde doldurduğu gibi her şeyin en kalitesinin her daim mevcut olacağını iddia etmektedir. Bunun eleştirisine geçmeden önce konuyu 2 parçaya ayırmak isterim. 1. Bölüm de alınması zorunlu olan sektörler için eleştireceğim. Mesela sağlık, eğitim ve kira gibi “almasamda olur“ diyemeyeceğimiz hizmetler için açıklamalar yapacağım. 2. Bölümde ise alınmasa da olur diyebileceğimiz ürünler hakkında eleştirilerde bulunacağım. 3. Bölümde ise devletin o kadar da ele aldığı her sektörde batacağını ve iyi işler de başaramayacağının eleştirisini yapacağım.

Tüm Reklamları Kapat

1. BÖLÜM: İlk bölümle başlamak gerekirse kapitalist insanlar eğitim ve sağlık gibi sektörlerin özelleştirilmesiyle hızlıca kalitenin artacağını ve özellikle fakir ailelerin devlete mecbur kalmayıp seçme haklarının olduğunu ileri sürerler. Açıklamalara geçmeden önce sayısal verilere bakalım: PISA (Uluslararası Öğrenci Değerlendirme Programı) verilerine göre 2012’den bu yana Türkiye matematik-fen bilimleri-okuma skorları sürekli düşüşte. Aslında Türkiye de 2012’den bu yana büyük bir eğitimde özelleşme var. Türkiye verilerine baktığımız zaman özel okul sayısı 2012 ve 2020 arasında özel okul sayısı 3 katına çıktı, özel okula giden öğrenci sayısı ise 2.5 kat arttı. Hani Besim Tibuk’un dediği sisteme daha yaklaşmamıza rağmen eğitimin kalitesinde azalış görüyoruz. PISA Türkiye 2018 sonucunu incelerken şunu da fark ettim ki yüksek skor alan ile düşük skor alan öğrenci sayısında bir toplanma var. Bu da eğitimin Türkiye’de ne kadar adaletsiz olduğunu gözler önünde seriyor. Ya çok iyi bir eğitim alıp çok iyi bir skor alıyorsun ya da çok rezalet bir eğitim alıyorsun, orantısız bir skor dağılımı var.

Türkiye’yi unutarak bütün dünyayı düşünerek bir kıyaslama yapmak gerekirse Amerika tamamen özelleşmiş bir eğitim sistemi ve mükemmel bir ekonomiye sahip. Ama gelin görün ki Amerika bile Pisa’da 74 ülkeden 22. Sıradadır. Hani dünyadaki konumuna ve dünyanın en iyi okullarına sahip olmasına rağmen ortalama bir skor tutturabiliyor. Hatta ve hatta matematikten ortalamanın altında bir skor alıyor. Listenin başında ise kapitalist ülkelerden ziyade fırsat eşitliğini sağlayan ülkeler var. 2018 PISA sınavında en yüksek skor komünist Çin’den geliyor. Sonra G. Kore, Japonya, Kanada, Finlandiya... Gibi ülkeler takip ediyor. Bu arada belirtmek isterim ki eğitim sadece özel-devlet gibi bir genellemeyle eleştirilemez. Bu kadar basit değil durum. Birçok faktör var, ama liberallerin dediği gibi özelleşince eğitim ticari bir kuruluşa dönüşüyor ve bariz şekilde amaç eğitim değil de para olunca okullar öğrenci üreten fabrikalara evriliyor.

Aynı şekilde sağlık da özelleşince kalite artmıyor. Kalite artsa ne olur artmasa ne olur, her şekilde kullanmak zorundasın. OECD raporlarına göre Amerika en fazla sağlığa harcama yapan ve genel bir sağlık sigortasının olmadığı tek ülke. Ortalama bir Avrupa vatandaşı yıllık hastahanelere 5000 dolar para harcarken ortalama bir Amerikan vatandaşı aynı işlemler için 12.914 dolar para harcıyor. Amerika’da sağlık sisteminin özelin elinde olması günün sonunda herkesin sağlığa erişiminin olmamasına erişen kişilerin de neredeyse 3 kat fazla para harcamasına sebep oluyor. Maalesef ki Türkiye’de sağlık kalitesine dair 2011’den sonra yapılan net bir çalışma ve rapor olmadığı için bir şey söylemeyeceğim ama gerek özelleştirmeler ve sağlık sistemlerindeki sıkıntılar Türkiye üzerinde net bir sağlıkta kalitesizleşme görüyoruz. Ayrıca liberallerin şöyle bir argümanı var ki “vergilerimle fakirin ya da kendine bakmayan insanların sağlık masraflarını ben mi karşılayacağım” diyorlar. Bu da çok hatalı bir bakış açısı çünkü toplum bilincinin yeterince oluşmadığını görüyoruz. Toplum bilinci yeterince oluşmazsa fakirlerin dışlanmasına ve toplumun kendi içinde bölünmesine sebebiyet verir. Neden Amerika’da sürekli silahlı çatışmalar oluyor ya da zenci ve göçmen Meksikalılar sürekli suçlara karışıyor da eşitlikçi ülkelerde bu tarz ayrışmalar görmüyoruz? Çünkü herkes kendi çıkarını düşünürse ve bir toplum bilinci oluşmazsa fakirler ortalığı kızıştıran ve sürekli silahla kendince hak arayan insanlar haline geliyor.

2. BÖLÜM: alınması zorunlu olmayan ürünler için rekabet ne kadar verim sağlıyor konusu ise çok tartışmalı olmakla beraber pozitif yanlarından ziyade negatif yanlarına odaklanarak anlatacağım. Çünkü başlıktan da anlayacağınız gibi liberal felsefeyi eleştiriyoruz. Rekabetin sadece pozitif özellikler getirmediğini savundum ve liberallerin de hiçbir eksisi olmadıklarını düşündükleri için sadece negatif özellikleri eleştirmemde bir sakınca görmüyorum açıkçası. Her neyse konudan çok uzaklaşmayalım. Normal rekabetin işçiye getirisi üzerinde durmak istorum çünkü kapitalizm “kapitali parçalayan ve işçinin durumunu düzelten” bir ekonomik model olarak anlatılıyor ama sayısal verilere bakarsak bunun tam tersini görüyoruz. İşçinin kazandığı para piyasaya göre belirlenir ancak bu “piyasa” hiçbir zaman cömert davranmaz. Aşağıdaki grafikte ortalama bir Amerikan işçini 1960-2010 yılları arası saatlik ne kadar ürettiği ve gelirini ne kadar olduğu ile ilgili bir grafiktir. Görüldüğü gibi işçiler 1 saatte ürettiği ürün sürekli artarken ona verilen para artmıyor ve bunun sonucu Amerika’da inanılmaz bir uçuruma sebep oluyor. Grafik 2’de de görüldüğü gibi ekonomik büyüme ortalama bir ailenin kazancı ile kıyaslandığında, ortalama bir ailenin adaletli bir şekilde artmıyor.

Evrim Ağacı'ndan Mesaj

Yıllara göre işçi maaşı ve işçinin ürettiği ürün miktarı
Yıllara göre işçi maaşı ve işçinin ürettiği ürün miktarı
Gerçek GSYİH ve Hane başına GSYİH oranı
Gerçek GSYİH ve Hane başına GSYİH oranı

Görüldüğü gibi kazanç arttıkça burjuvanın çıkarına ters düştüğü için işçiye daha az para veriyor ve işçinin durumu düzelmiyor. Ayrıca Amerika Birleşik Devletleri Sayım Bürosu 2017 verilerine göre, çalışan Amerika vatandaşlarının %45’ine yakın bir oranı aylık 5k Dolardan daha az para kazanıyor. Yani varlık içindeki yoklukla bir mücadele söz konusu. Burjuvanın çıkarı her zaman toplum çıkarıyla örtüşmek zorunda da değildir ayrıca. Çağrı Mert Bakırcı’nın yaptığı bir videoda şirketlerin plastikleri geri dönüştürmediği ya da çeşitli yalanlarla insanların gözünü boyadıkları anlatmıştır ve bu çok güzel bir örnektir. Sayısal verilere bakınca Amerika çevreyi en fazla kirleten 2. Ülke konumundadır(birincisi Çin). Hani bir üretim patlaması var ama bu üretim patlamasının bedeli çevreyi olabildiğince kirletmekten geçiyor ve özel sektörün çıkarları söz konusu olunca işçinin emeğinin karşılığını vermek ve çevreyi kirletmek göz ardı ediliyor. Ayrıca üretilen ürünlerin daha kaliteli üretildiğini de hiç söylemeyiz. Daha ucuza üretmek adına sağlıksız gıdalar, çabuk bozulan elektronik cihazlar, planlı eskitmeler, insan sağlığıyla oynamak derken kapitalizmin kötü bir şöhreti var.

3. Bölüm: devlet ekonomisini küçük görenlerde büyük bir yanlış anlaşılma var. Genelde Türkiye’deki bazı kötü ve geri kalmış ekonomi, eğitim ve sağlık gibi kuruluşları görüp suçu hemen “devlet organına” atıyor. Bu arada Türkiye geri kalmış olduğunu sayısal verilere bakarak görebiliyoruz, basit bir tahmin değil. Ama şunu söylemekte hiçbir sakınca görmüyorum ki aslında Türkiye devletçilikten ziyade kapitalist bir sisteme daha yakın! Mesela 2015-2020 arası alınan vergileri GDP’ye oranlarsak Türkiye Avrupa’da en az vergi toplayan ülkeler arasında. OECD 2019 raporlarına göre Türkiye kamusal harcamayı en az yapan ülkelerden biri, Avrupa’ya göre kıyasladığımızda çok daha az harcama yapıyor. Bu sebeple Türkiye’nin benimsediği ekonomik model devletçilikten ziyade kapitalist bir ekonomik modele daha yakın. Yani aslında liberal insanların istediği şey oluyor ama vaat ettikleri ve gerçekler örtüşmeyince suçu başka faktörlere atıyorlar.

Devletin en büyük güç olduğu ve her şeyin doğrudan devlet tarafından planlanan Sovyetler Birliğini incelesek bu bölümü daha iyi anlayacağımızı tahmin ediyorum. Mesela satın alma gücü(PPP) olarak kıyaslandığında Sovyetler birliği 1950-1991 yılları arasında Avrupa’nın en büyük ekonomisine sahip ülkeydi, en az fakirliğin olduğu ülkeydi, en fazla büyümenin yaşandığı ülkeydi, en fazla eşitliğin olduğu 5. Ülkeydi(Alexeev, Michael V. 1995 yılındaki raporlarının verileri). 1970’lerde dünyanın en iyi ve eşit imkanlar sunan sağlık sistemine sahiplerdi. Uzay yarışında uzaya ilk insanı yollayan, marsa ilk aracı yollayan, Venüs’ten ilk veri alan uzay aracını icat edip Amerika’yı uzay yarışında geri bırakanda Sovyetler birliği idi. Bu şekilde bakınca devlet her şeyi kontrol eden olunca “verimsiz” ve “kalitesiz” işler ortaya çıkacağı argümanı tamamen hatalıdır.

SONUÇ

Sonuç olarak yukarıda bahsettiğim gibi liberal görünümlü kapitalistlerin “rekabetin her şeyi çözdüğü” iddiası gerçek dışıdır. Hatta ve hatta fakir ülkelerde işe yaramadığı gibi zengin ülkelerde bile bütün sektörlerde işe yaradığı da gerçek dışı bir iddiadır. Tabi ki sağlık sistemi olsun ya da eğitim sistemi bu kadar basit açıklanmaz. Yani sadece özelleştirelim ya da devlet el atsın demekle bir sorun çözülmez. Liberallerin piyasayı kusursuz zannedip her boşluğu doldurduğu ve özelin sadece zarar etmeden iş yaptığı iddiası tabiri caizse “hayal satmaktır”.

Okundu Olarak İşaretle
8
0
  • Paylaş
  • Alıntıla
  • Alıntıları Göster
Paylaş
Sonra Oku
Notlarım
Yazdır / PDF Olarak Kaydet
Raporla
Mantık Hatası Bildir
Yukarı Zıpla
Bu İçerik Size Ne Hissettirdi?
  • Tebrikler! 2
  • Merak Uyandırıcı! 2
  • Grrr... *@$# 2
  • Muhteşem! 1
  • Bilim Budur! 1
  • Mmm... Çok sapyoseksüel! 1
  • Umut Verici! 1
  • İğrenç! 1
  • Güldürdü 0
  • İnanılmaz 0
  • Üzücü! 0
  • Korkutucu! 0
Tüm Reklamları Kapat

Evrim Ağacı'na her ay sadece 1 kahve ısmarlayarak destek olmak ister misiniz?

Şu iki siteden birini kullanarak şimdi destek olabilirsiniz:

kreosus.com/evrimagaci | patreon.com/evrimagaci

Çıktı Bilgisi: Bu sayfa, Evrim Ağacı yazdırma aracı kullanılarak 03/05/2024 22:33:28 tarihinde oluşturulmuştur. Evrim Ağacı'ndaki içeriklerin tamamı, birden fazla editör tarafından, durmaksızın elden geçirilmekte, güncellenmekte ve geliştirilmektedir. Dolayısıyla bu çıktının alındığı tarihten sonra yapılan güncellemeleri görmek ve bu içeriğin en güncel halini okumak için lütfen şu adrese gidiniz: https://evrimagaci.org/s/15686

İçerik Kullanım İzinleri: Evrim Ağacı'ndaki yazılı içerikler orijinallerine hiçbir şekilde dokunulmadığı müddetçe izin alınmaksızın paylaşılabilir, kopyalanabilir, yapıştırılabilir, çoğaltılabilir, basılabilir, dağıtılabilir, yayılabilir, alıntılanabilir. Ancak bu içeriklerin hiçbiri izin alınmaksızın değiştirilemez ve değiştirilmiş halleri Evrim Ağacı'na aitmiş gibi sunulamaz. Benzer şekilde, içeriklerin hiçbiri, söz konusu içeriğin açıkça belirtilmiş yazarlarından ve Evrim Ağacı'ndan başkasına aitmiş gibi sunulamaz. Bu sayfa izin alınmaksızın düzenlenemez, Evrim Ağacı logosu, yazar/editör bilgileri ve içeriğin diğer kısımları izin alınmaksızın değiştirilemez veya kaldırılamaz.

Keşfet
Akış
İçerikler
Gündem
Sıcak
Göç
Etoloji
Koku
Doğa Yasaları
Modern
Ahlak
Aşırı
Sars-Cov-2
Aslan
Tespit
Dalga
Patojen
Köpekler
Geometri
Hastalık Kontrolü
Kanat
Göz
Hasta
Sars Virüsü
Araç
Stephen Hawking
Parçacık
Irk
Biliş
Aklımdan Geçen
Komünite Seç
Aklımdan Geçen
Fark Ettim ki...
Bugün Öğrendim ki...
İşe Yarar İpucu
Bilim Haberleri
Hikaye Fikri
Video Konu Önerisi
Başlık
Gündem
Kafana takılan neler var?
Bağlantı
Kurallar
Komünite Kuralları
Bu komünite, aklınızdan geçen düşünceleri Evrim Ağacı ailesiyle paylaşabilmeniz içindir. Yapacağınız paylaşımlar Evrim Ağacı'nın kurallarına tabidir. Ayrıca bu komünitenin ek kurallarına da uymanız gerekmektedir.
1
Bilim kimliğinizi önceleyin.
Evrim Ağacı bir bilim platformudur. Dolayısıyla aklınızdan geçen her şeyden ziyade, bilim veya yaşamla ilgili olabilecek düşüncelerinizle ilgileniyoruz.
2
Propaganda ve baskı amaçlı kullanmayın.
Herkesin aklından her şey geçebilir; fakat bu platformun amacı, insanların belli ideolojiler için propaganda yapmaları veya başkaları üzerinde baskı kurma amacıyla geliştirilmemiştir. Paylaştığınız fikirlerin değer kattığından emin olun.
3
Gerilim yaratmayın.
Gerilim, tersleme, tahrik, taciz, alay, dedikodu, trollük, vurdumduymazlık, duyarsızlık, ırkçılık, bağnazlık, nefret söylemi, azınlıklara saldırı, fanatizm, holiganlık, sloganlar yasaktır.
4
Değer katın; hassas konulardan ve öznel yoruma açık alanlardan uzak durun.
Bu komünitenin amacı okurlara hayatla ilgili keyifli farkındalıklar yaşatabilmektir. Din, politika, spor, aktüel konular gibi anlık tepkilere neden olabilecek konulardaki tespitlerden kaçının. Ayrıca aklınızdan geçenlerin Türkiye’deki bilim komünitesine değer katması beklenmektedir.
5
Cevap hakkı doğurmayın.
Bu platformda cevap veya yorum sistemi bulunmamaktadır. Dolayısıyla aklınızdan geçenlerin, tespit edilebilir kişilere cevap hakkı doğurmadığından emin olun.
Ekle
Soru Sor
Sosyal
Yeniler
Daha Fazla İçerik Göster
Popüler Yazılar
30 gün
90 gün
1 yıl
Evrim Ağacı'na Destek Ol

Evrim Ağacı'nın %100 okur destekli bir bilim platformu olduğunu biliyor muydunuz? Evrim Ağacı'nın maddi destekçileri arasına katılarak Türkiye'de bilimin yayılmasına güç katın.

Evrim Ağacı'nı Takip Et!
Yazı Geçmişi
Okuma Geçmişi
Notlarım
İlerleme Durumunu Güncelle
Okudum
Sonra Oku
Not Ekle
Kaldığım Yeri İşaretle
Göz Attım

Evrim Ağacı tarafından otomatik olarak takip edilen işlemleri istediğin zaman durdurabilirsin.
[Site ayalarına git...]

Filtrele
Listele
Bu yazıdaki hareketlerin
Devamını Göster
Filtrele
Listele
Tüm Okuma Geçmişin
Devamını Göster
0/10000
ve seni takip ediyor

Göster

Şifremi unuttum Üyelik Aktivasyonu

Göster

Şifrenizi mi unuttunuz? Lütfen e-posta adresinizi giriniz. E-posta adresinize şifrenizi sıfırlamak için bir bağlantı gönderilecektir.

Geri dön

Eğer aktivasyon kodunu almadıysanız lütfen e-posta adresinizi giriniz. Üyeliğinizi aktive etmek için e-posta adresinize bir bağlantı gönderilecektir.

Geri dön

Close