Hayalleri Yarım Kalmış Çocuklar
Türkiye'deki Çocuk İşçi Ölümleri Üzerine
silaa.yagmurkphoto
- Blog Yazısı
"Gül kokulu annemin ellerinde büyüdüm ben. Sabahları okula giderken sırt çantamda defterlerim olacaktı, tarlada taşlar değil. Öğretmenim bana, “Sen büyüyünce bilim insanı olacaksın,” demişti. O gün gözlerim parlamış, gökyüzüne bakıp yıldızların neden ışıldadığını merak etmiştim. Ama bir sabah, o yıldızları yeniden göremeden karanlığa gömüldüm. Bu düzen, bana çocukluğumu çok gördü. Oyun kokan nefesimi, nasır tutmuş ellere çevirdi. Henüz büyümeye bile fırsat bulamadan, hayatın en ağır yükünü omuzladım. Ben artık yokum. Ama benim gibi yüzlerce çocuk, hâlâ aynı sabah karanlığında yola çıkıyor — kimisi tarlaya, kimisi inşaata, kimisi bir sanayi tezgâhının başına. Benim adım unutulabilir, ama biz hâlâ buradayız: çocukluğunu kaybetmiş bir ülkenin gölgesinde yaşayanlar olarak." Bu yazı, onların sesi olabilsin diye yazıldı. Hayalleri yarım kalan çocukların, yeniden görülmesi için.
Giriş
Sabahın erken saatlerinde, bir sanayi sitesinin tozlu caddesinde küçük bir çocuk ağır demir parçalarını taşırken, başka bir şehirde aynı yaşta bir çocuk okul çantasını omzuna takıyor. Bu iki görüntü aynı ülkenin içindeki iki ayrı dünyanın keskin gerçeğidir. Birinin elinde kalem, diğerinin elinde pense var. Birinin önünde defter, diğerinin önünde torna tezgâhı bulunuyor. İkisi de bu ülkenin geleceği olarak görülmesi gereken çocuklar, ancak biri daha hayatın başında geleceğini çoktan kaybetmiş durumda.
Türkiye’de her yıl onlarca çocuk, “iş kazası” adı verilen ancak gerçekte önlenebilir olan iş cinayetlerinde hayatını kaybediyor. Bu çocuklar, istatistik tablolarında kaybolan sayılardan ibaret değil; her biri yarım kalmış bir hayalin, bir ömrün adıdır. İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği Meclisi’nin (İSİG) raporlarına göre, 2013 ile 2024 yılları arasında en az 742 çocuk işçi çalışırken yaşamını yitirdi. Yalnızca 2024 yılında ölen çocuk işçi sayısı, son 12 yılın en yüksek seviyesine ulaştı. Bu sayılar, buzdağının yalnızca görünen kısmını oluşturuyor; çünkü devletin resmî kayıtlarında bu ölümler çoğu zaman eksik veya yanlış bildiriliyor, hatta hiç yer almıyor. Her ölüm, bir eksik bildirimle görünmez kılınıyor ve her çocuk, bir sonraki istatistiğe dönüşmeden unutulup gidiyor.[1]
Yoksulluğun Küçük Elleri: Çocuk İşçiliği Neden Bitmiyor?
Çocuk işçiliği, çoğu zaman “yoksulluk” kelimesiyle açıklanır ve bu doğrudur ama aynı zamanda eksiktir. Çünkü yoksulluk sadece bir başlangıç noktasıdır; asıl mesele, bu yoksulluğun sistematik bir şekilde nasıl kalıcı hale getirildiği ve normalleştirildiğidir. Türkiye İstatistik Kurumu’nun (TÜİK) 2023 yılı Çocukda Yoksulluk İstatistikleri’ne göre Türkiye’de her beş çocuktan biri yoksulluk sınırının altında bir hayat sürüyor. Bu rakamın ardında ise milyonlarca çocuğun temel ihtiyaçlarını karşılayamaması ve eğitim gibi en temel haklarından mahrum kalma riski yatıyor. UNICEF’in yayınladığı verilere göre ise Türkiye’de 5–17 yaş aralığında yaklaşık 720.000 çocuk düzenli olarak çalışıyor. Bu, kabaca her 20 çocuktan birinin, çocukluğunu yaşayıp oyun oynamak, okula gitmek yerine, üretim zincirinin bir halkası haline geldiği anlamına geliyor.[2]

Bu çocukların çalışma koşulları yaşadıkları coğrafyaya göre şekilleniyor. Kırsal bölgelerdeki çocuklar ağırlıklı olarak mevsimlik tarım işçisi olarak çalışıyor. Pamuk tarlalarında, fındık bahçelerinde, güneşin kavurucu sıcağı altında, bazen zehirli tarım ilaçlarına maruz kalarak, uzun ve yorucu saatler boyunca çalıştırılıyorlar.

Kentlerde ise tablo biraz daha “modern” bir görünüm arz ediyor ancak bu durum koşulların daha az acımasız olduğu anlamına gelmiyor. Kentlerde binlerce çocuk, otomobil sanayilerinde usta yardımcısı olarak, kafelerde ve restoranlarda garson ya da bulaşıkçı olarak, kayıt dışı tekstil atölyelerinde ise “yardımcı eleman” adı altında, düşük ücretlerle, sosyal güvenceden yoksun ve genellikle fiziksel risk altında çalıştırılıyor. Bu çocuklar, ailelerinin geçimine katkıda bulunmak zorunda olduklarına inandırılıyorlar. Ancak gerçekte onlar, içine doğdukları koşullar nedeniyle çocukluklarını ve eğitimlerini feda etmek, basitçe hayatta kalabilmek zorunda bırakılmış çocuklardır. Bu durum, yoksulluk döngüsünü kıramayan bir sistemin, bir sonraki nesli de nasıl içine çektiğinin açık bir kanıtıdır.[3]
Bir Sayının Ardındaki Hayat: 742 Çocuk
"742" — bu, sadece soğuk bir istatistik gibi duran bir sayı, ancak gerçekte her biri 742 ayrı hayat hikayesi, 742 parçalanmış aile, 742 yarım kalmış hayal anlamına geliyor. İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği Meclisi'nin (İSİG) derlediği raporlara göre, 2013 yılından 2024 yılına kadar geçen sürede her yıl ortalama 60 ile 70 arasında çocuk, çalışırken hayatını kaybetti. Bu çocukların neredeyse üçte biri, daha on dört yaşını bile doldurmamış çocuklardan oluşuyor. Yaşamını yitiren çocuk işçilerin en fazla görüldüğü sektörler ise sırasıyla tarım, inşaat ve sanayi olarak öne çıkıyor.

Tarım sektöründeki ölümler genellikle traktör devrilmeleri, tarlaya gidiş-dönüş sırasında yaşanan servis kazaları ve tarım ilaçları olarak bilinen pestisitlere bağlı zehirlenmeler nedeniyle gerçekleşiyor. İnşaat sektöründe ise çocuklar, güvenlik önlemlerinden tamamen yoksun bir şekilde, yüksek katlarda veya iskelelerde çalıştırılırken aşağıya düşerek hayatlarını kaybediyor. Sanayi sitelerinde ve fabrikalarda, koruyucu ekipman olmadan, eğitim verilmeden çalıştırılan çocuklar, iş makinelerinin, preslerin veya torna tezgahlarının arasında sıkışarak ağır yaralanıyor veya ölüyor. Hizmet sektöründe çalışan, dağıtım yapan veya çıraklık yapan çocuklar ise özellikle trafik kazalarında can veriyor.[4]
Sadece rakamlara bakıp bir çocuğun ölümünü resmi kayıtlara "iş kazası" olarak geçirmek, bu trajedinin asıl büyüklüğünü ve vahametini gizlemeye yönelik bir eylemdir. Zira temel prensip çok açıktır: çocuklar çalışmamalıdır. Bu nedenle, yasalarla ve toplumsal ahlakla korunması gereken çocukların çalıştırılması ve bu sırada ölmeleri, önlenebilir olan bu olaylar, basit birer kaza değil, doğrudan birer cinayettir.
MESEM: Eğitim Görünümlü Emek Tuzağı
Türkiye'de son yıllarda çocuk işçiliği yasal bir kılıf altında yeni ve tehlikeli bir biçim kazanmış durumda: MESEM yani Mesleki Eğitim Merkezi adı verilen sistem. Kağıt üzerinde çocuklara meslek öğretmeyi amaçlayan bu model, pratikte haftanın dört günü tam zamanlı olarak işyerlerinde, sadece bir günü ise okulda geçirilen bir "çalışma düzeni"ne dönüşmüş durumda. Türkiye Mühendis ve Mimar Odaları Birliği'nin (TMMOB) 2024 tarihli raporuna göre, yarım milyondan fazla çocuk bu sistem içinde "öğrenci" statüsünde kayıt altına alınmış olarak çalıştırılıyor.[5]

Ancak MESEM'deki çocuklar, iş cinayetleri istatistiklerinde giderek daha fazla yer almaya başladı. İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği Meclisi'nin (İSİG) 2025 yılına ait rapor verilerine göre, yalnızca 2024-2025 öğretim yılı döneminde hayatını kaybeden en az 72 çocuk işçinin büyük çoğunluğu MESEM öğrencisiydi. Bu, Türkiye'de bir eğitim modeli olarak sunulan sistemin, çocukları korumak bir yana, onları ölüme götüren bir mekanizmaya nasıl dönüştüğünü açıkça gösteriyor.
Evrim Ağacı'nın çalışmalarına Kreosus, Patreon veya YouTube üzerinden maddi destekte bulunarak hem Türkiye'de bilim anlatıcılığının gelişmesine katkı sağlayabilirsiniz, hem de site ve uygulamamızı reklamsız olarak deneyimleyebilirsiniz. Reklamsız deneyim, sitemizin/uygulamamızın çeşitli kısımlarda gösterilen Google reklamlarını ve destek çağrılarını görmediğiniz, %100 reklamsız ve çok daha temiz bir site deneyimi sunmaktadır.
KreosusKreosus'ta her 50₺'lik destek, 1 aylık reklamsız deneyime karşılık geliyor. Bu sayede, tek seferlik destekçilerimiz de, aylık destekçilerimiz de toplam destekleriyle doğru orantılı bir süre boyunca reklamsız deneyim elde edebiliyorlar.
Kreosus destekçilerimizin reklamsız deneyimi, destek olmaya başladıkları anda devreye girmektedir ve ek bir işleme gerek yoktur.
PatreonPatreon destekçilerimiz, destek miktarından bağımsız olarak, Evrim Ağacı'na destek oldukları süre boyunca reklamsız deneyime erişmeyi sürdürebiliyorlar.
Patreon destekçilerimizin Patreon ile ilişkili e-posta hesapları, Evrim Ağacı'ndaki üyelik e-postaları ile birebir aynı olmalıdır. Patreon destekçilerimizin reklamsız deneyiminin devreye girmesi 24 saat alabilmektedir.
YouTubeYouTube destekçilerimizin hepsi otomatik olarak reklamsız deneyime şimdilik erişemiyorlar ve şu anda, YouTube üzerinden her destek seviyesine reklamsız deneyim ayrıcalığını sunamamaktayız. YouTube Destek Sistemi üzerinde sunulan farklı seviyelerin açıklamalarını okuyarak, hangi ayrıcalıklara erişebileceğinizi öğrenebilirsiniz.
Eğer seçtiğiniz seviye reklamsız deneyim ayrıcalığı sunuyorsa, destek olduktan sonra YouTube tarafından gösterilecek olan bağlantıdaki formu doldurarak reklamsız deneyime erişebilirsiniz. YouTube destekçilerimizin reklamsız deneyiminin devreye girmesi, formu doldurduktan sonra 24-72 saat alabilmektedir.
Diğer PlatformlarBu 3 platform haricinde destek olan destekçilerimize ne yazık ki reklamsız deneyim ayrıcalığını sunamamaktayız. Destekleriniz sayesinde sistemlerimizi geliştirmeyi sürdürüyoruz ve umuyoruz bu ayrıcalıkları zamanla genişletebileceğiz.
Giriş yapmayı unutmayın!Reklamsız deneyim için, maddi desteğiniz ile ilişkilendirilmiş olan Evrim Ağacı hesabınıza üye girişi yapmanız gerekmektedir. Giriş yapmadığınız takdirde reklamları görmeye devam edeceksinizdir.
Bu acı tablo karşısında, bugün Türkiye'de öyle çocuklar var ki, resmi kayıtlarda karnelerinde hala "öğrenci" yazarken, aslında haftanın çoğu günü çalıştıkları işyerlerinde hayatlarını kaybediyorlar. Bu durum, eğitim ile sömürü arasındaki çizgiyi son derece belirsizleştiriyor. Bir eğitim sistemi hayal edin ki, çocuklara mesleki becerileri öğretmeyi vaat ediyor ancak müfredatında en temel insan hakkı olan "yaşama hakkına" dair en ufak bir güvence sunmuyor. MESEM modeli, çocuk işçiliğinin önlenmesi bir yana, onu meşrulaştıran ve sistematik hale getiren bir yapıya evrilmiş durumda.[6]
Çocuk Emeği, Sınıf ve Sömürü
Bir ülkenin çocukları neden çalışır sorusuna verilen basit "yoksulluk" cevabı, olgunun görünen yüzünü açıklasa da derinliğini kavramakta yetersiz kalır. Asıl neden, o yoksulluğu yaratan, yeniden üreten ve kalıcı kılan sistemin ta kendisidir. Çocuk işçiliği, kapitalist üretim ilişkilerinin en acımasız ve en çıplak halidir; sistemin, en zayıf ve en savunmasız bireyleri dahi ucuz bir emek metaına dönüştürme mekanizmasıdır. Bir çocuğun emeği, sermaye birikimi sürecinde sadece düşük maliyetli, itiraz etme gücü zayıf ve kolayca sömürülebilir bir üretim aracı olarak görülür. Bu nedenle çocuk işçiliği tesadüfi veya "kazara" ortaya çıkan bir durum değil, sistemin içsel mantığının kaçınılmaz bir sonucudur. Emeğin değeri ve maliyeti ne kadar düşerse, sermaye o kadar çok büyür ve bu acımasız denklemde kaybeden taraf hep aynı kalır: çocuklar, kadınlar ve tüm emekçi sınıf.
Bugün sanayi sitelerinde, tekstil atölyelerinde, mevsimlik tarım alanlarında veya inşaatlarda çalışan çocuklar, sadece parasal yoksunluk içinde olan bireyler değil, aynı zamanda toplumsal sınıf hiyerarşisinin en alt basamağına doğmuş çocuklardır. Bu, iki paralel evreni ortaya çıkarır: zengin ailelerin çocukları kodlama ve robotik atölyelerine gidip geleceğin dilini öğrenirken, yoksul ailelerin çocukları torna tezgâhlarının veya tarlaların arasında büyümek zorunda kalıyor. Birinin geleceği teknoloji ve bilgiyle örülürken, diğerinin geleceği fiziksel risk, eğitimsizlik ve güvencesizlikle şekilleniyor. İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği Meclisi'nin (İSİG) 2025 yılına ait verileri, hayatını kaybeden çocuk işçilerin neredeyse tamamının düşük gelirli ve kayıt dışı ekonomide yer alan ailelerden geldiğini gösteriyor. Bu veri, yaşanan ölümlerin bireysel talihsizlikler değil, doğrudan sınıfsal karaktere sahip toplumsal ölümler olduğunun kanıtıdır. Bir toplumsal düzen, kendi çocuklarını temel ihtiyaçlarını karşılayabilmek için çalışmaya, hatta bu uğurda ölmeye zorluyorsa, o düzen sadece ekonomik anlamda değil, insani ve ahlaki anlamda da derin bir çöküş içindedir.
Sosyalist bir perspektiften bakıldığında, bu trajik tablo sadece "acınacak bir yoksulluk" manzarası olarak görülemez. Aksine, bu, üzerinde örgütlenilmesi ve mücadele edilmesi gereken köklü bir adaletsizliktir. Esas mesele, sadece "çocuk işçiliğini önlemeye" yönelik geçici tedbirler almak değil, onu doğuran sömürü mekanizmalarını, derinleşen eşitsizliği ve faillerin yanlarına kâr kalması anlamına gelen cezasızlık kültürünü kökünden değiştirmektir. Ve nihai hedefe ulaşmak, tek tek çocukları bu koşullardan kurtarmaya çalışmakla değil, sömürüden arınmış, eşit ve özgür bir toplum için bütün bir emekçi sınıfı bilinçlendirip harekete geçirmekle, yani sınıfın tamamını özgürleştirmekle mümkün olabilir.
Bir Toplumun Aynası: Çocuklarının Kaderi
Bir toplumun gerçek gelişmişlik düzeyini ölçmek istiyorsak, ilk bakmamız gereken gösterge, o ülkenin çocuklarına nasıl davrandığı, onları nasıl bir gelecekte yaşamaya mahkum ettiğidir. Çocukların ağır ve tehlikeli koşullarda çalıştırıldığı, her gün bir iş cinayeti haberiyle sarsıldığı bir toplumda, açıklanan hiçbir ekonomik büyüme rakamı, hiçbir teknolojik atılım anlamlı veya insani değildir. Zira bir ülke, ancak en küçük ve en savunmasız vatandaşlarını, yani çocuklarını, güvende tutabildiği, onlara çocukluklarını yaşatabildiği ve onları yaşatabildiği ölçüde gerçekten büyüyebilir, medeni bir toplum olarak nitelendirilebilir.
Türkiye'de kayıtlara geçen her bir çocuk işçi ölümü, yalnızca bir ailenin yıkımı değil, aynı zamanda toplumsal vicdanımızda onarılması güç bir çatlak, derin bir kırıktır. Her bir çocuğun kaybı, sadece bir bireyin değil, o çocukla birlikte taşıdığı potansiyel, hayaller ve üretilememiş eserlerle birlikte, sessiz sedasız silinip giden bir geleceğin kaydıdır. Bu trajedide belki de en acı verici olan nokta, bu ölümlerin artık olağan, sıradan, beklenir bir hal alması, toplumda bir tepki ve şok dalgası yaratmaktan çıkıp kanıksanmış bir kabusa dönüşmesidir. Artık kimse bu haberler karşısında derin bir şaşkınlık ve öfke duymuyor; gazetelerin üçüncü sayfalarında veya haber bültenlerinin kısa bir maddesi olarak "14 yaşındaki çırak, iş kazasında hayatını kaybetti" cümlesi, üzerinde düşünülmeden, sanki kontrol edilemez bir doğa yasası, kaçınılmaz bir kader gibi geçiştiriliyor.
Oysa unutulmamalıdır ki bu, bir doğa kanunu değil, kurulmuş olan düzenin ve bu düzenin devamından çıkarı olanların bilinçli bir tercihidir. Yaşananlar basit "kazalar" değil, yeterli denetimlerin yapılmamasının, yasaların uygulanmamasının, ucuz emek girdisinin korunmasının ve nihayetinde insan hayatının, özellikle de en savunmasız kesimden gelen çocukların hayatının, sistem içinde bir maliyet kalemi olarak görülmesinin kaçınılmaz sonucudur. Bu, görmezden gelmenin, sessiz kalmanın ve eylemsizliğin doğurduğu bir cinayetler silsilesidir.
- 1
- 1
- 0
- 0
- 0
- 0
- 0
- 0
- 0
- 0
- 0
- 0
- ^ BİA Haber Merkezi. 10 Yılda En Az 742 Çocuk Işçi Hayatını Kaybetti. Alındığı Tarih: 21 Ekim 2025. Alındığı Yer: Bianet - Bagimsiz Iletisim Agi | Arşiv Bağlantısı
- ^ UNICEF. Çocuk Işçiliği. Alındığı Tarih: 21 Ekim 2025. Alındığı Yer: Unicef | Arşiv Bağlantısı
- ^ Bianet. "Eğitimde Yol Alıyoruz Masalı Çöktü, Çocuk Işçiliği Hızla Artıyor". Alındığı Tarih: 21 Ekim 2025. Alındığı Yer: Bianet | Arşiv Bağlantısı
- ^ Bianet. 2024-2025 Öğretim Yılında En Az 72 Çocuk Işçi Hayatını Kaybetti. Alındığı Tarih: 21 Ekim 2025. Alındığı Yer: Bianet | Arşiv Bağlantısı
- ^ TMMOB. Mesem Ve Çocuk İşçi Ölümleri Hakkinda Tmmob İşçi Sağliği Ve İş Güvenliği Çalişma Grubu Değerlendirmeleri. Alındığı Tarih: 21 Ekim 2025. Alındığı Yer: TMMOB | Arşiv Bağlantısı
- ^ Deniz İpek. Çocuk Işçiliğinde Gizlenmek Istenenler. Alındığı Tarih: 21 Ekim 2025. Alındığı Yer: İSİG | Arşiv Bağlantısı
Evrim Ağacı'na her ay sadece 1 kahve ısmarlayarak destek olmak ister misiniz?
Şu iki siteden birini kullanarak şimdi destek olabilirsiniz:
kreosus.com/evrimagaci | patreon.com/evrimagaci
Çıktı Bilgisi: Bu sayfa, Evrim Ağacı yazdırma aracı kullanılarak 24/10/2025 12:10:50 tarihinde oluşturulmuştur. Evrim Ağacı'ndaki içeriklerin tamamı, birden fazla editör tarafından, durmaksızın elden geçirilmekte, güncellenmekte ve geliştirilmektedir. Dolayısıyla bu çıktının alındığı tarihten sonra yapılan güncellemeleri görmek ve bu içeriğin en güncel halini okumak için lütfen şu adrese gidiniz: https://evrimagaci.org/s/21655
İçerik Kullanım İzinleri: Evrim Ağacı'ndaki yazılı içerikler orijinallerine hiçbir şekilde dokunulmadığı müddetçe izin alınmaksızın paylaşılabilir, kopyalanabilir, yapıştırılabilir, çoğaltılabilir, basılabilir, dağıtılabilir, yayılabilir, alıntılanabilir. Ancak bu içeriklerin hiçbiri izin alınmaksızın değiştirilemez ve değiştirilmiş halleri Evrim Ağacı'na aitmiş gibi sunulamaz. Benzer şekilde, içeriklerin hiçbiri, söz konusu içeriğin açıkça belirtilmiş yazarlarından ve Evrim Ağacı'ndan başkasına aitmiş gibi sunulamaz. Bu sayfa izin alınmaksızın düzenlenemez, Evrim Ağacı logosu, yazar/editör bilgileri ve içeriğin diğer kısımları izin alınmaksızın değiştirilemez veya kaldırılamaz.