Bir Bağ:
Hayat Bağı.

- Blog Yazısı
Kim olduğunuzu daha önce defalarca kendinize sorduğunuzda ne sevdiğinizi, ne istediğinizi, neler yaptıklarınızı tanımlarsınız. Ben bunları seviyorum, daha önce bunlar oldu, bunu çok istiyorum gibi gibi cümleler kullanıp bir "Ben" yaratmaya çalışabilirsiniz. Peki ya her şeyin zıttının ne olduğunu bildiğiniz bir ben var mı, diye sorduğunuzda kendinize "Ben ne istemiyorum?" , "Ben neyi sevmiyorum?" diyebildiğiniz soruların net cevabını verebiliyor musunuz? Ya da zıttı derken kast ettiğimiz "sevmediğim bir şeyi de aslında birileri için sevebiliyor muyum" diye sorular sorabiliyor musunuz?
Bir arayışın içindeyken bulduğunuz mu istediğiniz şey yoksa aslında bir arayış içinde değilken bir ben bulabildiğiniz yer mi asıl istediğiniz şey? Her şeyin olasılığı mevcut. Her iki durumda da o şeyi isteyebileceğinizi biliyorsunuz. Ancak her iki durumda da sadece biri vazgeçilmez olandır. Herkes, olgunlaşmamışsa her şeyi isteyebilir ya da tam aksi itebilir. İnsan, büyümek için var olan bir varlıktır. Varlığı gereği büyüdükçe biraz yalpalayabilir, düşebilir, kalbi kırılabilir, hata yapabilir, bas bas bağırıp kendini duyurmak isterken bir anda sessizleşip-donuklaşıp sadece izleyen olabilir. Hayat, insana bağ duygusunu bir bebekken anne karnında verir. Bir yuva içinde sadece kalbinin sesini duyduğu bir annenin varlığında tadar ilk o hazzı. Bu da bir yaşam sevinci yaratır. Dünya'ya geldiğinde ayrıldığı evinden sonra geniş bir alanın korkusunu yaşarken aşkı tadar. Bebeğin ağlaması bir yaşam çığlığıdır. Bu yüzden ağlamak bir bebeğin ilk tepkisidir. Bir bilinmezdeyim ve yerim yok, az önce bir evdeydim şuan ise kalbinin sesini duymadığım evin yok oluşunu seyrediyorum diyerek bir kaybetme kaygısı yaşayarak Dünya ile tanışır. Bir melankoli yok. Yaradılış gereği bebekken dahi bir şeyleri öğrenerek başlıyoruz: Kaybetme kaygısı, bağlanma ve bebeğin anne göğsünde yatırıldıktan sonra sakinleşip bu geniş alanda hala bana ait bir ritme, yere sahibim güvenini geri tatması gibi. Aşkın kimyası biraz olsun tanıdıklığın döngüsüdür. Ancak bazen bazı patolojik olaylar vardır. Bir hocam vardı. Kendisini çok severdim. Prof. DR. Nilgün Canel, bir dersinde bir çift terapisi yöntemini anlatırken "Sana baktığımda seni görüyorum ama bazen seninle çatışırken seni değil, geçmişimi, ailemi, travmalarımı görüyorum. Bazen tepkilerim sadece onlara, sana değil." diyerek çeşitli aile veya çift terapi yöntemlerini anlatmıştı. Şimdi bakıyorum etrafıma, ilişkilere, hayata hatta, o kadar endişe dolu ki ve güvensiz, geçici ve çoğu şey yapay. Biri size güveni hissettirmedikçe bir ilişkinin gerçekliğinden emin olamıyorsunuz. İnsan, ilişki kurdukça bir aidiyet yaratıyor. Bir bebek, anneyle bu ilişkiyi tamamlıyor. Bir anne, eşiyle-köken ailesiyle-çocuğuyla; bir baba vaadlerinin gerçekleştirdiğinde karşılığında sevdiklerinin mutluluğunun ve güveninin hissiyle. Biraz erkek-kadın doğası içinde gerçekleşen beklentilerle ilgili bir ilişki bağı var hayatta. Bir dost, sizin için senelerce yanınızda durmasıyla değil; mutlu gününüzde mutluluklarınıza dahil olmasıyla-içten beslediği duygularda hep sizin yararınızı düşündüğünde dost olduğu gibi. Belirli çizgilerden öte, görülen durumlardan ibaret bir ilişki bağı var hayatta. İyi oldukça boşlanan, beslenmeyen her şey bir gün iyiden uzaklaşır. İlişkiler de günümüzde budur. İnsan, ilişki kurduğu herkesle iyi günde ilişki kurabiliyor. Bir şey iyiyken tüm güzel duygularıyla ve temennileriyle varsa o kişi özel oluyor. Bir şeyler iyileşeceğine inanarak varsa o kişi aidiyet hissettiriyor. Önünüzü göremediğiniz pusuda size geleceğin iyi olduğunu gösteren bir ışık belirtisini gösterenle denge sağlanıyor. Oysa şuan her şey çok katı, yapay ve söylendiği gibi değil. Yok oluşa giden bir tablo, bir bağ kopukluğu var Dünya'da
Etrafımızda fiili bir savaş varken, insanın insan oluşundan yok oluşu asla bahsedilmiyor. Umudun tükenişi, hiçbir yerde orada olabilmenin tadına varabilecek kadar güvenin duyulamayışı, tedirginlik, korku, bir insanın türlü ihtimaller yaratıp tek bir gerçeği bir çırpıda silişi, çabalayanın her zaman hikayenin sonunda mutsuz edilişi.. Tükenişin son çağrısı gibi. Çoğu yer, çoğu zaman, çoğu olay, çoğu görülen-duyulan ne varsa, insanın insan oluşundan uzaklanışına da hep bir davet. Bilişsel esnekliği düşük, fazla aşırıcı bir toplum içinde özgüveni olanın inzivada ego savaşçılarının savaş meydanlarında yarar sağladığı durumda toplumun hem ilişki yönünden gittiği yön hem de bütünsel gidişatı bir boyun eğicilikten öte değil. İnsan, bağ kurmadığı bir yaşamda-bağlam yaratamadığı nedenlerde yaşamayı değil tükenmeyi seçer. İnsan, arayışa saplanıp kalanların içinde sevgiyi değil kopukluğu seçer. İnsan, insan kalabilmek için dahi bazen sessizliği, suskunluğu, umursamamazlığı seçer. Sonucu belli olan gidişatlarda insan, kendini kandırmanın ve güven duyduğu yerin yok oluşunun hezimetini yaşarken zayıf gözükmemek için vurdumduymazlığı seçer.
Oysa başka bir hayatta, sağlıklı bir yaşamda aidiyet bir yaşamdır. Nefes almak için gerekli olan tek şeydir. Tekrarlanmış ve herkesin bir arada anlaşarak yaptığı robotik hareketlerden uzak insanın insaniliği kattığı bir olay döngüsünde olması yaşamdır. Gerçekten değeceğine inanıp yarın uyandığında çabalamak için bir istek duyması bir yaşamdır. Birini sevmek ve bu sevgiye ait olmak bir yaşamdır. Yaşam, geçiciliğin içinde kalıcı anıları yaratıp birilerinin kalbine huzuru, sakinliği, dinginliği, bahçeyi sunmaktır. Önemli olan da bu bahçeyi önce içimizde bulmaktır.
Sevgiyle,
Ayşegül.
- 1
- 1
- 1
- 1
- 0
- 0
- 0
- 0
- 0
- 0
- 0
- 0
Evrim Ağacı'na her ay sadece 1 kahve ısmarlayarak destek olmak ister misiniz?
Şu iki siteden birini kullanarak şimdi destek olabilirsiniz:
kreosus.com/evrimagaci | patreon.com/evrimagaci
Çıktı Bilgisi: Bu sayfa, Evrim Ağacı yazdırma aracı kullanılarak 19/06/2025 14:33:37 tarihinde oluşturulmuştur. Evrim Ağacı'ndaki içeriklerin tamamı, birden fazla editör tarafından, durmaksızın elden geçirilmekte, güncellenmekte ve geliştirilmektedir. Dolayısıyla bu çıktının alındığı tarihten sonra yapılan güncellemeleri görmek ve bu içeriğin en güncel halini okumak için lütfen şu adrese gidiniz: https://evrimagaci.org/s/20867
İçerik Kullanım İzinleri: Evrim Ağacı'ndaki yazılı içerikler orijinallerine hiçbir şekilde dokunulmadığı müddetçe izin alınmaksızın paylaşılabilir, kopyalanabilir, yapıştırılabilir, çoğaltılabilir, basılabilir, dağıtılabilir, yayılabilir, alıntılanabilir. Ancak bu içeriklerin hiçbiri izin alınmaksızın değiştirilemez ve değiştirilmiş halleri Evrim Ağacı'na aitmiş gibi sunulamaz. Benzer şekilde, içeriklerin hiçbiri, söz konusu içeriğin açıkça belirtilmiş yazarlarından ve Evrim Ağacı'ndan başkasına aitmiş gibi sunulamaz. Bu sayfa izin alınmaksızın düzenlenemez, Evrim Ağacı logosu, yazar/editör bilgileri ve içeriğin diğer kısımları izin alınmaksızın değiştirilemez veya kaldırılamaz.