BU HEYKELCİKLERİN ÇOK HÜZÜNLÜ BİR HİKAYESİ VAR: MOAİ
Paskalya Ada’sının Mahvolma Hikayesi
Bu gün kendimce bir kitap incelemesi yaparken öğrendiğim birkaç bilgiyi yazıya dökmek istedim. Jared Diamond’ın yazdığı “Medeniyetler Nasıl Ayakta Kalır ya da Yıkılır?” isimli kitabı (ki gerçekten çok güzel bir kitaptır öneririm) geçmişte yaşayan uygarlıkların nasıl yıkıldığı, gelecekte insan neslinin devamı için hangi politikaları geliştirmemiz gerektiği ve küresel ısınmanın önemini vurgulayan çok güzel bir kitaptı. En kısa sürede kitabı bitireceğim.
Bu kitapta genelde izole ve adada yaşayan ve doğru şekillerde yönetilmediği için hayatta kalamayan insan topluluklarını anlatıyor. Küçük ve sınırlı kaynakları olan ve bilgi birikimi sınırlı olan ilkel kabileler için de geçerli bu durum, Japonya gibi büyük bir imparatorluk için de geçerli bir durumdur. İnsanoğlu yaşadığı doğayı görmezden gelemez. Nitekim yanlış politikalar söz konusu olunca, doğa ana küçük kabilelerinde gözünün yaşına bakmamıştır, Japonya’nın da gözünün yaşına bakmamıştır.
Bizim hikayemiz “Paskalya Adası” adı verilen küçük bir adada geçiyor. Üstte gördüğünüz heykelcikler sadece bu adada bulunmuştur. Bu adayı ben bile ismini duymamıştım ve haritada bile gösteremeyecek kadar yabancıydım. Bu ada aşağıda haritada gördüğünüz gibi Şili sahilinden 3700km uzaklıkya kendisine en yakın yerleşke yeri olan Solomon adalarından 1500km uzaklıktadır. Yüksek ihtimalle Solomon adalarından yola çıkan büyük bir yerleşke topluluğunun şansı yaver gitmiş ve yaklaşık bizim İç Anadolu Bölgesi kadar alanı olan, okyanusun ortasında yalnız kalmışlardır.
Rapa Nui İnsanları
Rapa Nui Halkı yapılan çalışmalar gösteriyor ki MS 1200 gibi çok geç bir tarihte adaya vardıklarına inanılıyor. Ayrıca insan fosillerinde yapılan araştırmalar gösteriyor ki mitokondri DNA’ları Polinezya bölgesinden geldiklerinin doğrudan kanıtıdır. Dil, sanat, kültür, din gibi özellikler bakımından Polinezya halkına çok benzediğini söylemek mümkün. Yüksek ihtimalle zamanında o adayı görme imkanımız olsa Polinezya yerlileri gibi konuşan, onlar gibi yüzlerine maske yapan ama biraz daha farklı bir coğrafyaya taşınmanın etkisiyle yavaş yavaş kendine özgü değişiklikleri olan bir halk karşımıza çıkardı. Pusula, yazı ve metal aletler gibi araçlardan mahrum bir şekilde başka bir adaya göç ettiklerini düşünürsek gemi ve haliyle balıkçılık konusunda çok gelişmiş olduklarını söylemek mümkün.
Moai Heykelleri
Bu heykelleri bu kadar özel yapan şey nedir? Bu heykellerden yaklaşık 1000 adet yapılmıştır. Bu heykeller ayaksız, 10 metre uzunluğunda, 85 tonluk ağırlığı ile muazzam bir mimari yetenek ve sabır isteyen bir işti. Heykeller hem dini hem de politik otorite ve güç simgeleriydi. Ancak bunlar yalnızca basit simgeler değildi. Onları dikip kullanan insanlar için bunlar kutsal ruhun gerçek depolarıydı. Oyulmuş taş ve ahşap Antik Polinezya dinlerindeki nesnelerin, uygun şekilde şekillendirildiğinde ve ritüel olarak hazırlandığında, büyülü bir ruhsal öz tarafından yüklendiğine inanılırdı. Rapa Nui kabilesinin liderinin Moai’sinde ise Pukao adı verilen şapka benzeri bir yapı bulunmaktaydı.
İşin üzücü tarafına şimdi geliyoruz: Rapa Nui halkı bu heykelleri yapmak uğruna öldü.
Bu Adanın Başına Ne Geldi
Bu adadaki insanlar diğer yerlerdeki adaların aksine savaş, ticaret gibi etkileşimleri hiç olmadığı halde bütün kaynaklarını bu heykelleri yapmak uğruna harcamışlardır. Diğer adalardaki kabile reisleri, prestijlerini adalar arası faaliyetler üzerine oturturken, Paskalya adası yerlileri diğer adalara uzak, hatta neredeyse erişemez olduklarından, var oluşlarını bu heykellerin en görkemlilerini yapmak üzerine temellendirmişlerdir. Adadaki kabileler, daha büyük heykeller yapabilmek için birbiriyle yarışmıştır. Kabile reisleri de, insanlarının inançlarını bu rekabet uğruna istismar etmişlerdir. Bu heykellerin dikilmesi için ağaç liflerinden yapılan çok kalın ve uzun halatlar gerektiğinden çok miktarda ağaç kesilmesi gerekmiştir.
Şuanda ağaç liflerinden yapılan heykeller çok azı bize ulaşmışsa da bu uğurda bütün bir adanın bitki örtüsünü heba ettiklerini biliyoruz. Ormanlık arazilerinin sayıları azaldıkça besin bulma konusunda yetersiz kalmaya başlamışlardı. Daha sonra şifalı bitkileri de kullanmaya başladılar ki ada sağlığı da gitgide bozuldu. Ardından denize bağımlı olan bu halk kano yapmak için dahi yeterli ağaç bulamaz olmuştu. Tabi bu değişim sadece insanları değil ormanın yok olması hayvan sürülerini de kaçırmıştı. Mesela eskiden yumurtalarını topladıkları kuşlar adayı terk etti ve ada ekosistemi çöktü. Yabani olarak elde edilen gıdalar ve kanosuz avlanamayan balıklar olmayınca, yeterli yiyecek bulmak zorlaşmıştır. Ağaçların kesilmesi toprak erozyonuna neden olduğundan, tarım mahsulleri de azalmıştır. Ne kadar büyük ve çok sayıda heykel yaparlarsa o denli topraklarına bereket geleceklerine inandıkları için başlarına gelen her felakette heykellere daha fazla bağlandılar. Sonunda, kendilerini tanrılarla akraba olarak gören kabile reislerinin bereket dualarının boşa çıktığını gören savaşçıların isyanıyla, adada iç savaş başlamıştır. Paskalya adasındaki alacakaranlıkta, eski siyasi ideolojiyle birlikte eski inanç sistemi de çökmüştür.
Aslında maddi destek istememizin nedeni çok basit: Çünkü Evrim Ağacı, bizim tek mesleğimiz, tek gelir kaynağımız. Birçoklarının aksine bizler, sosyal medyada gördüğünüz makale ve videolarımızı hobi olarak, mesleğimizden arta kalan zamanlarda yapmıyoruz. Dolayısıyla bu işi sürdürebilmek için gelir elde etmemiz gerekiyor.
Bunda elbette ki hiçbir sakınca yok; kimin, ne şartlar altında yayın yapmayı seçtiği büyük oranda bir tercih meselesi. Ne var ki biz, eğer ana mesleklerimizi icra edecek olursak (yani kendi mesleğimiz doğrultusunda bir iş sahibi olursak) Evrim Ağacı'na zaman ayıramayacağımızı, ayakta tutamayacağımızı biliyoruz. Çünkü az sonra detaylarını vereceğimiz üzere, Evrim Ağacı sosyal medyada denk geldiğiniz makale ve videolardan çok daha büyük, kapsamlı ve aşırı zaman alan bir bilim platformu projesi. Bu nedenle bizler, meslek olarak Evrim Ağacı'nı seçtik.
Eğer hem Evrim Ağacı'ndan hayatımızı idame ettirecek, mesleklerimizi bırakmayı en azından kısmen meşrulaştıracak ve mantıklı kılacak kadar bir gelir kaynağı elde edemezsek, mecburen Evrim Ağacı'nı bırakıp, kendi mesleklerimize döneceğiz. Ama bunu istemiyoruz ve bu nedenle didiniyoruz.
Avrupalıların Teması
Paskalya Adası'nı bilinen ilk Avrupalı ziyaretçi, 1722'de gelen Hollandalı kaşif Jacob Roggeveen'di. Hollandalılar, geldikleri günkü bayramlarının adı olan “Paskalya Adası” demişlerdir. Bu ada en bereketli hallerinde 10.000 kişi yaşadığına inanılıyorken Avrupalılar geldiğinde geriye sadece 700 kişi kalmıştı. Kötü siyasi yönetim ve kısıtlı kaynaklar sürekli halkı iç savaşa ve kargaşaya itmiştir. İlerleyen dönemlerde İspanyol, İngiliz gibi kaşifler gelip ada hakkında çeşitli gözlemler yapmıştır. İspanyollar sömürgeleri ve Amerika topraklarında hakimiyeti azalmasıyla birlikte diğer sömürge ülkelerinin toprağı olmuştur. Avrupalılar 1862'de Peru'dan yapılan büyük bir köle baskını ve bunu takip eden çiçek hastalığı salgınları, nüfusu 111 kişiye düşürmüştü. Ardından bu halkın sonu sömürgeciler ve Peru hükümeti tarafından getirildi. 1888'de Şili, Paskalya Adası'nı ilhak ederek arazinin çoğunu koyun yetiştiriciliği için kiraladı. Şili hükümeti 1965'te Paskalya Adası'na sivil bir vali atadı ve adanın sakinleri tam Şili vatandaşı oldu. 1972 yılında UNESCO tarafından koru altına alındı. 20. Yy ortalarında popülaritesi ve tarih araştırmaları hızla arttı. Dünyanın çeşitli yerlerine bu heykeller kopyalandı, tarihsel önemi incelendi, antropologlar tarafından çeşitli araştırmalar için kullanıldı. Günümüzde bu ada turistik alan. Toprak altında daha çıkarılmayı bekleyen birçok heykel de var. Yani yeni araştırmalara da açık bir yer.
SON SÖZ
Gördüğünüz gibi içi boş inançlar bir halkın laneti olmuştur. Eminim ki aklınızdan geçiyordur “bu insanlar doğayı katletmeyi ve bunun bir geri dönüşü olacağını nasıl anlamaz?” diye ama durum öyle değil. Mesela bizim dünyamızda bütün çöpler ve kanalizasyon atıkları denize döküldüğünü bildiğimiz halde neden bunu yapıyoruz? Geri dönüşümü mümkün olmadığı halde neden plastik üretiyoruz? Neden halkın %99’u hiçbir iş yapmayan %1’lik kesim için saçını süpürge edip gece gündüz çalışıyor? Eminim ki Rapa Nui insanları da hayatta olsa bize bunları söylerdi. Onlara göre de bizim bu yaptıklarımız onların yaptıklarından çok farklı değil çünkü.
Bizlerin kurduğu bu dünya düzeninde, ki düzen demeye dilim çok varmıyor, kapitalist üretimi arttırmak uğruna doğayı katlediyoruz. Geri dönüşü olmayan hatalı hatalar yapıyoruz. Kısacık olan dünya hayatımızı bir hiç uğruna mahvediyoruz. Kimimiz cennete girebilmek uğruna çevresindeki herkesin hayatını cehenneme çeviriyor bir diğeri kendini zengin yapmak uğruna geriye kalanları fakir bırakıyor. Kısacası azınlığın mutluluğu uğruna her şeyi heba ediyoruz.
Çok net söylüyorum, insan tabiatına uyumlu olmayan, çevreye saygı göstermeyen bütün sistemler çöker. Bunun farklı bir senaryo ile bitme ihtimali yok, en azından mevcut teknolojimiz ile yok. O sebeple bize düşen görev, olabildiğince bu yanlış uygulamalardan minimum zarar ile terk etmemizdir. Şuanda kendimize ve geleceğe dair yapabileceğimiz en önemli iş budur.
Bilim bize yol göstersin.
- 7
- 4
- 3
- 3
- 1
- 1
- 1
- 1
- 1
- 0
- 0
- 0
Evrim Ağacı'na her ay sadece 1 kahve ısmarlayarak destek olmak ister misiniz?
Şu iki siteden birini kullanarak şimdi destek olabilirsiniz:
kreosus.com/evrimagaci | patreon.com/evrimagaci
Çıktı Bilgisi: Bu sayfa, Evrim Ağacı yazdırma aracı kullanılarak 12/12/2024 14:37:34 tarihinde oluşturulmuştur. Evrim Ağacı'ndaki içeriklerin tamamı, birden fazla editör tarafından, durmaksızın elden geçirilmekte, güncellenmekte ve geliştirilmektedir. Dolayısıyla bu çıktının alındığı tarihten sonra yapılan güncellemeleri görmek ve bu içeriğin en güncel halini okumak için lütfen şu adrese gidiniz: https://evrimagaci.org/s/17644
İçerik Kullanım İzinleri: Evrim Ağacı'ndaki yazılı içerikler orijinallerine hiçbir şekilde dokunulmadığı müddetçe izin alınmaksızın paylaşılabilir, kopyalanabilir, yapıştırılabilir, çoğaltılabilir, basılabilir, dağıtılabilir, yayılabilir, alıntılanabilir. Ancak bu içeriklerin hiçbiri izin alınmaksızın değiştirilemez ve değiştirilmiş halleri Evrim Ağacı'na aitmiş gibi sunulamaz. Benzer şekilde, içeriklerin hiçbiri, söz konusu içeriğin açıkça belirtilmiş yazarlarından ve Evrim Ağacı'ndan başkasına aitmiş gibi sunulamaz. Bu sayfa izin alınmaksızın düzenlenemez, Evrim Ağacı logosu, yazar/editör bilgileri ve içeriğin diğer kısımları izin alınmaksızın değiştirilemez veya kaldırılamaz.