Kayboluşun Açtığı Anahtar: Kendine Ait Her Şeyi Arayıp Bulmak.
Hayat Mücadelesi #1

- Blog Yazısı
Başlangıç denilen çizginin aslında bir asteroit haritada büyük bir yok oluşun temsili olduğunu iddia eden bir evren düzeni içinde küçük mavi bir soluk noktanın kaotikliğiyle zaman geçerken fark ettiğim şey şu: Hepimizin bir öfkesi, bir kavgası ve yarını için bir mücadelesi var. Kaybolmuş, koşturarak geçen zamanlar; birbirine zarar veren ve suç işlemeye meyilli insanlar; her gün bambaşka umutsuz bir olayla gözünü açtığı için pişman olanlar... Sınıfsal bir uyanmanın her sabah insanı büyük bir krize soktuğunu düşünürsek; etrafa göz gezdirdiğimde anladığım şey sınıfın en üstündekiler de en altındakiler de büyük bir kavganın ve yok oluşun içinde. Yarını tehdit eden korkular, birkaç saat sonra ne olacağına dair duyulan kaygılar, mutlu olmak için çabalarken daha da mutsuz olmaya sebep olan uğraşlar... Nihai sonucunda hep bir kavuşma ya da beklentiyi karşılama arzusu. Biz bu koşturmanın içinde, bu kadar kapılmış ve bu kadar yok sayılmış halde; yarın bir hayale kavuştuğumuzda ona dair aidiyetin güvenliğini hissedemeyecek kadar kayboluyorken bize sakinleşmemizi söyleyecek olan ses kim olacak? Sevgilimiz, annemiz veya babamız ya da kardeşimiz, yok yok, arkadaşlarımız mı? Ya da patronlarımız veya bizi temsil eden her kimse o mu? Peki ya onlar da bu kayboluşun içinde kaybolmuşsa? Yolunu bulamadan yürümeyi göze aldıysa veya yürümek için sadece yürüyorsa? Her sabah sizin gibi gözlerini sabaha açıyor ve içinde bir umut kıpırtısı arıyorsa?
Az önce defterime "Kabalıktan öyle yoruldum ki hem rahatlığı hem zerafeti arıyorum her detayda. Öyle ki olduğum kişi ile göründüğüm kişi arasında birbirine özlemle kavuşmayı bekleyen o potansiyele kavuşma aşkım beni yıpratıyor." yazmışım. Nereye kafamı döndürsem kabalıkla karşılaşıyorum. İnsanların anlayışsızlığı, kabalığı, küfürleri, aşağılamaları... Oysa çok basit isteklerle yaşıyorum veya yaşıyoruz. Öyle ki ben yazmanın, notaların içinde kaybolmanın, dans edebilmenin, sabahın en erken saatlerinde ömrümüzün kalan ilk gününe uyanmanın verdiği o temiz ve içe bir ferahlık katan havayı solumanın, güneş evimin penceresinin içinden süzülürken ya da o tan maviliği (kurşuni mavi derim ben ona) evi kaplarken kahvemi yudumlamanın ve bana "hayattasın! ve bu olanlar, sana verilmiş en büyük hediye" dedirten anların içinde olmanın hayali ile yaşıyorum. Bu kadar basit bir isteğin içinde, bu kadar yorucu olaylarla mücadele etmek ve bir kenarda şu hayalin olmasını beklemek... Bazen insanı aptal gibi hissettirebiliyor.
Bir notanın içinde kaybolacakken bir hayatın içinde yaşamak için mücadele ederek ya da mücadeleden pes ederek kaybolmak; sevdiğimiz birinin gülümsemesiyle neşe saçacakken geçinince, cebimiz rahatlayınca neşeyi az da olsa tadabilmek; bu bütün mücadele içinde kaybetmekten korkmak ama asla pes etmemek... Hayat bu döngüde ilerliyorken beklenti ne oluyor yaşamaktan? Hislerimizin kaybolmasına bu kadar müsaade ediyorken bir gün bir sabah uyanıp tekrar ayağa dikilmeyi kim hatırlatacak bize? Pes ediyorken hangi istek bizi geri dönderecek veya kalp ritmimizi hissettirecek? Yeniden hissettirebilecek?
Belki.. Belki tekrar dikilmek lazım yaşama karşı, evet. İnadına zorladıkça devam ederek ona galibiyet sunmamak lazım. Neşeyi küçük bir anda yakalamaya başlamak lazım. Yarın olduğunda gözünü güne açtığında hayatta olduğuna dair bir şükürle günü karşılamak lazım ve bu bütün iğrenç ve kötü haberlerin içinde hayatı kendimiz değiştirebileceğimize inanarak devam etmek lazım. Bir gün önümüze en çok neleri kaybetmekten korkardın ve uyandığında onlar olmasaydı napardın, sorusu sorulmadan bu soruya göre yaşamak lazım. Uzun uzun sahip olduğumuz her şeyi kaybetmemek için çabalamak lazım. Bir kelebeğin kanadına inanmak lazım. Sen, yarın bir göz açıp inatla umut edeceğim diyerek başladığında ve o kanadı hareket ettirdiğinde seninle gelecek olan değişime bir iyimser ya da gerçekçi veya bir pragmatik olarak inanman lazım. Çünkü kimse fark etmiyor ancak bir kurtarıcı olmayacak çünkü herkes kendi hayatını kendisi kurtaracak. Bir hayale inadına tutunacak ve gerçekleştirecek kadar hırslı olarak. Yolu yoksa da yol yapacak kadar inançlı olarak. Umut yoksa umudu var edecek kadar bağlı kalarak yaşama güneşi hep doğurmak lazım.
Kaybolmanın anahtarı işte tam bu. Kendini başka etkenlere bağlı tutmadan, onların sana olan etkisini kopararak kendi yolunda kalabilmek. Basit de olsa aşık olduğun hayallere tutunarak yol almak ve kimsenin inancını söndürmeden ışık olmak, o ışığı taşımak. Korkmadan devam etmek. Düşsen de kalkacağını bilerek yara almayı göze almak. Acıyı severek katlanmak ve acıdan sonrasının verdiği büyümeyi kendine bir kazanç olarak görerek yolunu şekillendirmek.
Düşüyoruz, değişiyoruz, her şey çok daha zor oluyor. Bir ütopyada kaotik bir gidişatın içinde duygularına tutunmak kadar zor bir dönemde o ütopya sandığın gibi simsiyah olmasın diye bir gün sen inadına yaşayacağım diyerek uyandığında bir başkası da öyle uyanacak sonra bir başkası sonra yine bir başkası ve başkaları da.. Kaybolmanın anahtarını bir kelebeğin kanadında bulacağız ve o kelebek bir hayatı yeniden kurtaracak. Yeniden ormanları var edecek, bir arıya petek yaptıracak, bir kedinin başını okşayacak, bir sokak köpeğinin karnını doyuracak, bir çocuğun başını okşayacak... Yeniden bir hayat kuracak. Ve belki de basit bir kararla, kendindeki inancı körükleyerek bu olacak. Buna inan. İnanalım. Çünkü birilerinin bizim inancımıza ihtiyacı olacak. O kararı aldığımızda sadece başka bir hayat değil, kendi hayatımız da varolacak. Zor ama imkansız değil.
Ya yol bulacağız ya da yol yapacağız!
Sevgiyle, Ayşegül.
- 2
- 1
- 1
- 1
- 1
- 0
- 0
- 0
- 0
- 0
- 0
- 0
Evrim Ağacı'na her ay sadece 1 kahve ısmarlayarak destek olmak ister misiniz?
Şu iki siteden birini kullanarak şimdi destek olabilirsiniz:
kreosus.com/evrimagaci | patreon.com/evrimagaci
Çıktı Bilgisi: Bu sayfa, Evrim Ağacı yazdırma aracı kullanılarak 16/09/2025 05:59:01 tarihinde oluşturulmuştur. Evrim Ağacı'ndaki içeriklerin tamamı, birden fazla editör tarafından, durmaksızın elden geçirilmekte, güncellenmekte ve geliştirilmektedir. Dolayısıyla bu çıktının alındığı tarihten sonra yapılan güncellemeleri görmek ve bu içeriğin en güncel halini okumak için lütfen şu adrese gidiniz: https://evrimagaci.org/s/21421
İçerik Kullanım İzinleri: Evrim Ağacı'ndaki yazılı içerikler orijinallerine hiçbir şekilde dokunulmadığı müddetçe izin alınmaksızın paylaşılabilir, kopyalanabilir, yapıştırılabilir, çoğaltılabilir, basılabilir, dağıtılabilir, yayılabilir, alıntılanabilir. Ancak bu içeriklerin hiçbiri izin alınmaksızın değiştirilemez ve değiştirilmiş halleri Evrim Ağacı'na aitmiş gibi sunulamaz. Benzer şekilde, içeriklerin hiçbiri, söz konusu içeriğin açıkça belirtilmiş yazarlarından ve Evrim Ağacı'ndan başkasına aitmiş gibi sunulamaz. Bu sayfa izin alınmaksızın düzenlenemez, Evrim Ağacı logosu, yazar/editör bilgileri ve içeriğin diğer kısımları izin alınmaksızın değiştirilemez veya kaldırılamaz.