Özde Varolmak, Özünden Olmak ve Yeniden Doğmak:
Varoluşsal Olarak Kaybolmak, Kendini Yeniden Bulmak.
![Özde Varolmak, Özünden Olmak ve Yeniden Doğmak:](https://thumbor.evrimagaci.org/tYXEzxTN0NmTeC7GVqeq1lwyaAQ=/250x0/content%2F96c124bd-11b1-4b1a-a161-1c29c6ed41dc.jpeg)
- Blog Yazısı
Konu basit bir şekilde özetlenebilir: ''Varoluş ertelenemez.''[1]
Bugün konumuz varoluş üzerine. Yukarıda alıntıda bulunduğum kitap Irvin D. Yalom'un "Varoluşsal Psikoterapi" kitabından Ölüm üzerine yazdığı bir metnin baş cümlesi. Bu cümle beni o kadar etkiliyor ki sayfaları her çevirdiğimde bu söze rastlamak, büyük bir aydınlanma yaşatıyor. Ertelemeye yüz bulduğumuz varoluşumuzu sorgulatıyor. İnsan nasıl varolur? Doğunca mı sadece? Zannetmiyorum. Fiziki varoluş belki doğumla başlar ancak bir insan ahlaki, manevi, duygusal olarak nasıl var olmaya başlar? Biz Çocuk Gelişimi dersinde varoluş yaşını oluşturan etmenlerin hepsini 0-6 yaşta görürüz. Bir karakteri, bir düşünceyi, korkuyu, acımasızlığı, acıyı, katlanamamayı bu yaşlar aralığında tecrübe edindiklerimize yorarız. Daha doğrusu Freud'un söylemi böyle kabul eder ve ruhsal olarak bir varoluş bu yaşların etkileriyle başlar. Sevgiden yoksunluk, sevgiyle bütünleşme, kendini bilme ve tanıma, kendine ait olma, kendinde doğabilme, kendini bilme ve en son da insanlarla bütünleşme, bağ kurma, var etme, sevgiyi büyütme, paylaşma, görme, bakabilme ve duyabilme, anlamlandırabilme... İnsan dünya'daki yerini anlamlandıramazsa, var olamaz. Anlamlandırmak ne ki? Yoğun duygusal bağ kurmak mı? Hayır. Anlamlandırmak yaşamak için adım atmak demek.
İntihar neden var olmuştur? Yaşamı çok arzulamaktan. Yaşamı çok sevmek, hayal kırıklığı yaşamak ve artık tutunamamak. Peki neden tutunamayız? Anlamı yanlış yerde aradığımız için. Kiminin kavgası ekmek, kiminin aile, kiminin geçmiş, kiminin gelecek, kimininse elde etmek, kimininse görülmek... Aslında çoğu insan var olduğunu hissetmek için bir kavga verir. "Ben buradayım, acım var, sevincim var, yorgunum, aşırı mutluyum bakın" demek ister çünkü bir insan yalnız yaşamaya değil ötekiyle var olmaya meyillidir. Yaradılış hep ötekilerini istetir. Bu yüzden Jung, Eric Fromm gibi psikologlar "kişi yalnızlığıyla barışınca ötekiyle var olmayı öğrenebilir." der. Kimler bu yalnızlıkla yüzleşebilecek kadar kabiliyetli ve güçlü?
Çocuklarımızı dışarı için hazırlamaya alıştıran bizler, başkaları için daha temiz görünmeyi dileyenler, başkalarına hoş gelsin diye dolaba en temiz ürünlerini saklayanlar mı? Kimimiz kendimizi kendimiz için hazırlayabiliyoruz? Kimimiz kendimize hoş görünmek için çabalıyoruz? Ruhsal olgunlaşma, kendine yetebilmeyle başlar. Kendine yetebilmek, kendi yalnızlığınla yüzleştiğinde ve yalnız kalabileceğini görünce inşaa olur içinde. Başkalarına iyi gelmek için kendine yeterince kötü olduğunda çevrendeki her insanın başkalarına iyi gelmesi için savaşmasını beklersin ve bu savaşı görmediğinde kendini üzmek, mağdur göstermek ve kendini iyi bir insan olarak nitelendirip dünya'ya öfke kusmak da varoluşu ertelemektir. İntihar, hiç yaşamayı öğrenememiş kişilerin cürretkarlığından doğar. Başkalarını suçlu görüp, cezalandırmak ister. Kişi aslında çok yaşamak, var olmak için çabalar ama öyle bir duvar ki göremez: Kendisi için bir kez bile ne kadar çaba göstermediğini.
Mağduriyet yaratma sanatı da hep çok iyi olmaktan doğar. Oysa kendine iyi olmayan başkasına nasıl iyi olabilir ki? Öz ölür. Öz öldükçe insan kaybolur. İnsan kayboldukça kavga biter. Kavga bittikçe ilişkiler yok olur. İlişkiler yok oldukça kişi kendisiyle kalır. Kişi kendisiyle kaldıkça yüzleşme başlar. Yüzleşme başlayınca ya denizin en dibinde nefessiz kalınır ya da yüzeye çıkmak için yüzmeye başlanır. Çırpınış nefessiz kalanların seçtiği yoldur. Kollarınla denizin baskısına ters kuvvet uygulayıp ilerlemek yüzleşmekten çekinmeyip kendini yeniden inşaa edenlerin seçeceği yoldur. Onlar, ben böyle iyiydim kırıldım demezler. Ben hamdım, yandım, piştim diyebilecek kadar olgunlaşmaya arzu duyarlar. Kötülüğün ve iyiliğin bir normu olmadığını bilirler ve o norm kafalarında silinince ahlaki değerlerini kendi tekrardan inşaa eder. Psikolojik olarak olgunlaşan, seçimlerini akıllıca yapabilecek yaşa gelenler travmalarından mağduriyet yaratmakla ya da travmalarını çözüp yolu yeniden inşaa etmekle ilgilenirler. İkisinden biri sizi boğar diğeri yüzeye çıkarır: ki seçim, her zaman yaşadıklarınızı doğurur.
Evet, varoluş ertelenemez. Anlam sadece yaşamakla kurulur. İnsan bir anlam ifade etmek istiyorsa kendini var edebilmeyi bilmelidir. Kendini var edebilmeyi bilmek birçok kez yere düşmek ama pes etmemek demektir. Kendini var edince gerçek ilişkiler kurulur. Sevgi inşaa edilir, çözümsüz hiçbir şey yoktur, vazgeçmek de vazgeçmemek de artık seçime tabiidir, mecburiyetler kalkar, istekler-arzular ve doğru beklentiler doğar. Mutsuzluk sadece bir seçimden ibaret olduğu anlaşılır ve mutlu olmak için geçici hüzünler yaşamaya cesaret edilir. Kaybolmak güzeldir. Kendinizi bulmayı arzuladığınızı gösterir ve bir de özünüzden koptuğunuzu görmeniz için bir sinyaldir. Fiziki hariç tüm kayboluşlar, bir sonuçla noktalanır ve o nokta yepyeni bir hikaye doğurur.
Yaşadığınız zorlukların da bazen bir anlamı yoktur. Aralarında kurabileceğiniz anlam sizin yüklediğiniz anlam gücü kadardır. Ve insan, ne yaşıyorsa bu başına rastgele gelmez seçimleri onu var eder. O yüzden var oluş ertelenemez.
Kaybolmuş gibi hisseden herkese,
Ayşegül.
- 3
- 2
- 1
- 0
- 0
- 0
- 0
- 0
- 0
- 0
- 0
- 0
- ^ Irvin Yalom. (2018). Varoluşsal Psikoterapi. ISBN: 978-605-299-417-7. Yayınevi: Pegasus Yayınları. sf: 222.
Evrim Ağacı'na her ay sadece 1 kahve ısmarlayarak destek olmak ister misiniz?
Şu iki siteden birini kullanarak şimdi destek olabilirsiniz:
kreosus.com/evrimagaci | patreon.com/evrimagaci
Çıktı Bilgisi: Bu sayfa, Evrim Ağacı yazdırma aracı kullanılarak 11/02/2025 22:58:22 tarihinde oluşturulmuştur. Evrim Ağacı'ndaki içeriklerin tamamı, birden fazla editör tarafından, durmaksızın elden geçirilmekte, güncellenmekte ve geliştirilmektedir. Dolayısıyla bu çıktının alındığı tarihten sonra yapılan güncellemeleri görmek ve bu içeriğin en güncel halini okumak için lütfen şu adrese gidiniz: https://evrimagaci.org/s/19578
İçerik Kullanım İzinleri: Evrim Ağacı'ndaki yazılı içerikler orijinallerine hiçbir şekilde dokunulmadığı müddetçe izin alınmaksızın paylaşılabilir, kopyalanabilir, yapıştırılabilir, çoğaltılabilir, basılabilir, dağıtılabilir, yayılabilir, alıntılanabilir. Ancak bu içeriklerin hiçbiri izin alınmaksızın değiştirilemez ve değiştirilmiş halleri Evrim Ağacı'na aitmiş gibi sunulamaz. Benzer şekilde, içeriklerin hiçbiri, söz konusu içeriğin açıkça belirtilmiş yazarlarından ve Evrim Ağacı'ndan başkasına aitmiş gibi sunulamaz. Bu sayfa izin alınmaksızın düzenlenemez, Evrim Ağacı logosu, yazar/editör bilgileri ve içeriğin diğer kısımları izin alınmaksızın değiştirilemez veya kaldırılamaz.